Bunları Biliyor Musunuz?

Çevrimiçi ilhami_60

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.202
  • 34.614
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.202
  • 34.614
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 12 Kas 2021 19:04:50

 Eskiden gemilerde fareleri yok etmek için İngiliz gemilerinde uygulanan bir metoddur. Bir tane fareyi canlı olarak yakalayıp boş bir tenekeye koyarlar ve günlerce aç bırakırlar. Sonra birgün yakaladıkları küçük bir fareyi bu farenin yanına koyarlar. Günlerce aç kalmış olan fare yeni koyulan fareyi yer. Sonra bir daha bir daha derken yamyam bir fare elde ederler. Bu fare artık iyice de semirmiş ve kuvvetlenmiş olur. Sonra bu fareyi geminin içine salarlar, şimdi ortada tebdil kıyafet gezen güçlü kuvvetli bir yamyam fare vardır ve bu fare rahatlıkla diğer farelerin yanına sokulur ve yakaladığını yer. Böylece gemi farelerden temizlenir.

Bir nesli yok etmek için uyguladıkları bu metodu, şimdi içimize eğitilmiş, semirmiş, beyni yıkanmış, yamyam fareler sokularak, bizi de yok etmek için kullanıyorlar. Şimdi aramızdaki bu yamyam farelere dikkat ...

Çevrimdışı omerf

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.527
  • 9.517
  • 2.527
  • 9.517
# 13 Kas 2021 14:34:58
Mısırlılar zekanın beyinde değil kalpte olduğuna inanırlardır. Bu yüzden mumyalama işlemi sırasında beyni atar ama kalbi muhafaza ederlerdi.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.144
  • 53.124
  • 4.144
  • 53.124
# 13 Kas 2021 21:17:05
GÖLGE HESABI İLE YAPILAN EVLER

Mazı Dağı'nın güney yamaçlarında kurulmuş
bir şehirdir Mardin. Ve tepeden bakıldığında evler birbirinin üzerine yığılmış gibi görünür.
Mardin evleri, “Kuzey Suriye tarzı” olarak nitelenen taş yapılardan oluşur. Sarı kalker taşı bölgenin ünlüsü olup evlerin yapımında da bu taş kullanılmıştır.
Kolay işlenen bir taş olması da rahatlıkla kullanılmasını sağlamış ve özellikle de doğal iklimlendirme açısından yazın serin, kışın sıcak olması için evler sıva malzemesi kullanılmadan inşa edilmiştir.
Mezopotamya ovasına açılan kapılar tepenin eğimi üzerinde kuruldukları için en az 2 katlı yapılmışlardır ve hiçbirinin gölgesi birbirinin üzerine düşmeyecek şekilde planlanmıştır.

Çevrimdışı Gefsob

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.021
  • 15.102
  • 2.021
  • 15.102
# 13 Kas 2021 21:52:12
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
GÖLGE HESABI İLE YAPILAN EVLER

Mazı Dağı'nın güney yamaçlarında kurulmuş
bir şehirdir Mardin. Ve tepeden bakıldığında evler birbirinin üzerine yığılmış gibi görünür.
Mardin evleri, “Kuzey Suriye tarzı” olarak nitelenen taş yapılardan oluşur. Sarı kalker taşı bölgenin ünlüsü olup evlerin yapımında da bu taş kullanılmıştır.
Kolay işlenen bir taş olması da rahatlıkla kullanılmasını sağlamış ve özellikle de doğal iklimlendirme açısından yazın serin, kışın sıcak olması için evler sıva malzemesi kullanılmadan inşa edilmiştir.
Mezopotamya ovasına açılan kapılar tepenin eğimi üzerinde kuruldukları için en az 2 katlı yapılmışlardır ve hiçbirinin gölgesi birbirinin üzerine düşmeyecek şekilde planlanmıştır.



Müsadenizle küçük bir ekleme yapayım sayın hocam
Her birinin terası bir önündekine bakacak şekilde konumlandırılir.Böylelikle sosyalleşmeyi sağlayan teraslanmalara sahiptir Mardin evleri

Çevrimiçi ilhami_60

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.202
  • 34.614
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.202
  • 34.614
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 13 Kas 2021 22:45:04
Kral, dondurucu bir kış mevsiminde gecenin soğuğunda nöbet tutan bir muhafıza sordu:

-Üşümüyor musun? Muhafız;

-Ben alışığım kralım dedi.

Kral;
-Olsun sana sıcak tutacak elbise getirmelerini emredeceğim dedi ve gitti.Ancak bir süre sonra emri vermeyi unuttu...

Ertesi gün duvarın yanında muhafızın soğuktan donmuş cesedini gördüler ama muhafız duvara bir şeyler karalamıştı.Duvarda şunlar yazıyordu :

"Kralım, soğuğa alışkındım, fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü!

Türlü vaatlerle, insanları bekleterek bir umuda bağlayarak kesinlikle imtihan etmeyin.Çünkü insan, bekletildikçe değişir. Beklettiğiniz kişi hakkınızda telafisi imkansız olumsuz düşüncelere girer.

Önce umudu öldürürsünüz.

Ardından sevgi, saygı, güven ölür...Dostluk ölür, muhabbet ölür....

Çevrimdışı dark city

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 9.117
  • 58.567
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 9.117
  • 58.567
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 13 Kas 2021 22:52:19
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kral, dondurucu bir kış mevsiminde gecenin soğuğunda nöbet tutan bir muhafıza sordu:

-Üşümüyor musun? Muhafız;

-Ben alışığım kralım dedi.

Kral;
-Olsun sana sıcak tutacak elbise getirmelerini emredeceğim dedi ve gitti.Ancak bir süre sonra emri vermeyi unuttu...

Ertesi gün duvarın yanında muhafızın soğuktan donmuş cesedini gördüler ama muhafız duvara bir şeyler karalamıştı.Duvarda şunlar yazıyordu :

"Kralım, soğuğa alışkındım, fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü!

Türlü vaatlerle, insanları bekleterek bir umuda bağlayarak kesinlikle imtihan etmeyin.Çünkü insan, bekletildikçe değişir. Beklettiğiniz kişi hakkınızda telafisi imkansız olumsuz düşüncelere girer.

Önce umudu öldürürsünüz.

Ardından sevgi, saygı, güven ölür...Dostluk ölür, muhabbet ölür....
Kesinlikle sayın hocam.
Bence değer verdiğimiz birinin bir derdine çare olacağımız gün yarın ise sürpriz yapmayı planlamışsak, bunu o kişiye akşamdan söylemeliyiz.

Çünkü o gece derdini düşünüp üzülmemeli.

Sizin de belirttiğiniz gibi  hiç bir insana yapmayacağımız bir vaatte bulunarak umudunu öldürmemeliyiz.

Çevrimiçi ilhami_60

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.202
  • 34.614
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.202
  • 34.614
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 13 Kas 2021 23:11:19
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kesinlikle sayın hocam.
Bence değer verdiğimiz birinin bir derdine çare olacağımız gün yarın ise sürpriz yapmayı planlamışsak, bunu o kişiye akşamdan söylemeliyiz.

Çünkü o gece derdini düşünüp üzülmemeli.

Sizin de belirttiğiniz gibi  hiç bir insana yapmayacağımız bir vaatte bulunarak umudunu öldürmemeliyiz.
Teşekkür ederim sayın hocam.
Rahmetli annem, bir sokak kedisini yanınıza sevmek için bile çağırırken onun aç olabileceğini düşünün. O sizin yanınıza kendisine yiyecek vereceğinizi sanarak gelir .O yüzden  yanınızda yiyeceğiniz yoksa sevmek için bile olsa yanınıza çağırmayın derdi. O bile bir umutla geliyor yanımıza...

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.144
  • 53.124
  • 4.144
  • 53.124
# 14 Kas 2021 00:16:14
Neyzen Tevfik soğuk bir kış günü aç sefil
ortada kalır. Sığınır bir caminin şadırvanına ve
bekler ki birisi onu görsün ve yardım etsin.
Fakat hava soğuk gelen giden yok.
Çaresiz kalkar yerinden ve perperişan,
kalacağı yere doğru yürümeye başlar.
O dönemin en varlıklı ailelerinden birinin
gencecik oğlu askerden yeni gelmiştir ve
O'nu görür ve halini anlar.
Genç adam o günün en büyük parasını
cebinden çıkartır , takdim edecektir ama
bir sorun vardır. Karşısındaki koskoca
Neyzen Tevfik’tir.
Allah'ın deli ve veli bir kulu..!
Koca Neyzen'in sağı solu belli olmaz ki,
bir bakarsın devlet başkanlarına kafa tutar
bir bakarsın zamanın en zengin adamlarını
yerin dibine sokar.
Delikanlı parayı buruşturup Neyzen'in
ayaklarının dibine doğru hafifçe atar..
Sonra omzuna dokunup;
- “Efendim paranızı düşürmüşsünüz." der.
Neyzen gözleri zaten hasta, zar zor açıyor
göz kapaklarını ve çocuğa bakıyor. Anlıyor
tabii ki inceliği, zerafeti.;
-Ah be çocuk, ah be evladım...
O düşen sizin pırlanta kalbinizdir..
Nezaket, insanlık ne güzel şey...
Demek ki almanın da, vermenin de bir adabı varmış. Almanın değil vermenin zenginlik olduğunu bilenlere ve karşılıksız sevenlere gelsin selâm

Çevrimdışı omerf

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.527
  • 9.517
  • 2.527
  • 9.517
# 14 Kas 2021 11:19:07
1904 yılında Thomas Sullivan adlı tüccar tadımlık miktarda örnek çayı kutuya koymaktansa ince bezlere koyarak müşterilerine göndermeyi daha ucuz bulmuş, müşteriler çayları bu bezler ile demleyince de poşet çayın icadı gerçekleşmiştir.

Çevrimdışı dark city

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 9.117
  • 58.567
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 9.117
  • 58.567
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 14 Kas 2021 21:04:00
Fransa milli takımı 1994 dünya kupasına katılabilmek için avrupa eleme grubunda son iki maçta 1 puan alması yerliyken Bulgaristana yeniliyor, diğer maçı da kaybedince büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor Fransızlar.

Tarih tekerrürden ibarettir misali 1996 da İngiltere de yapılacak Avrupa Futbol şampiyonasına katılmak için yine eleme grubunda son iki maçta 1 puan yetiyor. Ama aynı hüsran yine tekrarlanıyor.

Her inişin bir çıkışı olduğu içindir ki ayni Fransa 1998 Dünya kupasına ev sahipliği yapıp finalde Brezilyayı 3-0 yenip ilk kez dünya kupasını kazanıyor.

Bir başarı daha 2000 Avrupa futbol şampiyonasında finalde İtalya ya 1- 0 kaybecegi maçı son dakikalarda buldugu golle çevirip, uzatmalarda da altın golü atıp şampiyon oluyor.

Eeee 2 hüsrandan sonra ilaç gibi gelmiştir bu zaferler.

Sanırım futbol bu yüzden çok seviliyor.
Ama onun da tadı bahislerle birlikte kaçtı çoktan.

Çevrimdışı omerf

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.527
  • 9.517
  • 2.527
  • 9.517
# 15 Kas 2021 14:58:14
Ekmeğin dilimlenmesi 1927 yılında Otto Rohwedder tarafından icat edilmiştir.

Çevrimdışı Harmoni

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.586
  • 18.194
  • 2.586
  • 18.194
# 15 Kas 2021 17:10:06
Kumsalda yürüyen bir adam, avlanan balıkçıya yaklaştığında kova içerisindeki yakalanmış yengeçleri görür. Kovanın üstü açıktır, kapağı yoktur. Bu durum onu şaşırtır, çünkü yengeçlerin kaçabileceğini düşünür. Balıkçıya sorduğunda "Evet, tek bir yengeç olsaydı, kesinlikle kaçardı. Ancak, pek çok yengeç varsa, biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamayacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar." yanıtını alır. Tek yengeç kapaksız kovadan rahatlıkla çıkabilirken sayı arttıkça kaçış imkansızlaşır. Çünkü birbirlerini yukarı itmek yerine, aşağı çekerek engellerler. Sonunda kimse kazanamaz. Bu durum, Yengeç Sepeti Sendromu'nun çıkış noktasıdır.

Çevrimiçi ilhami_60

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.202
  • 34.614
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.202
  • 34.614
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 16 Kas 2021 11:49:21
ÇANAKKALE NİÇİN GEÇİLEMEDİ?


Çanakkale Savaşında siperlerin gerisinde yaralı askerlerin en çok ihtiyâç duyduğu şey 'Morfin'di.

Doktorlar yaralı askerlere ağrı kesici bulmakta zorlanıyorlardı. Bunun için hazırlanan sağlık çadırının önüne bir masa konulmuşdu.

Sedye ile gelen her yaralı, önce bu masaya yatırılıyor, elinde enjektör olan Doktor ilk muayeneyi yapdıkdan sonra ameliyât edilmesi hâlinde yaşayacağına inândıkları askerlere ağrı kesiciyi yapıyorlardı.!!!
 
Bu masaya yatan her yaralının ağrı kesiciye ihtiyâcı olsa da herkese yetecek kadar ağrı kesici bulunmadığı için Doktorlar hissî karar vermemek adına yaralıların yüzüne bile bakmazlardı.

Sâdece iyileşme şansı yüksek olan yaralılara ağrı kesici yapıyorlardı..
Tam da o esnada doktorun önüne yaralı bir asker getirildi.
Yaralının yaralarına bakan doktor, askerin iyileşemeyeceğini kanaat getirip ona ağrı kesici yapmadı.
.
Askerden "baba, baba.!!" şeklinde iniltiler duyulunca herkesin gözü doktora çevrildi.
Meğerse acılar içinde kıvranan asker doktorun öz oğluydu.
Buna rağmen doktor ağrı kesiciyi oğluna yapmadı. Ve bir kaç saat sonrada oğlu Şehîd oldu.

Doktor, Şehîd olan oğlunun cânsız bedenine sarılarak şöyle dedi:
“Affet oğlum, o senin hakkın değildi”
 
İşte bu topraklar hakkı olmadığı için tek bir ağrı kesiciyi bile oğlundan esirgeyen o güzel insânlar tarâfından Vatân yapılmışdı.

Hiç şüphesiz Çanakkale savaşını kazandığımız târihî anlardan biri de Doktor Tarık Nûsret’in hakkı olmadığı için öz oğluna ağrı kesici yapmadığı o ân ve o asîl davranışta gizli...

Çevrimdışı omerf

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.527
  • 9.517
  • 2.527
  • 9.517
# 16 Kas 2021 12:30:12
Büyük İskender askerlerine eve mektup yazmalarını istemistir.
 Bu mektupları inceleterek casusları tespit ettirmistir.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.144
  • 53.124
  • 4.144
  • 53.124
# 16 Kas 2021 18:14:24
2011 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne değer görülen Karakoç, 88 yaşındaydı.

Karakoç, Cemal Süreya ile üniversiteden bu yana sınıf arkadaşıydılar. 

Malumatfuruş'un aktardığına göre Karakoç'un ünlü şiiri Mona Rosa şöyle ortaya çıkıyor:

Sınıflarında Muazzez Akkaya isminde bir kız var… İki arkadaş da Muazzez Akkaya’ya aşıklar… Sınıfta gün boyu, Muazzez’e duydukları sevgiyi anlatan şiirlerini birbirlerine okuyorlar…

Zamanla iki genç şairin; sınıf arkadaşları Muazzez’e duydukları aşk kızışıyor ve iki genç “kim Muazzez’le çıkacak?..” diye bir iddiaya tutuşuyorlar… İddiaya göre, kaybeden taraf büyük bir bedel ödemeye razı oluyor… Bu bedel, ikisine de bedensel ve fiziksel bir zararı dokunmayacak, ancak ömür boyu üzerlerinde kalacak bir bedel olacak…

İddiayı Cemal Süreyya kazanır ve kızla çıkarsa; Sezai Karakoç’un ismi Sezai Karkoç olarak değişecek… Kızla Sezai Karakoç çıkacak olursa, Cemal Süreyya’nın ismi, Cemal Süreya olarak değişecek… İddiayı Sezai Karakoç kazanıyor… Cemal Süreyya’nın soyadındaki y’lerden biri atılıyor…

Muazzez Hanım, Karakoç’un bir iddia nedeniyle kendisi ile çıktığını öğrenir ve başka sorunlarının da etkisiyle okulu bırakır, memleketine; Yani Sakarya’nın Geyve ilçesine geri döner. Bu durum Karakoç’u o kadar üzer ki Muazzez Hanım’a ithaf ettiği ve en bilinen akrostiş şiirlerden olan “Mona Rosa“yı yazar.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK