İbretlik Hikayeler

Çevrimdışı gokdeniz1966

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.731
  • 51.764
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.731
  • 51.764
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2016 20:55:54
HAYAT
[/font][/u]

   Her sabah bir ceylan uyanır Afrika’da kafasında tek bir düşünce vardır. En hızlı koşan aslandan daha hızlı koşabilmek, Yoksa aslana yem olacaktır
   Her sabah bir aslan uyanır Afrika’da. Kafasında tek bir düşünce vardır. En yavaş koşan ceylandan daha hızlı koşabilmek,
   Yoksa açlıktan ölecektir. İster aslan olun, İster ceylan olun hiç önemi yok. Yeter ki güneş doğduğunda koşuyor olmanız gerektiğini, Hem de bir önceki günden daha hızlı koşuyor olmanız gerektiğini bilin. Yaşam adlı koşuyu ne kadar güzel anlatmış Afrika atasözü, Bir önceki günden daha hızlı koşmak gerekmektedir. Çünkü eğer aslansanız, Ve en yavaş koşan ceylanı bir önceki gün yakalamışsanız Ve bugün bir ceylan yakalamak niyetindeyseniz, Artık bilmelisiniz ki en yavaş ceylan sizden daha hızlıdır, O halde düne göre hızınızı arttırmanız gerekmektedir. Yok eğer ceylansanız Ve henüz aslana yem olmamışsanız hızınızı düne göre mutlaka arttırmalısınız, Çünkü sıra size gelmiş olabilir.
   Yani... Hayat koşusunda, devam edebilmenin tek koşulu var... Dünden daha hızlı olabilmek... Bakın bakalım şimdi kendi kendinize...
   Ondan, şundan, bundan değil "Dünden" hızlı mısınız?

Çevrimdışı gokdeniz1966

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.731
  • 51.764
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.731
  • 51.764
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2016 20:57:25
   EN GÜZELİ HANGİSİ

   Evvel zaman içinde muhteşem bir hükümdarın dünyalar güzeli bir kızı varmış. Kız evlilik çağına gelmiş ama kimseleri beğenmezmiş. Ne kralların oğulları, ne zengin tüccarların oğulları... Kız herkese burun kıvırıyormuş.
   Bu ülkede yakışıklı ama fakir bir genç de istemiş bu kızı. Tabii ki reddedilmiş. Bu genç başka bir ülkeye gitmiş, çalışmış çok zengin olmuş. Ülkesine yıllar sonra geri donmuş ve kendisini reddeden bu kızı görmek istemiş.
   Sormuş, soruşturmuş, kızın evini öğrenmiş. Gitmiş evin önünde beklemeye başlamış. Derken kapı açılmış, çirkin bir adam çıkmış. Adam gittikten sonra bizimki kapıyı çalmış. Kız açmış. Genç neden bu kadar çirkin bir adamla evlendiğini sormuş kıza. Kız da onu evin arka bahçesinde bulunan muhteşem bir gül bahçesine götürmüş.
   "Sorunun cevabini öğreneceksin. Şimdi bu gül bahçesinde en güzel gülü bulup bana getirmeni istiyorum. Yalnız bir şartla, bahçede ilerlerken asla geri adım atamazsın."
   Genç
   "Tamam" demiş ve başlamış bahçede ilerlemeye. Tam en güzel gülü gördüm derken, başka güzel bir gül daha görüyormuş. Tam o güle elini atacakken başka güzel bir gül, tam onu koparacakken başka güzel bir gül... Bir bakmış bahçenin sonuna gelmiş, geriye adım atması yasak!
Bahçenin sonunda boynu bükük solmuş güzel olmayan bir gül koparmak  zorunda kalmış.    "İşte! demiş kız. Anladın mı şimdi niye bu adamı seçtiğimi?"

Çevrimdışı seliali

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 4.869
  • 31.316
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 4.869
  • 31.316
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2016 22:51:33

KILICIMIN AĞZI KESTİKÇE
     Rivayete göre Yavuz Sultan Selim kıyafetine pek dikkat etmez, elbisesi eskidiği halde yeniletmezmiş. Bu yüzden devlet ricali gerek saygı dolayısıyla, gerekse kendisinden çekindikleri için huzuruna yeni ve süslü elbiselerle  çıkmaya çekinirlermiş.
 
     Padişahın elbisesi gitgide fersudeleşir, lakin kimse bunu kendisine hatırlatmaya cesaret edemez. Bir ara padişah ve vezirleri adamakıllı kılıksızlaşmışlar. O sırada bir kafir elçinin geleceği haber alınır. Bunu fırsat bilen Sadrazam, bin bir korku ile hükümdara;
 
     - Efendimiz, der. Bu kafir makulesi, akl-ı kesirleri muktezasınca zehirbin olup alayişe ziyade nazar ederler. Layıktır ki, siz Padişahımız dahi…
 
     Yavuz onun maksadını anlar ve sözünü keser;
 
     - Ha… Evet! Öyle yaparız. Hem siz dahi bir hoş ziynetlu libas tedarik eylen!
 
     Vezirler sevinir ve süslü elbiseler diktirip hazırlanırlar. Padişah ayrıca elçiyi kabul edeceği zaman tahtın ayak ucuna bir yalın kılıç konmasını emreder.
 
     Her şey hazırdır. Vezirler, başta Sadrazam bulunduğu halde muhteşem elbiseleriyle tahtın etrafında yer alıp Padişahı beklemektedirler. Birdenbire Yavuz gelir, lakin eski kıyafetiyle!...
 
     Vezirlerin korkuları dudakları patlayıp ak sakallı çeneleri gelincik çiçeğine döner. Aynı zamanda elçi de huzura kabul olunur. Devrinde dünyayı titreten Yavuz’un önünde korkudan iki büklüm bir halde durur. Mutad merasim ve konuşmadan sonra ise huzurdan çıkar.
 
     O zaman Yavuz vezirlere:
 
     - İmdi varın, elçi beye sorun. Padişahımızın libasını nasıl buldunuz deyin!
 
     Vezirler koşarlar ve bu suali elçiye tekrar ederler. Aldıkları cevap ise şudur;
 
     - Ben şevketli hünkarı görmedim bile… Tahtının ayakları ucundaki yalın kılıç gözümü aldı, sadece onu gördüm.
 
     Bu cevap Padişaha naklolunduğu zaman parmağı ile tahtın ayak ucunda duran kılıcı göstererek şöyle demiş;
 
     - Hod bunun ağzı kestikçe küffarın gözü anda olup bizi görmezler ve libasımızı fark etmezler. Allah anın keskin olmadığı günü gösterme ki libas ve alayiş o güne mahsustur. Çünkü kafir gözü o zaman yerden kalkıp Al-i Osman Padişahlarına dikilir.
 
 
 
KAYNAK: Mithat Sertoğlu, “Osmanlı hükümdarlarının kıyafetleri” s.1778, Aktaran: Mustafa ARMAĞAN, Osmanlının Mahrem Tarihi, sy.67-68

Çevrimdışı sınıfçı20

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2016 23:07:47
BİR GECELİK ANNELİK

EVVEL ZAMAN İÇİNDE, zalim bir hükümdar varmış. Devrin güzel kadınlarından dilediğini saraya davet eder, bir gece sarayında alıkoyar, ertesi gün de isterse serbest bırakır, istemezse cellada teslim edermiş.
   Böyle bir davet alan kimsesiz dul bir kadın, beş yaşındaki kızını da yanına alıp yollara düşmüş. Yorulduğunda, bir kavak ağacının dibine oturmuş. Başı yükseklere değen kavak ağacı, gölgesine sığınan bu ana kıza sevgi ve hayranlıkla bakarak:
   “Ah, ne yazık!” demiş. “Meyvem olmadığı gibi, gölgem de çok kuvvetli değil.”
   Kadın içli bir sesle:
   “Madem bize acıyorsun, hiç olmazsa kızımı bir geceliğine yüksek dallarının arasına al da, vahşi hayvanlardan ve karanlıktan sakla” demiş. “İnşallah yarın gelir, alırım.”
   Kavak ağacı bu teklifi memnuniyetle kabul edince, kadın bir an düşünüp:
   “Ama sen hiç meyve vermediğine göre, anne olmanın ne demek olduğunu da bilemezsin” demiş. “Onun için, iyisi mi, kalbimi de bir geceliğine sana bırakayım da, öyle gideyim.Zaten anaların kalbi evlatlarının yanında atar.”
   Kavak ağacı, bu teklifi de kabul etmiş. Böylece kızını ve kalbini kavak ağacına emanet bırakan kadın, ertesi gün ağacın yanına gelmiş, yavrusunu alıp evine dönmüş.
   Kavak ağacı ise, bir geceliğine anne kalbini taşımakla öyle değişmiş, öyle değişmiş ki, yapraklarının sapları incecik kalmış.
   Derler ki, kavak ağacının yaprakları işte bu olaydan sonra günün her saatinde ana yüreği gibi titrer durur…
                                                                                            ¦¦Anadolu halk hikayesi

Çevrimdışı sınıfçı20

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 05 May 2016 18:35:21
GİRİT'İ KAÇA SATARSINIZ?

Sadrazam Keçecizâde Fuat Paşa, Sultan Abdülaziz’in Fransa seyahatine katılan heyetteydi. Bir konuşma esnasında devrin imparatoru II. Napolyon ona yarı şaka, yarı ciddi sordu:

“Paşa, Girit Adasını kaça satarsınız?”

Diplomasi dilinin üstadlarından birisi olan Keçecizâde cevabı yapıştırmakta gecikmedi:

“Kâr istemeyiz, haşmetmeâb! Aldığımız fiyata satarız!”

II. Napolyon sus pus oldu. Çünkü Osmanlı’nın Girit’i çeyrek asırlık bir savaş sonunda binlerce şehidin kanı pahasına aldığını o da bilmekteydi..

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
# 05 May 2016 23:20:33
Adaletiyle meşhur Hz. Ömer (r.a.), ezanın okunmasıyla birlikte camiye yönelmişti. Arkasından gelen küçük bir çocuk, Hz. Ömer’i (r.a.) geçip hızlı adımlarla ilerledi. Hz. Ömer (r.a.), çocuktaki bu telaşın neden kaynaklandığını merak etti. İçinden “Acaba bir derdi, bir sıkıntısı mı var?” diye geçirdi. Hemen yetişip “Yavrum, hayırdır, telaşlı tekalşlı nereye gidiyorsun?” diye sordu. Hz. Ömer’i (r.a.) tanımayan çocuk:
– Camiye gidiyorum amca!
Hz. Ömer (r.a.) şaşırmıştı. Zira çocuk, çok küçüktü. Hz. Ömer (r.a.), hayretini gizlemeyerek çocuğa şöyle dedi:
– Yavrum, sen daha küçüksün! Namaz sana farz değil, bu kadar telaşa gerek yok ki!
Çocuk, Hz. Ömer’in (r.a.) bu sözüne katılmadığını belirten bir tavırla cevap verdi:
– Amca, amca! Bu işin büyüğü küçüüğü olmaz! Mahallemizde daha dün bir çocuk öldü. Üstelik o, benden de küçüktü. Ölüm denen gerçeğin büyük küçük ayırdığı yok! O yüzden her yaşta buna hazır olmak gerek. Hem bu yaşta namaza alışmazsam büyüyünce zor gelebilir!

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
# 05 May 2016 23:21:42
arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki:

– Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.

Bu söz üzerine Hz.Ömer suçlanan gence dönerek:

– Söyledikleri doğu mu diye sorar.

Suçlanan genç der ki:

– Evet doğru.

Bu söz üzerine Hz Ömer anlat bakalım nasıl oldu diye sorar:

Bunun üzerine genç anlatmaya başlar:

– Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım, ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki gören bir defa daha bakıyor. Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım; arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, bende bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret.

Bu söz üzerine Hz Ömer:

– Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin, dedi.

Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:

– Efendim bir özrüm var, diyerek konuşmaya başladı.

– Ben memleketinde zengin bir insanım, babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah indinde sorumlu olursunuz. Bana üç gün izin

verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim. Bu üç gün için de yerime birini bulurum, der.

Hz. Ömer dayanamaz der ki:

– Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?!

Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:

– Bu zat benim yerime kalır.

O zat Hz. Peygamber Efendimizin en iyi arkadaşlarından, Amr İbni As’dan başkası değildir.

Hz.Ömer Amr’a dönerek:

– Ey Amr, delikanlıyı duydun, der.

O yüce sahabi:

– Evet, ben kefilim” der ve genç adam serbest bırakılır.

Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur.

Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak gencin gelmeyeceği, dolayısıyla Amr İbni As’a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler. Fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz derler.

Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir der ki:

– Bu kefil babam olsa fark etmez, cezayı infaz ederim.

Amr İbni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki:

– Biz de sözümün arkasındayız.

Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek der ki:

– Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı neden geldin?

Genç vakurla başını kaldırır ve (günümüz insanı için pek de önemli olmayan):

– AHDE VEFASIZLIK ETTİ, demeyesiniz diye geldim der.

Hz.Ömer başını bu defa çevirir ve Amr İbni As’a der ki:

– Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun nasıl oldu onun yerine kefil oldun.

Amr İbni As, vakurla kanımızı donduracak bir cevap verir:

– Bu kadar insanin içerisinden beni seçti. İNSANLIK ÖLDÜ, dedirtmemek için kabul ettim, der.

Sıra gençlere gelir, derler ki:

– Biz bu davadan vazgeçiyoruz.

Bu sözün üzerine Hz Ömer:

– Ne oldu, biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz, ne oldu da vazgeçiyorsunuz?,der.

Gençlerin cevabı da dehşetlidir:

– MERHAMETLİ İNSAN KALMADI, demeyesiniz diye.

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.229
  • 222.965
  • 28.229
  • 222.965
# 06 May 2016 00:10:55
Şahsiyetine Değil, Günâhına Kızıyorum | Bir Kıssa Bin Hisse
Sahâbeden Ebu’d-Derdâ Hazretleri bir gün şehri dolaşırken, halkın, bir günahkâra ağır sözlerle hakaret etmekte olduğunu gördü. Onlara;
“–Siz kuyuya düşmüş bir adam görseniz, onu oradan çıkarmaz mısınız?” diye sordu.
“–Evet, çıkarırız!” dediler. Bunun üzerine Ebu’d-Derdâ -radıyallâhu anh-;
“–O hâlde kardeşinize ağır sözler söylemeyin, size afiyet veren Allâh’a hamd edin!” dedi. Onlar;
“–Siz bu günahkâra kızmıyor musunuz?” dediler.
Ebu’d-Derdâ Hazretleri şöyle cevap verdi:
“–Ben onun kendisine ve şahsiyetine değil, günahına kızıyorum, günâhını terk ettiğinde, o yine benim din kardeşimdir.”
Kaynak; Abdürrazzâk, Musannef, XI, 180; Ebû Nuaym, Hilye, I, 225

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
# 06 May 2016 08:57:21
Hz. Ali’nin Rüyası

Ashabtan (Peygamberimizin arkadaşları) Abdullah oğlu Cabir bir rüyasında, büyük ineklerin küçük inekleri sağdığını, hastaların sağları ziyaret ettiğini, kuru bir çay kenarında yemyeşil bahçeler bulunduğunu, minberde (camilerde imamın hutbe okuduğu yer) koca koca putlar durduğunu gördü. Bu, sıradan bir rüyaya benzemiyordu. Bunun önemli bir mesajı olmalıydı. Bu rüyayı yoracak kişi olarak ilk defa Hz. Ali aklına geldi. Hz. Peygamberin “İlim beldesinin kapısı” diye nitelediği Hz. Ali ancak güvenilir bir açıklama getirebilirdi. Bu düşüncelerle rüyasını yordurmak üzere Hz. Ali’ye müracaat etti.

Rüyasını tane tane anlattı ve ne anlama geldiğini yormasını rica etti.

Hz. Ali “Yanlış yorumdan Allah korusun” diyerek söze başladı ve şöyle devam etti.

– “Büyük ineklerin küçük inekleri sağması, yetki ve mevkilerini halkı soymak için kullanan görevlileri (amir ve memurları); hastaların sağları ziyaret etmesi, yoksulların hallerini arz etmek için zenginlerin peşinde koşmasını; kuru çay kenarında bulunan yemyeşil bahçeler, uzaktan veya dışardan bakıldığında çok büyük sanılan ve öyle ünlenmiş ama aslında içleri kupkuru çölden ibaret olan ilim adamlarını; minberde duran koca koca putlar ise, layık olmadığı halde ilmin, dinin ve devletin yüce makamlarına yükselmiş kimseleri ifade eder.”

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
# 06 May 2016 08:57:42
Güzel Bir Hikaye  “Kız İsteme”

Bir kız isteme olayında, kızın babası erkek tarafına söyle der :
-Efendi benim kızı isteyen çok sizin neyiniz var neyiniz yok ?

Delikanlı girer söze :
-Rahim ve Rahman olan Allah aç bırakmaz kendisini zikredeni. O Alim dir. Günaha düştüğümüzde ve pişman olduğumuzda Gaffarlığını gösterir.
Gece çalıştığım yere El Hafiz der öyle girerim.
Neyiniz var diyeceksiniz. Hiçbir şeyim yok Çünkü O dur Malik-ül Mülk.
Ya paran biter de karanlıkta kalırsanız diyeceksiniz, En Nur deriz aydınlanır Beytimiz.
Kızımı asla bırakmayacaksın derseniz, söz veremem Çünkü kullar değil, Haliktir Baki olan.
Varsın kimse sevmesin bizi Vedud kafidir.
Kızım senden bir şey gizlerse ne yaparsın demenize gerek yok. Yüreği el veriyorsa istediğini yapsın Rabbim Başirdir es Sehid dir. Her şeyi bilir.
Yani kısacası bir Rabbim var birde rabbimin en sevgilisi (s.a.v)
Benimde kızınızdan isteklerim var. Nur süresi 31. Ayeti yaşayacak. Edepli olacak. El Haya-ül Minel imandir çünkü.
Beni sevecek, ölene kadar ellerimi bırakmayacak.
Benim uykum ağırdır. Sabah namazına kalktığında beni gerekirse vura vura uyandıracak.

Baba girer söze :
-İyisin hoşsun, peki başınızı sokacak bir eviniz var mı?

Delikanlı cevap verir :
-Yok dersem kızınızı vermeyecek misiniz ?

Baba :
-Hayır evlat, ben ev yaptıracağım yeter ki sen kızımı al..

Çevrimdışı sınıfçı20

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 06 May 2016 16:09:46
 Hikayeyi Ebû’l-Haseni’l-Harkânî (k.s) hazretleri şöyle anlatır:

Bir devirde bakıma muhtaç annesi olan iki kardeş yaşardı. Kardeşlerden biri annesine bakar, öbürü de ibadetle meşgul olurdu. Vaktini ibadetle geçiren genç gece rüyasında bir ses işitti:

– Kardeşin affedildi, sen de onun hatırı için affedildin.

Gencin kafası karışmıştı:

-Gece gündüz ibadet eden benim ama beni kardeşimin hatırı için bağışlıyorsunuz. Bu nasıl olur, diye sordu.

Ses ona:

– Senin yaptığın ibadetlere bizim hiç ihtiyacımız yok. Ama, kardeşinin annene yaptığı hizmetlere annenin ihtiyacı vardı, şeklinde cevap verir.

Çevrimdışı sınıfçı20

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 06 May 2016 18:53:26
htiyar adam, tapu dairesinden çıkarken sevinçliydi. Oturduğu evin tapusunu çocuğunun üzerine kaydettirmişti.

İçinden "Ölümlü dünya" diye geçirdi."Biz öldükten sonra oğlumun birçok işlemle uğraşması gerekmeyecek. Neden eziyet çeksin yavrum!"

Ömer'in kendisini neredeyse zorla doktora götürüşünü hatırladı.

"Kerata, amma da ısrar etmişti. Sağlığıma verdiği önem kadar ziyaretime de gelse ya."

Eve döndüğünde, karısı onu karşıladı. Biraz durgun gibiydi. Adam, koltuğa oturdu, koynundaki tapu kâğıdını çıkardı,

"Bu nedir biliyor musun hanım?" diye sordu. Ve cevabını beklemeden anlattı: "Yarın ne olacağı bilinmez, vademiz gelir de ölürsek oğlumuz uğraşmasın diye, evin tapusunu onun üzerine yaptım."

Eşi adeta fısıldadı:

- Ömer de bugün gelmişti... Öğleden önce.

- Öyle mi, vay hayırsız. Demedin mi uzun zamandır niye görünmüyorsun diye.

Kadın, kocasını dinlemiyor gibiydi. Masadaki kâğıdı gösterdi, "Bunu getirmiş" dedi. Sesi titriyordu. Yaşlı adam, masaya uzandı, kâğıdın bir mahkeme kararı olduğunu gördü. İçinden yavaş yavaş okudu:

" Yaşı ilerlediği ve muhakemesi yerinde olmadığı doktor raporuyla tesbit edildiği için, taşınır taşınmaz varlıklarının, resmi vârisi oğlu Ömer tarafından idaresine karar verilmiştir."

Mahkeme kararı, yaşlı adamın elinden yavaşça yere kaydı. Oğlunun neden kendisini ısrarla doktora götürdüğünü anlamıştı.

Yüreğindeki sızıyı bastırmaya çalışarak, "3 senedir uğramadık; köydeki ev acaba nasıldır?" diye sordu eşine.

- Canım ne olacak bir günde temizlerim ben, cevabını verdi kadın.

- O evde dizlerin üşürdü senin.

İhtiyar kadın, daralan göğsüne hafifçe elleriyle bastırdı. "Yüreğimin üşümesi daha kötü" diye düşündü. Kocasına, "Merak etme üşümem, üşümem" cevabını verdi.

Adam, tapuyu karısına uzattı. "Oğlan geldiğinde aramasın, görülebilecek bir yere koy" dedi.

Kadın, telâşla hazırlanıyordu. Fotoğrafları duvardan toplarken, oğlununkine bir an baktı; aldı; sonra çantaya koymaktan vazgeçti. Masadaki kâğıtların üzerine ters olarak bıraktı. En son duvardaki küçük bir patiği aldı, öptü; bu, büyük torununa ördüğü, ama küçük gelmeye başlayınca hatıra olarak sakladığı mavi patikti. Çantaya fotoğrafların yanına koydu... Mavi patik gözyaşlarıyla ıslanmıştı.
 

Çevrimdışı paptyaeylüler

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.071
  • 7.292
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.071
  • 7.292
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 06 May 2016 21:23:08
Beethoven, bir gün, bir arkadaşı ile birlikte Viyana sokaklarında dolaşmaya çıkmıştır... Derken bir apartmandan piyano sesi geldiğini duyar ve kafasını kaldırıp bakar. Apartmanın ikinci katındaki cam açıktır ve Beethoven’ı büyüleyen ses oradan gelmektedir. Arkadaşına, çalan kişinin muhteşem çaldığını ve onu görmesi gerektiğini söyler.
Birlikte ikinci kata çıkıp kapıyı çalarlar. Kapıyı açan kadın, Beethoven’ı hemen tanır ve çok şaşırır. Beethoven, piyano sesine geldiğini, çalan kişiyi çok merak ettiğini ve muhakkak görmek istediğini söyler.
Kadın, piyanoyu çalanın kızı olduğunu ve tanışmaktan mutlu olacağını belirterek Beethoven ve arkadaşını içeri alır. Beethoven, piyano çalan kızın olduğu odaya girer. Annesi Beethoven’ın geldiğini söyleyince kız çok heyecanlanır, hemen ayağa kalkar. Fakat kız görme engellidir! Bunu gören Beethoven ise, “Lütfen benden bir şey isteyin” der, maddi bir şey isteyeceklerini düşünerek. Kızın cevabı şu olur: “Ben hiç ayışığı görmedim, bana ayışığını anlatır mısınız?”
Bu durumdan etkilenen Beethoven, bunun üzerine piyanonun başına geçer ve Ayışığı Sonatı’nı (Moonlight Sonata) doğaçlama olarak besteler.

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.229
  • 222.965
  • 28.229
  • 222.965
# 07 May 2016 08:59:50
Bir kiz isteme olayinda, kizin babasi erkek tarafina söyle der. Efendi benim kizi isteyen Çok sizin neyiniz var neyiniz yok.
Delikanli girer söze:
Rahim ve Rahman olan Allah aç bırakmaz kendisini zikredeni.
O Alim dir. Günaha düstügümüzde ve pisman oldugumuzda Gaffarligini gösterir.
Gece Çalistigim yere El Hafiz der öyle girerim.
Neyiniz var diyeceksiniz. HiÇbir seyim yok Çünkü O dur Malik-ül Mülk.
Ya paran biterde karanlikta kalirsaniz diyeceksiniz, En Nur deriz aydinlanir Beytimiz.
Kizimi asla birakmayacaksin derseniz, söz veremem Çünkü kullar degil, Haliktir Baki olan.
Varsin kimse sevmesin bizi Vedud kafidir.
Kizim senden birsey gizlerse naparsin demenize gerek yok. Yüregi el veriyorsa istedigini yapsin Rabbim Basirdir es Sehid dir. Her seyi bilir.
Yani kisacasi bir Rabbim var birde Rabbimin en sevgilisi s.a.v. benimde kizinizdan isteklerim var.
Nur süresi 31. Ayeti yasayacak. Edepli olacak. El Haya-ül Minel imandir cunki.
Beni sevecek, ölene kadar ellerimi birakmayacak.
benim uykum agirdir.
Sabah namazina kalktiginda beni gerekirse vura vura uyandiracak.
Baba girer söze: iyisin hossun, peki basinizi sokacak bir eviniz varmi?
Delikanli cevap verir:
yok dersem kizinizi vermeyecekmisiniz?
Baba:
hayir evlat, ben ev yaptiracagim
yeterki sen kizimi al.

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.229
  • 222.965
  • 28.229
  • 222.965
# 07 May 2016 09:39:11
Bebeği ölen bir annenin bebeği bir gün rüyasına girer ve annesine bunları söyler Merhaba anneciğim...oluşumuma ,gelişimime ve gidişime
karar veren cenabı allah beni ve arkadaşlarımı
cennet bahçelerinde yaşatıyor. Ben de arkadaşlarım da en güzel cennet elbiselerini giyor en güzel
nimetlerden tadıyoruz sadece anne sütünün......
Tadını bilmiyoruz. Burada huriler var beni ve
arkadaşlarımı çok seviyorlar hatta hep bizi
emzirmek istiyorlar ama biz annelerimizi,sizleri
bekliyoruz sonra huriler ne kadar talihli olduğunuzu söylüyorlar. Ben seni, senin karnımda
varlığımı öğrendiğin andan sonraki gibi yeterince
tanımadan bilmeden çok ama çok seviyorum
sadece özlemiyorum çünkü hüzne ya da acıya
sebep olacak hiçbir şeyi hissettirmiyor rabbimiz.
Hem dünyada nefes alıp veren ya da dünyaya gelemeden anne rahminin içinde ruhu buraya
alınan hiçbir arkadaşımız acının ne olduğunu
bilmiyor nasıl rahminize düşerken acı çekmediysek
buralara çağrılırken de acı çekmedik aksine
buralara gelmek için hepimiz çok istekliydik bu
isteği yine allah vermişti. Hem acı ya günahlara kefaret olsun diye ya da kişinin makamı yükselsin
diye çektirilirmiş ama anneciğim bizim hiç
günahımız olmadı hani vildan deniyor ya bize yani
cennet çocukları bizim makama da ihtiyacımız yok
ki.hz.ibrahim sizi anlatıyor bize dünyada
doktorların sizi bizim adımıza bilgilendirmesi gibi bi şey bu,ve ekliyor''size öğreteceklerimi kıyamet
koptuğunda sakın unutmayın annelerinizi almadan
hiç biriniz cennete girmeyin.çünkü onlar sizler
yanlarından alınınca çok üzüldüler onları o kutlu
günde sevindirin..''.anneciğim üzüntünün ne
olduğunu bilmiyorum ama hissedemediğimize göre iyi bir şey olmamalı,ben şanslı bir bebeğim ve sen
de şanslı bir annesin çünkü milyonlarca beden
varken ben sana sen bana seçilmiştin.ve şimdi
herkesin gelmeye çalıştığı yerde seni bekliyorum
ve herkesin hesap korkusuyla titrediği günde
kundaktaki halimle kucağına verilicem bana kavuşmanın mutluluğuyla hesabın sana nasıl
geldiini hissetmeyeceksin yine ben sana ortalığın
kavrulduğu o sıcak günde cennetten buz gibi sular
getiricem ve rabbime ayrılığımla üzülen anne ve
babamı müsade et bugün sevindireyim diyeceğim
ve bizim bir istediğimizi iki etmeyen allah, bizi en büyük sevgiyle seven, sana sadece sevgisinin ve
şefketinin en küçük zerresini veren allah tebessüm
ederek ne yapmak istediğimi soracak ben de senin
ellerinden tutup cennete getiricem, sizin için burada
hazırlıklar yapıyor hz. Ibrahimin her söylediğini
aklıma kazıyorum.biz burada tekrar bir aile olunca başka insanlar sana çok özenecek çünkü ebedi
hayatınızda ebeden hanenizi şenlendirecek ve hiç
büyümeyecek olan bir yavrun var ben varım...sen
şimdi hamilelere ya da yaşayan akranlarıma
özenerek bakıyorsun oysaki onlar en fazla on sene
daha sevimli olcaklar sonra ergenlik sıkıntıları başlayacak ya da başka problemlemler daha da
büyüdüklerinde kendi hayatları olacak bekledikleri
istedikleri gibi vakit geçiremeyecek anneleri belki
annelerini çok üzecek onlar kötü şeyler yapacaklar
ya da başkalarının kötülüklerinden etkilenecekler
ama ben hiç büyümeyeceğim seni hiiiiiç üzmeyeceğim.anneciğim benim olduğum yer çok
güzel lütfen benim için üzülme hem kendini
suçluyormuşsun bana olanlar için halbuki benim
varlığıma da yokluğuma da karar veren bir kudret
var o bizim için her zaman iyi olanı seçer ama bazı
şeyler görünürde o an için iyidir bazı şeyler o an için kötü ancak sonrası için o an göremediğimiz
akıbeti için iyidir.anneciğim bizim ayrılığımızda
böyle inan sonradan anlayacaksın ikimizin de
seçilmiş olduğunu,anne benim için sahip olduğun
her şeyi düşünmeden feda edebileceğini biliyorum
bana olanlar senin suçun değildi hem sen benim annemsin allahın kulusun senin de benim de asıl
sahibimiz o ,sen onun sana verdiği şefkat ve
sevgiyle bağlısın bana inan ki o ikimize de
zulmetmedi sadece sabret lütfen isyan etme ve
lütfen gücünü aşan şeyler için kendini suçlama ben
seni tanıyor, biliyorum mahşer günü milyonlarca insan içinde seni bulacam ve seni kendimle cennete
getirene kadar ağlayıp feryad edeceğim.senden
isteğim işimi zorlaştırmam büyük günahlardan
uzak durman ve farz olanları yerine getirmen
çünkü şefaat hakkımı aşan günahlara sahip
olursanız ben de üzülücem ...yanında olsaydım bana her şeyi sen öğretecektin anneciğim lütfen
bana üzüntünün ne olduğunu öğretme şefaatimi
aşan günahlardan uzak dur olur mu? hastaneden
eli boş döndüğünüz günü hatırlıyorsun değil mi
aynı şeyleri bana yaşatma anneciğim cennetteki
evime sizsiz dönmek istemiyorum...şefaatimi aşmasından korktuğum günahlardan biri de
kaderimden kendini sorumlu tutmak oysaki
gidişim hem senin hem de benim kaderimdi ve
lütfen kadere isyan etme çünkü ikimiz içinde en
hayırlısı en iyisi buydu.allah sana ve bana
zulmetmedi anneciğim..😢

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK