Genel Sohbet Günlüğü 2019-2020

Çevrimdışı tülün1

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.203
  • 14.171
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.203
  • 14.171
  • Müdür Yardımcısı
# 24 Haz 2020 10:00:43
Günaydın

Çevrimdışı sevde5

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.377
  • 6.715
  • 2.377
  • 6.715
# 24 Haz 2020 10:11:59
huzurlu bir gün diliyorum

Çevrimdışı i.kemal

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 9.845
  • 57.236
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 9.845
  • 57.236
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2020 10:12:50
Günaydın.Hayırlı günler.

Çevrimdışı aliş70

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.032
  • 57.361
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 11.032
  • 57.361
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 24 Haz 2020 10:19:41
Günaydın arkadaşlar

Çevrimdışı sürgün36

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 797
  • 4.829
  • 797
  • 4.829
# 24 Haz 2020 10:36:11
Günaydın...

Çevrimdışı osmançövüt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 6.785
  • 26.080
  • Müdür Yardımcısı
  • 6.785
  • 26.080
  • Müdür Yardımcısı
# 24 Haz 2020 10:43:22
Hayırlı günler arkadaşlar.

Çevrimdışı dilek0127

  • Uzman Üye
  • *****
  • 6.148
  • 34.920
  • 6.148
  • 34.920
# 24 Haz 2020 10:53:14
Günaydın

Çevrimdışı soner_tansel

  • B Grubu
  • 436
  • 720
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 436
  • 720
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2020 11:27:48
günaydın değerli öğretmenlerim,gününüz bereketli ve güzel geçsin inşallah ....

Çevrimdışı BGE

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 747
  • 604
  • 747
  • 604
# 24 Haz 2020 11:32:22
selam inegölden tüm öğretmenlere

Çevrimdışı colkwet

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 1.260
  • 461
  • 1.260
  • 461
# 24 Haz 2020 11:43:51
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hocam ebadan oldugunu biliyorum ama sayfada ilgili linki goremiyorum.

Çevrimdışı abt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.732
  • 45.527
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 7.732
  • 45.527
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2020 12:28:07
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Günaydın
Günaydın öğretmenim.
Davetsiz misafir alır mısınız.

Çevrimdışı dilek0127

  • Uzman Üye
  • *****
  • 6.148
  • 34.920
  • 6.148
  • 34.920
# 24 Haz 2020 12:36:27
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Günaydın öğretmenim.
Davetsiz misafir alır mısınız.
Başımın üstünde yeriniz var.😊

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 413
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 413
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2020 13:46:12
🚎🚗🚑🚓🚎🚗🚑🚓🚎🚗🚑🚎🚗🚑🚓🚎🚗
         YARALIYA YARDIM EDEYİM DERKEN
                                 (Anekdot)
🚎🚗🚑🚓🚎🚗🚑🚓🚎🚗🚑🚎🚗🚑🚓🚎🚗
İstanbul'dan Murat B. Anlatıyor:

Hayli bir zaman oldu başımdan bu hatıra geçeli… İstanbul’da nüfusun bu kadar kalabalık olmadığı yıllardı. Zannediyorum, Bakırköy istikametinden geliyordum. E-5 yoluna çıkan kavşakta, telaşlı bir kalabalık gördüm. Galiba trafik kazası olmalıydı. Yolum mecburen oradan geçtiği için, olay yerinde durup baktım. Sanki benim orada durmamı bekliyorlarmış. Hemen önümü çeviren birkaç kişi yalvarırcasına ısrar etti:

“Kardeşim, bu adama bir minibüs çarpıp kaçtı. Henüz ölmedi, yaşıyor... Ne olur şu adamcağızı hastaneye yetiştiriver!”

Seve seve yapabileceğim bir istekti ama çekindiğim bir şey vardı. Bu adam ya yolda ölürse, o zaman ben kendimi nasıl kurtarırım ve kaza ile ilgim olmadığını nasıl ispat ederdim?  Endişemi orada bulunanlara de söyledim. İki kişi kendilerinden gayet emin bir hâlde cevap verdiler:

-Korkma. Eğer bir aksi durum olursa, biz sana şahitlik etmeye hazırız. Sen bir an önce adamı hastaneye yetiştir!

O iki kişinin adlarını ve iletişim bilgilerini alelacele yazıp yaralıyı otomobilime koymalarına müsaade ettim. Siz de gelin dedim ama her biri bir bahane söyledi. Artık iş başa düşmüştü. Dörtlü lambalarımı yakıp süratle hastanenin acil servisinden içeri girdim. Çok şükür yaralı adam henüz ölmemişti. Ama komalık hâldeydi.

Acil servisteki doktorlara durumu anlatıp yaralıyı teslim ettim ama benim oradan ayrılmama müsaade etmediler. Korktuğum yavaş yavaş başıma geliyordu işte;

-Bir dakika beyefendi! Getirdin gidiyorsun ama bu kazayı senin işlemediğini biz nereden bilelim, değil mi?

Hastane polisi de olaya derhal el koymuş ve durum kesinlik kazanana kadar, benim orada kalmamı tembih etmişti.

Hemen, isim ve iletişim bilgilerini iki şahıstan bahsettim... “Bu kişiler şahit. Bir minibüs çarpıp kaçmış. Ben yoldan geçerken yardım için aldım adamı” dedim... O yıllarda kamera kayıtları filan yoktu…

Bu esnada adamcağızın vefat ettiğini söylediler. Kurtaramamışlardı... Şimdi ayıkla pirincin taşını!..

Hatta korktuğum bir başka durum da otomobilimin ön tamponunu o sabah bir yere çarpmıştım. Önünde eğiklik vardı. Tam beni şüpheli duruma düşürecek şekildeydi tampon...

Neyse, polis o iki kişiyle alakalı telefonları çevirip isim ve meslekleri yazılı şahısları sordu. Heyhat ki, o telefonlarda o isimlerde kişiler yoktu... Demek beni o an ikna etmek için uydurma isim ve adres vermişlerdi. Bu defa bir de yalancı durumuna düşmüştüm.

Otomobilime bindirdikleri ve hastaneye yetiştirdiğim yaralı ölmüştü!.. Şahidim yoktu. Arabam trafik kazası yaptığımı gösteriyordu. Şahit iki kişi dediğim isimler sahte çıkmıştı. Dolayısıyla yalancı durumuna düşmüştüm. Kılık kıyafetime ve o günkü hâlime bakıldığında kim görse benden şüphelenirdi.

Peki ben ne yapacaktım Allah’ım?

Polisle birlikte hastanenin polis bürosuna gidip hakkımda yapılacak kanuni işlemleri beklemeye başladım. Yapılacak bir şey vardı. Yüce Allaha yalvarıp dua etmek.

Polis memurunun yanında beklerken içimden bildiğim bütün duaları okuyup din büyüklemizin hürmetine bir kurtuluş yolu vermesi için Rabbime yalvarmaya başladım. Utanmasam orada oturup hüngür hüngür ağlayacaktım. Ama belki ağlamam bile aleyhime olacaktı. Çünkü suçlu olanın ağlaması pişmanlık duyması veya başına gelecekleri düşünmesi açısından önemli bir beden dili veya ruh hâli sayılabilirdi.

Vakit bir hayli ilerlemişti. Polisten izin isteyip eve telefon ettim. Ama ne hâlde olduğumu bildirmedim. Sadece “beni merak etmeyin bir işim çıktı belki bu gece gelmeyebilirim” diye kısa bir bilgi verip telefonu kapattım. Acaba o gece veya ondan sonraki gece evime gidebilecek miydim?

Polis, benim mahzun hâlime bakıp acıyor ama kanunen elinden bir şey gelmiyordu.

“Kardeşim” dedi: “Biliyorum belki haklısınız ama o adama minibüsün çarpıp kaçtığını ispat etmediğiniz müddetçe biz bir şey yapamaz ve seni muhatap kabul ederiz. Veya şahit bulmanız lâzım.”

Polis doğru söylüyordu. Ama ben bu istediklerini yerine getirebilmekten acizdim... Bir sandalyeye oturup, tekrar başladım duaya... İçin için ağladım... O andaki ruhi durumumu kelimelerle anlatmam imkânsız...

Aradan biraz zaman geçmişti. Kalbime bir incelik geldiğini hissediyordum. Polise dedim ki birden:

-Ne olur, doktor beyle görüşelim de yaralının yanma gidelim. Belki ölmemiştir. İçime doğdu birden...

Polis, bu isteğimi, zannediyorum beni kırmamak için yerine getirdi. Doktora gidip hâlimi anlattım.

O yıllarda şimdiki gibi hastaneler arı kovanı gibi kaynamıyordu… Doktor da, vicdan sahibiydi iyilik ettim diyen birine böyle davranmamak için kabul etti. Morg görevlisi, doktor, polis vb. birlikte gittik morga... Henüz işlemler yapılmadığı için kefenlenmemişti bile. Üzerindeki örtüyü kaldırdıklarında adam boylu boyunca kan revan içinde yatıyordu...

“Gördün işte ölmüş” dediler.

Boynu bükük geri döndük... Galiba, resmî tutanaklar hazırlanıyordu. Benim oraya gelişim ve anlattıklarım tek taraflı olduğu için yetersizdi.

Bu arada, içimden, sanki adamın ölmediği hissi, beynime hücum ediyordu... Tekrar yalvardım...

“Ne olur bir daha bakalım” dedim ağlarcasına yalvararak... Doktor, “Galiba bu adam, aklını oynattı?” gibilerden baktı suratıma. Ama sağ olsun yine isteğimi kırmadılar. Tekrar morga gidip baktık. Yaralı yine cansız yatıyordu... Artık benim de ümidim kesilmişti... Hatta doktor da polis de kesin bir dille ifade ettiler:

“Gördün işte... Adam ölmüş. Ondan ümidini kes artık!”

Zaten ben ümidimi çoktan kesmiştim ama dua edip Allaha sığındıkça, evliyaların hürmetine diye yalvardıkça, o adamın ölmediği hissi doğuyordu içime... İçime o his doğunca da, gidip bakmak ihtiyacı duyuyordum...

İnanın üçüncü defa yine o hisle dolup taştım... Bu defa polise ve doktora diyecek yüzüm de yoktu... Ama kendime hâkim olamadım... Yalvardım tekrar...

“Efendim, inanın içimde hep bu his var... Ben iyilik yapmaktan başka bir bilgisi olmayan kimseyim. Söz veriyorum. Eğer bu defa da ölmüş olarak görürsek, bir daha bu istekte bulunmayacağım, söz veriyorum” dedim... Ama doktor, kabul etmedi teklifimi... Bu defa polis memuru, rica etti doktora:

“Hocam bu kimse bu adama çarpmış olsa bu derece yalvarmaz efendim. Bu da son isteği... Eğer müsaade ederseniz sözünü yerine getirelim de içinde ukde kalmasın!” dedi...

Yine gittik morga... Doktor usulen geldiği için geriden bakıyordu... Polis, cesedin yüzünü açtı... Ben ağzım açık, gözlerim yuvalarından fırlayacak gibiydim. O anda bir kıpırdama oldu... Gözlerini, derin bir inilti ile araladı... Ölmemişti adam... Doktor, bu hâli görünce koşar adım geldi...  Polis, adama hemen sordu:

“Sana kim çarptı beyefendi? Hatırlıyor musun?”

Adam, gayet anlaşılır şekilde:

“Bana bir minibüs çarptı ve kaçtı” dedi... Dedi ama sanki bu sözü söylemek için canlanmıştı... Sözünü tamamlayıp tekrar sedyede hareketsiz kaldı...

Ölmüştü işte... Yani tekrar ölmüştü...

Polis doktorun da huzurunda, işittiği bu sözü zapta geçirdi ve beni serbest bıraktılar...

Yeminle söylüyorum bu olayı bizzat yaşadım... Yüce Allah, evliyası hürmetine kendisinden yardım isteyen bir zavallı kulunu kurtarmak için neler yapmaya kadir değil ki?
🚎🚗🚑🚓🚎🚗🚑🚓🚎🚗🚑🚎🚗🚑🚓🚎🚗

Çevrimdışı akşamgüneşi

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 145
  • 927
  • 145
  • 927
# 24 Haz 2020 19:36:09
Hayırlı akşamlar

Çevrimiçi fikret6363

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.629
  • 13.039
  • 3.629
  • 13.039
# 24 Haz 2020 19:44:25
Hayırlı akşamlar

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK