Makaleler Buraya :)

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.871
  • 512.403
  • 32.871
  • 512.403
# 23 Mar 2016 20:21:33
Toplumsal Travmalar Sonrası Çocuklar

Toplumsal travmaların yoğun olarak yaşandığı şu günlerde bu sarsıcı deneyimlerden oldukça fazla etkilenen ama bir şekilde göz ardı edilen çocukların tüm bu travmaları nasıl deneyimledikleri ve onlara nasıl yardımcı olunabileceği biz yetişkinlerin bir diğer sorumluluk alanı.  Bu yazı, öncelikle ailelere yönelik hazırlanmış olsa da yaşanan toplumsal olay sonrasında karşılaştığımız çocuklarla iletişim kurma ile ilgili önemli noktalara değinildiği için çocuklarla beraber yaşayan veya bir şekilde temas kuran herkesin okumasının da önemli olduğu düşünüyoruz. TODAP bünyesindeki Birsen ve Buket tarafından hazırlanan bu çalışma, son olaylardan sonra çocukları BBOM okullarında olan ebeveynlerle paylaşıldı.

Çocuklar Travmatik Olaylara Nasıl Tepkiler Verirler?


* Öncelikle her çocuğun gelişimsel yolunun kendine özgü olduğunu belirtmek ve verilen yaş aralıklarının çok sabit olmayacağını söylemek önemlidir.

* Fakat 2 – 5 yaş arasında ruhsal belirtilerin yetişkinlerdeki ya da orta çocukluk dönemindekinden farklı olarak bedensel şikayetlerin sıklığı önemli bir konudur. Baş ağrısı ya da karın ağrısı gibi daha bedensel şikayetler yetişkinler tarafından ihtiyaç duyulan desteğin habercisidir.

* Ayrıca okula gitmekte isteksizlik, güvendiği bakım veren kişiden ayrılmak istememe gibi davranışsal farklılıklar gösterebilir.

* Özellikle olayla ilgili açıklama yapılmamış olan ortamlarda çocuklarda aşırı korku halinden kaynaklı uyku bozuklukları görülebilir. Fakat güvendiği bir kişi tarafından yapılan açıklamanın ve verilen desteğin ardından zamanla kaygı düzeyi azalacaktır.

Olay Sonrası Genel Yaklaşımlar

* Öncelikle yetişkinlerin olaydan sonra kendi ruhsal sıkıntılarının ve yoğun duygusal tepkilerinin olabileceğinin farkında olması gerekir.
Çocuklar küçük yaşlardan (6 aylık) itibaren öncelikle bakım veren kişilerdeki ruhsal değişimleri fark ederler. Yani yaşanan olayı tam olarak anlamasalar da yetişkinler üzerinden dolaylı olarak kötü bir olay yaşandığını sezerler.

* Çoğu zaman yetişkinler çocuklardan birçok şeyi gizleyebildiklerini düşünürler. Hâlbuki davranışlardaki tutarsızlıklar ya da yetişkinlerin yüz ifadesindeki değişimleri bile, çocukların olağan olmayan bir olay/durum olduğunu fark etmesini sağlar. Bu nedenle yetişkinlerin nasıl hissettiğini, neden öyle hissettiğini sade ve yalın bir şekilde çocuklarla paylaşması çocuklar için önemli olan güven duygusuna zarar vermemek için önemlidir.

* Özellikle çocukların sorduğu sorulara ya da tanık olduğu durumlara yönelik açıklamaların yapılmaması çocukların kendi hayal dünyasında yoğun korku öğelerinin bulunduğu hikayeler yaratıp bunlara inanmasına neden olabilir.

* Olayın yalın bir dille anlatılması çocukların merak ettikleri soruları sormalarını kolaylaştıracaktır. Örneğin: “Büyük bir patlama oldu ve birçok insan bu olayda zarar gördü ya da yaşamını kaybetti.”
Ayrıca yetişkinlerin nasıl hissettiklerini çocuklarla paylaşmaları çocukların da duygularını rahatça ifade etmelerine neden olacaktır. Örneğin: “Bu olaydan dolayı kendimi üzgün hissediyorum. Sen de kendini kötü hissediyor olabilirsin ve bunu benimle paylaşabilirsin.”

* Özellikle 12 yaşından küçük çocuklara olayla ilgili görüntülerin izletilmemesi veya yaşananların detaylarıyla anlatılmaması, eğer tanık olduğu biliniyorsa da bununla ilgili nasıl hissettiğinin, neler düşündüğünün konuşulması ya da çocukların kendini ifade edebildiği farklı yollardan izlenmesi önemlidir. Örneğin, resim yapma, oyun kurma, bedensel temas gibi.

* Çocukların yaşamda kötü olayların yaşanabileceğini ve bunların insanları üzebileceğini bilmesi önemlidir. Çocuklar bu olayların nasıl atlatıldığını, bu süreçte insanların birbirine nasıl destek olduğunu da görür ve başa çıkma yöntemleri ile ilgili yetişkinleri gözlemlerler. Bu nedenlerle çocuklardan olayları gizleyerek hakiki olmayan bir dünya algısı yaratmamak önemlidir.

Kendini Konuşma Yolu ile İfade Edemeyen Çocuklarda (0-2 yaş)

* Yapılan çalışmalar bebeklerin, bakım verenlerin yüz ifadesindeki değişimleri fark edebildiklerini ve ilgisiz ya da üzgün ifadelerin onlarda kaygıya neden olduğunu göstermiştir.

* Bu nedenle birincil bakım veren kişiler bunu yapabilecek durumda değillerse, bu yaş dönemindeki çocukların güvendikleri tanıdıkları bir yetişkin ile temas etmesi, ona yönelik ilgi ve sevginin gösterilmesi önemlidir.

Çocukların Dünyayı daha çok Somut Kavramlar Üzerinden Anlamlandırdıkları Dönem (3-5 Yaş)

* Bu dönemdeki çocuklara, yetişkinlerin kendilerini üzgün hissettiğini, bunun onunla ilgili olmadığı söylemesi önemlidir. 0-2 yaş için önemli olan sıcaklık ve yakınlık göstermek bu dönem için de önemlidir. Çocukların eğer isterlerse güvendikleri ve tanıdıkları yetişkinlerle oyunlar yoluyla ya da resim çizme yoluyla kendini rahatlatması için ortam sağlanabilir. Oyunların yetişkin yerine çocukların ihtiyacı ve isteği doğrultusunda seçilmesi önemlidir.

Yapılmaması Gerekenler

* Olayı tamamen gizlemek ve çocukların duygusal olarak yoğun bir ana tanıklığı sırasında bunu inkâr ederek açıkça fark edilen bir durumun farklı olduğuna çocuklara inandırmaya çalışmak (örneğin; ağlarken sizi gören çocuğunuza ağlamadığınızı, bir şey olmadığını söylemek).

* Olayla ilgili çocukların, kavrayamayacağı karmaşık ve/veya vahşet içeren konuşmalar ve görüntülere maruz kalması. (Yetişkinlerin çocukların yanında yaşanan olaya dair ağır duygusal etkiler yaratabilecek detaylarla konuşmalar yapması, öfkelerini uygun olmayan biçimlerde -tehditler veya şiddet içeren şekilde- dile getirmeleri ve çocukların bunu anlamayacağını düşünmeleri).

* Çocukların hiç tanımadığı birinin, çocukları bakım veren kişilerden uzaklaştırması.

* Çocuklar kendini hazır hissetmeden normal hayatına geri dönmelerini beklemek.

* Her çocuğun özgün doğasını göz ardı ederek ona iyi gelmeyen yaklaşımlarda bulunmak. Örneğin: Konuşmayı sevmeyen bir çocuğu konuşması için zorlamak ya da ağlayan bir çocuğu oyun oynamaya zorlamak.

* Çocukların sorduğu soruların cevabı bilinemediğinde, bilmiyorum demek, hatalı bilgi aktarmak.

* Çocukların yaşadığı olaylarla birlikte anlama ve duygusal düzenleme becerileri kazanmaya açık olduğunu unutmak. (Çocukların da bu travma ile başa çıkabilecek güçleri olduğunu -anlama ve duygusal düzenleme gibi- göz ardı etmek ve onlara bunu yapabilmeleri için gerekli desteği sağlamamak).

Hazırlayanlar: Buket, Birsen (TODAP)

Kaynak:
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.295
  • 223.426
  • 28.295
  • 223.426
# 23 Mar 2016 20:29:24
Hizmet Bahşişi Hikayesi

Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde; 10 yaşında bir cocuk pastaneye girdi.Garson kız hemen koştu. Cocuk sordu:
-“Cikolatali pasta kac para?”
-“50 cent”
Cocuk cebinden cikardigi bozukluklari saydi. Bir daha sordu:
-“Peki dondurma ne kadar?”
-“35 cent”dedi garson kiz sabirsizlikla.
Dukkanda yiginla musteri vardi ve kiz hepsine tek basina kosusturuyordu. Bu cocukla daha ne kadar vakit gecirebilirdiki. Cocuk parasini bir daha saydi ve:
-“Bir dondurma alabilirmiyim? Lutfen” dedi.
Kiz dondurmayi getirdi. Fisi tabagin kenarina koydu ve oteki masaya kostu. Cocuk dondurmasini bitirdi, fisi masaya odedi. Garson kiz masayi temizlemek uzere geldiginde, gozleri doldu birden. Masayi sanki akan yaslar temizleyecekti. Bos dondurma tabaginin yaninda; cocugun biraktigi 15 centlik bahsis duruyordu..

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
# 24 Mar 2016 17:11:51
"Yüreğimi İncitiyor İhanetler"

Dudağımda güz türküleri birikiyor, şiirler dökülüyor kaldırımlara sonbahar seslerinden. Ürküyorum…
Oysa mevsim bahar mevsimi, gül mevsimi, umut mevsimi. Göç etmiş hüzünler, acılar, başka alemlere. Çiçekler selam gönderiyor yeni yetme sevdalara…

Ama ben sevinemiyorum, bütün ihanetler iz bırakıyor yüreğimde… Mutsuzum, kalabalıklar içinde yalnız ve avuntusuz, hiç bir neden derinliğimi doldurmuyor… Hep bir yerlere gitmeleri özlüyorum… Özledikçe ıssızda kendini arayan ve kanayan dervişler gibiyim…

Renkleri solmuş güz yapraklarıyla saklıyorum yüzümü, inadına kimsesiz sözcüklerle yürüyorum. İnadına kesmiyorum saçımı sakalımı… Yabancı bir ülkenin sokaklarında hayatı adımlarken, üzgün kuşlar üşüşüyor saçlarıma. Soğuk, ıssız ve eğreti bir gülüşle hayatı anlamdırmaya çalışıyorum, olmuyor…

Bütün acılar eskise de yerine yeni acılar yeşeriyor. Yağmur yağıyor sokaklara, yüreğime gözlerim yağıyor, ıslanıyor duygular… İnsanlardan ve küçük hesaplardan anlamıyorum. Anlamak da istemiyorum. Bazen öfkeleniyorum iki yüzlü, içtenliğini yitirmiş dostluklardan, çıkarcı ilişkilerden kaçıp kurtulmak istiyorum…
Rüzgar esiyor, üşüyor gözlerim… Herkes kendi acısını taşıyor yarınlara. Kimse dönüp bakmıyor yureğimdeki acıya…

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.295
  • 223.426
  • 28.295
  • 223.426
# 24 Mar 2016 18:52:57
Bu yazımda sizlere vereceğim örnek, aslında bugün İslam toplumunun içinde bulunduğu yanlışlara, çok güzel ışık tutuyor. lütfen çok dikkatle düşünmenizi rica ediyorum. Çünkü vereceğim örnekte yapılan hatanın, yüzlerce benzerini bizler günümüzde yapıyoruz, ama ne yazık ki bunun farkında bile değiliz.


İmam-ı Şafii nin başından geçen, kendisinin bizzat yaşadığını anlattıkları, bir rivayeti nakletmek istiyorum sizlere. Çünkü aklını kullanan, düşünme melekesini yitirmeyenler için, bu kıssadan çok büyük hisselerin çıkarılacağını düşünüyorum. Günümüzde düşünmeden yaptığımız büyük yanlışlara, sanırım güzel bir örnek.


(Bir gün İmam Şafii talebeleriyle birlikte Bağdat sokaklarında gezerken, bir ara bir talebesi bakıyor ki iki kişi bir dini konuda tartışıyorlar. Onlardan biri, kendini haklı çıkarmak için diğerine, ‘Canım bak İmam Şafii bile bu konuda benim gibi demiş’ diyor. Tabi ki Şafii’yi de tanımıyor; ancak duymuş. Öğrenci bunu duyunca onlara yaklaşıyor, olay nedir diye soruyor.


Kendisine anlatılıyor; fakat Şafii böyle bir şey dememiş; adam kendini haklı çıkarmak için uyduruyor. Üstelik öyle bir yakışıksız iddia ki, Şafii’nin onu tasvip etmesi mümkün değil. Talebe, ”amca imam böyle bir şey demez” diye müdahale eder; ancak adam onu dinlemez.


Sonuçta durumu hocasına iletir, “burdaki adamlardan biri sana layık olmayan bir iftira atıyor, gel bunu hallet” der. İmam gelir; ancak ilk başta ben Şafii’yim demez. İlkin onları dinler, o da öğrencisi gibi, “yanlışsın imam bunu demez” der; ancak adam ona da inanmaz: Şafii söylemiştir diye ısrar eder.


Hoca en son, ‘Kardeşim, Şafii benim ve ben bunu söylemedim. Kaldı ki böyle bir şey söylemem de düşünülemez’ deyince adam,’ Haydi ulan sen de nerden çıktın, sen Şafii olamazsın. Şafii başkasıdır ve demiştir’ diyor ve bildiklerine devam ediyor. Hatta talebeleri olmasaydı belki o adam hoca efendiyi dövebilirdi bile! )

Ne dersiniz, yapılan bu yanlışa benzer, günümüzde yapılanları düşündüğümüzde, bu örnekten alacağımız çokkkk ama çok dersler yok mu sizce. Bu örneği okuyunca, peygamberimiz geldi aklıma, acaba günümüzde yaşamış olsaydı, onun adına, onca söylenenleri duyduğu zaman, neler söylerdi bizlere. Yorum sizlerin.

Peygamberimize iftira atanların safında olmak istemeyen, hadis rivayet ederken bir kez daha düşünsün, düşünmeden konuşanların sonunu hayal bile edemiyorum. Peygamberimizin dikkat çekici uyarısını lütfen unutmayalım.

(Her kim ki, ben söylemediğim halde, bu sözü peygamber söyledi dese, BUYURSUN KENDİNİ CEHENNEMDEKİ YERİNE HAZIRLASIN.)


Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK