Suskunlukla gözleri kendi içine baktı, sade sivrisinek vızıltısı; gecenin sesizliğini delen tedirgin bir bekleyişle... gözler, kelimlerin imgelerini getiriyor...içilen sımcıcak ıhlamur kokulu çaydan düşler yaratarak..’hey gidi günler’ sadece gözler vardı, gözlere takılı sohbetler...insan olmanın dil/e gelişi, hal hatır sormanın arka bahçesi...o arka bahçeler ki ne çok tarumarlık edinmişti, her büyük yaşamın gerisinde gizlenen hayatlar; nasılda yenikti apaçık kendisine... siyah örtüsünü çekince gece, ne çok düşler vardı, karanlık kuytularda sapkınca kurban edilen...sesizliği boğan ağıtlar vardı, dengbejin imleri...babamın üç yanı çatlak şapkası...ve insanca düşler, yoksulluğu gözler önünde seyirlik kal-an...çok zaman oldu... arka merdivenleri tenhalaşmayan insanlar bulmalı artık, karanlık olmayan yüzler... herkesin bildiği, bileceği naslar...işte onlardan olmalı...hani, yüreği birilerinde kalan...kalk hadi, çal bir şarkı, dans et ağıtlarında...bekleme, bekleyenlerin olmasın, beklenen sen oldukça...
ahhh o arka bahçeler...görmekten korkmayanların aradığı gizli bahçelerdir arka bahçeler... o şaşaalı ön yüzünden ötesinde hayatın, parlak neon ışıklarıyla/kan ter içinde/televizyon kabuslarından uzak/ön bahçesinde top oynanan/at koşturulan/evcilikler kurulan, bir yetim harap kamelyanın gerisine saklanmıştır... herkes arkasını döner ona, ne de olsa bilmek onların harcı değildir... harcı acıyla/aşkla/ umutla yoğrulanların yüzüne bakabildiği, gözlerinde yaşlarla damgasını taşıdıkları bahçelerdir...
ağaçlar dört bir yanındadır bahçenin, derler ki burada ölenler ağaç olurmuş, toprak olurmuş, su olurmuş... bir çınarın gölgesinde dinlenir bahçenin yüzünü görenler, bir soluk çekerler ışıklarını hayatın... başka bir ışıltı aydınlatır yüzlerini, belli değildir nereden geldiği...
rüzgarlı hayatın yetim çocukları birer birer kendiliklerinden arka bahçeyi keşfederler... gözlerini o kadar parlak ışıklardan alıp, kör olmadan, soluk aydınlığında dinlenirler gül ağaçlarının/ selvilerin/çınarların/incirlerin/iğdelerin ve zeytinlerin... kelebek gibi kısa ömürleri sonunda karışır o bahçeye...