Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.941
  • 47.499
  • 2.941
  • 47.499
# 28 Nis 2019 23:15:19
ölürse kim seveni yaşlanır birden
kalır düş öğüten kaderle öyle
ne şimdi ne gelecek sadece geçmiş vardır
böyledir: gerçek tedavi etmez
suyu çekilmiş ağaçtır ana
büyür oğulun ayaklarında
oğulun yatağında ise bir defne
böyledir: gerçek tedavi etmez
daralır dünya düşünce aynaya
kim ki bakar dağılır ölüme
kahırdır kalan ki aslı yanılsama
böyledir: gerçek tedavi etmez
o ki çağırmaz ateşini yakar
çağırsa gel midir git mi bilinmez
sofrası bismillah ateş denizi
böyledir: gerçek tedavi etmez

dünya bir incinmedir şiir dahil
böyledir: gerçek tedavi etmez

Mehmet Narlı'

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.380
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.380
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 28 Nis 2019 23:19:28
SAKARYA TÜRKÜSÜ

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..

Necip Fazıl KISAKÜREK

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.380
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.380
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 28 Nis 2019 23:42:17
ABBAS

Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

CAHİT SITKI TARANCI

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.380
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.380
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Nis 2019 20:46:47
Gözlerin Çağırıyor Beni

eflatun sular süzülüyor aynalardan
damlacıklarında hicranlı yüzün
ben kapıları aldatıyorum gün be gün
sen pencereleri
ben denizlere bakarak martılara yalanlar söylüyorum
sen gemilere
sonra liman bilmez korsanlara terk edip
ıssız adalara sürüyorsun dizelerimi
gitmek istiyorum çakıp da kaybolan şimşekler gibi
gel gör ki, önümde hatıralar mahzeni
parmak uçlarımda paslı çiviler
bütün zindanları yıkarak birer birer
gözlerin çağırıyor beni

gözlerin en soylu atların koştuğu bir bahar gezegeni
çeşmelerin bakınca gülümsediği
ırgatların göklere yöneldiği
latince bilenlerin nergis akşamlarında
göllere meydan okuyup
kıyısında şarkılar dinlediği
tutkular değirmeni

inciterek aşk kitaplığındaki bütün harfleri
kirpiklerinde efsane şairlerin mağrur kalemleri
gözlerin çağırıyor beni
kaşlarının cilveli bir ahu gibi
ömrümüze düştüğü günden beri
köleleri ağlattın ey sevda semenderi

adı konulmamış yıldızlardan koparak
vadilerde biriken yalnızlığım
kalbimi avuçlarına almış
tutuyor sana doğru

çölde bir kuyuya mı bırakayım ellerimi
geceye otağ mı kurayım buzullar ortasında
ne yapayım bilmiyorum ey acılar bedesteni
biraz ateş ve hüzün
biraz köpük ve leylak
gözlerin çağırıyor beni

gittim son ışığından bakışlarının
kırdım kanatlarını bin bir gece masallarında
zümrüdüanka kuşlarının
şimdi nasıl da yürüyorum dağlara karşı farkında mısın
umursamıyorum boğazımda düğümlenen yolları
bulutları susturuyorsun söylemesinler diye
turnaların toprağa dökülen eşsiz definelerini
damıt kalbini kuşkulu yokuşlardan
kurtul karanlığından fotoğrafların
her köşede ısırgan edalı kan evleri
her menzilde leylayı küçümseyen kaktüsler
ne seni görüyorum hayatın boşluğunda
ne de son anlarında resmini büyütüyor
yokluğunla savaşan intihar temrinleri

gizlenme ardına fesleğenlerin
bahaneden bıkmıştır bezirganlar, mevsimler
yüzeyde ve sancılı haykırışlar uğruna
derinden ve telaşsız bir uyanıştır şiir
bu yüzden zehre batmış urganlar gül kokulu
bu yüzden gözlerine ayarlıdır saatler

o öpüp okşadığın yaprak akkorsa şimdi
kim bilir hangi zaman gönlüme uğramıştır
kollarına aldığın mutluluk servileri
bana dokunduğunda sessizce ağlamıştır
simyası bozulduysa dilimin, kelimeler
bir volkandan geriye kalan ırmaklar gibi
bilinmez ki nereden akmıştır yüreğime

geçerek en azılı köprülerden, duraksız
varmak için sevdanın tükendiği ülkeye
duygularına ölüm yüklüyorum ömrümün
yaklaştığım her sahil tutuyor ellerimi
mor bir yangın, hercai dalgalar, kum taneleri
çakallar iniyor dağlardan apansız
ardımsıra gölgeler, gökkuşağı
rengarenk uçurtmalar gibi kaplıyor göklerimi
gözlerin çağırıyor beni

oysa ben hiç görmedim dünyada gözlerini
takılmadım engellerine nilüfer bakışlarının
bir ses beklediysem yankılansın diye evrenimde
kalbinden benim adıma
sevdalı bir vuruşun özlemiydi süsleyen
sokaklarımı, şehirlerimi
gözlerin çağırsa da beni
çağırmadan kalbin çatlayan gözlerimi
görmeden ellerinde hangi toprakların yayılıp
hangi tohumların yeşerdiğini
tutunmayacağım zamana dilenci gibi
hala uzaklardan işaret parmağıyla
gözlerin çağırsa da beni
gidiyorum; adımlarım yaz kurdu, güz kefeni
 
Nurullah Genç

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.119
  • 52.937
  • 4.119
  • 52.937
# 29 Nis 2019 20:50:21
İşte yine ben.
Gün ortasında eksik bir sözcük,
unutulmuş bir şarkı gibi...
Kalbimi tekmeleyen bu sızı,
kıstıkça sesimi,
gürültüsü başlıyor kalemin.
Hiç yakmayan,
hep hüzünlendiren akşam güneşi gibi,
öylece geçip gidiyorum kıyılarından.
Seçil Oğuz

Çevrimdışı seheryeli_

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.916
  • 19.360
  • 2.916
  • 19.360
# 29 Nis 2019 20:53:45
Beni sormuşsun dün eski bir ahbaba,
Ne yapıyor, nasıldır, ne haldedir acaba?
Çok merak etmişsen söyleyeyim ben sana
Eski bir türküye müptelayım bu sıra.
Bir hüzün çöküyor ansızın dünyama
Bir anda susuyorum, bakınıyorum etrafa
Düşünüyorum bomboş bakışlarımla
Bir çaya, bir sigaraya müptelayım bu sıra

Yalnız takılıyorum, çekemiyorum kimseyi
Herkes bana batıyor, dinlemiyorum hiçbirşeyi
Divane mezzup gibi bir ileri bir geri
Terk edilmiş mekanlara müptelayım bu sıra
Sebep arıyorum, sebepsiz kavgalara
Geziniyorum yağmur ilk düştüğünde sokaklarda
Bir ben oluyorum, birde kahrolası karanlık
Azrailin geçtiği yollara müptelayım bu sıra
Geçmişim yardan, tanımam kimseyi
Selam verseler bile duymam hiç kimseyi
Lal oluverir dilim görünce seni
Bir tek sana, bir tek sana müptelayım bu sıra."

Çevrimdışı ferdem

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 4.415
  • 27.381
  • 4.415
  • 27.381
# 30 Nis 2019 08:01:14
Dağlar ile taşlar ile
Çağırayım Mevlâm seni
Seherlerde kuşlar ile
Çağırayım Mevlâm seni

Sular dibinde mâhiyle
Sahralarda âhû ile
Abdal olup yâhû ile
Çağırayım Mevlâm seni

Gök yüzünde İsâ ile
Tûr dağında Mûsâ ile
Elimdeki asâ ile
Çağırayım Mevlâm seni

Derdi öküş Eyyûb ile
Gözü yaşlı Ya’kûb ile
Ol Muhammed mahbûb ile
Çağırayım Mevlâm seni

Hamd ü şükrullah ile,
Vasf-ı Kulhüvallah ile
Daima zikrullah ile,
Çağırayım Mevlam seni

Bilmişim dünya halini
Terk ettim kıyl ü kâlini
Baş açık ayak yalını
Çağırayım Mevlâm seni

Yûnus okur diller ile
Ol kumru bülbüller ile
Hakkı seven kullar ile
Çağırayım Mevlâm seni

Yunus  EMRE'm

Çevrimdışı harslan05

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.362
  • 69.038
  • 3.362
  • 69.038
# 30 Nis 2019 09:20:43
UYAN

Hadi uyan
Gün ışığı çilemeye başladı başucunda
Denizler bir mavilik edindi günden
Seher yeline uyup kuşlar tüneğine uçtu
Bu türküyü dinlemeyecek misin

Hadi uyan
Aydınlığa çık da çil gözlerin ışısın
İlkyazlar sıcağı biriksin yüreğine
Yoksul olsan da uyan
Garip olsan da uyan
Madem ki güzelsin, güzeli yaşatmak için
Madem ki iyisin, iyiliği yaşatmak için
Madem ki umutlusun, umudu yaşatmak için
Hadi uyan
Denizi dinle yaşamak desin
Toprağı dinle barışmak desin
Göğü dinle sevişmek desin
Bir plak konmuş gramofona
İşte aşk, işte özlem, işte savaşmak gücü
Uyan diyor, uyansana

Hadi uyan
Sevdiğim uyan
N'olur uyan

Metin ELOĞLU

Çevrimdışı Ghost06

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 453
  • 3.588
  • 453
  • 3.588
# 30 Nis 2019 23:24:25
YEŞİL
Baktikca cogalir yildizlar gecede
Parmaklarinla sayilmaz;
Kimi duyulur, kimi duyulmaz,
Dinledikce cogalir gecede,
Sesler gelir,
Ya hizlidan, ya yavastan.Her sey kendi dilince konusur;
Karanlik ortse de ustunu
Gecede devam eder renk renk
Agacin dalinda, ruzgarda;
Her sey kendi rengince konusur.
Gozlerini kapatir beklerdi;
Yapraga benzer ellerini, avuclarini uzatir,
Beklerdi isitinceye dek
Agacin dalinda, ruzgarda;
Yesili duydu mu uyurdu
Ruyasinda...
Can Yücel

Çevrimdışı ferdem

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 4.415
  • 27.381
  • 4.415
  • 27.381
# 01 May 2019 11:37:54
Aklını al başına geçen gün ömürdendir
Oyalanma boşuna geçen gün ömürdendir

Yürüsen de, dursan da
Türlü hayal kursan da
Saati durdursan da geçen gün ömürdendir

Yanma gaflet narına, sadık ol kararına
Erteleme yarına, geçen gün ömürdendir
Ömürdendir Emirdendir

Unutmadan gayeyi
Al zamandan payeyi
Tüketme sermayeyi
Geçen gün ömürdendir

İbretin olsun dünün
Hakkını ver bugünün
Belki yarın son günün
Geçen gün ömürdendir

Gönül akıla şaştı
Hatalar doldu taştı
Hesap günü yaklaştı
Geçen gün ömürdendir

Ne sultana, ne şaha
Kalmadı dünya aha
Ele geçmez bir daha
Geçen gün ömürdendir
Ömürdendir emirdendir
U.IŞILAK

Çevrimdışı seheryeli_

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.916
  • 19.360
  • 2.916
  • 19.360
# 01 May 2019 20:36:11
Bana benzeyen bir gözlerim kaldı
Bir de kederli bakışlarım
Düşüncemin olmadığı
Aynalarda ben varım

Yalan değil değiştiğim, yalan değil
Şimdi her şarkı beni ağlatır
Deli eden insanı zaman değil
Zamanı unutmamak kahırdır

Zamandı avuçlarımdan uçup giden
Hayallerimin olmadığı yerde
Zamandı düşünceme hükmeden

İlk sevdiğim şimdi kimbilir nerde?
Önce hatıralarımı götürdü ölüm
Zaman aynasında ölümü gördüm

Çevrimdışı ferdem

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 4.415
  • 27.381
  • 4.415
  • 27.381
# 02 May 2019 15:42:17
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi
 
Saltanat didükleri ancak cihân gavgâsıdur
Olmaya baht ü seâdet dünyede vahdet gibi
 
Ko bu ıyş ü işreti çünkim fenâdur âkıbet
Yâr-i bâkî ister isen olmaya tâat gibi
 
Olsa kumlar sagışınca ömrüñe hadd ü aded
Gelmeye bu şîşe-i çerh içre bir sâat gibi
 
Ger huzûr itmek dilesen ey muhibbî fârig ol
Olmaya vahdet cihânda kûşe-i uzlet gibi
 
Günümüz Türkçesiyle:
 
1-Halk arasında devlet kadar itibarlı bir başka şey yoktur ama dünyada bir nefeslik sıhhat gibi saadet ve zenginlik olmaz.
2-Saltanat dedikleri sadece bir dünya kavgasıdır, cihanda vahdet gibi talih ve mutluluk yoktur.
3-Bu yiyip içmeleri bırak, çünkü işin sonu kötüdür, eğer ebedî bir sevgili istersen ibadet gibisi yoktur.
4-Ömrünün sonu ve günleri adedi kumlar sayısınca olsa da, bu felek şişesinde bir saat gibi gelmez.
5-Ey muhibbî! eğer huzur bulmak istiyorsan her şeyden el etek çek; çünkü dünyada uzlet köşesi gibi yalnızlık bulunmaz.
 
Kanûnî Sultan Süleyman ( Muhibbi )

Çevrimdışı Nadia27

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 57
  • 475
  • 57
  • 475
# 02 May 2019 17:01:33
Akşam erken iner mahpushaneye
Ejderha olsan kar etmez
Ne kavgada ustalığın
Ne de çatal yürek civan oluşun
Kar etmez inceden içine dolan
Alıp götüren hasrete

Akşam erken iner mahpushaneye
İner yedi kol demiri Yedi kapıya
Birden ağlamaklı olur bahçe
Karşıda duvar dibinde
Üç dal gece sefası
Üç kök hercai menekşe

Aynı korkunç sevdadadır
Gökte bulut dalda kaysı
Başlar koymağa hapislik
Karanlık can sıkıntısı
Kürdün Gelini'ni söyler maltada biri
Bense voltadayım ranza dibinde
Ve hep olmayacak şeyler kurarım
Gülünç acemi çocuksu

Vurulsam kaybolsam derim
Çırılçıplak bir kavgada
Erkekçe olsun isterim
Dostluk da düşmanlık da
Hiçbiri olmaz halbuki
Geçer süngüler namluya
Başlar gece devriyesi jandarmaların.

Hırsla çakarım kibriti
İlk nefeste yarılanır cigaram
Bir duman alırım dolu
Bir duman kendimi öldüresiye
Biliyorum 'sen de mi' diyeceksin
Ama akşam erken iniyor mahpushaneye
Ve dışarda delikanlı bir bahar
Seviyorum seni çıldırasıya.
  Ahmed Arif

Çevrimdışı seheryeli_

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.916
  • 19.360
  • 2.916
  • 19.360
# 03 May 2019 00:41:04
Ne kadar kırık, dökük olsa da kalbimiz,
Bir yanımız taze badem çiçeği,
Bir yanımız körpe gelincik,
Bahara meyilliyiz azizim,
Bahara meyilliyiz...
O yüzdendir;
Buğulu gözlerdeki,
Acemi çocuk gülüşlerimiz...

T.Tuğba Baş

Çevrimdışı seheryeli_

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.916
  • 19.360
  • 2.916
  • 19.360
# 03 May 2019 00:42:01
Ustam!
Ne zaman o senin bildiğin zaman,
Ne sevda gördüğün masallardaki.
Eskiden,
Halı tezgahında dokunurdu aşklar,
Nakış nakış, körpe kız ellerinde.
Mendillere yazılırdı isimler,
Yüreklere kazılırdı gizlice.
Sevdalılar asil ve de yürekli
Sevdalar, kavgalar iki kişilik.
Oysa şimdi;
Çorak gönüllere ekiliyor sevdalar seher vakitlerinde.
Meşru sevdalardan,
Gayrı meşru acılar doğuyor kundaklara,
Günahkar gecelerden...
Tuncel Kurtiz

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK