Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 28 Ağu 2011 11:31:45
İMLASIZ


Hep denedin. Hep yenildin.
Olsun. Gene dene, gene yenil.
S. Beckett

...

Ayağı kayan bir çocuk
Kadar şaşkınım, bilemedim
Düz yolda yürümenin imlâsını
Kanayan dizlerime bakıp da
Ağlamayı öğrenemediğim gibi

Sevgilisi değildim kadınlarımın
Bir papağan tüneğiydim belki
Ama birkaç sözcük öğrendiysem
Kadınlardan öğrendim, yine de
Bilemedim sevgilim diyebilmeyi

Büyülendim ama büyüyemedim
Aklım ermedi aynalara ve suya
Yüzümü gösterip kalbimi neden
Sakladıklarını öğrenemedim
Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada..

Ahmet Telli

Çevrimdışı okulönceci26

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.626
  • 18.853
  • Okul Öncesi Öğrt.
  • 3.626
  • 18.853
  • Okul Öncesi Öğrt.
# 28 Ağu 2011 13:51:12
AŞKTA YARIN YOKTUR SEVGİLİ

Aşk Bu Dünyanın Ölçüleriyle Açıklanamaz Sevgili
O İlkel Bir Acıdır, Yaban Bir Ağrıdır.
Gelir ve İçimizdeki O Çok Eski Bir Şeye Dokunur.
Sonra Bir Perde Açılır ve Yolculuk Başlar
Bu Yolculukta Artık Para, Tarifeler
Beklentiler, Randevular, Taksitler, İş,
Anneler ve Korkular Yoktur
Aşkın Kendi Gerçekliği Vardır Sevgili.
İnsan Başka Bir Işığa Teslim Olur,
Daha Derinden Anlamaya Başlar, Bilgeleşir
Hiç Bilmediği Sezgileriyle Buluşur
Yükü Çok Ağırdır, Kendiyle Buluşmuştur
Hem Dışındadır Dünyanın, Hem de Tam Ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin Yakılan
Yoksun Adamın Hissettikleri de Onunladır,
Yitirdikleri de...
New York'ta, Bir Sokakta,
Kartondan Kulübesinde Yaşayan Kadının
Çıplak Yalnızlığı da
Her Şey Onunladır, Ona Emanettir Sanki,
Ama O, Çıldırtıcı Bir Yalnızlık İçindedir Yine de...
Aşkın Kültürlü Olmakla, Bilgili Olmakla da İlgisi Yoktur Sevgili,
Kanımıza Karışan İlkel Acı, O Yaban Ağrıyla
Hiçbir Kitabın Yazamadığı Hakikatlere Daha Yakınızdır,
İnan...
Kim Demiştir Hatırlamıyorum,
Aşk Varlığın Değil, Yokluğun Acısıdır Diye.
Belki de Bu Yüzden İlk Gençliğimde,
O Yoğun Aşık Olduğum Yıllarda,
Gözüme Uyku Girmez, Dudağımda Bir Islıkla
Bütün Gece Şehri, O Karanlık, O Hüzünlü Sokakları Dolaşır,
İnsanları Uykularından Uyandırmak İsterdim.
Uyanıp, İçimde Derin Bir Sızıyla Uyanan
O Derin Sancının Acısına Ortak Olsunlar Diye...
Aşk Çok Eski Bir Şeydir Sevgili
Onun İçinden O Çileli Çocukluğumuz Geçer
Sevdiğimiz İnsanların Çocuklukları da...
Oradan Üvey Anneler, Eksik Babalar, Parasız Yatılılar Geçer
Ve Sonra Aşk Bütün Bunları Alır, Daha da Eskilere Gider,
Hep O İlkel Acıya, O Yaban Ağrıya...
İnsan Bazen Nedensiz Yere Umutsuzluğa Kapılır
Kimselere Veremez Sevgisini,
Kimselere Derdini Anlatamaz, Evlere Kapanır...
Bazen Denizler Kıyılar Çeker İnsanı.
İnsan Bu Kapılmayı Anlayamaz,
Oysa
Çok Eski Bir Yerde Yaşanmasından Korkulup
Vazgeçilmez Aşkların Sızısıdır Bu.
Bu Sızı, Bu Yenilgi Mevsimlerle Yıllarla Devrilir Başka İnsanlara...
Bir İnsanın Yaptığı Bir Hatanın
Tüm İnsanlara Yayılması Gibi...
İşte Şimdi Biz de Sevgili,
Ya Olmadık Zamanlarda Umutsuzluğa Kapılıp,
Soluğu Evlerde Alacağız,
Ya da Denizler, Kıyılar Çekecek Bizi.
Nasıl Biz Başkalarının Korkularını Taşıyorsak,
Başkaları da Bizim Korkularımızı Taşıyacak,
Yenilgimizi, Umutsuzluğumuzu...
Birazdan Sabah Olacak...
Para, Tarifeler, Beklentiler, Randevular, Taksitler,
İş, Anneler ve Korkular Başlayacak...
Bunlar Varsa Bizim İçin Geçerliyse
Aşk Yoktur ve Hiç Olmamıştır Sevgili.
Birbirimizi Kandırmayalım...
Hadi Güne Hazırlan,
Yaşadıklarımızı Unutmaya Çalış
Aşk Bize Güvenip Verdiği Büyüsünü,
Sırlarını, Cesaretini, Bilgeliğini ve O İlkel,
O Yaban Ağrısını Geri Alacak
Bunlar Olurken İçimiz Bir an Üşüyecek,
Sonra Geçecek...
Hadi, Oyalanma Birazdan Yarın Olacak...
AŞKTA YARIN YOKTUR SEVGİLİ

Cezmi Ersöz

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 28 Ağu 2011 15:36:30
ESKiYEN BAYRAMLAR

O eski bayramlardan bir şey yok elimizde
O güzel günlerin özlemiyle tutuştuk, yandık
Bir eski şarkının sözleri dilimizde:
'Bayramlar mı eskidi, bizler mi yaşlandık? '

Bayram gurbet, bayram hasret, bayram gam,
Bayram artık buruk ayrılıkların adı
Bayramları bilmem nasıl anlatsam,
Dede torunu bekler, baba evladı,,,

Bayram yokluk, bayram hüzün, bayram dert,
Bayramların kalmadı o eski tadı
Bayram ne lokumdur, ne şekerdir, ne de et,
Bayram yoksul ahı şimdi, yetim feryadı

Bayram kahır, bayram zehir, bayram kan,
Bayram yürekleri eriten bir ince sızı
Bayram tatil yollarında heder olan can,
Bayram çok uzaklarda şimal yıldızı

Bayram sabır, bayram ağıt, bayram yas
Bayram yoksul çocukların gözlerinde gözyaşı
Bayram unuttuğumuz eski arkadaş,
Bayram suyu kurumuş bir pınar başı

O eski bayramlardan bir şey yok elimizde
O güzel günlerin özlemiyle tutuştuk, yandık
Bir eski şarkının sözleri dilimizde:

'Bayramlar mı eskidi, bizler mi yaşlandık? '

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 28 Ağu 2011 15:46:12
       NEREDE O ESKİ BAYRAMLAR

Çocukluğumuzdaki bayramları hatırlar hep iç geçiririz,’Nerde o eski bayramlar’ diye.
Bayramlar mı güzelliklerini yitirdi? Biz mi bayram sevinçlerimizi?
Hatırlıyorum da günlerce önce başlardı bayram heyecanı evlerde. Hele kurban bayramıysa kurbanlıklar alınır,kınalar sürülürdü sırtına.Çarşı Pazar dolanılır alış verişler yapılırdı.
Bayram demek yeni elbise,yeni bir çift ayakkabı demekti çocuklar için ve bayram şekerleri, verilen harçlıklar. Neşeyle beklerdik bayram sabahlarını.Gün doğmadan uyanırdık,bayram bir an önce başlasın diye. Büyükler kurban kesme telaşındayken bizler bir koşu komşuları dolanır ellerini öperdik. Gittiğimiz her komşu şeker,mendil yada harçlık verirdi
.O günlerde herkesin birbirine verecek bir şeyi vardı mutlaka; Sevgisi,güler yüzü.hoşgörüsü.. Küsler bayramda barışıdır, büyükler atlanmadan ziyaret edilirdi. Ya o sofra başında kurban etiyle hazırlanmış nefis yemekleri güle oynaya yemenin tadı.Eminim hala hepimizin damağındadır anılarda kalmış da olsa. Kurban kesebilenlerin sayısı çok olduğundan mıdır hemen herkes birbirini yemeğe davet ederdi. En güzel parçalar ayrılır dağıtılırdı. Gönül almak en güzel geleneklerimizdendi oysa artık bir kenarda kaldı,unutuldu.
Bu gün eski heyecanlar yaşanmıyor. Bazen gelen bayram mı,değil mi insan anlayamıyor.Bayram denince tatil geliyor akla. Herkes bir yerlere gitme telaşında..Bayramlaşmak için karşı komşunun kapısını çalınca birden tatil için gittiğini anımsıyor dönüyorsunuz..Beş yıldızlı oteller bayram tatillerini bekler oldu. Büyüklerinizin elini öpemiyor,onların gönüllerini alamıyorsunuz ama güzel anılarla dönüyorsunuz tatilden.
Tabi bunu yapabilmek için parası olmalı insanın. Ya yoksulsanız? İşte o zaman bayram sabahının olmasını hiç mi hiç istemezsiniz. Bayram demek bu gün de çocuklar için yeni bir kat giysi, bir çift ayakkabı demek değişmeyen tek şey bu. Kurban kesmek bir yana,yiyecek ekmeği alacak paranız yoksa, Bayram sabahı elinizi öpecek çocuklarınıza yeni bir şeyler veremiyorsanız,bayram bayram mı olur? İçi acır insanın suçlu gibi bakar önüne elini öpen çocukları dökülmek üzere olan göz yaşlarını görmesinler diye. Ya tatile giderken geride unuttuğumuz büyüklerimiz, yaşlılarımız onların bayram sabahları nasıl olur dersiniz?
Eski alışkanlıklarından vazgeçemez heyecanla hazırlanırlar bayram sabahlarına.Tertemiz giyinir,süslenir gözlerini bir gelen olur diyerek kapıya dikip,çalacak olan zile kulak kesilerek beklerler..Ama ne gelen vardır nede çalınan zil burulur yürekleri unutulduklarını düşünür hüzünlenirler. Yaşlılarımızın ellerini öpüp gönüllerini alamıyorsak o bayram bayram mı olur?
Bayrama birkaç gün kaldı.Bu bayramı da eski bayramların heyecanı kalmadığını düşünerek geçireceğiz.çocukluk günleri canlanacak.En çok harçlığı veren teyzeler,amcalar gelecek belleklere.Bunu yaparken yine birkaç günü dinlenerek geçirelim diye gideceğimiz tatil beldesi için valiz hazırlıyor olacağız Oysa hiç de geç değil.Hiç bir şey için geç olmadığı gibi.Gelin bu bayram yeni giysilerden mahrum kalan çocukları,gözleri yolda sizleri bekleyen büyükleri sevindirelim.Gönüllerini alalım.Komşumuzla bayramlaşma şansını kaçırmayalım.
Ne dersiniz? İşte o zaman bayram bayram olur.

      TÜM EĞİTİMHANE GÖNÜLLERİNİN BAYRAMI KUTLU OLSUN........................ ..
 

Çevrimdışı melike_snf

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.178
  • 12.297
  • Müdür Yardımcısı
  • 5.178
  • 12.297
  • Müdür Yardımcısı
# 28 Ağu 2011 15:46:42
Ben Senden Önce Ölmek İsterim
Ben senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun ki
içinde beni görebilesin
Fedakarlığımı anlıyorsun:
Vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sende ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
kolumun içinde kolun
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi oradan atana kadar…
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak:
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
Bu düzelir herhalde.
İçimden bir şey:
belki diyor.

    Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı mü_ce

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 432
  • 1.563
  • 432
  • 1.563
# 28 Ağu 2011 17:39:56
! Tek kelimeyle muhteşem, sizin de beğeneceğinizi umuyorum...

CAM İLE TAŞ

Gözlerinle dilin arasına gerili uçurumu seviyorum

Kekeme özgürlüğünü seviyorum

Susuşundaki Hıncı seviyorum

Kalbinde ürperen kışı seviyorum

Ellerindeki bilge zamanı...

Denizi yağmurdan korumaya çalışan
Çocukluğunu seviyorum

Alnın masamızda dört mevsime ufuk
Dudaklarında titreyen zamanı seviyorum

Yürüyorsun ya kalabalık
Dönüp bir daha bakıyor kendine
Boyunda çiçeklenen yedi rengi seviyorum

Her damlası ayrı bir hayat, ne bilsin yüzüne düşmeyen
Gözlerindeki yaşı seviyorum

Beni uzaklaştırmaya çalışırken aklından geçenleri seviyorum

Kalbinden gövdene yürüyen utangaç karıncayı seviyorum

Ses nasıl menevişleniyor ağzında
Ağzından gelecek her sevinci , her azabı seviyorum

Gece ışıklarından topladığın o evler esrarını seviyorum

Susmanın da bir dili var elbet
Teri yastığına sızan rüyanı seviyorum

Uyandığın sabahlardan başka bağım yok dünyayla
Odalara ömür veren gövdeni seviyorum

Yürümediğin sokaklar göz göz
Bekleyişteki o mucizeyi seviyorum

Serçe parmağındaki lekedir yerim, kalabalığın uyumuna inat
Hayalin gerçeğe değdiği yeri seviyorum

Ölümdür en büyük zaman, bilmez takvim gezenler
Bir iç çekişte yanan hayatı seviyorum

Bizden büyük tanrısı yok yalnızlığın
Getirdiğin hevesi, götürdüğün imkanı seviyorum

Evlerdesin, dışarılar hüzün, eşyalar ayakta
Senden ayrılanı seviyorum, sana kavuşanı seviyorum

Uzun cümlelerle konuşuyor kalabalık
Bir sözcüğe sığdırdığın dünyayı seviyorum

O gölgeyim taş dibinde, bir çürüme bilinci
Hükmüm yok bahçende diyorum
Üstüme elediğin şefkati seviyorum

Dişlerimin arasında bir ishak kuşu
Eğiyorum ya başımı…
Çaresizliğime tuttuğun aynayı seviyorum

Birgün bir kötü haber birimizden
Kalanın diline gelecek ilk sözü , arayacağı ilk insanı
İlk gece yapacağı her şeyi seviyorum

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.551
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.551
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 28 Ağu 2011 17:46:22
Senden Bütün İstediğim
  
Senden bütün istediğim
Küçük bir sevgidir
Gelen ve ağır ağır büyüyen
Değil gelen ve giden.

Ve senden bütün istediğim
Ümit dolu güneşli bir gün
Sevgi dolu bir kucaklayış
Değil kucaklayış sonra da gidiş.

Senden bütün istediğim
Beni kırmamandir
Beni bekletmemendir.

Yarın cok geç olabilir
Unutma ki vermek almaktir
Senden bütün istedigim kücük bir sevgidir
Gelen ve ağır ağır büyüyen
Değil gelen ve giden

William Blake


 

Çevrimdışı AYNALI

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.281
  • 21.087
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.281
  • 21.087
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 28 Ağu 2011 18:02:42
Yürümek;
yürümeyenleri
arkanda boş sokaklar gibi bırakarak,
havaları boydan boya yarıp ikiye
bir mavzer gözü gibi
karanlığın gözüne bakarak
yürümek!..

Yürümek;
dost omuzbaşlarını
omuzlarının yanında duyup,
kelleni orta yere
yüreğini yumruklarının içine koyup
yürümek!..

Yürümek;
yolunda pusuya yattıklarını,
arkadan çelme attıklarını
bilerek
yürümek…

Yürümek;
yürekten
gülerekten
yürümek…

Nazım Hikmet...

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.551
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.551
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 28 Ağu 2011 20:09:53
YAĞMURDA UNUTULAN ŞARKI 

 Önce bir yağmur, bir yağmur iki gözüm
Önce ıpıslak iki kuş
Sonra yıkılmış evrenler geçti vitrinlerden
Sonra insanlar iki gözüm,
İnsanlar
Kahrolmuş..



Islak senaryolar üstüne ta iç boşluktan
Boyut boyut yalnızlıklar ağıyordu
Öksüz anılar üstüne iki gözüm
Kırık ikindiler üstüne
Kuşkulu bir yağmur yağıyordu..



İkişer üçer yitiriyordum seni kavşaklarda
Yollar ayak bileklerime dolanıyordu hep
Taş taş çöküyordu en kutsal yapılar
Yüzler karanlıktı iki gözüm,
Düşünceler dar,
Bir geçit bulamıyordum sana.
Ellerim yordamlarını yitirmişti üstelik
Hep yabancıydı çaldığım kapılar.



Oysaki, son çağrımdı bu ta can köşemden
Oysa yürek yürek son yeşermemdi
Çağ çağ, kanat kanat, sevgi, ışık, nur
Ah sonra o yağmur iki gözüm
Ah sonra o
Yağmur..



Şimdi,
En kırık vaktidir uzak imbatların
Öykümüzün en yaralı yerinden
Damlar yüreğime ılık bir sızı
Sonra birden duyar gibi olurum
Hoyrat yağmurlar altında
Martı çığlıklarına karışıp giden
Çocuksu şarkımızı...

  Bekir Sıtkı Erdoğan

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 29 Ağu 2011 11:17:54
                    Hayır,Kabir Ziyareti!

Son öpülme tarihi geçmiş herifin biriydim
biriydim üçün belki kurulu düşleride sayarsak
kendimi sana kurmuş metal bir saat gibiydim
akrebin her ilerleyişinde tenimde, acıdan adını
aynalara kusacak gibi.
Bizim buluşma saatimizdim ben
Beni üç saniye fazla öpsen beline geç kalırdım,
iki saniye elimden tutsan
sol göğsünden sağ göğsüne geçmekte geç kalırdım
bütün ışıklar yanardı gümüş rengi dahil
ki gümüş rengi
büyük bir cenk sonucunda kahverengiyi yenmiş
kalbinin koltuğuna yaslanmış kibir dolu bir attı ya da adtı....



zenci bir peygamberdim bakışlarının karşısında
ellerini hatim ederken senin burnun kanardı
işte o kanın rengiydik biz
ay ışığında ölüm olan
pıhtılaştıkça melodram
sesin uzanabildiği yere kadar çöl kokusu
terinin altında gizlenmiş
ancak ve ancak
tenden küfür yoluyla atılan.....

geçmiş zaman kipinin üstünde altın vuruşu yapan
bir kadın
göğe doğru şiir üflemekte şimdi
ağacın damarına enjekte ettikçe kendi geçmişini
fotosentez artık bu saatten sonra mümkün değil
ve ulaşamazsın ağacın gövdesine
ulaşsanda kalbine giremezsin artık
masajlarını ve teneffüslerini cebine koyma vakti gelir çatar...

ölürken sayıkladığı bir kaç yaprak ağacın ağzında
benle ilgilidir muhakkak
bu kendi dudaklarını öpmek kadar iğrenç birşeydir artık
bir ağaç yıkılırken koca gövdesiyle aramıza
bir kaç dua dökülür ağzından kahve renginde

ben senin ağzını öpmek isterim
tam o esnada
ciddi bir parmağınla dudaklarımı tutar yerlere vurursun
sonra yanaklarına sarılırım
bir cenazenin ortasında
sen ağacı içime gömdükten sonra
sularsın beni
elini yüzüme sürüp biraz menekşe ekersin bana
sonra gideriz bir akşam vakti
ardından
ara sıra bana uğrarsın
bu kabir ziyaretidir bilirim...


Ben sana kurulmuş bir saattim
öldüğün gün
akrep yelkovanı zehirledi...

Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 29 Ağu 2011 11:22:25
Bende hiç tükenmez bir hayat vardı
Kırlara yayılan ilkbahar gibi
Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
Göğsümün içinde ateş var gibi

Bazı nur içinde, bazı sisteyim
Bazı beni seven bir göğüsteyim
Kah el üstündeydim, kah hapisteydim
Her yere sokulan bir rüzgar gibi

Aşkım iki günlük iptilalardı
Hayatım tükenmez maceralardı
İçimde binlerce istekler vardı
Bir şair, yahut bir hükümdar gibi

Hissedince sana vurulduğumu
Anladım ne kadar yorulduğumu
Sakinleştiğimi, durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibi

Şimdi şiir bence senin yüzündür
Şimdi benim tahtım senin dizindir
Sevgilim, saadet ikimizindir
Göklerden gelen bir yadigar gibi

Sözün şiirlerin mükemmelidir
Senden başkasını seven delidir
Yüzün çiçeklerin en güzelidir
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi

Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi...


----Sebahattin Ali----

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 29 Ağu 2011 12:14:53
LAVİNİA

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan
yalanlar söyleyeyim ,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim ,
Ama gitme , Lavinia.
Adını gizleyeceğim ...
Sen de bilme , Lavinia !...


Özdemir ASAF

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.551
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.551
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Ağu 2011 21:49:58
MONA ROSA 

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Ulur aya karşı kirli çakallar,
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var.
Yağmur iri iri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.

Açma pencereni perdeleri çek,
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek.
Anla Mona Rosa ben bir deliyim.
Açma pencereni perdeleri çek.

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
Bende çıkar güneş aydınlığına.
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
Seni hatırlatır her zaman bana.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
Ellerinden belli olur bir kadın,
Denizin dibinde geziyor gibi.
Ellerin, ellerin ve parmakların.

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.

Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine.
Kiminin rengi ak kiminin sarı.
Ah beni vursalar bir kuş yerine.
Akşamları gelir incir kuşları.

Ki ben Mona Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni.
O masum bakışların su kenarında.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.

Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza.
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
Alev alev sardı her tarafımı.
Artık inan bana muhacir kızı.

Yağmurdan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak.

Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kuş tüyüne.
Bir tüy ki can verir gülümsesen,
Bir tüy ki kapalı geceye güne.
Altın bilezikler o kokulu ten.

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister,
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. 




Sezai KARAKOÇ


Çevrimdışı akkaya33

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.105
  • 12.723
  • 2.105
  • 12.723
# 29 Ağu 2011 22:02:03
HOŞ GELDİN...

Hoş geldin!
Kesilmiş bir kol gibi
omuz başımızdaydı boşluğun...
...Hoş geldin!
Ayrılık uzun sürdü.
...Özledik.
Gözledik...
Hoş geldin!
Biz
bıraktığın gibiyiz.
Ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta...
Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
YÜRÜYELİM.....

NAZIM HİKMET...

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.444
  • 177.519
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.444
  • 177.519
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Ağu 2011 23:01:45
Ne yazılabilir ki
Yazılmaması gereken her şey yazıldıktan sonra...
Ne söylenebilir ki
Söylenmemesi gereken her şey söylendikten sonra...

Geç mi kaldım?
Bilemiyorum...
Yüreğim sızlar,
Sızım sızar ömründen
Ömrün akar
Geçer.

Ne yaşanabilir ki
Ömür kaçar
Gider.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK