Bunları Biliyor Musunuz?

Çevrimdışı smyi

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 4.277
  • 23.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.277
  • 23.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 09 Kas 2021 16:26:50
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
At nalı yengecinin kanı maviymiş. Tıp alanında kullanılıyormuş.
Ahtapotun kanı da mavidir. Bunun nedeni kanlarında oksijen taşıyan sistemin demir yerine bakır kullanmasıdır.

Çevrimdışı ketirli

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 55
  • 266
  • 55
  • 266
# 09 Kas 2021 17:35:27
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Ay'a son insanlı uçuş 1972 yılında yapılmıştır.
Yani son 40 yıldır aya ayak basılmamıştır.
İnsanoğlunun aya gittiği bile büyük bir muamma.Amerika ile Rus devletlerinin kıyasıya teknoloji sınavında birileri ön plana çıkmak için ilk adımı atacaklardı.Yani bu olay bana düzmece gibi geliyor.40 yıldır teknoloji üstüne konularak ilerlenmesine  rağmen neden tekrar aya gidilmedi sorusu aklıma geliyor...

Çevrimdışı ilhami_60

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.201
  • 34.607
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.201
  • 34.607
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 09 Kas 2021 18:05:10
Ünlü matematikçi Pisagor tarafından tasarlanan ters çan biçimindeki bu kupa, ya da bilinen adıyla Adalet Kupası ilginç bir özelliğe sahiptir.

Kupanın altı delik olmasına rağmen içindeki sıvı asla dökülmez. Ancak kupaya doldurulan sıvı, kupanın sınır çizgisini aşarsa o zaman içindekiler son damlasına kadar akıp gider.

Kupaya adalet kupası ismini veren filozof belki de bu kupa ile şunu söylemek istemiştir: İnsan, bazen yaşamın sundukları ile yetinmeyi bilmeli, zira daha fazlasını arzularken elindekiler de kayıp gidebilir...

Çevrimdışı kont142

  • Uzman Üye
  • *****
  • 960
  • 2.386
  • 960
  • 2.386
# 09 Kas 2021 18:59:08
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Domino's kuryesine acıdım. O paraya yapılacak iş değil.

Empatide sınır tanımıyorsunuz sayın hocam 😉

Çevrimdışı omerf

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.527
  • 9.517
  • 2.527
  • 9.517
# 09 Kas 2021 20:46:22
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
İnsanoğlunun aya gittiği bile büyük bir muamma.Amerika ile Rus devletlerinin kıyasıya teknoloji sınavında birileri ön plana çıkmak için ilk adımı atacaklardı.Yani bu olay bana düzmece gibi geliyor.40 yıldır teknoloji üstüne konularak ilerlenmesine  rağmen neden tekrar aya gidilmedi sorusu aklıma geliyor...
Haklısınız hocam.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.142
  • 53.116
  • 4.142
  • 53.116
# 09 Kas 2021 21:14:57
BEYAZ GÜLÜN HAZİN ÖYKÜSÜ
…”Atatürk’ün naaşı, 10 Kasım 1953 tarihinde, Etnografyadaki geçici kabrinden alınarak, törenle Anıtkabir’e nakledilmişti. Artık 10 Kasım günü Atatürk’ü anma törenleri burada yapılacaktı. 10 Kasım’dan bir gün önce , Latife Hanım’ı Ayaspaşa’daki baba evine genç bir hanım ziyarete gelmişti: Jale Tulga. ( Org. Refik Halit Tulga’nın eşi)
Latife Hanım hastaydı, evden çıkmıyordu.
Evin, üst katı alt kata bağlayan o görkemli merdiveninin başında, Latife Hanım ve onu ziyarete gelmiş bir genç kız duruyordu. Kırmızı halı kaplı merdivenin en üst basamağında, oymalı tırabzan başını tutmuş olan Latife Hanım, yorgun, hüzünlü, düşünceli genç konuğu ile vedalaşıyor. Bu genç hanım da Latife Hanım’ın elini öpüyor. Latife Hanım, bu eli uzun süre bırakmıyor ve sonra:
“Beni mutlu ettin. Teşekkür ederim… İyi ki geldin,” diyordu.
‘Rica ederim efendim. Asıl ben size teşekkür borçluyum. Yarın Ankara’ya gidiyorum. Bana bir emriniz olabilir mi Ankara’da efendim?’
Latife Hanım, genç kızın gözlerinden yüreğine bakıyor; dipten ve derinden dikkatle, “Ankara’ya öyle mi? Kim bilir ne kadar değişti koca Ankara? O şehri öyle merak ediyorum ki!” diyor. “Evet. Demek bana, ‘Bir isteğin var mı?’ diyorsun. Pekâlâ. İşte sana bir sır; daha doğrusu bir emanet. Yıllardan beri gerçekleştirmek istediğim bir şey vardı; cesaret edip kimseye söylemediğim.”
‘Emredin efendim. Ben size hizmete hazırım, biliyorsunuz.’
İkisi de çok heyecanlıydı. Latife Hanım gülümsemeye çalışıyordu:
“Estağfurullah. Sadece bir rica… Ankara’da… Bir çiçekçiden, bir tek beyaz gül al lütfen. Ama bir tek. Onu Anıtkabir’e götür ve Mustafa Kemal’in mübarek kabrinde, yere bırak.
Ayakucuna.
Kimden geldiğini o anlar, ama sen yine de, ‘Bunu Latife gönderdi,’ der misin?             

  Alıntı

Çevrimdışı omerf

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.527
  • 9.517
  • 2.527
  • 9.517
# 10 Kas 2021 12:48:22
Beethoven'ın müzik öğretmeni ona yeteneği olmadığını söylemiş ve müziği bırakmasını tembih etmiştir.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.142
  • 53.116
  • 4.142
  • 53.116
# 10 Kas 2021 19:09:09
"Bursa Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı'ndan bir müfettiş gelir. Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre: "- Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir?" der. Nazım'i odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım'ı tepeden tırnağa süzer ve:

"-Demek Nazım Hikmet sensin", der. Nazım'a oturması için yer göstermez. Kısa bir konuşma sonrası, “Gidebilirsiniz” der. Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:

"-Ömer Hayyam adını duydunuz mu?" diye sorar. Müfettiş hemen atılır: "-Kim bilmez ki Hayyam'ı"

Nazım: "-Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi?" diye sorar.

Müfettiş şaşırır. Nazım konuşmasını sürdürür, "Görüyorsunuz, sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak, ama dönemin Adalet Bakanını ve sizi kimse anımsamayacak" der ve çıkar.

Müfettiş yaptığı yanlışı anlar, Nazım'ı geri çağırır ama Nazım koğuşunun yolunu tutmuştur, asla geri dönmez.

Sahi, o dönemin Adalet Bakanı kimdi?"  .....

Çevrimdışı ilhami_60

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.201
  • 34.607
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.201
  • 34.607
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 11 Kas 2021 07:19:45
Şapka satarak geçinen bir adamın yolu bir gün bir ormana düşmüş... Adam biraz yürüdükten sonra sıcaktan ve yorgunluktan bunalmış ve bir ağacın altına oturmuş. Şapkalarla dolu sepetini de yere koymuş ve uykuya dalmış...
Birkaç saat sonra adam tuhaf sesler duyarak uyanmış... Bir de bakmış ki, yanındaki sepet bomboş! Şapkalar gitmiş!!
Kafasını kaldırıp ağaca bakmış, ağacın dallarında bir sürü maymun, her birinin kafasında adamın şapkaları...
Adam başlamış düşünmeye;
"Ben şimdi ne yapacağım, şapkaları bu maymunlardan nasıl geri alacağım" diye... Düşünceli bir şekilde kafasını kaşırken bakmış ki, maymunlar da adamın taklidini yapıyor, kafalarını kaşıyorlar. Adam ellerini havaya kaldırmış, maymunlar da..!
Derken adam ne yapacağını bulmuş: Kendi kafasındaki şapkayı çıkarıp yere atmış, maymunlar da şapkaları çıkartıp aşağı atmışlar... Adam böylece bütün şapkaları geri almış, sepetine koyup yoluna devam etmiş.
Aradan 50 yıl geçmiş...
Artık adamın bir torunu varmış, o da dedesi gibi şapka satıcısı olmuş. Günlerden bir gün onun da yolu aynı ormana düşmüş. Hava yine çok sıcakmış ve genç adam bir ağacın altına oturmuş, şapkalarla dolu sepetini yanına koymuş ve uykuya dalmış...
Bir saat sonra uyanmış, birde bakmış ki sepetin içinde şapkalar yok! Derken tuhaf sesler duymuş, bir de kafasını kaldırmış ki ağacın üstünde bir sürü maymun, hepsinin kafasında birer şapka!
Düşünmüş:
"Dedem yıllar önce bana bir hikaye anlatmıştı... Ne yapacağımı çok iyi biliyorum..." demiş. Adam kafasını kaşımaya başlamış, maymunlar da aynısını yapmışlar... Adam ellerini havaya kaldırmış, maymunlar da...
Ve adam gülümseyerek kendi başındaki şapkayı çıkarmış yere atmış... O anda ağaçtaki maymunlardan biri yere inmiş, adamın yere attığı şapkayı kapmış, adama da bir tokat atmış ve şöyle demiş:
Sadece senin mi deden var!...

Çevrimdışı omerf

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.527
  • 9.517
  • 2.527
  • 9.517
# 11 Kas 2021 16:23:05
Şu ana kadarki en büyük atom bombasının adı "Çar Bomba"dır ve Sovyetler tarafından yapılmıştır.

Çevrimdışı klavuz2

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.845
  • 4.606
  • 2.845
  • 4.606
# 11 Kas 2021 20:03:36
Dünyanın en uzun süren trafik sıkışıklığı 12 gün sürdü, 100 km kuyruk oluştu ve araçlar günde 1 kilometre ilerleyebildi.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.142
  • 53.116
  • 4.142
  • 53.116
# 12 Kas 2021 13:02:12
............YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR.............

Musa EROĞLU'nun "Yolun sonu görünüyor " türküsünü dinliyordum.Bu türkünün sözleri öyle anlı şanlı şairlere ait değil.Ordu'nun Fatsa İlçesi'nden Dursun Ali AKINET adlı bir şoföre ait.Bu şoför aynı zamanda "Halil İbrahim" adlı türkünün de söz yazarı.
Dursun Ali'nin 85 yaşındaki annesi hastalanır bir gün.Alır annesini Ankara'daki Hacettepe Hastanesi'ne götürür. Hastaneye yatırılır annesi.Tahliller istenir.Bir süre sonra Dursun Ali tahlil sonuçlarını almak için odadan çıkacakken annesi seslenir:"Nereye Dursun Ali?"Tahlil sonuçlarını almaya gidiyorum der Dursun Ali.Annesi oğlunu yanına çağırır,elini tutar ve der ki:"Gerek yok oğlum,yolun sonu görünüyor."Dursun Ali çok kötü olur.Olur mu anneciğim?Çok iyisin maşallah der ve odadan çıkar.Sonuçları alır ve odaya döner. Ne yazık ki annesi son nefesini vermiştir.
Dursun Ali annesinin cenazesini alır ve koyulur yola.Fatsa yolunda ,cenaze arabasında bu sözleri yazar:
Bana ne yazdan,bahardan
Bana ne borandan,kardan
Aşağıdan,yukarıdan
Yolun sonu görünüyor.
Işte herşey kocaman bir HİÇ...
Ne yaparsak yapalım,hepimiz için yolun sonu görünüyor.
Birgün hepimiz:
Geçtim dünya üzerinden
Ömür,bir nefes derinden
Bak feleğin çemberinden
Yolun sonu görünüyor.
DİYECEĞİZ...
Gencim,güzelim,makam sahibiyim,zenginim....demeye fırsat kalmadan :
Azrail'in gelir kendi
Ne ağa der ne efendi
Sayılı günler tükendi
Yolun sonu görünüyor.
GÖRECEĞİZ...
Dünyadaki herşey bize ölümü hatırlatırken biz dünyaya kazık çakmaya çalışıyoruz ya şunu hiç aklımıza getirmiyoruz:
Bu dünyanın direği yok
Merhameti,yüreği yok
Kılavuzun gereği yok
Yolun sonu görünüyor.
ALLAHIM AHİRİMİZİ VE AKİBETİMİZİ HAYIR EYLE
EVET
BİLİYORUZ
YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR..............

Çevrimdışı Sencer Melik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 405
  • 1.315
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 405
  • 1.315
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 12 Kas 2021 14:00:09
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
"Bursa Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı'ndan bir müfettiş gelir. Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre: "- Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir?" der. Nazım'i odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım'ı tepeden tırnağa süzer ve:

"-Demek Nazım Hikmet sensin", der. Nazım'a oturması için yer göstermez. Kısa bir konuşma sonrası, “Gidebilirsiniz” der. Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:

"-Ömer Hayyam adını duydunuz mu?" diye sorar. Müfettiş hemen atılır: "-Kim bilmez ki Hayyam'ı"

Nazım: "-Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi?" diye sorar.

Müfettiş şaşırır. Nazım konuşmasını sürdürür, "Görüyorsunuz, sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak, ama dönemin Adalet Bakanını ve sizi kimse anımsamayacak" der ve çıkar.

Müfettiş yaptığı yanlışı anlar, Nazım'ı geri çağırır ama Nazım koğuşunun yolunu tutmuştur, asla geri dönmez.

Sahi, o dönemin Adalet Bakanı kimdi?"  .....
Ne var bunu bilmeyecek.Şükrü saraçoğlu.
10 Ağustos 1938 günü başlayan,davadan on dokuz gün sonra, 29 Ağustos 1938'de, "askeri isyana teşvik"ten, 20 yıl ağır hapse mahkûm oldu. İki cezası birleştirilince 35 yıl tutuyordu. Mahkeme bunu çeşitli gerekçelerle 28 yıl 4 aya indirerek karara bağladı.

Çevrimdışı Sencer Melik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 405
  • 1.315
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 405
  • 1.315
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 12 Kas 2021 14:02:03
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Ne var bunu bilmeyecek :))Şükrü saraçoğlu.
10 Ağustos 1938 günü başlayan,davadan on dokuz gün sonra, 29 Ağustos 1938'de, "askeri isyana teşvik"ten, 20 yıl ağır hapse mahkûm oldu. İki cezası birleştirilince 35 yıl tutuyordu. Mahkeme bunu çeşitli gerekçelerle 28 yıl 4 aya indirerek karara bağladı.

Çevrimdışı omerf

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.527
  • 9.517
  • 2.527
  • 9.517
# 12 Kas 2021 16:44:00
10. yüzyılda Pers Veziri Abdul Kassam İsmail her gittiği yere 400 deve ile 117.000 kitaplık kütüphanesini de yanında götürmekteydi.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK