Yavuz Bülent Bakiler

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.382
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.382
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 26 Eki 2011 00:16:08
Banu öğretmenim yalnız birine teşekkür edebiliyorum :( çok harika şiirler,Tolstoyevski kardeşimin paylaşımlarıda çok çok güzel...

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.382
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.382
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 26 Eki 2011 00:17:30
Liseli Kız

Benim de bir zamanlar sevdiğim vardı
Beyaz dantel yakalı liseli bir kız.
Bağlarda, bahçelerde, yaylalarda yeşeren
Al karanfiller gibiydi aşkımız...

Gülünce içimde rengârenk güzel,
Güller açılırdı iri.
Hani bilirsiniz ya yıldızsız siyah
Geceler gibiydi gözleri.

Bir mermer çeşmeden akan su gibi,
Geçip gidiyordu günlerimiz.
Biz bize yaşıyorduk kendi kaderimizi
Bütün yaratılkardan habersiz.
Ve yuvada bekleşen sabırsız, küçük
Serçeler gibiydik ikimiz.

Gözleri konuşurdu susunca, mahzun:
'Seni seviyorum' derdi.
Sevdadan, gurbetten, hasretten yana
Sıcak türküler söylerdi...

Üstelik bir ceylan gibi sebepsiz
Ürkek halleri vardı.
Ayrılık deyince oturup sessiz
Çocuklar gibi ağlardı.

Bilmiyorum simdi kaç yıl, kaç mevsim
İçli mektuplar yazdık.
Bazen yan yana yürür, beraber otururduk
Ama konuşamazdık.

Ben görmedim şimdi öyle diyorlar
Büyümüş artık liseli kız, gelin olmuş...
Unuttum her şeyi diyormuş
Ve her gece rüyâsını nur topu kadar güzel
sarışın çocukları süslüyormuş.

Görsem çocularını şimdi diyorum
Bakamam yüzlerine çaresiz
Bana bakar çocuklar sessiz.
Çocukları gözlerinden tanırım
Biliyorum, hiç birşey bilmezler ama
Bakamam, utanırım
 
Yavuz Bülent Bakiler
 
 

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.492
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.492
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 26 Eki 2011 00:21:19
Sağolasın munzevicığlık dostum. Yavuz Bülent Bakileri çok severim. En sevdiğim şiirlerden birisini daha paylaşayım:

Laleli-Aksaray

Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkar
Ve yine içimde şarkılı sesin.
Gözlerimde çizgi çizgi duraklar
Duraklarda hayal- meyal senmisin?

Senmisin yanyana gezemediğim?
İnce sitemini sezemediğim
Sırrını bir türlü çözemediğim
İçimdeki çetin sual senmisin?

Bu nasıl yürekten söylenmiş makam?
Dinlediğim bütün türkülerde gam
Laleli-Aksaray arasında her akşam
Dinlediğim tatlı masal senmisin?

Ne derse aldırma şimdi artık el
Gel bir akşam yine türkülerle gel! ..
İstanbul seninle çok daha güzel
İstanbul'dan güzel hayal senmisin?

Biliyorum seni türküler yaktı,
Türkülü gözlerin ıslak ıslaktı.
Şimdi beni sokak sokak her akşam vakti
Dolaştıran 'Dişi kartal' senmisin?

Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkar
Ve yine içimde şarkılı sesin.
Gözlerimde çizgi çizgi duraklar
Duraklarda hayal meyal senmisin?
 
Yavuz Bülent Bakiler
 

Çevrimdışı banu2011

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
# 26 Eki 2011 00:51:56
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Banu öğretmenim yalnız birine teşekkür edebiliyorum :( çok harika şiirler,Tolstoyevski kardeşimin paylaşımlarıda çok çok güzel...

teşekkür ediyorum öğretmenim...  :)

Çevrimdışı mgulen14

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.204
  • 1.702
  • 1.204
  • 1.702
# 26 Eki 2011 10:30:30
Günümüzdeki böyle değerli şairler, fikir insanları medyada ve halkımız tarafından maalesef önemsenmiyor onlara değer verilmiyor.  Varsa yoksa dizi, film, evlilik, şarkı, türkü, yarışma vs. gibi çoğu bizleri bilgilendirmeyen ama körelten gereksiz programlar. Özellikle televizyonlarda bu tür üstatlara ihtiyacımız var.

08.08.2006 tarihli Tercüman gazetesindeki "Atatürkçülük ve Atatürk düşmanlığı " adlı yazısı.

1985 yılında, Bakanlıklararası Ortak Kültür Komisyonu Başkanı'ydım. Yurt dışına gidecek deneyimli öğretmenlerimizi, bir de sözlü sınavdan geçiriyorduk. Bir gün 48 öğretmenimize ayrı ayrı sordum:
- Atatürkçü müsünüz? Hepsinden 'Evet!' cevabını aldım. Ama sonraki sorularımdan anladım ki, o öğretmenlerimizin biri dışında, hiçbiri, Atatürk'ün NUTUK'unu okumamıştır. Ve hiçbirinin aklına, Atatürk üzerine yazılan kitaplardan birinin ismi gelmemektedir. Yani hiçbiri Atatürk üzerine yazılan bir kitap da okumamıştır. Böyle Atatürkçülük olur mu? Bunlar, rozet, büst, heykel, resim Atatürkçüleridirler ama ellerinde de müthiş bir silah vardır. İstemediklerini bu silahla vurur, yok ederler: Atatürk düşmanı! Bu dehşetli silahı kullanarak öyle bir hava meydana getirirler ki ülkemizde hükümet darbeleri bile artık kaçınılmaz hale gelir. Burada 27 Mayıs darbesinden mi bahsetsem, 22 Şubat ayaklanmasından mı, 12 Eylül darbesinden mi, çeşitli muhtıralardan mı kapı aralasam? Açın okuyun bizdeki bütün hükümet darbelerini, Göreceksiniz ki hepsinde de, Atatürkçüler'le, Atatürk düşmanlarının çekişmeleri vardır.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra, bu rozet, bu büst, bu heykel ve resim Atatürkçüler'inin millet ve devlet hayatımızda meydana getirdikleri tahribatı ah bir yazabilsem diyorum.
Devleti soymak istediler
Mesela ben, 12 Eylül 1980 darbesinden önce, Kültür Bakanlığı'nda Müsteşar Yardımcısı'ydım. Atatürk'ün doğumunun 100. yılı çalışmalarını bakanlık adına ben yürütüyordum. Bütçemiz 120 milyon liraydı. 1978-79 yıllarında, Ankara'da, bir milyon liraya bir daire almak mümkündü. Bu büyük meblağdan haberdar olan rozet, resim, büst... Atatürkçüleri Kültür Bakanlığı'nı adeta ablukaya aldılar. Devleti, Atatürk büstleri, resimleri, vecizeleri ve heykelleriyle soymak istediler. O gözü açıklara, bir tek kuruş bile kaptırmadığımı benimle birlikte çalışan arkadaşlarım bilirler. Atatürk'ün doğumunun 100. yılını büst yaptırmak, heykel diktirmek, resimlerini, vecizelerini bastırıp dağıtmak şeklinde anlamadığım için boy hedefi haline getirilmiştim. Aldırmıyordum. Çünkü 100. yılda, bakanlıklar arasında en ciddi, en faydalı çalışmayı ben yapıyordum. Geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi: Dokuz ayrı dalda yarışmalar açmış, neticelendirmiştim. (Şiirde-hikayede-romanda, ilmi araştırmada, tiyatroda, senaryoda, resimde, müzikte, heykelde)
1981 yılına yetişecek şekilde, 100. yılda Atatürk'ü ve Milli Mücadelemizi anlatan 100 kitabın basılmasını planlamıştım. Bunlardan kırk tanesinin baskıları, onar bin adet olmak üzere bitmiş, geriye altmış kitap kalmıştı. Türkiye çapında, büyük bir ağaçlandırma faaliyeti başlatmıştım. Valiliklerden gelen cevabi yazılara göre beş milyon fidanın dikilmesine başlanılmıştı. Daha doksanbeş milyon fidanın dikilmesi kalmıştı.
İşte bu çalışmalar devam ederken 12 Eylül 1980 darbesi oldu. Vatan yeniden kurtarıldı. Kültür Bakanlığı'na Cihat Baban tayin edildi. Bakan, bir gün beni çağırdı. Makamına girdiğimde gördüm ki eski İzmir Belediye Başkanları'ndan, eski Sağlık Bakanlarımızdan Behçet Uz da Cihat Baban'ın yanında oturmaktadır. Bakan dedi ki:
- Behçet Uz Beyefendi, İzmir'den teşrif buyurdular. Ulu Önder Atatürk'ümüzün bir yeni heykelini, İzmir'e dikmek istiyorlar. Bu münasebetle on milyon liraya ihtiyaçları var. Yazısını hemen yaz getir, imzalayacağım.
- Mümkün değil efendim! dedim veremeyiz!
- Neden?
Cihat Baban'ın öfkesi
- Efendİm şimdi biz İzmir'e on milyon lira verdik mi bu kuvvetli bir gerekçe olur. Yarın Havza gelir. Sonra Samsun, Erzurum, Sivas, Amasya, Ankara, Afyon kapımıza dayanır. Onlar da onar milyon isterler. Bütçemiz 120 milyon. Daha bastıracağımız altmış kitabımız var. Yarışmalarda kazananlara telif ücreti ödeyeceğiz. Bir de Türkiye çapında ağaçlandırma işine girdik.
- Yahu bu Bakanlık'ta, Bakan ben miyim? Yoksa sen misin? Yaz getir diyorum sana!
- Yazamam efendim! Veremeyiz. Türkiye heykel dikmekle mi kalkınacak? Cihat Baban müthiş şekilde öfkelendi. Bağırmaktan sesi, bir çıngıraklı yılanın tıslaması gibi kaldı. Avuç içiyle çalışma masasına kuvvetli bir şamar indirdi. Ve 'Çık dışarıyaaaa!' diye diye kükreyerek beni huzurundan kovdu. Ben de hışımla ona 'çıkıyorum!' diye bağırdım. Cihat Baban, ikinci gün beni 'Atatürk düşmanı' silahıyla vurarak vazifemden aldı. Yerime emekli bir Atatürkçü Tuğgeneral atandı. Sonra mükemmel bir büst, heykel, resim Atatürkçülüğüyle yeni bir yağmalama devri başladı ki anlatamam...

Çevrimdışı yasemin_52

  • Uzman Üye
  • *****
  • 563
  • 521
  • 563
  • 521
# 27 Eki 2011 15:28:53
Dilemek ve istemek arasındaki fark geldi aklıma.."Dilerseniz şöyle yapabiliriz,dilerseniz böyle yapabiliriz.."gibi tabirlerin yerine "isterseniz...."kullanılmalıymış.Dilemek dilenmekten gelirmiş.Hatta karşınızdaki kişiye bir nevi hakarettir aşağı görmek demektir"dilerseniz.." gibi ifadeler kullanmak  demişti Y.B.Bakiler...

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.412
  • 177.324
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 17.412
  • 177.324
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 11 Kas 2011 17:28:32
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden....
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden...

Çevrimdışı mavera44

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.801
  • 15.292
  • 4.801
  • 15.292
# 11 Kas 2011 17:32:29
yavuz beyle sivasta okurken tanışma imkanım oldu bir sempozyumda.
şiirleri sözleri yorumları kaliteli bir şair

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.492
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.492
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 11 Kas 2011 17:35:57
Çaresiz

ah bilsen bir bilsen duyduklarımı
sanki bir dağ ağırlığı kalkacak üzerimden
ve nehirler boşalacak bir anda içerimden
sakın bilme...

anlatsan duyarım bütün güzellikleri
erir dağlarımın başındaki kar
sussan içerimde kıyamet kopar
sakın konuşma...

ha küreğe mahkum olmak prangaya vurulmak
ha görmemek gözlerini, ikisi de bir
bütün kördüğümleri çözecek gözlerindir
sakın bakma...

bir haberin gelse iki satırlık
yüreğim birdenbire kanatlanır yücelir
bir martı gibi çıkar kapına gelir
sakın yazma...

çıkıp gittiğinden beri, sessiz sedasız
başıboş kalan esir, zindanda yatan hürüm
dönmezsen çaresiz kalır ölürüm
sakın gelme...

işte dağlar, taşlar şahidim olsun
yüzüme bakma, konuşma, yazma istemiyorum
dipsiz karanlıklara bağırıp duruyorum
sakın işitme...
 
Yavuz Bülent Bakiler
 
Ne müthiş bir anlatım...

Çevrimdışı deniz_24

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 351
  • 974
  • 351
  • 974
# 16 Kas 2011 12:23:56
Yağmur Güzeli

Yağmurlar yağmıyor mu inceden ince
Rüzgarlar esmiyor mu serince
Bir sigara yakıyorum efkarlanarak
Çıkıp karşıma sen geliyorsun
Saçların ıslanmış oluyor
“Gel” diyorum duymuyorsun beni bir türlü
Seni böyle hayal meyal yaşamak çok zor
Uzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden
Ellerim boşlukta kalıyor.

Bir gün çıkıp gideceksin
Sonra arkandan yine ince bir yağmur yağacak
Cadde cadde,sokak sokak
Sayıklar gibi dolaşıp seni arayacağım
Beni bir köşe başında ağlıyor bulacaklar.
Saklamak zor olacak,çaresiz kalacağım
Seni sevdiğimi anlayacaklar.
Üstüme yağmurlar yağacak
İnce bir dal gibi birden kopup kırılacağım
Kaldırım taşlarında sıcaklığım kalacak
Kahrolacağım.

Bu şiiri yağmur yağarken yazdım
Ezanlar okunuyordu minarelerden
Seni düşünmeseydim yağmurlu havalarda
Sokaklara çıkmayı göze almazdım.
Melul mahzun dolaşmazdım akşam karanlığında,
Duraklarda yapayalnız kalmazdım.

Yağmurlar yağmıyor mu inceden ince
Rüzgarlar esmiyor mu serince
Bir sigara yakıyorum efkarlanarak
Çıkıp karşıma sen geliyorsun
Saçların ıslanmış oluyor
“Gel” diyorum duymuyorsun beni bir türlü
Seni böyle hayal meyal yaşamak çok zor
Uzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden
Ellerim boşlukta kalıyor.
 

Çevrimdışı banu2011

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
# 16 Kas 2011 13:21:30

Şaşırdım Kaldım İşte Bilmem Ki Nemsin

 Sözde senden kaçıyorum
Dolu dizgin atlarla
Bazen sessiz sevdasın
İpekten kanatlarla

Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla
Karşıma çıkıyorsun
En serin imbatlarda
Adını yazıyorum
Bulduğun fırsatlarla
Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla
Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla
Sözde senden kaçıyorum
Dolu dizgin atlarla

Ne olur bir gün beni
Kapından olsun dinle
Öldür bendeki beni
Sonra dirilt kendinle
Çarpsam kara sevdayı
En azından yüzbinle
Nasıl bağlandığımı
Anlarsın kemendinle

Kaç defa çıkıp gittim
Buralardan yeminle
Ama her defasında
Geri döndüm seninle
Hangi düğüm çözülür
Nazla, sitemle, kinle
Ne olur bir gün beni
Kapından olsun dinle

Şaşırdım kaldım işte
Bilmem ki nemsin
Bazen kız kardeşimsin
Bazen öp öz annemsin
Sultanımsın susunca
Konuşunca kölemsin
Eksilmeyen çilemsin
Orada ufuk çizgim
Burda yanım yöremsin
Beni ruh gibi saran
Sonsuzluk dairemsin

Çaresizim çaremsin
Şaşırdım kaldım işte
Bilmem ki nemsin

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.492
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.492
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 16 Kas 2011 13:29:12
Ellerin

Senin, ince uzun, beyaz ellerin
Yüreğimi alan bir serinlik sanki
Al bir kadife üstünde ellerin dursa biraz
Tabloların en güzeli olur inan ki.

Ellerini düşündüm geceler boyu
Ellerin içimde akıp duran su
Ellerin, türküler uykular kadar güzel
Ellerin karanfil kokusu...

Mısra mısra beyit beyit ördüğüm
Ellerindir düşlerimde ayan beyan gördüğüm
Uzat ellerini avuçlarıma
Uzaktan bakmak mı yüz görümlüğüm.

Ateşim var, hastayım, sayıklıyorum
Ellerin aklımda en güzel yorum
Koysan ellerini alnıma biraz
Bütün ateşimi alır diyorum.

Kapı, pencere, masa, duvar...
Odamın her yerinde ellerinden gölge var
Bir gün gelsen evime şaşıracaksın
Açılacak birer birer kendiliğinden kapılar
 
Yavuz Bülent Bakiler
 

Çevrimdışı sonfuzuli

  • Yeni Üye
  • 1
  • 2
  • 1
  • 2
# 16 Kas 2011 13:46:25
Ben de Yavuz Bey'in hakkımda yazdığı yazının birini paylaşmak istedim.

DÜŞÜNDÜKÇE
Yavuz Bülent Bâkiler
yavuzbulent.bakiler@tg.com.tr
10 Nisan 2010 Cumartesi    
 
Yeni bir halk şairi: Kenan Çarboğa  
 
Feyzi Halıcı, Konya’da, Âşık Veysel’e sormuştu:
-Halk şiirimizin, son gerçek halkası sensin. Senden sonraki halk şiirimiz hakkında ne düşünüyorsun? Veysel, şöyle cevap vermişti:
-Hakkımdaki iyi düşünceler size ait. Türk milleti sağ olsun. Analar daha ne arslanlar doğurur.
Kaç günden beri, elimde yeni bir şiir kitabı var: Kenan ÇARBOĞA’nın AZ KALDI isimli ilk şiir kitabı. Hemen her sayfasını büyük bir zevkle çeviriyor ve Âşık Veysel’in cevabını hatırlıyorum. Görüyorum ki Türk anaları, yeni arslanlar doğuruyor ve halk şiirimiz bütün özellikleri ve güzellikleriyle devam ediyor.
Sivas, halk şiirimizin harman olduğu şehirlerimizin başında bulunuyor. Arkadaşım Dr. Doğan Kaya, Sivas Halk Şairlerini 5 büyük ciltte topladı. Şimdi 813 Sivaslı halk şairiyle karşı karşıyayız. Kenan ÇARBOĞA da, Sivas toprağında yetişen değerli şairlerimizden biri. Adı o 5 ciltlik büyük derlemeye daha girmemiş. Ama 77 şiirle güzelleşen ilk kitabıyla; “Ben de varım! Ben de varım” diyerek dikkatimizi çekiyor. Bu yeni öğretmen şairimizin önce Türkçe’sini övmek istiyorum.
Kullandığı kelimeler, anamızın, sevgilimizin, eşimizin, dostumuzun, çocuklarımızın yüzleri gibi. Güzel, canlı, sıcak, pırıl pırıl kelimeler.
KENAN ÇARBOĞA, halk şiirimizin özelliklerini-güzelliklerini bilen, vezni ve kafiyeyi dosdoğru kullanan şairlerimizden. Ah yerim müsait olsaydı da ÇARBOĞA’dan buraya 15-20 şiir alabilseydim. ANADOLU şiirinde, insanımızın çilesini ne kadar rahat anlatıyor:
Sen Anadolu’yu gördün mü gardaş? /Tozlu yollarına vuruldun mu hiç? /Torbanda hep kuru ekmek, yavan aş/Gurbetten gurbete sürüldün mü hiç? /Uyandın mı şöyle ezandan erken? /Seher rüzgârında mahmurluk varken, /Sen taşlı tarlada ekin biçerken/Tırpana şevk ile sarıldın mı hiç?/Konuştun mu şu karşıda duranla/Kirmen çevirenle, kirkit vuranla../Dolunay altında sap savuranla/Bir yer yatağına serildin mi hiç?/Evdeşin ellere gelin oldu mu?/Muradın koynunda yarım kaldı mı?/Tek oğlun askerden şehit geldi mi?/Dizlerini dövüp yoruldun mu hiç?..
Halk şiirimizde şathiye, bir konuyu mizah çerçevesinde anlatıp bizi güldürmek içindir. Yunus Emre bir şathiyesinde “Erik dalına çıkarak üzüm yediğini, bir sineğin bir kartalı kaldırıp yere vurduğunu” yazıyor.
Kenan ÇARBOĞA’nın karıncalı şathiyesi de şöyle:
Bir karınca aldım pazar yerinden/Kilosunca altın verdim inanma./Bağlamaya ip istedim birinden/Tüm paramı buna serdim inanma./Dört vinç gelip yüklemeyi denedi/Kalkmadı yerinden tutmuş inadı,/Zorlarken çizildi, dizi kanadı/On saatte ancak sardım inanma./Ne yapayım bu koskoca hayvanı/Bir günde bitirdi bütün samanı/Boynuna geçirdim demir palanı/Pulluk takıp, tarla sürdüm inanma./Sulamaya Van Gölüne götürdüm/İki günde kaynağını bitirdim/Millet ayaklandı, geri getirdim/Ferhat gibi dağlar deldim inanma...
ÇARBOĞA’nın, Berikan Yayınevince basılan AZ KALDI kitabını bulup siz de okuyun; seveceksiniz.

Çevrimdışı banu2011

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
# 18 Oca 2012 13:09:16
BENİM
 

Ve büyür gözlerimde güvercin güzelliğin
 Sonra bıkıp usanmadan sabahlara dek
 Biri durur kapında korkulu ürkek...
 O duran benim.
 
Bir gölge gibi düştüm ardına yıllardan beri
 Sordum seni şehir şehir
 Şimdi her gece yarısı rüzgâr değildir
 Pencerene vuran benim.
 
Bir gün bölerse uykunu bir saat çıngırağı
 Birdenbire yatağından kalkıp oturma
 Öyle korkulu gözlerle etrafına bakınma
 Saatleri kuran benim.
 
Senin bir suçun yok kabahat bende
 Bitsin bu kıskançlık gayrı diyerek,
 Boy verdiğin aynaları istemeyerek
 Tekrar tekrar kıran benim.
 
Bir ceylan gibi durma artık gecenin ortasında
 Ceylan gibi bakma oraya
 Seni bir beyaz duvağa, altın halkaya...
 Duyuran benim.
 
Kolay kolay unutulmaz adına yaktığım türküler
 Kapanmaz yüreğime açtığın yara.
 Her akşam saçlarını karanlıklara...
 Savuran benim.
 
Yavuz Bülent BÂKİLER

Çevrimdışı pattaban

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.778
  • 29.435
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 10.778
  • 29.435
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 18 Oca 2012 14:27:46
Yavuz bülent Bakileri çok severim.Sendikanın daveti üzerine bir konuşmaya gelmişti.Mest olmuştuk.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK