Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 21 Ara 2012 15:53:20
Yalnızsın

Bir akşam ışıkların dağlara güldüğünü
Bir akşam bulutların seyre döküldüğünü
Görürsün, hasretiyle sabah ezgilerinin
Bir akşam gözlerin ufka dalar pek derin
Kuşlar öter, uçuşur, yeşil dallara konar
Umutlar yaprak yaprak alevlenirde yanar
Son mutluluk sesleri dökülür dudaklardan
İnsanlar gölge gibi çekilir sokaklardan
Rüzgar okşamaktayken annen gibi tenini
Gecenin kolları sessizce yakalar seni
Anlarsın gözlerinin dolup boşaldığını
Anlarsın yanlızlıgını ve yanlız kaldıgını

                                   Nurullah Genç
 

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 21 Ara 2012 15:58:56

Siyah Gözlerine Beni de Götür...

Daha dokunmadan kurudu irem
Çöllere bir türlü yağamıyorum
Yeni bir koşunun başlangıcında
Biraz deprem sonrası
Biraz şehir hülyası
Bir kalp yangınından geriye kalan
Siyah gözlerine beni de götür
Artık bu yerlere sığamıyorum.

Pembe uçurtmalar yolladığından beri
Sarardı tiryaki menekşeleri
Sonbaharın tozlu kafeslerinde
Sevgi turnaları yakalıyorum
Turnalar gidiyor; ben kalıyorum
Avareyim, asudeyim, yorgunum
Bilmiyorum neden sana vurgunum
Erzurum garında banklar üstünde
Uyku tutmuyor karanlıkları
Yitik düşlerimi kovalıyorum
Gölgeler gidiyor; ben kalıyorum.

Binbir türlü kokuyorsa yaylalar
Siyah gözlerine beni de götür
Baharın koynundan koparıp sana
İpek bir mendile sardığım yüreğimle
Şehzade gülleri gönderiyorum
Umutlar kalıyor; ben gidiyorum.

Bütün yelkenlileri, deniz fenerlerini
Kaptanları sorgulayan
Yanından geçen küheylanların
Korku tufanına yakalandığı
Siyah gözlerine beni de götür
Güneş ülkesinden gelen yiğitler
Benzeri olmayan bir dünya kursun
Cellat, ayrılığın boynunu vursun.

Usul usul intizarı çürüten
Bu hercai diken, bu çılgın arzu
Sürüklüyor imkansız muştuların
Eşiğine gönül vadilerini
Bir ağaçtan düşen yapraklar gibi
Düşüyorum tanyerine
Ya topla yaralı kırlangıçları
Ya da bu vefasız şarkıyı bitir
Özgürlüğe giden tutsaklar gibi
Siyah gözlerine beni de götür.


                         Nurullah Genç
 

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.861
  • 1.093
  • 11.861
# 21 Ara 2012 18:58:13


h.n.a.

KARANLIK

Son ışık söneli nice zamandır;
Rüyalar! Yeniden önüme düşün!
Yardan ayrı geçen uzun yıllarda
Hülyası bulunmaz bir anlık düşün.

Yayını kalbime Ayzıt asalı
Başka bir eldenim, katı yasalı.
Burda koskoca bir gönül masalı
Kaybolur içinde bir damla yaşın.

Aşkı için verince bu kadar emek
Varlıktan sıyrılıp ruh olmak gerek.
Ey zaman, ey dünya! Geri gelmemek
Üzere sizler de benimle koşun!..

Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 21 Ara 2012 20:30:29
Yaşamak güzel şey doğrusu
 Üstelik hava da güzelse
 Hele gücün kuvvetin yerindeyse
 Elin ekmek tutmuşsa bir de
 Hele tertemizse gönlün
 Hele kar gibiyse alnın
 Yani kendinden korkmuyorsan
 Kimseden korkmuyorsan dünyada
 Dostuna güveniyorsan
 İyi günler bekliyorsan hele
 İyi günlere inanıyorsan
 Üstelik hava da güzelse
 Yaşamak güzel şey
 Çok güzel şey doğrusu.

 Melih Cevdet Anday

Çevrimdışı rüzgarın sesi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.196
  • 2.439
  • Müdür Yardımcısı
  • 1.196
  • 2.439
  • Müdür Yardımcısı
# 21 Ara 2012 20:58:08
deniz üstünde fener
bir yanar bir de söner
bu gaybana sevdaluk
ne yana olsa döner...

Çevrimdışı bergüzar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
# 21 Ara 2012 23:48:51
Göz Coğrafyası * ÜSTÂD ...

Yollara bakardın hep korka korka
Dalardı gözlerin, hatırlar mısın?
En kısa zamanı otuza, kırka
Bölerdi gözlerin, hatırlar mısın?

Kavgalıydın bir kadersiz baş ile
Gücün yetse kovalardın taş ile
Kederlenir, mercan mercan yaş ile
Dolardı gözlerin, hatırlar mısın?

Çıkar seyrederdin tepeyi, dağı
İnerdin sessizce dağdan aşağı
Her adım attıkça kara toprağı
Sulardı gözlerin, hatırlar mısın?

Zaman hızlı, kaçamadın önünden
İkrar et, geriye ne kaldı dünden?
Ne kadar kötülük varsa kökünden
Yolardı gözlerin, hatırlar mısın?

Yürekten verirdin verdiğin vakit
Sular ürperirdi girdiğin vakit
Bir çocuk, bir çiçek gördüğün vakit
Gülerdi gözlerin, hatırlar mısın?

Mezar taşlarında kitabeleri
Okumak huyundu öteden beri
Giderdin ezele, dönmezdin geri
Solardı gözlerin, hatırlar mısın?

28.01.2005
Abdurrahim Karakoç

Çevrimdışı bergüzar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
# 22 Ara 2012 00:29:30
Söz Olsun - Bahattin KARAKOÇ

Yitirdiğim bir şey var, sende arıyorum,
Yüreğim bir madenci feneri, yol uçurum …
Yaklaşma diyorsan, peki umudum,
Bir daha kimseden sormayacağım seni;
—— Söz olsun! …

Akrep tutmuş gibi kirpiklerinin ucundan,
Beni görünce üşüyorsun, tamam …
Uğramam bir daha kamçılasa da kan,
Sana kör bakacağım, görmeyeceğim seni;
—— Söz olsun! …

Dağlara doğru uçan kuşlarla,
Tüm sırları soyulmuş nemli düşlerle,
Öfke çiçekleri getiren kışlarla,
Korkma, yokuşlarda yormayacağım seni;
—— Söz olsun! …

Kurtlar gibi ulusa da gönlüm ardından,
Sormayacağım yüzünü, izini yollardan …
Tüfeğimin namlusunun ucuna konan
Kınalı keklik olsan da vurmayacağım seni;
—— Söz olsun! …

Bir kuvvet iksiridir eski fotoğrafların,
Bakışların konuşur, kilitlense de dudakların.
Şimdi yol ayrımındayız, bakın
Af çıkmazsa eğer sarmayacağım seni;
—— Söz olsun! …

Elindedir, dönüştür bu ağıdı serenatlara,
Düş atları uçursun bizi bulutlara …
İki kılıç gibi dövüşürken akla kara,
Adak olsan da kurban vermeyeceğim seni;
—— Söz olsun! …

Çevrimdışı öğretmen 54

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.993
  • 12.962
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.993
  • 12.962
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 22 Ara 2012 18:50:16
Şu Kopan Fırtına Türk Ordusudur Ya Rabbi!
senin Uğrunda Ölen Ordu Budur Ya Rabbi!
ta Ki Yükselsin Ezanlarla Müeyyed Namın!
galip Et Çünkü Bu Son Ordusudur İslamın....

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 23 Ara 2012 16:31:04
içimden dedim beraber yürüyelim olur mu
varsın gemilerimizi taşıyamasın sular
varsın yarı yolda uyuya kalsın
bize gönderilen bahar..

içimden dedim gömülü bir ırmağın yalnızlığıdır bu
beraber yürüyelim olur mu..

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.444
  • 177.519
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.444
  • 177.519
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 23 Ara 2012 20:30:48
Düşüncelerin ile dileklerin aynı orantıda değildi,
Ve varlığın ile buluşamadı.
Sorun yok, sadece bekle..
Güneş doğacaktır.
Rüzgar esecek ve yağmur yağacaktır.
Zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur !
 
İzlemeye devam et..
Şahitlik güzeldir, hem olayın dışındasındır hem de içinde.
Zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur..
Neyzen Tevfik

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Ara 2012 15:32:38
Miladım


Birgün kurtulursam şayet bu siyah-beyazlıktan..
Bana geldğin gündür ogün,sanki kalu-beladan..
O'nu hiç tadmamış kadar niyetliymişsin bana.
O'nu hiç görmemiş kadar da ama.
Demem o ki miladım olurdun benim o an.
Çeker giderdim,asırlık yalnızlığımdan,
Çıkar giderdim bi çırpıda,
senin olmadığın bu çağdan.
Demem o ki miladımsın sen benim.
Şimdi ki bu solgunluğum,soluksuzluğum da bundan.
Ama diyorlar ki;Sen bu cana,sui bi misalmişsin.
Bilmiyorlar,Oysa ben öyle bir Sevda'ya haizim ki;
Milatdan sonrasını görmeye ömrüm noksan vefadan.

Şeyda Öztürk

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Ara 2012 15:35:09
Han Duvarları 

Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyorum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Arkada zincirlenen yüksek
Toros Dağları,
Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,
Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...
Ellerim takılırken rüzgârların saçına
Asıldı arabamız bir dağın yamacına.
Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,
Yalnız arabacının dudağında bir ıslık!
Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,
 Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.
Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu.
Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince.
Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince
Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi.
Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi.
Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine.
Yol, hep yol, daima yol...
Bitmiyor düzlük yine.
Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali,
Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,
Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan.
Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan
Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,
Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...
Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine
Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine.
Bir sarsıntı...
Uyandım uzun süren uykudan;
Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.
Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,
Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:
Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,
Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.
Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri
Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri.
Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya
Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.
Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı,
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.
Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,
Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor.
Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı
Her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı.
Gitgide birer ayet gibi derinleştiler
Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki cizgiler...
Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,
Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;
Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,
Aygın baygın maniler, açık saçık resimler...
Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,
Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken
Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;
Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı.
Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa
Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;
"On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan
Baba ocağından yar kucağından
Bir çiçek dermeden sevgi bağından
Huduttan hududa atılmışım ben"
Altında da bir tarih:
Sekiz mart otuz yedi...
Gözüm imza yerinde başka ad görmedi.
Artık bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş!
Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;
Araya gitti diye içlenme baharına,
Huduttan götürdüğün şan yetişir yârına!...
Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
Soğuk bir mart sabahı...
Buz tutuyor her soluk.
Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri
Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri.
Bulutların ardında gün yanmadan sönüyor,
Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor...
Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,
Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar.
Biz bu sonsuz yollarda varıyoruz, gitgide,
İki dağ ortasında boğulan bir geçide.
Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden
Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden:
Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla,
Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla.
Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu,
Burada son fırtına son dalı kırıyordu...
Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla,
Savrulmaya başladı karlar etrafımızda.
Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;
Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü...
Gönlümde can verirken köye varmak emeli
Arabacı haykırdı "İşte Araplıbeli!"
Tanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalana
Biz menzile vararak atları çektik hana.
Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş
Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş.
Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor,
Kimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor...
Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri,
Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri.
Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor,
Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor;
"Gönlümü çekse de yârin hayali
Aşmaya kudretim yetmez cibali
Yolcuyum bir kuru yaprak misali
Rüzgârın önüne katılmışım ben"
Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı,
Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı...
Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde
Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde.
Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık,
Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.
Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,
Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!
"Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı'mı el almış haram diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben"
Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında,
Korkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında.
Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!
Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı!
Az değildir, varmadan senin gibi yurduna,
Post verenler yabanın hayduduna kurduna!..
Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu:
"Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?"
Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
Dedi: "Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!"
Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,
Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...
Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.
Aradan yıllar geçti işte o günden beri
Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim,
Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.
Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!...


Faruk Nafiz Çamlıbel

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Ara 2012 22:36:53
Diyemiyorum


Bir bakışa bin mânâ gizlemiş siyah gözlerin
Hangi mânâda yerim var bilemiyorum
Dil alışkanlığın mıdır ‘canım’ diyen sözlerin
…‘Efendim’ demeye çekiniyorum
Aşk adına örneklerin hep Leyla’dan Şirin’den
Aşkımı görmedin mi sana şiirlerimden
Görüşürüz dediğin veda sahnelerinden
Bıktım, n’olur gitme diyemiyorum
Tek başına baharın müjdecisi, gülüsün
Karda hazana inat güneş gibi gülüşün
Sesin Allah’tan emir bülbüllere: “Ötüşün!”
Şu ömrümün gülü ol diyemiyorum
Aşkına yar kılsın beni Allah! “Aşkına”
Gözlerim sürülsün sürme diye gözlerine
Saçlarında gezinen ellerin ben olayım
El gibi görme beni diyemiyorum
Sevgimin imasısın söze dökemediğim
Kalbimde iman gibi tek sermayem bildiğim
Uzatmadan konuyu söylemek istediğim
Hayatıma sebep ol diyemiyorum..

                                           Mehmet Ercan

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 26 Ara 2012 14:49:38
sana mahsun bir umut, desemmi bilmiyorum
sana çılgın bir bulut, desemmi bilmiyorum
derin bir ucurumda arıyorum kalbini
ya gel, ya beni unut, desemmi bilmiyorum..

nurullah genç..

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.139
  • 24.248
  • 5.139
  • 24.248
# 30 Ara 2012 08:29:03
YE YETİŞ İMDADIMA, YA ARTIK ÖLÜYORUM!

Ben Türkmen’im Türkiye, Irak’taki Türk’üm ben,
Seninle aynı soy, aynı necip ırkım ben,
Bin yıldır burada dönen sana ait çarkım ben,
Senin gibi, ben de ta Oğuz’dan geliyorum,
Ya yetiş imdadıma, ya artık ölüyorum.

Asya’dan çıkıp gelip, edinince bu yurdu,
Petrol ne bilmiyordum, dünya da bilmiyordu,
Altından petrol çıktı, bütün dünya kudurdu,
O gün, bu gün dünyanın hedefi oluyorum,
Ya yetiş imdadıma, ya artık ölüyorum.

Ne zaman ki petrolün tam farkına vardılar,
Üşüştüler başıma her yanımı sardılar,
Beni, senin bağrından çektiler kopardılar,
Anasız kuzu gibi, yıllardır meliyorum,
Ya yetiş imdadıma, ya artık ölüyorum.

Beni sensiz bulunca dedim ya kudurdular,
Kuduranlar sanma ki sadece gavurdular,
Beni esas sırtımdan dindaşlarım vurdular,
Benim suçum Türk olmak, ben bunu biliyorum,
Ya yetiş imdadıma, ya artık ölüyorum.

Ben Türkmen’im Türkiye, her yanım yara,
Petrol gibi talihim, petrolden daha kara,
Çok yoruldum ay gardaş, hele var ya bu ara,
Boğulmak üzereyim, zor nefes alıyorum,
Ya yetiş imdadıma, ya artık ölüyorum.

Bugüne dek dayandım, takatten düşüyorum,
Ölümlerle doluyor, ölümle yaşıyorum,
Nasıl böyle duyarsız olursun, şaşıyorum,
Bir bildiğin var diye teselli oluyorum,
Ya yetiş imdadıma, ya artık ölüyorum.

Kayıp etmedim asla umudumu hiç kayıp,
Hep gelmeni bekledim günleri sayıp sayıp
Bıçak artık kemikte, durumumu anlayıp,
Geleceksen gel, gel, gelmeni diliyorum,
Ya yetiş imdadıma, ya artık ölüyorum.

Irak’ı uzak sanma, ben hemen dibindeyim,
Farzet ki emmingilde, veyahut bibindeyim,
Az elini uzatsan vallahi cebindeyim,
Gardaşım, gardaşım gapını çalıyorum,
Ya yetiş imdadıma, ya artık ölüyorum.

Soruyorum cevap ver, söyle bana baş mısın?
Söyle ki Arif bilsin, benimle yoldaş mısın?
Özüm sana gardaş der, yoksa kara taş mısın?
Taşsan eğer seni de defterden siliyorum,
Ya yetiş imdadıma, ya artık ölüyorum.

                                           Ozan ARİF

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK