Ne Demeli Ki?

Çevrimdışı bekir7133

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.785
  • 9.870
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.785
  • 9.870
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 27 Haz 2012 12:58:28
   Bizim harcamalarımıza göre bir fiyat endeksi oluşturulsa enflasyon kaç çıkar acaba?

Çevrimdışı sonata32

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 602
  • 472
  • 602
  • 472
# 27 Haz 2012 13:01:28
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
   Bizim harcamalarımıza göre bir fiyat endeksi oluşturulsa enflasyon kaç çıkar acaba?
20-30 arası olacağına eminim

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 27 Haz 2012 13:31:45
Akşama doğru yabancı haber kanallarında şöyle bir haber var.'' Türkiye Suriyede düşürülen F4 Fantom tipi savaş uçağının SAVAŞ UÇAĞI OLMADIĞINI iddia ediyormuş.Bu açıklama bu ihlal nedeniyle çok zor durumda kaldıklarını gösteriyor.Anlaşılan Mavi Marmara olayındaki gibi herşeyi gene yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.F4 Fantom, savaş uçağı değilde Ne ?,F4 Fantomdan uçağından bozma Kum kosterimi ? Bu durumda Suriye tazminat olarak attığı füzenin parasını isterse şaşırmamak lazımdır..

 (ALINTI )

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 27 Haz 2012 15:05:30
TAVUK, ineğe ortaklık teklif etmiş:
"Sizinle bir dükkân açalım, yumurtası benden sucuğu sizden, sucuklu yumurta yapıp satalım."
İnek bu ya, razı olmuş, tavuk bir hafta yumurtlayıp folluğu doldurmuş, sonra beli bıçaklı bir adamla çıkagelmiş:
"Muhterem inek ortağım, işbirliğimizin meyvelerini almaya başlayalım, şimdi siz, şu kasap efendiye kendinizi teslim edin, sizi kessin, etinizden sucuk yapsın, benim yumurtalar da hazır!"
İnek başına gelecekleri anlamış:
"Aziz ortağım, bu ortaklık bana biraz pahalıya mal olacak galiba!"


Kıssadan hisse...


Her ortaklığın, hele stratejik ortaklığın  (ABD ve AB ile )böyle tehlikeleri vardır.Olacaktırda Allah sonumuzu hayır etsin..

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 27 Haz 2012 17:12:34
SURİYE MESELESİNDE ÇOK DİKKATLİ OLMALIYIZ…


 

Günler hızlı geçiyor, NATO Suriye ile ilgili planımız yok dese de şu anda gözler Suriye’ye çevrilmiş durumda…

Kendi halkına zulmeden bir liderin daha fazla görevde kalmasının doğru olmadığı tezi ağırlık kazanmış durumda… Suriye’ye dışarıdan bir saldırı yok, kendi yönetimi kendi halkına zülüm yapıyor, işin kötü yanı da bu zaten… Suriye lideri Beşer Esat yaptığı yanlış işlerini tamamen uluslar arası meseleye çevirerek arkasına İran’ı, Rusya’yı ve Çin’i alarak bölgede bir blok lama yapmaya çalışıyor, halbuki, Suriye’de gelişen olaylar tamamen içten kaynaklanan olaylardır, buna başka devletleri katması ve onlardan destek alması doğru değil, öncelikle halkıyla barışmalı ve süratle demokrasiye geçmelidir…

Şimdi ise biz ülke olarak bu günlerde çok dikkatli olmalıyız, daha önce Irak’a yapılacak olan müdahale de bizden teskerenin geçmesi istenmişti, fakat teskere meclisten geçmeyince iş tamamen ABD’nin üzerinde kaldı, sonrada biz teskerenin geçmemiş olmasını olumlu karşıladık… Çünkü, bu bölge enteresan bir bölgedir bir giren bir daha çıkamıyor… Bugünse Suriye ile geldiğimiz durum daha kötüye gidiyor, eğer bu günlerde bizim Suriye’ye karşı bir yaptırımımız isteniyorsa korkarım birileri bir provakasyon planı geliştirebilirler, yani bu günlerde ülkemizde Suriye’ye mal edilebilecek bir olay düzenlenebilir, buda çok kötü bir durumu meydana getirir… Onun için ülke olarak çok dikkatli olmalıyız, bu konu bahane edilerek İsrail’in bölgedeki gücünün sağlamlaştırılması için bazı yollar denenebilir biz bu yollarda asla olmamalıyız…

Sonuç olarak, Suriye yönetimi aklı başında hareket etmelidir… Bölgede zaten sıcak olan gelişmelerin daha da sıcak hale gelmemesini sağlanmalıdır… Bu gidişatın bölgedeki devletlerin ve onları destekleyenlerin hiç birisine hayır getirmeyeceği kesindir… Olacak herhangi bir olumsuzlukta bazı çevrelerin ekmeğine yağ sürüleceği de aşikardır… Onun için herkesin çok dikkatli ve temkinli hareket etmesi gerekmektedir, bunun başında da Suriye lideri Beşer Esat ve yönetimi gelmektedir… Dolayısıyla, ihtimal olacak olumsuzluklardan mevcut Suriye yönetimi ve onun destekçileri olacaktır…

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 28 Haz 2012 10:00:46
Otoriteleşme totaliterleşme ve doktrinleşme artık bir hastalık belirtisi değil, topyekun ülkemizi kuşattı.
Ama hala ortada yürüyüp koşan konuşan bir demokrasi varmış gibi davrananlar, işte bugünlere onların iktidara hürmet ve şükranlarıyla geldik. Hayırlı olsun.

Şimdi hepsine soralım, artık bildiğimiz inandığımız iman ettiğimiz yeri göğü yaratan Allah’ın gücü, bu savaşı durdurmaya yeter mi?

Allah’ın iman ettiğimiz gücü sonsuzdur, bir savaşı durduramaması söz konusu olamaz, o halde, bu Allah kimin Allah’ı.

Müslüman halkımızın inandığı Allah değil bu, bu İslamcı Doktrinin Allah’ı, öyle bir Allah tasavvuru ki bu, tarihteki Haçlı Seferlerini örnek gösterip bugünkü Haçlı Seferleri’ne Hermit’in eşeğiyle en önde yürüyor…


Not:(Hermit’in eşeği, İlk Haçlı seferlerini düzenleyip yola çıkan ve sonra eşeği aziz ilan edilen keşiş.)



Nihat Genç
Odatv.com

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 28 Haz 2012 16:30:10
Wall Street Journal'in Uludere faciasıyla ilgili haberi, bence Pentagon içindeki Türkiye karşıtı bir ekibin operasyonu.
Bunu yapanlar... Haber doğru da olsa, yalan da olsa... Bir taşla birkaç kuş birden vurdu. Şöyle diyorlar:
"Türk Genelkurmayı beceriksiz. Bilgiye, istihbarata önem vermiyor, yanlış hedef seçerek, masum sivilleri öldürüyor."
"Türk Hükümeti ve diğer yetkililer halka doğruyu söylemiyor."
"Böyle bir ülkeye ileri teknoloji eseri silahlar, mesela İnsansız Hava Araçları satılmamalı."
"Başkan Obama ve yönetimi, Başbakan Erdoğan ile Org. Necdet Özel'e destek vererek yanlış bir iş yapıyor."

Bir ajan mı var?
Olayın siyasi boyutu böyle... Ancak bir de aydınlığa çıkarılması gereken gerçek var:
Açıklamalar, "Grubu ilk kim gördü; ABD Predator'ı mı, yoksa Türk Heron'u mu" sorusuna cevap veriyor: Anlıyoruz ki grubu önce Türk Heron'u saptamış.
Ancak mesele bununla bitmiyor. Haberde bir nokta var ki fevkalade önemli ve o sorunun cevabını bir türlü alamıyoruz:
Predator'ı (uzaktan) kullanan Amerikalı uzman askerler... Türk yetkilileri gruptan haberdar ettikten sonra...
"Grup silahlı mı değil mi; anlayamadık. Predator'ın biraz daha yaklaştırarak, PKK'lı olup olmadıklarını saptamamızı ister misiniz" diye soruyor. Yani tam bir armut piş, ağzıma düş durumu.
Peki, buna bizimkiler nasıl karşılık veriyor? "Gerek yok, siz Predator'ı başka tarafa götürün" diyorlar.
İşte vahim olan nokta bu... Haber WSJ'da çıkalı kaç gün geçti, Genelkurmay bu kritik tercih hakkında bir şey söylemedi.
Sevgili arkadaşlar! Bizimki muz cumhuriyeti genelkurmayı değil. Bu kurumda yapılan her şey, yazılı (ya da sözlü) olarak kayıt altına alınır.
Bombayı atan pilottan başlayıp, geriye doğru emirleri izleyerek, hatanın kaynağı şıp diye bulunur. Taş çatlasa, 15 gündür bunun soruşturması. Bence hatanın kaynağı bulundu ama açıklayamıyorlar. Niye? İşte size bir spekülasyon:
Facianın kaynağının, Genelkurmay'a sızmış bir İsrail ajanı olduğunu düşünün. "Sen kılı kırk yararak, karısı örtülü subayları kapının önüne koymayı biliyorsun ama kurduğun sistem bir ajanı yakalayamıyor; bu ne iştir" demezler mi adama?

Çevrimdışı duyguaydın

  • Moderatör
  • *****
  • 5.361
  • 125.844
  • 5.361
  • 125.844
# 28 Haz 2012 18:45:45
Bugün 9 Eylül değil biliyorum ama nedense bu anıyı bu başlıkta paylaşmak istedim.....

KARARLILIK


Başkumandan, düşmandan kurtardığı İzmir'de geçireceği ilk geceyi yaşıyordu. Zengin bir sofra hazırlandığı halde ufak tefek ile karnını
doyurdu ve geç vakitlere kadar çalıştı. İngiliz donanmasından hatırı sayılır sayıda gemide İzmir Körfezinde demirli bulunuyordu.

Ertesi sabah erkenden uyandık. Hafif bir kahvaltıdan sonra vilayet konağına gittik. Vali, İngiliz konsolosu ile konuşuyordu. Biz gelince
vali ayağa kalktı ve konsolos ile Mustafa Kemal Paşa'yı tanıştırdı.
Konsolos iyi Türkçe biliyordu.
Paşa valiye sordu:
-'Konu nedir ?'
Vali anlattı:
-'Sayın konsolos, İngiliz tebaası vatandaşlarla Rum ve Ermeni azınlığın güven altında olup olmadığından endişeleniyorlar. Ben
kendilerine herkesin güven altında olduğunu bildirdim'.

Mustafa Kemal Paşa konsolosun Türkçe bildiğini biliyordu, buna rağmen kendisine valiyi muhatap aldı:
- 'Ee, peki daha ne istiyormuş?'
Bu soruya İngiliz konsolosu Türkçe cevap verdi:
-'Tebaamız için hükümetinizden yazılı teminat istiyorum!'
Paşa:
-'Ne yani, Yunanlılar zamanında siz tebaanızı daha emniyette mi görüyordunuz?'
Konsolos, kasılarak:
-'Evet' dedi, 'Yunanlılar buradayken tebaamızı daha emniyette görüyorduk.'
-'Öyleyse buyurun, tebaanızla birlikte Yunanistan'a gidin, efendim !'
Konsolos sinirlenerek sesini yükseltti:
-'Yani majestelerimin hükümetine savaş mı açıyorsunuz ?'
Paşa:
-'Siz kiminle neyi konuştuğunuzu biliyor musunuz ? Ben Millet Meclisinin başkanı ve Türk orduları başkomutanıyım. Savaş açmaya da
barış yapmaya da tam yetkiliyim. Peki siz kimsiniz ?! Hükümetiniz adına savaş ve barış görüşmeleri yapmaya yetkili misiniz ? Böyle bir yetkiniz varsa görüşelim.
Yoksa (eliyle kapıyı gösterdi) buyurunuz dışarıya!..'

Konsolos, Mustafa Kemal Paşa'nın son sözleri üzerine sapsarı kesildi ve tek bir kelime söylemeden kapıdan çıktı gitti. Mustafa Kemal Paşa,
adamın arkasından valiye döndü:
-'Bunlara yüz vermeyin vali bey ! Bir donanma önünde pısacak, bir blöf karşısında yelkenleri suya indirecek bir devletcik sanıyorlar bizi! Küstahlik derecesine bakın,  bana 'savaş mı açıyorsunuz?' diye soruyor. Barut kokan bir odada adamın sorduğu şeye bak !.. Savaş halinde değiliz sanki!'

Birkaç saat sonra, Ingiliz donanması komutanı hükümet  konağının kapısından girerek Mustafa Kemal Paşa'nın  odasına yöneldi. Nazik
fakat öfkeli bir hali vardı. Ruşen Eşref kendisine ne istediğini sordu.
-'Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek istiyorum!..'
Birlikte odaya girdiler, kapı kapandı.
Amiral:
-'Çok güç koşullar altında bir savaş kazandınız, sizi asker olarak içtenlikle kutlarım. Çanakkale'deki başarınızı rastlantıya borçlu
olmadığınız kanıtlandı böylece. Büyük bir askerle tanıştığım için memnunum.'diyerek övgüler  yağdırmaya başladı.

Paşa, bıkkın bir ifadeyle:
-'Bunları geçin amiral. Çok işimiz var. Asıl konuya gelin' dedi..
Amiral bu tavır karşısında bocalayarak konuya girdi:
-'İzmir'de tebaamız ve sizin azınlıklarınız Ermeniler, Rumlar var. Yeni askeri yönetim altında bu insanların statüsü nedir? Güvende midirler?..'
-'Hiç kuşkunuz olmasın amiral. Tebaanız ve azınlıklar hükümetimizin koruması altındadır. Suç işlemeyenler, kendilerini güvende
sayabilirler.'
-'Peki suç işleyenler?'
-'Suç işleyenler sayın amiral, muhtemelen sizin ülkenizde de olduğu
gibi, adaletin huzuruna çıkar. Suçlu olanlar, cezalarını çekerler.'

-'Fakat Paşa Hazretleri, fevkalade günler geçirdik. Yunan ordusundan cesaret alan Rumlar şımarıklık yapmış olabilir. Bugün bu insanlar
yerli halkın düşmanlığı ile yüz yüzedirler. Ermenilerin biliyorsunuz büyük bir bölümü göçe zorlandı ve önemli bir bölümü hayatlarını
kaybetti. Bu ruh haliyle Yunan ordusu ile işbirliği yapmış, bazı Türklere zor günler geçirtmiş olabilirler. Bunlar, fevkalade günlerin
olaylarıdır, bağışlanması, hoş görülmesi gerekir. Eğer bu kişiler halkın husumetine bırakılacak olursa, bütün dünya aleyhinize kıyameti
koparır!..'

Son cümleye kadar amirali sakince dinleyen Mustafa Kemal Paşa,
'dünyanın koparacağı gürültü' ile tehdit edilince amiralin sözünü
kesti:

-'Üstünlük pozunuzu derhal bir kenara koyunuz amiral ! Milletleri tehdit etmekten de vazgeçiniz. İngiltere ve müttefiklerinin kıyamet
koparıp koparmayacağını düşünmem bile ! Bunlar memleketin dahili işleridir ve de sizin bu işlere karışmanıza müsaade etmem.
Majestelerinin devleti bizim azınlıklarla uğraşmaktan vazgeçsin. Kim ki bize saygı beslemez, bizden de saygı beklemeye hakkı olmaz.'

Amiralin yüzü bembeyaz oldu:
-'İngiliz hükümetinin tebaasını her yerde koruma hakkı devletler Hukuku teminatı altındadır. Avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız Rum ve Ermenilerin güven içinde bulundurulmasını sadece rica ettik. Yoksa biz bu güvenliği sağlayacak güçteyiz...'

Paşa:
-'Arkaladığınız Yunan ordusunun denizde yüzen cesetlerini herhalde görmüş olmalısınız. Ordumuz asayişi sağlamıştır. İzmir limanını
Donanmanıza kapatıyorum. İsterseniz, tebaanızı gemilerinize doldurabilirsiniz. Donanmanızın en kısa zamanda limanı terk etmesini istiyorum!'

Sert sözler karşısında amiral ne yapacağını şaşırdı:
-'İngiltere'ye savaş mı açıyorsunuz?'

Paşa:
-'Savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr antlaşmasının halen yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz onu çoktan yırtıp attık bile. Karşımda serbestçe oturuşunuzu, sizi konuk saymama borçlusunuz ! Fakat nezaketimizi kötüye kullanmanıza müsaade edemem. Şu anda hukuken 'barış antlaşması yapmamış' iki devletiz. Savaş hukuku halen yürürlüktedir. Gemilerinizi derhal karasularımızdan çekmenizi size tekrar ve son defa ihtar ediyorum!...'

Bir balmumu heykeline döndü amiral. Sert adımlarla girdiği Mustafa Kemal Paşa'nın odasında oturduğu sandalyede küçüldükçe küçüldü ve
sonunda kekeleyerek:
-' Affedersiniz !' dedi, yerlere kadar eğilerek geri geri kapıya gidip
dışarı çıktı.

Olay kısa süre içinde şehirde duyuldu...İngiliz ve Fransızlar kendi uyruklarını gemilere bindirmeye başladılar. Birkaç saat sonra da
sessizce çekilip gittiler.

Kaynak-Salih Bozok'un Anıları


"Sen "9 Eylül" dersin iki kelime
Ben değişen yazgı anlarım
Özgürlük anlarım, bağımsızlık,
Sen "İzmir" dersin iki heceyle
ben sevinçten ağlarım...
Tarihin başı mı dönmüş
Şimşek hızı geldiklerinde?
Şaşırmış mı toprak
Ayakları yere değmeyen atlar geçerken?
Önce deniz mi görmüş
Kavruk yüzlü neferleri?
Bugün 9 Eylül
Tam sırasıdır canlandırmanın hatıraları...
Sen "9 Eylül" dersin iki kelime
Ben onurlu bir halk anlarım
Rüzgarın çevirdiği sayfa anlarım
Sen "İzmir" dersin iki hece
Ben saygıyla ayağa kalkarım"
(HALUK IŞIK)

Çevrimdışı senizkarasah

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.500
  • 26.516
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 5.500
  • 26.516
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 28 Haz 2012 19:00:37
Paylaşımınız için teşekkürler Duygu öğretmenim.. Ne kutlu bir milletiz ki bu topraklardan bir Mustafa Kemal yetişmiş.. Gurur duyarak okudum, mağrur, kendinden emin, her adımı hesaplı ve doğru, tam bir lider.. Saygıyla eğiliyoruz önünde Paşam..

Çevrimdışı gülümseyinnn

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.382
  • 12.029
  • 5.382
  • 12.029
# 28 Haz 2012 19:32:09
Gözlerim dolu dolu okudum. Teşekkürler duyguaydın öğretmenim...Onurlu bir milletin onurlu evlatlarıyız biz ve Atatürk'te bunun en güzel yansıması...
Daha gencim ama ölmeden ülkemi her türlü rengiyle birlik   beraberlik içinde görmek istiyorum..
çok şey mi istiyorum acaba...

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 28 Haz 2012 19:50:32
Anneler Babalar dikkat; Tüm öğrenciler fişlenecek.


Artık her öğrencinin bir dosyası olacak. Bu dosyalarda okul dışındaki tüm etkinliklerinin fotoğrafları, özel ilgi alanları ve buna benzer bir çok bilgi yer alacak. Bunlar belli bir puanlama sistemine tabi tutulacak.

Üniversiteye girerken bakılacak, uygunsa ona göre… Üniversitede de bu dosyalar doldurulmaya devam edilecek. İşe girerken de bakılacak.

Ve bize ileri demokrasi diye anlatılacak bu düzen.

Mesela bakılacak çocuğun dosyasına. Yazın Umre’ye gitmiş. Kitap olarak Risale’ler ya da Prizmadan bilmem ne kitabını okumuş. Sinemaya gitmiş: New York’ta 5 Minare. Sosyal etkinlik desen, okulunda açılan Kuran kursuna gitmiş… Spor desen Matrak oynuyor.

Her üniversitenin kapısı açık. Puan yüksek, fizik, kimya olmasa da olur.

Ötekine de bakılacak. Yaz kamplarına, yüzme kursuna falan gidiyor. Bak sen şu yaramaza. Kitaplar desen, Turgenyev, Gogol, Balzac, Yakup Kadri, Namık Kemal, Ayfer Tunç, Emile Zola filan okumuş. Ya da daha beteri, Nutuk, Medeni Bilgiler Kitabı, Tek Adam, İkinci Adam, Atilla İlhan gibi “zararlı” yayınlar okumuş. Anıtkabir’i gezmiş, Kocatepe’ye gitmiş. Bak sen şunun yaptıklarına.

Bir de göğsünde Atatürk rozeti taşıyorsa demek ki, ideolojik bu…

Ne üniversiteye girebilir, ne de işe…

Öteki oldu çünkü. Hele bir de seçmeli Kuran dersini almıyorsa… Zaten böylesi okuyup da ne yapacak?

Gidiş o gidiştir…

Anlamadınız siz. Böyle gelir faşizm.

“Özgürlükler” dediler ki, aslında prangalar, tasmalarda onlar. Post modern diye her cümlenin başına koydukları Ortaçağ’dı aslında, görmediniz. Çok seslilik diyorlardı, İskilipli Atıf Hoca’yı alkışlarken Atatürk’e “diktatör” deyip Kuvayı Milliye’ye sövdüklerinde… İyi duymadınız.

Şimdi bakacaklar çocuğun dosyasına. Arkadaşlarıyla konuşurken Atatürk’ten söz ettiği duyulmuş. Filanca tarihte çantasında ya da evinde bir Nutuk bulunmuş.

Fizikte sorun yok da, kimyası bize uymadı diyecekler, mesela üniversite girişinde…

Niye? O nesil böyle yetiştirilecek çünkü.

Ve bir gün Namık Kemal, Yakup Kadri, hatta Nutuk “zararlı yayınlar” listesine girdiğinde anlayacağınız bir şey kalmamış olacak.

Hoş gidişler ola…

Mehmet Yiğittürk

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 30 Haz 2012 01:12:13
Genel Kültür > TarihMadımak Olayı'nda kimler hayatını kaybetti?
!

2 Temmuz 1993'te Sivas'ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında başlayan olaylar tarihe Sivas Katliamı ve Madımak Olayı olarak geçti.

 

2 Temmuz'da bu şenliklere katılanları hedef alan saldırılar, 3 Temmuz'da katılımcı aydın, sanatçı ve siyasetçilere yöneldi. Çok sayıda sanatçı, aydın ve siyasetçinin kaldığı Madımak Oteli taşlandı ve yakıldı.

 

Çıkan olaylarda otelde bulunan 31'i sanatçı 2'si otel görevlisi 35 kişi, saldırganlardan da 2 kişi olmak üzere toplam 37 kişi yanarak veya dumandan zehirlenerek hayatını kaybetti.

Madımak Oteli’nde hayatını kaybeden sanatçı ve aydınlar;

Asım Bezirci – 67 yaşında (Araştırmacı, yazar)

1928 Erzincan doğumlu olan Asım Bezirci üniversite yıllarında sosyalizm ile tanışarak Türkiye Sosyalist Partisi'ne üye oldu. Yayınlanmış 70 kitabı bulunmaktadır.

 

Rıfat Ilgaz’ın yakın arkadaşı olan Asım Bezirci’nin yaşamını konu alan bir inceleme kitabı yayınlanmıştır.

 

Nesimi Çimen – 67 yaşında (Şair, Sanatçı)
Alevi Bektaşi halk ozanı olan Nesimi Çimen 1931 yılında Adana’da doğdu. İstanbul’a yerleştikten sonra geçimini sağlamak için ozanlık yapmaya başladı.

Tunceli’de 1967 yılında sahnelenen Pir Sultan Abdal oyununda görev aldı. Aynı gün çıkan olaylarda tutuklanarak gözaltına alındı. Serbest kaldıktan sonra ailesiyle birlikte Zeytinburnu’nda bir gecekondu da yaşamaya başladı.

Evinde dava arkadaşları olan, aralarında Yaşar Kemal ve Yılmaz Güney’in de bulunduğu çok sayıda sanatçı, ozan ve aydın kalmıştır.

Türkülerini göğsünde taşıdığı “cura” ile söyledi ve bununla ünlendi. Nesimi Çimen Üç telli curanın son ustasıdır.

 

Metin Altıok - 52 yaşında (Şair, Yazar)
İzmir Bergama’da 1941 yılında dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi Felsefe bölümünü bitirdi. Madımak Olayı'ndan ağır yaralı olarak çıktı fakat 9 Temmuz 1993 yılında kurtarılamayarak Ankara’da hayatını kaybetti.

Metin Altıok 60’lı yıllarda genç şairlerden biri olarak anılmaya başladı. Ancak şiirleri ilk olarak 1970’li yıllarda yayınlandı. Romantik ve yalın bir dile sahip olan sanatçı çok sayıda şiir ve sanat etkinliklerine katıldı.

 

Asaf Koçak – 35 yaşında (Karikatürist)

1958 yılında Yozgat'ta doğan sanatçı Kırşehir Eğitim Enstitüsü'nü bitirdikten sonra öğretmenlik yapmaya başladı.

Daha sonra istifa ederek Ankara’ya gitti ve burada kişisel sergiler açtı. Yaşamının son 14 yılını karikatürist olarak geçiren Asaf Koçak’ın çizimleri Sorun, Yapıt, Yeni Olgu, Türkiye Yazıları, 2000’e Doğru, Bilim ve Sanat, Yarın, Edebiyat 81, Cumhuriyet, Günaydın ve Yeni Çuval’da yayımlandı.

 

Sinemada da şansını deneyen Koçak, Simbad isimli kısa metrajlı bir filmde oynadı. Ayrıca musluk tamirciliği de yapan Asaf Koçak, Özgür Gelecek isimli derginin görsel danışmanlığı ve Pir Sultan Abdal dergisinin karikatüristliği görevlerini de üstlendi.

Behçet Sefa Aysan – 44 yaşında (Şair)
1949 yılında Ankara'da doğdu. Kuleli Askeri Lisesi'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne girdi.

12 Mart döneminde eğitimine ara verdi. Mezuniyetinden sonra Önce İzmir’e atandı, ardından da Ankara’da Psikiyatri ihtisası yaptı. Madımak olaylarında hayatını kaybetmesinden sonra Türk Tabipler Birliği Behçet Aysan’ın anısını yaşatmak için adına şiir ödülü vermeye başladı.

Edibe Sulari - 40 yaşında (Sanatçı)
Edibe Sulari çok sayıda plakta dişi sulari olarak görev aldı. Avrupa’da yaşamasına rağmen Türkiye’de düzenlenen tüm Alevi etkinliklerine katılırdı.

Erdal Ayrancı – 35 yaşında (Şair)
ODTÜ’ye 1978 yılında giriş yapan Erdal Ayrancı 1958 doğumlu. 12 Eylül döneminde hayatı değişti. Erdal Ayrancı, 1980-1983 yılları arasında Mamak, Ankara Kapalı, Niğde, Bor Cezaevlerinde hapis yattı.

Hasret Gültekin – 23 yaşında (Şair, Saz sanatçısı)
1971 yılında Sivas’ın Han köyünde doğdu. 6 yaşında saz çalmaya başlayan Hasret Gültekin ilk olarak 11 yaşında sahne aldı. Resmi olarak çıkan ilk Kürtçe kaset olan Nevroz 1990 yılında piyasaya Hasret Gültekin tarafından çıkarıldı.

1991 yılında Rüzgarın Kanatları isimli albüm çıkardı ve pekçok sanatçının albümünde müzik yönetmenliği de yaptı.

Mehmet Atay – 25 yaşında (Gazeteci)
1968 Divriği doğumlu. Gazeteci ve fotoğrafçıdır.

Muhlis Akarsu – 45 yaşında (Sanatçı)
Saz sanatçısı olan Muhsin Akarsu 1948'de Sivas'ta doğdu. 100’ün üzerinde plak, 4 kaset ve çok sayıda deyişi vardır. 1970’li yıllarda İstanbul’a yerleşti ve aynı yıl ilk plağını çıkardı.

 

Her yıl çeşitli şekillerde düzenlenen hemen tüm Alevi etkinliklerine katıldı. Yaptığı türkülerden dolayı 1980’li yıllarda hapis cezası aldı. Sanatında Karacaoğlan’dan ve Pir Sultan Abdal’dan etkilendiği açıkça görülmektedir.

Muammer Çiçek – 26 yaşında (Aktör)
1967 yılında Tokat’ın Zile ilçesinde dünyaya geldi. 1992 yılında Gazi Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama bölümünü bitirdi. Muammer Çiçek şiirle ve tiyatro ile de ilgilenerek özellikle oyunculuğa emek ve gönül vermiştir.

Uğur Kaynar – 37 yaşında (Şair)
1956 yılında Sivas’ın Zara ilçesinde doğdu. Şiirlerinin ana teması sevgi olan Kaynar, 12 Eylül döneminde 2 yıl Mamak Cezaevi'nde yattı.



Hayatını kaybeden diğer isimler ise şöyle:
Ahmet Özyurt – 21 yaşında (Öğrenci)
Asuman Sivri – 16 yaşında (Öğrenci)
Belkıs Çakır – 18 yaşında (Öğrenci)
Carina Cuanna – 23 yaşında (Hollandalı gazeteci)
Gülender Akça – 25 yaşında
Gülsün Karababa – 25 yaşında
Handan Metin – 20 yaşında (Öğrenci)
Huriye Özkan – 22 yaşında (Öğrenci)
İnci Türk – 22 yaşında
Koray Kaya – 12 yaşında
Menekşe Kaya – 17 yaşında (Öğrenci)
Muhibe Akarsu – 45 yaşında (Misafir)
Murat Gündüz – 22 yaşında (Öğrenci)
Nurcan Şahin – 18 yaşında (Öğrenci)
Özlem Şahin – 17 yaşında (Öğrenci)
Sait Metin – 23 yaşında (Öğrenci)
Sehergül Ateş – 30 (Öğrenci)
Serpil Çanik – 19 yaşında (Öğrenci)
Serkan Doğan – 19 yaşında (Öğrenci)
Yasemin Sivri – 17 yaşında (Öğrenci)
Yeşim Özkan – 20 yaşında (Öğrenci)

 

Ayrıca olay sırasında içeride bulunan Ahmet Öztürk (21) ile Kenan Yılmaz (21) isimli  iki otel görevlisi de yaşamını yitirdi.

Saldırgan guruptan ölen iki kişinin isimleri ise 1971 doğumlu Ahmet Alan ve 1976 doğumlu Hakan Türkgil.

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 01 Tem 2012 18:17:45
Serap Ezgü tarih oldu!
Sunucu Serap Ezgü, eski eşinin açtığı 'soyadı' davasını kaybetti. İşte ünlü sunucunun yeni soyadı...
14:13 | 30 Haziran 2010



Kadın programları yüzünden soyadının yıpratıldığını ve zarar gördüğünü öne süren sanatçı Sümer Ezgü, 2004 yılında asliye hukuk mahkemesinde Serap Ezgü'ye 'soyadını men' davası açmıştı. Serap Ezgü ise, "Ben Ezgü soyadıyla tanındım. Küçük düşürecek ya da tehlikeye sokacak hiçbir şey yapmadım" diyerek davanın reddini istedi.

Ancak ünlü sunucunun boşandığı eşine ait olan bu soyadını kullanamayacağına ilişkin mahkeme kararına, Yargıtay'dan da onay geldi. Takvim'in haberine göre Serap Ezgü, Temmuz ayından itibaren Güner soyadını alacak.

KENDİ SOYADINI BİLE TEK BAŞINA TAŞIYAMAYAN BİR KADIN.ŞÖHRET UĞRUNA BİZE NİYE HAKARET ETMESİNKİ.

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 02 Tem 2012 11:33:07

Yazmaya çalıştığım “2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı” adlı kitap için hazırlık yapmaktayken, bir mektup aldım. Mektup; sokağımızdaki sıradan insanın, Sivas katliamına hangi zaviyeden baktığının, sokağın, nasıl kategorize edildiğinin tüyler ürpertici bir örneğini veriyordu: içim acıyarak okudum ve bölüşmeye karar verdim!

İşte o mektup:[1]  

“14 yaşındaydım. 2 Temmuz 1993 günü okuldan eve dönerken, Sünni olduğunu sonradan öğrendiğim bir komşumuz yolumu çevirdi:

- Duydun mu kız, sizinkileri yakıyorlar!

Allah Allah bizimkiler kimdi; bizimkileri niye yakıyorlardı?

Kafamda soru işaretleri, korku ve merak ile eve koştum. Evde, komşumuzun kızı ve annem, başlarını ellerinin arasına almış ağlıyorlardı. Televizyon açıktı. Bültenlerde; “Pir Sultan Abdal Anma Etkinlikleri çerçevesinde kente gelen konuklara ve Aziz Nesin’e kızan, bu yüzden tahrik olan dindar insanların Sivas’ta gösteri yaptıklarını, konukların kaldığı otelin göstericiler tarafından yakıldığını, içerde çok sayıda insan olduğunu, bazılarının yandığını, bazılarının ise dumandan boğuldukları” haberleri geçiyordu…

Yakılanlar arasında küçücük çocuklar, genç kızlar, semahçılar, aydınlar vardı… 12 yaşındaki Koray da yakılanlar arasındaydı!

- İyi ama bu yananlar neden “bizimkiler” oluyordu?

 Epey bir süre hiçbir şey soramadım kimseye…

Annemin gözleri kan çanağı olmuş, hem ağlıyor, hem televizyonu izliyordu. Dokunsan patlayacaktı! Donmuştu kadın; bir taraftan ağlıyor bir taraftan da; “ah-tüh-vah yavrularım” gibi belli belirsiz sözler dökülüyordu ağzından.

Daha fazla tutamadı kendini: bir ağıt tutturdu!

Sivas ellerinde sazım çalınır

Çamlıbeller bölük bölük bölünür

Yardan ayrılmışam bağrım delinir

Güzelim ey, bebeciğim ey, Koray’ım oy, yavrum oy

Annem ağıt tutturmuştu ya, bugüne kadar bana bu kadar dokunan, etkileyen, yüreğimi burkan bir ağıtı, ne görmüş ne de dinlemiştim…

Nefes alsanız duyulacak bir sessizlik… Ve içimi paramparça eden o ağıt! Annem hangi anı yaşıyordu bilmiyorum. Bakıyor görmüyor, “anne” diyorum duymuyordu; ağzında o ağıt, nereye gideceğini bilmeden öylece dolaşıyor, oturuyor, kalkıyor, sonra tekrar oturuyordu…

Sonra, sonra annem hıçkırığını daha fazla dizginleyemedi… Ağıtı bırakıp kendini koyuverdi. Bu nasıl bir feryattı Tanrım! Artık, annemin ve komşu kızın hıçkırıkları evin dışına taşıyordu. Ağıtlarını ve acılarını birbirine kattılar, uzun uzun ağladılar, durdular, ağladılar, durdular tekrar ağladılar…

Yorulmuşlardı…

İkisinin gözleri de kan çanağına dönmüştü!

Bir süre sonra sorabildim:

- Anne neler oluyor?

- Annem: ellerini dizlerine vurarak; Gittiler kızım gittiler, Sivas’a gidenleri yakıyorlar” diyebildi…

Annemin konuşacak hali yoktu. Komşu kızı ise hem ileniyor, hem karış veriyordu. Şaşkındım. Anlamaya çalışıyordum. Duruma çok sonra vakıf oldum. O an kendimi, sanki birisi yüreğimi eline almış ufalıyor gibi hissettim. Yüreğim ufalanıyor, boğazım sıkılıyordu. Ağlayamadım ben, gözümden bir damla bile yaş düşmedi… Sadece korktum, “insanları nasıl yakabilirler” diye kendi kendime soruyor ve ürperiyordum... İnsanın yakılması !!!  

İnsan yakılır mıydı?

O günden belleğimde kalanlar bunlar… Bir de Sünni komşumuzun: “duydun mu kız, sizinkileri yakıyorlar!" derken yüzüne yansıyan alayımsı ifade... Yüzü, sanki otelin önündeki ağzı salyalı yobaz güruhun içinden fırlamış gelmiş biri gibiydi… O suratı hiç unutamam; unutamam, bunlar da yakar; İslam yakar, evet yakar!

Korkmuştum, büzülmüş, vücudum korkudan buz kesmişti… Sonra o lanet günün akşamı anneme şöyle dediğimi anımsıyorum:

- ‘Anne bizi de mi yakacaklar?’

Çocuk aklı işte,

O gece, bütün Alevileri yakacaklar diye düşünmüştüm ve uyuyamamıştım...

Ben uyuyamamıştım da, ya Sivas’ta birer-ikişer çifte kuzularını kaybedenler, o anı yaşayanlar ne olacaktı?”  

***



Murtaza DEMİR

Odatv.com

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 02 Tem 2012 11:40:11
YILLAR SONRA MEYDANA ÇIKAN GERÇEK, MADIMAK’I KİM YAKTI..?
30 Mayıs 2011 05:41
Büyük MalatyaManşet, Ulusalhenüz yorum yapılmamış Yıllar öncede söyledik yıllardır söylüyoruz Madımak’ı Yakanlar Müslüman olamaz. Müslüman kasten adam öldüremez,İslama inanan Allah Korkusu içinde yaşarlar ve Allahın verdiği canın O ndan başkasının alamayacağını bilirler diye. Ama bölücü ve kışkırtıcı örgüt ve insanlara anlatamadık illada İslama ve Müslümanlara maletmek istediler. Dönemin Sivas Cem Vakfı Başkanı ısrarla bunu yapanlar Sünniler ve Müslümanlar değil diyordu ama kimse kendisini dinlemiyordu. Şimdi gerçekler bir bir ortaya çıkmaya başladı bakın Sabah gazetesi yazarı Ertuğrul Erbaş nasıl kaleme almış olayı…
 
ERTUĞRUL ERBAŞ – SABAH

Olayla ilgisi bulunan 4 PKK’lının adı tespit edildi. Ancak şahısların hiçbiri yaşamıyor

37 kişinin yanarak can verdiği Madımak Katliamı’yla ilgili çok gizli bir soruşturma yürüten Özel Yetkili Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı katliamın faillerine ilişkin önemli bir ipucuna ulaştı. 2009 yılındaSivasEmniyet Müdürlüğü’ne başvuran bir gizli tanığın ifadeleri üzerine yeniden açılan Madımak Katliamı’nda PKK izine rastlandı. Yaklaşık 2 yıldır çok gizli bir soruşturma yürüten savcılık şüpheli 4 kişiyi tespit etti. Yapılan incelemede 4 kişinin de PKKterörörgütü üyesi olduğu ve hiçbirinin şuan hayatta olmadığı belirlendi.

BİLGİ İHBARLA GELDİ
Sivas Madımak Otel‘de 2 Temmuz 1993 günü yaşanan olayda 37 kişi hayatını kaybetti. Madımak Katliamı’na dair 20 Mayıs 2009′da Sivas Emniyet Müdürlüğüne başvuran bir kişi çok önemli bilgiler verdi. Özel Yetkili Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı 18 yıllık dosyayı yeniden açtı. Açılan soruşturmayla katliama ilişkin tüm resmi yazışmaların yeniden temini ve o güne ait görüntülerin sil baştan incelenmesi talimatı verildi. Bu talimat üzerine polis ve jandarma 21 ilde 400′den fazla kişinin bilgisine başvurdu. İfade ve teşhis işlemleri yapılırken, konuyla ilgili birçok şahıs “Gizli Tanık” yapıldı. Aylar süren çok kapsamlı çalışmada olayı izleyen gazetecilerin çektikleri hamvideogörüntüleri, fotoğraflar, çevredeki kameralara ait görüntüler yeniden incelendi. İstihbarat raporları tekrar okundu. 1993 ve sonrasında yayınlanan yazılı basın da yer alan haberler de mercek altına alındı. Deliller incelemeye tabi tutuldu. İncelemeler sırasında Özel Yetkili Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı 18 yıldır karanlıkta kalan çok gizli bir bilgiye ulaştı. O bilgi katliamdaki PKK parmağına işaret ediyordu. Görüntüleri izleyen teknik ekip Madımak Oteli’nin yakıldığı sırada kalabalığın arasından seri biçimde ayrılan 4 kişi tespit etti. Hareketleri oldukça şüpheli bulunan bu 4 kişinin peşine düşen savcılık 2 yıl süren çalışmaların ardından şahısları deşifre etti. 4 kişinin o dönem Sivas bölgesi kırsal alanında faaliyet gösteren terör örgütü PKK üyeleri olduğu belirlendi. Bu şahısların; PİRAN (kod) Ahmet Aydın, KÜÇÜK MÜSLÜM (kod) Erdal Yıldırım, CUDİ (kod) Sinan Kaya ve MED (kod) Müslüm Şanlı oldukları tespit edildi. Özel Yetkili Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı kaynakları bu tespitin kesinlik derecesinde olduğunu söyledi. İsmi belirlenen bu 4 kişiyi aileleri de teşhis etti. Ancak bu 4 teröristin şu anda hayatta olmadığı belirlendi. Özel Yetkili Savcılık, yaşadıkları dönemde bu dört ismin irtibatlarını mercek altına aldı. 4 kişinin tamamının PKK’nın üst düzey bir ismiyle irtibatlı olduğu ortaya çıktı. Adı geçen üst düzey PKK yöneticisinin Sivas merkez olmak üzere Alevi ve Sünni kesime yönelik çapraz eylemlerin organizatörü olduğu iddia edildi. Özel Yetkili Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı, o dönem Sivas’ta aktif olduğu iddia edilen İşçi Partisi’nin faaliyetlerini de soruşturdu. Savcılık, deşifre edilen 4 PKK’lının o dönemİşçi PartisiSivas sorumlularıyla bağlantılı olduğunu tespit etti.

İHMAL DE İNCELEMEDE
Madımak Katliamı’yla ilgili olarak dönemin devlet yetkililerinin yeterli önlem almadığı iddiaları da Özel Yetkili Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma konusu oldu. Bu iddianın yanı sıra savcılığın cevap aradığı diğer sorular ise şöyle: “Pir Sultan Abdal etkinliklerinin neden o yıl ilk kez Sivas merkezine alındı? Aziz Nesin istekli olmamasına neden ısrarla etkinliğe davet edildi? Aziz Nesin’in o dönem yazmakta olduğu ‘Şeytan’ın Ayetleri’ yazı dizisine yönelik protestolar neden göz ardı edildi? Katliamda can verenler saatlerce otelde mahsur kalmalarına rağmen neden kurtarılamadı?”

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK