Bunları Biliyor Musunuz?

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.228
  • 222.959
  • 28.228
  • 222.959
# 22 Mar 2021 22:23:12
Hadislerden Öğrendiklerimiz

1. İki yüzlü davrananlar en kötü insanlardır.
2. İki yüzlülük, ashâb-ı kirâm tarafından münâfıklık olarak değerlendirilmiştir.
3. İslâm, insanların takvâ ve dindarlıklarına kıymet verir.
4. Özellikle yöneticilere karşı dürüst davranmak, doğruyu söylemek gerekir.
5. Müslüman, mert, doğru sözlü ve dürüst davranışlı olmalıdır.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.119
  • 52.937
  • 4.119
  • 52.937
# 23 Mar 2021 00:03:54
Hiç düşündünüz mü?
Acaba Türkiye’de gelincik ne anlama geliyor? Neyin simgesidir?
Türkiye’de en güzel gelincik, en parlak, en kırmızı gelincik nerede büyür?
Çanakkale’de…
Çanakkale Savaşı, Türkiye’nin kaderini değiştiren, var olma savaşıdır. Metrekareye 6 bin merminin düştüğü 250 bin şehidin ve binlerce yaralının olduğu bir savaştır, Çanakkale’de ölen insanların kanlarıyla sulanmış gelincikler, narin, nazlı, hüzünlü gelincikler….
Kan Çiçekleri der Gelibolulular gelinciğe. Bahar gelmeye görsün, her yanı kırmızılar basar buralarda. Gelibolulular çok sever gelincikleri. Çünkü derler ki, "Açan her bir gelincik, kan çiçeğidir. Şehit askerlerimizin her biri gelincik olmuş, sert rüzgârlara direnir de gitmez toprağından.

Topraklar kana bulanmış gül bitermi hiç, biten kan çiçekleri..

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.119
  • 52.937
  • 4.119
  • 52.937
# 25 Mar 2021 18:58:26
1945 yılında Anıtkabir inşaatının kontrol mühendisliği
kendisine verildiğinde;
“Ne mutlu ki; Türk kadınına çağdaşlık yolunu açan
Atatürk’e olan minnet borcumun bir bölümünü
ödeyebileceğim” demişti.
Adını belki duyanınız vardır..
Sabiha Rıfat Gürayman;
İlk kadın mühendis…
İlk kadın voleybolcu…
İlk “Sarı Melek”…
Manastırlı bir subayın, çok genç yaşta yetim kalan kızı…
Mustafa Kemal’in manevi evlatlarındandı...
Fenerbahçe kadın voleybol takımının kuruluşu 1927’lere dayanır, lakin maç yapacak başka kadın takımı olmadığından kapanır.
Ancak içlerinde bir kız çocuğu vardır ki, erkek arkadaşları ile
Yüksek Mühendis Mektebinde oynamaya devam eder.
O kadar başarılıdır ki, onu Fenerbahçe erkek voleybol takımına alırlar. Fenerbahçe voleybol takımı, 1929 yılı İstanbul şampiyonluğunu; beş erkek, bir kadın oyuncu ile kazanır.
Beşiktaş ikinci, Galatasaray üçüncü olur.
Bu kızın adı, Sabiha Rıfat Gürayman’dır.
Fenerbahçe taraftarları O’na “Uçan Parmaklar” ismini takar.
Özetle ilk “Sarı Melek” dir; “O”..
Aynı zamanda Atatürk’ün izniyle Yüksek Mühendis Mektebine
(İTÜ) alınan, ilk kadın mühendis…
Mezun olduktan sonra Ankara’ya atanır. Uzmanlık alanı
köprü yapımıdır.
Ankara Beypazarı yolundaki köprü, o dönem için zorlu bir projedir.
Sabiha Rıfat üstesinden gelir.
Köprü bugün, “Kız Köprüsü” adı ile anılır.
Hani; “Uçan parmaklardan, Sarı meleklere” uzanan bir köprü…
Zor kurulmuştur, çok zor yıkılır..
Hiç çocuğu olmayan Sabiha Rıfat, şehit çocuklarının okuması gerektiğini düşünmüştü. Bu yüzden de çalışma hayatında
elde ettiği tüm servetini İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı'na
ve Fevzi Akkaya Temel Eğitim Vakfı'na bağışlamıştı. Bu vakıflar aracılığıyla burslar vererek birçok şehit çocuğunun
eğitim masraflarını karşıladı.
Cumhuriyet devrimlerinin ve Atatürk gençliğinin münevver evladı Sabiha Rıfat Gürayman Hanım’ı 4 Ocak 2003 tarihinde kaybettik.
Bayraklı Doğançay mezarlığında ebedi uykusundadır şimdi..
Rahmet ve minnetle anıyoruz..

Çevrimdışı Cigdemsucuoglu

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.184
  • 5.948
  • 2.184
  • 5.948
# 25 Mar 2021 20:16:20
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
1945 yılında Anıtkabir inşaatının kontrol mühendisliği
kendisine verildiğinde;
“Ne mutlu ki; Türk kadınına çağdaşlık yolunu açan
Atatürk’e olan minnet borcumun bir bölümünü
ödeyebileceğim” demişti.
Adını belki duyanınız vardır..
Sabiha Rıfat Gürayman;
İlk kadın mühendis…
İlk kadın voleybolcu…
İlk “Sarı Melek”…
Manastırlı bir subayın, çok genç yaşta yetim kalan kızı…
Mustafa Kemal’in manevi evlatlarındandı...
Fenerbahçe kadın voleybol takımının kuruluşu 1927’lere dayanır, lakin maç yapacak başka kadın takımı olmadığından kapanır.
Ancak içlerinde bir kız çocuğu vardır ki, erkek arkadaşları ile
Yüksek Mühendis Mektebinde oynamaya devam eder.
O kadar başarılıdır ki, onu Fenerbahçe erkek voleybol takımına alırlar. Fenerbahçe voleybol takımı, 1929 yılı İstanbul şampiyonluğunu; beş erkek, bir kadın oyuncu ile kazanır.
Beşiktaş ikinci, Galatasaray üçüncü olur.
Bu kızın adı, Sabiha Rıfat Gürayman’dır.
Fenerbahçe taraftarları O’na “Uçan Parmaklar” ismini takar.
Özetle ilk “Sarı Melek” dir; “O”..
Aynı zamanda Atatürk’ün izniyle Yüksek Mühendis Mektebine
(İTÜ) alınan, ilk kadın mühendis…
Mezun olduktan sonra Ankara’ya atanır. Uzmanlık alanı
köprü yapımıdır.
Ankara Beypazarı yolundaki köprü, o dönem için zorlu bir projedir.
Sabiha Rıfat üstesinden gelir.
Köprü bugün, “Kız Köprüsü” adı ile anılır.
Hani; “Uçan parmaklardan, Sarı meleklere” uzanan bir köprü…
Zor kurulmuştur, çok zor yıkılır..
Hiç çocuğu olmayan Sabiha Rıfat, şehit çocuklarının okuması gerektiğini düşünmüştü. Bu yüzden de çalışma hayatında
elde ettiği tüm servetini İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı'na
ve Fevzi Akkaya Temel Eğitim Vakfı'na bağışlamıştı. Bu vakıflar aracılığıyla burslar vererek birçok şehit çocuğunun
eğitim masraflarını karşıladı.
Cumhuriyet devrimlerinin ve Atatürk gençliğinin münevver evladı Sabiha Rıfat Gürayman Hanım’ı 4 Ocak 2003 tarihinde kaybettik.
Bayraklı Doğançay mezarlığında ebedi uykusundadır şimdi..
Rahmet ve minnetle anıyoruz..


Her yerden bir kahraman fışkırıyor güzel ülkemin....

Batının en çok gururlandığı süper kahramanlar  bizde yoktur... NEDEN Mİ?

BİZİM HER İNSANIMIZ ZATEN BIRER KAHRAMANDIR .. BURADAKİ ÖRNEKTE OLDUĞU GİBİ..

onların kahramanları olmadığı için süper kahraman icat ettiler...

Çevrimdışı dark city

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 8.990
  • 58.046
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 8.990
  • 58.046
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 27 Mar 2021 17:20:29
İnsanın gördüğü her şeyin kesinlikle geçmiş zamanda gerçekleştiğini.

Örnek:
150 m uzaktaki bir kuşun ağaca konmasını görmek için olay geçekleştikten sonra  saniyenin 1 milyonda biri kadar bir zaman geçmesi gerekir.

Güneş'in batışını gördüğümüzde, aslında o, 8 dakika önce batmıştı.
...
...
...

O halde ânı bile göremeyen insanoğlunun falcıya medyuma, üfürükçüye, sahte hocaya gidip de geleceğini öğrenmeye çalışması TAHMİN den öte bir şey degildir. Bazen tahminlerin tutması o olayı BİLMEK anlamına da gelmez.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.119
  • 52.937
  • 4.119
  • 52.937
# 29 Mar 2021 18:36:51
Yıl 1915. Marmarisli bir çoban keçilerini otlatırken, denizde boncuk gibi dizili karartılar görür.. Muhtara haber verir, oradan Kaymakama, oradan komutana giden haber İstanbul’a ulaşır. Bu karartılar bir Fransız gemisinin, limanda gördüğü Alman denizaltısına karşı döşediği mayınlardır. İstanbul’dan mayınları toplamak üzere bir deniz subayı ve üç asker gelir. . Mayınlar uzmanlar ve Marmarisli sünger avcılarınca sahile çıkarılır. Uçaklar görmesin diye üzerleri ağaç dalları ile örtülür. Mayınları taşımak için “lök” denilen develer bulunur. Ancak mayınlar develere nasıl yüklenecektir ?
Görgü tanığı İsmail Hakkı Kutay anlatıyor ;
“Çözümü Marmaris'li denizciler buldu. Mayının tepesine halattan bir simit yaptılar. Bir de altına aynından yaptılar. Aşağıdaki simitle yukarıdakini birbirine bağladılar. Develere yüklediler. “
Mayın kervanı uzun bir yolculukla Gökova’ya gelir. Arabalara yüklenir, Aydın’a götürülür, oradan trene yüklenir ve İstanbulun yolunu tutar. Doğru Haydarpaşa. Haydarpaşa’dan mayın gemisine yüklenir rota Çanakkale’dir.. O mayınların öyküsü orada bitmez.
"Ne Batı cephesindeki Alman topu, zehirli gazı, ne de onların dahiyane planları bize o kadar tesir etmedi. Nispetine göre en etkili şey neydi bilir misiniz : Türklerin Çanakkale Boğazı'na attıkları ve demir bir tel üzerinde sallanan 20 adet mayın.. Bu, bize yüz binlere mal oldu.." (Churchill)
Winston Churchill ‘in şikayet ettiği bu mayınları döşeyen gemi bilindiği gibi Nusret veya diğer adı ile Nusrat gemisidir. 17 Mart günü Nusrat ,müttefik savaş gemileri boğaza girmek için beklerken, mayınlarını serin sulara çoktan bırakmıştır. Bırakmıştır bırakmasına ama ;
Akşama doğru bir uçak geçer boğazın üstünden. Bu uçak “Ertuğrul” isimli bir Türk keşif uçağıdır. Uçakta iki kişi vardır. Pilot Yüzbaşı Cemal Bey ve yanında yer alan makinist-montör Mehmet Bey . Çok önemli bir tespit yaparlar. Boğaza döşenen mayınlar yoktur.. Boğaz temizdir. Müttefik mayın tarama gemileri boğaza dökülen mayınları temizlemiştir !
Hemen harekete geçilir ve Nusrat gece yarısı ikinci defa boğaza sessizce süzülür ve yirmi altı kadar mayını sulara bırakır. İşte boğaza giren İngiliz ve Fransız zırhlılarını birer alev topuna dönüştürüp Çanakkale Boğazının derinliklerine gönderen mayınlar Marmaris’ten gelen o mayınlar dır ve Ordu’nun elindeki son mayınlardır. Bunca eziyet ve emek yerini bulmuş, Marmaris’e bir Fransız gemisinden dökülen o mayınlar dönüp dolaşıp Çanakkale boğazına giren kendi zırhlılarını onlara mezar etmiştir..
Bu keşifi yapan uçak Kaz dağlarında düşüp hurdaya dönen ama Pilot Cemal ve yardımcısı Mehmet Bey tarafından büyük bir gayretle onarılıp hurdadan uçar hale getirilen ve onların koyduğu isimle “Ertuğrul “ adını alan iki kişilik bir pırpırdır.. Onlar, mayınların temizlendiğini görmeselerdi savaşın kaderi çok farklı olacaktı. Pilot Cemal Bey ve Rasıt (gözlemci) Mehmet Bey’e rahmet ve minnet dualarımız ulaşsın.. Rasıt Mehmet Bey diğer adı ile Vahran Bey. .Evet Rasıt Mehmet Bey’in asıl adı Vahran’dır ve Ermeni bir Osmanlı vatandaşıdır.. Ruhları şad olsun..
(Öyküler Sunay Akın’ın Geyikli Park Kitabından.)

Çanakkale savaşı milyonlarca öykü barındırır. Bir kahramanlık savaşıdır. Askerlerce ve askerce yapılan bir savaştır. Askerlik mesleğinin bütün özelliklerini taşır. Cesaret ve asalet ve onur. Yaraladığı askere su veren , yaralı düşman askerini sırtında cephe gerisine taşıyan , siperler arasında zaman zaman samimiyet ve sonra kıyasıya savaş. Onlar gerçek askerlerdir. .
Çanakkale Savaşı sonuç itibarı ile Osmanlıyı kurtaramadı. Ama emperyalizmin esas yenilgisi orada başladı. Bize Mustafa Kemal Paşa'yı ,o büyük kahramanı hediye etti..Tüm dünya o’nun bir askeri deha olduğunu orada fark etti. Mustafa Kemal'siz Çanakkale savaşını anlatamazsınız.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.119
  • 52.937
  • 4.119
  • 52.937
# 31 Mar 2021 00:17:40
Tuvalete tekerlekli sandalye ile giden Atatürk,  Fransa ile Hatay durumu sertleşince ayağa kalktı. Hudut'a gidip Orduyu teftiş edeceğim dedi.

Fransızlar Kemal hasta, savaşı göze alamaz kanısına kapılmasın istiyordu. Doktorların durumunuz kritik toparlayamayız uyarılarına rağmen Adana ya gitti.

5 saat o sıcakta ayakta orduyu denetledi, hazırlıkları teftiş etti. Etrafi bulanık görüyorum çocuk dedi yaverine, benzi sararmıştı. Askeriyle son birlikteliği olduğunu hissediyordu sanki.

Dünyaya ayaktayım mesajı verecekti.
Verdi ama dönüşte İstanbul da geminin merdivenlerinden inemiyordu. Koluna girseler hastalığı anlaşılacaktı, yavaş inse belli olacaktı sakladı. Küçük Ülkünün elinden tutup çocuk adımlarıyla indi.

Doğrudan yatağa girdi oradan da komaya ve bir daha kalkamadı.

Bozkurt son savaşını da kazanmış, Hatay'ı kurtarmıştı. Ama canından da olmuştu.

Tarihçi Doç.Dr. Orhan Çekiç...


Çevrimdışı ilhami_60

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.172
  • 34.384
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.172
  • 34.384
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 31 Mar 2021 14:10:43
                            DOĞADA UYUM

Ağaçlar da tıpkı insanlar gibi kanser vb. hastalıklara yakalanırlar. Doğada hiçbir şey, bize özgü değildir.

Kanser hastası ikiz kardeş bir ağaç, yanında sağlıklı olan diğer ikizi. Kanser olan yakında ölecektir. Sağlıklı olan ise, ondan aldığı gen tecrübeleri sayesinde, daha sağlıklı ve uzun yaşayacaktır.

İnsanıyla, bitkisiyle, bütün canlılar bir bütündür. Doğada yaşam için " Üstün olma " değil "Uyum sağlama" yasası geçerlidir

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.119
  • 52.937
  • 4.119
  • 52.937
# 31 Mar 2021 15:29:33
"Siz Yunanistan'ı yendiniz, İngiltere'yi değil bunu unutmayın dedi Lord Curzon, Lozan görüşmelerinde."

İsmet Paşa "Hayır" dedi. Yalnız Yunanı yenmedik, güneyde müttefikiniz Fransızları yendik, onun silahlandırdığı Ermenileri yendik.
Müttefikiniz İtalyanları Anadolu’dan uzaklaştırdık. Sizin silahlandırdığınız Doğu Ermenileri ve Pontus çetelerini yendik. Sizin İstanbul yönetimi ile birlikte azdırdığınız isyancıları yendik.
Silah ve para ile desteklediğiniz Kuvâ-yi İnzibâtiye'yi yendik.
En son olarakta maşanız olan Yunan ordusunu yenip denize döktük. Mondros'u yendik.
Sevr'i yendik.
Üçlü Antlaşmayı yendik.
Bunların hepsinin arkasında siz vardınız; hepsinin ipleri, dümeni ve düğmesi sizin elinizdeydi.
Biz asıl sizi yendik....

Alıntı......

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.228
  • 222.959
  • 28.228
  • 222.959
# 04 Nis 2021 19:13:06
İnsan beyninin 10 yaşına kadar sünger kıvamında olduğunu ve bu dönemde temel yetenek ve becerilerle ilgili her şeyi emdiğini söyleyen Yard. Doç. Dr. Oktay Aydın bu dönemin çocukların içindeki potansiyeli açığa çıkarma ve yükseltmek için çok önemli olduğunu vurguluyor. Yani çocuğun beynini bir santral gibi düşündüğümüzde bu santrali 50 hatla kullanmak yerine bin hatlık bir merkeze dönüştürmek mümkün. Ancak bunu yaparken beynin nasıl işlediğini çok iyi bilmek gerektiğini belirten Aydın “Okul öncesi süreçte aklına gelen her davranışı yapmaya çalışan çocuk, ilköğretim döneminde daha mantıklı ve kontrollü davranışlar geliştirir. Bunu sadece büyüme ile açıklamak mümkün değil. Aslında buradaki değişikliğin sağ ve sol beyindeki tepkilerden kaynaklandığını bilmek ebeveynlerin yapacağı pek çok yanlışı da önleyebilir. Çünkü beyni bilmeden çocuğun davranışlarını yorumlamak pek çok hataya neden oluyor. Çocuğun birçok davranışı ile ilgili ‘vurdumduymaz, saygısız, saldırgan, tembel vb.’ nitelemeler yapılabilir. Oysa bu tepkiler çocuğa özgü değil, bulunduğu yaşa uygun davranışlar” diyor. İşte Aydın’ın tavsiyeleri…

1- Ardışık rakamlarla işlem yaptırın

Okul öncesinden başlayıp ilkokulu bitirinceye kadar çocuklara oyunlaştırılmış ortamlarda dikkat ve bellek çalışmaları yaptırılmalı. Dikkat ve bellek çalışmaları sanılanın aksine sadece bu konuda sorun yaşayan çocuklar için değil, bu yaştaki tüm çocuklar için gerekli. Ardışık olarak verilen sayı ve sözcük kümelerini tekrar etmek. (Örneğin, 3-0-9-8, araba-toprak-masa-deniz gibi. Giderek sayı ve sözcük sayısı artırılarak uygulama devam ettirilebilir.) İki resim arasındaki farkları bulmak. Anlamsız cümleleri söyleyip tekrarlamasını istemek gibi uygulamalar yapılabilir. (Örneğin, “Gökyüzünde yürüyen evin yaprakları mutluydu.”)

2- Parmaklarıyla değil akıldan hesap yaptırın

Akıldan hesaplama egzersizleri de beyin açısından oldukça etkili. Çocuğun yaşına uygun yönergeler verin ve hesaplamayı parmaklarıyla değil, akıldan yapmasını isteyin. Uygulamayı, zorluk düzeyini artırarak ve zenginleştirerek tekrarlayın. “İki elman var, iki elma da ben verirsem, kaç elman olur?” “Üç elman var, ikisini ben alıp yesem, kaç elman kalır?” “Dört elman var, birini ben yedim, birini de arkadaşın yedi, toplam kaç elman kalır?” “Beş elman var, iki elma daha verdim, bir elmanı da arkadaşına verdin, kaç elman olur?” “28+12+7=?” “33-6+5=?”

3- Ses ve görüntüsünü kaydedip izletin

Çocuğun günlük bir faaliyetini, oyununu, hareketini görüntülü olarak kaydedip daha sonra izlettirin. Bu çocuğun kendini dışarıdan görmesi ve izlemesini sağlar. İzleme sürecinde, olumsuz herhangi bir yorumun yapılmaması son derece önemlidir. Sadece, çocuğun kendisi ile ilgili söylediği şeyler olursa dinleyin ve söylediklerinin özünü ona tekrar edin. Ya da belirli bir konuyu öğrenme aşamasındayken, konuyu sesli olarak okuyarak veya anlatarak ses kayıt cihazına kaydedin ve dinlemesini sağlayın. Böylece, okurken/anlatırken ve kendi sesinden dinlerken tekrar tekrar öğrenme gerçekleşir. Ayrıca, uygulama çocuklara ilgi çekici geldiğinden ders çalışma motivasyonlarını da artırıyor. Kendi sesimizi dinlemenin yaratacağı sempati de öğrenme sürecimizi kolaylaştırıcı bir başka etkendir. Uygulamanın bir başka şekli de, tanıdığı, sevdiği kişinin konuyu okurken ya da anlatırken kaydedilmesi ve onun izlenmesi yolu ile olabilir.

4- Sözcükleri tersine çevirerek okutun

Tersine çevirme işlemi zorlayıcı olduğu için beyni geliştirir. Sözcükleri, verilen sayıları, işlemleri, olayları, hareketleri vb. tersine çevirin. Mesala “araba” sözcüğünü ya da “8-2-5 sayılarını” tersten okumasını isteyin. Çocuğunuzla “20’den geriye doğru 2’şer say” “56’dan geriye 7’şer say” “Labirenti sondan başa doğru çizerek tamamla” gibi alıştırmalar yapabilirsiniz.

5- Anlattıklarının resmini çizdirin

Beyin girdi-işlem-çıktı süreci ile çalışıyor. Dışarıdan gelen bilgiler üzerinde bir dizi işlem yapan beyin, onları konuşma, yazma, okuma, hareket etme vb. çıktılara dönüştürüyor. Baktığı resmi anlatma, anlatılan öykünün resmini yapma, resimde gördüklerini canlandırma, dinlediği şarkının resmini yapma gibi pratikler beynin kapasitesini artırıyor.

6- İsteklerinizi tekrarlatın

Çocuklar, çoğu zaman kendisinden yapılması istenen şeyi ya hatırlayamaz ya da nasıl yapacaklarını şaşırırlar. Bu nedenle dinleme, işitsel dikkat, sıralama gibi becerilerinin gelişimini sağlamak için onlara bir ile dört aşamalı isteklerde bulunun ve bu isteklerinizi tekrar etmesini isteyin. Örneğin: “İstersen önce kitabını çıkarıp resim yapabilir, sonra oyuncaklarınla oynayabilirsin” gibi bir yönerge verdikten sonra “Hadi tekrar et bakalım senden ne yapmanı istedim” deyin.

7- 5N1K kuralını uygulayın

Kitap okuma çocukların gelişimleri açısından çok önemli. Ancak, kitabı sadece okumak yeterli değil. Okuma, beyne girdi sağlıyor ama çıktı sağlamıyor. Oysa beyin çıktılarla daha fazla geliştiği için okunan metnin anlatılması çok daha etkili. Okumalarda kısa metinden başlayıp aşamalı olarak uzun metinlere doğru gidilmelidir. Çocuğunuzdan öncelikli olarak serbest anlatma (çocuğun kendi istediği gibi anlatması) değil, yapılandırılmış anlatma (5N1K) yapmasını isteyin. Böylece, çocuğun zihninde belirli bir okuma sistematiği kodlanmış oluyor. Bu okuma ve anlatma sistematiği yerleştiğinde, çocuğunuz görsel (metni okuyabiliyorsa) ve işitsel dikkati (metin kendisine okunmuşsa), okuduğunu anlama becerileri gelişiyor ve kısa süreli hafızası daha da güçleniyor.

8- Öğrendiklerini bir arkadaşına anlatsın

Öğrenmenin en iyi yolu öğretmedir. Beynimiz, dışarıdan gelen birçok bilgiye lokal bölgelerle tepki verirken öğretme eyleminde neredeyse topluca tepki veriyor. Bu nedenle, çocuğunuzla bir arkadaşını “öğrenme/öğretme partneri” olarak tanımlayın. Derslerden sonra çocuğunuz, partneri olan arkadaşıyla öğrendiklerini paylaşsın ve ona aklında kalanları anlatsın. Öğrendiklerini arkadaşına anlatırken beyni daha yoğun şekilde harekete geçecek ve öğrenme kapasitesi belirgin şekilde artacaktır.

9- Baktığı resmi canlandırsın

Beynimize gelen uyarıcıların büyük çoğunluğu görsel alana (occipital lob) ulaştığı için öğrenmede görsel unsurlar son derece önemli. Etkili öğrenme için etkili görsel canlandırmalar yapılması gerekiyor. Çocuğunuza gözleri kapalıyken bir öykü, konu okuyun ya da anlatın. Bu anlatım süresince gözlerini hiçbir şekilde açmamasını isteyin. Konu bittiğinde, öykü ya da konu ile ilgili sorular sorun. Gözlerini açmadan bunlara yanıt vermesini isteyin. Bir başka uygulamada da çocuğunuza belirli bir resim, şekil, tablo, grafik, formül, obje göstererek belli bir süre bakmasını isteyin. Baktığı şeyin zihinsel olarak “fotoğrafını çekmesini” söyleyin. Daha sonra gözlerini kapatarak az önce baktığı şeyi zihninde görüntülü olarak canlandırmasını isteyin.

10- Hoş kokan odada ders çalışsın

Koku, beyinde duyguların merkezi olarak tanımlanan limbik sistemi doğrudan etkilediği için kendi başına olumlu ya da olumsuz bir duyguyu harekete geçirebilir ve buna bağlı olarak tepkilerimizi de etkileyebilir. Güzel ve hoş kokular olumlu duyguları, rahatsız edici kokular ise olumsuz duyguları tetikler. Koku çocukların ders yaptığı ortamlarda olumlu bir uyarıcı olarak kullanılabilir. Çocuğun kokulara karşı sağlığını etkileyecek bir hassasiyeti yoksa, ders çalıştığı odaya çalışmadan önce hoşuna giden bir koku sıkılarak olumlu duyguları harekete geçirilebilir.

Okul öncesi çocukların sağ beyni çalışır

Okul öncesi ve ilkokul dönemi çocuklarının temel farklılıklarından biri de düşünme şekli. Okul öncesi çocuklarda sağ beyin baskın olduğu için, kurallara bağlı kalmaksızın düşünürler. Akıllarına geleni söylerler. İlkokula gelindiğinde ise düşünce yapısında da gelişmeler olur ve çocuk daha mantıklı, kurallı düşünme becerisi geliştirir. Bu çocuklar genelde daha akıllıca konuşan, dili daha iyi kullanabilen, gerçeği algılamada daha başarılı olan bir performans sergiler. Bu beceri de daha çok sol beynin bir fonksiyonudur. Eğitimsel açıdan her iki beyni koordineli şekilde kullanmak en iyi olanıdır. Ebeveynlerin ve öğretmenlerin, çocuklara, her fırsatta sağ ve sol beyin yarıkürelerini birlikte çalıştıracak etkinlikleri yaptırmaları gerekiyor. Örneğin, piyano, bateri çalmak, sağ el ile sol kulağı gösterme, sol el ile sağ ayağa dokunma gibi oyunlar, belirli bir hareketi taklit etme, yapılan bir hareketi anlatma vb. çalışmalar bu anlamda yararlı olacaktır.

Hangi yaşta hangi beceriler gelişiyor

- 0-1 yaş anadil

- 0-2 yaş görme, işitme, tat alma vb. duyular

- 1-4 yaş matematik ve mantıksal yetenekler

- 5 yaşına kadar genel zeka

- 3-10 yaş müzik yeteneği

- 0-10 yaş yabancı dil

Alın bölgesi gelişmediği için ergenler agresif oluyor

Beyin arkadan öne doğru geliştiği için en son alın korteksi (prefrontal korteks) gelişiyor ve alın korteksinin olgunlaşması 20’li yaşlara kadar devam ediyor. Ergenlik döneminde duyguları ve hareketleri baskılayan ve kontrol eden alın bölgesi tam gelişmediğinden, ergenler ilişkilerinde çatışmacı ve eleştirici bir dil kullanıyor. Kaygı düzeyleri de yüksek olduğu için agresif davranışlar sergiliyorlar. Yaş ilerledikçe bu davranışlar yerini sakin ve kontrollü hareketlere bırakıyor. Halk arasında davranışlardaki olgunlaşma olarak ifade edilen bu süreç aslında beyindeki olgunlaşmanın bir sonucu. Çocukların da doğumdan itibaren sürekli hareketli olması, içinden geçeni hemen yapmak istemesi, duygularının götürdüğü yere gitmesi ve şimdiki zamanı yaşaması gibi birçok davranışı, beynin arkadan öne doğru gelişmesinden dolayı yaşanan bir durum.

Kaynak: Türkan HİÇYILMAZ

Çevrimdışı burcum7

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.394
  • 41.821
  • 5.394
  • 41.821
# 04 Nis 2021 20:19:52
Takma dişler, kaybedilen dişlerin yenilenmesini tetikleyen bir antikorun keşfi sayesinde artık tarih olabilir. Japon bilim insanları, dişleri yeniden büyütmenin bir yolunu bulduklarını iddia etti.

USAG-1 adlı bir genin etkisini engelleyerek, antikor, belirli büyüme faktörlerinin kullanılabilirliğini artırıyor ve sonunda yeni bir dizi dişin çıkmasına yardımcı olabilir.

Çalışmalarını Science Advances dergisinde yayınlayan bir araştırma ekibi, dişini kaybeden farelerin genetiğini nasıl değiştirdiklerini anlattı. Bununla birlikte, hamile farelere USAG-1 antikoru enjekte edildiğinde, yavrular arasında normal diş gelişimiyle sonuçlandığı belirtildi. Ayrıca bilim insanları, antikorun tek bir uygulamayla normal farelerde tamamen yeni bir dişin büyümesini sağladığını dile getirdi.

Kyoto Üniversitesi ve Fukui Üniversitesi'ndeki araştırmacılar tarafından yürütülen çalışmada, gen-1 veya USAG-1 ile ilgili belirli bir antikorun, doğuştan diş sorunu olan farelerde dişlerin büyümesini sağlayabildiklerini duyurdular.Çalışmanın baş yazarlarından biri olan Kyoto Üniversitesi Tıp Fakültesi kıdemli öğretim görevlisi Katsu Takahashi, diş gelişimi için gerekli temel moleküllerin belirlendiğini söyledi.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.119
  • 52.937
  • 4.119
  • 52.937
# 08 Nis 2021 20:20:32

Japon eğitim uzmanları gelmiş ve ülkemizin eğitim sistemini incelemiş, Sayın Özal'ın bürokratlarının da hazır bulunduğu bir ortamda raporlarını sunmuş ve sonuç olarak şunu söylemişlerdi:
“Sizin eğitim sisteminizde milli ruh yok!” Turgut Özal'ın “Nasıl.........?” sorusu üzerine şunu anlatmışlardı.
Biz Japonya'da okula başlayacak çocuklarımıza milli ruh şoklaması yaparız. Onları önce toplu halde hızlı trenlere bindirir, dev fabrikalarımızı, teknoloji merkezlerimizi gezdirir ülkemizin gücünü gösteririz.
Sonra da bu yavrularımızı alır Hiroşima ve Nagazaki'ye götürür, orada atom bombası atılan ve yıllardır ot dahi bitmeyen alanları gösterir deriz ki:
Eğer siz çalışmaz, bilinçlenmez ve az önce gördüğünüz teknolojiye sahip olmak için çalışmazsanız sonunuz böyle olur.
Bürokratlardan biri atılır: “Ama bizim Hiroşima'mız yok ki!”
Japon uzmanın cevabı tokat gibidir:
“Sizin Çanakkale'niz on Hiroşima eder!”

Yrd Doç Dr Murat Ak

Çevrimdışı ilhami_60

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.172
  • 34.384
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.172
  • 34.384
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 19 Nis 2021 21:40:17
İngilizce derslerinin yanında , İngilizlerin kim olduğunu da öğretmek lazım.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.228
  • 222.959
  • 28.228
  • 222.959
# 20 Nis 2021 16:20:05
Abdestli olmaya devam edene, Allahü Teâlâ şunları ihsan eder:

1-Melekler onun yanından ayrılmaz.

2-Devamlı sevab yazarlar.

3-Bütün azaları tesbih eder.

4-Uyuyunca melekler, insan ve cin şerrinden korur.

5-Sekerat-ı mevti kolaylaşır.

6-Abdestli iken Allahü teâlânın emanında olur.

7-İftitah tekbirini kaçırmaz.

Allahü teâlâ, Hz. Musaya buyurdu ki: "Ya Musa sana bir musibet gelince abdestsiz isen, kusuru kendinde bul!" [Şira]

Evliya-i kiram, her zaman abdestli durabilmek için, az yiyip az içerlerdi. İmam-ı Malik hazretleri, üç günde bir yemek yerdi. Sebebi sorulunca, "Allahın huzurunda sık sık helaya gidip gelmekten utanıyorum." buyurdu. (Envar-ül-Kudsiyye)

Yatağa abdestli girmenin fazileti de büyüktür. İşte konuyla ilgili Hadis-i Şerifler

"Kim, yatağa abdestli yatarsa, o gece bir melek sabaha kadar "Ya Rabbi bu kulunu affet!" diye duâ eder." [Hakim]

"Abdestli yatıp Allahı anarak uyuyan, uyanana kadar namazda sayılır. Bir melek onun için ibâdet eder. Uyandığı zaman yine Allahı anarsa, o melek, bu kulun affı için Allaha duâ eder." [İbni Hibban]

"Abdestli yatan, gece ibâdet eden, gündüz oruç tutan gibidir." [Deylemî]

"Abdestli yatan, gece vefat ederse şehid olur."

[İbni Sünni]


Çevrimdışı Bir Yıldız

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.099
  • 2.592
  • 1.099
  • 2.592
# 20 Nis 2021 19:13:26
Ne kadar çok sözde okumuş ya da hayat okulundan mezun olmuş ama muhakeme, sorgulama yeteneğinden yoksun olan,  işine geleni doğru kabul eden insan var . Uzak olsunlar.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK