" Miraç Kandiliniz Mübarek Olsun "

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.533
  • 14.515
  • 7.533
  • 14.515
10 Ağu 2007 00:14:48
Sitedeki değerleri arkadaşlarımızın ve İslam alemi dahil, tüm insanlığın mübarek gecesini kutluyorum.Dilerim göğe af ve mağfiret için açılan ellerimiz; hayır dileyen dillerimiz merhametten nasibini alıp, ellerimiz boş çevrilmez...

Gecemiz mübarek olsun!

Çevrimdışı emilii

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.578
  • 1.599
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.578
  • 1.599
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 10 Ağu 2007 00:17:23
hepinizin miraç kandili mübarek olsun. Dualarda buluşmak dileğiyle...

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.533
  • 14.515
  • 7.533
  • 14.515
# 10 Ağu 2007 00:22:02

MİRAÇ KANDİLİ

Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerimizden biri de Miraç Gecesidir. Miraç bir yükseliştir, bütün süfli duygulardan, beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur.

Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur'ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da şöyle anlatılır:

“Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1)

Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle' anlatılır:

“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7-18.)


Miraç nasıl oldu?

Miraç, Receb ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir.

Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Mescid-i Haramdan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı, daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi. Orada bütün peygamberler kendisini karşıladı. Miraçını kutladılar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam burada peygamberlere iki rekat namaz kıldırdı, bir hutbe okudu.
Bir rivayette Hz. İsa'nın doğduğu yer olan Betlaham'a uğradı, orada da iki rekât namaz kıldı. Ve bugün Kubbetü's-Sahra'nın bulunduğu yerden Muallak Taşının üzerinden Miraça yükseldi.

Semanın bütün tabakalarına uğradı. Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Adem, Hz. Yahya ve Hz. Îsa, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine “Hoş geldin” dediler, tebrik ettiler.

Bundan Sonra Hz. Cebrail ile birlikte imkân ile vü-cub ortası (kâinatın bittiği yer) Sidretü'l-müntehâ'ya geldiler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam orada ikisi gizli, ikisi açıktan akan (Nil, Fırat) dört nehir gördü. Sonra hergün yetmiş meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti.

Hz. Cebrail'in buradan öteye gitmesi mümkün değildi. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bundan sonra Refref adında bir vasıta ile zaman ve mekândan münezzeh (uzak) olan Cenab-ı Hakkın cemaliyle müşerref oldu.
Süleyman Çelebi'nin dediği gibi

“Aşikâre gördü Rabbü'l-izzeti/Âhirette öyle görür ümmeti” İnşaallah...

Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Rabbinin huzurundan döndükten sonra Hz. Musa ile karşılaştı., “Allah ümmetine neyi farz kıldı?” diye sorunca, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam “50 vakit namaz” buyurdu.

Hz. Musa'nın, “Rabbine dön, azaltması için Rabbinden niyazda bulun, ümmetin buna güç yetiremez” demesi üzerine, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, beş sefer Cenab-ı Hakka niyazda bulundu, her seferinde 10 vakit indi, sonunda beş vakitte karar kıldı.

Daha sonra Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Hz. Cebrail'in rehberliğinde Cenneti, Cehennemi, âhiret menzillerini ve bütün âlemleri gezdi, gördü, Mekke'ye döndü.

Sabah olunca Kabe'nin yanında Mekkelilere Miraçı anlattı. Onlar Peygamberimizden delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam de onlara yolda gördüğü kafilelerinden haber verdi. Kureyşliler hemen kafileleri karşılamak için Mekke dışına çıktılar. Gelenleri aynen Peygamberimizin Aleyhissalâtü Vesselam haber verdiği gibi gördüler, ama iman nasip olmadı.

Ama yine de Peygamberimizden üst üste Miraça çıktığına dair delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Kudüs'e, Mescid-i Aksâ'ya uğradığını anlatınca Kureyşliler, “Bir ayda gidilebilen Bir yere Muhammed nasıl bir gecede gidip gelebilir?” diye itiraz ettiler, ardından da Mescid-i Aksâ'yı görmüş olanlar, “Mescid-i Aksâ'yı bize anlatır mısın?” diye Peygamberimize soru yönelttiler.

Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle anlattı:

“Onların yalanlamalarından ve sorularından çok sıkıldım. Hatta o ana kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim. Derken Cenab-ı Hak birden Beytü'l-Makdis'i bana gösterdi. Ben de ona bakarak her şeyi birer birer tarif ettim. Hatta bana, ‘Beytü'l-Makdis'in kaç kapısı var?’ diye sordular. Halbuki ben onun kapılarını saymamıştım. Beytü'l-Makdis karşımda görününce ona bakmaya ve kapılarını teker teker saymaya ve anlatmaya başladım.”

Bunun üzerine müşrikler:
“Vallahi dos doğru tarif ettin” dediler, ama yine de iman etmediler.

O esnada Hz. Ebû Bekir çıkageldi, müşrikler durumu ona haber verdiler. Hz. Ebû Bekir, “Eğer bu sözleri ondan duymuşsanız seksiz şüphesiz doğrudur” diyerek hemen tasdik etti ve bundan sonra Hz. Ebû Bekir “Sıddîk, tereddütsüz inanan” ünvanını aldı.


Peygamberimiz neden mirac’a çıktı?

Bir padişahın iki türlü konuşması vardır. Biri, bir vatandaşla telefon ederek küçük bir meseleyi görüşmesi. Diğeri de devlet başkanı, halifelik yönü ve milletin idarecisi olarak, emirlerini her tarafa duyurmak için özel bir elçisi ile konuşması, sohbet etmesi, onun aracılığı ile ferman yayınlamasıdır.

Bu örnekte olduğu gibi Cenab-ı Hakkın da kulları ile iki tarzda muhatap olması vardır. Biri, özel ve cüz'i, diğeri de geniş ve genel mahiyette bir konuşması. Cenab-ı Hakkın bazı velilerle özel ve cüz'i anlamda ilham etmesi birinciye örnektir.

Ama Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün velayet mertebelerinin üstünde bir büyüklük ve yücelikte, kâinatın Rabbi, bütün varlıkların Yaratıcısı olarak Cenab-ı Hakkın sohbetine müşerref olması ise ikinci ve mükemmel olanına misaldir.

Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam elçiliği iki taraflıdır. Birisi halktan Hakka, diğeri de Haktan halka. Birisi mi'râcin bâtıni tarafı olan velayet yönüdür, diğeri de zahiri tarafı olan risalet yönüdür.

Yani Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam bizi temsilen Cenab-ı Hakkın huzuruna çıktı, başta insanlar olmak üzere bütün varlıkların ibadet, kulluk, tesbih ve zikirlerini toplu olarak (askerin komutana tekmil vermesi gibi) arz etti. Bu yönüyle Miraç halktan, insanlardan, varlıklardan Hakka bir gidiştir. Diğeri de Cenab-ı Hakkın biz kullarından istediklerini, emir ve yasaklarını Resul olarak getirmiştir. İbadetlerin özü ve esası olan beş vakit namazı Miraç hediyesi olarak getirmesi gibi...


Peygamberimiz, Allah ile nasıl görüşebilir?

Soru: “Bize herşeyden daha yakın olan Cenab-ı Hakka binlerce senelik mesafeyi aşarak yetmiş bin perdeyi geçtikten sonra Rabbiyle görüşmesi ne demektir?”

Cenab-ı Hak herşeye herşeyden daha yakındır, fakat herşey O’ na sonsuz şekilde uzaktır.
Meselâ, güneşin insan gibi aklı olsa da bizimle konuşacak olsa, elimizdeki ayna aracılığıyla bizimle konuşabilir.

Diğer taraftan biz bir çeşit ayna olan gözümüzle güneşe yaklaşabiliyoruz. Oysa güneş bize 150 milyon km. uzaklıkta bulunuyor, hiçbir şekilde ona yanaşamayız. Güneşe bir derece yaklaşmak için ancak Ay kadar büyümek lazım. Bu da mümkün değildir.

Bu misalde olduğu gibi, gerçek anlamda Cenab-ı Hak herşeye yakındır, ama herşey ona sonsuz derece uzaktır. Ancak Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam, Cenab-ı Hakkın lütfuyla bir anda binlerce perdeyi geçerek Miraça yükselmiş; bütün manevi mertebeleri aşarak huzura varmıştır.


Bir insan nasıl göklere çıkabilir?

Soru: “Bunun bir örneği var mıdır? Bir uçak ancak 10-15 bin metre yukarı çıkabiliyor, bir uzay gemisi ancak Ay'a ve Venüs'e ulaşabiliyor. Bir insan birkaç dakika gibi kısa bir sürede milyonlarca metre uzaklara nasıl gidip gelebilir?”

Yerküremiz, yani Dünya bir yılda yaklaşık 188 saatlik bir mesafeyi bir dakikada döner, yirmi beş bin senelik mesafeyi bir senede alır. Bu muazzam hareketi ona yaptıran ve bir sapan taşı gibi döndüren bir Kudret, bir insanı Arş-ı Âlâya getiremez mi? Güneşin çevresinde o ağır cisim olan dünyayı gezdiren bir hikmet bir insan bedenini şimşek gibi Rahman'ın Arşına çıkaramaz mı?


Peygamberimiz sadece ruhuyla gitse olmaz mıydı?

Soru: "Öyleyse ise neden Miraça çıktı? Ne lüzumu var? Evliya gibi ruhu ve kalbi ile gitse yetmez miydi?"

Cenab-ı Hak görünen ve görünmeyen âlemlerdeki güzellikleri göstermek için, kâinat fabrikasını ve merkezini gezdirmek, insanlığın amel ve ibadetlerinin âhiretteki neticesini göstermek için Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamı oralara davet etmesi gayet makuldür. Sadece ruhu ve kalbi ile değil, bu seyahate bedeninin de iştirak etmesi gerekir.

Görünen âlemin anahtarı olan gözünü, işitilen âlemin anahtarı olan kulağını Arşa kadar birlikte alması gerektiği gibi, ruhunun sayısız görevlerini üstlenen âlet ve makinesi hükmünde olan mübarek bedenini Arşa kadar çıkarması akıl ve hikmet gereğidir.

Zaten Cenab-ı Hak Cennette bedeni ruha arkadaş ediyor. Çünkü pekçok kulluk görevine ve sınırsız lezzetlere ve acılara beden kaynaklık etmektedir.

Öyle ise bu mübarek beden ruha arkadaşlık edecektir. Cennette ruh bedenle birlikte olacaksa Cennetü'1-Me'vâ'nın gövdesi olan Sidretü'l-Müntehaya Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın zatının arkadaşlık etmesi hikmetin tâ kendisidir.

Peygamberimiz Miraça sadece ruhen çıkmış olsaydı, zaten mucize olmazdı. Çünkü her veli ruhen ve kalben o âlemlere çıkabiliyor.


Peygamberimiz kısa zamanda nasıl gidip geldi?

Soru: "Birkaç dakikada binlerce yıllık mesafeye gidip gelmek aklen mümkün müdür?"

Cenab-ı Hakkın sanatında hareket ve hızın derecesi farklı farklıdır. Sesin hızı ile ışığın hızı, elektriğin hızı, hatta ruhun ve hayalin hızı birbirinden bütünüyle farklıdır. Gezegenlerin hızları da birbirinden farklıdır. Meselâ ışığın hızı 300.000 km/sn iken sesin hızı 360 km/sn'dır.

Acaba Peygamberimizin lâtif bedeninin yüce ruhuna tabi olması, ruh hızında hareketi nasıl akla ters gelebilir?

Yine bir insan on dakika uyusa bazı olur ki, bir yıllık iş görebilir. Hatta bir dakikada insanın gördüğü rüyayı, rüyada işittiği sözleri, konuştuğu kelimeleri toplansa uyanıkken bir gün, belki daha fazla bir zaman gerekir.

Demek ki bir zaman dilimi iki kişiye göre değişebiliyor, birisine bir gün, diğerine de bir yıl hükmüne geçebilir.

İşte Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, Burak'a binerek şimşek gibi bütün kâinatı gezip İlâhi huzura çıkıp Rabbiyle sohbet şerefine ermiş, Onun cemalini görmüş, emirlerini alıp dönüp gelmiştir.


Miraçın benzeri bir olay var mıdır?

Soru: "Peygamberimizin Miraça çıkması mümkündür. Fakat her mümkün gerçekleşmiyor. Bunun bir benzeri var mı ki kabul edelim?"

Miraçın çok örnekleri vardır:
Bir insan, gözüyle bir saniyede Neptün gezegenine çıkabilir.
Bir bilim adamı, astronomi kanunlarına binerek tâ yıldızların arkasına bir dakikada gidebilir.
İman sahibi her insan, namazın hareketlerine düşüncesini bindirerek bir çeşit Miraçla kâinata arkasına alarak İlâhî huzura girebilir.
Kalb gözü açık bir veli, İlâhî sırlara kırk günde ulaşabilir. Hattâ Abdülkadir Geylânî ve İmam-ı Rabbanî gibi bazı evliyanın bir dakikada Arş-ı Âlâya kadar ruhen çıktıkları bildiriliyor.
Yine nurlu bir cisme sahip olan melekler bir anda yerden Arşa, Arştan yeryüzüne gidip geliyorlar.
Cennette, Cennet ehli mü'minler, Cennet bahçelerine kısa bir zamanda çıkabiliyorlar.

Bu kadar örnekler gösteriyor ki, bütün evliyanın sultanı, bütün mü'minlerin imamı, bütün Cennet ehlinin reisi ve bütün meleklerin makbulü olan Resul-i Ekrem Efendimizin bir anda Miraça çıkması, dönmesi, bütün yüce âlemleri gezip görmesi gayet makuldür ve şüphesizdir.


Miraçla gelen hediyeler

Birincisi: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün iman hakikatlerini gözleriyle gördü. Melekleri, Cenneti, âhireti, hattâ Cenab-ı Hakkın cemâlini gözleriyle müşahede etti. Sözlerinde ve vaadinde en küçük bir hilafı, aksi beyanı olmayan o yüce insan mü'min ruhlara manen şöyle diyordu: “Sizin inandığınız, melekleri, âhireti, Rabbinizin Nur cemâlini bizzat gördüm; bu iman esasları vardır, mevcuttur; tereddüt ve şüphe etmeyiniz.” Böylece mü'minler sonsuz bir imana ermenin saadetine kavuştular.

İkincisi: İnsan herşeyi merak ediyor. Ayda hayat var mı, yok mu diye araştırıyor. Halbuki Ay O Ezelî Sultanın memleketinde ancak bir sinek kadar yer kaplıyor.

Mü'minler merak ediyorlar. “Rabbimiz bizden ne istiyor? Acaba ne yaparsak Rabbimiz bizden razı olur? Bir yolunu bulsak da doğrudan doğruya Rabbimizle muhatap olsak, bizden ne istiyor, anlasaydık” derken, İki Cihan Serveri yetmiş bin perde arkasından ezel ve ebed Sultanının razı olacağı amelleri Miraç meyvesi olarak getirdi beşere hediye etti. Bu hediye başta namaz olmak üzere İslâmın diğer esasları ve ibadetleridir.

Üçüncüsü: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam ebedî saadet definesinin anahtarını alıp getirmiş, cinlere ve insanlara hediye etmiştir. Peygamber Efendimiz kendi gözüyle Cenneti görmüş, sonsuz saadetin varlığını müşahede etmiş ve bu büyük müjdeyi haber vermiştir. Öyle ki, bir adama idam edileceği anda affedilerek padişahın yakınında bir saray verilse ne kadar sevinir.
Öyle de bütün cinler ve insanlar sayısınca toplu bir müjde olan bu sevinç ne kadar önemli ve değerlidir.

Dördüncüsü: Peygamber Efendimiz Miraçta Cenab-ı Hakkın cemalini görme nimetini tattı. Bu manevi nimetin Cennette mü'minlere de nasip olacağı müjdesini verdi. “Ayın on dördünü nasıl açıkça gözünüzle görüyorsanız, Rabbinizi de öyle Cennette apaçık göreceksiniz” buyurarak bu ezelî müjdeyi bizlere hediye olarak getirdi.

Beşincisi: İnsan kâinatın en kıymetli bir meyvesi ve Kâinat Sahibinin en nazlı bir sevgilisi olduğu Miraçla anlaşıldı. Kâinata nisbetle küçük bir varlık, zayıf bir canlı olan insan bu meyve ile öyle bir dereceye çıktı ki, bütün varlıklar üzerinde bir makam ve mevki kazandı. Çünkü rütbesiz bir askere, “Sen paşa oldun” dense ne kadar sevinir.
Öyle de âciz, fani, devamlı ayrılık ve zeval tokadını yiyen biçare insana birden, "Sonsuz ve baki bir Cennette Rahman ve Rahîm olan Allah'ın rahmetine gireceksin" dendiğinde o insan ne kadar büyük bir mevki ve makama çıkar. Cennette hayal hızında, ruh genişliğinde, akıl akıcılığında, kalbin bütün arzularında Cenab-ı Hakkın ebedi mülkünde seyir ve seyahate erecektir. Cenab-ı Hakkın nur cemalini seyretme nimetini tadacaktır. Böyle bir insanın kalb ve ruhu ne kadar büyük bir sevince kavuşur değil mi? Miraçın bu meyvesi insanın en büyük arzu ve hedefidir. (Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 31. Söz.)


Miraç Gecesi Namazı

Miraç gecesi kılınacak namaz on iki rekattır. İki rekatte bir selam verilerek kılınacak olan namaz on iki rekat ile bitirilir. Her rekatte Fatihadan sonra on kere ihlas okunur. Kılınma zamanı yatsı namazı kılındıktan sonra, imsak vaktine kadar ki herhangi bir vakit olabilir. Bu oniki rekat namaz bittiği zaman selamdan sonra yüz defa :

“Sübhanallahi vel hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim” duası okunur.

Ardından da yüz kere istiğfar yapılır.

Miraç Gecesinin Gündüzünde Kılınacak Namaz
Miraç gecesinin gündüzünde öğlen namazını kıldıktan sonra sonra dört rekat namaz kılınır.
Bu namazın;birinci rekatında Fatiha’ dan sonra bir kere Felak suresi, ikinci rekattan sonra bir kere Nas suresi, üçüncü rekatta üç kere Kadr suresi, dördüncü rekatta elli kere İhlas suresi okunur.


Kaynaklar:

1. Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, 31. Söz
2. Mübarek Aylar Günler ve Geceler
3. Üç Aylar İbadet Rehberi

Çevrimdışı dehliz

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 7.715
  • 29.498
  • Müdür Yardımcısı
  • 7.715
  • 29.498
  • Müdür Yardımcısı
# 10 Ağu 2007 00:34:16
Tüm islam aleminin Miraç Kandili mübarek olsun Sudee öğretmenim bilgiler için de ayrıca teşekkürler

Çevrimdışı JUJU

  • Uzman Üye
  • *****
  • 402
  • 292
  • 402
  • 292
# 10 Ağu 2007 01:14:39
Talihiniz gözleriniz kadar berrak, kaderiniz bakisiniz kadar güzel, umudunuz yarin kadar yakin, yarininiz askiniz kadar mutlu, askiniz Miraç kadar mukaddes, dualariniz istediginiz gibi makbul olsun.
Miraç Kandiliniz mübarek olsun.

Çevrimdışı emrovic

  • Uzman Üye
  • *****
  • 506
  • 339
  • 506
  • 339
# 10 Ağu 2007 04:42:30
bende tüm kardeşlerimin mubarek gecesini kutlarım.Canı gönülden o geceyi yaşamayı nasip eder inşallah Allah cc. hepimize

Çevrimdışı yüksekovalı

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 93
  • 33
  • 93
  • 33
# 10 Ağu 2007 07:52:13
Geçmişin bugünle, ışığın gölgeyle, umudun gerçekle, üzüntünün neşeyle, öfkenin sevgiyle barıştığı nice kandillere...

TÜM İSLAM ALEMİNİN KANDİLİ MÜBAREK OLSUN.

HERKESE İYİ KANDİLLER DİLİYORUM.

Çevrimdışı mtdemirci

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.051
  • 9.255
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.051
  • 9.255
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 10 Ağu 2007 08:31:35
Dualarla geçireceğimiz bir kandil dileyiğle, kandilimiz mubarek olsun.

Çevrimdışı aladag44

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 183
  • 82
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 183
  • 82
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 10 Ağu 2007 08:55:43
Allah(cc), tüm İslâm alemine tam anlamıyla  yaşamayı nasip eder inşallah.Tüm İslâm aleminin kandilini yürekten kutluyorum.

Çevrimdışı nurcan98

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 129
  • 17
  • 129
  • 17
# 10 Ağu 2007 09:04:05
Mirac Gecemiz

Cümlemize Mubarek Olsun,

Hayırlara Vesile Olsun İnşaallah..!





Ey Rabb-i Rahîmimiz..!


Efendimiz Aleyhisslâtu Vesselâm'ın Hürmetine;

Günahlarımızı Afv-ı Mağfiret Eyle..!

Dualarımızı Hayırlarla Makbul, Tevbelerimizi Kabul Eyle..!

Bizleri Efendimiz'in Ahlâkı ile Ahlâklandır..!

Bizlere;

Marifetullah, Muhabbetullah,

Muhabbet-i Resûlullah(Aleyhissalâtu Vesselâm),

İhsân Şuuru, Hizmet Şuuru, Sahabe Şuuru,

İhlâs-ı Etemm

ve

İmanda Hakka'l Yakîne Erebilmeyi Nasip Eyle..

Beş Vakit Namaz Muhabbeti ihsân Eyle Bizlere..

 Hayatlarımızı Efendimiz'in Hayatı ile Hayatlandır..!

Bize Onun(Aleyhissalâtu Vesselâm Muhabbetini İhsân Buyur..



"Allahım! Senden, Seni sevmeyi, Seni sevenleri sevmeyi ve Senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dileriz.

Allahım! Senin sevgini bize canımızdan, ailemizden ve soğuk sudan daha ileri kıl!"

"Allahım, Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederiz."  "Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. (Yûnus Sûresi: 10.)

"Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın." (Bakara Sûresi: 32.)

"Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi sapıklığa meylettirme. Yüce katından bize bir rahmet bağışla. Muhakkak ki veren Sensin, duâ edip istediklerimizi bize bağışlayan Sensin." (Al-i İmrân Sûresi: 8.)

"Allahım, Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve Ashâb ve kardeşlerine Senin için hoşnutluk ve onun için de hakkı edâ olacak bir rahmet ve selâm eyle. Bizi ve dinimizi selâmette kıl. Duâmızı kabul et ey âlemlerin Rabbi! "

 

Amin.. Amin... Amin...

 

hanimlar.com ekibi

 

Çevrimdışı züleyhaa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 385
  • 1.666
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 385
  • 1.666
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 10 Ağu 2007 09:12:17
Amin...

Nurcan hocam bu mubarek gecede duanıza katılmamak elde değil...
Rabbim bu gecede tevbelerimizi kabul eyleyip ,günahlarımızı affeder inşallah...

Mirac gecemiz mubarek,dualarımız makbul olsun...

Çevrimdışı nurcan98

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 129
  • 17
  • 129
  • 17
# 10 Ağu 2007 09:13:08
Bir Hadis ...
Kim ki, eli darda olan borçlusuna, durumu düzelinceye kadar süre tanırsa, Allah da ona günahından tevbe edinceye kadar süre tanır.
Hadis-i Şerif ( Buhari )

    
Mi'racı Yaşamak

--------------------------------

Cemil ve hanımı gecenin geç saatlerine kadar kitap okuyup müzâkere yaptıklarından namazı kılıp hemen yatmışlardı. Böylece derin bir sessizliğe bürünmüştü ev seher vaktinde. İnsanlar susmuş eşyalar konuşuyordu sanki. Her bir eşyadan derin mânâlar yükseliyor, eve ayrı ve çok ulvî bir sıcaklık yayılıyordu.

Bütün ev, mânevî bir şahsiyet olmuş bir şeyler fısıldıyordu insan olan insana. Her şey belli bir maksat ve gayeye göre seçilmiş ve farklı hikmetlere binâen yerleri belirlenmişti. Ayakkabılıktaki çekçek, salondaki küçük şark köşesi, mutfakta radyo oluşu vs. Nasıl bir evdi Yâ Rabb'im; insanın gözüne batacak hiçbir fazlalık yoktu. Renkler bile ayrı bir tenâsüp içinde mezc olmuştu evin her odasıyla.

Evi ilk aldıklarında döşerken tek niyetleri vardı Cemil ve Hanımının.
"Mânâ-yı harfî" ve "sünnet-i seniyye"yi yaşamaya çalışmak...

Her şey O'nu hatırlatmalı, her eşya Onun Resûlünün istediği tarzda alınmalı ve konulmalıydı. İşte bu "niyet" ruh kazandırmıştı evin içine. Zulmet içinde olan
eşyayı bir anda nurlandırmıştı ``niyet"leri. Câmid ve ölü olan her bir oda, bir zikir meclisine dönmüş, mobilyaları, halıları ve resimleriyle Rabb-i Rahîm'i kendi
dillerince zikreder olmuşlardı. Dedim ya "niyet" meselesi işte.

Her şey bu iki "niyet" çizgisinde olmalıydı. Nitekim öyleydi de. Mutfaktaki kahverengi sandalyeler, açık yeşil lâminand dolaplar büyük sırları gizliyordu içlerinde. Kahverengi toprak rengiydi. Mahviyet ve tevâzuu çağrıştırıyordu.

Böylece her yemeğe oturuşlarında, tam bir mahviyet içinde, âciz ve fakir olduklarını hissederek, önlerine gelen rızkın Şefkatli bir Mün'im tarafından
gönderildiğini hatırlıyorlardı.

Ve ayrıca kahverengi; insanın bilinç altını etkileyerek o ortamda uzun durmamasını telkin ediyordu. Böylece az yiyip, çabuk kalkıyorlardı sofradan. Muktesitlik mesleğini öğreniyorlardı her geçen gün. Yeşil ise insana gönül ferahlığı ve sakinlik veriyordu...

Oturma odasının duvarları, açık deniz mavisiydi. Çünkü mavi renk, sakinleştiriyor, kanın akışını yavaşlatıyordu. Böylece o odada yapılan sohbetler
daha akıcı ve verimli olabiliyordu. Ve koltuklar da sarıydı. Ne de olsa sarı; mutluluğun, dikkat çekiciliğin en önemlisi de "geçiciliğin" simgesiydi. Odaya
giren insana bu evden gideceği gibi bu dünyadan da bir gün göçeceğini fark ettirmek istiyordu. Tıpkı ``sarı" sonbahar gibi; aynı, geçici olarak binilen
"sarı" taksiler gibi.

Her oda kendi içinde Ehadiyetin tecellisi olduğu gibi, evin mecmuu Vahdaniyeti gösteriyordu.
Salondaki intizam ve düzen, Munazzım olan Cenâb-ı Hakk'ın kâinatı nasıl tertip edip düzenlediğini ikaz ediyordu şuurları açık olan aile fertlerine. Hanımın bulaşık yıkaması Kuddüs isminin tecellîsine mazhar ediyordu onu. Ve hâkezâ bunlar gibi yazmakla bitmeyecek daha nice derin mânâlar
gizliydi Cemil ve hanımının evinde.

Diğerlerinden farklı olarak çok geniş ve lüks bir ev miydi burası? Kaliteli mobilyaların olduğu, nârin kristal biblolarla döşeli bir tribleks villa mıydı? Hayır tam tersine, oldukça "sade", küçük ve mütevâziydi. İktisat ve kanâatin güzel bir örneğiydi.


Tek fark, Cemil ve hanımının kalbindeki ``niyet"ti. O güzelim niyetle, güzel görünüyordu ev ve eşyalar. Her şey sünnet-i seniyye'yi yaşamaya çalışma gayretinden ileri geliyordu. O Re'fetli Nebî'nin yaşayışına benzemeye çalışmakla sevimli oluyordu her hâl. Kâinatı kaplayan şirin bir muhabbetin gizlendiği bu "küçük hâne" işte bu yüzden "cennetin küçük bir numûnesi"ydi. Çünkü cennette
her şey hayattâr ve şuurlu olacaktı.  



Bu evde de öyle sayılırdı; her bir çiçek, her bir eşya, kendi lîsanıyla şuurkârâne tesbih ediyordu Rabb-i Rahîm'i.
Ve böylece hayat kazanıyordu her masa, sandalye ve duvardaki resimler vs vs...
Tabii bu hem Cenâb-ı Hakk'a bakan vechiyle, hem de ev sakinlerinin ``nazar"ında ve ``niyet"inde böyleydi.

Cemil ve Hanımının yaptığı her hareketinde ve her işinde,"esas maksat olarak" sünnet-i seniyyeyi ölçü almaya çalıştığından, ona ittibâ etmeyi "niyet ettiğinde", o an "huzûr"daymış gibi oluyordu.



Çünkü o fiili işlemekle Resûllullâh'ı (asm) hatırlıyor, Onu hatırlamakla da Cenâb-ı Hakk'ın her an hâzır ve nâzır olduğu aklına geliyordu.
Ve o sünneti yerine getirirken, Resûllullah (asm) aynı fiili işlerken hangi isimlere mazhar oluyorsa kalp ayinelerinin inikaslarının derecelerine göre Cemil ve Hanımı da o isimlere mazhar oluyorlardı.  




Hâsılı; Cemil ve Hanımı evde bir bardak su bile içse, bir derece"huzur makamı"na çıkıyordu sünnet-i seniyye ile. Ki; "huzur" demek "mîraç"tı.

Mîraca çıkmaktı yani. İmkân ve vücup ortasında Onun huzuruna durup bütün mevcûdâtı geride bırakıp Bâki olana müteveccih olmaktı.
İşte Cemil ve Hanımı, her hareketini o güzel niyetlere göre yaptıkları ölçüde O'nun bir çok "esmâsına ayine" olduklarından, bununla "hüsnâ" olup her an bir nevî mîraca çıkıyorlardı.



Meselâ; su içerken içtikleri suyun zikrini, bardağın tesbihini ve o anda dünya üzerinde ne kadar su içen canlı varsa, hepsinin kendi lisanlarıyla yaptıkları şükürlerini ve onların içtikleri suların Cenâb-ı Hakk'ı takdislerini kendi fikriyle niyeten, tasavvuren mezc edip, küllî bir ubudiyet olarak Cenâb-ı Hakk'a
sunuyorlardı.  




Ve işte bu yönüyle aile hayatı; saadet-i dâreynin temel taşı olan sünnet-i seniyye ile nurlanıyor, güzelleşiyor, sevimli hâle geliyordu.

Bununla birlikte Cenâb-ı Hakk'a muhabbetleri olduğunu fiilen göstermiş oluyorlardı; tâ ki o merhametli yaratıcı da onlardan razı olsun.



Evren Teke / Nur Araştırma Merkezi
Okunma : 541
 

Çevrimdışı zelihagok

  • Uzman Üye
  • *****
  • 394
  • 13
  • 394
  • 13
# 10 Ağu 2007 09:21:56
BENDE TÜM İSLAM ALEMİNİN MİRAÇ KANDİLİNİ KUTLAR HAYIRLARA VESİLE OLMASINI DİLERİM.

Çevrimdışı AKÖREN

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.045
  • 1.478
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.045
  • 1.478
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 10 Ağu 2007 10:48:22
Tüm İslam aleminin Miraç Kandili mübarek olsun..

Çevrimdışı aslıhan83

  • Aktif Üye
  • **
  • 65
  • 14
  • 65
  • 14
# 10 Ağu 2007 11:44:35
Allah'ın rahmeti, bereketi sizinle olsun, gönül güneşiniz hiç solmasın, yüzünüz aydın olsun, kabriniz nur dolsun, makamınız Firdevs, dualarınız kabul olsun. Kandiliniz kutlu olsun..(bu Mübarek üç ayların ve bu güzel gecenin vatanımıza,milletimize hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ederim)


 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK