ARAF
Aynı fakültenin farklı bölümlerinde aynı dönem okumaya başlamışlardı. Ali, Ayşeyi fark ettiğinde okul başlayalı henüz iki ay olmuştu. Ayşenin masum yüzüne yansıyan güzelliği Alinin dikkatini çekmiş ve davranışlarından kişiliği hakkında fikir edinmeye çalışmıştı. Ortak arkadaşları vasıtasıyla Ayşenin memleketini öğrendiğinde canı biraz sıkılsa da günden güne artan duyguları mantığının önüne geçmişti.
Her sabah fakülteye bin bir hayalle gidiyor, konuşmak için fırsatlar kolluyor ama bir türlü fırsatını bulamıyordu Ali. Ayşeyi her gördüğünde kalbi yerinden fırlayacakmışçasına atıyor, kelimeler boğazına takılıveriyordu. Cesaretini bir türlü toplayamadı günlerce..
Senenin sonunda artık ikinci sınıfa geçmek üzerelerken bir gün aynı dolmuştan indiler fakültenin önünde. Ali ne pahasına olursa olsun konuşmaya karar verdi yürümeleri gereken beş dakikalık mesafede.. Ayşeyi korkutmaktan imtina ederek yaklaştı arkasından ve bakar mısınız dedi.. Ayşe gayri ihtiyari dönüp arkasına bana mı seslendiniz? diye sordu. Evet dedi Ali, Size Seslendim.
- Buyurun dinliyorum?
- Şey, ben aslında uzun zamandır sizinle konuşmak istiyordum ama bir türlü cesaret edemedim. Bana ayıracak beş dakikanız olursa kantinde birer kahve içebilir miyiz?
Ayşe şaşkındı. Etrafına şöyle bir bakınıp gören var mı acaba tedirginliğiyle çevresini kolladı. Beyninden geçiveren onlarca soru işareti bu teklifi kabul etmemesi gerektiğini haykırıyordu. Ama bu çocuğun ilgisini de daha önceden fark etmişti. Ne yapmalıydı hiç emin değildi.
- İnanın hiç vaktim yok, bir an önce derse yetişmeliyim, kusura bakmayın.
Bunu nasıl söylediğine kendisi de şaşırdı Ayşe arkasını dönmüş yürümeye başlamışken..
Ali de çok şaşkındı. Cesaretini toplayabildiği için kendisiyle gurur duyuyorken aldığı cevap karşısında şok olmuştu. En azından kahve teklifini geri çevireceğini tahmin edememişti. Tamam ilişki teklifini kabul etmesindi ama bu da nereden çıkmıştı şimdi.
Çaresiz eğdi öne başını ve döndü geriye.
Vazgeçecek değildi. İlk teklifi kabul etmedi diye günlerce hayalini kurduğu ve yaşamayı düşlediği sevdasını terk edecek de değildi.
Birinci sınıf bitti.
İkinci sınıfın başında Ayşeyi görebilmek için normal zamandan çok daha erken geldi Ali fakültenin olduğu şehre. Bekledi. Beklemenin güzelliğini yaşarken yürüdü durdu caddelerde.
Okul başladı. Ve Ayşeyi ancak ilk gün görebildi Ali. Yüreği sızladı görür görmez. Nasıl da özlemişti. Ah o saçları daha bir güzelleşmişti sanki..
Göz göze geldiklerinde Ayşe biraz tedirgin, biraz şaşkın, biraz tuhaf bakmıştı. Yüreği fırlayacaktı Alinin..
Birkaç gün sonra Ali teklifini yineledi. Lakin cevap gene olumsuzdu.
Ali, Ayşeyi bıkıp usanmadan ve muhtelif zamanlarda görüşme talep ederek tam iki buçuk yıl daha takip etti. Ayşe Aliye bir kez olsun ümit vermemiş ve kalbini kırma pahasına birkaç defa şiddetle reddetmişti. Ama Ali rahatsızlık vermekten imtina ederek uzaktan uzağa yıllarca beklemiş ve takip etmişti.
Artık son sınıfta gelmişlerdi. Dönemin sonuna iki ay vardı. Ayşe, sınavların derdine düşmüş ve son zamanlarda bir kazaya uğramama endişesiyle iyice derslere odaklanmıştı.
Ali ise derslerden daha ziyade Ayşeyi kaybetme korkusuna kapılmış dönemin bitmesinden endişe ediyordu.
Bir akşamüstü Ali gene beyninde Ayşe olduğu halde yürüyorken birden Ayşeyle burun buruna geldi. Şaşkınlığını üzerinden atması çok zor olmadı ve pardon dedi kırmaktan korkmuş olarak. Yo, hayır dedi Ayşe, ben göremedim sizi, önemli değil.
- Olur mu canım, dikkat etsem çarpmazdım size.
- Hayır hayır lütfen suçlu hissetmeyin kendinizi, suç benim, biliyorum.
- Bence bu tartışmayı sonlandırıp şu kafede birer çay içelim?
- A hayır, yarınki sınavım için çalışmak zorundayım, izninizle.
Ali, kısacık süre içinde gemileri yakmayı koymuştu kafasına. Ayşeyi incitmemeye dikkat ederek kolundan tuttu ve lütfen dedi, lütfen.
- Peki, içelim o halde şu çayı, kurtuluş yok sizden anlaşılan..
- Oh, çok şükür tam üç buçuk yıldır beklediğim an gelebildi nihayet.
Oturdular kafenin bahçesindeki iki kişilik masaya karşılıklı. Ali, hata yapmadan ve heyecanlanmadan hayatının konuşmasını yapmayı geçiriyordu aklından. Ayşe de çok belli etmek istemese de inceliyordu bu garip adamı. Öyle ya onca yıl kendisine ulaşmak için çabalayan adamdı bu.
Ali, sıkmamaya özen göstererek Ayşe olan hissiyatını ve yıllardır kendi iç dünyasında neler yaşadığını anlattı. Ayşe gah tebessüm ederek gah ciddileşerek dinledi Aliyi. Hiç konuşmadı neredeyse.
- Benim nereli olduğumu biliyor musun Ali?
- Evet, biliyorum, en başından beri biliyordum zaten.
- Bu korkutmuyor mu seni?
- Neden korkutsun ki? Tamam ilk duyduğumda tereddüt ettim ama bunun ne önemi var ki birbirimizi sevdikten sonra?
- Peki ya ailen, onlar da senin gibi düşünecekler mi bakalım?
- Elbet düşünürler, hem biz tamam dedikten sonra onlar da saygı gösterirler.
- Ya ben tamam demezsem?
- Ben ilk görüşmemizde senden tamam demeni beklemiyorum ki, düşün diyorum, eğer sana duyduğum hissiyatı sen de bana hissedersen olur. Zorla olsun istemiyorum ki ben.
Ali, ikna etmeye çalışıyordu aslında mantık içeren cümleler sarf etmeye gayret ederek. Çünkü yıllarca beklediği, kendi çapında emek verdiği sevdası mutlu sonla bitmezse B planı yoktu ardından yaşama dönebileceği.
Ayşe biliyordu ki bu çocuk saf ve temiz kalpliydi. Çünkü başka türlüsü olsa bu denli beklemez diye düşünüyordu. Kimi zaman takip edildiğini bilen Ayşe kendini güvende dahi hissetmişti bu çocuk yüzünden. Hoş çocuktu..
Ne var ki olmaz diye düşünüyordu Ayşe. Çünkü memleket farklılıkları bugün olmasa bile yarın sıkıntı çıkaracaktı. Hem kendi ailesi bugüne kadar ki söylemlerinde kızlarını uzağa verecek bir yapıya sahip değildi.
Bir yandan da Alinin söylediklerini düşünür olmuştu Ayşe. Öyle ya iki seven kalbin bir arada olmasının sonrasında önlerine çıkabilecek hangi engel yıldırabilir di ki onları?
Peki ya Ali? Hoş çocuktu gerçekten. En azından saftı. Art niyetli değildi. Bir tek Ayşesi olsundu dünyasında, başka da bir şeyi olmasındı. Aşk karın doyururdu ona göre.
Ayşenin o günden sonra uykuları kaçar olmuştu. Yıllardır uzaktan uzağa bu adam alıştırmıştı işte kendisini. Ne yapacağını bilemez bir halde okula gidip geliyor sınavlardan hiç olmadığı kadar düşük notlar alıyordu. Geçecek kadar olsa yeter diye düşünüyordu.
Ne yapmalıydı? Bir daha görüşme talep ederse Ali he demeli miydi? Keşke kabul etmese miydi o görüşmeyi, iyi ki kabul mü etmişti?
Araf, bu olsa gerekti. Hayatının erkeğiydi belki de Ali, ama memleket farklılığı ailelerin yapısı çok ama çok tersti. Nasıl olacaktı? Nasıl olmalıydı? Aliye aşık mıydı? Alinin aşkı gerçek olmasa bunca yıl neden sabırla peşinden koşsun du? Aşk nereye kadar yeterli olacaktı?
Finallerin son gününde Ali fakültenin bahçesinde Ayşeye öyle bir sürpriz hazırlamıştı ki değil Ayşe tüm öğrencilerin şaşkınlıktan küçük dillerini yutmuştu.
Ne yapıp edip Ali, Ayşenin en sevdiği müzik grubunu ikna etmiş ve konser için razı etmişti. Ayşenin okula geldiği dakikalarda onun en sevdiği şarkıyla başlayan konser Alinin evlilik teklifiyle son bulmuştu.
Ayşenin cevabı olumluydu.
Gitmeyi göze alamamıştı Ayşe. Gidememişti. Kendini bunca seven bir adam varken mantığını ayaklar altına alıp yüreğinin sesine koşmuştu.
İlişkileri kendi aralarında sorunsuz şekilde ilerlerken aileler haberdar olunca işin seyri değişmeye başladı. Ali, her şeye rağmen Ayşeyi üzmekten kaçınıyor ailesinin tepkilerini gizliyordu.
Ayşenin tarafında da farklı şeyler değildi yaşanılanlar. Onun ailesi de şiddetle bu ilişkiye karşı çıkıyordu.
Ayşe darboğazlardaydı. İşin içinden çıkamıyordu. Gidemediği Alisi onu üzmüyordu ama hayat çok da sanıldığı kadar kolay değildi işte.
..
Ailelerin rızası olmadan evlenmeyi göze almalı mıydı yoksa bu işten bir an önce uzaklaşmalı mıydı gene karar veremiyordu Ayşe. Ali ise hala ikna peşindeydi. Her şeyin zamanla düzeleceğini söylüyordu Ali, bir evlenseler her şey yoluna girecekti ona göre.
Ayşe araftaydı gene. Bu adam nasıl bir adamdı böyle..
Her şeyi göze aldılar ve evlendiler.
Her şey daha da kötüye gitmeye başladı evlendikten sonra. Özellikle Ayşenin babasının hiddeti son raddeye ulaşmış kızını reddetme noktasına gelmişti.
..
Aradan tam üç yıl geçti. Üç yıl içinde iyi kötü mutlu olmaya çabaladılar. Bir şeyler hep eksik kaldı.
Gülüşlerinde hep bir kırgınlık oldu.
Aşk.. Yetmedi onları mutlu etmeye..
Ayşenin annesi iki yılın sonunda kalp krizine yenildi.
Ayşe, ne özel hayatında ne de iş hayatında bir türlü mutlu olamadı..
Keşke dedi, keşke tanımasaydım bu adamı..
Ve ayrıldılar altı ay aradan sonra..
Çocuğun velayeti annede kaldı.
Mutluluklar başka bahara..
Oğuz İNAN