Hiç Yazılmayan Hasret Mektubum

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.941
  • 47.505
  • 2.941
  • 47.505
# 22 Mar 2016 16:49:03


Sıradaki Ezan Sevip De Kavuşamayanlar İçin Gelsin!
sevdiğini alamayan bütün müezzinlere...

bir trapezin durması gibi suya
içime çok yüksek bir yerden atlar mısın leyla
başın kaşın yarılsa diplerime çarparak
kanın karışsa suyuma
yerin bütün kanunlarına kusarak
ben sana bulanayım sen bana...

kapımı çalmanı istiyorum leyla
o kadar evde yokum ki anlatamam
insan insana aşık olmaz güzelim
insan insanın yanında bile durmaz
bak hala görmedin mi yoksa mecnunu
sen sanıp çölün öpmedi mi kumunu
şundandır her dem kalbe yayılan sızı
neyi sevdiysek dolandı kanatarak
dikenli bir tel olup seven her tarafımızı
elbet her fani gibi ben de bir faniyim
sen de bir fanisin leyla jiletin varsa göstereyim

yine de kapımı çalmanı istiyorum leyla
evde yokum evim yok dışardayız cümbür cemaat
seni de istemiyorum beni de bu başka
öyle bir yol ki nasıl güzel nasıl dar
benim de bu dünyada ödünç bir kapım var
olmuyor tutamıyorum kendimi leyla
kapımı çalmanı istiyorum hepsi bu kadar..
                                              Alper Gencer

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.941
  • 47.505
  • 2.941
  • 47.505
# 23 Mar 2016 14:07:54
Özlemekten yorulmuşum, kapında durdur beni

Ucu sana dek ulaşan bir zincire vur beni

Beni çöllerden sorma, ki sonra Mecnun yerinir

Aşksızlıktan taş kesilmiş şehirlere sor beni

Karanlık yerlerimi bir bir soyundum asfaltlara

Şimdi yüreğim üşüyor, giyindir ey nur beni

Ben Leyla’ma gidiyorum, çekil önümden Leyla

Gayrı, cennet olsan durmam, bak çağırıyor beni

Toprağımın gözlerinden çöllerin yanağına

Süzülen bir damlayım yar, kabul buyur beni

Hangi denize attımsa tutuştu saçlarından

Bir kez bak, yoksa bu yürek yarı yolda kor beni
                                         Mustafa İslamoğlu

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.941
  • 47.505
  • 2.941
  • 47.505
# 24 Mar 2016 16:37:27
Kalbine Giden Yollarıma; hep barikatlar kurmuştu hayat..
En Güzel Girizgahların ardına sığınıp.. Söylediğim Cümleler içinde Kayboldu Umutlar..
Ordamısın..
Duyuyormusun beni..
Havalar Soğuk... Bulutlar Yağmur yüklü...
Kent Üşüyor Sensiz Kaldığımdan beri..
İç Çekişlerimi..Dinle desem.. Sana Dair..
Ordamısın? ?
Duyuyormusun beni...

Benim Olsaydın.. Tüm Şiirlerim Adınla Başlar.. Adınla Biterdi...
Kalsaydın Bende.. Bir Ömür Gözlerinin En derininde Ruh'una Sarılır Düşler ülkesine Giderdik..
Ama..
Bir İhanet ertesine Rastlamıştı Hayata yeniden Başlamam...
Acı notalar eşlik etmişti; Zehirli Gülümsemeler..

İçimde Bir ''Ben'' saklıyorum Kimselerin Bilmediği.. Onun İçinde de Bir ''Sen'' Senin Bile Bilmediğin...
Derûni Bir Düş işte.. İçinde Kendimin Kaybolduğu.

Makberin Gölgesi Düşmüş Üzerime..
Ne yana Dönsem yokluğun Mührü..
bilinmez bir Sevdaya Düççar Olduğumdan beri..
Seni beklerim.. Ayazda kalmış Bi Çareler gibi...

Hayatın Son demi.. Araf nere.. Mahşer Nere.. unutma Kadim yar.... Her şey Kalp'te.

Şunu Bil ki..
Kalemin ucundan damlayan her mürekkep zerresi..
Seni İşledikçe Kağıtlara..Sonsuzluğa açılan bir Pencereden Gök yüzüne Savrulacaksın Sevgili...
                                    İbrahim İnecik

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
# 24 Mar 2016 17:13:44
Bu sevgiliye hasret mektubudur...

Bir sevda yangınısın içim de huzura kavuşamayan ruhlar misali çırpınır bi çare yüreğim sensiz...

Artık sensiz geçen gecelerimi saymamın bir anlamı olmalı diye düşündüm bu gece , gökyüzünden bir yıldız çaldım sessizce ve o yıldızları bir kavanoz da biriktirmeye başladım.Seni ilk gördüğüm anda yıldız yağmuruna tutulacaksın anlaşılan.Rüzgarın taradığı saçlarından serpeceğim yıldızları fakat gözlerinin ışıltısının yanın da sönük kalacaklar.
Gündüzlerimin de bir anlamı olmalı değil mi? Sensiz ama anlamlı ? Ne kadar da anlamsız cümle oysa ki...
Sensizliğin tek anlamı hasret acısı , yürek sancısı....
Güne her başladığım da uzaklarda ki yarenim güneşi nasıl selamladı diye düşünüyorum , acaba bana da o selamdan gönderiyor mu diye ?
Attığı her adım da bir Besmele gibi adımı anıyormu acaba ? İçtiğin okyanus kokan sular da suretimi görebiliyor musun? Yada buğday başaklarının kokusunu içine çektiğin ekmekte...Uzanıp da yatağına , kapadığın da gözlerini bir resim çizebiliyor musun karanlıkta? Ben ve Sen ....
Aynı tuale sığamıyor muyuz yoksa? Hain ressamın fırçaların da biz yok muyuz?

Sensizliğimin acısını anlattığım mor menekşe bile boynu bükük dinlemekte beni... Bir düşünsene beni ne haldeyim sensizliğin girdabın da....
Bir telefon kadar yakınsın bana , duyuyorum sesini , nefesini ama uzatamıyorum ellerimi dokunamıyorum saçlarına....Bu nasıl bir sancıdır biliyor musun sevgili...
Uçan bir serçenin kanadına bırakıyorum selamımı , bulutların ihtişamın da gönderiyorum sana olan özlemimi, bazen yağan yağmur da bazen yağmur sonrası ansızın çıkıp kaybolan gökkuşağın da gönderiyorum sana olan sevgimi...Yakalayabiliyor musun?

Seni seviyorum güzel gözlü sevgili... Tarifi imkansız olan bir sevda ile ,aşk ile, özlem ile...Her günüm de sen olan bir dünya ile....
Sorma bana sakın neden bu kadar seviyorsun diye... Anlatılabilseydi anlatmaz mıydı iki cihan şairleri...
Aşkım diye başlayan her mısrada seni buluyor bu gözlerim ve her akıp giden zaman sadece sana akıyor...Aktıkça zaman sensizliği yüzüme bir tokat gibi vuruyor...

Nasıl özlemişim seni biliyor musun?
Yağmurun ardında ki toprak kokusu misali... Ya da çağlayan ırmaklarında ki sevda köpükleri gibi... Bir bebeğin Annesine olan özlem gibi...
Niye bu kadar çok özlediğimi sakın sorma sevgili...Tarifi olsa Mecnun anlatmaz mıydı kavurucu çöller de Leylasına yanarken...

Bir hasret sancısı başlar gün geceye kavuşurken..Çünkü sensizliğimden bir gün daha alıp giderken yine sensiz başlayacağım bir günün doğum sancısını çektirir bu zavallı yüreğime.

Acın sonsuz olduğun da , yüreğini çıkarıp atmak istediğin de , dilin de bir dua , gözün de bir damla yaş gibi ve belki de zamansız yağan nisan yağmurları misali ben hep yanın da olacağım... Sen de her zaman benim yanımda mısn sevgili...

Hasretin ateşini, özlemin derdini, sevginin değerini bu kelimeler kifeyetsiz bırakıyor da olsa bu benim sana uzaklardan bir sedamdır...

Seni Seviyorum Güzel Gözlüm

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.941
  • 47.505
  • 2.941
  • 47.505
# 25 Mar 2016 13:50:27
*

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
# 25 Mar 2016 14:08:43
Güzelim, güzel sıfatına en çok gidenim.
Sana yazmak bir mum yakıp ona bakmak gibi.
Kısık ateşinle dev bir ilimle yükseliyor aklımda yüzün.
Yeşil ve keder yüklü bir gemi olup su alıyor, öpsem de huzura kapatsam dediğim helal gözlerin.
Naciyem, aynı yastığa baş koymamıza günler kaldı sadece.
Gözlerimi kapatınca, sadece o yeşil ve pervasızca yüreğimi kucaklayan gözlerini görüyorum, yaralarıma değiyor o gizli karasıyla, değiyor canımdan herbir parçaya.
Kendimi böyle böyle iyi ediyorum.
Tutup kendine çekiyor yorgun yalnızlığımı saçların. Yasemin kokusuyla sevaba sokuyor aklımı.
Bir tebessümüne değip gönlümden 'ah' diye geçiyor hasret.
Bağrına basıyor yorgun başımı içinde kendimi uyuttuğum helal yüreğin.
Naciyem, aynı mumun ışığında geceye gülümseyecek yakında yüreklerimiz.
Hiçbir yeri olmayacak evimizde zehre bulanmış dokunaklı kederin.

Çevrimdışı sanalizasyon

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.264
  • 17.221
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.264
  • 17.221
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 25 Mar 2016 14:11:09
Sen, belki de bu mektubu aslında sana yazdığımı hiç bilmeden okuyacaksın.

Ben, senin bunu okurken parmağınla yanağına dokunduğunu, gözlerini hafifçe kıstığını, saçlarını kulağının ardına attığını görmeyeceğim.

Elimin uzanamadığı yerlere kelimelerimle sokulmaya çalışmamın, kırılgan harflerden kurulmuş görünmez bir köprüden sana doğru yürürken düşmekten böylesine korkmamın, sana tek bir bakışla anlatabileceğime inandığım ve birçoğunun belki bir ismi bile olmayan birçok duygunun her birine isimler bulmaya uğraşmamın beni nasıl yaralayıp yorduğunu bilmeyeceksin.

İlerde bir gün bana çok karmaşık ve anlaşılmaz gözükecek olsalar da, şu anda bana, kendime saplamak için elimde tuttuğum solgun bir bıçak gibi sade ve içmeye hazırlandığım zehirli bir su gibi berrak gözüken duygularımın, keskin ve yakıcı tadını, onların üstünü örten sözcüklerin altından çıkarıp çıkarmamakta duyduğum kararsızlığı da herhalde sana hiç anlatamayacağım.

Halbuki bütün korkunçluğu sadeliğinde gizli olan duygularım o kadar açık ki.

Yorulduğumda, bıktığımda, yenilginin tam kıyısında durduğumu hissettiğimde, beni sadece bana dokunarak iyileştirebileceğini biliyorum.

Değmeden, hatta bazen seni görmeden, hissettiğim bedeninin o yumuşak sıcaklığını istiyorum.

Yalnızım.

Kendimi yalnız hissediyorum ki bu yalnızlıktan da kötü.

Benim yalnızlığımı ve kendimi yalnız hissetmemin yalnızlıktan da kötü olduğunu anlayacak senden başka kimsem yok.

Ve sen de yoksun.

Belki de hiç olmayacaksın.

Sözcüklerden oluşturmaya uğraştığım bir köprüden sana ulaşmaya çalışacağım.

Ve biliyor musun, sen bütün bunları okurken, ben yazdıklarımı şakacı gülüşlerimle reddedeceğim.

Beni bir gün görürsen, gördüğünün bu satırları sana yazan adam olduğuna inanmayacaksın.

Duyduğum aşkı, özlemi ve bunları duymaktan duyduğum korkuyu güvenli bir duruşun ardına saklayacağım.

Yüzümde satırlarımdan bir iz aradığında, onlar orada olmayacak.

Sana nasıl yalvardığımı hiç işitmeyeceksin, sıradan bir ‘‘Nasılsın’’ sözcüğü saklayacak o yalvarışı.

Ama bütün bunlar, bu sahte kibir, bu şakacı gülüş, bu sıradan ‘‘Nasılsın’’ sözü, bu güvenli duruş, içimdeki sesi dindirmeyecek.

Bütün bunlara hiç aldırmadan bana sarılmanı bekleyeceğim, bazen benden babandan korktuğun gibi korktuğunu, bazen beni çocuğunu okşar gibi okşadığını görmek isteyeceğim.

Aralarında dolaştığım kalabalıklar içinde benim yalnızlığımı gören ve kendimi yalnız hissetmemin yalnızlıktan da kötü olduğunu sezen bir tek sen varsın.

O kadar sade ki duygularım.

Kırılgan bir köprüden sana doğru yürüyorum.

Sana ulaşamazsam, sesim ve kelimelerim sana değmezse ve sen bana bir daha dokunmazsan, işte o zaman, korkarım sonsuz ve sensiz bir boşluğa yapayalnız düşeceğim.

Beni tut, beni her şeye rağmen tut.

Çevrimdışı sergüzeşt

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 326
  • 4.376
  • 326
  • 4.376
# 28 Mar 2016 11:31:19
gözyaşıyla yazmak düştü kalbime acıları
susmaksa dilime
ateşse ruhuma...
bu saatten sonra yoluma ne mutluluk ne de huzur çıkar
istediğim çok muydu yada beklediğim...
ya da yaşamak  zorunda kaldıkları mı ben mi seçtim...
yol öyle bir yere çıktı ki ...
hayat saçlarıma dokunup yüzüme çizmeye başlarken acıları bir bir söyle sevgili bir aşk kaç ölümden yapılır? kaç gün daha ölmek gerekir sevgiyi bulmak için?

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.941
  • 47.505
  • 2.941
  • 47.505
# 31 Mar 2016 13:28:23
.

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
# 31 Mar 2016 13:45:33
İNANIN Kİ YOK SONRASI...

Su akar, yolunu bulur. Heybetli bir söylence zannımca. Ne var ki bunda şimdi, değil mi?

Dokunuşu nüktedan ılık bir kış günü, sözüm ona ve rağbet görmediğim tescillendi neredeyse. Neden, derseniz… İnanın ki lafını etmeye değmez.

Göstermelik bir mutluluk mademki bahşedilen, hiç lafı dolandırmaya yok niyetim. Bir varmışım da yoksun kılındığımın ertesinde illa ki gölgelenecek şu münafık ve sancılı gündönümü. İşin aslı, zaman evrildikçe ve ben sırtımı yasladıkça kadere ki aramız pek iyi değil son zamanlarda. Önce terk ettim sonrasında terk edilmiş kadar hicap yüklü bir ayrılığa tekrardan göz kırptım. Aymaz bir gölge iken, kavuran şu kış güneşi ben de sağaltmaktayım gün yüzüne çıkmamış düş kırıklarımı.

Neye niyet, neye kısmet… Aşk’a dokunmaksa yüreğin tecellisi, aniden nükseden nefret kıvılcımları ile ayrı düşüyorum beynamaz kırılganlığıma nazire eden o sıdkı sıyrılmış yıldız tozlarına bandığım soluk tenimi.

Gün nasıl da heybetli, Tanrı kadar da görkemli hayatın mizacı. Bir öyle bir böyle yuvarlanıp gidiyoruz. Sahi, sen ne zaman bozdurdun altın duyumlarını? Bana gelince, sitem yüklüyüm hanidir soluklandığım o durgun gölün tam da bitiminde. İşin aslı ne göl var ne de sırtımı yaslayacağım haşmetli bir dağ. Ah, benim akılsız başım. Gittin gideli, diyeceğim kimse de olmadığına göre neyin ya da kimin yasını tutuyorsam artık. Mazoşist bir bildirge mademki aşkın izdüşümü bir yandan büyütüyorum acılarımı. Kırık bir tarakla sağaltıyorum kırık acı diplerimi. Seviyorum hem de nasıl. Kimi mi? En çok da kendimi. Sanırım fazla barışık değilim evrenle: Kaydım kuytum da yok madem, sicilimi taratıyorum o esrikli dökümlere girip ismimi, donatıyorum ekranı, tezahürü kısık bir gülümsemeye denk gelirken. Davul bile dengi dengine. Eh, kaç tuşu kırılmış ve akordu bozuk bir piyanoyken elimin altındaki, hangi şarkıyı çalsam de kovulsam dokuz köyden. Varlığımı idame ettirmek adına tüm beyanatım.

Akla zarar doğrusu. Gümbürtüye gitti koca bir ömür. Hacizli bir sağanak kadar ahkâm kesen ne olabilir ki? Söyleyeyim, külyutmaz düşlerimin kurtarıcısı Tanrı iken rast geldiğim tüm duraklarında şu ahir ömrün, haybeden tüketmeye ve türetmeye devam ediyorum isli ve sancılı zamanı.

Sorumsuz bir sorun ki sorunlu bir sorumsuzluk kadar kifayetsiz ve sakıncalı döşemesine ne yığıyorsam.

Tedarik ettiğim küfe küfe gözyaşıma hürmeten fazlasıyla yoksun kılındığım neşe ve her nasılsa gideceğim istikameti bilmesem de kesilmişken biletim. Boş bir bavula doldurmuşken kırpık yarınları, boyutsuz tecellisine rast geldiğim anlamsız nakaratlarla donatılmış yeryüzü. Gök kubbede asılı kalmaktansa bir mefta kimliğinde, varsın gölgemi kaybedeyim tevafuk bildiğim o dönemeçte.

Anlık istişarelerin soluksuz teferruatlarında, tıkanılmışlığımın hezeyanına yüklediğim öfke kadar hiçim hatta hiçlikten de öte.

Ötesiz dünyaların ikrarını soluklandığım gömülü aşkların hangi tınısına rast geldimse, işte o soyut ve hicap yüklü yalıtılmışlıkların nezdinde varlıksız bir nota kadar isyankârım. Gamlı bir rotanın izdüşümünde, densiz dünlerimin belalı mazisini yâd ettiğim düş ötesi bastırılmışlığımın anlık arsızlığına rast gelip gerisin geri kaçmaya mecbur bırakıldığım o izdüşümün revnak kayıtsızlığında devrik bir mizacın gölgelenmiş kim bilir hangi makamıyım da yüz sürdüğüm, iz bildiğim yetilerimin yoksunluğunda yoklukla imtihanıma bile şükreden bir garip kadar asılsız ve yalansızım.

Yitip giden çocukluğum kadar mecazi bir öngörü olabilir mi dünden arda kalan ama her nasılsa andan uzak yine de yarına devrettiğim ikballerimin reçetesinde gönlümü doyuran bir safsata yeri geldi mi duymaktan imtina ettiğim bir tantananın tam da merkezinde meşk ettiğim…

Ağlak bir yüz ve yeri geldi mi çığırtkan sevinçlerini gönülden yükselen gama tezat, hanidir piyanonun tuşlarının telaffuz ettiği gam resitaline nazire eden çığırtkan bir yalnızlığın beyanatında anlamsız bir çığlık, dünden uzak yine de erişemeyeceğim bir rakımda olmasını ısrarla inkâr ettiğim… Aşk gibi kutsanmış iken yürek kadar soğutulmuş belki de kışa nispeten daha sıcak bir döngüde ısınmaya kani olacağı yüreğin.

Bana ait zamansız yok oluşların, evrene ait göreceli hüzün duraklarının ihlal edildiği bir rotada aralıksız sürüp giden nöbetim. İnkâr edemeyeceğim bir boyutta nükseden safran sarısı o beynamaz düşlerim hanidir yok saydığım hanidir yok sayıldığım yine de niyazıma sığdırdığım ve eksiltmeden anlam yüklediğim dermansızlığım.

Aniden çakan şimşekte yoksun bırakıldığım kimliğimden nasıl ayrı düştüysem yine aniden intikal eden o üşengeç bir düşüngecin tecellisinde can bulan teskin edici bir yoksunluk kadar nüktedan, hanidir sakındığım hanidir sakladığım hanidir ikame ettiğim bir benliğin çatı arası yalnızlığı…

Kimsesizliğim mi kimlik kaygımın rötuşunda beyan ettiğim kayıp yarım mı… Hali hazırda varsıl bir gölgeye tekabül eden iç sesim kadar izafi mi yoksa ayrı düştüğüm yine de ayrıştıramadığım ne çok çekince an’ı kıymete bindiren ansız bir gösterge belki de.

Düşünmeyi becerdiğim sürece varım.

Varlığımı idame ettirdikçe tescilliyorum zihnimin kıvrımlarını.

Hissetmekten yoksun olmamak belki de en büyük yoksunluğum.

İnkârsız günler haddinden fazla bir yalıtılmışlık ile tahakküm yüklü karanlığını sırtlarken köşe bucak, kapıp koyuverdiğim anlık dokunuşlar kadar mecalsiz bir istemle yansıyorum, yansıtıyorum ve kırılıyorum. Kırgın çiçeklerin sıkılgan ritüelinde, bıkkın ve yorgun edimlerle hayat bulan tutarsızlığını yordarken hayat dökümü menkıbelerin, gönül gözümün gördüğüne kâiniyim bir o kadar teferruat yüklü eylemlere yüklediğim anlamlara toz konduramazken, itilmişliğin bitiminde tütsülüyorum arsız ve ansız düş kırıklarımı.

Mizacı yitik bir şehre denk gelmiş o sessiz kalabalığın hangi sırasına denk düşüyorum da görmez gözlerin indinde bir kıvılcıma delaletim…

Sıra dışılığın sıradanlığında verdiğim kayıplara söz geçirememiş iken ayracında hayatların kestirmeden vardığım hangi sokak kim bilir kaybolmak adına tescilli bir ikametgâha dahi haiz olamadığım.

Süzen bakışlar hicaz yüklü, sanrılar konfeti misali hele ki çalıntı rüyalarımın bekçisi melekler bile yorgun ve bıkkınken ne yapsam da uyanık tutsam çocuk yanımı. Bariz olan şu ki, hiç mi hiç niyetim yok öyle şatafatlı bir hayatı yudumlamaya. Kırıklarımla ve devingen o sakil kimliğime sığdırdığım kifayetsiz göstergesini hayat teleskopunu da ekledim mi, yana yakıla büyüyorum bir o kadar gözümde büyüttüğüm yalnızlığımın dolambaçlı hüzün ve rehavetine katık yaptığım gönül yorgunluğumu da dâhil ettim mi, yok benden iyisi.

Bezgin bir düş sakiniyim altı üstü.

Ansızın bastıran ahmakıslatanın en sevdiği ahmağım hatta.

Aşka ayarlı frekansı şu gök kubbenin mademki tescilli bir aymazlıkla hasreti yudumluyor, sorun değil, bir ömür beklerim. Gerçi giden gittiğiyle kalıyor ama… İnanın ki sonrası yok. An itibariyle büyütüyorum hayal kırıklıklarımı hatta kırpıyorum uçlarını olur da tescilli ve günü birlik bir sevinç yumağına denk düşerim diye.

Çevrimdışı sergüzeşt

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 326
  • 4.376
  • 326
  • 4.376
# 05 Nis 2016 10:41:00
gözlerin vardı boncuk gibi içinde kendimi bulduğum bana baktığımda sonsuz huzuru ve aşkı veren. bundandı uzun süre bakamayışım... dayanamayışım... şimdi nerdesin hangi ellerde kimlere gülüyorsun gözlerinle... kimlerle mutlusun...
içinde biryerlerde kanıyor mu benim gibi, her gülüşün yavan kalıyormu...
ait olamamak nedir bilir misin sevgili.. sensiz her yerde eğreti duruyorum... oraya ait olmayan... asla olmayacak olan... arayıp duruyorum seni her halini... bir kapı açılsa sen çıksan yine gülümseyerek gelsen bana, yada koridorun köşesinden çıkıveren karşıma.. yeterki olsam yanında izlesem seni sadece bu bile yeterdi...
oysa sevgili...

Çevrimdışı birgün birçicek

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 310
  • 4.570
  • 310
  • 4.570
# 06 Nis 2016 10:59:12
alışma bana,ne yapacağım belli olmaz...
bugün varım , yarın belki yok olurum.
dokunma bana, kapanmamış yaralarla doluyum.
canımı acıtma, bir yara da sen açma...
sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun,tutuşursun.
isteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum.
çözmeye çalışma sakın,seninle karışır iyice kördüğüm olurum.
anlama beni, ben kendimi bilirim, ben böyle mutluyum.
aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum.
güveniyorsan kendine,inandır aşkın varlığına.
sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki
vazgeçemezsin tutkun olurum
yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni.
tüm tutkularım ve gücümün arkasında
hala minik bir çocuğum....
büyütemezsen;  kaybolurum....!
'''

Çevrimdışı hazer

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.860
  • 12.319
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.860
  • 12.319
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 06 Nis 2016 11:15:34
Keşke beni tanısan
Bendeki seni görsen
Görsen de seni senden; kendimden nasıl sevdiğimi bilsen

ama yok öyle kalsın

Görsen ben deki seni
Tanımazsın kendini

Çevrimdışı razor065

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.129
  • 1.252
  • 1.129
  • 1.252
# 07 Nis 2016 01:41:15
demlikte çay,
sessizliğin uğultusunda faili belirsiz zamirler demlenir.
sanayide bir köşeye atılmış;
ümidin kesildiği hurda bir araç gibi şimdi hayat;
pas ve ustalıkla demleniyor gidişler; inmiş lastiklerinde.
oysa, muhabbet sokağı numara 90
haberin olsa da sobayı yaksan
ıslakken tüm sokaklar telaşlı kaçışlarla;
saçaklara sığınır tüm ıssız kışlar,
kederse default



bu değerli eserimi eğitimhanenin birbirinden yetenekli şiir severlerine hediye ediyorum, arabeski bol tuttum seversiniz siz

Çevrimdışı sergüzeşt

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 326
  • 4.376
  • 326
  • 4.376
# 12 Nis 2016 10:01:52
şarkılarımız vardı ya bizim aşk... sen kokan senle dolu olan...
dizinin dibinde aşkla dinlediğim...
yüreğimi titreten ruhumu saran...
ahh sevgili... yandım yandım yandım... acıyla sensizlikle yandım...
her şarkımız vurur şimdi yüreğime... her şarkımız sevgili ...


 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK