Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 16 Haz 2014 22:32:52

ibrâhim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim

güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrâhim
güneşi evime sokan kim

asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı

ibrâhim
gönlümü put sanıp kıran kim..

Asaf Halet Çelebi..

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 16 Haz 2014 23:50:14
Gelmiş Bulundum – Edip Cansever

 Ben mişim - neymiş? - su sesiymiş
 Oymuş - cam kırıkları gibi gövdemi yakan -
 Yanağında sardunya kokusuyla yazdan
 Kimmiş o gelen ya giden kimmiş
 Bir yabancı mı, yoksa bir ermiş
 Değilmiş, bir çağrı bile yokmuş uzaktan.

 Güneş mi batarmış bir özel ismi bitirir gibi
 Yanmış bir ağacın yaprakları mıymış kımıldayan
 Ne kalmış bir önceden ya da bir sonradan
 Kim koparmış dalından bu yabani incirleri
 Ya kimmiş kıyıya çeken hayalet gemileri
 Ne yazılmış nereye bu garip kargaşadan.

 Yıldızlar, büyülü ülke, adımı unutturan
 Bir kaya, bir ot, bir akarsu
 Hangi yaz şarkıcılarının ürpertili korosu
 Ki bütün ölüleri sığa çıkaran
 Ve kenti bir ölüm derinliğine salan
 Yani bir gül solarken bir gülün açma korkusu.

 Şiirler yazdım, kitaplar okudum
 Elime bir bardak aldım, onu yeniden oydum
 Derinlerde kaldım böyle bir zaman
 Kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan
 Ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları
 Söyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum.


 Edip Cansever
 -Eylülün Sesiyle-

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.282
  • 230.772
  • 29.282
  • 230.772
# 17 Haz 2014 06:22:36
Dağ tepesinde bir çam olamazsan vadide bir çalı ol.
Fakat oradaki en iyi çalı sen olmalısın.
Çalı olamazsan bir ot parçası ol, bir yola neşe ver.
Bir misk çiçeği olamazsan bir saz ol.
Fakat gölün içindeki en canlı saz sen olmalısın.
Hepimiz kaptan olamayız, tayfa olmaya mecburuz.
Dünyada hepimiz için bir şey var.
Yapılacak büyük işler var, küçük işler var.
Yapacağınız iş, size en yakın olan iştir.
Cadde olamazsan patika ol.
Güneş olamazsan yıldız ol.
Kazanmak yahut kaybetmek ölçü değildir.
Sen her neysen onun en iyisi ol.”

— Douglos Malloch

Çevrimdışı GÜLCE90

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.488
  • 16.361
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.488
  • 16.361
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 17 Haz 2014 10:57:15
GÜL ÇAĞRISI

Seslenişin bir gül çağrısı,
Gönlünde hasretin ağrısı
Yedi yerden vurgunlar,
Kurşunlar yemiş gibisin
Bunu bilirim,
Bu hasretin yangınında
Bulutlanır, dumanlanır
Bende ölürüm...
Sen, ferah feza çağrını
Durmadan yenile
Ben, nihavent bir ezgiyle
Bir gün mutlak gelirim...

CELALETTİN KURT

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 17 Haz 2014 14:01:38
Nazlı Çiçeğim

içinde beni sana taşıyacak kanatlı bir söz söyle bana
ikimizi mıknatıs gibi yan yana çekecek kadar
harflerin bir çekimi olsun
ya da mevsimsiz ve iklimsiz bir bahar ertesi
beni yaşamadığım günlere mahkûm bırakacak kadar seni unuttursun!



benden seni almaya gelen veda saatlerini sevmiyorum
Tanrı’ya yalvaran vadesi dolmuş hüzünlere
imansız bir duayla secdeye duran bendim
d/okunuşunda kelebek hafifliği olan tüm sözlerin
ürkek bakışlarını ç/alıp gökyüzüne sessizce üfledim
"şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim"
artık senli gülüşlere elveda diyorum!



ölümü sevdirecek bir intihar cümlesi söyle bana
bizi aynı uçurum boylarında süründürecek kadar
yürekli ve inatçı olsun ayakları
ya da kavuşmalı uzak bir ihtimal sabahı
sevdayı kollarında taşıyacak kadar mutlulukla dolsun saçakları!



kirpiklerimin sonbaharında asılı duran
ayrılık yapraklarını koparmayı sevmiyorum
uzaklara yolculadığın gözlerini sonsuza dek uyutan bendim
meleklerin kanadından avuçlarıma topladığım masumiyeti
çocuğum gibi sarılıp saçlarını okşuyorum
şimdi sözlerinden baloncuklar yaptım kendime
düşsel bir sevdaya istekli bırakıp hepsini uçuruyorum!



anladım ki yenilgiye kucak açan bütün sevdalar
kendini yokuşa süren çıkmaz sokaklardı aslında
birbirine teğet geçen bütün aşıklar aynı savaştan çıkıp
aynı tanıdık yüzleriyle buluşacaktı köşe başlarının
vakitsiz gelen sancıları doğurtacaklardı kimsesiz kaldırımlarda
vuslata kürek çeken bütün düşler yorgun ve solgun olacaktı
siyahı kırmızı
kırmızıyı çıplak gösteren
gecenin ihaneti saracaktı üşüyen bedenlerini
içinde örtüsüz ve sansürsüz bir yalnızlık korosu yetim durup
akşamdan kalma dağınıklığını toplayacaktı hoşçakal’ların!



bazı gidişler bir kucaklaşmaya davettir
tırnak ucu açık unutulan cümlelerin
virgülü nerde sürgün düşer bilinmez
aşkı güçlü yapan iliklerine kadar tutuşturduğu kıvılcımı
içine düşürdüğü ve kavurduğu yangın yeridir yüreğinin
ya da inzivaya çekilen sözlerin
ani bir dirilişle uyanıp oltana takılmasıdır
ve inan bana nazlı çiçeğim
hiçbir şairin şarabından
aşk kana kana içilmez!



Meral Gül...

Çevrimdışı harslan05

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.420
  • 70.123
  • 3.420
  • 70.123
# 17 Haz 2014 14:52:59
Oğuzam, Türkmenem

Oğuzam, Türkmenem… Bayatlardan Türkmenem…
Damarlarındaki asil kan, aslına çektiğin ırk menem…
Yaprağın asılı dallar, gövdeni taşıyan kök menem…
Yolunu gözleyen yar, aşkınla çarpan ürek menem…
Can içre canan bilmişem gavim gardaş, nerdesen…

Yedi koldan, yirmidört boydan gelmişem Orta Asyadan…
Yayından fırlayan ok, huduttan hududa atılan mızrak,
deli taylar gibi dörtnala esmişem…
Az gitmişem, uz gitmişem, dere tepe düz gitmişem…
Kuş uçmaz kervan geçmez dağları göçebe adımlarla gezmişem…
Irağı yakın, yurdumu ırak eylemişem…
Tırnaklarımla oymuşam tortu kayaları,
kıraç toprakları gözyaşlarımla sulak etmişem…
Kızgın tohumlar serpmişem, emek vermişem, aşa getirmişem…
Türk illerine haber salmışam gavim gardaş nerdesen…

Selçuklu şah-ı sultanlarım adım atmış otağıma,
kapıda karşılamışam civan-ı mert erlerimi,
başım üstünde berhudar ağırlamışam…
Musul’da Zengiler, Kerkük’te Kıpçak,
Erbil’de Beg Teginliler adıyla Atabegleri kurmuşam,
Türk’ün adını âlemlere duyurmuşam…
Bayındır Kızanı torunlarımı kucaklamışam,
bahar coşkusu Akkoyunlar gibi meralara yayılmışam…
Sultan Cined oğlu Şah İsmailimle pişirmişem ham yanlarımı,
ocağımda tüten Safevi ateşiyle alev alev yanmışam…
Genç Osmanlıyla açmışam Bağdat’ın kapısını,
cahiliye devrini kapatmışam…
Dil, din ve ırk özgürlüğüyle donatmışam halkları,
mum gibi aydınlatmışam kör karanlık tarihi,
çevreme ilim, irfan, ışık saçmışam…
Derin hülyalara dalmışam gavim gardaş, nerdesen…

Ne zaman ki Türk birliğine diş bilemiş düşman,
çapraz fişek silahıma davranmışam…
Zırnık ödün vermemişem sevgimden,
korkmamışam heç, ölümleri kuşanmışam…

Yalın ayak koşmuşam Kafkas cephelerine,
Sarıkamış harekâtına katılmışam…
Buz kesmiş yüreğim Allah-u Ekber Dağlarında,
katmer katmer kefensiz donmuşam…

Çanakkale’de etten duvar olmuşam,
göğüs göğüse çarpışmışam Allah vekil,
bir adım geçirmemişem gâvuru öteye,
üst üste cansız yığılmışam…

Nasıl ki harb-i cihanlarla zayıflamışam,
güçten kudretten düşmüşem heyhat,
yeraltı kaya yağlarım sulandırmış ağızları,
hemhal manda manda paylaşılmışam…

Öyle ki et ve tırnak misali ayrılmışam,
süt kuzu yavru gibi Anadolu’dan koparılmışam…
Köpekler hırlamış peşimden, yılanlar tıslamış…
Sahipsiz kalmışam gavim gardaş nerdesen…

Lord planları tayin etmiş kaderimi,
Misak-i milli sınırlar dışına çıkarılmışam…
İtilmişem, kakılmışam, horlanmışam külliyen,
tekme tokat yerlere yatırılmışam…
Dağ ayılarının önüne atılmışam yaralı,
çöl develerinin hörgücüne tepe taklak asılmışam…

Türk menem demişem, Türkçe söylemişem,
Eskiyaka’da kurşunlara dizilmişem…
Emeğimin hakkını istemişem,
Gavurbağ’da linç edilmişem…
Adalet beklemişem, iplere gerilmişem…
Eşitlik yeğlemişem, zab suyu kana bulanmış,
Altunköprü’de ekin gibi biçilmişem…
El insaf vicdan dilemişem zindanlara sürülmüşem…
Diri diri gömülmüşem gavim gardaş nerdesen…

Kollarım kırılmış omuzlarımdan, işkencelerle yoğrulmuşam…
Gözlerim kan çanağı, fincan fincan oyulmuşam…
Ölmem yetmemiş kâfire, ip sarılmış cesedime, ibret-i âlem sokaklarda dolaştırılmışam…
Lime lime dağılmışam gavim gardaş, nerdesen…

Kimliğim değiştirilmiş,
El-Temim olmuş Türkmen Kerkük,
hafızalardan kazınmışam…
Baas baas bağırmışlar,
kin kusmuşlar yüzüm barabarı,
evimden yurdumdan göçe zorlanmışam…

Okumak yazmak yok…
Düşünmem, konuşmam, kızmam yasak…
Ağzım dilim bağlanmışam…
Başın kaldırıp bakmak, göz ucuyla süzmek ne cüret…
Oturmam, yürümem, gezmem yasak…
Elim ayağım dolanmışam…
Taş kesilmişem gavim gardaş nerdesen…

Di gah gel…
Di gel ölem di gel…
Adına gurban olam di gel…
Alnına kanım çalam di gel…
Bayrağım göğün mavi yeli, ay yıldızım sen…
Yurdum Türkmen eli, can özüm sen…
Soyum sopum Türkoğlu, yüzüm sürdüğüm izim sen…
Oy men ölmüşem gavim gardaş, nerdesen…

Ali YAŞAR

Çevrimdışı 35 HAFİZE

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 149
  • 256
  • 149
  • 256
# 17 Haz 2014 19:23:44
kopan ip
kopan ip, bağlanabilir yeniden
tutar tutmasına ama
kopmuştur bir kere

belki karşılaşırız yine
beni terk ettiğin yerde
bulamazsın beni bir daha
                           Kerem Çalışkan

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.861
  • 1.093
  • 11.861
# 17 Haz 2014 20:57:38

       a.m.d.


SERENAD

Yeşil pencerenden bir gül at bana,
Işıklarla dolsun kalbimin içi.
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Ben aşkımla bahar getirdim sana;
Tozlu yollarından geçtiğim uzak
İklimden şarkılar getirdim sana.

Şeffaf damlalarla titreyen, ağır
Koncanın altında bükülmüş her sak.
Seninçin dallardan süzülen ıtır,
Seninçin karanfil, yasemin zambak...

Bir kuş sesi gelir dudaklarından;
 Gözlerin, gönlümde açan nergisler.
Düşen öpüşlerdir dudaklarından
Mor akasyalarda ürperen seher.

Pencerenden bir gül attığın zaman
Işıkla dolacak kalbimin içi.
Geçiyorum mevsim gibi kapından
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.861
  • 1.093
  • 11.861
# 17 Haz 2014 21:24:05

       h.n.a.


DAVETİYE

Ey benito musolini! Ey gayet yüce,
İtalyanlar başvekili muhterem Duce!
Duydum ki, yelkenleri edip de fora
Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora.
Buyursunlar… Bizim için savaş düğündür;
Din arabın, hukuk sizin, harp Türklüğündür.
Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
Hem karadan, hem denizden ordular indir!
Çarpışalım, en doğru söz süngülerindir!
Kalem, fırça, mermer nedir? birer oyuncak!
Şaheserler süngülerle yazılır ancak!
Çağrı Beğ’le Tuğrul Beğ’in kurduğu devlet
İtalyalı melezlerden üstündür elbet;
Bizim eski uşakları alda yanına
Balkanlardan doğru yürü er meydanına;
Çelik zırhlı kartalları göklere saldır…
Fakat zafer sizin için söz ve masaldır…
Dirilerek başınıza geçse de Sezar
Yine olur Anadolu size bir mezar.
Belki fazla bel bağladın şimal komşuna,
Biz güleriz Cermenliğin kuduruşuna,
Tanıyoruz Atilla’dan beri cermeni,
Farklı mıdır prusyalı yahut ermeni?
Senin dostun cermanyaya biz Nemşe deriz,
Bir gün yine bec önünde düğün ederiz.
Söyle, kara gömlekliler etmesin keder;
Ölüm-dirim savaş bir gün mukadder!
Gerçi bugün eskisinden daha çok diksin;
Fakat yine biz Osmanlı, sen Venediksin!
Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
Hayal bütün insanlarda olan bir haldir.
Bu hayaller zamanları hızla aşmalı,
Gök Türklerle Romalılar karşılaşmalı!
Görmüyorsan gönlümüzün içini, körsün!
Kılıçlarımız kınlarından çıkmayagörsün!
Top sesleri, bomba sesi bize saz gelir;
17′ye karşı 44 milyon az gelir.
Arnavudu yendim diye kendini avut,
Yiğit Türkle bir olur mu soysuz Arnavut?
Kayalara çarpmalıdır korkunç türküler!
Dalmalıdır gövdelere çelik süngüler!
Sert dipçikler ezmelidir nice başları!
Ecel kuşu ayırmalı arkadaşları!
En yiğitler serilmeli en önce yere!
Kızıl kanlar yerde taşıp olmalı dere!
Ülkü denen nazlı gelin erde şan ister!
Büyük devlet kurmak için büyük kan ister.
Damarında var mı senin böyle bol kanın?
Türk’ün kanı bir eşidir lavlı volkanın!
Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
Kurulacak yeni Roma boş bir hayaldir,
Karşısında olmasaydı şanlı “Türk Budun”
Belki gerçek olacaktı bir gün umudun,
İnsan oğlu ümitlerle dolup taşmalı,
Aryalarla Turanlılar karşılaşmalı.
Tabiatın yürüyüşü belki yavaştır;
Hız verecek biricik şey ona savaştır!
Keskin olur likörlerden ayranla kımız,
Karnerayı yere serer Tekirdağlımız.
Yurdumuzun çok tarafı olsa da kuru
Makarnadan kuvvetlidir yine bulguru…
Biz güleriz façyoların felsefesine,
Dayanır mı kırkı bir tek Türk efesine?
Bizim yanık Fuzuli’miz engin bir deniz!
Karşısında bir göl kalır sizin danteniz!
Bizler ulu bir çınarız, sizler sarmaşık!
“General”ler “Paşa” larla atamaz aşık!..
Ey İtalyan başvekili! Ey musolini!
İki ırkın kabarmalı asırlık kini…
Hesabını göreceğiz elbette yarın
Yedi yüzlü, yedi dilli İtalyanların!
Irkınızı hiçe saydı Hazreti Fatih.
Biraz daha yaşasaydı Hazreti Fatih
Ne Venedik kalacaktı, ne Floransa…
Hoş geldiniz diyecekti bize Fransa!
Haydi, hamle kafirindir… İlkönce sen gel
Ecel ile zaman bize olmadan engel!
Burada tanklar yürümezse etme çok tasa;
Süngülerle çarpışmadır savaşta yasa.
Olma boyle sinsi çakal, yahut engerek!
Bozkurt gibi, kartal gibi döğüşmek gerek!
Kılıç Arslan öldü sanma, yaşıyor bizde!
Atilla’nın ateşi var içimizde!
Kanije’nin gazileri daha dipdiri!
Sınırdadır Plevne’nin kırkbir askeri!
Edirne’de Şükrü Paşa bekliyor nöbet!
Dumlupınar denen şeyi bilirsin elbet!
Şehitlerden elli milyon bekçisi olan
Aşılmaz bir kayadır bu ebedi vatan!

Çevrimdışı sessizsinema

  • Uzman Üye
  • *****
  • 982
  • 2.513
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 982
  • 2.513
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 17 Haz 2014 22:40:54
AYRILIK

İki rayı gibiyiz
bir tren yolunun
yakın olması
neyi değiştirir
son istasyonun
 
Sunay Akın

Çevrimdışı sönmeyen ateş

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 38
  • 694
  • 38
  • 694
# 17 Haz 2014 23:12:49
SANA YAĞMUR DİYORUM
 (gidersen hani sığınaklarım?
eksilir, zarar kalırım
kalırım!
yeni günün tenine dağılır yaralarım
sana yağmur diyorum…)

uzun boylu umuttun
tadında unutuldun
nerde büyük uçurumların
kış suların, yaz uykuların?

sana yağmur diyorum ıslaklığım bundan
yağ da ıslanalım, ama uslanmayalım
uslanmayalım!

gün, vursun yükünü gecenin hırkasına
yol, vursun sesini uzaklığın pasına
sesime kibrit çaksan tutuşacağım
sargısızım,
çoğalırım;
çoğaldıkça arsızım
sana yağmur diyorum…
en haklı aşk,
alkışsız sürebilendir
ve en haklı kavganın öznesi
ölmemek için dövüşürken de ölebilendir…

o an
işte o an
ey bizi ayrı takvimlere düşüren zaman
yere bir bahar dalı düşmüş gibi mi olur
sıradağlar mı tutuşur bağrının orta yerinde?

yeter
kan sıçratmayın sabahın seherine
boğulursunuz
boğulursunuz!

 YILMAZ ODABAŞI

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 18 Haz 2014 09:29:33
...

Çevrimdışı GÜLCE90

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.488
  • 16.361
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.488
  • 16.361
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 18 Haz 2014 09:58:34
GÜLCE !

Oyyy!

Göklerin ötesinden düş odalarıma dolan GÜLCE!
Eğil de öpeyim gözlerinden bir kere..

Değmesin kirpiğinin tek bir damlası yere
Eğmesin hiç başını
Ürkek narin gölgelerin..

Hayli zaman oldu ellerine tutunmayalı GÜLCE !
Zamansız ayrılıkların kurşunu değdiğinden beri
Göğsümüze..

Dokun!
Dolsun sunağıma sabah sevinci GÜLCE!
Bitsin artık hummâlı bekleyişim
İç sesimin dilsiz suskularında ..

Oyyy!

Ay çiçeğim!
Kandilleri ağlatırken gökte güneş ile ay
Nişânı kaldı tende Belkıs bakışlarının
Hâlâ aynı kanıyor derûnumdaki yaram..

Burası gurbet ,
Burası ayaz,
Burası kar.
Bütün tutunmalarım yasak...
Duvarsız duruyor eşkâlim

Hâlâ aynı yanıyor bahçemde gül revânım
Kifâyet etmiyor susadığım musluklar
İçim ki Kerbelâ!

Şah damarından asılıyor ağıtlarım
Sakla beni döşünde
İlmeğim çözülürken GÜLCE !

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.139
  • 24.246
  • 5.139
  • 24.246
# 18 Haz 2014 12:45:35
TÜRK KIZI..

Pınar başına geldi
Bir elinde güğümü;
Çattı yay kaşlarını
Görünce güldüğümü,
Bağlamıştı gönlümü
Saçlarının düğümü.
Bilmiyordum bu örgü
Acaba bir büğü mü?

Sordum: Nerdedir yerin?
Nedir senin değerin?
Yedi kıral vurulmuş,
Ne bu ceylan gözlerin?
Hangisine varırsın
Bu yedi ünlü erin?
Şöyle dedi bakarak
Göklere derin derin:

Kıralların taçları
Beni bağlar büğü mü?
Orduları açamaz
Gönlümdeki düğümü.
Saraylarda süremem
Dağlarda sürdüğümü.
Bin cihana değişmem
Şu öksüz Türklüğümü...

Hüseyin Nihal ATSIZ

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 18 Haz 2014 15:58:39
ÇORAK KADIN
Bomboşum,bir tek ayaksesi yankılanır içimde
Sütunlarıyla,revaklarıyla,kubbeli odalarıyla heybetli,ama heykelsiz bir müze
Bir fıskıye fışkırır avlumda,sonra gömülür gerisin geri kendine,
Rahibe-gönüllü ve dünyaya kör.Koku niyetine
Sararmış benizlerini salar dışarı mermer zambaklar.

Yüce bir soydan geldiğimi düşlerim,
Beyaz bir Nike'nin ve birkaç kel gözlü Apollon'un anası.
Tersine,ölüler yakar canımı ilgileriyle,bir şey olacağı da yok üstelik
Ay,bir elini omuzuma koyar,
Bir hemşire gibi ifadesiz ve suskundur suratı.

SYLVİA PLATH

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK