Bana Unutmayı Öğret

Çevrimdışı ErginCan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 597
  • 2.873
  • 597
  • 2.873
16 Eki 2016 22:34:03
   BANA UNUTMAYI ÖĞRET


Sana gitme demiyorum
Hadi git yolun açık olsun
Ayrılığı kabzasından sıkıca kavrayıp da ellerinle
Aşktan aforoz ettiğin o yüreğime vur gitsin

Yapma, acımak senin harcın değil
Yoksa sen Kâbil’den daha mı merhametlisin
Zaten umutları idam edilmiş bir aşığın beraati
Onun gözyaşlarına müebbetidir
Söyle, öldürmek için illa ki silah mı gerekir
Hadi yine gözlerinin şarjörüne sürdüğün bakışlarını
Kafama sıkarak
Gözlerine mil çekilmiş heveslerimi kucağıma atarak
Umarsızca git
Sevdam kafesten kaçan bir kuş gibi yüreğimden uçtuktan sonra
Sen kalsan ne yazar yanı başımda

Ben, ne o bal köpüğü saçlarını
Ne hilal kaşlarını
Ne de mah cemalinin o nurdan dudaklarını sevdim senin
Ben senden öte bir sen sevdim, senin bile hiç bilmediğin
O gittikten sonra, sana düşmez bu aşkın tesellisi
Gözleriyle değil, yüreğiyle ağlayanlar söndürebilir ancak
Bir aşığın aşk ile tutuşunca sinesi

Şimdi sen benden gitmeden
Med cezire yenik bir dalga gibi yüreğimden çekilmeden
Hadi ne olur bana biraz ayrılıktan bahset
Darp edilmiş hayallerimin kan sızan uçlarına birer yara bandı çek
Ve öylece sakla hoyrat ellerinde örselenmiş umutlarımı
Hadi, benim içinde olmadığım her hangi bir şehre kes bir bilet

Madem ki senin muradın gitmeye niyet
Öyleyse artık sana kal diyen namert!
Ama önce, kulağıma fısıldadığın o hüzünlü şarkılar gibi
Ya da yeni öğrenilmiş bir harf misali
Bana unutmayı öğret

Ardından koşarken düşmemeyi değil
Düşünce yerlere tekrar kalkmayı
Kanayan avuç içlerime bakıp
Yeniden kabuk tutmayı öğret
Sen gelince aklıma
Hayalin bir alacaklı gibi yapışınca yakama
Gözyaşlarımı göz pınarlarıma hapsetmeyi değil
Kendi gözyaşlarımı kendim silmeyi öğret

Avuçlarımın yaralarına değince gözyaşlarımın tuzu
Yokluğuna isyanı değil
Derdimden büyük olan dermanı
Yani, elif ile başlayan o lisanı öğret

Dur hemen o gaybana gecelerin koynuna atma beni
Gözlerimde yanan umut mahyalarını söndürme
Yitik kavimler gibi öyle içimden ansızın göçme
Sürgüne gönderilmiş heveslerimle
Terk edilmiş rıhtımlar kadar metruk gözlerimle
Yaralarında parmak izlerini unuttuğun hayallerimin cesetleriyle
Beni böyle biçare bırakıp hemen gitme
Hadi kal üç beş dakika daha
Namert olayım gitme dersem sonra sana

Fakat hadi anlat bana sensiz nasıl yaşar insan
Sen ipi kopmuş bir uçurtma gibi kayıp gidince ellerimden
Yaşanmaya değer mi peki senden arta kalan
Ölüm ki nasıl kıyametidir her canın
İşte ayrılık da intiharıdır tüm aşkların
Ve unutmak reçetesidir bütün acıların
Oysa çekmekle azalmaz hiçbir acı
Sadece alışırsın ah-u zarına

Yarım bırakılmış bir aşkın ardından her yok sayma hamlesi
Yeniden hatırlamanın en ucuz bahanesi
Yastığının çukurlarını dolduran gözyaşlarının tek sermayesidir
Şimdi sen de sakın bana alışmaktan bahsetme
Bana zamanla unutursun deme
Benim seni unutmak için o kadar vaktim yok
Unutmanın eşkalini bırakıp da avuçlarıma
Benden vazgeçmemi bekleme

Bana hangi demir zamanla paslanmaz diyorsun
Hangi yürek zamanla unutmaz
Öyleyse şimdi sen de söyle bana
Tenine alev değmiş demir ile
İçine kor düşmüş bir gönül kaç asırda oksitlenir
Madem unutmak o kadar kolay da
Niçin hâlâ Kays’a Mecnun denilir

Gidenden arta kalansan eğer
Kuvöze konulmuşçasına bedenin dört duvara mahkum
Damarlarında dolaşırken bir serum gibi
O ince sızısı ayrılığın
Henüz dakikalar saate bile dönmeden
Suratına bir sille gibi iner muhtaçlığın
Bedbin bedenini alıp
Terk edildiğin şehrin yılankavi sokaklarında dolaşırken
Bir atın taşa çarpan nalı gibi sızlatır tenini yalnızlığın

Çok sürmez unutursun
Sevdiğini değil ama
Neyi unutman gerektiğini unutursun
Gecenin dudakları değince sabahın alnına
Gün biter ve sen unutursun
Lakin seni terk edeni değil
Sana isim diye takılan
Kulağına ezan ile okunan o kelimeyi
Yani kendi adını unutursun

Günler ay olur, aylar yıl
Ve sen çoktan unutmuşsundur
Fakat asıl unutulması gerekeni değil
Her sabah aynanın karşısında duran
Her gece hıçkırıklarıyla seni uyutmayan
Artık dayanılmayan
O örselenmiş bedenini
Yani zavallı kendini çoktan unutmuşsundur
Fakat asıl unutulmayı hak eden mıh gibi aklındadır

Ey benim bozkırın ortasında saklı Meram’ım
Şems’ini yitirmiş Mevla’nın kalır mı hiç sahipliği
Ardından bir burjuvanın ölüm ilanı gibi
Yokluğun büyük puntolarla çınlarken kulaklarımda
Çarmıha gerilmiş gölgelerime rastlıyorum şimdi her bakışımda
Rutubet gibi sensizlik kokan duvarlarımda

Şimdi sensizliğe eyerlenmiş yüreğim
Dört nala koşarken yalnızlığa
Akortu bozulmuş metanetim, baş kaldırırsa bu ayrılığa
Söyle kim dindirir o zaman çivisi çıkmış bu hüznü
Ağıdını kimler yakar
Kimler söyler bu ayrılığın türküsünü
Söyle
Kimler kaldırır yerden o zaman
Kefen diye beyaz sayfalara sardığım
O sen kokulu dizelerimin ölüsünü

Alfabemdeki bütün Ayın, Şın ve Kaf’ları alıp
Lugatıma yeni bir kelime ekliyorsun
Yalnızlığa uyak
Ölüme ramak bir sözcük
Adı ayrılık olan o taşınmaz yük

Hadi git
O eyyamcı gözlerinle son bir defa bakarak
Hercümerç ettiğin hayatımdan kaçarak
Maşrık’tan Mağrip’e Ceyhan gibi usulca akarak
Umarsızca öylece git

Bırak rayihalar bataklığa dönsün ardında
Sen aldırma
Aşk ile ülfet olan
Meşk ile uzlet olur her ayrılığın serencamında

Yalnız, hadi son bir defa tut ellerimden
Söz, son defa bak gözlerime
Hadi, kendimi unutmadan unuttur bana kendini
Avuçlarımda sana dair ne varsa
Bütün ‘sen’leri ayıkla
Bir ben kalayım bende
Beni benimle bırak işte
Ve git ondan sonra

Git ki
Ben rastladığımda bir kez daha sana
Sanki seni hiç görmemişim gibi
Sanki o ateşlere hiç düşmemişim gibi
Sanki ayağı kırık bir tay gibi
O ölüme susayan hiç ben değilmişim gibi
Ne olur yeniden seveyim seni

Hadi şimdi unuttur bana kendini
Ve ben yine aşk niyetiyle tadayım
O bal gözlerine kattığın zehri!

                                         ERGİN CAN
                                        Eğitimci Yazar

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK