Yorumsuz! : Haberler

Çevrimdışı tarkan555

  • Bilge Üye
  • *****
  • 13.941
  • 16.311
  • 13.941
  • 16.311
# 11 Tem 2012 20:12:06
yorumsuz haber
bilişim teknolojileri öğretmeni 200 puana türkiyede açık gösterilen her okula tayin isteyip bu puanla istediği şehre ve okula gidebiliyor .bensınıf öğretmeniyim 265 puanla niğdenin dibindeki nevşehire gidemiyorum.yorumlayamadığım bir  durum ??? :P

Çevrimdışı eylulada1

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.164
  • 47.317
  • 4.164
  • 47.317
# 12 Tem 2012 21:22:32
Memura sıcak hava izni!
İzmir Valisi Cahit Kıraç, yayımladığı genelgeyle kronik hasta, hamile ve engelli memurların yarın idari izinli sayılacağını bildirdi.

Valilikten yapılan yazılı açıklamada, Vali Cahit Kıraç'ın, havaların 5-7 derece ısınması nedeniyle genelge yayımladığı belirtilerek, genelge ile yarın kronik rahatsızlığı olanlar, engelli ve hamile memurların idari izinli sayılacakları bildirildi.

Açıklamada, Meteoroloji Bölge Müdürlüğü'nden alınan hava tahminlerinde, İzmir'de etkili hava sıcaklığının 5 ile 7 derece artacağı ve hafta başına kadar sıcaklık değerlerinin 38-42 dereceye ulaşacağı belirtilerek, ''13 Temmuz tarihinde kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan personellerden 'kalp, tansiyon, astım, şeker' gibi kronik hastalığı olanlar ile engelli ve hamilelerin belirtilen günlerde idari izinli sayılmaları hususunda kurum ve kuruluş amirleri yetkili kılınmıştır'' denildi.

Haber TÜRK 12 Temmuz 2012 Perşembe, 20:46:39

Çevrimdışı senizkarasah

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.500
  • 26.519
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 5.500
  • 26.519
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 13 Tem 2012 10:25:21
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

YILMAZ ÖZDİL'in Köşe yazısı..


HALİMİZİN FOTOĞRAFI

2 gün önce Zonguldak'ta yaşlı bir kadın, beton mikserinin altında kalarak hayatını kaybetmişti. Polis, mikserin altındaki cesedin üzerini gazeteyle kapatırken, çevrede toplanan bazı kişilerin aşağıya doğru eğilip cep telefonlarıyla cesedi görüntülemeye çalışması dikkat çekmişti.

Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil, gazetecilik mesleğinden anlamlı örnekler vererek, toplumun ve medyanın bu konuda nereden nereye geldiğini köşesinde yazdı.

İşte Özdil'in o yazısı

Müthiş buluş! İngilizce konuşmanın sırrı çözüldü. Nasıl mı? Tıklayın! HALİMİZİN FOTOĞRAFI
İşe, gece muhabiri olarak başladım. İlk imzalı manşetim, cinayetti. Zordu. Bi kadını, annesini, iki çocuğunu öldürmüşlerdi. Vesikalık fotoğraflarını alabilmek için, sivil polis ayaklarına yatarak girmiştim içeri, yatak odasındaki çekmecelerden albümleri yürütmüştüm. Başka çare yoktu. Çünkü, gazeteci falan giremezdi matem evlerine... Hatta mahalleye giremezdi.

EN AZINDAN ÖLÜYE SAYGI VARDI
Diri'ye olmasa bile... Ölü'ye saygı vardı en azından. Sonra? Sonra bi haller oldu bize. 80'li yılların sonlarına doğru, cinayet mahalline gitmemize gerek kalmadı. Cinayet mahalli bize gelmeye başlamıştı! Telefon ediyorduk, kurban'ın ailesi albümü koltuğunun altına koyup, koşa koşa getiriyordu. Tek şartları oluyordu... Haberde bizim de ismimiz geçecek di mi? Ayıp ediyorsun, ağlıyormuş gibi yaparsan, fotoğrafını bile koyarız diyorduk.

"CİNAYET OLDU, FOTOĞRAFLARI GETİREYİM Mİ"
Önceleri masrafı üstleniyor, araç gönderiyorduk. Baktık ki zaten teşne... Taksiye bin, gel demeye başladık. Komşular da gelip ağlıyormuş gibi yapsın diye, minibüs tutanı bile gördüm. 90'ların başında, zahmet edip telefon etmiyorduk artık... Cinayet oldu, fotoğrafları getireyim mi diye arıyorlardı. E memlekette cinayetler artmıştı, hangi birini basacağız... "Güzelse getir" demeye başladık. Manşeti sağlama bağlamak için, kurbanın gelinliğini getiren bile oluyordu.

ÖZEL TV ÇIKTI, GAZETELER KÜÇÜMSENDİ
90'ların sonuna doğru... Şımardı maktul aileleri. Özel televizyonlar çıktığı için, gazetelere yüz vermemeye başladılar. Küçümsüyorlardı, tirajın ne kadar ki? Haklılardı... Gazeteler kuru kuruya fotoğrafları basmaya çalışırken, televizyonlar şakır şakır öldürülen kızın düğününü, bıçaklanan adamın halı saha maçını, katledilen çocuğun sünnet videosunu yayınlıyordu. İşte görüyorsunuz sayın seyirciler, boğazını testereyle kestiği kıza bileziği böyle takmıştı katil, şöyle halay çekmişti filan.

"ÇOCUĞUNU NASIL ÖLDÜRDÜLER, ÇIK ANLAT.."
Milenyum geldi ardından. Video işi internete kayınca, özel televizyonlar yeni bi atraksiyon buldu. Evine canlı yayın aracı gönderelim, çocuğunu nasıl öldürdüler, çık anlat, teklifinde bulunuldu ana babalara... Kabul ettiler.

Küçük bi pürüz vardı... Canlı yayın araçlarının parasını sokaktan toplamıyorduk, pahalıya geliyordu. Çok istiyorsan, gel stüdyoya, spikere anlat demeye başladık. Onu da kabul ettiler.

PARA VERENE ÇIKMAYA BAŞLADILAR
Bu sefer başka bi pürüz çıktı. Özel televizyon sayısı 500 tane, kurban'ın ana babası, sadece iki kişi... Anne bana çıksın, baba sana çıksın, hadi kardeşi de şuna çıksın, en fazla üç kanal reyting alıyor, geriye kalanlar ayazda kalıyordu. Arz-talep meselesi yüzünden, karaborsa oluştu. Şu kadar para veriyorum diyene çıkmaya başladılar. Şu kadar para verenler çok izlenince, bu kadar veriyorum
diyenler çıktı. Tadını almışlardı. Para mara vermem diyenlerin hayatı güçleşmişti. En çok parayı kim ödüyorsa, en büyük anchorman o oluyordu.

CİNAYET ARTIK NORMALLEŞMİŞTİ
Sektör haline gelmişti. Komisyonla kurban ailesi ayarlayan aracılar peydah oldu. Başa çıkılacak gibi değildi. Görüldü ki, kerizleniyoruz... Patronlar musluğu kesti. Etik kural dümeniyle konsensüs sağlandı. Ölüm mölüm haberlerine para ödenmekten vazgeçildi. Zaten izlenmiyordu eskisi kadar. Okunmuyordu. Cinayetin hasosu bile, anca üçüncü sayfaya girebiliyordu. Biri birini cart diye bıçaklamış filan, kime ne? Normalleşmiş, rutinleşmişti.

İMDADA YİNE VATANDAŞ YETİŞTİ
Gel gör ki... Yaşanan süreç, başka bi pürüze yol açtı. Maktul yakınları tarafından, armut piş ağzıma düş, hazıra alıştırılan gazeteler, bunlara niye maaş ödüyoruz diye, polis muhabirlerini işten kovmuştu. Çok çarpıcı ölümler oluyor, muhabir olmadığı için haber atlanıyordu. İmdadımıza gene vatandaş yetişti... Cep telefonu icat olmuştu. İster gece yarısı, ister sabahın köründe, ister uçakta, ister denizde, hiçbir faciayı ıskalamıyor, anında çekip gönderiyordu.

BU FOTOĞRAFLAR MANŞET OLAMADI
Bakın, bu fotoğraflar mesela, dün hurriyet.com.tr'de yayınlandı... Bi kadıncağız beton mikserinin altında can vermiş, kadınlı-erkekli ahali, fotoğrafını çekmek için yarışıyor. Ki... Ölüyü, hatıra fotoğrafıyla ölümsüzleştirsinler, gazetelere olmasa bile, eşe dosta göndersinler. İşin ekstra enteresan tarafı, ajanslardan geçtiği halde, bu fotoğraf bile gazetelerde manşet olamadı, değer bulmadı. Haber olması için, kadını ezen şoförün çekmesi gerekiyordu herhalde!

VATANDAŞ-BASIN EL ELE
Halbuki, bana göre... Onca pisi pisine ölüm. Onca ihmal kurbanı. Şehit tabutları.
Kadın infazları. Diri diri yanan mahkûmlar. Oturma odasında boğulanlar. Cenaze resmi geçidinde... Vardığımız noktadır bu. Vatandaş-basın el ele... Normalleşiyoruz sanırken, anormalleşmiş ülkenin fotoğrafıdır.


Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 13 Tem 2012 10:32:18
BU ÜLKENİN ÇOCUKLARINI AMERİKAN İSTİHBARATININ KUCAĞINA KİM ATTI


 İnsan evladının en temel hakkı okumak için yola çıkan bu gençleri tuzağına düşüren, onları, ülkelerine topraklarına ve komşularına birer düşman haline getiren bir ‘ulus’u hepimiz masaya koyup çoktan tartışmalıydık.

 Bu siyasi organizmanın ‘insan’ dediğimiz varlığın ruhuyla nasıl ‘oynadığını’, mal batıya kaymadan toplumca anlayabilmeli toplumca eşitlikçi siyasal bir kavga verebilmeliydik, olmadı, işkenceler, darbeler, kovuşturmalar, eşitlikçi düşünen herkesin önünü kesti, yazarının çizerinin gırtlağını söküp parçalayarak çıkarttı.

 Ve sonunda özbeöz bu toprakların çocukları, FBI ajanlarıyla tertip içinde kendi ülkesinin askerlerine yüzlerce asılsız fuhuş, askeri casusluk gibi uydurma davalar açmaya doymayan bir hale geldiler.

 Ve sonunda özbeöz kendi köyümüzün kasabamızın mis gibi pırıl pırıl gençleri, her birimize tek tek iftiralar atan, olmayan belgelerle hepimizi zindanlarda çürüten bir büyük güç’ün sahibi işte altmış yılın sağ iktidarlarının vurdum duymazlığıyla başkalaşıp bu hale geldiler.

 Kendi topraklarında güvenecek sığınacak inanacak hiç kimse bulamamış, FBI ajanlarıyla kendi ülkelerini Afganistan’tan Irak’tan beter dağıtmak parçalamak için her türlü hukuksuzluğu göze almış canavarlar büyüdü son altmış yılın sağ iktidarları sayesinde.

 Ve bu çocuklar, bu büyülü muhteşem ülkemiz Anadolu’nun çocukları, hanginizin aklı alıyor bunu.

 Cumhuriyet, yurttaş, ulus gibi büyülü kavramların ruhuyla oynayanların hazırladığı bir tuzak bu, kim oynamışsa ‘komün’ün bölüşmenin, eşitlikçiliğin ruhuyla, hiç kuşkunuz olmasın, her coğrafyada her tarihte başına aynı felaketler gelecektir.

 Tekrar edelim:

 Anadolu türkülerinin minnetle mihnetle başı niye bu kadar feryat figan beladaymış bari şimdi bugünlerde anlayalım…

  Bölüşüm, yer küresinde her topluluğun en temel değeridir. Kimseyi aç, açık, çıplak, hiçbir şekilde dışarıda bırakmamak bütün toplumların en acil siyasi ve sosyal derdidir.

 Duyuyor musunuz beni  altmış yılın sağ iktidarları, Demireller Tansular Özallar, bu çocukları birilerine ajan olacak denli aç çıplak sahipsiz kimler bıraktı?

 Duyuyor musun Özal, sattığın sadece köprü olsaydı, Anadolu’nun bu yoksul temiz çocuklarını Amerikan istihbaratının kucağına kimler attı?

 Eğitimle sağlıkla ekmek’le adaletle eşitlikle kim oynadı?

 İlkel toplumlarda dahi hediye alıp karşılığını vermeyen kabile üyeleri dışlanır, kovulur, cezalandırılır.

 Çünkü hediyenin karşılığı verilmezse, kabilenin üstüne büyük bir felaket gelir.

Felaketimiz geldi…

Nihat Genç

Odatv.com

Çevrimdışı senizkarasah

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.500
  • 26.519
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 5.500
  • 26.519
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 15 Tem 2012 10:18:28

Şehidin son yazısı: Artık uyanın
’Sen rahat uyuyasın diye sırtımda 40 kilo yük, aklımda vatanım dağlarda geziyorum’

Şırnak'ın Irak sınırında yer alan Kato Dağı'nda düzenlenen operasyonda şehit olan Uzman Çavuş 27 yaşındaki Cevdet Deniz Özdemir'in, sosyal paylaşım sitesindeki 'Sen rahat uyuyasın diye sırtımda 40 kilo yük, aklımda vatanım dağlarda geziyorum' yazan sitemkar yazısı yürek burktu.
Gaziantep'teki babaevine akşam saatlerinde gelen askeri yetkililer Uzman Çavuş Cevdet Deniz Özdemir'in şehit olduğu haberini babası Cuma Özdemir'e verdi. Acı haberi alan şehit Özdemir'in yakınları sinir krizi geçirirdi. Şehit Özdemir'in facebook sayfasında paylaştığı, 'Sen rahat uyuyasın diye sırtımda 40 kilo yük, aklımda vatanım dağlarda geziyorum' sitemkar yazısı yürek burktu. Şehidin kızkardeşi kapının önünde baygınlık geçirirken hazır bekletilen sağlık ekipleri müdahale etti. Şehidin babası Cuma Özdemir, metanetini korumaya çalışırken, oğluyla en son 5-6 ay önce telefonla görüştüğünü ve kendisine iyi olduğunu söylediğini belirterek, "Vatan Sağolsun" dedi.

1 yıllık evli olduğu öğrenilen Şehit Cevdet Deniz Özdemir'in annesi Dursun Özdemir'in köy ziyaretinde olduğu için oğlunun şehit olduğundan henüz haberinin olmadığı belirtildi. Özdemir ailesinin 2'si erkek 3 çocuğundan ikincisi olan şehit Cevdet Deniz Özdemir'in eşini görev yeri olan Şırnak'a götürmediği belirtildi.

ARTIK UYANIN

Şehit Özdemir'in sosyal paylaşım sitesi facebooktaki sayfasından paylaştığı yazılar yürek burktu. Özdemir'in sevdiği sözlere 'Susuşumuz merminin namluda duruşu gibidir' yazdığı, ayrıca duvarında da 25 Haziran 2012'de 'Benim ödediğim vergilerle lüks arabalarla gezip, benim ölmeme göz kapatıp, öldürmeme izin vermeyen zevatlar artık uyanın. Sen rahat uyuyasın diye sırtımda 40 kilo yük, aklımda vatanım dağlarda geziyorum' yazısını paylaştığı görüldü.

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 16 Tem 2012 13:29:04
Diyarbakır'da Miting Gerginliği
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile yanındakiler İstasyon Meydanı'na gelişleri sırasında olayların arasında kaldı.
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile yanındakiler İstasyon Meydanı'na gelişleri sırasında olayların arasına kaldı. Polisin sıktığı tazyikli suyun etkisiyle BDP Genel Başkanı Yardımcısı Gültan Kışanak yere düştü. Milletvekilleri ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, su sıkılan araca pet şişeyle vurup yumrukladı.

Daha sonra BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile milletvekilleri İstasyon Meydanı'na 100 metre uzaklıktaki Sümerpark'ta toplandı. Polis, anons yaparak milletvekilleri dışındakilerin alandan ayrılmasını istedi. Grupların ayrılmaması üzerine parka giren çevik kuvvet ekipleri milletvekillerinin haricindekileri çıkarmak isteyince, Selahattin Demirtaş gelerek görevli emniyet müdür yardımcısı ile konuşmaya başladı.

Konuşma kısa sürede tartışmaya dönüşünce Demirtaş, "Buradan ancak benim cenazemi çıkarabilirsiniz lan" diye bağırdı. Bunun üzerine polisler ve BDP'liler arasında gerginlik tırmandı. BDP Van Milletvekili Özdal Üçer, polislere dönerek, "O emniyet amirini bana getirin kafasına sıkacağım" diye bağırınca, kısa süreli itiş-kakış yaşandı.

BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, yerden aldığını söylediği bir mermi kovanını gazetecilere göstererek, "Bunları balistik incelemeye göndereceğiz. İçişleri Bakanı alsın bunları müsait bir şekilde kullansın" dedi.

Daha sonra Demirtaş ve yanındakiler Sümerpark girişine getirilen TOMA aracı önüne geldi. Burada milletvekilleri oturma eylemi başlattı.

MARKET YAĞMALANDI, ARAÇ ATEŞE VERİLDİ

Diyarbakır'da olaylarda göstericiler merkez Bağlar İlçesi'nde bir otomobili ateşe verip yaktı. Göstericiler araca müdahale etmek isteyen polislere de ses bombası, taş ve molotoflarla saldırdı. Bunun üzerine polis, grubu tazyikli su sıkıp gaz bombası atarak dağıttı. Göstericilerin ara sokaklara kaçmasının ardından itfaiye araca müdahale ederek yangını söndürdü, ancak araç kullanılamaz hale geldi.

Bu arada göstericiler bir marketin camlarını kırarak, yağmaladı. Polis, yağma yapan göstericilere müdahale ederek dağıtırken, market önünde sıkı önlemler aldı.

Diyarbakır'da olaylar yer yer devam ederken, mitingin yapılacağı alana çıkan tüm cadde ve sokakları zırhlı araçlarla kapattı.

Kentte yaşanan olaylar nedeniyle göstericilerin kaldırım taşlarını söküp güvenlik güçlerine atması üzerine bir çok yol kullanılamaz hale geldi.

DHA(GG/ESM) - Diyarbakır

Çevrimdışı NİL35

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 10.858
  • 94.569
  • 10.858
  • 94.569
# 18 Tem 2012 13:40:01
Tercih döneminde stresle başa çıkma ve çocuklarla sağlıklı iletişim önerileri.....


Yüksek öğrenim görmek amacıyla girdikleri sınav maratonunu tamamlayan öğrenciler, bu zorlu sürecin en stresli ve son aşamasına geldi. Yüzbinlerce genç, sınav stresinin ardından hayatlarına yön verecek tercihleri yapmaya başlarken, bir o kadar aile de çocuklarına en sağlıklı geleceği kurgulayacak bölümü seçmeleri konusunda destek olmaya çalışıyor. Desteğin dozunun ve biçiminin iyi ayarlanması gerektiğini belirten uzmanlar, ebeveynleri bu süreçte yaşanan stresle başa çıkma ve çocuklarıyla sağlıklı iletişim kurma konusunda uyarıyor.
Ailelerin içinde bulunduğu bu zorlu dönemi sağlıklı şekilde atlatmasını amaçlayan Koç Üniversitesi Akademik Başarı ve Hayat Becerileri Dersi (ALIS) öğretim görevlileri, ebeveynlerin çocuklarıyla iletişim kurarken nelere dikkat etmesi gerektiğini ortaya koyan bir çalışma hazırladı. “Üniversite Tercih Dönemi: Aileler için Stresle Başa Çıkma ve Çocuğunuzla Sağlıklı İletişim için Öneriler” başlıklı çalışmada, zorlu maratonun büyük bölümünün geride kaldığına vurgu yapılırken, ailelere, “çocuklarınızın üniversite giriş sınavındaki performanslarını, onların hayatlarını sonuna kadar değiştirecek bir unsur olarak görmemelisiniz. Bu, yetişkinliğe doğru adım atan çocuğunuzun hayatındaki önemli anlardan sadece biri ve daha niceleri karşısına çıkmaya devam edecek” uyarısı yer alıyor.

Üniversite tercihini yapmaya hazırlanan gençlerin, en az aileler kadar ve hatta onlardan çok daha fazla stres, kaygı ve belirsizlikle başa çıkmaya çalıştığının unutulmaması gerektiği ifade edilen çalışmada, ailelere stresi ve baskıyı azaltacak şu önerilerde bulunuluyor:
Unutmayın çocuğunuzun kaygıları sizinkilerden fazla: Çocuğunuzun, en az sizin kadar ve muhtemelen sizden çok daha fazla stres, kaygı ve belirsizlikle başa çıkmaya çalıştığını unutmayın.

Tek stresli aile siz değilsiniz: Tüm aile yaşadığınız bu stresli sürecin son derece normal olduğunu ve sizin gibi pek çok ailenin benzer durumda olduğunu kendinize hatırlatın.

Her koşulda desteğinizi hissettirin: Çocuğunuz çok kısa bir süre sonra, bir yetişkin olarak kararlarını kendi başına almaya başlayacak. Kendine güveninin artması ve onu her koşulda desteklediğinizi hissetmesi için tercih döneminden başlayarak bu güveni ona aşılamanız çok önemli.

Gelecek hayallerine kulak verin: Çocuğunuza kendini anlatması için fırsat verin. Zihnindeki gelecek hayalini, neden belirli üniversite ve bölümleri tercih ettiğini ondan dinleyin.

Onu dinleyin, anlamaya çalışın: Tüm aile bir araya gelin ve herkesin düşüncelerini paylaşması için fırsat yaratın. Burada önemli olan, herkesin birbirini dinlemeye çalışması ve kendini ifade eden kişinin dinlendiğini hissetmesi. Aynı fikirde olmayabilirsiniz, ama yine de çocuğunuzu anlamaya çalışabilirsiniz.

Düşüncenizi aktarırken baskı yaratmayın: Üniversite tercihinde ebeveyn olarak kendi fikrinizi ve arzunuzu dile getirirken çocuğunuz üzerinde bir baskı yaratmamaya çalışın. Sizin görüş ve deneyimleriniz çocuğunuz için çok değerli ve bunları duymaya her zaman ihtiyacı olacak. Ancak sizi hayal kırıklığına uğratma korkusu veya sizi mutlu edememe endişeleri, çocuğunuzun üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir. Bu yüzden, çocuğunuzla iletişim kurarken düşüncelerinizi nasıl dile getirdiğiniz çok büyük önem taşıyor. Daha çok “Bence… Benim görüşüm/deneyimim…” gibi cümleler kurun ve ardından “Sen ne düşünüyorsun?” gibi açık uçlu sorularla çocuğunuzu dinlemek istediğiniz mesajını verin.

Çocuklar kendisini sizden iyi tanıyor, onlara güvenin: Çocuğunuza güvenin çünkü o kendisini tanıyor. Çocuğunuzu, yapabileceğini düşündüğü ve mutlu olacağı üniversite ve bölümleri tercih etmesi için cesaretlendirin.

Çocuğunuzun tercihini önemseyin: Çocuğunuzun ilgi duyduğu alana yönelmesine izin verin. Bazı meslek gruplarının iyi bir gelecek vaat ettiğini düşünmeniz ve onun mutluluğu için geleceğini garantiye almasını istemeniz çok doğal. Ancak günümüzün hızla değişen toplumunda meslekler de değişiyor. 4-5 sene sonra üniversiteden mezun olduklarında, nasıl bir toplumda kariyerlerine başlayacaklarını öngörmek gitgide zorlaşıyor. Burada önemli olan çocuğunuzun kendini iyi hissettiği, becerilerine uygun bir alana yönelmesi ve kendini geliştirmesidir.

Önceliğinizin onun mutluluğu olduğunu söyleyin: Üniversitenin ilk yıllarında, anne-babasının tercih ettiği bölüme başladıktan sonra mutsuzluğa düşen; bölüm, hatta üniversite değiştirmek isteyen öğrencilerin sayısı oldukça fazla. Önceliğinizin, her şeyden önce çocuğunuzun mutluluğu ve huzuru olduğunu hem kendinize hatırlatın hem de çocuğunuza bunu açıkça söyleyin. Çocuğunuz, tercihlerini kendisi yaparsa, bu deneyim, verdiği kararların sorumluluğunu alma hissiyatının gelişmesine de yardımcı olacaktır.

İstedikleri bölümlerden mezunlarla tanıştırın: Çocuğunuzun, tercih olarak yazacağı üniversite veya bölümlerde okuyan ya da mezun olmuş kişilerle tanışması ve onların deneyimlerini dinlemesi için bu kişilerle iletişime geçmesine destek olun.

Stresi yenme konusunda ona örnek olun: Stres ve kaygı ile sağlıklı başa çıkma konusunda çocuğunuza örnek olun. Belirsizliklerle dolu bu süreci, siz ne kadar başarıyla yönetirseniz o da sizden bunu öğrenecek ve olumsuz duygularla sizin kadar etkili bir şekilde başa çıkmaya çalışacak.

İletişime açık olun: Çocuğunuza istediği zaman sizinle konuşabileceğini açıkça söyleyin. Bu süreçte birlikte olduğunuzu, karşılıklı konuşarak sağlıklı bir karara varabileceğinizin altını çizin.

Keyif aldığı aktiviteler için fırsat yaratın: Çocuğunuzun, bu stresli süreçte keyif aldığı aktiviteleri yapması için fırsat yaratın.

Birlikte “tercihsiz” gün geçirin: Tüm aile üniversite tercihlerinin konuşulmadığı, ‘normal’ bir gün geçirin. Birlikte keyif aldığınız aktivitelere zaman ayırın.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
 

Çevrimdışı eylulada1

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.164
  • 47.317
  • 4.164
  • 47.317
# 18 Tem 2012 16:03:30
 ÖSYM'den flaş puan kararı
  Üniversite yerleştirme puanlarının açıklanmasına sayılı günler kala Danıştay'dan YÖK'ü zora sokacak bir karar çıktı. Bireysel Orta Öğretim Başarı Puanı'na göre hesaplama sistemini uygulama kararı alan YÖK'e rağmen Danıştay, 'Bu yıl eski sistemin uygulanması zorunlu' dedi. ÖSYM'nin ise ne yapacağı bilinmiyordu. ÖSYM bugün internet sitesindeki duyurduğu yazıyla Danıştay'ın kararına uyacaklarını açıkladı. Bundan sonraki süreçte neler olacak merakla bekleniyor.
İŞTE ÖSYM'NİN İNTERNET SİTESİNDEKİ AÇIKLAMA   [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 19 Tem 2012 01:54:28
Mossad Suriye için acil toplandı.

İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın, Suriye'deki gelişmeler üzerine İsrail istihbarat teşkilatı MOSSAD'ın yöneticilerini acil toplantıya çağırdığı bildirildi.

   
 
KUDÜS - Savunma Bakanlığı Sözcüsü, MOSSAD yöneticileri ve bakanlığına bağlı birimlerle toplantı yapan Savunma Bakanı Ehud Barak'ın Suriye'de yaşanan gelişmeleri kapsamlı biçimde masaya yatırdığını belirtti.

Barak'ın bakanlık çalışanları ve istihbarat üyelerine olayları yakından takip etmeleri konusunda talimat verdiğini ifade eden Sözcü, Barak'ın konuyu Başbakan Binyamin Netanyahu ile de görüştüğünü bildirdi.

Sözcü, Barak'ın toplantı sonrası, “ İsrail , Suriye'deki tüm gelişmeleri yakından izliyor” dediğini aktardı. (aa)






Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.895
  • 512.877
  • 32.895
  • 512.877
# 24 Tem 2012 01:17:18
Fransa'da şu anda yapılan bir anket var...
Yeni bir Ermeni soykırımı yasası gerekli mi diye sorulmuş ? !
Siteye girip kırmızı renkli (non) yazan yeri işaretlemenizi rica ediyorum.

LÜTFEN BU ANKETİ ARKADAŞLARINIZA DUYURUNUZ.

  [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı NİL35

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 10.858
  • 94.569
  • 10.858
  • 94.569
# 24 Tem 2012 12:42:26
İlkokullara kayıtlar açıklandı...

Veliler çocuklarının hangi ilkokula kaydedildiğini bakanlığın ” [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] ” internet adresinde yer alan Veli Bilgilendirme Sistemi’nden öğrenebilecek.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), ilkokullara  kayıt işlemlerini tamamladı. Veliler çocuklarının hangi ilkokula kaydedildiğini  bakanlığın ” [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] ” internet adresinde yer alan Veli  Bilgilendirme Sistemi’nden öğrenebilecek.

Bakanlık’tan yapılan açıklamada 2012-2013 eğitim öğretim yılı için  Türkiye genelindeki tüm resmi ilkokulların birinci sınıflarına öğrenci  kayıtlarının; çocukların ulusal adres veri tabanındaki adres ve nüfus bilgileri  esas alınarak il/ilçe öğrenci yerleştirme komisyonlarının belirlediği kayıt  alanları doğrultusunda e-kayıt sistemi ile yapıldığı duyuruldu.

Mecburi ilköğretim çağına giren 66 aylık çocuklar ile 60-66 aylık arası  çocuklardan toplam 2 milyon 313 bin 888 çocuğun ikametlerine en yakın ilkokula  yerleştirildiği bildirilerek, velilerimiz bakanlığın ” [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] ”  internet adresinde yer alan Veli Bilgilendirme Sisteminden çocuklarının T.C.  kimlik numaralarını yazarak, yerleştirildiği okulu ve okulun iletişim bilgilerini  öğrenebilecekleri kaydedildi.

Bu yerleştirmenin aynı zamanda 66 ay ve üzeri çocuklar için kesin kayıt anlamına geleceğinin vurgulandığı açıklamada, velilerin ek herhangi bir evrak  temin etmeden, kayıt, katkı parası adı altında zorunlu bir bağış yapmadan okullar  açıldığında çocuğunu okula götürmesinin yeterli olacağının altı çizildi.
Özel eğitime ihtiyacı olan bireyler ile şehit ve muharip gazi  çocuklarının kayıtları

Açıklamaya göre, okula yerleştirilen öğrenci listeleri, okul yönetimleri  tarafından velilerin rahatça görebilecekleri okuldaki uygun yerlere asılacak,  okulların web sayfalarında yayınlanacak veya telefonla soran velilere bilgi  verilecek.
Doğum tarihleri 2007 Nisan-Eylül aylarında bulunan çocuklar da  ikametlerine uygun ilkokullara geçici olarak yerleştirildi. Bu yaş grubundaki  çocuğunu birinci sınıfa göndermek isteyen velilerin okula yazılı istekte  bulunmaları okula kesin kayıtları için yeterli olacak.
Yaşça kayıt hakkını elde eden, ancak bedenen veya zihnen yeterince  gelişmemiş olup okula uyum sağlayamayan 66 ay ve üzeri çocuklar da kasım ayı  sonuna kadar sağlık kurumlarından verilen bedenen veya zihnen gelişmemiş tıbbi  tanılı rapor üzerine okul öncesi eğitime yönlendirilebilecek veya kayıtları bir  yıl ertelenebilecek.
Özel eğitime ihtiyacı olan bireyler ile şehit ve muharip gazi  çocuklarının istemeleri ve durumlarını belgelendirmeleri (şehit veya gazilik

belgesi, rehberlik araştırma merkezinden alınacak rapor) halinde nakilleri,  2012-2013 eğitim öğretim yılı başında istedikleri okullara yapılabilecek. Bunlar  dışındaki hiçbir kişiye veya gruba ayrıcalık tanınmayacak.

Ara sınıf nakilleri Ağustos’ta

Yerleştirmeden sonra görev yeri değişen kamu görevlileri ile ikameti  değişen vatandaşların çocuklarının birinci sınıfa kaydı, yeni adresiyle uyumlu  okula sistem tarafından yapılacak. Ancak eski okula kesin kayıt yapılan  çocukların adresi değiştikten sonraki yeni adresine uyumlu okula nakli, e-okulda  nakiller açıldığında yapılacak. Gerçeğe aykırı beyanda bulunarak adresi ve okulu  değişen öğrencilerin tespiti halinde adreslerine uygun okullara kayıtları ve  nakillerinin yapılması sağlanacak.

Yurt dışından gelen, ikametgahı belirlenip nüfus cüzdanı yeni düzenlenen  çocukların kayıtlarının hiçbir okula çıkmaması durumunda, veliler öncelikle ilçe  nüfus müdürlüğüne giderek adres kontrolü yaptıracak, ardından ilçe milli eğitim  müdürlüğüne giderek yetkilileri bilgilendirecek. İlgililer ise ilçe adres  havuzundaki adresleri ilgili okullarla ilişkilendirecek.

Resmi ilkokul ve ortaokullara ara sınıflardan öğrenci nakilleri Ağustos  ayı içerisinde açılacak olup, özel okullara, konservatuvarlara ve imam hatip  ortaokullarına kayıt ve nakillerde adres kontrolü yapılmadığından e-okul  işlemleri açıldığında okul yöneticileri tarafından süresi içinde kayıt ve  nakiller yapılabilecek.

e-kayıt işlemlerine ilişkin sıkça sorulan sorular ve cevaplarına  bakanlığın ”www.meb.gov.tr” internet adresindeki Veli Bilgilendirme Sistemi  bölümünden ulaşılabilecek.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı Fehaş

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.128
  • 9.515
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.128
  • 9.515
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 25 Tem 2012 16:17:32
 SINIF ÖĞRETMENİNİN FARKI
 

Herhangi bir olaydan yola çıkarak bu farkı anlatalım:

Olay: Öğretmen okula gidecekken, bir sabah kar yağdığını fark ediyor.( aşağıda bu olay karşısında farklı öğretmenlerin gösterdiği tepkiler yer almaktadır)

 

Matematik öğretmeni: Kar yağışı şu kadar saat sürse, şu kadar kar yağsa, şu kadar metre kalınlığında olur…

 

Türkçe öğretmeni: ‘Kar bembeyaz, nerde kaldı bu yaz’ der…

 

Sosyal bilgiler öğretmeni: ‘Bir zamanlar ne savaşlar yapıldı bu topraklar üstünde, şimdi de üstüne kar yağıyor’ diye düşünür…

 

Müzik öğretmeni: Kar yağar kar üstüneeee şarkısısnı söyler…

 

Fen ve teknoloji öğretmeni: Karın katı, sıvı ve gaz halini aklına getirir.

 

İngilizce öğretmeni: Oh my Good!!!! der şaşırır.

 

Din kültürü öğretmeni: Bereket yağıyor şükür Yarabbim dedikten sonra, bir elham okur…

 

Beden eğitimi öğretmeni: Taklalar atarak okulun yolunu tutar…

.

.

.

 Gelelim Sınıf Öğretmenine: önce şaşırır, sonra şükreder, düşüncesini şiirsel yolla ifade edip, görselleştirir, tarihten kesitler sunar, deney yapar, konuyu pekiştirmek için bir şarkı patlatır… taklalar atarak okulun yolunu tutar.

Mebpersonel.com yazarı Eda Ervan

Çevrimdışı NİL35

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 10.858
  • 94.569
  • 10.858
  • 94.569
# 28 Tem 2012 12:58:27
2012 Londra Olimpiyat Oyunları resmen açıldı.

 Türkiye'nin bayrağını milli voleybolcu Neslihan Darnel'in taşıdığı geçit töreninin ardından olimpiyat ateşi 7 genç Britanyalı sporcu tarafından yakıldı.
 
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
 

Çevrimdışı fusunhoca

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.378
  • 24.316
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.378
  • 24.316
  • Müdür Yardımcısı
# 30 Tem 2012 21:22:23
Sınıf öğretmenlerine il dışı şoku!
İller Arası Tercih Edilebilecek Eğitim Kurumlarının Listesi’ de MEB tarafından yayınlandı ama sınıf öğretmenleri gördüklerine inanamadı. Bugün başlayan MEBBİS İl dışı atamalarında sınıf öğretmenlerinin başvurusu ekranında sadece 7 tane İl gözüküyor. Sınıf öğretmenlerine açılan iller sadece 7 tane bunların 5 tanesi ise doğu bölgesinde... İşte o iller Bitlis,Hakkari,Kastamonu,Tekirdağ, Şanlıurfa, Şırnak ve Iğdır
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 01 Ağu 2012 08:38:59
Öğretmenler saygınlık ve ek ödeme bekliyor
BU HABERİN EKLENME TARİHİ 2012-07-31   
 
 

"Alaaddin Dinçer, Türkiye'de öğretmenlerin durumunu ve beklentilerini ele aldı."


Son yıllarda uygulanan yanlış politikalar öğretmenlerin toplum tarafından sevgi ve itibar kaybı yaşamasına, var olan sorunlara yeni sorunlar eklenmesine neden oldu. Bu yanlış politikaların ve sorunların başında; yetiştirme, istihdam, sosyal hakların kaybettirilmesi, özlük sorunları, idari baskılar, bazı siyasi aktörlerin ötekileştirici dili ve insanca yaşam sürdürebilmeleri için gerekli olan aylık alamamaları gelmektedir.


Ülkemiz, öğretmen yetiştirme ve istihdam sisteminde bir istikrar oluşturamamaktan kaynaklı sayıları 300 bini aşan iş bekleyen öğretmen olamamışlarla, öğretmen olamayanların en az iki katı sayıya ulaşan öğretmen olmak için okuyanlarla dolu. Bu durum, atanma şansı yakalayanların ücretlerinin düşük tutulmasını ve itibarsızlaştırmanın özünü oluşturmaktadır. Dolayısıyla almayı hak ettikleri aylıkların çok altında aylıkla, emekli olduklarında ise çalışırken aldıkları aylık ve ek ders ücretlerinin %40’ını kaybederek çalışmaktadırlar. Maalesef “bir tatlı huzur alamadan emeklilikten” ikinci işler yapmak zorunda kalmaktadırlar.


Öğretmenler, sürekli değişen müfredatlara uyum sağlamakta ve her geçen gün ağırlaşan çalışma koşullarının altında zorlanmaktadırlar. Aylıklarda yaşanan erime, yoksullaşma ve bunun getirdiği sosyal yoksunlaşma ile birlikte eğitim siteminin bütün kamburlarının sorumlusu olarak gösterilip hedef tahtasına konmuş olmaları heyecanlarını yok etmektedir. Tüm bu ve listelediğimizde sayfalara sığmayacak başkaca nedenlerle eğitim ve bilim alanında küresel ölçekte yaşanan değişimlerin gerektirdiği yöntem ve teknikleri benimseyip içselleştirmeleri zaman almaktadır. Söz konusu gelişmelere uygun teoride ve pratikte ortaya çıkan yetmezlikler, eğitimsel süreçlerle ilgili çeşitlilikle bezenmiş yeni ve güncel fikirlerin ortaya çıkmasına engel olmaktadır.


Öğretmenlik alanının sorunları Cumhuriyet rejiminin 89 yıllık kadim sorunlarıyla benzerlik göstermektedir. Rejimin kuruluş felsefesine bağlılık esasına dayandırılan öğretmenlik mesleği yıllarca bu sıkıştırılmışlıktan kurtularak özgürleşmenin çabası içinde oldu. Hemen her hükümet döneminde büyük mağduriyetler ve acılar yaşayan öğretmenler, bütün bu baskılara ve zulümlere inat toplumun aydınlanmasında ve bilinçlenmesinde çok önemli roller üstlendiler. Rejimin istediği biçimlere ve kalıplara girmeyenler her daim ihbar mekanizmalarının, soruşturmaların ve sürgünlerin hedefinde yer aldılar. Sistemle işbirliği içinde olanların, iktidarlara payandalık yapanların bugün haklarımızın yok edilmesine yönelik yürütülen politikaları uygulayanların işlerini kolaylaştırdıklarını, bilerek ya da bilmeyerek katkı sağladıklarını belirtmek istiyorum


Ekonomik ve sosyal yönden yaşatılan bu yıkım politikaları moral ve isteklendirme yönünden de çöküntünün yaşanmasını kaçınılmaz kılmıştır. Yasaklarla dolu yasalar ve yönetmelikler yönetenlerin elinde çoğu zaman kontrol edilemeyen sopaya dönüşmüş durumdadır. Demokrasinin sürekli rötar yaptığı ve her on yılda bir darbelerle kırıntılarının bile yok edildiği ülkemizde, ilerici ve aydın olmanın zorluğu hepimizin malumudur. Aslında bu zorluklar düzene muhalif olan ve bu düzenin yarattığı adaletsizliklere suskun kalmayan herkesin karşılaştığı zorluklardır. Son 10 yıllık AKP İktidarı döneminde de öğretmenlerin sorunlarının çözümüne yönelik olumlu denebilecek bir adımın atılmadığını görmekteyiz. İyileştirici adım atmak bir yana pek çok kazanılmış hakkımızın elimizden alınmaya çalışıldığına tanık olmaktayız.


Ekonomik haklar bağlamında baktığımızda, aylıklarımızın 3 kat arttığını görmekteyiz. Aylıklarımız 3 kat artarken birçok temel tüketim ürünüihixmetler ve zorunlu ihtiyaçlara ilişkin ürünlerin ederleri ise 4 kat ile 6 kat artmış durumdadır. Öğretmenler aldıkları aylık ve ek derslerle ay sonunu getirmekte güçlük çekmektedir. Öğretmenlerin büyük bir bölümü kredi kartları ve kredilerle gelecek aylara ve yıllara borçlanarak ayakta kalabilmekte, yaşama tutunabilmektedir. Böylece verilen yüzdelik zamlar kredi borçlarının faiz ödemelerine bile yetmemektedir.2012 Zamlarının ardından 2 çocuklu, çocukları okuyan ve eşi çalışmayan 30 yıllık bir ilkokul öğretmenin aylık ve ek ders gelirinin bir yıllık toplam tutarı 29 bin TL olurken, giderlerinin toplam tutarı ise 36 bin TL olmaktadır. Arada oluşan fark ya gelecek yıllara borçlanılarak ötelenmekte, ya da ek işler yapılarak kapatılabilmektedir.


Bu on yıllık dönemde; benzin, doğalgaz, elektrik, ulaşım bileti, su gibi ürünlerin ederi 5, et, süt, peynir, sebze, kuru bakliyat, yumurta, un, ekmek gibi gıda ürünlerinin ederleri ortalama 4 kat artmış bulunmaktadır. Diğer ihtiyaç ürünlerinde ve sosyal harcamalarda da durum benzer şekildedir. Belirtilen ürün ve hizmetlerdeki artış oranları 4-5 kat olurken, öğretmenlerin aylıklarında bu oran 3 kat olmuştur. Bir başka örneği ise, Cumhuriyet altınında gözlemlemek mümkündür, 1923’te aldığı aylıkla,20 cumhuriyet altını alabilen bir öğretmen,1965’te 28,5, 1975’te 9,1980 darbe döneminde 1,5, 1985’te 4,5, 1995’te 5,5, 2000’de 6,5, 2005’te 5,9 altın alabilirken bugün2,8 altın alabilmektedir. Aradan geçen 10 yılda öğretmenlerin evindeki yoksulluk ve yoksunluğun sürmekte olduğunu söyleyebiliriz.


Yukarıda sıralanan sorunlara çözüm bulunması için, 500 bin öğretmen 23 Mayısta tepki olarak bir günlük grev gerçekleştirdi. Ancak o günden bu yana ekonomik, özlük ve sosyal haklarımızda bir iyileştirme yapılmadı. Sorunlarımız ve sorunlara çözüm bulunması yönündeki beklentilerimiz devam etmektedir. Eğitim yılı başlayana kadar sorunların çözülmesi ve taleplerin gerçekleştirilmesi noktasında adım atılmadığının görülmesi halinde öğretmenlerin bu duruma sessiz kalmayıp tepki göstermek için sokaklara çıkacaklarını düşünmekteyim. O bakımdan aşağıda yazılı talepler konusunda şimdiden adım atılmalı veya Meclis açıldığında yasal düzenlemeler yapılacağı noktasında samimiyet içeren sözler verilmelidir.


Taleplerimiz,


-Ek ödemeden bütün eğitim ve bilim emekçileri yararlandırılmalıdır.
-Emekli ikramiyeleri ve emekli aylıklar aldığımız yıllık bütün ücretlerin brüt tutarı üzerinden hesaplanmalıdır.
-Vergi kesinti oranının tavan limiti tüm yıl için %10’a çekilmelidir.
-Zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapan öğretmenlere ek tazminat ödenmelidir.
-Öğretmenleri, toplumun tepkilerine ve şiddetine maruz bırakacak, itibarsızlaştırıcı açıklamalardan vazgeçilmelidir.


Sonuç olarak, Sayın Bakan “öğretmenler odasına girdiği gibi oradan emekli olup giden öğretmenlerimiz var” demektedir. Pes doğrusu. Bu açıklama öğretmen camiasına yapılacak en büyük haksızlık olsa gerek. Böyle öğretmenler varsa 10 yıldır iktidardasınız neden şimdiye kadar gerekli önlemleri almadınız sorularına muhatap olabilirsiniz Sayın Bakan, Sayın Bakan aynı açıklamasında “öğretmenlerin aldıkları aylıkların yetersiz olduğunu ve mağdur olduklarını” ifade etmektedir. Evet, doğrudur öğretmenler ek ödemenin dışında tutularak mağdur edilmişlerdir. Şimdi bunu telafi etmenin zamanıdır. Siyasi irade zaman geçirmeden bu konuda somut adım atmalıdır. Ancak bu iyileştirmeyi; kariyer, performans ve liyakate bağlayarak değil, tüm öğretmenleri kapsayacak şekilde yapmaya ihtiyaç bulunmaktadır.                     
ALAADDİN DİNÇER/EĞİTİMCİ






 

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK