Bir Ömür Çanakkale'ye ( Vatana ) Adanan Hayatlar...

Çevrimdışı öğretmen 54

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.993
  • 12.952
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.993
  • 12.952
  • 3. Sınıf Öğretmeni
16 Şub 2015 21:27:46
BOŞ GÖRÜNEN ÖZLEMLERLE DOLU BİR TABAK!
Dedemin babası Halil çavuş Çanakkale savaşları başladığında 47-48 yaşlarındadır. Oğlu Ali 19-20 yaşlarındadır. Çanakkaleye gider. Halil çavuşun hanımı bir gün dükkana gelir “Bey iki asker geldi seni sordular. Hemen askerlik şubesine gidecekmişsin. Acaba Ali’mize birşey mi oldu? Yüreğime bir kor düştü”der.
“Tamam Hanım! Olur. Ben şimdi gider öğrenir gelirim. Sen ocağa bir kuru fasulye koyda akşama yiyelim”
Halil çavuş dükkanı toparlar, askerlik şubesine gider kendini tanıtır. Komutan ayağa kalkar.
“Sen nerede kaldın yürü! Edremitliler Çanakkaleye gidiyor. Koş yetiş!”
“Aman bey varıp eve haber vereyim. Helalleşelim”
“Mümkün değil. Kafileden kopma! Koş! Eve biz haber veririz.”
Hemen eve koşup “Kocanızı Çanakkaleye yolladık” diye haber vermişler. Aradan hayli zaman geçer. Halil Çavuşun oğlu Ali İstiklal harbinden sonra geri döner. Halil Çavuş’tan bir daha hiçbir haber alınamaz.
Ben Çanakkaleden dönmeyen Halil çavuşun oğlu Ali’nin torunuyum. Ninem hayatının sonuna kadar her akşam kuru fasulye pişirdi. Kendisi o yemekten ağzına tekbir lokma koymadı. Hep bize yedirirdi. Ölene dek hep o boş tabağı sofraya koydu. Kaşığı yanında hazır boş tabak. Dedemizin tabağıydı.”Gelirse hemen koyuvereyim yemeğini acıkmıştır. Özlemiştir. Hemen koyuvereyim”diye ninem o boş tabağı sofraya koydu, kaldırdı. Ölüm döşeğinde bile “Dedenizin tabağı. Dedenizin tabağı. Koyun!” diyordu. Birşey daha söyliyeyim belki inanmazsınız bizim evde hala her akşam kurufasulye pişiyor. Çocuklar “bıktık” diye mırınkırın ediyorlar. Ama hala pişiyor…

Çevrimdışı öğretmen 54

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.993
  • 12.952
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.993
  • 12.952
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 16 Şub 2015 21:29:33
BABAN GELİRSE BENİ ÇAĞIR HA.
Balıkesir’de Ali Sururi İlkokulu karşısındaki boşlukta, eski ayakkabı tamircisi, kır, pala bıyıklı bir ihtiyar olan Cevdet (Alkalp) dede vardı.

Bir akşamüstü konu Çanakkale’ye gelince ağlamaya başladı. Ve devam etti…

Rahmetli babam, Hafız Ali Çanakkale’de kaldığında, anamın karnında yedi aylıkmışım. Onu hiç tanımadım. Bir fotoğrafı bile yoktu.

O günler çok zor günlerdi. Seferberliğin sıkıntıları, kuvayi milliye zamanı, işgal yılları, kurtuluş, yokluk, sıkıntı... Çocukluğumuz hep ekmek peşinde, sıkıntıyla geçti.

Ama anam, benim çocukluğumdan itibaren her sokağa çıkışta, her nereye giderse yanıma gelir ve:

- Oğlum ben pazara gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır ha..!

- Ben teyzenlere gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır ha..!

- Ben komşulara gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır ha..!

derdi.

Anam babamı bekledi durdu.

Büyüdüm, dükkân açtım.

Annem yine her bir yere gidişte dükkâna gelir, gideceği yeri söyler ve
"baban gelirse beni çağır ha..!" diye eklerdi.

Aradan yıllar geçti. Anacığım ihtiyarladı.

Gene hep değneğini kaparak bana gelir ve "baban gelirse beni çağır ha..!" diye tembihlerdi.

Günü geldi ağırlaştı.

Ölüm döşeğinde bizimle helalleşti.

"Bana iyi baktınız, hakkınızı helal edin" dedi.

Bana döndü yavaşça:

"Baban gelirse ona: annem hep seni bekledi de!" dedi.

Birden irkilerek doğruldu ve kapıya doğru gülümseyerek:

"Hoş geldin bey, Hoş geldin!"

diyerek ruhunu teslim etti.

Çevrimdışı öğretmen 54

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.993
  • 12.952
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.993
  • 12.952
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 16 Şub 2015 21:40:02
 AH BENDE HASAN GİBİ ŞEHİT OLAYDIM.
Hatice hemşire nişanlısı Hasan'ı Çanakkale Savaşı'na uğurlar.Hasan'ın vasiyetidir.Ben şehit düşersem mutlaka bir Çanakkale gazisiyle evleneceksin der.İlk zamanlar mektupları gelir Hasan'ın.Sonra gelmez olur.Hatice Hemşire İstanbul'de Çanakkale'den sevk edilen yaralılarla ilgilenir.Aklı hep nişanlısındadır.Bir gün bir yaralı gelir ama içler acısı.İki eli ve iki de ayağı kopmuştur yiğidin.Hatice hemşire vaktinin çoğunu ona ayırır.Çanakkale'den gelen herkese Hasan'ı sormak ister utanır.Yine yaralı ile ilgilenirken ağlamaya başlar yaralı askerimiz.Ahhh anam der nerdesin sen sağ olaydın bana bakardın.Keşke ben de Bartınlı Hasan gibi şehit olaydım.Bunu duyan hemşire hıçkırıklarla odasına kapanır.3 gün boyunca ağlar.Hasan'ın vasiyeti gelir aklına.Koşar yaralıya ben seninle evleneceğim der.Elsiz ayaksız kocasına ölünceye kadar bakar Hatice hemşire.İşte bir ömür vatana adanan hayat daha.

Çevrimdışı öğretmen 54

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.993
  • 12.952
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.993
  • 12.952
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 16 Şub 2015 21:43:20
ŞEMSİ NİNE
1954 yılında Sındırgı’dan Balıkesir’e geldik. Babam memurdu. Alt katta ev sahibi yaşlı bir kadının oturduğu iki katlı bir evin üst katını kiraladık. Ev sahibine Şemsi Nene diyorduk. Yani ismi Güneş idi. Evlendiğinde 16 yaşında imiş. Evlendikten üç gün sonra kocası gönüllü ihtiyat zabiti yani yedek subay olarak Çanakkale’ye gitmiş. Nene, kocasının Çanakkale’den, cepheden kendisine yolladığı “Şems’im, güneş’im…” diye başlayan mektuplarını evinin duvarlarına ve pencerelerine yapıştırmıştı. Her sabah bu silik, sararmış mektupları birer kere okur, her birini karşısında şehit kocasının ruhuna fatihalar gönderir, diz çöker yarım bıraktığı yerden kocasına hatim indirirdi.

Nene hiç sokağa çıkmazdı. “Kocam giderken gençsin, güzelsin, ne olur ben gelinceye kadar sokağa çıkma. Gözüm arkada kalmasın, dedi. Nasıl sokağa çıkarım?” diyordu. Yıllar sonra o evden cenazesinin çıktığını duydum.

Bir gün Şemsi Nene’yi beyaz bir gelinlik giymiş, boynuna iri incilerle dolu bir gerdanlık takmış, odasının köşesinde duran, o zamana kadar hiç oturmadığı hiç görmediğimiz bir sandalye üzerine otururken gördük. Babam: “Nene, nene pek süslenmişsin ya?” diye takıldı. Nene acı bir gülümsemeyle şu cevabı verdi: “Ben kocamla bugün evlendim. Bu inci yüz görümlüğüm. Gelinliğimi giydim. Kocamı bekliyorum.”

Kocasıyla evli kaldığı üç gün boyunca nene gelinlikle sandalyede kocasını bekledi. Ömür boyunca öyle yaptığını öğrendik.

Çevrimdışı öğretmen 54

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.993
  • 12.952
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.993
  • 12.952
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 16 Şub 2015 21:46:01
Vatan içinde toprağa düşenlerin yanı sıra hayatını vatana adayarak ömür sürmüş kahramanlarda vardır.İnşallah karşıma yeni örnekler çıkarda paylaşırız.Siz Çanakkale şehitleri torunlarınında araştırmalarını buradan paylaşmanız Asil milletimizi bir parça daha öğrenmemizi sağlayacaktır.

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
# 04 Mar 2015 23:22:39
Bu müthiş zaferi ne kadar kutlasak hakkını veremeyiz; ne kadar övünsek değerinin gereğini yapmış olamayız. Şanlı zaferi Türk tarihine yazdıran tüm şehitlerin ruhu şad, Allah hepsinden razı olsun inşaallah

Çevrimdışı türkoglutürk

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.155
  • 3.363
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.155
  • 3.363
  • Müdür Yardımcısı
# 24 Mar 2015 16:25:09
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı öğretmen 54

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.993
  • 12.952
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.993
  • 12.952
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 24 Mar 2015 16:27:15
Baban gelirse çağır ha dedi bir ömür.Son nefesinde Allahım kocasını gönderdi demek ki.Hoş geldin bey dedi.

Çevrimdışı ılgın01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.100
  • 6.271
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.100
  • 6.271
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 24 Mar 2015 19:58:27
BİR ÇANAKKALE ŞEHİDİNİN SON MEKTUBU

 Valideciğim,Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi! Nasihat-amiz mektubunu, Divrin Ovası gibi güzel, yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım. Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti. Okudum, okudukça büyük dersler aldım. Tekrar okudum. Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim. Gözlerimi açtım, uzaklara doğru baktım. Yeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi. Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni, annemden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı. Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı. Nazarlarımı sola çevirdim cığıl cığıl akan dere, bana validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor, oynuyor, köpürüyordu... Başımı kaldırdım, gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım. Hepsi benim sevincime iştirak ettiğini, yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu. Diğer bir dalına baktım, güzel bir bülbül, tatlı sedasile beni teşhir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak göstermek istiyordu. işte bu geçen dakikalar anında, hizmet eri:-Efendim, çayınız, buyurunuz, içiniz, dedi.-Pekala, dedim. Aldım baktım, sütlü çay...-Mustafa bu sütü nereden aldın? dedim.-Efendim, şu derenin kenarında yayıla yayıla giden sürü yok mu?-Evet, dedim. Evet ne kadar güzel.-İşte onun çobanından 10 paraya aldım.Valideciğim, on paraya yüz dirhem süt, hem de su katılmamış. Koyundan şimdi sağılmış, aldım ve içtim. Fakat bu sırada düşünüyorum. Ben validemin sayesinde onun gönder diği para ile böyle süt içeyim de, annem içmesin, olur mu? Şevket neden içmiyor?
Fakat yukarıdaki bülbül bağırıyordu: "Validen kaderine küssün, ne yapalım. O da erkek olsaydı, bu çiçeklerden koklayacak, bu sütten içecek, bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi." Şevket merak etmesin, o görür, belki de daha güzellerini görür. Fakat valideciğim, sen yine müteessir olma. Ben seni, evet seni mutlaka buralara getireceğim. Ve şu tabii manzarayı göstereceğim. Şevket, Hilmi de senin sayende görecektir. O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında, çamaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler. Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu. Ey Allah'ım, bu ovada onun sesi be kadar güzeldi. Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini çıkarmıyordu. Herkes, her şey, bütün mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu. Ezan bitti. O dereden ben de bir abdest aldım. Cemaat ile namazı kıldık. O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm. Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum. Ellerimi kaldırdım, gözlerimi yukarı diktim, ağzımı açtım ve dedim:-Ey Yüce Rabbim! Ey şu öten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Hâlıkı! Sen bütün bunları Türklere verdin. Yine Türklerde bırak. Çünkü böyle güzel yerler, seni takdis eden ve seni ulu tanıyan Türklere mahsustur. Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri; ism-i celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır. Sen bu şerefli dileği ihsan eyle, ve huzurunda titreyerek, böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin, düşmanlarını zaten kahret tin ya, bütün bütün mahveyle!" Diyerek bir dua ettim ve kalktım. Artık benim kadar mes'ut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi. Dünyanın en güzel yerleri burası imiş. Yalnız bu memleketlerde düğün olmuyor. İnşallah düşman asker çıkarır da, bizi de götürürler, bir düğün yaparız, olmaz mı? Kadir'e mektup yazdım. Valideciğim, evdeki senet vesaireyi kimselere kat'iyyen vermeyin ve sorarlarsa biz bilmiyoruz deyin. Çantayı al, sandığa koy. Ben sana vaktiyle anlatmış idim., bu dünya böyledir. Fakat sen merak etme. O parayı vermese, adliyedeki adam vermezdi. Hani nasıl aldık. Yalnız zaman ister. Valideciğim, çamaşır falan istemem, paralarım duruyor, Allah razı olsun.OğlunHasan Edhem4 Nisan 1331 (17 Nisan 1915

Çevrimdışı ılgın01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.100
  • 6.271
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.100
  • 6.271
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 24 Mar 2015 19:59:33
Bir Çanakkale Sargı Yeri Hikayesi‏

canakkaleKocadere köyünde büyük bir sargı yeri kuruluyor. Kimi Urfalı, kimi Bosnalı, kimi Adıyamanlı, kimi Gürünlü, kimi Halepli çok sayıda yaralı getiriliyor…

Bunlardan biri Lapseki’in Beybaş Köyü’dendir ve yarası oldukça ağırdır. Zor nefes alıp vermektedir. Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine yapışır. Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından.

- Ölme ihtimalim çok fazla… Ben bir pusula yazdım…Arkadaşıma ulaştırın…

Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur:

- Ben… Ben köylüm Lapsekili İbrahim onbaşından 1 Mecit borç aldıydım… Kendisini göremedim. Belki ölürüm. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin.

- Sen merak etme evladım, der komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle okşar. Ve az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözüde:

- Söyleyin hakkını helal etsin, olur…

Aradan fazla zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getirilir. Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit düşer. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılır.

İşte yine bir künye ve yine bir pusula. Komutan göz yaşlarını silmeye daha fırsat bulamamıştır. Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır. Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine nede göz yaşlarına engel olamaz:

- Ben Beybaş Köyü’nden arkadaşım Halil’e 1 Mecit borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.871
  • 512.407
  • 32.871
  • 512.407
# 17 Mar 2024 15:27:26
Metrekareye 680 bin merminin düştüğü o gece Çanakkale savaşlarının en şiddetlisi olmuştu, o gece 57. Alay'ın tamamının Şehit olduğu gecedir.
Ruhları şad olsun...

Çevrimdışı bedriye44

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 529
  • 628
  • 529
  • 628
# 17 Mar 2024 15:49:18
Gazi diyor Çanakkale Geçilmez i nasıl indirebilirim? Yardımcı olursanız sevinirim.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK