Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.861
  • 1.093
  • 11.861
# 22 Şub 2013 13:52:23

   h.n.a.

DAVETİYE

Ey benito musolini! Ey gayet yüce,
İtalyanlar başvekili muhterem Duce!
Duydum ki, yelkenleri edip de fora
Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora.
Buyursunlar... Bizim için savaş düğündür;
Din arabın, hukuk sizin, harp Türklüğündür.
Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
Hem karadan, hem denizden ordular indir!
Çarpışalım, en doğru söz süngülerindir!
Kalem, fırça, mermer nedir? birer oyuncak!
Şaheserler süngülerle yazılır ancak!
Çağrı Beg'le Tuğrul Beg'in kurduğu devlet
İtalyalı melezlerden üstündür elbet;
Bizim eski uşakları alda yanına
Balkanlardan doğru yürü er meydanına;
Çelik zırhlı kartalları göklere saldır...
Fakat zafer sizin için söz ve masaldır...
Dirilerek başınıza geçse de Sezar
Yine olur Anadolu size bir mezar.
Belki fazla bel bağladın şimal komşuna,
Biz güleriz Cermenliğin kuduruşuna,
Tanıyoruz Atilla'dan beri cermeni,
Farklı mıdır prusyali yahut ermeni?
Senin dostun cermanyaya biz Nemşe deriz,
Bir gün yine bec önünde düğün ederiz.
Söyle, kara gömlekliler etmesin keder;
Ölüm-dirim savaş bir gün mukadder!
Gerçi bugün eskisinden daha çok diksin;
Fakat yine biz Osmanlı, sen Venediksin!
Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
Hayal bütün insanlarda olan bir haldir.
Bu hayaller zamanları hızla aşmalı,
GökTürklerle Romalılar karşılaşmalı!
Görmüyorsan gönlümüzün içini, körsün!
Kılıçlarımız kınlarından çıkmaya görsün!
Top sesleri, bomba sesi bize saz gelir;
17'ye karşı 44 milyon az gelir.
Arnavudu yendim diye kendini avut,
Yiğit Türkle bir olur mu soysuz Arnavut?
Kayalara çarpmalıdır korkunç türküler!
Dalmalıdır gövdelere çelik süngüler!
Sert dipçikler ezmelidir nice başları!
Ecel kuşu ayırmalı arkadaşları!
En yiğitler serilmeli en önce yere!
Kızıl kanlar yerde taşıp olmalı dere!
Ülkü denen nazlı gelin erde şan ister!
Büyük devlet kurmak için büyük kan ister.
Damarında var mı senin böyle bol kanın?
Türk'ün kanı bir eşidir lavlı volkanın!
Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
Kurulacak yeni Roma boş bir hayaldir,
Karşısında olmasaydı şanlı "Türk Budun"
Belki gerçek olacaktı bir gün umudun,
İnsan oğlu ümitlerle dolup taşmalı,
Aryalarla Turanlılar karşılaşmalı.
Tabiatın yürüyüşü belki yavaştır;
Hız verecek biricik şey ona savaştır!
Keskin olur likörlerden ayranla kımız,
Karnerayı yere serer Tekirdağlımız.
Yurdumuzun çok tarafı olsa da kuru
Makarnadan kuvvetlidir yine bulguru...
Biz güleriz facyoların felsefesine,
Dayanır mı kırkı bir tek Türk efesine?
Bizim yanık Fuzuli'miz engin bir deniz!
Karşısında bir göl kalır sizin danteniz!
Bizler ulu bir çınarız, sizler sarmaşık!
"General"ler "Paşa" larla atamaz aşık!..
Ey İtalyan başvekili! Ey musolini!
İki ırkın kabarmalı asırlık kini...
Hesabını göreceğiz elbette yarın
Yedi yüzlü, yedi dilli İtalyanların!
Irkınızı hiçe saydı Hazreti Fatih.
Biraz daha yaşasaydı Hazreti Fatih
Ne Venedik kalacaktı, ne Floransa...
Hoş geldiniz diyecekti bize Fransa!
Haydi, hamle kafirindir... İlkönce sen gel
Ecel ile zaman bize olmadan engel!
Burda tanklar yürümezse etme çok tasa;
Süngülerle çarpışmadır savaşta yasa.
Olma böyle sinsi çakal, yahut engerek!
Bozkurt gibi, kartal gibi döğüşmek gerek!
Kılıç Arslan öldü sanma, yaşıyor bizde!
Atilla'nın ateşi var içimizde!
Kanije'nin gazileri daha dipdiri!
Sınırdadır Plevne'nin kırk bir askeri!
Edirne'de Şükrü Paşa bekliyor nöbet!
Dumlupınar denen şeyi bilirsin elbet!
Şehitlerden elli milyon bekçisi olan
Aşılmaz bir kayadır bu ebedi vatan!

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.138
  • 24.245
  • 5.138
  • 24.245
# 22 Şub 2013 21:51:21
YAZIKLAR OLSUN!

Zulümle geçemez gemi denizi,
Batırmazsak bize yazıklar olsun.
Suçsuz yattığımız zindanda sizi,
Yatırmazsak bize yazıklar olsun.

Zaman gebe saat o yüzden sancır
Bu imanı zaptedemez bu zincir.
Hepinizin ocağında bir incir
Bitirmezsek bize yazıklar olsun.

Arif der ki unutmayın şunları
Unutmayın yaktığınız canları
Fitil fitil burnunuzdan bunları
Getirmezsek bize yazıklar olsun.
 
Ozan Arif

Çevrimdışı harikulade

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 565
  • 9.462
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 565
  • 9.462
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 23 Şub 2013 23:41:10
H eyecanlı, sevimli ve zeki
A ktif mi aktif, hareketli
R ahatsız etmez kimseyi sözleri
İ nsancıldır kişiliği
K eşfetmekten hoşlanan biri
U zun mu uzunmuş ismi
L afı, sohbeti pek keyifli
A kıllı, üstelik pek eğlenceli
D oğrucu Davut'un ikizi sanki
E h, sanırım yeterince anlatabildim bir üstteki üyeyi 
     
                                                       :D  PAYÇİÇEK  :D

Çevrimdışı tayper35

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.459
  • 4.227
  • 1.459
  • 4.227
# 25 Şub 2013 01:20:36


A. s. p.

“Muhsin Bey” filmi anısına…



Güzel olan her şeyin cezalandırıldığı hukuk boşluklarında
Ellerini sımsıkı tutmuştum senin;
-İyi de aşk? Nasıl kurtulacak üzerine yapışan hükümlerden…
-Hemen pes etme! Umut etmenin süresi, bin yıldan başlar.
Hapisten çıkacağı gün kimsenin karşılamaya gelmediği
Adalet kavramının dahi yok saydığı daimi bir mahkûmdum
Söylesene sevgilim, özgürlük benim ne haddime!

Gecenin uykusunun en ağır olduğu anlarda
Hafif hafif sana çekilirdim ben, gardiyanlara sezdirmeden
Bu da benim büyük firarımdı işte!
Ranzam sıfır dereceyle henüz hiç tanışmamışken
Öğlen yakılmış bir türkünün kokusu sinmiş koğuşta
Sevda başka hiçbir yerde olmadığı kadar ısıtırdı adamın içini
Ne derdimiz olacaktı ki, göğü özlemekten gayri…

Oysa dışarıda bir türlü pay edilemeyen bir dünya vardı
Medyada savaş çığırtkanları arz-ı endam etmekteydi yine
Birilerinin yancısı olmaktan öte değildi -varlıkları
O an ki akıntıya göre rüzgâr yapan dönekler mi dersin
Kan emicilere secde eden ayak takımı mı?
Açık (açık) bir cezaevini yurdum bellemiştim, özgürlük benim neyime!

Alınmalarına hiç gerek yok. “Cehalet, bilgiden daha hızlı yayılır.” deseydi bir filozof bu uzay çağında, sonuna dek haklıydı. Gerçi deseydi bile, eminim ki kodesi boylardı!
 
Üzgünüm sevgilim, sana bugün burada hürriyetten söz etmek isterdim
İsterdim ki beni bu manasız fırtına, alsın senin kıyılarına çalsın
Lakin ortak edemedim seni kendi talihime
Bana hep kötü anılarımı hatırlatsa da silikleşen yüzün
Seni unutmamak için, bileğime çentikler attım gerektiğinde
Nasılsa geçer dedim, sayılı gün…
Parmak ucuyla gösterilen sevgilerdendi tenin
Herkes imrenerek bakardı senin uğruna feda ettiklerime
İç tehdittin biraz o nedenle benim için, canıma kastediyordu hasretin
Hiçbir şeye değilse de sana tutsaktım, Özgür’lük benim sana ne!



*Kim nasıl okumak istiyorsa, o olsun bu şiirin adı da…



 

 


Özgür Gümüşsoy
 

Çevrimdışı tayper35

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.459
  • 4.227
  • 1.459
  • 4.227
# 25 Şub 2013 01:24:18


Aşk Salkımı

Tek hayali şarap olmak olan bir üzüm düşün
Bağ bozumlarında, elinin içine bakıyor onu seçmen için
Ne kadar da bana benziyor o haliyle
Ellerinden damıtılmak, damağında yıllanmak benim de düşüm!



 

 


Özgür Gümüşsoy
 

Çevrimdışı tayper35

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.459
  • 4.227
  • 1.459
  • 4.227
# 25 Şub 2013 01:26:57


Bilmiyorum Çiçeği

Taa yüreğime kadar ne zahmet ettin beni terk etmek için, bir buluta yağmasını rica etsen ben yine anlardım. Hem değil mi ki yağmur, senin benden apar topar gidişin…
 
Göğün bitmek tükenmek bilmeyen öfkesinde
Sokakları dövüyor adeta o yabancı ülkeye mensup
O bize çok yabancı değerlerle menkul olan hava tahminleri
Aşkın spontane tercümesiyle geçmekteki bu yaz günlerinde
Öyle çok seviyorsun ki sen, erişilmez olan ihtimalleri
Denizde kum, sende aşk(!) tabir-i caizse
Hakkında çıkan haberleri yalanlıyor kalbin
Yapma etme demekten anlamayan daha nice iç organın var
Onları şimdi bu dizelerde ifşa etmek istemiyorum ama
Mevcut ihanetlere karşı tüm muhalif tavırlarıma rağmen
Kapına kadar gelmişim ıslak ve muğlak, ellerimde Bilmiyorum Çiçeği…
Diyorsun ki, “-Kanıyor yine kelimelerin, dur şurada yara bandı olacak.”
Lüzum yok diyorum, “-Şiirin kestiği parmak acımaz! ”
Bu ağır kanamalı el vedanın ardından, vedaları elinden alınmış
“*-Sana bol imgeli günler…
-Âmin. Cümle’mize.” gibi sancılı repliklere mecbur kalmış şairliğim
Cumhuriyet bizim şairane ruhlarımıza uygun olan tek yönetim biçimi
Senin hislerinin özgürlüğü benim hislerimin başladığı yerde biter
Egemenlik elbette ki, kayıtsız şartsız aşkındır!
Benim kadar en az sen de inanmalısın bu kavram kargaşalarına
Kimi duayenlerin Pencere’si erkenden kapanırken
Susmamayı kendine ilke edinmiş arsız kelamlarımla
Büyük büyük laflar edip, seni küçücük bir ayrıntıya gizlemişim
Ne varsa ‘sende’ var, anlıyor musun?
Yokluğun da buna dâhil, en çok da yokluğun sende hatta…

Çağrıldığı adresi bulamayan bir ambulans gibi
Ne yapacağını kestiremez hallerdeyim şimdilerde
Gözlerin teminatıdır faturası çok önceleri kesilmiş terklerin
Sarılamıyorum ki hiç sana, hep gidecek gibi duruyorsun
‘Ne olur ne olmaz payı’ kattığın içsel yolculuklarında
A noktasından S noktasına hareket ederken
İster istemez ‘Assiktir! ’ diyor sol yanındaki şaşkın mülteciler
Kampa alıyorsun onları hemen, problem etmeyin diyorsun
İlahi adaletin matematiği her şeyi çözer!
Şiirimin ekseni kaymış, dünyam ayrılmış yörüngesinden
Tarih tevellüt karışmış bende, iyiden iyiye!
Âdem’in çapkınlığı bugünlere getirdi bizi biliyorsun
Musa grekoromene merak salmışken
Yusuf için teninde kuyu bile kazardı Züleyha, iğneyle evet
İsa’nın ilk adımını atışı gibi yerküreye, miladımsın sen
Bekle, öyle hemen çarmıha germe sevinçlerimi
En sonuncu mucizesini sana saklıyor, sen şefaat inancımsın
Kaderin ağlarını sımsıkı ören o örümceği, çıkar mağarasından
Yumuşak karnını gösterir gibi can düşmanına
Çıkar dualarını göğsünden, bunca kıyamet hazırlığının akabinde
Nasılsa sana benden başka günah yazılmayacak
Kalk gel hadi; sana aldandığım bütün akşamların, üstü kalsın!






 

 


Özgür Gümüşsoy
 

Çevrimdışı snf81

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 813
  • 866
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 813
  • 866
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 25 Şub 2013 13:59:22
 HAN DUVARLARI

-Osmanzade Hamdi Bey'e-
    Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
    Bir dakika araba yerinde durakladı.
    Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,     
    Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...     
    Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,     
    Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.     
    İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!     
    Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,     
    Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...     
    Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları,     
    Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,     
    Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...     

    Ellerim takılırken rüzgârların saçına
    Asıldı arabamız bir dağın yamacına.     
    Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,     
    Yalnız arabacının dudağında bir ıslık!
    Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,
    Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
    Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.     
    Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu.     
    Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince.
    Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince     
    Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi.
    Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi.     
    Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine.
    Yol, hep yol, daima yol... Bitmiyor düzlük yine.     
    Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali,     
    Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,     
    Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan.
    Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan     
    Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,     
    Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...     
    Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine     
    Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine.
 
    Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan;     
    Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.
    Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,     
    Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:
    Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,     
    Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.     
    Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri     
    Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri.
    Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya     
    Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.     
    Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı,
    Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.
    Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,     
    Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor.
    Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı     
    Her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı.
    Gitgide birer ayet gibi derinleştiler     
    Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki cizgiler...     
    Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,     
    Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;     
    Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,     
    Aygın baygın maniler, açık saçık resimler...     

    Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,     
    Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken     
    Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;     
    Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı.
    Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa     
    Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;     

    "On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan     
      Baba ocağından yar kucağından     
      Bir çiçek dermeden sevgi bağından     
      Huduttan hududa atılmışım ben"     

    Altında da bir tarih: Sekiz mart otuz yedi...
    Gözüm imza yerinde başka ad görmedi.     
    Artık bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş!
    Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;     
    Araya gitti diye içlenme baharına,     
    Huduttan götürdüğün şan yetişir yârına!...

    Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
    Soğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her soluk.
    Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri     
    Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri.
    Bulutların ardında gün yanmadan sönüyor,     
    Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor...     
    Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,     
    Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar.
    Biz bu sonsuz yollarda varıyoruz, gitgide,     
    İki dağ ortasında boğulan bir geçide.
    Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden     
    Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden:
    Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla,     
    Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla.
    Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu,
    Burada son fırtına son dalı kırıyordu...
    Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla,
    Savrulmaya başladı karlar etrafımızda.
    Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;     
    Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü...     
    Gönlümde can verirken köye varmak emeli     
    Arabacı haykırdı "İşte Araplıbeli!"     
    Tanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalana     
    Biz menzile vararak atları çektik hana.     

    Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş     
    Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş.
    Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor,
    Kimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor...
    Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri,
    Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri.
    Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor,
    Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor;

    "Gönlümü çekse de yârin hayali     
      Aşmaya kudretim yetmez cibali     
      Yolcuyum bir kuru yaprak misali     
      Rüzgârın önüne katılmışım ben"     

    Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı,
    Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı...
    Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde     
    Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde.
    Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık,
    Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.
    Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,
    Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!

    "Garibim namıma Kerem diyorlar     
      Aslı'mı el almış haram diyorlar     
      Hastayım derdime verem diyorlar     
      Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben"     

    Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında,
    Korkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında.
    Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!
    Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı!
    Az değildir, varmadan senin gibi yurduna,
    Post verenler yabanın hayduduna kurduna!..

    Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu:
    "Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?"
    Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
    Dedi:     
           "Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!"

    Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,
    Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...     
    Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.     

    Aradan yıllar geçti işte o günden beri     
    Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim,     
    Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.
    Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,
    Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
    Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
    Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!..     


Faruk Nafiz ÇAMLIBEL


Çevrimdışı snf81

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 813
  • 866
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 813
  • 866
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 25 Şub 2013 14:02:26
FAHRİYE ABLA

Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!


Eviniz kutu gibi bir küçücük evdi,
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.
Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
Bahçende akasyalar açardı baharla.
Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin.
Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.
Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.
Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,
Hâlâ dağları karlı Erzincan'da mısın?
Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
Hâtırada kalan şey değişmez zamanla.
Ne vefalı komşumdun sen, Fahriye abla!


   Ahmet Muhip DRANAS

Çevrimdışı evgi-47

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 956
  • 5.484
  • 956
  • 5.484
# 27 Şub 2013 08:52:01


Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı?

Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?


Victor Hugo
 

Çevrimdışı zehmeri

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 115
  • 178
  • 115
  • 178
# 27 Şub 2013 10:56:11
Terketmedi sevdan beni
Aç kaldım, susuz kaldım
Hayın karanlıktı gece.
Can garip, can suskun
can paramparça.
Ve ellerim; kelepçede.
Tütünsüz, uykusuz kaldım
Terketmedi sevdan beni. 
 
 
 

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 28 Şub 2013 21:35:47
HESAP SORAR YARADAN


Çıkan söz geri dönmez, iki düşün bir söyle
Açtığın her yaradan, hesap sorar Yaradan
Kırdığın gönüllerden, af dileyip hoş eyle
Açtığın her yaradan, hesap sorar Yaradan

Şu yalancı dünyaya, kapılıp kalma gönül
Derya gibi engin ol, çamura dalma gönül
Nefsini ıslah eyle, günahlar alma gönül
Açtığın her yaradan, hesap sorar Yaradan

Duymazdan gel sözleri, incinsen de incitme
Affedici ol gönül, sev, sevil de kin gütme
Kendini bilmez olup, sakın vakitsiz ötme
Açtığın her yaradan, hesap sorar Yaradan

Mevla’m karları bile, dağa göre yağdırır
Kırdığın gönülleri, bir gün önen yığdırır
Pişmanlık para etmez, gözünden yaş sağdırır
Açtığın her yaradan, hesap sorar Yaradan

Ya kırdığın gönülde, Allah sevgisi varsa!
O kırdığın yüreği, Yaradan seviyorsa!
Eğer senin yüzünden, o gönül ağlıyorsa!
Açtığın her yaradan, hesap sorar Yaradan


Avni Temiz

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.281
  • 230.759
  • 29.281
  • 230.759
# 02 Mar 2013 13:00:54
EY YOLCU!
Nereye böyle? Çok telaşlısın. Çok meşgulsün.
Önüne bak...UÇURUM... .Yoksa kör müsün?
Kulakları çınlatan haykırışlar var. Oralı olmuyorsun.
Yoksa SAĞIR mısın? Bir gözeten var. Nazarlar üzerinde.
Ne zaman yöneleceksin RABBİNE?
Bir gün sorulacak BİZE!
EY Kulum! ben seninleydim...S en Kiminleydin?... DİYE!!
Ey! Nefsim: Hazırladınmı bu suallere cevabını..
Hele bir tart, Günahını, SEVABINI...
Yoksa cennetlenmi müjdelendin NEFSİM!!
Her zaman kalbim temiz derdin...
Helal, haram demez yerdin...
Helalin hesabı, Haramın azabı var..
Bu dünya olmaz sana YAR!..
Rabbin sana mukades kitab göndermiş...
Hele bir bak! ne güzellikler vadetmiş...
İyice anlayasın diye, tekrar tekrar anlatmış!
Emrine uymayanın, cezası AZAPMIŞ!...
Duymadım, Görmedim diyebilirmisin? ??
Tebliğ etmedimi? bunları Alemlerin EFENDİSİ!
Söylesene NEFSİM! varmı bunlara bir cevabın?..
Bak! Bulamadın bir cevap SUKUTTASIN!!!
O sana senden daha YAKIN!
Haydi NEFSİM! ha gayret..
Düş O'nun yoluna sonunu SEYRET!!!
HAYRET!! ki ne HAYRET!!! Akıl almaz!..
GÖNLÜNE DEVRET!!!!

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 02 Mar 2013 14:34:25
Ağlama Ki Aynalar Kırılıyor İçimde

ağlama ki, aynalar kırılıyor içimde
bulutlara değdirme ellerini, ne olur
sanki görmüş gibisin bir pencere önünde
sessiz hıçkırıklara gömülen bedenimi
ruhuma dokunduğun fırtınalı bir günde
ağlama, bakışların deli divane olur

yüzüm ya aydınlıktır, ya kan gibi karanlık
kehkeşanlar gizlidir oysa senin yüzünde
ne kadar beklesem de gelmeyecek bilirim
seni bende eriten bir muştu, yüreğime
o nergis edasıyla soluklanan gözlerin
zindanıma pencere olmayacak, bilirim

sen misin yıllar boyu aradığım şehrayin
yoksa yanılgıya mı düşüyorum yeniden
bana bakınca neden kararıyor kainat
neden uzaklaşınca ışıldıyor her sabah
ya bu yollar umutsuz duraklarda bitiyor
ya da hep umutsuzca yürüyor ayaklarım

ağlama ki, çiçekler kızıla boyanmasın
yalnız benimle büyüt güllerini, ne olur
gönlümün tarih olmuş devleri yeniden uyanmasın
kıvılcım süzülüyor yaslı kirpiklerinden
üzerime savurma küllerini, ne olur
tutkular alev alev hüzne pervane olur
ağlama, çaresizlik kapıya dayanmasın

ya arala gizemli bütün perdelerini
bir rüya çizgisinde şenlensin aynalarım
ya da hücre gibi kapat bana kendini
karışayım yeniden teraddüt sellerine
birer birer kırılıp dökülsün aynalarım
sebil eyle sonunda her düşmana kendini
 
Nurullah Genç..

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 02 Mar 2013 17:29:44
bilal hocam uzun zaman sonra sizi görmek güzel

Çevrimdışı yucel37

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 293
  • 1.193
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 293
  • 1.193
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 02 Mar 2013 22:56:54
Biter

Kalkılır bir yerde, kalır oyuncak,
Kurgular biter.
Ölüm... O geldi mi ne var korkacak?
Korkular biter.

Fikir, açmaz artık beyinde kuyu;
Burgular biter.
Unuturuz hayat adlı uykuyu,
Uykular biter.

Biter, her şey biter; ses, şekil ve renk,
Kokular biter.
Kabir sualiyle kapanır kepenk,
Sorgular biter.

Necip Fazıl Kısakürek

1963




 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK