İstanbul'un Fethinin 557. Yıl Dönümü

Çevrimdışı hakkı yenmiş

  • Uzman Üye
  • *****
  • 915
  • 669
  • 915
  • 669
21 May 2010 20:37:08
29 MAYIS İSTANBUL’UN FETHİ

Yüce Rasülümüzün müjdesi olarak gerçekleşmiş, İstanbul’un Fethi’nin yıldönümünü her yıl aşk ve heyecanla yaşıyoruz. Bu büyük olayı sağlıklı bir şekilde değerlendirebilmek için, Hicreti, Peygamber Efendimiziin konu ile ilgili müjdesini ve İslam Tarihi’ni çok iyi bilmek gereklidir.


Güzel İstanbul’umuz Fetihten önce 22 kere kuşatılmış, bu kuşatmanın 11′i Müslümanlar, 11′i ise, diğer kavimler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu büyük müjdeden 1453′e nasıl gelinmiştir? Önce bunu değerlendirmeye çalışalım:

Mekke’den Medine’ye Hicret’i sırasında, tüm Medineli Müslümanlar Yüce Rasülümüze kucak açmışlar, bir yandan “Ay doğdu üzerimize Veda Tepesi’nden…” diye ilahiler okurken, bir yandan da, herbiri kendi evlerinde misafir etmek istemişlerdi. Peygamber Efendimiz de hiç kimseyi kırmamak için “devesinin çöktüğü yerde” misafir olmak istediğini belirtmişti. Devesi “Ebu Eyyub el-Ensarî” (Halid bin Zeyd) isimli fakir bir sahabenin evinin önünde çökmüş ve bu büyük sahabe, Efendimizi 7 ay evinde misafir etme şerefini elde etmişti.

Başta Ebu Eyyub el-Ensarî olmak üzere, Müslüman toplumlar Peygamber Efendimiz’in şu müjdesi ile heyecanlanmışlar ve bu müjdenin muhatabı olmak için harekete geç-mişlerdi: “İstanbul mutlak fethedilecektir. O’nu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne güzel askerdir.” Sahabe ve Müslümanların içine, şehirler dilberi “İstanbul sevdası” düşmesinin asıl sebebi işte bu müjdedir.

İlk sefer, Hazreti Osman zamanında yapıldı. Hz. Osman, bir komutanı başkanlığında bir donanmayı Bizans’a gönderdi. Bu sefer ile, hem Bizans donanmasına büyük kayıplar verdirdi, hem de bu sefer İstanbul deniz yollarının Müslümanlara açılmasını sağladı.

İkinci sefer, 668′de Emevi Halifesi Muaviye zamanında gerçekleşti. Bu seferde, Peygamber Efendimiz’i misafir etme şerefini elde etmiş Ebu Eyyub el-Ensarî hazretleri de bulunuyordu. 96 yaşına rağmen Medine’den İstanbul üzerine sefere çıkmakta kararlıydı. Evlatları, torunları, hatta evlatlarının torunları bile vardı. Her biri: “Babacığım, dedeciğim! Sen gitme! Senin yerine biz sefere çıkalım.” demelerine rağmen, O şunları söylüyordu:

- “Hayır! Ben Kur’an-ı Kerim’i okudum. Oradaki cihat ayetlerini ve Fetih Süresi’ni müteala ettim. Peygamber Efendimizin İstanbul hakkındaki müjdesine şahit oldum. Bu sefere mutlaka çıkacağım.”

Bu sefere, Ebü Eyyüb el-Ensari yanında pek çok sahabe de katılmıştı. Bu ikinci kuşatmadan da sonuç alınamadı. Fakat bazı sahabeler ve Ebü Eyyüb el-Ensarî hazretleri İstanbul önlerinde şehit düşmüştü. O günün şartlarında şehitleri Medine’ye götürmek mümkün olmadığından, şehitleri gizli bir yere gömdüler. Ayrıca “Ebü Eyyub”un tanınması için bir mermer üzerine “Kabri Eyyüb” yazısını işlemişlerdi.

Emevîler, Abbasîler, Yıldırım Beyazıt, Musa Çelebi ve II. Murad’ın yaptığı seferler sonuçsuz kalmış ve sıra 22. ve son kuşatmaya gelmişti. Murat oğlu II. Mehmed’e…

II. Mehmet daha çocuk yaştan itibaren devrinin en seçkin hocalarının elinde yetişmişti. Kalbine “İstanbul Sevdası” daha küçük yaşta düşmüştü. Hatta çocukluk oyunları bile, İstanbul üzerine kurulmuştu.

Devrinin, Molla Gürani, Molla Hüsrev, Vezir Sinan, Ahmet Paşa, Akşemsettin gibi pekçok alimi, II. Mehmet’e dünyevî ve uhrevî ilimleri talim ettiriyordu. Sekiz yabancı dil öğreniyor, gün geçtikçe ufku açılıyordu.

1451′de babasının ölümü üzerine Padişah oluyor, ilk iş olarak İstanbul’un Fethi’ni

programına alıyordu. Çünkü baştan beri Fetih ruhu ile yoğrulmuştu. Bu anlayışla devrinin teknolojisinden faydalanıyor, askerini bu disiplin içinde eğitiyordu.

Bizans’ın geçit vermez surlarını yıkabilecek, 1,5 kilometre uzağa fırlatılabilen 2 ton ağırlığında toplar döktürdü. Ayrıca “Havan topu”nu icad etti.

Bu sırada Bizans’ın durumu hiç de iç açıcı değildi. Halk ahlakî ve ekonomik çöküntüden bıkmış, Konstatin’in zulmünden yılmıştı. O kadar ki halk “Hristiyan külahı görmektense, Müslüman sarığı görmek daha iyidir.” diyecek duruma gelmişti. Çünkü o dönemde Osmanlı “Adil bir dünya düzeni” kurmayı başarmış, dünyanın hayranlığını kazanmışta.

İstanbul’u fethetmekte kararlı olan II. Mehmet tarihin ilk ağır toplarını döktürdü. Karadan ve denizden kuşatılması gereken bu şehir için her türlü tedbiri aldı. “Ya ben İstanbul’u alırım, ya da İstanbul beni.” diyordu. Ölümü göze alacak kadar kararlı alan bir insanın elinden hiçbir şey kurtulamazdı. Öyle de oldu.

Fatih, düşmanların hayallerinin bile ulaşamayacağı şeyleri “gerçek” haline getirmişti. Donanmayı bir gecede Dolmabahçe’den Haliç’e indirmeyi başardı. Gemileri gemiden yürüttü.

Hocası Akşemsettin Hazretlerinin izni ve duası ile kuşatmayı başlattı. 53 gün durmadan surlar doğuldu. Geçit vermez surlar delik-deşik oluyordu. Bütün tedbirlere rağmen İstanbul düşmüyordu. Son gece Fatih hocasının yanına geliyor:

- “Hocam, ne olur, artık himmet buyurun da İstanbul’u fethedelim.” diye ağlıyordu.

Akşemsettin Hazretleri kısa bir uykuya dalıyor, rüyasında “Ebu Eyyüb el-Ensarî’nin kabri gösteriliyordu. Bu fethin müjdecisiydi. Gece yarısı “Talebesini yeniden çağırıyor, 29 Mayıs sabahı için son hücum emrini veriyordu. Gerçekten bu son hücuma surlar dayanmıyor, İstanbul Osmanlıya teslim oluyordu. Surlara Tevhid Bayrağı’nı dikme şerefi ise ulubatlı Hasan’ın… Genç ulubatlı, bir ok yağmuruna maruz kalmasına rağmen, azim ve kararlılığından hiç bir şey kaybetmiyor, bayrağı burçlara diktikten sonra şehitlik rütbesine yükseliyordu.

Ulubatlı bir sembol şahsiyetti. Fatih’in ordusunda, Ulubatlı Hasan misali Peygamber müjdesine ulaşmanın aşk ve iştiyakiyle yanıp tutuşan, Anadolu’nun binlerce bağrı yanık delikanlısı bulunuyordu. Her biri genç neslin ideal örneği olması gereken yiğitler…

Fatih, önde hocası Akşemsettin Hazretleri olduğu halde, çoşkulu bir törenle İstanbul’a giriyordu. Bizans halkı ve kadınlar yollara dökülmüş, genç Fatih’i selamlıyor, üzerine çiçekler atarak tebrik ediyorlardı. Başka bir ülkenin tarihinde böyle göz yaşartıcı bir sahneye şahit olabilmek mümkün mü? Çünkü Bizanslılar, Osmanlı’nın zulmetmeyeceğini çok iyi biliyorlardı. Öyle de oldu. Fatih, Bizanslıları dinlerinde serbest bıraktı ve mabedlerine dokunmadı.

Fatih İstanbul’a girerken, yeryer halkı öndeki “Akşemsettin”i padişah zannediyor, Akşemsettin “hükümdar arkada” işaretini yapınca, Fatih’teki edep, terbiye ve inceliğe bakın ki, şöyle karşılık veriyordu:

“- Evet, hükümdar benim, lakin o da benim Hocam’dır!”

Fetih’ten sonra, başkent, Edirne’den İstanbul’a taşınıyordu. Daha önce Trakya bölgesi fethedildiği için, İstanbul ortada kalmış, fetihle birlikte Trakya ile Anadolu arasındaki köprü de kurulmuş oluyordu.

İstanbul’un Fethi, yıkılmaz sanılan Bizans surlarının yıkılabileceğini, “sağlam İmanın tekeden bile süt çıkarabileceği” gerçeğini ortaya çıkarmıştı.

Fetih, bir işgal olayı değildir. Tüm insanlığı sevgi ve özgürlük ülkesine taşıma arzusudur. Mutluluğa kanat açmaktır. Kilitli gönüllerin açılması, fetih ile gerçekleşir. Zaten fetih de “açma”, “başlatma” anlamlarına geliyor. Fedai olmadan fetih olmaz. Can feda etmeden İslam yayılmaz. Uğrunda ölünebilen davalar ebedî olarak yaşar.

Kaos, huzursuzluk ve madde saltanatının hüküm sürdüğü bir dünyada fetih ruhuna o kadar muhtacız ki… Fetih anlayışı, insanımıza hız ve hamle gücü kazandıracak, azim ve fedakarlık duygularını canlı tutacaktır.

Millet olarak, genç nesle zafer ve başarılarımızı yeteri kadar anlatabildiğimiz söylenemez. Eğer, Çanakkale, İstanbul, Preveze, Mohaç, Varna gibi zaferlerin birini Batılılar gerçekleştirmiş olsaydı, sırf onun için yüzlerce film yapar, bu başarısını yeni nesle anlata anlata bitiremezdi. Nitekim tarihlerindeki basit direniş örnekleri için bunu uyguluyorlar. Bize düşen ise “Fatih ruhu”nu genç nesle taşımak ve yaşanmaya değer hayatın ne olduğunu göstermek.

Zaferlerimizi tanıtalım ki, “gençlerimiz inançları uğrunda fedakarlık yapabilme” zevkini tatsınlar. Kahramanlarımızı tanıtalım ki, her gencimiz “Fatih, Ulubatlı Hasan, Yıldırım, Yavuz, Seyyid Çavuş” olmaya özensin. Fetih bereketiyle, bütün insanlığın yüzü gülsün



Arif Nihat Asya'nın Fetih Marşı
Milliyetçi kişiliği ile tanınan Arif Nihat Asya'nın yazdığı bu şiir, Yıldırım Gürses tarafından bestelenmiştir.

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!..

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden....
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!..

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!..

Bu kitaplar Fatih'tir, Selim'dir, Süleyman'dır.
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinan'dır.
Haydi artık uyuyan destanını uyandır!..

Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın!..

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan!
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan'dan....

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!..

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın?
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!..  

Çevrimdışı baba_can

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.492
  • 4.783
  • 2.492
  • 4.783
# 21 May 2010 21:04:31
İstanbul'un Fethi..

Gün batmada Istanbulun üstünde Haliçten,
Bir renge bürünmüs yaniyor Marmara içten.
Durgunlasip engin, silinirken kirisiklar,
Oklar gibi fiskirmada her yandan isiklar...
Bir penbe bulut bagri delinmis kanamakta,
Yorgun uyuyan tekneler altinda uzakta.
Altindir ufuk çizgisi, altindir akisler,
Altin tozlu hainde iner her yana sisler...
Durgun sular üstünde kesik vakvakalarla,
Uçmakta gümüs martilar, altin gagalarla.
Gök simdi yesil, simdi kizil, simdi turuncu,
Camilerin andirmada mermerleri tuncu
Kandir dagilan simdi günün battigi terden,
Kandir sizan etrafa alev pencerelerden.
Kandir görünen Fatihin altin aleminde,
Fethin yine Istanbul o en kanli deminde:

II

Mevsim mayisin sonlari, yaz baslamis artik,
Gittikçe açilmakta, dagilmakta karanlik.
Her sey hareketsiz, agaran tan yeri sessiz,
Kalmis gibi sehrin sarilan bagri nefessiz...
Bir korkulu rüyayi yataklarda sayiklar,
Dalgin uyuyanlar beraber uyaniklar...
Bir saltanatin son gününün korkusudur bu!
" - Türkler hareketsiz duruyor, bir pusudur bu!"
Kostantin ümitsiz, saray erkani telasta
Surlarda Bizans askeri, Jüstinyani basta!
Çarpmakta bugün bir yeni korkuyla yürekler,
Zagnos Pasa bir yanda hücum emrini bekler.
TURHAN Bey uzaklarda yakip yikmada hâlâ!
Bir yandan o Beylerbeyi korkunç Karaca'yla,
Türk ordusu Istanbulu sarmis çepeçevre,
Dünya girecektir bu sabah bir yeni devre!

III

Birdenbire gökkubbe dolar velvelelerle,
Atlar kosar ön safta kabarmis yelelerle!
Tozlarla, dumanlarla karismakta ates, kan...,
Yer yer tutusur topragin altindaki volkan!
Mizraklar uçar, oklar uçar, taslar uçarken,
Burçlar yikilirken, kesilen baslar uçarken,
Etrafa saçilmakta cehennemden alevler,
Tunç toplarin agziyla homurdanmada devler...
Her hamleyi bir hamle kucaklar yeni bastan,
Jüstinyani bir sedyede kaçmakta savastan!
Bir burca zafer sancagi dikmis Ulubatli...
Ilk hizla girer Topkapidan yirmi bin atli!
"Türkler geliyor!" çigligi aksetmede dag dag,
Bir çag kapanir böylece, baslar yeni bir çag
Rum Kayseri'nin kellesi bir mizrak ucunda,
Sarkin esi yok incisi Türkün avucunda!

IV

Ey Kayser, ögünsen yeridir kanli basinla,
Tarihe adin geçti o erkek savasinla!
Ey Fatih, iraden gibi kuvvetli bir elde,
Dünyanin asirlar boyu göz koydugu belde!
Ey ünlü kumandan pasalar, tuglu vezirler,
Ey tulgali erler, agalar, beyler, emirler...
Hasmetli zafer menkibeniz geçti safaktan,
Gördüm, düsünürken sizi bes yüz yil uzaktan!
Ey mutlu isik beldesi, nurunla yikansin,
Her türlü hiyanet dolu tarihi Bizansin!
Artik savasin hüsnüne hayranlik içindir,
Artik zaferin si'r için, insanlik içindir.
Sihrinle, füsununla, gururunla, nazinla,
Altin Halicin, Marmaran, asik Bogazinla,
Endamini sarmakta ipek tüllü karanlik,
Türkün güzel Istanbulu mesut uyu artik!

Orhan Seyfi Orhon

Çevrimdışı aysekarakus

  • Uzman Üye
  • *****
  • 926
  • 1.198
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 926
  • 1.198
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 21 May 2010 22:17:18
FETİH ZAMANI

Havanın mavisinde, denizin yeşilinde
Bir türkü, Ortaasya’dan beri duymuşuz.
Anamızın sütünden bayraklara kadar
Yüce fetihle büyümüşüz.

Yakmış gecemizi yıldızlar
Burçlardan yana uyanmışız.
Bir yazı gibi tepeler alnında
Yazılmışız, silinmişiz.

Nur ile kuvvet ile aşk ile
Kaderin büyüsünü bozmuşuz.
Görmüşüz suretini güzelliğin
Koca feleklere görünmüşüz.

Cihanın yarısı gök;
Önünde şehit şehit durmuşuz,
Cihanın yarısı İstanbul
Almışız.

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
 

Çevrimdışı kuasar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.800
  • 4.967
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.800
  • 4.967
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 21 May 2010 22:39:55
Fatih'e ve şehitleririmize selam olsun.

Çevrimdışı sevooş

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.227
  • 18.477
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.227
  • 18.477
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 22 May 2010 09:50:38
istanbulun fethi ile ilgili eger imkanınız varsa istanbul- topkapıda PANAROMA1453 adlı bi yer var.fethi üç boyutlu anlatıyor nanılmaz güzel ve etkileyici gitmanizi tavsiye ederim..

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 22 May 2010 11:30:18
Fatih'e ve şehitleririmize selam olsun.

Çevrimdışı alper50

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 43
  • 388
  • Din Kült. Öğrt.
  • 43
  • 388
  • Din Kült. Öğrt.
# 22 May 2010 14:26:19
“İstanbul muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerlerdir.” Hadis-i şerif

Çevrimdışı ADAM11

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.090
  • 6.672
  • 2.090
  • 6.672
# 28 May 2010 17:36:57
  557 yıl önce bugün Kahraman ecdadımız tarihe  altın harflerle Müslüma Türk Milletinin mührünü kazıdı...
Cenab-ı Allah inşallah ecdadımızın hatırına bu millete karanlık zamanlar yaşatmasın 

Çevrimdışı Sebi_Arus

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 792
  • 304
  • 792
  • 304
# 28 May 2010 17:40:11
21 Yaşındayken ecdadımız bir çağ kapatıp, bir çağ açıyordu. şimdi işsiz geziyor sokaklarda kimliğinden bihaber. eskiden ecdada özenirken ecnebiler, şimdi bizler ecnebilere özeniyoruz.bir yerde bir yanlışlık var ama nerede bulamıyorum.

Çevrimdışı galipkudalak

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.129
  • 10.543
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.129
  • 10.543
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 28 May 2010 17:40:40
Peygamber Efendimiz Hadis-i Şeriflerinde; “Konstantiniyye(İstanbul) elbet Feth olunacaktır. Onu Feth eden Kumandan ne güzel Kumandan, Feth eden Asker, ne güzel Askerdir” buyurmuşlardır.

--Kur'an-ı Kerim'de, Sebe Süresi'nin 15. Ayetinde geçen; “Allah tarafından koruma altına alınan güzel bir belde vardır.” Bu Ayette geçen “Tayyib” çok güzel, “Belde” yaşanılan yer. “Beldetün Tayyibetün”de ise; Yaşanılan çok güzel bir belde(yer) ye işaret ediliyor.

--Molla CAMİİ Hazretleri (İslam Aleminin büyük Alimlerinden) , bu Ayet-i Kerime'yi incelemiş ve “Beldetün Tayyibetün” cümlesinin harflerinin “Ebced ” Heasbına göre toplam, 857(hicri) , Miladi 1453 yılını gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Bu Ayet-i Kerime’de Fethin Mu'cizesi gizlidir. Ancak Kalp Gözü açık olan Din Alimleri bu sırrı çözebilmiş. Biz müjdelerin kısa olanına alışmışız ve hemen olmasını isteriz. Ancak Fethin Müjdesi yaklaşık 857 yıl sonra gerçekleşmiştir.

Çevrimdışı özlem67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.846
  • 1.723
  • 1.846
  • 1.723
# 28 May 2010 17:42:43
ruhları şad olsunnn emanetlerine sahip çıkmaya çalıiıyoruz..

Çevrimdışı ADAM11

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.090
  • 6.672
  • 2.090
  • 6.672
# 28 May 2010 17:43:48
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
21 Yaşındayken ecdadımız bir çağ kapatıp, bir çağ açıyordu. şimdi işsiz geziyor sokaklarda kimliğinden bihaber. eskiden ecdada özenirken ecnebiler, şimdi bizler ecnebilere özeniyoruz.bir yerde bir yanlışlık var ama nerede bulamıyorum.

en buyuk yanlışlığımız ecdadımızı anlamamak veya anlamamıza engel olanları aşamıyoruz

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 28 May 2010 17:57:47
  Koca Gemileri Karadan Yürüten Adımından Tüm Cihanın Korktuğu Bir Neslin Evladıyız Torunuyuz ama günümüzde nerelerdeyiz acaba ?

Çevrimdışı BEKİR_FİKRET

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 183
  • 266
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 183
  • 266
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 28 May 2010 18:07:07
en sevdiğim sözlerden biridir:

asırlar geçmişsede aradan dünyalılar hala anlıyamıyorlardı.......
 bu nasıl bir millet nasıl bir ordu?
 bunca savaş gemisini karadan
 atları denizden yürütüyordu........

Çevrimdışı e-muallim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.298
  • 2.102
  • Okul Müdürü
  • 1.298
  • 2.102
  • Okul Müdürü
# 28 May 2010 18:18:57
dinimize ortaçağ karanlığı yaklaşımı içinde olanlar fethi görmezden gelmektedirler.
inanca saygı,hoşgörü,tüm güzel değerler Fatihin fethi ile hayat bulmuştur.
Ortaçağı kapatan Yeniçağı başlatan kişi Fatihtir.
mekanı cennet olsun.Nur içinde yatsın.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK