Biraz Hüzün-biraz Nostalji...

Çevrimdışı burcum7

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.404
  • 41.895
  • 5.404
  • 41.895
# 05 Eki 2010 21:04:35
Değerli öğretmenim alıntı yaparak  büyük bir incelikle açıklamalar yapmışınız çok teşekkür ederim .Öğrencileriniz çok şanslı sizin gibi bir öğretmene sahip oldukları için... güzel paylaşımlarınızı  zevkle okuyoruz teşekkürler..Allaha emanet olun değerli öğretmenim..SAYGILAR

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.008
  • 23.135
  • 5.008
  • 23.135
# 06 Eki 2010 01:35:16
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
geçmiş zamanlardaki yaşamın zorluklarında bahsetmiş öğretmenim ilk yazısında.adamın biri öğretmenim öğretmeniniz emek vermiş dmekki şuan karşımızda bu kadar güzel kelimeleri bir araya getirip öykü tarzında bir eser meydana getirmişsiniz

Söyledikleriniz hususunda sizde haklısınız hocam.
Elbette emekleri fazla.
Benim burada dikkat çekmek istediğim konu "ben" konusu değil hocam.Belki bizler onlar kadar yokluk çekmedik ama o insanlarla beraber büyüdük.
O yıllarda bizlerin bilgi bakımından çırağı bile olamayacağımız o kadar çok arkadaşlarımız vardı ki
bugün onları sefil, yorgun ve kendinden bi-haber görünce konuyu oraya bağlamak istedim.Örnekleri bugünde var.Bugünün öğrencisi velisi tabir yerinde ise maşallah " cin" gibi.Çocuğunu soruyor ödevini soruyor çalışma va başarı sistemlerini bizimle tartışabiliyor.O zamanlar öyle değildi hocam.Görevini layıkıyla yerine getiren bütün öğretmenlerimin ellerinden öpüyorum, onları tenzih ediyorum...Ama, yıl boyu sınıfta bahçede sürekli gazete okuyan, teneffüs aralığında bile "taş dizen" nice öğretmenlere şahit olduk.
Fakir-fukara çocuğunun imkanı yok ki başka yerden öğrensin.Tek dayanağı öğretmen.O da olmayınca işte bu manzaralar ortaya çıkıyor.Yine söylüyorum o arkadaşlarımıza çook yazık oldu.

Güzel günler sizin olsun.Saygı ve selamlar.

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.008
  • 23.135
  • 5.008
  • 23.135
# 10 Eki 2010 13:34:54
PİLLİ RADYO... VE SİYAH BEYAZ TELEVİZYON!

Aklıma geldikçe hatırlıyor ve gülümsüyorum.
Ne günlerdi diye hayıflanırken sağıma soluma bakmayı da unutmuyorum:
-Oğlum sen nereden bileceksin, senin yaşın kaç?
Geçmişin çınarları kadar da olmasa az buçuk hatırlıyorum.
Yaşlılarımızın, büyüklerimizin  sadece “ajans” dinlediği bu pilli alet genç ve orta yaşlılar için türkü ve şarkıların dinlendiği bir eğlence aracıydı.
T......'ye ne zaman ve kimler tarafından getirildiği tam olarak bilinmiyor.Ancak birazcık araştırılsa sanırım bulunur.Ben bu tarih ve şahıslardan ziyade bu nostaljik aletin  anılarımızda bıraktığı sayfalara bakıyorum.
Oturma odasında duvarların birleştiği bir köşeye -konulması için- ağaçtan ya da demirden özel olarak bir yer yapılırdı.Üstünede evde işlenmiş oyalı bir örtü örtülürdü.
Çocuklar için radyoyu açmak çok zordu.Elimizin dokunduğu bir anda “ aman ha bozarsın!” diye bir ses duyardık.
Şimdi bu sözü hatırladıkça kendi kendime gülüyorum.
Üzerinde ki metal anten sağa sola çevrilir nerede iyi bir proğram varsa  o bulunulmaya çalışılırdı.İbreyi fazla çevirmek yasaktı.Çünkü radyoda en çok bozulan kısımlardan biri bu bölümdü.Düğmeler ikinci sıradaydı.Bozulan basılamayan düğmelerin yanında düğmeyi tutsun diye her zaman bir kibrit çöpüne ihtiyaç vardı.
Radyo o zamanların esintilerin biri. Pille çalışan bu eşsiz nimete(!) herkes gözü gibi bakar hele “Alamanyadan” “avıstırya’dan”  ya da Fransa’dan gelmişse tam bir övgü kaynağı olurdu.
Radyo o zamanlar günün olayı! “Ankara'da konuşulan Terzili'de dinleniyormuş. Olacak iş mi?” diyen bir gruba karşın diğer yanda da “eve şeytanın girdiğinden” bahseden başka bir grup vardu. Onları dinledikçe korkardık.
Gelişinde hayretler içerinde kaldığımız bu alet  alışkanlık yapa yapa perdelerin gerisinden duvarların üzerinden radyo sesleri yükselmeye, konuşulanlardan küçük hisseler kapmaya başlandı.
Ve bir gün geldi bu kez de siyah beyaz televiziyonlara kavuştuk.Konuşulanları duymaya alışmıştık ama bu bahsettikleri nasıl bir aletti?
Fısıldaşmalar ve tartışmalar başlamıştı bile…Diyorlardı ki “ adam hem konuşuyormuş hem de gözüküyormuş!”
Olacak iş değildi?
Ama artık  o da gelmişti.Rahmetlik “İba Dayı’da” ilk televizyon getirenlerden biri. Ondan daha önce getirenlerde var tabi…
Hakkını helal etsin şimdi rahmetlik oldu belki de yemek yemediği bir çok günde davetsiz bir misafir gibi özellikle akşam olduğu zaman mahalledeki bütün çocuklar oraya üşüşürdük. Küçücük oda da yer bulmakta ayrı bir konu.Camların önünde oturanlar bile vardı…
Eğer orası müsait olmazsa Raif abi’nin kahveye gider kapıdan arada bir televiyona bakardık, Camlardan bakmak azar yemenin işaretlerinden sadece biriydi.
Şimdi radyoların yerinde cep telefonları ve CD’ler, televizyonun yerinde bilgisayar…Saymakla bitmeyen iletişim araçları.

Şimdi bunları düşünürken küçük bir tebessümle diyorum ki:
-Bunları görmek için erken mi doğduk yoksa geç mi kaldık?
Bilemiyorum...

Güzel günler sizin olsun. :)
S.ORAK-CİH66
"ADAMIN BİRİ"
23 EYLÜL 200O
SARIKAYA

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.008
  • 23.135
  • 5.008
  • 23.135
# 02 Eyl 2011 00:09:19
İNSANLAR YAŞAR BAYRAMLAR YAŞANIR...

Bayram günleri mahallede yaşayanlar için hem sevinç hem de insanın yüreğini acıtan özel günlerden biridir.
Kahve önünde bir araya gelen insanımız eğer yakınları gelecekse onları bir müjde kabul edip eşe-dosta yakınlarına anlatır. Gözlerinde kavuşmanın güzelliklerini görürsünüz. Gözler hafifçe ıslanır, dudaklardan anlatmak istedikleri cümleler dökülmeye başlar:
-Oğlum gelecek!
-Yarın günlerden ney?
-Üç gün var!
-Oğlan izin alamamış torunlar gelecek!
-Herhalde yarın burada olurlar!
-Çocuklar kaç yaşında?
-Ohooo! Hepsi kocaman oldu…
 
Hazırlıklar ona göre yapılır. Tepsideki baklavaların sayısı çoğalır. Alınacak bayram şekerine, fındıklı lokuma ilaveler yapılır. Kalacağı oda güzelce düzenlenir. Anneler onların sevdiği yemeklerin planını ta o günden yapmaya başlar.
-Karnıyarıkta yapsam mı acaba!
-……….. Kuru fasulyeyi çok sever onu da pişireyim!
 
Ufaklıkların gözünde ise gelecek olanlardan çok “getirilecek hediyelerin” hayalleri vardır. Kıyafetlerin neler olduğu sorgulanır. Akşam oldumu sorgulamalar başlar.Öyle ya amca olmak, dayı olmak hala-teyze olmak öyle kolay mı? Gelirken mutlaka hediye getireceksin. Bana ne senin parandan-pulundan! Ben çocuğum arkadaş!”
 
Kahve önünde arife günü hızlı bir telaş, öyle bir koşuşturma yaşanır ki onu anlatmak mümkün olmaz! Otobüs saatleri neredeyse bir saate düşer. Yaşlı-genç, kadın-kız, çoluk çocuk, gelen giden… İnenler, binenler, yeni yüzler, eskiler, yeniler.
-Oooo hoş geldin!
-Hoşbulduuk!
-Ne zaman geldin? Çoluk çocuk…
-Yeni geldim! Öpsene oğlum amcayın elini!
Bir an önce kavuşmayı bekleyen bu insanlar sohbeti bir an önce kesip hasretliklerine kavuşmak isterler. Etrafa tatlı bir teleşla bakıp gittiği günden bu yana olan değişiklikleri gözlemleyip:
-Ya buraya ne olmuş?
-Yollar güzel olmuş?
-Şu giden kim yav?
-Mahalle bayağı değişmiş?
Ya da:
-Hiçbir şey değişmemiş, her şey aynı!
Dediklerini duyarsınız.
 
Evde kucaklaşmalar, sevinç, gözyaşı. Hoşgeldinler, hoş bulduklar.
Hatır gönül almalar. Nasılsınlar?
 
Evde yemek faslı. Ardından tavşankanı çaylar.
-Ben bi mahalleye çıkayım!

Sevinç hanesinde gün böyle devam edip gider.
 
Hüznü yaşayan hanelerde söz ve sükût hep aynıdır.
Adet yerini bulsun diye zoraki alışveriş yapılmıştır. Gelmeyenlere dilden çıkmayan cümleler söylenir. Konuşulmaz.sadece susulur.
Duvarlar sağır, yüreklerde kocaman bir yük sarar yürekleri ağır-ağır.
Kimseye bir şey anlatılmaz.
Anlatılanlar sadece ve sadece yürekte kalır.
 
Yakınları vefat edenler ise bu hüznü gözyaşıyla karşılar. Her cümlede rahmetlikler konuşulur.
Yeni kıyafetler o gün hiç giyilmez.Mezar taşlarının soğuk mermerlerinde sıcacık bir hasret, sıcacık gözyaşları yürekleri dağlar, sabah akşam ağlanır.

...
Velhasılı kelam
İnsanlar (öyle) yaşar, bayramlar (öyle) yaşanır.

S.ORAK-CİH66
ADAMIN BİRİ
30 AĞUSTOS 2011
YOZGAT

Çevrimdışı boran_12

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.441
  • 4.107
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.441
  • 4.107
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 02 Eyl 2011 01:41:15
Sayın "adamın biri" öğretmenim, biraz geç kalmışlıkla da olsa bütün yazdıklarınızı tıpkı geçmişten günümüze bir belgesel izler gibi düşleyerek okudum. Ve kurduğunuz cümleler öylesine yardımcı oldu ki bana, okuduklarımda hissettiklerimi gördüklerimi düşündükçe dediğim tek şey her hangi biri değil gerçekten özel biri dedim...
Özellikle bayramlarda hüzün haneler... Yüreğinize sağlık öğretmenim...

Çevrimdışı bergüzar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
# 02 Eyl 2011 02:33:51
Hüznü yaşayan hanelerde söz ve sükût hep aynıdır.
Adet yerini bulsun diye zoraki alışveriş yapılmıştır. Gelmeyenlere dilden çıkmayan cümleler söylenir. Konuşulmaz.sadece susulur.
Duvarlar sağır, yüreklerde kocaman bir yük sarar yürekleri ağır-ağır.
Kimseye bir şey anlatılmaz.
Anlatılanlar sadece ve sadece yürekte kalır.
  çocuklukta ne bayramlığımız olabildi,ne kendimize ait ev;ama mutluyduk sırf bayram geldi diye,şimdi ev,bayramlık herşey var'bayram'yok...

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.304
  • 223.494
  • 28.304
  • 223.494
# 02 Eyl 2011 07:03:29
Haber Gelmiş
Yıllardır uzun yolculuk yapmasına rağmen bu sefer bir başkaydı ayrılık ve hüzün.Bu sefer alan değil veren olacaktı.Tanımadığı insanlara yol gösterecek,umut olacaktı kimbilir...Bütün umutlarıyla birlikte geçmişini de sanki bavullamış yüreğiyle birlikte çıkmıştı yollara.Babasının ikide bir;
-Sen artık devlet memurusun,ona göre davranacaksın.Yeri gelecek halkın sıkıntısını çekeceksin.Yeri gelecek......
Fırsat buldukça söylenen bu nasihatler belli ki yaşanmış tecrübelerdi...
Otobüse binecekleri şehrin yakınlarında beklerken önünden akıp giden akıntıya öyle imrendi ki._Keşke Şu su kadar özgür olsam.Ne kadar engel olursa olsun hep taşmaya meyilli.Hep özgürlüğün peşinde...Sonra daldı gitti.ilkokuldan sonra hep gurbet değil miydi harcı.?..Neden bu sefer herşey daha başkaydı?
En güzel çağlarında hep ailesizdi,yalnızdı.Sevinçle gittiği yatılı okulda hep bir tarafı eksik ve hüzünlüydü.Öğretmenlerini ana baba yerine koysalar da en güzel teselliyi yastıklarına gizlice akıttıkları gözyaşı verirdi.İçin için...Altı yıllık yatılı okul kah şair yapmıştı,kah ozan kah yazar kah ressam...Becerebildiği kaç alan varsa onlarla kendini tanıtmış,yansıtmış ve AVUTMUŞtu.Ne deli dolu sevdaları dinlemiş,şahit olmuştu.Onun ki bir başkaydı.Hep sonsuzluğa götürmeliydi.Hep çıkarsız,yalansız,riyasız ve eline alıp gösteremeyeceği ödülsüz.Ablasının düğününe bile çağrılmamıştı,uzak ,derslerinden geri kalmasın diye.Ya babaannesinin vefatını aylar sonra komşudan öğrenmesi..
Şu gurbet ne kadar haindi böyle.Ne kadar acımasızdı körpe duyguları anlamayan.Büyük hevesle,umutla gittiği yatılı okulda çok şey kazanmıştı çokkk...Geceler kadar hüzün,kandiller kadar umut,sınavlar kadar heyecan,öğrenciler kadar yalnızlık,öğretmenleri kadar ilgi...Aldığı ödüller,belgeler ailesi adına koca bir mutluluktu .Keşke ayrılık finali de aynı umudu doyursaydı...Nasip işte dedi,yutkundu...Ola ola bir sınıf öğretmeni olmuştu!....Hocaları;
-Senden iyi bir adaletli avukat olur,
-...........,sen doktor olmalısın
-asla şiir yazmayı bırakma,
............................. ............................. ..........
Hepsi artık bindiği otobüsün arkasına bıraktığı yollar kadar uzaklaşmaktaydı...
Evine garip,çocukluğuna garip,geleceğine garip.Hepsinde kendisini MİSAFİR gibi görüyordu.
   Nihayet atandığı şehre gelmişlerdi.Boş dağlar,yalnız yollar içini burkmuştu.Oysa yeşilin her tonuna o kadar aşinaydı ki ,belki de yeşilsiz bir yerin olmadığını düşünüyordu.
Köye vardıklarında geceydi.yarım yamalak Türkçesiyle muhtar onları okul müdürününün evine götürmüştü.
Sabah uyandığında merakla etrafı seyre daldı.Ne konuşmaları,ne kıyafetleri hiç onlara benzemiyordu.
Kaç yıl kalabileceğini taa o zaman düşünmeye başlamıştı.İlk okul heyacanını çocuklara kavuşunca yaşadı.Hiçbiri doğru dürüst Türkçe cümleler kuramıyordu.Hele tanışma faslı yokmu.....
Kardeş sayılarını söylerken kız kardeşlerini saymamaları...Yanık sesli oluşları...Kışın soğuğunda çorapsız okula gelişlieri...Gülüşleri başka işlemişti yüreğine.
Bir yılda neler yaşamıştı tek başına...?Can korkusu...
Çaresizlik,...Tebessümle çocukları okşarken içten içe  yine de hep bir UMUT var di,yordu.Olmalıydı...Yolların günlerce kardan kapalı olmasına,cahilliğin,çaresizliğin  faturalarına hep bir umut ödeme olacaktı.....
 

Çevrimdışı royal85

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 11
  • 17
  • 11
  • 17
# 12 Nis 2012 18:38:39
benide ilk atandığım zamana götürdü bu yazı..herşeyin bambaşka olduğu hatta yaşamın kurallarının bile başka olduğu yerlere...

Çevrimdışı neydim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.427
  • 6.651
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.427
  • 6.651
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 12 Nis 2012 18:47:38
 Televizyonda renkli yayının ilk başladığı yıldı.Orta1. sınıfa gidiyordum.Okul dönüşü kahfenin yanından geçerken içeri baktım TV renkli gösteriyor .Koşarak eve geldim TV'yi açtım siyah beyaz ertesi gün yine aynı koşarak eve geldim görüntü yine siyah beyaz. Bizim TV'nin renkli olmadığını anlamam tam bir hafta sürdü.Şimdiki çocuklar öylemi...

Çevrimdışı sirine_40

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.211
  • 2.046
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.211
  • 2.046
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 12 Nis 2012 19:00:41
işte bunu görmek için seksenler dizisini izlemenizi tavsiye ediyorum..nostalji,hüzün sevinç,anılar... süper.. :)

Çevrimdışı debasos

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.583
  • 2.778
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.583
  • 2.778
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 12 Nis 2012 19:02:31
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
işte bunu görmek için seksenler dizisini izlemenizi tavsiye ediyorum..nostalji,hüzün sevinç,anılar... süper.. :)

Çevrimdışı mete2011

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 68
  • 253
  • 68
  • 253
# 12 Nis 2012 19:16:10
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Zamanın sükuta erdiği bir vakitte "bu da neyin nesi" diyeceğiniz biliyorum.
Gözlerimizden sular gibi uykular akıyor.
Başımızı monitöre yaslamış zamanı bekliyoruz.
Elimizde soğumuş  çay, izmarit dolu kültablası...
Gözleri üzerimizde bizi dinleyen soluk, şekilsiz ve sağır duvar.
Aslında anlatacak çok şey var!
Tekliyoruz.
Klavyede merak edilenler, gecenin kuru ayazı, beynimizi yiyen sıcak... Hepsi bir arada. Yarını, sabahı bekliyoruz.

Yılları kucaklamış koca bir çınar gibi keşke herşeyi bende  bilebilseydim.Konuşabilseydim .Diyebilseydim... Ama nafile!
Bugün bazı şeylere şahit olup dolu dolu yaşarken birazda geçmişi yanımıza alıp "Biraz hüzün-Biraz nostalji" deyip yazmaya çalışıyorum.

Hayata alışıyorum.
Buyurun! :'(


YAZIK OLDU!

Yıl 197..-197..
T......’de ilkokul yılları.
Şimdi tadilat yapılan okul binasında ve eski okulda öğretim devam ediyor.
Sefillik diz boyu. Kitap kırtasiye yok… Varsa da geçen yıldan ağabeyimizden ablamızdan kalanlar. “Oğlum bunlar daha kullanılır” diye elimize tutuşturulan yarısı yazılmış, yarısı karalanmış defterler  ve sayfası eksik bilgi kaynağımız(!) kitaplar. Eski terliklerden imal edilmiş silgiler ve
taklidi yasak bezden  çantalar….
Üstümüz- başımız ondan da sefil! Yamalıklı pantolonlar,soğukkuyu lastikler…
 Kızların etekleri buruşuk, buruşuk elbiselerin üzerinde şekilsiz önlükler  ve yere değen simsiyah kuşaklar.
Siyah önlükler dizimizin altında. Para olmadığı için nasıl olsa gelecek yılda aynı o önlük giyilecekti.
Uymuş, uymamış kimin umrunda! Yeter ki söylenenler yerine gitirilsin.
Kıyafetler böyle iken davranışlar farklı mıydı?
Pek çok arkadaşımızın boyu neredeyse öğretmenin boyunda…
Şimdi isimlerini yazmaya çalışsam liste uzayıp gidecek.İyisimi kısadan keseyim. Suçumuz olduğu vakit boyu büyük olanlar sözde iyilik yapıyormuş gibi “öğretmen mi dövsün yoksa ben mi döveyim “ diye bize telkında bulunurlardı.İtiraz etmek kimin haddine?
Yediğimiz sopayı öğretmene söylesek “ne zaman ne yapacağı belli olmuyor belki O da döver !” deyip susardık.
Korkunun özündeki o sopa yeme olayı eve aksetse “Sen nasıl öğretmene karşı gelirsin ?” diye birde anne ve babamızdan sopa yerdik. Düşündükçe acı acı gülümsüyorum.
O zaman öğretmenlerin hepsi köyde ikamet ederdi. Şimdiki gibi taşımalı eğitim de yoktu.
Yani nereye gitsek mutlaka bir öğretmene rastlardık.
Tatil günleri geldiği vakit o kocaman köy bizlere bir avuç gelir, nerede ise köye sığamazdık!
Nedeni cok basitti:
-Öğretmen bizi görecek!
Hele de dersini yapmamış isen pazartesi günü vay haline! Ya sopa yiyeceksin ya da da evdekilere inandırıcı bir yalan uydurup okula gitmeyeceksin…
Öldülerse Allah rahmet eylesin yaşıyorlarsa Allah selamet versin işte o öğretmenlerimiz için  “Koke’nin çeşmeden hemde o küçücük yaşımızda çok defalar su taşıdık. Çocukluk işte sabahtan akşama kadar güneşin altında bekle, kapkara ol, balık tut ! Sonrasında o emirvari ses ve aynı hikaye: "getir bakalım onları, yengene ver de pişirsin,sen yine yakalarsın, tamam mı, hadi bakalım, teşekkür!?
Ne acı bir şey, oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi üzülür hatta ağlardık. Çünkü onlar bizim emeğimizdi, alınterimizdi... Baba ve annemizin emirlerini yerine getirmeyip her defasında bu insanların hizmetinde bulunduk. Yoğurdu, soğanı, sütü, komşuluk hakkımızı saymıyorum. Sırf saygı olsun diye -birazda korkumuzdan sesimizi soluğumuzu hiç çıkarmadık.Ve denilen her şeyi yaptık…
Keşke diyorum, keşke o insanlarda bizim için bir şeyler yapsaydılar!
 
Şimdi arkadaşlarımızın pek çoğu ekmeğinin peşinde.
Kimisi hala çalışıyor, kimisi emekli olmuş.
Kimi kaynana, kimi babaanne, kimiside dede olmuş
Pek çoğunun saçları dökülmüş, alınları kırış kırış.
 
Gönül isterdiki onlarda okusun.
Onlardan doğanlarda hayatını idame ettirsin.
Bir yerlerde olsun.Kısacası uzayan kol bizden olsun, demiştik.
Ama olmadı…
Çocuk kalbimizle pek çok şeyi o yıllarda idrak edemedik. Keşke bize birazcık rehberlik edilseydi, keşke bizede birileri yol gösterseydi !
Ama olmadı.
 
Hatırladıkça kızıyorum:
-Sahi,  o yıllar neydi?
 

S.ORAKCİH-66
"ADAMIN BİRİ"
17 AĞUSTOS 2008
SARIKAYA


Teşekkürler paylaşım ve güzel seyahat için Gülümseme

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 10 May 2012 11:59:42
adamın biri öğretmenim, o koca kca kazanın adı:mayazanı(mayakazanı) öğrenmişken şivemizin orijinalı olsun.ben de bulguru çoooook yaptım.zahmetli ama zevkli.

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.008
  • 23.135
  • 5.008
  • 23.135
# 12 May 2012 14:51:04
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
adamın biri öğretmenim, o koca kca kazanın adı:mayazanı(mayakazanı) öğrenmişken şivemizin orijinalı olsun.ben de bulguru çoooook yaptım.zahmetli ama zevkli.
Evet hocam haklısınız. Maya kazanını "Mayaazanı" şeklinde yazmayı unutmuşum. Konuşmaya konuşmaya demek ki bizlerde unutuyoruz artık. Hatırlattığınız için teşekkürler hocam.İşiniz gücünüz rast gelsin.
Selametle...

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.008
  • 23.135
  • 5.008
  • 23.135
# 12 May 2012 15:08:37
BEREKETLİ OLSUUN!

Köy yerinde harman yerine dökülen buğdaylar tozunu toprağını harman yerine bırakınca yağmura doluya tutulmadan evlere taşınır.Çuvallar doldurulur. Unluklar, tohumluklar, zavar, tavuğun-cücüğün rızkı, fakir fukaranın payı derken kalbur-gözer elenir.Harman yerinde kazma-kürek, çalı süpürgeleri, ihtiyar-genç, kadın kız... Her şey kendi gölgesinde!Güneş'in simsiyah ettiği alınlardan boncuk boncuk damlalar düşür. Sonbaharda başlayan yolculuk artık bitmek üzeredir.Herkes payına düşeni sessizce bekler! Rızkına razı olmak herkesin taşıyabileceği bir yük  değildir aslında...
Rıza da olsan razı da olsan her şey buraya kadar!

Akla gelmeyen her şey düşünülür. Kafalar karışır, büyüğe koyarsınız dolmaz, küçüğe koyarsınız almaz. Mazot borcu akla gelir önce. Kar kış gelmeden odun kömür derdi. Taksitle alınanlar, satılanlar. İneğin zavarı, evin unu, kooparatif borcu...
Saymakla bitmez.
Az çıkmışsa "Nerede yanlış yapıldı?" Çok çıkmışsa doğruların çokluğu tesbih tanesi gibi sıralanır. "Keşke şöyle yapsaydık!"denir.
Lakin alan almıştır, giden gitmiştir artık.
Her çalışanda olduğu gibi bir kaç günlük "para sıcaklığı" gülmeye, kahkaha atmaya, insanımızı biraz olsun  rahatlatmaya yeter...
Tekerrür eden günler yeniden başlamak üzeredir.
Ve her harman yeni umutlara, yeni hayallere gebedir.
Her harmandan geriye kalansa bir kaç terlik , bir takım elbise ve bir bayram harçlığıdır.
...

İşte hayatımız, Anadolu'da insanımız bu. Bazen güzel bazen kötü. Dünkü olanlar bugün tecelli etse de:
- Allah bereket versin, ne yapalım buna da şükür!
Demeyi hiç unutmazlar.

Güzel günler sizinle olsun arkadaşlar
.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK