Lütfen Okumayın Daha Bitmedi Çünkü

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
# 05 Tem 2012 22:22:54
Zengin ve Cimri Adam

Çok zengin ama cimri bir adam, bir bilgenin yanına gidip nasihat almak istedi. Bilge onu pencerenin yanına götürüp sordu:
“Pencereye baktığında ne görüyorsun?”
“Yoldan gelip geçen insanlar görüyorum. Bir de yolun kenarında oturmuş dilenen fakir bir adam var.”
Bilge, başka bir odaya gidip elinde büyük bir aynayla döndü ve sordu:
“Peki bu aynaya baktığında ne görüyorsun?”
“Kendimi.”
“Yani artık başkalarını görmüyorsun!"
"Farkında mısın, pencere camı da aynı da maddeden, yani camdan yapılmıştır. Ama aynanın camının üstüne incecik bir gümüş tabakası kaplandığı için, ona baktığında kendinden başkasını göremiyorsun.”
“İşte, insan kalbi de cam gibi aslında şeffaftır, başkalarını görmemize engel değil vesile olur. Onlara merhamet besleriz o zaman. Ama ne zamanki altın gümüş gibi dünya süsleriyle kalbimizi kaplarsak o zaman sadece kendimizi görürüz. Kalbimizden de merhamet çekilip atılır.
"Yapman gereken şey kalbini temizlemek."
"Altınları ve gümüşleri cebinde taşı, kalbinde değil. O zaman bencillikten kurtulup başkalarına merhamet beslemeye başlarsın.”
alıntı-

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
# 06 Tem 2012 20:40:52
NE OLUR GERİ DÖNME...


İtalo Calvino’nun bir hikâyesidir. Âşık olduğu sevgilisinin her anını fotoğraflamaya karar verir adam. Giderek bir saplantıya dönüşür bu. O kadar çok fotoğraf çekmeye başlar ki, sonunda kadın bıkar ve gider. Bu kez adam, kadının yokluğunun fotoğrafını çekmeye başlar. Kadın “her yerde olmadığı” için her şeyin ve her yerin fotoğrafını çekmeye başlar adam, her anın fotoğrafını. Giderek kadının yokluğu, var olan her şeye yayılmaya başlar böylece. Onun gibi bir şey işte.
O yüzden bir genç adam da elinde kara bir boyayla dolaşıyor İstanbul’da bugünlerde. Her yere yazıyor:

“Ne olur geri dönme”

Belki önce kızın geçme ihtimali olan yerlere yazıyor. Sonra biraz düşününce başka yerlere. Sonra geceleri aklına geliyor kızın şehrin herhangi bir yerinde, orasında ya da burasında olabileceği, şuraya ya da buraya işinin düşebileceğini. Gidip oralara da yazıyor:

“Ne olur geri dönme”

Bunun ne acıklı olduğunu, ne korkunç bir alışmak olduğunu biliyor adam. Peki kadın biliyor mu? Adamın nasıl bir isyan ve inatla ağulu aşkı başından kovmaya çalıştığını? Geri dönse adamın yeniden bütün şehri dolaşacağını… Bütün şehri dolaşıp tek tek o yazıların üzerini daha da kara bir boyayla kapatmaya çalışacağını… Hayatın maskarası olduğunu düşünüp düşünüp enayiliğine ağlayacağını. Şimdi, bugün, hayatın karşısında böyle maskara olmamak için bağıra bağıra yazdığını o cümleyi:
“Ne olur geri dönme”

Ve bunun dünyanın en güçlü geri dön çağrısı olduğunu.

İstanbul’da genç bir erkek, bugün, delirircesine istiyor bir kadının geri dönmesini. Şehir duvarlarının manşetlerine taşıyor bunu. O adama işte, kolay gelsin diyorum.

Ece Temelkuran

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
# 06 Tem 2012 20:44:53
Arıların Bir Bildiği Var

1. Arılar 1 gram bal için çiçeklere en az 7000 uçuş yapıyorlar.
Sen ömür boyu mutluluk için yüzlerce kez pişman olmayı, binlerce kez naz çekmeyi, onlarca kez kavga etmeyi, anlaşmazlığa düşmeyi, hayal kırıklığına uğramayı, çiçekler getirmeyi, çikolatalar almayı, yüzlerce kez özür dilemeyi, binlerce kez sözünü geri almayı, binlerce kez 'affet beni' demeyi, on binlerce kez 'seni seviyorum' demeyi göze almalı değil misin?

2. Bir kg bal için ise 40 bin tane arı, 6 milyon çiçeği dolaşıyor.
Sen bir tutam sevda için, hiç bitmeyecek bir aşk için, en az beş duyunla, onlarca duygunla, binlerce güzel sözle, yüzlerce bakışla, susuşla, dinleyişle, dokunuşla, sevdiğinin beş duyusunu dolaşmalı, yüzlerce beklentisini karşılamalı, onlarca duygusuna karşılık vermeli, hayal kırıklıklarına, tedirginliklerine, nazlarına, kaprislerine, hüzünlerine, pişmanlıklarına, taşkınlıklarına, vurdumduymazlıklarına, kararsızlıklarına, korkularına, kaygılarına doğru yolculuk etmeli, onun kalbinin bütün köşelerini, aklının bütün kıvrımlarını, ruhunun bütün vadilerini dolaşmalı değil misin?

3. Bal arıları bir peteği doldurabilmek için 100 milyon çiçeğin nektarını emiyor ve 100.000 km kanat çırpıyor.
Evinde mutluluğu ağırlayabilmek için, kalbine aşkı doldurabilmek için, hayattan umduğunu bulabilmek için, çokça zahmete katlanmalı, çokça engelleri aşmalı, eşini anlamak için, onu bir çiçek kadar özel görmeli, ona konuşurken en az bir arı kadar seçici olmalı değil misin? Çiçekler nektarlarını gizlerler; arı çalıştığı için özlerini bala çevirirler; sen de eşinde saklı olanı açığa çıkarmak için çalışmalısın, sürekli kanat çırpmalısın.

4. Arılar bu çalışmanın arasında birbirlerine bakıp bakıp 'Neden hep ben çalışıyorum?' demiyorlar. Her biri kendisinden bekleneni yapıyor o kadar.
Sen 'hep ben bir şeyler yapıyorum, peki ya sen?' derken, eşine de aynı soruyu sorma hakkı tanımış olduğunun farkında değil misin? Sen sana düşeni yap; ona düşen ise ona kalsın. Sen kendinden bekleneni yapınca, hiç olmazsa eksik olan bir yarıyı tamamlamış olacak değil misin? Ama 'önce sen yap ki…' dedikçe, elinde yarım bile olmayacak, sonuçta daha çok eksiğin olacak.

5. Bir arı kolonisinin 1 kg bal üretebilmesi için 8 kg bal tüketmesi gerekiyor. Bu da koloninin 6 kez dünya çevresini dönmesi anlamına geliyor.
Sevgiyi biçmek istediğin yere sevgi ekmelisin. Mutluluk almak istediğin tarlaya emek vermelisin. Dünyanın en güzel çiçeği bile bakımsız kalınca soluyor, renklerini kaybediyor. Arılar nasıl başkalarına verecekleri 1 kg bal için 8 kg balı kendileri için harcıyorlarsa, sen de 1 kg bal tadında aşk beklediğin eşinin hiç olmazsa 1 kg'lık (aslında 8 kg olması gerekiyor!) bal tadında aşkı almasına izin vermelisin. Korkma, bunun için dünya çevresini 6 kez dönmen gerekmiyor! Onu sarıp kucaklaman, kalbini çepeçevre kuşatman yeter de artar bile.

6. Arılar bunu binlerce yıldır yapıyorlar; çünkü onların fıtratına vahyedilmiştir bal yapmak.
Sen hiç olmazsa sadece bugün arılar gibi davran. Dün arılar gibi davranmamış olsan da önemli değil; dünkü gün geçti. Dün yaptıkların/yapmadıkların bugün yapacakların konusunda ayağına çelme takmasın. Arılar gibi davranmak için yarını da bekleme. Şunu kesinlikle bil ki, yarın hiç gelmeyecek; gelince adını 'bugün' diye değiştirmiş olacak. Buna göre, 'yarın' yaptığın bir şey olmayacak. Ne yaparsan 'bugün' yaparsın. Bugün yaptığın her iş bir ömür boyu yaptığın iş olur.
Sabrın ancak bugünün hakkını vermeye yeter. Üstelik kalbini dinlersen, kalbine sevmek için vermek gerektiğini söyleyen 'sözler' kazındığını sen de fark edeceksin. Senin fıtratına da sıradan işlere bile aşkla başlamak, olağan şeylere bile olağanüstü hayranlıkla bakmak vahyedilmiştir.
7. Arılar iğnelerini ancak hayatları tehlikeye girdiğinde kullanıyorlar ve sadece bir kez kullanıyorlar.
Sen de kendini tehlikede görebilirsin. İğneni kullanmakta kendini haklı gördüğün zamanlar olabilir. Ama, unutma ki iğnenin en tehlikeli ucu kendine batmaktadır. Eşinin canını yakman senin canını da yakıyor olmalı. Sevdiklerine acı vermen en başta seni acıtıyor olmalı. Mutsuzluk üretenlerin hiçbiri mutlu değildir; unutma. Oysa mutluluk ne kadar bulaşıcıdır!

8. Bir arı kendi ağırlığının 330 katı yük çeker.
'Bunca sözün bana faydası yok ki…' diyorsan, 'Artık sabrım kalmadı, dayanamıyorum!' diye düşünüyorsan, bir kez daha bak kendine; belki de kapasitenin hepsini kullanmıyorsun. Taşıdığın yük taşıyabileceğinin hepsi değil belki de…

9. Arılar çiçekleri sever, kovana elleri boş dönmezler.
Sen de, sevdiğin de çiçekleri seviyorsanız; eve elin boş dönme.

10. Arıların bu yazıdan haberleri yok.
Senin haberin olsun.

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
# 06 Tem 2012 21:59:05

KEYİFLİ,GÜZEL ,HUZURLU BİR AKŞAM SİZİNLE OLSUN...


En büyük mutluluk, hür düşünceli olmaktır...!

Çevrimdışı boran_12

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.441
  • 4.107
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.441
  • 4.107
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 07 Tem 2012 01:47:48
07.07.2012
Anlat Dedi(m)…
Hadi dedim şimdi tam zamanı
Anlat bana kendini
Dök içinden geçenleri heybendekileri
Anlat bana yüreğini
Umutlarını anlat dedim
Korkularını
Ve sırlarını ver dedim bana
Gizli kapaklı kalmış acılarını
Anlat dedim düşlerini
Yüzünde tebessüm yaratan
O ulaşılması zor olan
Gözlerinin içinde ışıltı olan
Anlat dedim sessizliğini
Dalıp giden bakışlarını
Aklından geçenleri gelenleri gidenleri
Anlat dedim her şeyi
Ve anlat dedikçe suskunlaştı anlattı
Anlat dedikçe kendini
Sorular karşısında çekti sigarasının dumanını
Anlatamazdı bana kendini
Zaten duysaydı dedi bana
Kendi içsel sesini
O zaman gerek kalmazdı sorulara
Anlat deme dedi kendini bana…

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
# 07 Tem 2012 23:14:59
Henuz 18 ini yeni bitirmiştin, enerji ve umutla dolu hayata başlamaya hazırdın... Ne oldu? İstemediğin bir okula girdin. İnsanları mutlu etmek, saygı kazanmak,sevilmek için... Sevmediğin bir bölümde senelerini harcadın.... Ayaklarını sürüye sürüye gittin derslere... Çalışmak istemedin ama yine de zorladın kendini... Güç bela bitirdin sonunda... Ne ailen, ne de arkadaşların görmedi yaptığın fedakarlığı... Alkışlamadılar seni, omuzlarının üzerine çıkarmadılar, madalya takmadılar... Enerjin çoktan tükenmeye başladı bile... Kimse bilmez nasıl kendini feda ettiğini...Ruhunu teslim ettiğini... Gençliğini tükettiğini... Şimdi iş bulman gerek...Para kazanman, araba alman, ev alman gerek.....İstemediğin bir işe girdin... Böyle olması gerekiyor diye... Sırf çevrendekiler bekliyor diye... İnsanları mutlu etmek, saygı kazanmak,sevilmek için... Sabahın köründe gidiyorsun işe...Sevmediğin insanlar ile gün ünü harcıyorsun... Heyecan duymadığın işlerle zamanını geçiriyorsun...Yarının gelmesinden nefret ediyorsun... Sevildiğini hissettin mi peki? Ya saygı? Bitti mi insanların istekleri? Özgür müsün artık? Hayır hala özgür değilsin...Şimdi evlenmen gerek...Öyle ya yaşın geçiyor, evde mi kaldın ne? Arıyorsun etrafında uygun birisini, artık evlenmeliyim diyorsun...Acaba gerçekten istiyor musun? Sana uygun birisini buldun işte, boyu boyuna, mesleği mesleğine, parası parana göre...Peki ya kalbin? Düğününden bir gece önce sessizce itiraf ettin kendine, ya doğru kişi değilse? Belli ki hazır değildin bu evliliğe... Evlenmek için evlendin...İnsanları mutlu etmek, saygı kazanmak, sevilmek için...Mutlu oldun mu peki? Kalbin heyecanla doldu mu? Akşam eve koşarak döndün mü? Sevildiğini hissettin mi? Seviştin mi tüm varlığınla? Daha evleneli bir sene dolmadı, insanlar çocuk demeye başladılar...İstedin mi gerçekten bir çocuk sahibi olmayı? Hazır mısın bir canlıyı yetiştirmeye? öyle bana ne verebilirsin bu küçük insana? Hayatı kendi gözlerinle hiç yaşadın mı? Ne istediğini biliyor musun? Ya istemediğini? Hiç risk aldınmı?Sen hiç kendin için bir şey yaptın mı? Çocuğun bir gün sorarsa Özgürlük Nedir? Ne cevap vereceksin? Sen hiç özgürlüğü yaşadın mı? Evliliğinde problemler yaşıyorsun... Sevmediğin bir insanla cehennemi paylaşıyorsun... Boşanmak fikri kafana gelip gelip gidiyor... cesaret edemiyorsun... İnsanlar ne der diyorsun... Gene kendi duygularının üzerine bir duvar örüp başka insanlar için evliliğinde kalıyorsun....Fedakarlığını gören biri var mı? Yaşadığın ızdırabı senin gibi yaşayan? Korkuların seni hapsetmiş, her geçen gün etrafına bir duvar daha örüyorsun. Sevilmeme korkusu, yalnız kalma korkusu, başarısız olma korkusu, saygınlığını yitirme korkusu ve daha neler neler... Hayatında hiç korkmadığın bir gün oldu mu? Cesaretle atıldın mı hiç, ya bilmediğin bir dünyaya girdin mi? Sevilmemeyi göze aldın mı hiç? Gülünç duruma düştün mü? Ağladın mı doyasıya, insanlara aldırmadan? Acı çektin mi hiç, hani öleceğini düşünecek kadar...Ve iyileşmeyi başarabildin mi hiç? Yaş erdi kemale diyorsun, bu saatten sonra benden ne köy olur ne kılavuz. Umutların tükenmiş, hayallerin yıkılmış... Koca bir ömür aşka insanların kontrolü altında geçip gitmiş. Alışmışsın artık bu düzene, artık istesemde çıkamam diyorsun... Ve gene kendin için bir şeyler yapmaktan vazgeçiyorsun... Ne olurdu istediğin okula gitseydin... Kim ne derse desin, ressam olsaydın... Müzisyen, Arkeolog, Sanatçı, Sporcu olsaydın... Hayattaki büyük adımları ancak hazır olduğunda sen istediğin için atsaydın... Ne olurdu biraz risk alsaydın? Biraz kendine güvenseydin? Biraz kendine inansaydın? Ne olurdu seni çepeçevre saran zincileri kırıp, önünde ki duvarları aşıp, kendin olabilmeyi başarsaydın? Kim! ne diyebilirdi sana? Gene kimse madalya takmazdı, gene kimse alkışlamazdı, gene kimse seni omuzlarının üzerine çıkarmazdı... Ama sen kendine saygı duyardın! Haydi şu anda şu dakika bir daha bak hayatına... Bu sefer kendin için bir şeyler yap...Bırak insanlar sevmesin seni, bırak senin mutsuzluğundan mutlu olmayıversinler, bırak takdir etmesinler, onaylamasınlar, bırak dedikodunu yapsınlar, itiraz etsinler... Hayatında bir kere olsun bu riski al! İstediğin mesleği yap... Zevk al ürettiğin işten... Uçarak git işine... Keyif al birlikte çalıştığın insanlardan... Yaşamını kendin SEÇ ve MUTLU OL seçtiğin bu yaşamdan... İstediğin insan ile istediğin zamanda evlen... İster 20 inde ol, ister 50 inde... Senden başka kim bilir doğru insanın kim olduğunu ve doğru zamanın ne zaman olduğunu? Dinleme başkalarını... Evlenmek için hiç bir zaman geç sayılmaz... Ve hatta istiyorsan asla evlenme... Bu yaşam senin! ve ızdırabını da, mutluluğunu da yaşayan tek sensin.... İstediğin zaman çocuk yap... Kendini hazır hissettiğinde, yaşama bir canlı getirmek istediğinde ve o çocuğa verecek bir şeylerin olduğunda... Ve hatta istemezsen hiç çocuk yapma... İstiyorsan başka bir şehre taşın, başka bir ülkeye, başka bir kıtaya... Mecbur değilsin bu şehire tıkılıp kalmaya... İstiyorsan yeniden okula başla, yeni bir meslek, yeni bir hayat, yeni ben diyerek kendin için yaşa... Şimdi soruyorum sana... Ne zaman kendin için bir şeyler yapacaksın?

CAN DÜNDAR

Çevrimdışı gülümseyinnn

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.382
  • 12.029
  • 5.382
  • 12.029
# 08 Tem 2012 00:14:51
Sevgili Can Dündar ;
Ne güzel yazmışsın..
Haa bu arada bir ara Ege 'ye doğru uzanırsan Lidyalılara selam söyle...

Çevrimdışı mabay

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.300
  • 4.231
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.300
  • 4.231
  • Müdür Yardımcısı
# 08 Tem 2012 00:43:02
"Tutkulu olduğun işi meslek edinirsen hayat sana oyun olur." Bu benim bakışım tabi...

Çevrimdışı boran_12

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.441
  • 4.107
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.441
  • 4.107
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 08 Tem 2012 01:48:15
06.07.2012
Kınamak…
Düşünmek düşlemek değil
Hayal etmek umut etmek değil
Karamsarlığa inat iyimserliği yaşatmak değil
Karanlığa inat aydınlık geleceği yaratmak değil
Bütün bunlara ütopya diyen zihniyeti
Bütün bunlara keşke diyenleri
Bütün iyilikleri enayilikle boşluk arasında kabul görenleri
Görmek duymak bilmek yoruyor beni
Şimdi üç maymunu oynasam
Bilirim ilk olarak onlar kınar beni…

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
# 08 Tem 2012 11:34:33
KISSA'DAN HİSSE

Sultan Murad Han o gün bir hoş"tur. Telaşeli görünür.
Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer.
Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil.
Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:
- Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?
-- Akşam garip bir rüya gördüm.
- Hayırdır inşallah?..
-- Hayır mı şer mi öğreneceğiz.
- Nasıl yani?
-- Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.
Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki,
padişah hâlâ gördügü rüyanın tesirindedir ve
gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt'a
çıkar, döner Vefa'ya, Zeyrek'ten aşağılara sallanır.
Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir
dikkatle bakınır. İşte tam o sırada yerde yatan
bir ceset gözlerine batar, sorarlar;
-- Kimdir bu?
Ahali: - Aman hocam hiç bulaşma, derler.
Ayyaşın meyhusun biri işte!..
-- Nerden biliyorsunuz?
- Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık
komşumuz... Bir başkası tafsilata girer;
- Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır.
Azaplar çarşısı'nda çalışır. Nalının hasını yapar...
Ancak kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcar. Hem
şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerde namlı mimli
kadın varsa takar peşine.. Hele yaşlının biri çok öfkelidir.
- isterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir
cemaatte gören olmuş mu?.. Hasılı, mahalleli döner ardını
gider. Bizim tedbili kiyafet mollalar kalırlar mı ortada!..
Tam vezir de toparlanıyordur ki, padişah keser yolunu :
-- Nereye?
- Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım.
-- Millet bu, çeker gider. Kimseye bir sey diyemem...
Ama biz gidemeyiz, şöyle veya böyle tebamızdır.
Defini tamamlamak gerek.
- İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden.
-- Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha.
- Peki ne yapmamı emir buyurursunuz?
-- Mollalığa devam... Naaşı kaldırmalıyız en azından.
- Aman efendim, nasıl kaldırırız?
-- Basbayağı kaldırırız işte.
- Yapmayın, etmeyin sultanım, bunun yıkanması,
paklanması var. Tekfini, telkini...
-- Merak etme ben beceririm.
Ama önce bir gasilhane bulmalıyız.
- Şurada bir mahalle mescidi var ama...
-- Olmaz, vefat eden sen olsaydın nereden kalkmak isterdin?
- Ne bileyim, Ayasofya'dan, Süleymaniye'den,
en azından Fatih Camii'nden...
-- Ayasofya ile Süleymaniye'de devlet erkanı çoktur.
Tanınmak istemem. Ama Fatih Camii'ni iyi dedin.
Hadi yüklenelim... Ve gelirler camiye. Vezir sağa sola
koşturur, kefen tabut bulur. Padişah bakır kazanları vurur
ocağa... Usulü erkanınca bir güzel yıkarlar ki, naaş;
ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur, aydınlanır alnında.
Yüzü sâkilere benzemez. Hem manâlı bir tebessüm okunur
dudaklarında. Padişahın kanı ısınmıştır bu adama,
vezirin de keza... Mechul nalıncıyı kefenler, tabutlar,
musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine bir hayli
vardır daha... Bir ara vezir sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır.
- Sultanım, der. Yanlış yapıyoruz galiba...
-- Nasıl yani?..
- Heyecana kapıldık, sorup soruşturmadan buraya getirdik
cenazeyi. Kim bilir belki hanımı vardır, belki yetimleri?..
-- Doğru, öyle ya, neyse... Sen başını bekle, ben mahalleyi
dolanıp geleyim. Vezir, cüzüne, tesbihine döner, padişah
garip maceranın başladığı noktaya koşar. Nitekim
sorar soruşturur. Nalıncının evini bulur.
Kapıyı yaşlı bir kadın açar. Hadiseyi
metanetle dinler. Sanki bu vefatı bekler gibidir.
- Hakkını helal et evladım, der. Belli ki çok yorulmuşsun.
Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar...
Ağlar mı? Hayır. Ama gözleri kısılır, hatıralara dalar belki.
Neden sonra silkinip çıkar hayal dünyasından...
- Biliyor musun oğlum? Diye dertli dertli söylenir...
Bizim efendi bir âlemdi, vesselam... Akşamlara kadar
nalın yapar... Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin;
elindekini avucundakini verir
satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya!..
-- Niye?
- Ümmeti Muhammed içmesin diye...
-- Hayret...
- Sonra, malum kadınların ücretlerini öder eve getirirdi.
Ben sizin zamanınızı satın aldım mı? Aldım, derdi.
Öyleyse şimdi dinlemeniz gerek... O çeker gider, ben
menkîbeler anlatırdım onlara... Mızraklı ilmihal.
Hucceti islam okurdum...
-- Bak sen! Millet ne sanıyor halbuki...
- Milletin ne sandığı umrunda değildi. Hoş, o hep
uzak mescidlere giderdi. Öyle bir imamın arkasında
durmalı ki, derdi. Tekbir alırken Kabe'yi görmeli...
-- Öyle imam kaç tane kaldı şimdi?
- işte bu yüzden Nişancı'ya, Sofular'a uzanırdı ya...
Hatta bir gün; Bakasın efendi, dedim. Sen böyle
böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek.
inan cenazen kalacak ortada...
-- Doğru, öyle ya?..
- Kimseye zahmetim olmasın deyip, mezarını
kendi kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim. iş mezarla
bitiyor mu, dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?
-- Peki o ne dedi?
- Önce uzun uzun güldü, sonra;
- Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padişahın işi ne?

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
# 09 Tem 2012 00:31:38
Hayat; seni kaç kişinin aradığı, kiminle çıktığın,
çıkıyor olduğun veya çıkacağın demek de değildir...
Hayat, ayakkabıların, saçın, derinin rengi de değildir...
Nerede yaşadığın veya hangi okula gittiğin de değildir...
Aslında hayat; notlar, para, giysiler, girmeyi başardığın
ya da başaramadığın okullar da değildir...
Hayat; kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir...
Kendin için neler hissettiğindir... Güven, mutluluk, şefkattir...
Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır.
Hayat; kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir.
Ne dediğin ve ne demek istediğindir.
İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini olduğu gibi görmektir.
Her şeyden önemlisi hayatı, başkalarının hayatını
olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir.
İşte hayat bu seçimden ibarettir... Hayat sanatın kendisidir...
İnsanların en acizi dost edinemeyen, ondan daha
acizi ise dost kaybedendir.

CHARLES EGUONE

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
# 09 Tem 2012 12:35:55
EĞER HASTA OLMAK İSTEMİYORSAN

* Duygularını anlat.
* Saklanan veya baskılanan hey...ecan ve duygular; gastrit, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar.

* Zamanla, duyguların bastırılması kansere dönüşür.
Öyleyse, sırlarımızı, hatalarımızı birileriyle paylaşmalıyız!
* Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel birer terapidir!


* Karar Vermelisin..

* Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur. Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır.
* İnsanlık tarihi kararlardan oluşur.
* Karar vermek, diğerlerinin kazanması için vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir.
* Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının kurbanıdırlar.

* Olduğundan Farklı Yaşama.

* Gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir. Ayağı kilden olan bronz bir heykeldir.
* Aldatıcı görünerek yaşamak kadar sağlık için kötü bir şey yoktur.Kaderleri ilaç, hastane ve acıdır.

* Kabullen.

* Reddedicilik ve kendine saygı eksikliği, kendimizi kendimize yabancılaştırır.
* Kendimizle barışık olmak sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar.
* Eleştirileri kabullen. Bu bilgelik, akıllılık ve terapidir.

* Çözümler Bul.

* Olumsuz kişiler çözüm bulamazlar ve sorunları büyütürler. Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler.
* Karanlığı kovmak için kibrit yakmalı. Arı ufacıktır fakat var olan en tatlı şeylerden birisini üretir.
* Biz ne düşünüyorsak oyuz.
* Olumsuz düşünce, hastalığa dönüşen negatif enerji üretir.

* Güven.

* Güvenmeyen kişi iletişim kuramaz, açık değildir, derin ve sağlam ilişkiler geliştiremez, gerçek arkadaşlıkları nasıl kurabileceğini bilemez. Güven olmadan, bir ilişki de olamaz. Güvensizlik sendeki inancın azlığıdır.

Hayatı Üzgün Yaşama.

* Mizah. Kahkaha. Huzur. Mutluluk. Bunlar sağlığa güç verir ve daha uzun bir yaşam getirir.
* Mutlu kişi yaşadığı çevresini geliştirir. "İyi mizah bizi doktorun elinden korur".
* Mutluluk sağlık ve terapidir.

Dr. Dráuzio Varella

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
# 09 Tem 2012 13:09:25
İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın
Seni tüm zaaflarınla hatalarınla kabul eden
Tüm korkularınla bilen
Hesapsızca ve sorgusuz
Şartsız ve koşulsuz
Bencilce olmayan
"Benim" den önce senin olan
Onaylamasa da kabul eden bir yumuşaklıkta
Kalbinin içi kadar bir uzaklıkta
Sonuçta değil süreçte iyi gelen
İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın.
Düşüncesi bile gülümseten
Omuzlarındaki tüm yüklerinden seni azad eden
Keder değil yaşama sevinci veren
Tüm yaralarını kendi bile fark etmeden saran
İyileştiren iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın.
Beklentileriyle yormayan fazla soru sormayan
Yanında sen gibi sen olduğun
Tüm yanlış bildiklerini unuttuğun
Hiçbir hesap yapmadığın yapamadığın
İyi gelen iyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın.
Seni kalıplar içine sıkıştırmayan
Tüm kayıp taraflarını bakışlarıyla bulduran
En beceriksiz taraflarını
Sevimli bir çocuğun yaramazlığı gibi görüp Seni sevmeye daha da sarılan
İyileştiren iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın.

Sevgiyle ve Aşkla......

Çevrimdışı boran_12

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.441
  • 4.107
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.441
  • 4.107
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 09 Tem 2012 17:02:58
09.07.2012

Önce/Şimdi/Sonra…


Şimdi diye başlasam dahi
Bilirim birkaç mısra sonra
Geçmiş olarak kalacaksın aklımda
Ya sonrasını düşündüğümde
Şimdiler olmuş olacak
Vakti zamanı geldiğinde
Ne önce ne de sonra
Hatta şimdi dahi yok
Akıp giden zamandan başka…
Öncesinde derken
Şimdilerde öncelikli mi önemli mi
Peki ya hepsinden sonra
Ne getirecek akıp giden zaman
Hangi boğulmuş düşleri
Sularında…
Önce, şimdi yada sonra?...


Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.312
  • Müdür Yardımcısı
# 09 Tem 2012 18:51:18
İÇİMDEN BİR SES DİYOR Kİ;

Hayatında her ne olursa olsun hiç ACELE etmene gerek yok.
ACELE etmek YAŞAMI KAÇIRMAKTIR.
Senin Gereken herşeyi yapmak icin oldukça bol vaktin var.
Asla kendine, zamanım yok, çok fazla işim var yetiştiremiyorum,
Bunu Başaramam, şunu bitiremem, çok salağım, aptalın tekiyim,
Bak onu da yetiştiremedim diyerek kendini kötü olduğuna ikna etmek için boşu boşuna ugraşıp durma, bu şekilde kendi önüne engel koyma.

SEN Bilincaltını bu şekilde olumsuzluklarla doldurduğun sürece, kendi kendine o şeyin olmaması icin çağırıda bulunuyorsun. Bu cekimi yaparak kendi barikatlarını kendin oluşturuyorsun. Sonradan da ben bunun böyle olacağını zaten biliyordum diyerek. Bunun üzerine birde, bilgiçlik taslayarak ağlıyorsun..

SEN Sadece yapılması gerekeni yap. Bırak yaşamın telaş etmeden, düzenli, uyumlu bir şekilde, huzurla aksın.
SEN Yeni başladığın hergüne, her olay ve duruma uygun şekilde, sevgi ve şükran dolu bir yürekle BAŞLA
Ve bugün, herşeyin yerli yerinde mükemmel bir şekilde oluştuğunu gör,
GÜNE harika bir gün olduğu beklentisiyle başla, duygu, düşünce ve haraketlerini bu şekilde düzenle.

"Benim her şeyi tam ve eksiksiz yapacak zamanım var. Ben başarılı olduğumu biliyorum ve kabul ediyorum, BEN Yaratıcı yeteneklerimi kullanarak her şeyin üstesinden kolaylıkla geliyorum. Kendime de keyifli neşe icinde geçirecek bol bol zaman ayırıyorum" diyerek. Hep bardağın dolu tarafını seçerek yaşa.

EĞER Bunu yapabilirsen tüm beklediklerini zahmetsizce eşzamanlarla kendine çekeceksin.
ve böylece Hayatın ne kadar hoş zahmetsiz ve güzel olduğunun FARKINA varacaksın..
Sonradan da ben bunun böyle olacağını biliyordum zaten diyerek.
Bu defa da Gülerek bilgiçlik taslayacaksın..
BEN daima seninleyim.
Ne kadar küçük olursa olsun ilk adımı isteyerek at.
İyileşmeyi ve öğrenmeyi tüm içtenliğinle iste, MUCİZELER mutlaka gerçekleşecektir.

KENDİNLE BARIŞ, DÜNYA SENİNLE BARIŞMAYA HAZIRDIR

______Cavit Çağ________

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK