Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı s.kahya

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 8.773
  • 33.615
  • Müdür Yardımcısı
  • 8.773
  • 33.615
  • Müdür Yardımcısı
# 18 Eki 2012 14:33:54
Rabbini Hatırla

Gün gelse

Kara kara bulutlar kaplasa gökyüzünü

Tufanlar gibi yağmurlar yağsa günlerce

Hiç doğmayacak zannetsende bir daha

Güneşi hatırla

Gün gelse
Düşsen bir gün bir yokuşu çıkarken

Dizlerin parçalansa kanasa

Hiç kimsen yok zannetsen yaranı saracak

Çocukluğunu

Ve anneni hatırla

Gün gelse

Kolay olsa yanlış yapmak

Ve zor olsa doğruları söylemek

Acıyacak olsa bile her yanın

Ahdini hatırla

Ve gün gelse
Diretse bile şehirli firavunlar

Ayırmak kolay olmasa zulmeti nurdan

Kalp ibresi yönünü şaşıracak olsa

Sevdana danış

ve Rabbini hatırla

            Rabbini hatırla

Emel Okyar

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 18 Eki 2012 21:12:20

Bir Gün Baksam Ki Gelmişsin

Bir gün baksam ki gelmişsin..
Bir güvercin gibi yorgun uzaklardan yar.
Gözlerinde bir bitmez,bir tükenmez güzellik
Saçlarında ilkbahar..

Bir gün baksam ki gelmişsin..
Gülüşünde taze serin bir rüzgar
Ellerin yine eskisi kadar güzel
Çiçek açmış dokunduğun bütün kapılar..

Bir gün baksam ki gelmişsin..
Hasretin içimde sonsuzluk kadar.
Şaşırmış kalmışım birdenbire çaresiz.
Dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar.

Bir gün baksam ki gelmişsin..
Ne yüzünde bir gölge,ne dilinde sitem var.
Tozlu pabuçlarını gözlerime sürmüşüm
Benim olmuş dünyalar. . .


Yavuz Bülent Bakiler
 

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 18 Eki 2012 21:20:28
Bizim Türkümüz

Bizim türkümüzde gurbet var artık.
Hasret var, yürek var, toprak var balam
Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar
Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları'na dek uzar
Kim demiş vatanımız Edirne'den Kars'a kadar.

Kerkük'te kurşunlar ansızın bizi vurur
Sürüklenir sokaklarda başsız cesetlerimiz
Zulüm bir hançer gibi içimize oturur
Bir mağara devrinden arta kalan insanlar
Kerkük'te kan kusturur...

Uzar gider bir sessizlik içinde
Bir uçtan bir uca Türkistan toprakları
Beyaz altın dediğimiz pamuk tarlalarına
Çöreklenir yedi başlı kızıl yılan
Baş kaldırsa esarete yeni bir Osman Batur Han
Bebekler bile vurulur beşiklerinde
Kana boyanır Türkistan.

Basmış kanlı çizmeler toprağına bir defa
Çiğnenmiş kara kalpaklar, temiz duvaklar
Susmuş minarelerinde mübarek ezan
Prangaya vurulmuş bir mahkûm gibi çaresiz
Boynu bükük türkülerde güzelim Azerbaycan.

Bir kanlı ağıt söylenir şimdi Kırım'da
Biz duyarız Kırım'ın öldüren feryadını
Bir büyük destanla birlikte yeniden yazacağız
Kırım topraklarına Kırım Türkünün adını.

Balkanlarda büyük, öksüz kubbeler
Minareler, şadırvanlar, kervansaraylar
Bizi söyler, anlatır Mimar Sinan'dan beri
Üsküp'te, Estergon'da, bir atar damar gibi
Davullar, zurnalar ve serhat türküleri...

Yüzyıllardan beridir Altaylardan Tuna'ya
Bizim türkülerimizdir söylenen
Konuşan dil, bizim dilimizdir
Renk renk, nakış nakış uzayan toprak değildir
Kilimlerimizdir...

Yine bir dağ gibi, bir dev gibi doğrulacağız
Yeni bir ruh doğacak toprağımızdan
Tanıyacak bizi dünya yeniden heyecanla
Burma bıyığımızdan, kalpağımızdan.

Bizim türkümüzde gurbet var artık.
Hasret var, yürek var, toprak var balam
Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar
Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları'na dek uzar
Kim demiş vatanımız Edirne'den Kars'a kadar.


Yavuz Bülent Bakiler
 

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.139
  • 24.248
  • 5.139
  • 24.248
# 19 Eki 2012 01:10:48
FIRILDAK

Şu zaman sayacını durdurun anlatayım
Revaçta fırıldaklık, yarınlar revaçtalar
Biri “dürüstlük” desin, şapkamı fırlatayım
Her kokuyu ilk alan burunlar revaçtalar

Kuru kavak gölgesi, yâr başının gediği
Kolayın vazgeçtiği, zorun “dayı”dediği
Çatal armut kovuğu, ayıların yediği
Sokma akıl düşkünü Harunlar revaçtalar

Seni daldan aşağı tepe takla indirsem
Fırıldağın ucuna taksam öyle döndürsem
Varlığına kül döksem, ateşini söndürsem
Namuslu hale muhtaç torunlar revaçtalar

Tilkiler köşe döner, kaz olanlar konuşur
Her taksimde nasibi az olanlar konuşur
Sağmallar sağılır da yoz olanlar konuşur
Keyfinden guruldayan karınlar revaçtalar!

Geceler ah uğursuz, uzun uzun geceler
Uğursuz gecelerde çözümsüz bilmeceler
Ana gırnap düğümler, baba seni heceler
Suyu çalınmış kuru kurunlar revaçtalar

“Mideler dolsa idi fikir uyurdu” belki
Midelerin dolması imkânı da yok gel ki!
Başımızı okşayan öyle uğursuz el ki!
Dünyayı yutan sinek Karunlar revaçtalar

İmarsız hanemizde ateş söndü, yağ bitti
Yakarıp derdimizi döktüğümüz dağ bitti
Ezeli özlemini çektiğimiz çağ bitti
Bu milleti kemiren, sorunlar revaçtalar
 
Zülfikar Yapar Kaleli

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.288
  • 230.813
  • 29.288
  • 230.813
# 19 Eki 2012 22:07:20
Farkında Olmalı İnsan...
Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.
Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen...
Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını
Fark Etmeli.
Anne Karnına Sığarken Dünyaya Neden Sığmadığını
Ve En Sonunda Bir Metre Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını
Fark Etmeli.
Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahirete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu
Fark Etmeli.
Henüz Bebekken 'Dünya Benim!' Dercesine Avuçlarının Sımsıkı Kapalı
Olduğunu, Ölürken De Aynı Avuçların 'Her Şeyi Bırakıp Gidiyorum
İşte!' Dercesine Apaçık Kaldığını
Fark Etmeli.
Ve Kefenin Cebinin Bulunmadığını Fark Etmeli.
Baskın Yeteneğini
Fark Etmeli Sonra.
Azraillin Her An Sürpriz Yapabileceğini,
Nasıl Yaşarsa Öyle Öleceğini
Fark Etmeli İnsan
Ve Ölmeden E vvel Ölebilmeli.
Hayvanların Yolda Kaldırımda Çöplükte
Ama Kendisinin Güzel Hazırlanmış Mükellef Bir Sofrada Yemek Yediğini
Fark Etmeli.
Eşref-İ Mahlûkat (Yaratılmışların En Güzeli) Olduğunu
Fark Etmeli.
Ve Ona Göre Yaşamalı.
Gülün Hemen Dibindeki Dikeni, Dikenin Hemen Yanı Başındaki Gülü
Fark Etmeli.
Evinde 4 Kedi 2 Köpek Beslediği Halde
Çocuk Sahibi Olmaktan Korkmanın Mantıksızlığını
Fark Etmeli.
Dolabında Asılı 25 Gömleğinin Sadece Üçünü Giydiğini, Ama Arka
Sokaktaki Komşusunun O Beğenilmeyen Gömleklere Muhtaç Olduğunu
Fark Etmeli.
Zenginliğin Ve Bereketin Sofradayken Önünde Biriken Ekmek
Kırıntılarını Yemekte Gizlendiğini
Fark Etmeli.
FARK ETMELİ.
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,O Da Bugündür.

Can Yücel...

Çevrimdışı fb_rebel

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.995
  • 7.978
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.995
  • 7.978
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 19 Eki 2012 22:22:55
BİR BAŞKA İSTANBUL
 Oturdum başka bir İstanbul düşündüm
Daha çok sen olan daha bir seninle
Yeşili daha yeşil, mavisi daha mavi
O, herşeyi daha güzel yapan ellerinle

Sildim bütün yıldızları gökyüzünden
Yerine gözlerini koydum, gözlerini
Serdim saçlarını üstüne İstanbul'un
Dudaklarının rengine boyadım heryerini

Şimdi İstanbul aydınlık, öyle pırıl pırıl
Estirdiğim senin kokundur denizlerden
Senin güzelliğinle süsledim bahçeleri

Seni İstanbul yaptım, İstanbul'u sen
Her sokağına şiirini yazdım satır satır
Şimdi bütün semtleri bu şehrin seni anlatır..  : ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Çevrimdışı şafakgergin

  • B Grubu
  • 898
  • 677
  • 898
  • 677
# 20 Eki 2012 00:58:56
DEVRİMCİ HIDIR ASLAN'NIN MÜSLÜMAN FİLİSTİNE DAR AĞACINA RAMAK KALA YAZDIĞI ŞİİRİ

BİR HALK
Bir çığlık koptu
Şarapnelle parçalanan
Bebemin taaa
Yüreğinden bir haykırış
                Bir gül  daha  ektim  toprağa
                           bağrından Filistin'in
           İşledim kabzasına
                 bir  gülü daha
                    silahımın


İlk değil bu
Acılarla  yüzüme  işlenen nakış
Kanla  çizilmesi  kaderimizin
Etten kemikten  barikatlar
İlk  değil...
                 Bir  halkız biz
                  Yeşerip yitenleri
                   Yitip  yeşerenleriyle
            Bir halk!

               Hıdır Aslan

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 21 Eki 2012 00:24:23

Bahçedeki İhtiyar

Yıllar bir gözyaşı olup da kaymış
Nurlu ihtiyarin yanaklarında.
Yapraktan saçını yerlere yaymış,
Sonbahar ağlıyor ayaklarında.
Süzüyor ufukta bir kızıl yeri,
İçi karanlıkla dolu gözleri;
Alnında akşamın ince kederi,
Sessizliğin sırrı, dudaklarında.

Yanan bir kağıtta küçük bir satir
Yazı gibi aksam onu karartır;
Artık o, silinen bir hatıradır,
Bu issiz bahçenin uzaklarında...



 Necip Fazıl Kısakürek
 

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 21 Eki 2012 00:34:49

Sen Sen Sen

Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden.,
Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter.
Hiç kimse aramasa sormasa beni
Sen gelsen yeter..

Huzur ellerinin güzelliğidir.
Gözlerin karşımda mutluluk denizi.
Her sabah soframızda ekmeğimizi
Sen bölsen yeter..

Yüreğim seninle yaylalar kadar serin
Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam
Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam
Sen dolsan yeter..

Bende çaresizlik sonsuz kördüğüm.
Bende sabır sende naz..
Gündüzünden vazgeçtim düşümde biraz
Bir yüz görümlüğü sen olsan yeter..

Duymasa da hiç kimse şâir gönlümün,
Sende karar kıldığını...
Ve içimin şerha şerha yarıldığını,
Sen bilsen yeter..

Bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi..
Çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek..
Bir incecik dal gibi üzerime titreyerek,
Eğilsen yeter...........


Yavuz Bülent Bakiler
 

Çevrimdışı hepzaman

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.727
  • 24.331
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.727
  • 24.331
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 21 Eki 2012 15:21:55
...
...
...
Dostlar da muhabbeti kestiler, lüzum da yok.
Zaten senden ziyade sohbetim, sözüm de yok.
Sen dönmeden kimseye bakacak yüzüm de yok.
Aynalarda kendimi göresim sende kalmış.
...
...
...
CEMAL SAFİ


Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.288
  • 230.813
  • 29.288
  • 230.813
# 21 Eki 2012 20:59:59
ÖĞRENDİM

Yaşam azıksız bir yolculuk
Adım adım yürümeyi öğrendim
Ne gereğinden fazla hızlı
Ne de fazla yavaş gitmeyi öğrendim

Başkalarının anlattıklarını dinlemeyi
Hayatıma uygulamayı öğrendim
Bunların hepsi saçmalık deyip
Alayına isyan etmeyi öğrendim

Hayaller kurdum,
İmkansız yoktur, tanımam dedim
Daha ilk denemede çuvallamayı öğrendim

Sevmeyi
Sevdiğimi içimde tutmayı öğrendim
Yeri geldi
Yağmur gibi açılmayı öğrendim

Sevdiğimin beni sevmesini gördüm
Sevdiğim halde sevilmediğimi gördüm
En kötüsünün
Sevmediğim halde sevilmek olduğunu öğrendim

Pişman olmayı,
İçimin kor kor yanmasını izledim
Ardından
Bununla da mutlu olunacağını öğrendim

İnanmayı,
Ömrümü bir şeye adamayı seçtim
Ardından her şeyi sorgulamayı
Boşlukta askıda kalmayı öğrendim

Hedefler çizdim
Ömürlük idealler belirledim
Sonra hepsini
Bir kalemde çizmeyi öğrendim

Canım, ciğerim dediğim
Bir insanın da ölebileceğini
Acısının çok acı
Boşluğunun hiç mi hiç
Doldurulamaz olduğunu öğrendim

Sevenleri gördüm bir ömür boyu vefayla
İlk fırsatta ihanet edenleri gördüm
İhanetin acısının
Koskoca bir hayatı tükettiğini öğrendim

Özündeki çiğ sütü gördüm insanın
Ufacık bir çıkara tamah ederken
Güvenmemeyi öğrendim hiçbir zaman
Ama tüm ruhumla güvenebileceğim
Dostların bulunduğunu da öğrendim

Kâr eden insanlar oldu
Hüsrana uğrayanlar oldu etrafımda
Bugün verilen kararların
Yıllar sonraki etkisini gördüm
Bazen kaybetmenin kazanmak
Kazanmanın kaybetmek olduğunu öğrendim

Gerçek nedir, nedendir
Diye araştırdım her yerde
Gerçeğin içimde yaşadığını öğrendim
Üzülünce ağlar, sevinince gülerdim eskiden
Duyguların da yanıltıcı olduğunu öğrendim

Genç olduğumu anlamadan
Gençliğin tükendiğini anladım
Bir alevlik ömürde hiçbir şeyi
Abartmamak gerektiğini öğrendim

Şimdi sana el uzatıyorsam sevgili
Bil ki sana tüm öğrendiklerimle geldim.

<<Yılmaz Değirmenci>>

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.288
  • 230.813
  • 29.288
  • 230.813
# 21 Eki 2012 21:04:44
YETİŞKİN ÇOCUKLUK

Bir amacı olmalı insanın şu hayatta
Karınca adımlarıyla izini sürdüğü
Bir uğraşısı olmalı
Can sıkıntısı kadar önem arz eden
Rakibinin yalnızca kendisi olduğu

Yürümek ve koşmak gibi bilindik
Ama baykuşa şiir okutmak ya da
Köstebeğe dalgıçlık öğretmek gibi
Özgün bir şeyler yapmalı işte
Hiçbir şey için değil
Yalnızca renk katmak için şu hayata

Öğrendikçe unutuyoruz
Bildikçe cahilleşiyoruz
Tanıdıkça uzaklaşıyoruz
Oysa renkler gökkuşağından çoktan çalındı
Ulaştıkça ona aslında geç kalındı

Hepimiz aynı çocukluğu yaşıyoruz
Büyüdükçe farklılaşıyoruz
Büyüdükçe zorlaşıyoruz

<<Yılmaz Değirmenci>>

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.288
  • 230.813
  • 29.288
  • 230.813
# 22 Eki 2012 06:37:48
ADANMIŞ BİR AŞKIN SEFERİNDEYİZ


Adanmış bir aşkın seferindeyiz, henüz sefer bitmedi
Buhurlu türkülerimiz var, daha ötelere söylenecek
Sazlarımızın telleri kırık da olsa, yine de ses verir
Naif teganniler çıkar; yüreğimizden, hançeremizden
Garip, Kerem ayaklı türküler dem tutar ezgilerimizde
Söylenmez sanma sakın, gayrı Veysel’ce türkülerimiz
—Yeter ki sen, yüreğinde herdem kalmayı dene…

Bırak şakaklarımızdan kan damlasın, alnımızdan ter
Bahçelerimizde bir gün; Şiraz ellerinin açılır gülleri
Dillerimiz şâd olur, Kerbelâ’da susuz kalan dillerimiz
Hüseyin’in ağıtını söyleriz, yaşanmasın diye bir daha
Yansa da, kavrulsa da; Kerbelâ’ya dönen yüreklerimiz
Gün gelir, Anka kuşları gibi doğarız yeniden küllerimizden
—Yeter ki sen, yüreğinde herdem kalmayı dene…

Dert eyleme, tasalanma; aşılmaz diye bu tümsekler
Tümseklerde aşılır, dağlarda aşılır; akabeli yollarda
Ne de olsa çıktık bir kez yola, kavlimiz var kavisinden
‘Koşu bitikten sonra da, koşmaya soluklarımız yeter’
“Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz” bilmez misin?
Uzaklara bir gün, pervazlarıyla açılır pencerelerimiz
—Yeter ki sen, yüreğinde herdem kalmayı dene…

Ötelerden buhurlu, gülce sözler derlemekti hep bütün
Gül sözleri, gönül sularına yazmaktı en kutlu işimiz
Dönse de bugün devran, “ayakların hepsi baş olsa da”
Bir gün bahâra döner; zemherili, ayazlı, harlı kışımız
Ebuzer’ce kanaatimiz, Züheyir Kâap’ca nefesimiz var
Bilen bilir bizleri, geldik mi çok güzel olur gelişimiz
—Yeter ki sen, yüreğinde herdem kalmayı dene…

Deli Dumrul değiliz; Düşünürüz Yunus’ça, Mevlana’ca
Eğiliriz izanına, mizânına dünyanın; çarkı dönüp durdukça
Ram olmayız hiçbir zaman pervasızın pervasına kanıp
Gerekirse Pir Sultan’ca, Nesimi’ce cayır cayır yanarız
Semahlarda, semâlarda kendimizden geçeriz yarı esrik
İçeceksek aşkın bâdesini, sevgilinin ellerinden içeriz
—Yeter ki sen, yüreğinde herdem kalmayı dene…

Her şey söylense de zübde-i âlemde, söz bitti dense de
Yeni şeyler söylemek gerek, ‘yürek devletleri’ adına
Dün dünde kalmadı elbet, izharımız oralarda yazıldı
Kazıldı temelleri o günden; medresenin, çeşmenin, caminin
Gül koklayan adamla gördük, açılışını soylu bir çağın
Yeniçağlar açmaya; özgü düşünceler, berrak fikirler gerek
—Yeter ki sen, yüreğinde herdem kalmayı dene…

Gerilerde kalmasın yedi güzel adamın, yedi güzel rüyâsı
Yaşansın, “öz ülkeden başkentler başkentine” soylu ülküler
Dünya atlasında; Çin’den, Maçin’e örülse de görklü duvarlar
Dünyanın bir ucundan, hâlâ bir ucuna yürünecek yollar var
Dil bayrağı elimizde; kulaklarımızda çınlarken akınlar sesi
Umudunu yitirme; önümüzde öncüler, ak tolgalı beyler var
—Yeter ki sen, yüreğinde herdem kalmayı dene…

Gül yapraklarına gül tuğralı, gül nakşını örmek sevdamız
Sürülsek de yavru ceylanlar gibi, mekânımız yurtlardan
Çekilsek de fidan fidan, üç-ayaklı şafaklarda darağaçlarına
Kırılsa da kollarımız taşlarla; bitmeyecek gecelerle kavgamız
İbrahim’iz ateşlerde, Ummanlarda Musa’yız, zindanlarda Yusuf’uz
An gelir; can gelir dualarımıza; tamamlarız bu seferi
—Yeter ki sen, yüreğinde herdem kalmayı dene…

Celalettin KURT

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.288
  • 230.813
  • 29.288
  • 230.813
# 22 Eki 2012 19:53:52
Goethe'nin Hz.Muhammed (s.a.v)'e yazdığı şiir;

Sevinç sevinç berrak
Ve yıldız yıldız parlak
Bir dağ pınarı
Üstünde beyaz bulutların
Ve kuytusunda bir yeşil yamacın
Aziz ruhlar sallamış beşiğini
Veda edip çocuk tazeliğiyle bulutlara
Raks eder gibi iner mermer kayalara
Haykırır sevincini semalara
Dağ geçitlerinde
Önüne katar renk renk çakılları
Ve bağrına basar kardeş pınarları
Çiçeklenir ayak bastığı yerler
Ve nefesiyle yeşerir çimenler
Yoldaşı olur şimdi ırmaklar
Ovaları doldurur gümüş ışıklar
Bir ses yükselir pınarlardan

"Kardeş ayırma bizi koynundan,
Bekliyor Yaratan.
Yoksa bizi çölün kumları yutacak
Güneş kanımızı kurutacak
Kardeş,
Dağın ırmaklarını, ovanın ırmaklarını
Hepimizi alıp koynuna
Eriştir bizi yüce Rabbına
Ezelî Deryâ'nın yanına."
Peki, der, dağ pınarı
Kendinde toplar bütün pınarları
Ve haşmetle kabarır göğsü, kolları
Ülkeler açılır uğradığı yerlerde
Yeni şehirler doğar ayaklarının altında...
Kulelerin alev zirvelerini
Ve haşmetli mermer saraylarını
Bırakıp arkasında
Yürür mukadder yolunda
Dalgalanır başının üstünde binlerce bayrak
İhtişamının şahitleri
Evlâtlarını Rabbine ulaştırarak
Karışır İlâhî ummana coşarak!

Yazı: JOHANN WOLFGANG VON GOETHE

Çevrimdışı berrin67

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 220
  • 810
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 220
  • 810
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 22 Eki 2012 22:13:18

Bir hayli kırıldım…
 Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
 
Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime
 ...Gözlerimden tut da ciğerlerime kadar kırgınım…
 Aslında ne sana, ne olanlara…

 Kendime kırgınım!..
 Maziye hiç değil, âna kırgınım
 Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına
 Dinlediğim şarkılarda bana seni anımsatan şarkıcılara
 Beni anladığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşuna
 Bir hayli kırgınım…
 Beni ben kırdım oysa…
 İyi değilim.
 Galiba yoruldum…
 Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK