Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı sina05

  • B Grubu
  • 6.545
  • 16.677
  • 6.545
  • 16.677
# 04 Ara 2011 21:33:45
GEÇİLMEZ

Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez;          
Eşten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez.
İçeride bir has oda, yeri samur döşeli;
Bu odadan gelsin diye çağrılmadan geçilmez.
Eti zehir, yağı zehir, balı zehir dünyada,
Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez.
Varlık niçin, yokluk nasıl, yaşamak ne, topyekün?
Aklı yele salıverip çıldırmadan geçilmez.
Kayalık boğazlarda yön arayan bir gemi;
Usta kaptan klavuza varılmadan geçilmez.
Ne okudun, ne öğrendin, ne bildinse berhava;
Yer çökmeden, gök iki şak yarılmadan geçilmez.
Geçitlerin, kilitlerin yalnız O'nda şifresi;
İşte, işte o eteğe sarılmadan geçilmez!

Necip Fazıl KISAKÜREK

-alıntı-

Çevrimdışı hercaihoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.401
  • 6.353
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.401
  • 6.353
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 04 Ara 2011 21:44:44
 
Mektup 1

Dilimin ve kalemimin ucundasin,
Fakat kalbimin icinde,

Su tukenen yillara sor, gecelere
gunduzlere sor: kiminleyim ben?

Hic sizin semtinizde vefa ruzgari esmez mi?
Daglara seslendim, onlar bile ses verdi de
Sen neden susuyorsun...

Sen ses ver de senin semtinden esecek vefa
ve ask ruzgarlarina bagrimi acayim..
cigerlerime cekeyim...
'Beni ne yapacaksin' deme
'Benim yuzumden ne hale gelmissin' de!

Yollarda ayak izlerini gordum,
Bu izlere yuzlerimi surdum.
Evet, buralardan gecen sensin!..
Yollardan gectigin gibi benden de mi gececeksin?..
Yollardaki izlerini baska izler bozar siler...
Fakat kalbimde biraktigin izler ebedidir, bozulmaz, silinmez...

Seni dusune dusune dusume giriyorsun
Onun icin ben, gunduzlerden cok geceleri sever oldum
Senin olmadigin yerde gunes yok bana
Ates yok bana..Hayat yok bana...

Muhacir kuslar sicak iklimlere goctuler
Demek ki goc zamani..benim kusumsa
'ask' denilen kafeste cirpinip dudu.

Seninle olduktan sonra her sey sicaktir bana
Son bahar bile ilk bahar gibidir.
Bir baktin canimi yaktin
Bir daha bak ki , kul olayim, savrulayim...

Bu bayram da sensiz gecti.Seninle her gun bayram bana
Sen olmayinca bayramdan ne haber?

Is bildigin gibi degil.Bilmedigin gibi...
Sen kendine bakma, bana bak..neler oluyor o zaman anlarsin

Oldugum zaman mezarima gel
De ki ' bu adam benden neler cekti
Ey toprak, boyle bir dertliyi sen nasil cekiyorsun...'

Osman Yüksel Serdengeçti
 

Çevrimdışı hercaihoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.401
  • 6.353
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.401
  • 6.353
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 04 Ara 2011 22:46:23
Mektup 2

Sen benden ne ayrisin, ne gayri...
Amma feryatlarim neye?

Gidisin bir turlu harap ediyor beni, gelisin bir turlu...
Fakat bu iki harabe arasindaki cani gor!...

Senin icin `geliyor` dediler; aklim gitti.
Gelirsin, aklim gider; gidersin, aklim gider..
Acik soyle sen akil dusmani misin?...

Topraga dusen tohum gibi
ben de ayaklarina dusuyorum...
Bu ask ne zaman basak verecek?

Sen; ` Sen ne olursan ol, bana ne?` diyorsun...
Ben; `Ne olursan ol bana gel!...`diyorum...
Hangimiz hakliyiz?..Soyle..

Artik bu is boyle gitmez. Artik bu attek
Boyle tutmez. Dumanim kesildi, serapa
kor oldum ..Anla...

Aksam oluyor, gunes batmak uzere...
Ask uzun bir geceye benzer.Sabah ayiklar icindir.
Biz ki sarhosuz.
Gel!...uzun gecelere burunelim...

Osman Yüksel Serdengeçti

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 05 Ara 2011 09:36:36
Gün batarken ayrılırsak eğer
Gizlice bakışlarını doldur koynuma
Güneşsiz ayrılamam

Az sonra
Suyu kesilecek insan ırmağının
Yeminim var şafaklar adına
Yorgun yüreklere biraz umut
Biraz sevgi sunmadan duramam

Doğanın dudaklarında dolaşır ellerim
Yaşamın tenini okşarım bütün gece
Karanlıklara karşı biraz bilim
Biraz estetik
Şiirsiz uyuyamam

Sular çoktan ışıdı koynumda
Gel artık uyandır beni
Seher vakti dağıt saçlarını yüzüme
Rüzgarsız uyanamam

İstersen fırtınalar yarat soluğunla
Yorganı kaldırıp savur üstümden
Kendinle ört her yerimi
Gün doğarken sensizliğe dayanamam


RÜZGARSIZ UYANAMAM//Adnan Yücel

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 05 Ara 2011 20:15:07
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
 Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme
 Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
 Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme
 Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
 Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme
 Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
 Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme
 
Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
 Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme
 Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
 Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme
 Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
 Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme
 Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
 Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme
 Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
 Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme
 Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
 O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme…
 Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
 Huzurumu bozuyorsun sen mahvediyorsun etme
 Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
 Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme
 İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
 Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme!!
 
Şems’in gidişinden sonra Hz. Mevlana’nın dilinden dökülen sözler


[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 05 Ara 2011 22:29:15
Çile

Gâiblerden bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde...

Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!
Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!
Sonsuzluk, elinde bir mavi tülbent,
Ok çekti yukardan, üstüme avcı.

Ateşten zehrini tattım bu okun.
Bir anda kül etti can elmasımı.
Sanki burnum, değdi burnuna (yok) un,
Kustum, öz ağzımdan kafatasımı.

Bir bardak su gibi çalkandı dünya;
Söndü istikamet, yıkıldı boşluk.
Al sana hakikat, al sana rüya!
İşte akıllılık, işte sarhoşluk!

Ensemin örsünde bir demir balyoz,
Kapandım yatağa son çare diye.
Bir kanlı şafakta, bana çil horoz,
Yepyeni bir dünya etti hediye.

Bu nasıl bir dünya hikâyesi zor;
Mekânı bir satıh, zamanı vehim.
Bütün bir kâinat muşamba dekor,
Bütün bir insanlık yalana teslim.

Nesin sen, hakikat olsan da çekil!
Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam!
Otursun yerine bende her şekil;
Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam!

…………………………………..

Çevrimdışı aslı_80

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.080
  • 12.051
  • Öğrenci Velisi
  • 2.080
  • 12.051
  • Öğrenci Velisi
# 06 Ara 2011 12:33:04
Karşılıksız bir söz buldum;
Git.
Ne çok dinler
Ne kadar az söyler oldum
Karşılıksız bir söz gibi; gittin..

Hangi sesi çıkarsam anlaşılmıyor şimdi
Dayanılmaz bir hece oldum;
Uzun suskularla doldu günler;
Anladım; Gittin..

Gidişin;
Çiçeklere su vermemek,
Çayı demlememek.
Daha çok susmak,
Daha az söylemek.
Kapıyı açmamak senin tıkına,
Bir günaydın eksik demek örneğin.

Gittin; okunmamış aşk,
Görülmemiş er mektubu gidişin.
Bir zâyi, bir sessizlik, bir azlık..
Her cepte söylenmemiş bir söz
Bir düşün..

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 06 Ara 2011 19:42:34
Çağırı

Tanrı ellerimizdir,
Tanrı yüreğimiz, aklımız,
her yerde var olan Tanrı,
toprakta, taşta, tunçta, tuvalde, çelikte ve pılastikte
ve bestecisi sayılarda ve satırlarda ulu uyumların.

İnsanlar sizi çağırıyorum :
kitaplar, ağaçlar ve balıklar için,
buğday tanesi, pirinç tanesi ve güneşli sokaklar için,
üzüm karası, saman sarısı saçlar ve çocuklar için.

Çocukların avuçlarında günlerimiz sıra bekler,
günlerimiz tohumlardır avuçlarında çocukların,
çocukların avuçlarında yeşerecekler.



22.11.962

NAZIM HIKMET RAN

Çevrimdışı hercaihoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.401
  • 6.353
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.401
  • 6.353
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 07 Ara 2011 12:03:00
 

GİDERSEN YIKILIR BU KENT

Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürperirken

Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca

Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu
Sustuğun yerde bir şeyler kırılıyor
Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun
Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına
Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor
Birde seni ekliyorum susuşlarıma

Selamsız saygısız yürüyelim sokakları
Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar
Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar
Adını bilmediğimiz dostlar kalır yalnız
Yüreğimize alırız onları, ısıtırız
Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam

Gidersen kar yağar avuçlarıma
Bir ceylan sessizliği olur burada aşklar

Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında
Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler
Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde
Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri
Bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak
Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık

Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
Sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere
Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun
İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın
Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine

Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür
Bir tufan olurum sustuğun her yerde

 Ahmet Telli

Çevrimdışı banu2011

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
# 07 Ara 2011 12:40:16
Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin…
 Sokağa fırlayacaksın…
 Sokaklar da dar gelecek…
 Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi…
 Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü…
 Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek,
 Bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin…
 Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan…
 “Önemli olan sağlık.”
 “Yaşamak güzel.”
 “Boş ver, her şey unutulur.”
 Sen hiçbirini duymayacaksın…
 Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin…
 Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek,
 Az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin…
 Hep ondan bahsetmek isteyeceksin…
 “Ölüme çare bulundu” ya da
 “Yarın kıyamet kopacakmış” deseler
 Başını kaldırıp:”Ne dedin?” diye sormayacaksın…
 Yalnız kalmak isteyeceksin…
 Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak…
 İkisi de yetmeyecek…
 Geçmişi düşüneceksin…
 Neredeyse dakika dakika…
 Ama kötüleri atlayarak…
 Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin…
 Gittiğin yerlere gitmek…
 Bu sana hiç iyi gelmeyecek…

Çevrimdışı sevooş

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.227
  • 18.488
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.227
  • 18.488
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 07 Ara 2011 15:04:22
Ne ben Sezar'ım,
Ne de sen Brütüs'sün...
Ne ben sana kızarım,
ne de zatın zahmet edip bana küssün...
Artık seninle biz,
... düşman bile değiliz...

-Nâzım Hikmet RAN / SEN-

Çevrimdışı sina05

  • B Grubu
  • 6.545
  • 16.677
  • 6.545
  • 16.677
# 07 Ara 2011 19:40:58
Yüzümüzü sulara bıraktık
hayallerimizi sıvası dökülmüş duvarlara
sardıkça yangınlar içimizi
yoksul bir yaşamın cenderesinde
yaralarımız üşüdü...
Önce miydi, sonra mıydı,
kar mıydı?
yağmur muydu?
bilemedik?
üşüdükçe içimize çöktü sis...

Hep sancısını çektik kahreden hayatın
ne giysek yakışmıyor hüzünden başka
eğilip bakmaya korktuğumuz,
sahipsiz mezarlara döndü içimiz.
her akşam tanımadığımız bir hicran
görmediğimiz bir ıstırap çaldı kapımızı...

Kalbimizi bir vefasız,
ömrümüzü bir hayırsız aldı
hayatın çıkmazında hep teselli aradık
buruk gülümsemeler dindirebilir mi hüznü ah! Can?
kime ne verebiliriz ki,
gönül mü?
ömür mü?
can mı?
mal mı?
yok, yok yüreğimizden başka servetimiz

Her baktığımız göz yuttu gönlümüzü
hançerini sapladı her tuttuğumuz el
hangi adaya sığınsak ihanet kokuyor.
nereye gidebiliriz ki ah! Can,
yüreğimizden başka
sokaklar çıkmaz sokak ömrümüzde,
kahretsin...

Çıktığımız her yolculukta
düştüğümüz her kalabalıkta
ıssız bir kıyıda üşüdü ömrümüz
yetim bir ruh, nemli gözlerle
her gece sarılıp bir hayale,
yalnızlığımızı alıp bastık bağrımıza...

kırgındık mevsimlerin koynunda, yaralıydık
acılarla yattık, acılarla kalktık,
bir ömür acılara acılar kattık
kurudu gözpınarlarımız,
karanlığı siper edip gözlerimize
yüreğimizle ağladık.

Kimsesiz bir çocuğun yüreğine çizip resimlerimizi
kayıp mezarlara gömdük,
yüzümüze siper ettiğimiz gülüşleri
ve yükleyip sevdalı bir kuşun kanadına anılarımızı
ardında el açıp aşka ve acıya ağladık...

Hep yüreğimizde saklı tuttuk sevgimizi,
gözlerimizde, yüzümüzün hüznünde saklı tuttuk...
gökyüzünü doldurup soluğumuza
isyanımızı kilometrelere zincirleyip
kayıp bir vadide idam ettik geçmişimizi...

Gidenler dönmedi ah! Can
solgun bir güz bahçesi renginde,
boynu bükülü gelincikler gibi kaldık
yaralı uçurumları birer birer koşarak
boş yere yollara baktık, türküler yaktık
kurudu gözpınarlarımız, yüreğimizle ağladık.

Yaralı bir ülkeyiz şimdi, terkedilmiş bir şehir
nehir nehir acılar damlıyor bedenimize
önümüzde dağ dağ uçurumlar
ardımızda ölümün ayak sesleri
nasılda acıyor hayatımız ahh! Can

Gurbet ki, kahreden yanımız
acılara gömdüğümüz isyanımız
derdimizi kime nasıl anlatırız,
kimimiz var ki,
lime lime yüreğimiz,
ilmik ilmik gözyaşlarımızdan başka…

Hasret ki, göçmen kuşların kanadında taşıdığı
gamdan bir dağ gibi oturmuş gözlerimize...
buruk gülümsemeler dindire bilir mi hüznü ah! Can?
kime ne anlatabiliriz ki,
ağızdan çıkan her söz yaralıyor yüreğimizi...

-Nuri CAN-

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 07 Ara 2011 19:59:03
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Yüzümüzü sulara bıraktık
hayallerimizi sıvası dökülmüş duvarlara
sardıkça yangınlar içimizi
yoksul bir yaşamın cenderesinde
yaralarımız üşüdü...
Önce miydi, sonra mıydı,
kar mıydı?
yağmur muydu?
bilemedik?
üşüdükçe içimize çöktü sis...

Hep sancısını çektik kahreden hayatın
ne giysek yakışmıyor hüzünden başka
eğilip bakmaya korktuğumuz,
sahipsiz mezarlara döndü içimiz.
her akşam tanımadığımız bir hicran
görmediğimiz bir ıstırap çaldı kapımızı...

Kalbimizi bir vefasız,
ömrümüzü bir hayırsız aldı
hayatın çıkmazında hep teselli aradık
buruk gülümsemeler dindirebilir mi hüznü ah! Can?
kime ne verebiliriz ki,
gönül mü?
ömür mü?
can mı?
mal mı?
yok, yok yüreğimizden başka servetimiz

Her baktığımız göz yuttu gönlümüzü
hançerini sapladı her tuttuğumuz el
hangi adaya sığınsak ihanet kokuyor.
nereye gidebiliriz ki ah! Can,
yüreğimizden başka
sokaklar çıkmaz sokak ömrümüzde,
kahretsin...

Çıktığımız her yolculukta
düştüğümüz her kalabalıkta
ıssız bir kıyıda üşüdü ömrümüz
yetim bir ruh, nemli gözlerle
her gece sarılıp bir hayale,
yalnızlığımızı alıp bastık bağrımıza...

kırgındık mevsimlerin koynunda, yaralıydık
acılarla yattık, acılarla kalktık,
bir ömür acılara acılar kattık
kurudu gözpınarlarımız,
karanlığı siper edip gözlerimize
yüreğimizle ağladık.

Kimsesiz bir çocuğun yüreğine çizip resimlerimizi
kayıp mezarlara gömdük,
yüzümüze siper ettiğimiz gülüşleri
ve yükleyip sevdalı bir kuşun kanadına anılarımızı
ardında el açıp aşka ve acıya ağladık...

Hep yüreğimizde saklı tuttuk sevgimizi,
gözlerimizde, yüzümüzün hüznünde saklı tuttuk...
gökyüzünü doldurup soluğumuza
isyanımızı kilometrelere zincirleyip
kayıp bir vadide idam ettik geçmişimizi...

Gidenler dönmedi ah! Can
solgun bir güz bahçesi renginde,
boynu bükülü gelincikler gibi kaldık
yaralı uçurumları birer birer koşarak
boş yere yollara baktık, türküler yaktık
kurudu gözpınarlarımız, yüreğimizle ağladık.

Yaralı bir ülkeyiz şimdi, terkedilmiş bir şehir
nehir nehir acılar damlıyor bedenimize
önümüzde dağ dağ uçurumlar
ardımızda ölümün ayak sesleri
nasılda acıyor hayatımız ahh! Can

Gurbet ki, kahreden yanımız
acılara gömdüğümüz isyanımız
derdimizi kime nasıl anlatırız,
kimimiz var ki,
lime lime yüreğimiz,
ilmik ilmik gözyaşlarımızdan başka…

Hasret ki, göçmen kuşların kanadında taşıdığı
gamdan bir dağ gibi oturmuş gözlerimize...
buruk gülümsemeler dindire bilir mi hüznü ah! Can?
kime ne anlatabiliriz ki,
ağızdan çıkan her söz yaralıyor yüreğimizi...

-Nuri CAN-

Gidenler dönmedi ah! Can
solgun bir güz bahçesi renginde,
boynu bükülü gelincikler gibi kaldık
yaralı uçurumları birer birer koşarak
boş yere yollara baktık, türküler yaktık
kurudu gözpınarlarımız, yüreğimizle ağladık.
Cok cok cok guzellll,tesekkurler ogretmenim.

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.861
  • 1.093
  • 11.861
# 07 Ara 2011 20:02:44
 
    h.n.a.

BAHTİYARLIK

Bahtiyarlık ne zafer kısrağına binmektir;
Ne yaşarken dünya uçmağına inmektir.
Şekli olmaz, rengi yok, belirsizdir ve tektir.
Bahtiyarlık: Ömründe bir kere sevinmektir.

Bir karanlık geceye akıyorken bu varlık
Bulunur mu dünyada ebedi bahtiyarlık?
Mükafatın, yapsan da en büyük bir yararlık
Nihayet zafer adlı bir kısrağa binmektir.

Dört hecelik söz olan “bahtiyarlık”... O bir sır...
Bilmeyecek insanlık bunu daha bin asır.
Bilgi, bolluk, para... Hepsi boş, hepsi kısır...
En fazlası bir dünya uçmağına inmektir.

Her şeyin bir şekli var, her derdin bir ilacı...
Türlü türlü yemişler verir dünya ağacı.
Zafer çetin, ilim güç, bozgun kötü, aşk acı.
Halbuki bahtiyarlık: Belirsizdir ve tektir.

Bahtiyarlık: Boraca yüce dağları aşmak
Varılmadan ölünen uzak yerlere koşmak,
Tanrı’nın sofrasında mest olarak konuşmak
Ve ömründe bir kere, bir kere sevinmektir...
1933

Çevrimdışı banu2011

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
# 08 Ara 2011 11:37:22
aşk ölümcül bir hülyadır
anlayamadığım
ey sarı gök bulutu, ey ıstırab gülşeni
son bir karanfil gibi
taşıyacağım seni
kalbimin hüsnüyusuf mahrem bahçelerinde
derindesin, rüya kadar derinde

aşk ipek bir karanlıktır
kollayamadığım
gecenin bir vaktinde gelen çiçekler için
tenhâsında kuşlar uçan
sulara karışıp akmak isterim
kan çölünün ıssız vâhalarından
saâdet burcuna çıkmak isterim
gitmeliyim buralardan seninle
kalırsam, surları yıkmak isterim

aşk gizemli bir şarkıdır
dinleyemediğim
ayrılığın arkasından duyulan
gün doğuyor, neden gülemiyorum
siyah bir tanyerinde
beklemek yakışmaz bana geceyi
eylül mü vurdu güllerimi, bilemiyorum

aşk isyankâr bir korkudur
sonlayamadığım
gece yolculuğuna takılır ayakları
özlem beyaz bir gül, açar bağrında
yâr kokusu yayılsın diye kaldırımlara
ölü ve gözüyaşlı bırakır çocukları
arıbeyi konunca ruhun zümrüt taşına
mor gülüşlü haramî çıkar dağlar başına
diriltir sarı saçlı, kırılgan aynaları

aşk veremli bir türküdür
söyleyemediğim
nağmeleri doruklardan yayılan
anılar sehpasında
takıyor boynumuza kırmızı urganları
kötürüm bir vâdide geziyor kurbanları
her aşkı dâre çeken vefâsız leylâsıdır
alır avuçlarına, öper ısırganları
aşk cefâ ülkesinde umudun rüyasıdır
 
Nurullah Genç
 

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK