Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 01 Mar 2012 19:41:02
DÖN
 Yakamozun hükmü şafak sökene kadar
Gel-gitlere boğulmadan denizimiz dön
Çöller kaç mecnunun ömrüyle kanar
Gözlerim seraba aldanmadan dön
Gül dahi bülbülün yüklenmiyor sabrına
Yıldızlar diklenmiyor güneşlerin şavkına
Seni bana yar kılan sahibimin aşkına
Şaşkına dönmeden takvimlerim dön
Kader kaç sabaha buluşturur gecemi
Akıl kaç gün daha teskin eder kalbimi
Bıraktığın hasretin tâlân edip gövdemi
Kuru dala çevirip kırılmadan dön
Ahengine düştüysen başka bir manzaranın
Neresinden dönersen kârıdır zararının
Kem gözlerin şerrinden kurtulup nazarının
Kabulü ol duamın bismillah de dön
Taş bildiğim sabrım yenilmeden telaşa
Kaç aşık benim gibi anılır ki aşkıyla
Emir değil buyruk değil bu haşa
Ricasıdır kalbimin kırılmadan dön
Kelimeler seni taşımaktan yorulup
Üç noktalar dağılıp tek noktada buluşup
Ünlem işaretleri sevgime önlem olup
Geçmiş zamanlarımın öznesi olmadan dön
Hece hece yerleş pelesenk ol dilime
Sancıların mesken edilmeden kalbime
Hekimleri çaresiz bırakıpta derdime
Hâkimlere kalemini kırdırmadan dön
Uzattığım elimi boş çevirme bağrıma
Bir an yerimde ol da feryadedip bağırma
Yamacına düşürüp hasretinin dağına
Beni Ferhat etmeden Şirin’im ol dön

Mehmet Ercan

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 01 Mar 2012 19:42:01
aşk-ı beka

Gönül eteğimin suskun dervişi!
Müebbede mahkûm duamsın!
İstersen mürekkebinle dokunma cismime!
Aklımın bağlı ellerini çözen
==Ayın
=====Şın
=======Kaf
ِ عٍِ ِ ش ِ ق

Sağ elini uzat Hakkın bağına
Sineme düşen acım yapraksızlığın yaprağı
Dervişin ayak izlerine düşen gölge benim
Tespih tanelerine kardeş adın var
==Ayın
=====Şın
=======Kaf
ِ عٍِ ِ ش ِ ق

K/af dağının ardında geçmişin sitemi
Niyaza açılan ellerime ses/sizlik şahit
Seccadene bıraktığım bir demet gül
Gök/ Yüzü(ne) haykırsın bendeki adını
==Ayın
=====Şın
=======Kaf
ِ عٍِ ِ ش ِ ق

Yokluğa açılan kapının ardında
Varlık fidanı duygu yaprağına hasret
Şavkın vuruyor her gece göz pınarıma
Sende kalan umudum
==Ayın
=====Şın
=======Kaf
ِ عٍِ ِ ش ِ ق

Be’nin anlamını güçlendiren nokta(yı)m
Şehadet parmağımla mühürledim bakışını
Oymalı sandığımda sevgi çeyizim
Hücrelerime kaydolan rengin kokusu
==Ayın
=====Şın
=======K/af…
ِ عٍِ ِ ش ِ ق

Ten mumu erisin
Abı hayat varlığının resmi
Boz bulanık kekre suyu temizleyen
==Ayın
=====Şın
=======Kaf…
ِ عٍِ ِ ش ِ ق

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 01 Mar 2012 19:42:34
Siyah Gözlerine Beni de Götür...

Daha dokunmadan kurudu irem
Çöllere bir türlü yağamıyorum
Yeni bir koşunun başlangıcında
Biraz deprem sonrası
Biraz şehir hülyası
Bir kalp yangınından geriye kalan
Siyah gözlerine beni de götür
Artık bu yerlere sığamıyorum.

Pembe uçurtmalar yolladığından beri
Sarardı tiryaki menekşeleri
Sonbaharın tozlu kafeslerinde
Sevgi turnaları yakalıyorum
Turnalar gidiyor; ben kalıyorum
Avareyim, asudeyim, yorgunum
Bilmiyorum neden sana vurgunum
Erzurum garında banklar üstünde
Uyku tutmuyor karanlıkları
Yitik düşlerimi kovalıyorum
Gölgeler gidiyor; ben kalıyorum.

Binbir türlü kokuyorsa yaylalar
Siyah gözlerine beni de götür
Baharın koynundan koparıp sana
İpek bir mendile sardığım yüreğimle
Şehzade gülleri gönderiyorum
Umutlar kalıyor; ben gidiyorum.

Bütün yelkenlileri, deniz fenerlerini
Kaptanları sorgulayan
Yanından geçen küheylanların
Korku tufanına yakalandığı
Siyah gözlerine beni de götür
Güneş ülkesinden gelen yiğitler
Benzeri olmayan bir dünya kursun
Cellat, ayrılığın boynunu vursun.

Usul usul intizarı çürüten
Bu hercai diken, bu çılgın arzu
Sürüklüyor imkansız muştuların
Eşiğine gönül vadilerini
Bir ağaçtan düşen yapraklar gibi
Düşüyorum tanyerine
Ya topla yaralı kırlangıçları
Ya da bu vefasız şarkıyı bitir
Özgürlüğe giden tutsaklar gibi
Siyah gözlerine beni de götür.
 
Nurullah Genç
 

Çevrimdışı -ottoman-

  • B Grubu
  • 861
  • 905
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 861
  • 905
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 01 Mar 2012 20:41:05
SENİN teninde değmeden gelen yağmuru istemem
meltemi istemem...
SANA yanmayan yıldızı semalarda istemem...
Bülbüller söyleyecekse SENİ söylesin..
SENDEN okumayan bülbül olsa dinlemem..
... Özlemim SEN olacaksan yansın yüreğim..
Sılası SEN olmayan gurbeti istemem vatanı istemem..
SENDEN gayrı bir aşkla kül olursa kalbim Bu kalbi istemem
Sonu SEN çıkmayan yönü istemem yolu istemem...
Kalbini fethedecekse geçerim bin sina'yi birden..
Yoksa neyime bu fethi istemem Mısır'ı istemem Cihan'ı istemem...
Ben Sultan Fatihim önündeyim İstanbul'un, Yakarım bu şehri yüzünde bir tebessüm için...
Ben SENİN ümmetinim SENSİN benim EFENDİM, SENDEN gayrı SENDEN başka EFENDİ istemem SEVGİLİ istemem..

Fatih Sultan Mehmet

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 02 Mar 2012 13:51:59
El sallama bana küçük kız, yüzüm yok sana karşı. Utanıyorum. Sen o soğukta, üşüyen ellerini bana doğru sallarken, ben sobanın başında, sıcacık evimde acını hissedemiyorum.

Gülümseme bana küçük kız, senin gözlerinden acıyı okuyamıyorum.
Sakın ağlama küçük kız, anneni, kardeşlerini yitirmeni anlayamıyorum.
Moralim bozuk deme bana, yedi nokta ikilerle sarsılmanın dehşetini kavrayamıyorum.
... ... Üşüyorum deme küçük kız, kışın ortasında çadırda yaşamanın zorluğuyla titreyemiyorum.

Sen yıkılırken ben gülüyordum küçük kız. Arkadaşlarımlaydım. Eğleniyordum. Sonra deprem oldu dediler. Hemen seninle aynı yerde yaşayan arkadaşımı aradım. Halini sordum. O iyiyim deyince senin de orada olduğun aklıma bile gelmedi. Arkadaşım iyiyse varsın Van yıkılsın demedim ama senin için de hiç ağlamadım.

Sarsıntıların sürdü ama ben ruhumun sahte sarsıntılarıyla kendimi kandırdım. Sen orada tekrar tekrar yıkılırken ben burada şakadan acılarla kendimi yüceltmeye çalıştım. Gerçekten sallanmanın ne demek olduğunu bilmediğimden, hayallerimde kendimi savurup, senin acına ortak olduğumu sandım.

Sonra kış geldi küçük kız. Havalar soğudu. Sen orada, Van'da, benim görmeye hasret olduğum karın içinde, soğuktan kıpkırmızı olmuş küçücük ellerini ısıtmaya çalışırken ben burada, elimin boşluğunu bahane edip, yalancı üşümelerle seni kıskanmaya çalıştım.

Seni unutmuştum. Nasıl olsa devlet, millet seferber olmuştu senin için. Nasıl olsa sana yardımlar yağıyordu. Nasıl olsa vicdanımı rahatlatmış sana ben de bir şeyler göndermiştim. Artık seni hatırlayıp kendimi, bu tatlı canımı üzmeme ne gerek vardı. Zaten başımda yeterince sorun(!) yok muydu?

..ve sonra seni gördüm küçük kız. Üşümemen için giydirdikleri lacivert montunun içinde neredeyse görünmüyordu tatlılığın. Üç kardeşini ve anneni kurban vermiştin ama oturup üzülmene, ağlamana bile fırsatın olmamıştı. Çünkü hava soğuktu ve sen sadece bir çadırdaydın.

Ağlama küçük kız, çünkü bu ülkede ağlamaması gereken sadece sen varsın.
Ağlama küçük kız, çünkü yağan yağmurlar zaten ıslatıyor güzel yüzünü.
Ağlama küçük kız, çünkü inci gibi gözyaşlarınla temizleyemezsin ihanetimizi.
Ne olur ağlama küçük kız, çünkü senin ağlaman kanatıyor yüreğimizi.

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 02 Mar 2012 14:03:52
deli dolu geçtik ateş hatlarından
sevgim korkuyla beraber büyüdü içimde
sevdikçe korktum
korktukça daha çok sevdim
er geç birbirini boğacaktı bu duygular biliyordum
neden sonra farkına varıyor insan
... ayağına takılan bütün taşları
yoluna kendi döşediğininsenin yarınlara inancın benden yüklüydü
daha cesaretliydin
planı çatılmamış yarınlara ektiğin umutlar
er geç açacaktı biliyordun
deli sevdalı çocuk ruhumun
nicelerinin uğruna kıyametler kopardığı
değersiz değerlere sırt dönmüş güvenli saflığında
bir sonsuzluk buldun kendine
ve hayatımızın resimlerini çizdin duvarlarımıza
sonra birden
yeşil bir kentte
ılık bir yaz gecesine astın benisevdalı ömrümün dakikası beş para etmedi
ödedim
cümlelerim seni taşımaktan yorgun düştü
son sözün
ve son anın efendisi olmaya bilenmiş yüreğine yenildim
geçmişten nefes alıp geçmişe nefes verdim
anılar kemirdi yüreğimi
felç oldu hislerim
zamanın çoktan dibe çöktüğü kum saatimin belinden
tek bir saniye bile süzülmüyordu
ters çevirmeye cesaretim yoktu
çünkü yeniden başlayacak bir hayatın
korkağı olmuştumaşkların sonrasında hüzün vardır
ya sen hüznü boğarsın
ya da hüzün seni boğar
ama birisi kanatlarını kırarsa eğer
yaralı kuş rolüne soyunacağına
yürümeyi denemelisin
hayata dönmelisinbunları düşünebilmek bile kendime dönüşümdü
ve sonunu infaz ediyordu içimde
o gece yüreğimden sağ çıksaydın eğer
ölen ben olurdum
o gece
hayatın lekesiz bir anında
seni intihar ettim
şimdi katil benimartık güncemde bir boşluksun
yavaş yavaş taze anıların altına gömülüyorsun
ve sana ait sandığım her şeyin
aslında benim olduğunu öğreniyorum
hiçbir duygunun tek ilhamı değilsin
kendimi keşfettikçe
seni kaybediyorum
ve ufkuma sensizliği
korkusuzca geriyorum

Çevrimdışı zeynepgulsu

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 23.300
  • 42.329
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 23.300
  • 42.329
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 02 Mar 2012 16:15:29
BEN SENİN EN ÇOK
Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili

Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak

Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil

Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman

Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini

Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini

Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...

 Ümit Yaşar OĞUZCAN

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 02 Mar 2012 16:37:48
Aşk eski zamanlarda söze gelir, dile gelir, imana gelirdi.
Sevgili için söylenen bir cümlenin marifeti vardı, zordu.
Büyük marifetti sevenin sevdiğine sevgisini anlatması.
Konuşmalara heyecan karışır el ayağa dolanırdı.

Seven sevdiğinin gözlerine baktığında nutku tutulurdu.
Başını öne eğerdi sevdasının asaletinden.
Sevdi mi edepli sever, adabından zerre kadar noksan etmezdi.

Öyle bir ilahtı ki s...evgi, sevilen her şeyin üstündeydi.
Ateşlerde yürünür, dağlar denizler sevene yol verirdi.

Sevgili yârim diye başlardı mektuplar.
O mektuplar yar göğsünde kalbin üzerinde taşınırdı.
Kalp atışıyla yaşar, terle sulanırdı.
Yar eli tutmak Yaradan’ın armağanı olarak bilinir şükre gidilirdi.
O armağan eller tutulduğunda, sevdalıların içinde bir dal yeşerirdi.

Gözyaşının değeri altından daha pahalıydı.
Aşk eskiden karaborsaydı, bulana aşk olsun denirdi!..

Aşk şimdi rakamlara gelir, sayılara gelir, fiyatlara gelir oldu.
2. el bitpazarlarında yolunu şaşıran bir alıcı bekliyor.
Aşk o kadar ucuzladı ki, hasat mevsiminde dalında kalıyor.
İşte bu yüzden meyveli ağaçlar taşlanıyor.

Aşk artık sayısal, sevilenler küçük hesaplar peşinde.
Aldatmak ve ihanet için hala bir kefen bezi yok.
Ve bir hastalık gibi bulaşıyor yürekten yüreğe.
İhanet kalplerin kanseri oluyor.
İlacını eski kitaplarda arıyor hastalığın mağdurları.

Şimdi ikili ilişkilerde verilenler tartıya konulup tartılıyor.
Kim kimi fazla severse bitpazarının yolunu tutuyor.
İşte bu yüzden duyguların el freni çekildi vücutlar park edildi yalnızlığa.
Ve hep sayısal hesaplar yapıldı bedenleri ele geçirmenin.
Gizli yapılan ihanetlerin saklı kalması için detaylar düşünüldü planlar yapıldı.

Aldatmak marifet sayıldı çentikler atıldı şahit duvarlara.
Vücutlara sahip olmak için hokkabaz olundu, numaralar öğrenildi.
Yeni formüller bulundu, şuursuzca denendi uygulandı başarıya ulaşıldı.
İhanetlerin yaraları gözyaşıyla pansuman edildi.
Gözyaşı artık çok yaşlandı, kimse onu dinlemiyor.

Yar tesellisi ve hoşgörü tedavülden kalktı.
Onun yerine sıfırı bol bir hiç geldi oturdu yeşeren dalları kırdı.
Sevdiğinin uğruna gülümsemesine kurban olanlar.
Bir kıyma makinesi gibi, kıyan öğüten ayrılıkların dişlileri arasında sıkıştı öldü.

Oturma odasındaki Aşk, makamını yatak odasında ki meşke bıraktı.

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 02 Mar 2012 19:28:40
Maviye
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık...

İtten aç,
Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel,
Ay karanlık...

Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık...

AY KARANLIK - AHMED ARİF

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 02 Mar 2012 21:46:15
Hani benim gençliğim nerde
Bilyelerim topacım
Kiraz agacı altında yırtılan gömleğim
Çaldılar çocukluğumu habersiz.

Penceresiz kaldım anne
Uçurtmam tellere takıldı
Hani benim geçnçliğim nerde.

Ne varsa bu gençliği yakan
Ekmek gibi aşk gibi
Ne varsa güzellikten yana
Bölüştüm büyümüştüm.

Bu ne yaman çelişki anne
Kurtlar sofrasına düştüm
Hani benim gençliğim nerde.

Hani benim sevincim nerde
Akvaryumum kanaryam
 
Yusuf Hayaloğlu

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 03 Mar 2012 08:59:07
Yaşıyoruz

Ben ölmedim...
Beni öldüremediler de;
Yaşıyorum, yaşıyorum işte,
At kıçında sinek gibi,
Töööbe, töbe!
Kapandı yüzümüze dergi kapakları,
Bir varmış bir yokmuş olduk sağlığımızda.
Şiir... O yosmanın boyuna.
Gazete... Gelene gidene başyazı.
Ara ki bulasın sayfalarda
Şair Rıfaz Ilgaz’ı.
Düştükse itibardan
Ölmedik ya, yaşıyoruz işte,
Yaşıyoruz dedik, yaşıyoruz be,
Heeeey, fincancı katırları!


Rıfat Ilgaz

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 03 Mar 2012 17:20:04
SEVEBİLME İHTİMALİ

Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
bir yol üstü lokantasında
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
Ben seninle herhangi bir insan elinin
terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!

YILMAZ ERDOĞAN

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 03 Mar 2012 21:44:29
ÜLKE

Saat Çini vurdu birden: p i r i n ç ç ç
Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan
Kasketimi eğip üstüne acılarımın
Sen yüzüne sürgün olduğum kad›n
Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin
Bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi,
Birtakım genç anneleri uzatırdı bir keman
Sen tutar kendini incecik sevdirirdin
Bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa

Yalnız aşkı vardır aşkı olanın
Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Kardeşim olan gözlerini unutmadım
Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını
Dostum olan ellerini unutmadım
Karım olan karnını ve önlerini
Orospum olan yanlarını ve arkalarını
İşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını
Nasıl unuturum hiç unutmadım

Kibrit çak masmavi yanardı sesin
Ormanlara ormanlara yüzünün sesi
En gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma
Şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın
Soluğu kesen ağulayan ormanlarında
Yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı
Ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında
Karadeniz’e karışırdı ordan Akdeniz’e
Ordan da daha büyük sulara

Geceyse ay hemen tazeler minareleri
Kur’an sayfaları satılan sokaklardan
Ölüm bir çeşit sevgiyle uçar
Ölüm uçar çocuk yüzlere
Ben o sokaklardan ne kadar geçtim
Damağımda dilinin yosunlu tadı
Önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine
Birtakım tavşanları andıran birtakım su hayvanlarını
Pazar pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini
Yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi

Bir başak ufak ufak bildirir Konya’yı
O başakta o Konya’da seni ararım
Ben şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi
Altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız
Para basma yetkisini Fırat’ın suyunu Palandöken’i
Erzincan’ın düzünü asma bahçelerini Babil’in
Antalya’nın denizini o denizin dibini
Beş türlü yengeç yaşayan sularında
Çağanoz adi pavurya çingene pavuryası
ayı pavuryası bir de çalpara

Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya

Yokluğun gayri şuradan şuraya geldi
Bir günler şölenlerle egemen ülkende
Şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor

N’olur ağzından başlayarak soyunmaya
Bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme
Çık gel bir kez daha yıkıntılardan
Çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat




Cemal Süreya

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 Mar 2012 01:40:09
Miladım


Birgün kurtulursam şayet bu siyah-beyazlıktan..
Bana geldğin gündür ogün,sanki kalu-beladan..
O'nu hiç tadmamış kadar niyetliymişsin bana.
O'nu hiç görmemiş kadar da ama.
Demem o ki miladım olurdun benim o an.
Çeker giderdim,asırlık yalnızlığımdan,
Çıkar giderdim bi çırpıda,
senin olmadığın bu çağdan.
Demem o ki miladımsın sen benim.
Şimdi ki bu solgunluğum,soluksuzluğum da bundan.
Ama diyorlar ki;Sen bu cana,sui bi misalmişsin.
Bilmiyorlar,Oysa ben öyle bir Sevda'ya haizim ki;
Milatdan sonrasını görmeye ömrüm noksan vefadan.

Şeyda Öztürk

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 Mar 2012 01:41:18
Tek Hece (Aşk)

Var mı beni içinizde tanıyan?
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim.
Kalmasa da şöhretimi duymayan,
Kimliğimi tarif etmek zor benim...

Bülbül benim lisanımla ötüştü.
Bir gül için can evinden tutuştu.
Yüreğine Toroslar'dan çığ düştü.
Yangınımı söndürmedi kar benim...

Niceler sultandı, kraldı, şahtı.
Benimle değişti talihi bahtı,
Yerle bir eylerim taç ile tahtı,
Akıl almaz hünerlerim var benim...

Kamil iken cahil ettim alimi,
Vahşi iken yahşi ettim zalimi,
Yavuz iken zebun ettim Selim'i,
Her oyunu bozan gizli zor benim...

Yeryüzünde ben ürettim veremi.
Lokman Hekim bulamadı çaremi.
Aslı için kül eyledim Kerem'i.
İbrahim'in atıldığı kor benim...

Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di.
Hat'rım için yüce dağlar delindi.
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi.
Kuvvet benim, kudret benim, fer benim...

İlahimle Mevlana'yı döndürdüm.
Yunus'umla öfkeleri dindirdim.
Günahımla çok ocaklar söndürdüm.
Mevla'danım, hayır benim, şer benim...

Benim için yaratıldı Muhammet!
Benim için yağdırıldı o rahmet!
Evliyanın sözündeki muhabbet,
Enbiyanın yüzündeki nur benim...

Kimsesizim hısmım da yok, hasmım da
Görünmezim cismim de yok, resmim de
Dil üzmezim, tek hece var ismimde
Barınağım gönül denen yer benim...

                                        Cemal SAFİ

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK