“…Sanatta varoluşsal sancı, insanın kendi varlığını anlamlandırma çabasıyla yaşadığı içsel gerilimden doğar. Bu sancı, kişinin benliğiyle, dünyayla ve anlamla kurduğu özgün ilişkiyi besler. Özgünlük buradan gelir; yüzeyde değil, derinlikte şekillenir. Varoluşsal sancı, sanatta daha sahici, daha nitelikli ve derinlikli üretimlerin temelini oluşturur. Ancak kendi sancısını yaratamayan bazı sanatçılar, varlık göstermek için başkalarının yaşadıklarına tutunabilirler.Kendi iç sesleri ile değil, başka sanatçıların yankısıyla var olmaya çalışırlar. Sanatta bu, taklit ve yansımalardan öteye geçemez. Çünkü gerçek yaratım, kişinin kendiyle dürüstçe yüzleşmesinden doğar. Başkasının sancısıyla görünür olmaya çalışmak, özgünlük değil, yönsüz bir varoluş biçimidir…”
(Alıntı)