Azıcık, Küçücük, Minicik Mutluluk

Çevrimdışı TMurat

  • Site Yöneticisi
  • *****
  • 10.180
  • 64.914
  • 10.180
  • 64.914
24 Tem 2007 11:03:24
Bugün mahalle bakkalına gittiğimde küçük tatlı bir kız çocuğu elinde çikolata, utana-sıkıla, yüzündeki mahcubiyet ile:

- İbraaaam Amcaaaaa..
- Efendim kızıııım.
- Bu kaç paraaaaa…
- 750 bin lira kızııım.
- ……
- ……

Yaşımız olgunlaştıkça bize ait çocukça duyguları saklayabilsek de küçük yaştaki çocukların saf, temiz duygularını hiçbir sansüre uğratmadan göstermeleri beni hep heyecanlandırmıştır.

Bu tatlı kız çocuğu mutlu olmak için elini çikolataya uzatması, imkanı varsa buna ulaşması güzel olsa da İbraaaam Amca daha yüksek fiyat söyleseydi veya çocuğun cebinde bu para çıkmasaydı ne olurdu?

Başı eğik, hevesi kırılmış, üzüntü içinde, eğer alsaydı nasıl çikolata yiyeceğinin hayalini kurarak arkadaşlarının arasına katılmasını, yarıda bıraktığı oyununa dönmesini bir düşünün.

Böyle şeyler nedense beni etkiliyor. Bunları tamamen önleyemesek de azaltabiliriz. Şimdilik bunun en kolay(!) çözümü insanların, toplumun hiç olmazsa temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve bundan biraz daha fazla “Azıcık, Küçücük, Minicik Mutluluk” yaşayabilecek ölçüde ekonomik rahatlığa kavuşmasıdır. Bunu sadece çevremde yaşayan insanlar için değil, ülkemdeki hatta daha ilerisi olan tüm dünyada yaşayan insanlar için de düşünüyorum. Örneğin Afrika’da yaşayan çocuklar P4 bilgisayarda “Need for Speed” oynayamasalar bile çocukluk özlemlerinin bir kısmını karşılayıp “Azıcık, Küçücük, Minicik Mutluluk” yaşayabilecekleri hale gelmeliler.

Elbirliği ile çalışalım, yapalım. Biz öğretmenler insanların ekonomik olarak daha rahat yaşayabileceği bir dünya kuralım. Öğrencilerimize, çevremizde ilişki içinde olduğumuz insanlara bunun için yol gösterelim. Onları “maaş aldığımız için” değil de inandığımız değerler için yetiştirelim.

Ancakkkkkkk!
“Azıcık, Küçücük, Minicik Mutluluk” için bu yeterli mi? Elbirliği ile çalıştık. İnsan yetiştirdik. Ekonomi tıkırında. İnsanlar (özellikle de çocuklar) istediklerine ulaşabiliyor. Hiçbir çocuk başı eğik, İbraaam Amca’nın bakkalından çıkmıyor. Acaba!!!

Yıl 2023. Yıllık kişi Başına Düşen Milli Gelir 50 Binlerde, Zengin fakir uçurumu yok. TMurat yine saç-baş yolmuş halde, iyice yaşlanmış ve hala ölmemek için direnen İbraaam Amca’nın yanında. Küçük tatlı kız anne olmuş. Onun küçük tatlı “zamane” kızı yanımıza geliyor:

- Heyyy adamımmm!
- Ne istemiştin küçük hanım?
- Ne hanımı ihtiyar? Ben daha küçücük bir çocuğum. Geçen haftadan beri “PleySıteyşın” oynuyorum. Hep aynı “CoyStik”. Oynaya oynaya “bık geldi”. Daha böyle conconlu bi şey lazım.
- Bu olur mu kızım?
- O olmaz. Beğenmedim. Geçen gün Cerenlerde gördüm. Çok “Kuuuul”. Aynısından isterim.
- La havleeeeee.

Demek ki arkadaşlar, İnsanların “Azıcık, Küçücük, Minicik Mutluluk” yaşayabilmeleri sadece ekonomik rahatlığa bağlı değil. Çünkü sadece bunu düşünürsek insanlar “biri” bulunca “ikincisinin” özlemini yaşayacaktır. Peki çözüm ne?


İnsanlığa ekonomik rahatlık yanında bazı insani değerleri de vermeliyiz. İyiyi isteme, ama gerektiğinde az ile yetinme, küçük şeylerden mutlu olma gibi. Mutluluğu sadece “iyi tüketici”likte değil de dışarıda, kendinde, başkasında bulabilmeli. Hayatla dalga geçebilmeli.

Eğer bu hayat felsefesi sizin de hoşunuza gittiyse:
Öncelikle bunu kendimize uyarlamalı, iyice içimize sindirmeliyiz. Daha sonraki adımda ise diğer insanlara öğretip özellikle de öğrencilerimize aktarmalıyız.

(Zaman bulursam yakında yazacağım diğer yazı: “Küçük şeylerden mutlu olma sanatı.”)

Çevrimdışı emrovic

  • Uzman Üye
  • *****
  • 506
  • 339
  • 506
  • 339
# 24 Tem 2007 11:14:25
Çok güzel bir yazı olmuş.zaman içinde dışarıya çıkmayan (çıkamayan) yada çıkıp da bir sonucu olmayan duygulardan biri.
Eyvallah

Çevrimdışı sakin

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.253
  • 902
  • 1.253
  • 902
# 24 Tem 2007 11:21:14
Zaman zaman oturup düşündüklerimi ne güzel dile getirmişsiniz tmurat hocam yüreğinize sağlık.Devamını sabırsızlıkla bekliyorum.

Çevrimdışı erdemc28

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.983
  • 438
  • 1.983
  • 438
# 24 Tem 2007 14:46:39
Bugünlerde herkes 'Secret' adlı şu meşhur mu meşhur kitabı konuşuyor. Sadece Türkiye'de değil, dünyada da okuyan bir pişman okumayan bin. Herkes biri bir şey yazsın; hayatın, mutluluğun, başarının şifresi kırılsın, armut pişsin, ağzıma düşsün diye bekliyormuş meğerse.

Secret bu kadar meşhur olunca aklım seneler öncesine gidiveriyor. Çok yıl önce bir kitap vardı herkesin elinde: 'Yüzde yüz düşünce gücü.' Hayatta muvaffak olmak isteyen arkadaşlarım bu kitapta bütün gizli bilgilerin yer aldığına inanır, bestseller olmuş ve bu çok yaygın haliyle bilgileri tüm gizemini kaybetmiş kitabı incik cıncık okuyarak bir şeyler öğrenmeye çalışırdı. Sözde, kitap kendilerini keşfetmelerine, akıllarına koyduklarını gerçekleştirmelerine filan yardım edecekti. 'Bir kitap okudum bütün hayatım değişti' modeline tüm kalpleriyle inanıyordu bu iyi niyetli arkadaşlarım. Halbuki kimsenin deneyimi kimseye deneyim olmadığı gibi, kimsenin şifresi de başkasının mutluluğunun kapsını açmaya muvaffak değil elbet. İnsan, benzerinden milyarlarca bulunmasına rağmen şahsına mühhasır, tek, biricik bir varlık çünkü. O günlerde yüzde yüz düşünce gücü ile hayatlarını değiştirebileceklerine inanan arkadaşlarımın büyükçe bir kısmı, şimdilerde istemedikleri bir işte çalışıyor, beklemedikleri bir hayatı yaşıyor, hayatlarının geldiği noktadan şikayet ediyor vaziyetteler. Pek çoğumuzun sürdüğü gibi hem ağlarım, hem giderim hayatlar yani. Diyeceğim o ki tepeden koca bir mutluluk baloncuğu düşmedi üzerlerine. Şu halde ya okuduklarını anlamadılar o yıllarda, ya da kitap yüzde yüz düşünce gücüyle hayatlarını nasıl da bambaşka yerlere taşıyıp istedikleri her şeye kavuşacakları yönünde kendilerine sunduğu vaatleri yerine getiremedi. Öğretemedi yani bizimkilere doğru düşünmeyi!

Sonra bu kitaplar çoğaldı. Kişisel gelişim kitapları adı altında kategorize edilen bu eserler, tıpkı kendileri gibi insanları da kategorize ederek, üç kuruşluk psikoloji bilgisiyle analizler saçmaya başladılar sağa sola. Modern dünyanın getirdikleriyle birlikte kronik mutsuzluğa batmış insan evladı da değişik dönemlerde değişik yerlerde aradığı çıkışı bu kitaplarda arar oldu. Bir anlamda kapitalist dünyanın insanı mutsuz ettikten sonra bir de bu mutsuzluğa sunduğu ilaçlardan kazandığı paralarla habire keseyi doldurması hadisesiydi yaşanan.

Neyse efendim, herkes mutluluğu dilediği yerde arayabilir elbet. Neticede herkes bulmayı kafasına koyduğu yerde bulacağı için bu kitaplar da bir seçenek olabilir pek çokları için.

Ama işte fütursuzca ortalığa saçılan sonsuz vaatler insanın canını fena sıkıyor, ne yalan söyleyeyim. Biri bana üç günde zayıflayıp iğne ipliğe dönmeyi, on günde mutlu olmayı, beş saatte ingilizce öğrenmeyi vaat etti mi kan beynime sıçrıyor. Neden birilerinin zaafları, mutsuzlukları birilerinin cüzdanını dolduruyor?

Bu bestseller mutluluk vaatleri, küçük hileler, okuyanın aklına sokulan deli saçmaları, insanların azıcık daha fazla mutlu olabilmek için çözmeye çalıştıkları kodlar, aradıkları şifreli kelimeler filan biraz hüzünlü değil mi sizce de? Halbuki hayatın böyle bir kodu yok. Milyonlarca yıldır akıp giden bir şey hayat. Ne ölümsüzlük ne de mutluluk için bir şifre mevcut doğada. Ve hiçbir bestsellerci, mutluluğun, başarının gizemini bulup satamayacak. Ama kronik mutsuzlar artmaya devam edecek elbette. Mutluluğun anahtarını heryerde, kendilerine sunulan her vaatte aramaya devam edecekler. En çok satılan bestseller mutlulukların karşısında uzun mutsuzluk kuyrukları oluşturacaklar.

Öyle pazarlama stratejileri ile sunuluyor ki bu kitaplar, insanlarda ani ve büyük değişim beklentileri uyandırıyorlar. Hani neredeyse kutsal kitapların sunduğundan bile büyük vaatleri var; daha güzel bir dünya, mutlu, uzun, sağlıklı bir hayat. dua gibi... Oysa sahip olmadığımız bir şifreyi huzurlarımıza sunarak oturduğumuz yerden bizi mutlu edecek ya da nasıl mutlu olunacağını öğretebilecek bir kitap var mı bilmiyorum, sanmıyorum. Hepinize az satan, reklamsız, küçük ama etkili mutluluklar diliyorum.

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.533
  • 14.515
  • 7.533
  • 14.515
# 08 Ağu 2007 00:58:02
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

İnsanlığa ekonomik rahatlık yanında bazı insani değerleri de vermeliyiz. İyiyi isteme, ama gerektiğinde az ile yetinme, küçük şeylerden mutlu olma gibi. Mutluluğu sadece “iyi tüketici”likte değil de dışarıda, kendinde, başkasında bulabilmeli. Hayatla dalga geçebilmeli.


Azıcık, küçücük, minicik mutluluğu sahip olmadıklarımızda arama telaşındayken; azıcık, küçücük, minicik mutluluğa elimizdeki varolan bir taneyi de paylaşarak ulaşabileceğimiz gerçeğini farketmek ve bunu öğrencilerimizden başlayarak tüm herkese öğretebilmek! dileğiyle...

Anlamlı ve ders verici denemeniz için teşekkür ederim Murat Hocam; devamını mutlaka bekliyoruz...  :)

Çevrimdışı zelihagok

  • Uzman Üye
  • *****
  • 394
  • 13
  • 394
  • 13
# 08 Ağu 2007 08:44:04
gerçkten güzel bir makale sağolun paylaşım için
ama mutluluk bazen kötülükte bile gizlidir. biliyormusunuz.önemli olan olumlu bakmaktır.Polyannayı biliyorsunuzdur.nasılda en kötü anda bile mutlu olacak bir taraf buluyor değilmi.

Çevrimdışı *kumul*

  • Aktif Üye
  • **
  • 58
  • 1
  • 58
  • 1
# 23 Ağu 2007 20:48:48
En büyük mutluluklar küçücük ayrıntılarda gizli değilmidir zaten?Ama çıkarlar ve beklentiler, küçücük ayrıntıların üzerine öyle bir kapamış ki, farkedip mutlu olmak iyice zorlaşmış bu yüzden.

Güzel yazınız için teşekkürler TMurat   :)

Çevrimdışı aycan konak

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.811
  • 4.745
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.811
  • 4.745
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 15 Eyl 2007 23:07:48
teşekkür ederiz murat öğretmenim çok güzel ve düşündürücü  ellerinize sağlık

Çevrimdışı çurtigin

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 356
  • 328
  • 356
  • 328
# 26 Şub 2010 00:34:37
"İnsanlığa ekonomik rahatlık yanında bazı insani değerleri de vermeliyiz. İyiyi isteme, ama gerektiğinde az ile yetinme, küçük şeylerden mutlu olma gibi. Mutluluğu sadece “iyi tüketici”likte değil de dışarıda, kendinde, başkasında bulabilmeli. Hayatla dalga geçebilmeli."

Güzel yazı. "Hayatla dalga geçebilme" sözü daha bir dikkatimi çekti.

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.412
  • 177.324
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 17.412
  • 177.324
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 04 Haz 2015 22:11:15
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Bugün mahalle bakkalına gittiğimde küçük tatlı bir kız çocuğu elinde çikolata, utana-sıkıla, yüzündeki mahcubiyet ile:

- İbraaaam Amcaaaaa..
- Efendim kızıııım.
- Bu kaç paraaaaa… - 750 bin lira kızııım.
- …… - …… Yaşımız olgunlaştıkça bize ait çocukça duyguları saklayabilsek de küçük yaştaki çocukların saf, temiz duygularını hiçbir sansüre uğratmadan göstermeleri beni hep heyecanlandırmıştır.

Bu tatlı kız çocuğu mutlu olmak için elini çikolataya uzatması, imkanı varsa buna ulaşması güzel olsa da İbraaaam Amca daha yüksek fiyat söyleseydi veya çocuğun cebinde bu para çıkmasaydı ne olurdu?

Başı eğik, hevesi kırılmış, üzüntü içinde, eğer alsaydı nasıl çikolata yiyeceğinin hayalini kurarak arkadaşlarının arasına katılmasını, yarıda bıraktığı oyununa dönmesini bir düşünün.

Böyle şeyler nedense beni etkiliyor. Bunları tamamen önleyemesek de azaltabiliriz. Şimdilik bunun en kolay(!) çözümü insanların, toplumun hiç olmazsa temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve bundan biraz daha fazla “Azıcık, Küçücük, Minicik Mutluluk” yaşayabilecek ölçüde ekonomik rahatlığa kavuşmasıdır. Bunu sadece çevremde yaşayan insanlar için değil, ülkemdeki hatta daha ilerisi olan tüm dünyada yaşayan insanlar için de düşünüyorum. Örneğin Afrika’da yaşayan çocuklar P4 bilgisayarda “Need for Speed” oynayamasalar bile çocukluk özlemlerinin bir kısmını karşılayıp “Azıcık, Küçücük, Minicik Mutluluk” yaşayabilecekleri hale gelmeliler.

Elbirliği ile çalışalım, yapalım. Biz öğretmenler insanların ekonomik olarak daha rahat yaşayabileceği bir dünya kuralım. Öğrencilerimize, çevremizde ilişki içinde olduğumuz insanlara bunun için yol gösterelim. Onları “maaş aldığımız için” değil de inandığımız değerler için yetiştirelim.

Ancakkkkkkk!
“Azıcık, Küçücük, Minicik Mutluluk” için bu yeterli mi? Elbirliği ile çalıştık. İnsan yetiştirdik. Ekonomi tıkırında. İnsanlar (özellikle de çocuklar) istediklerine ulaşabiliyor. Hiçbir çocuk başı eğik, İbraaam Amca’nın bakkalından çıkmıyor. Acaba!!!

Yıl 2023. Yıllık kişi Başına Düşen Milli Gelir 50 Binlerde, Zengin fakir uçurumu yok. TMurat yine saç-baş yolmuş halde, iyice yaşlanmış ve hala ölmemek için direnen İbraaam Amca’nın yanında. Küçük tatlı kız anne olmuş. Onun küçük tatlı “zamane” kızı yanımıza geliyor:

- Heyyy adamımmm!
- Ne istemiştin küçük hanım?
- Ne hanımı ihtiyar? Ben daha küçücük bir çocuğum. Geçen haftadan beri “PleySıteyşın” oynuyorum. Hep aynı “CoyStik”. Oynaya oynaya “bık geldi”. Daha böyle conconlu bi şey lazım.
- Bu olur mu kızım?
- O olmaz. Beğenmedim. Geçen gün Cerenlerde gördüm. Çok “Kuuuul”. Aynısından isterim.
- La havleeeeee.

Demek ki arkadaşlar, İnsanların “Azıcık, Küçücük, Minicik Mutluluk” yaşayabilmeleri sadece ekonomik rahatlığa bağlı değil. Çünkü sadece bunu düşünürsek insanlar “biri” bulunca “ikincisinin” özlemini yaşayacaktır. Peki çözüm ne?


İnsanlığa ekonomik rahatlık yanında bazı insani değerleri de vermeliyiz. İyiyi isteme, ama gerektiğinde az ile yetinme, küçük şeylerden mutlu olma gibi. Mutluluğu sadece “iyi tüketici”likte değil de dışarıda, kendinde, başkasında bulabilmeli. Hayatla dalga geçebilmeli.

Eğer bu hayat felsefesi sizin de hoşunuza gittiyse:
Öncelikle bunu kendimize uyarlamalı, iyice içimize sindirmeliyiz. Daha sonraki adımda ise diğer insanlara öğretip özellikle de öğrencilerimize aktarmalıyız.

(Zaman bulursam yakında yazacağım diğer yazı: “Küçük şeylerden mutlu olma sanatı.”)
İnsanlığa ekonomik rahatlık yanında bazı insani değerleri de vermeliyiz. İyiyi isteme, ama gerektiğinde az ile yetinme, küçük şeylerden mutlu olma gibi. Mutluluğu sadece “iyi tüketici”likte değil de dışarıda, kendinde, başkasında bulabilmeli. Hayatla dalga geçebilmeli.


Yüreğinize sağlık öğretmenim Bu yazıyı yazalı uzun bir zaman olmuş .Şimdi ki zamane çocukları hem doyumsuz hem de çok farklı Allah Sonlarını hayr  eylesin..

Çocuk olsam yeniden..
Bir tek düştüğüm için acısa içim,
Ve kalbim; çok koştuğum zaman çarpsa sadece...
Cemal Süreya

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK