'Öğretmenlerimiz her zaman yüz yüze eğitimin umudu oldular'

TÖZOK’un 'Eğitimin Dönüşümü' başlığıyla Antalya’da yaptığı 20’nci Eğitim Sempozyumu’na katılan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer eğitimde ilk önceliğin okulların açık kalması olduğunu belirtti. Bakan Özer yarıyıl tatilinin uzatılmasının planlanmadığını açıkladığı konuşmasında eğitimin pandemi döneminde sürdürülebilmesi için öğretmenlerin büyük fedakarlıklar gösterdiklerini vurguladı. Özer yaptığı konuşmada şunları söyledi:

PANDEMİ SÜRECİNİN KAHRAMANLARI ÖĞRETMENLERİMİZ

“Bakanlığa başladığım 6 Ağustos’tan itibaren üç önemli şey söyledim. İlk göreve başladığımda devir teslim töreninde okulların yüz yüze açık kalmasının önemini vurguladım ve 'COVID-19 salgının sıfırlanmasını beklemeye tahammülümüz yok' ifadesini kullandım. Sonra 'okullar ilk açılması ve en son kapatılması gereken yerler' dedim. En son olarak da okulların açık kalması eğitim meselesi olmadığını bir milli güvenlik meselesi olduğunu vurguladım. 6 Eylül’de başladığımız birinci dönemi hiç kesintiye uğratmadan, haftada beş gün tüm eğitim kademelerinde başarı ile tamamlamamın mutluğunu taşıyorum. Okulları özleyen öğrencilerin bu süreci başarıyla yürütmemizde katkısı oldu. Maske, mesafeye, hijyene inanılmaz derecede beklentilerimizin ötesinde riayet etti. Bu sürecin kahramanları her zaman olduğu gibi öğretmenlerimiz oldu. Öğretmenlerimiz yaklaşık 5 ay boyunca maskeleri ile ders anlattılar. Öğretmenlerimiz aşılanmada sadece Türkiye ortalaması değil, kıta Avrupası, Amerika gibi gelişmiş ülkelerin bile  üzerinde aşılanma oranına sahip oldular. Öğretmenlerimiz maske ile büyük zorluklarla eğitimi zorlukla sürdürme kararlığında bulundular. Hem aşılanma konusunda hem de kendi sağlıklarını geri planda bırakıp okulların yüz yüze eğitime devam etmesinde umut olan öğretmenlerimizi, güven artırdıkları için şahsım ve Milli Eğitim Bakanlığı adına kutluyorum.

TATİL SONRA DA YÜZ YÜZE EĞİTİME KARARLILIKLA DEVAM

İnşallah bu iki haftalık tatil sonrası aynı kararlılıkta yüz yüze eğitime devam edeceğiz. Tatil uzayacak mı sorularına, 'Neden kapanma olduğu olduğu zaman ilk akla gelen yerler okullardır?' diyorum. Bizler iddialı ülke olmak istiyorsak 21’inci yüzyılda, üretimi toplumsal barışı, demokrasi kültürü ile örnek olmak istiyorsak, beşeri sermayemize sürekli yatırım yapmak zorundayız. Eğitimde fırsat eşitliğini sürekli yükseltmek zorundayız.

ÜLKELERİN KALICI SERMAYESİ BİLİŞSEL SERMAYE

COVID-19 salgını dünyada he şeyi değiştirdi. Ekonomi, sosyal ilişkiler en önemlisi eğitimi değiştirdi. Salgın bize okulların sadece bilişsel öğrenme ortamları olmadığını acı tecrübe ile gösterdi, ülkeler hızlı şekilde uzaktan eğitime geçti. Türkiye’ de mevcut alt yapısını hızlı kullanarak uzaktan eğitime geçti ve öğrencilerin yanında olmaya çalıştı. Görüldü ki okullar, sadece bilişsel öğrenmenin olduğu yerler değil, okullar aynı zamanda psikolojik, sosyal duygusal içsel gelişimlerin olduğu en önemli yerler. Ülkelerin en kalıcı sürdürebilir sermayesi olan beşeri sermayenin gelişti. Ülkenin geleceğinde öncü rol oynayacak nesillerin yetiştiği en önemli kurumlar, eşitsizliklerin eşitlendiği önemli fonksiyon icra eden yerler olduğu görüldü.

SON 20 YILDA EĞİTİMDE BÜYÜK DÖNÜŞÜM GERÇEKLEŞTİ

Türkiye son 20 yılda eğitimde büyük dönüşümü harekete geçirmiş nadir ülkelerden biridir. Tüm kademelerde okullaşma oranlarını önemli şekilde artırdı. 1,2 milyon öğretmen, 18 milyon öğrencinin olduğu devasa büyük bir yer. Sizleri beraber yol yürüdüğümüz arkadaşlar olarak görüyoruz. Sizlerin sorunlarını da kendi sorunlarımız olarak görüyoruz. Bu süreç içinde okul öncesinden yükseköğretime kadar okullaşma oranı arttı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren en başarılı olduğu alan ilköğretim. Özellikle kız öğrencilerin okullaşma oranlarını artırmak için farklı projeler gerçekleştirildi. Okul öncesinden yükseköğretime kadar okullaşma oranlarının artması son 20 yılda oldu.

EĞİTİMİ  TÜM KADEMELERDE ERİŞİLEBİLİR KILMAK ÖNEMLİ

Önemli olan eğitimi tüm kademelerde erişebilir kılmaktır. Bakan olarak tüm kademelerde çalışmalara ağırlık veriyoruz. Gelinen noktada uzun yıllardan beri kronik sorun olarak okullar arası başarı farkını azaltmak için çalışmalarımızı yoğun şekilde devam ettiriyoruz. Eğitimde fırsat eşitsizliğini azaltmak için üç konu var. Okul öncesi erişime eğitimi artırmak, okulların imkan farklılığını azaltmak, okul kültürünü yaşayan organizmalar olarak dinamik şekilde eşitlemek, canlı kılmak, herkesin söz ettiği gibi bir eğitim sisteminin öğretmenleri kadar başarılı olduğu gerçeğinden yola çıkarak öğretmenlerimizin çok yönlü mesleki gelişimleri için mesleki eğitim vermek.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE HEDEFİMİZ YÜZDE 100

Üç hedefe ulaşmak için öncelikle okul öncesine önem veriyoruz. 3 yaştaki okullaşma oranını yüzde 14 ten yüzde 50’ye, 4 yaşta yüzde 35’ten yüzde 70’e, 5 yaşta yüzde 78’den yüzde 100’e çıkarmayı hedefledik. Okullardaki akademik başarı okul dışındaki birçok faktöre bağlı. Öğrencinin beraberinde getirdiği farklı özellikler çocuğun akademik başarısını doğrudan etkiliyor. Ebeveynin geliri, eğitim seviyesi, sosyoekonomik imkanları, çocuğun kültürel ve sosyal sermayesi önemli. Bu farklılıklar bir de okul öncesi eğitime erişimdeki eşitsizlikle güçlenince ilkokula gelen öğrenciler arasında ciddi farklılık ortaya çıkıyor. Bu farklılık eğitimin ilk kademelerinde düzenlenmeyince giderek artıyor, LGS’de iyice ortaya çıkıyor.

40 BİN ANA SINIFI, 3 BİN ANAOKULU

Okul öncesi eğitime erişimde Türkiye’nin tüm noktalarında özellikle dezavantajlı bölgelerde kapasiteyi maksimuma çıkarmak, okul dışı faktörlerin okula etkisini azaltmak için 40 bin ana sınıfı, 3 bin anaokulu yapacağız. Bin anaokulunu İstanbul’a yapacağız."

• 0 9
• 28 Ocak 2022 16:59 3.513