Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı ecem13

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 76
  • 1.496
  • 76
  • 1.496
# 03 May 2020 05:50:17
MutIu oImanın vaktidir şimdi
GüzeI günIer ümit etmenin zamanı
Kimseye, hiç bir şeye aIdırmadan hem de
Müzik nağmeIeri bir yandan
Yüreğinde coşku ise öbür yandan
Umut doIu çiçekIer açarken içinde
KeIebekIer uçuşuyor dört bir yanda
GüIen yüzIerde acı yok
HüzünIeri kapı dışarı etmenin vaktidir şimdi
BaharIa birIikte yemyeşiI tüm doğa
İçindeki bahardan daha fazIa değiI ama
Dedim ya artık mutIuIuk saati işIiyor
GözyaşIarına eIveda…

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.382
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.382
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 03 May 2020 08:15:38
Yunus Emre der ki...

Ey padişah, ey padişah, her dem işin düze gelir,
Dünya onun bostanıdır, sevdiğini üze gelir.

Yavuzluk eyleme sakın, ecel sana senden yakın,
Nicelerin aslın kökün, yurt eyleyip boza gelir.

Sen orda varırsın orda, çok hazırlık yap gel burda,
Canlar baki değil tende, de birkaç gün geze gelir.

Sorucu gelir yer yırtıp, sorar Tanrı’n kimdir diye,
İşbu canım onu duyup, kemiklerim sıza gelir.

Ey Tanrı'yı bir bilenler, can Hakk'a kurban kılanlar,
Ölü değildir bu canlar, aşk gölünde yüze gelir.

Ben gördüm erenler uçtu, aşk kadehin dolu içti,
Hak katında nazı geçti, şöyle yüzü yere gelir.

Erenlerin kulu isen, ölümün anadur Yunus,
Nic’erenler geldi geçti, nöbet şimdi bize gelir.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.141
  • 53.110
  • 4.141
  • 53.110
# 03 May 2020 11:07:21
Samimiyet kokan her şeyi severim..
Marka pazar fark etmez
Parasına değil içinde mutluysam giyerim...
İçten verilen yavan ekmekle de doyar kalkarım huzurla
Soğuk bir tavırla verilen bala dokunmam bile
Açlıktan ölsem de ...
Samimiyet varsa hayattan keyif alırım
Samimiyetin olmadığı yerde Keyfim kaçar sonra
Kendim kaçarım ...
Kişilerin kaliteli yaşamlarına değil
Kişiliğin kalitelisine hayranım...
Samimiyet tüm eylemlerimizi onurlu ve güzel kılar.                 

Halil Cibran

Çevrimdışı fikret6363

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.628
  • 13.037
  • 3.628
  • 13.037
# 03 May 2020 12:29:53
Ne zaman yağmur düşse bu memlekete,
bir bardak demli çayın hasretini çekerim, bir de senin.
Sonra bir toprak kokusu yayılır etrafa ki, sorma gitsin.
Bir o'nun kokusuna hayır diyemem, bir de senin.
Ve çıkıp sokaklara atarım kendimi,
delisi olurum ıslak kaldırımların, bir de senin.
Sen çoktan unuttun beni, bilirim.
Ama ne zaman yağmur yağsa bu kente,
ıslanır hüzünlerim, esirin olurum senin
ve çay'a rengini veren gözlerinin...

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.857
  • 1.093
  • 11.857
# 03 May 2020 12:50:56



         h.n.a.



TÜRK GENÇLİĞİNE

Adalar Denizinden Altayların daha ötesine kadar bütün Türk gençliğine….

Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.
Sen bütün varlığına yurdumuzun malısın.
Sen bir insan değilsin; ne kemiksin, ne de et;
Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.

Iztırap çek, inleme… Ses çıkarmadan aşın.
Bir damlacık aksa da, bir acizdir göz yaşın;
Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın
Tek başına dileğe doğru at salmalısın.

Ezilmekten çekinme… Gerilmekten sakın!
İradenle olmalı bütün uzaklar yakın,
Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın,
Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.

Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan!
Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan?
Mefkuresinden başka her varlığı unutan
Kahramanlar gibi sen, ebedi kalmalısın…

Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,
Ne de sıska bir göğüse takılan bir çiçeksin;
Senin de bu dünyada nasibin var: Savaşmak!..
Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.

Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla,
Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova, yayla…
Hayata ne biçimde geldinse bir borayla,
Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.

Kızıl Elma uğrunda kılıç çekince kından,
Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından;
Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.
Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.

Yüz paralık kurşunla gider “Hayat” dediğin;
“Tanrı Yolu” uzaktır; erken kalk, sıkı giyin.
Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin,
Güzel Kızıl Elma’na varmadan öleceksin.

Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini,
Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına.
Işıksız kulübende boranın esişini,
Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına.

Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca;
Namert bir el arkandan seni vurur kadınca;
Bir gün sabrın tükenir… Silahını kapınca,
Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına…

Hayatin kamçısıyla sızar derinden kanlar,
Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?
Vicdanını Paris’e, Moskova’ya satanlar,
Küfür diye bakarlar senin dualarına.

Hey arkadaş! Bu yolda ben de coşkun bir selim,
Beraberiz seninle, işte elinde elim.
Seninle bu hayatin gel beraber gülelim,
Ölümüne, gamına, tipisine, karına…

Atandan kalmış olan kılıcı iyi bile,
Onu bütün gücünle vuracaksın çağında.
Savaş….. Bunun tadını ey Türk sen bulamazsın,
Ne sevgili yanında, ne baba ocağında.

Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara;
Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara…
Kazanmanın sırrını bilmiyorsan git, ara,
“Çanakkale” ufkunda, “Sakarya” toprağında.

Siyasette muhabbet… Hepsi yalan palavra…
Doğru sözü “Kül Tegin” kitabesinde ara…
Lenin’den bahsederse karşında bir maskara,
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.

Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar!
Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar…
Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar?
Ruhlarımız buluşur elbet Tanrıdağı’nda…

Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin,
Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da,
Varsın bütün ömrünce bir an nasip olmasın,
Yorgunluğunu gidermek serin bir su başında.

Bir gülüşten ne çıkar, ne çıkar ağlamaktan?
Kullar kancıklık eder, bela bulursun Hak’tan.
Gün olur ki bir yudum su ararsın bataktan,
Gün olur ki bir tutam tuz bulunmaz aşında.

Bir çığ gibi yürürsün bir lahza durmaksızın,
Bir ilahi kaynaktan geliyor çünkü hızın.
Duygular ölmüştür… Tapınılan bir kızın,
Bir füsun bulamazsın gözlerinde, kaşında.

Iztırabı kanına katta göz kırpmadan iç!
Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki p…
Bu varlık dünyasında yalnız senin hiç mi hiç
Bir şeyin olmayacak… Hatta mezar taşın da…

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.382
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.382
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2020 10:02:43
Ve Monna Rosa

Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.
Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara:
Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.
Koyverip telli pullu saçlarımı rüzgara,
Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...

Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü
Ve boğazımı sıktı parmaklar ince, uzun.
Günahkar toprağıma saçından bir tel düştü;
Sana ne olmuş Rosa, bir derde tutulmuşsun.
Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti:
Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun,
Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü...

Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa;
Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar.
Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa,
İçine gül koyduğum tüfek ölmeğe başlar.
Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa
Gibi ölüm önünde öz benliğim yavaşlar.
Öyleyse şu şapkayı fırlatayım ırmağa.

Bu erkekler kokuyu kediler gibi alır
Ve kediler her gece sürünür yastıklara.
Denizleri bahtiyar eden günler kısalır;
Satılmayan çiçekler, zehirli ve kapkara,
Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır.
Bir geyiğin gözleri düşer eriyen kara
Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır.

Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!
Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi.
Sana da, Monna Rosa, taş bebeği bıraktık,
Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi.
Senin hatıran gibi büyük, yeni, karanlık;
Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi...
Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!

Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim;
Ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura.
Tüyüme horozdan çok itimat edeceğim,
İtimat edeceğim şu belalı yağmura.
Ruhuma bayrak yapıp ben teslim edeceğim
Asılmış bir adamın iki eli yağmura.
Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim.

Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni
Ve bir şehir yaratmak, ruhundan Gülce diye.
Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni
Katıvermek sessizce söylenen bir türküye.
Ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni
Ve son vermek bitmeyen, bu bitmeyen şarkıya,
Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni.

Sana tavuskuşunun içime girdiğini
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
İçime girdiğini, tüyünü yolduğunu
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
İçimde tavusların bir bir kaybolduğunu,
Bana da bir çift ak kanat kaldığını
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.

Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.
Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara;
Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.
Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara.
Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...

1952, Kış (Yılbaşı Gecesi)

Sezai Karakoç

Çevrimdışı harslan05

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.366
  • 69.099
  • 3.366
  • 69.099
# 07 May 2020 14:43:00
Dalgınım bu aralar...
Çaya şeker atmayı boşver de,
yemeğe tuz katmayı bile unutur oldum.
Salata yapmak gelmiyor içimden, çorbanın yanına.
Öyle yavan, öyle yalnızım bu aralar.
Odada birikmiş katlanacak çamaşırlar.
Akvaryumdaki balıklar yem bekliyorlar benden.
Çoktan sustu muhabbet kuşlarım.
Dayanamadılar onlar da bu sessizliğime...
Dalgınım bu aralar...
Balkondaki begonyam, fesleğenim.
Kurumaya yüz tutmuş susuzluktan.
Ben bi yerde, benliğim bi yerde.
kalbim duruyo yerinde ama.
O da değil kendinde.
Yorgunum bu aralar!
Parmağımı kımıldatmayı boşver de,
zor geliyor derin bir nefes almak bile.
Telefonum bi yerde, hırkam bi yerde.
Ruj sürmeyi çoktan geçtim de,
saçımı taramak bile ağır geliyor ellerime.
Dedim ya,
çok, çok yorgunum işte!...

İ. Durak Taş

Çevrimdışı tunahan111

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 40
  • 575
  • 40
  • 575
# 09 May 2020 00:58:55
Evler
İnsanlar yüzyıllar yılı evler yaptılar.
İrili ufaklı, birbirinden farklı,
Ahşap evler, kagir evler yaptılar.
Doğup ölenleri oldu, gelip gidenleri oldu,
Evlerin içi devir devir değişti
Evlerin dışı pencere, duvar.

Vurulmuş vurgunların yücelttiği evlerde
Kalbi kara insanlar oturdu.
Gündelik korkuların çökerttiği evlerde
O fıkara insanlar oturdu.

Evlerin çoğu eskidi gitti, tamir edilemedi,
Evlerin çoğu gereği gibi tasvir edilemedi.
Kimi hayata doymuş göründü,
Bazılara zamana uydular.
Evlerin içi oda oda üzüntü,
Evlerin dışı pencere, duvar.

Evlerde saadetler sabunlar gibi köpürdü:
Eve geldi bir tane, nar gibi,
Arttı, eksilmedi.
Evleri felaketler taunlar gibi süpürdü.
Kaderden eski fırtınalar gibi,
Ardı kesilmedi.

Evlerin çoğunda dirlik düzen
Kalan bir hatıra oldu geçmişte.
Gönül almak, hatır saymak arama.
Evlatlar aileye asi işte,
Bir çığ ki kopmuş gider, üzüntüden.
Evlerde nice nice cinayetler işlendi,
Ruhu bile duymadı insanların.
Dört duvar arasında aile sırları,
Bunca çocuk, bunca erkek, bunca kadın,
Gözyaşlarıyla beslendi.

Çocuklar, büyük adam yerine evlerin kiminde:
Çocukları işe koştu kalabalık aileler.
Okul çağının kadersiz yavruları,
Ufacık avuçlardan akşamları akan ter,
Tuz yerine geçti evlerin yemeğinde.

İnananların kaderi besbelli evlere bağlı,
Zengin evler fakirlere çok yüksekten baktılar,
Kendi seviyesinde evler kız verdi, kız aldı.
Bazıları özlediler daha yüksek hayatı,
Çırpındılar daha üste çıkmaya
Evler bırakmadı.

Yeni yeni tüterken ocakların dumanı
Kadın en büyük kuvvet erkeğin işinde
Erkekleri kaçtı, kadınları kaçtı
Evler dilsiz şikayet kaçmışların peşinde.

Şu dünyada oturacak o kadar yer yapıldı,
Kulübeler, evler, hanlar, apartmanlar
Bölüşüldü oda oda, bölüşüldü kapı kapı
Ama size hiçbir hisse ayrılmadı
Duvar dipleri, yangın yerleri halkı,
Külhanlarda, sarnıçlarda yatanlar.
                                      Behçet NECATİGİL

Çevrimdışı hicran10

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.240
  • 6.574
  • 1.240
  • 6.574
# 09 May 2020 14:09:14
Biz haber etmeden haberimizi alırsın,
yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin.

Gözümüzün dilinden anlar,
elimizin sırrını bilirsin.

Namuslu bir kitap gibi güler,
alnımızın terini silersin.

O gider, bu gider, şu gider,
dostluk, sen yanı başımızda kalırsın

Nâzım Hikmet

Çevrimdışı coolcimenyesili

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 395
  • 5.000
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 395
  • 5.000
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 10 May 2020 02:21:35
Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ona sorarsanız: ’Lafı bile edilemez, mikroskopik bi zaman...’
Bana sorarsanız: ‘On senesi ömrümün...’
Bir kurşun kallemim vardı, ben içeri düştüğüm sene
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi
Ona sorarsanız: ’Bütün bi hayat...’
Bana sorarsanız: ‘Adam sende bi hafta...’
Katillikten yatan Osman; ben içeri düştüğümden beri
Yedibuçuğu doldurup çıktı.
Dolaştı dışarda bi vakit,
Sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri, altı ayı doldurup çıktı tekrar.
Dün mektubu geldi; evlenmiş, bi çocuğu olacakmış baharda...Şimdi on yaşına bastı, ben içeri düştüğüm sene ana rahmine düşen çocuklar.
Ve o yılın titrek, uzun bacaklı tayları,
Rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldu çoktan.
Fakat zeytin fidanları hala fidan, hala çocuktur.Yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde, ben içeri düştüğümden beri...
Ve bizim hane halkı, bilmediğim bir sokakta, görmediğim bi evde oturuyorPamuk gibiydi bembeyazdı ekmek, ben içeri düştüğüm sene
Sonra vesikaya bindi
Bizim burda, içerde
Birbirini vurdu millet, yumruk kadar simsiyah bi tayin için
Şimdi serbestledi yine, fakat esmer ve tatsızBen içeri düştüğüm sene, ikincisi başlamamıştı henüz
Daşov kampında fırınlar yakılmamış, atom bombası atılmamıştı Hiroşimaya
Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman
Sonra kapandı resmen o fasıl, şimdi üçünden bahsediyor amerikan doları
Fakat gün ışığı her şeye rağmen, ben içeri düştüğümden beri
Ve karanlığın kenarından, onlar ağır ellerini kaldırımlara basıp doğruldular yarı yarıyaBen içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine
‘Onlar ki; toprakta karınca, su da balık, havada kuş kadar çokturlar.
Korkak, cesur, cahil ve çocukturlar,
Ve kahreden yaratan ki onlardır,
Şarkılarda yalnız onların maceraları vardır’Ve gayrısı
Mesela, benim on sene yatmam
Laf’ı güzaf...
Nazım Hikmet RAN

Çevrimdışı hicran10

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.240
  • 6.574
  • 1.240
  • 6.574
# 10 May 2020 10:24:23
KADINLARIMIZ

Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak,
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.

Nazım Hikmet

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.302
  • 223.466
  • 28.302
  • 223.466
# 10 May 2020 11:56:57

TABUT
 
Tahtadan yapılmış bir uzun kutu:
Baş tarafı geniş ayak ucu dar.
Çakanlar bilir ki, bu boş tabutu,
Yarın kendileri dolduracaklar.

Her yandan küçülen bir oda gibi,
Duvarlar yanaşmış, tavan alçalmış.
Sanki bir taş bebek kutuda gibi,
Hayalim, içinde uzanmış kalmış.

Cılız vücuduma tam görünse de,
İçim, bu dar yere sığılmaz diyor.
Geride kalanlar hep dövünse de,
İnsan birer birer yine giriyor.

Ölenler yeniden doğarmış; gerçek!
Tabut değildir bu, bir tahta kundak.
Bu ağır hediye kime gidecek,
Çakılır çakılmaz üstüne kapak ?

NECİP FAZIL KISAKÜREK

Çevrimdışı Şaban57

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 555
  • 5.365
  • 555
  • 5.365
# 10 May 2020 12:33:41
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Kaç geceler bana ninni söylerdi
Hasta olunca oydu başucumda bekleyen
Biraz yorulmayayım, üzülmeyeyim, hemen
Alır kucağına okşardı, saçlarımı öperdi.

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Uzun kış geceleri masal masaldı
Güzel çoban kızları, iyi kalpli sultanlar
Bir suyun akışı gibi geçip gitti zamanlar
Şimdi ne o dünkü çocuk, ne de o masal kaldı.
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Mekanın cennet olsun annemmm..

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.302
  • 223.466
  • 28.302
  • 223.466
# 11 May 2020 10:35:46
ÖLÜMÜN YAŞI YOK...

Daha günahlara fazla girmeden
Ölümün yaşı yok güzel kardeşim
Ebedi hayatı nazla görmeden
Ölümün yaşı yok güzel kardeşim.

.........Gerçeğin peşine düzül kardeşim

Kendinden habersiz tatlı düşünde
Mevsimin baharı yazı kışında
Ya anne karnında ya yüz yaşında
Ölümün yaşı yok güzel kardeşim.

.........Gösterişli dünya rezil kardeşim

Gidenler hiç geri gelmiyor işte
Bizlerin derdini bilmiyor işte
Zamanı dolmadan almıyor işte
Ölümün yaşı yok güzel kardeşim.

.........Gözden aksın yaşlar süzül kardeşim

Alına yazılır onu buluruz
Bâzen dertli bâzen mutlu oluruz
Büyük bir sırla her an kayboluruz
Ölümün yaşı yok güzel kardeşim.

.........Rabb'inin yolunda ezil kardeşim

Bir yeşil tabutta düşersin ele
Seninle gelecek kefenin ile
En sağlam kalenin içinde bile
Ölümün yaşı yok güzel kardeşim.

.........Ara sıra böyle üzül kardeşim

Şahin Cahit Yanık 

Çevrimdışı hicran10

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.240
  • 6.574
  • 1.240
  • 6.574
# 14 May 2020 01:13:33
"İnsan bir açmaza düşmeye görsün
Başlamasın bir çöküntü yürekte
Ölümdür o yerde düşündüğün
Sevilmek de boştur artık sevmek de

Gün ortası karanlık diz boyudur
Acıdır hep geçmişten ne kalmışsa
Yaşamak! O yanıtsız bir sorudur
Huzur bitmiş, hayaller dağılmışsa

Nefes almak yitirir anlamını
Boğazına dizilirken lokmalar
Bir çaresizlik sarar dört yanını
Sesler uzaklaşır, söner lambalar

İsyanın yüreğine sığmaz olur
Hep kader gelmişse sevinç yerine
Ölümün kara gölgesini bulur
Şimdi bakanlar yorgun gözlerine

Bir bozgun başlamıştır ki amansız
Düşmüştür kalelerin birer birer
Bak! Savaşçıların yatıyor cansız
Onlar ki hep sevdiler, hep verdiler

Yitirdin neyin varsa, anla artık
Tek başına kalan sensin ortada
Düşlerin toz duman, umutlar kırık
Dün anlamsız, yarınlar paramparça

Yapayalnızsın koca bir evrende
Uzakta, taparcasına sevdiğin
Gelmiyecek, ne kadar gel desen de
Ondan böyle bir yangın yeri için

Ondan böyle yıkılan bir dünyanın
Altında bak tek başına kalmışsın
Uzağında özlediğin bir anın
Çökmüşsün, devrilmişsin, yıkılmışsın

Sarmış kollarını boynuna ölüm
Ne yapsan boş, kurtulamazsın artık
De ki:– Hep yalanmış, bitiyor öyküm–
Bak! Can kuşun havalarda çığlık çığlık…"

(Ümit Yaşar Oğuzcan / Yorgun Savaşçının Şiiri)

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK