Genel Sohbet Günlüğü 2017 - 2018

Çevrimdışı nesliyyan

  • Yeni Üye
  • 1
  • 8
  • 1
  • 8
# 19 Oca 2017 10:28:02
Hocam 18. Hafta Günlük Planlarınızı Yayınlayabilir Misiniz  :-[
Hergün Dua Ediyorum Size

Çevrimdışı deniz554

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 63
  • 491
  • 63
  • 491
# 19 Oca 2017 10:30:15
Günaydın :)

Çevrimdışı gokdeniz1966

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.731
  • 51.770
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.731
  • 51.770
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 19 Oca 2017 10:30:33
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Soğuk nöbet  yerinden selamlar.
Sabah nöbet tutturmazlar diye geldim.nöbete devam dediler.:)))

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
# 19 Oca 2017 10:51:57
Güzel ve anlamlı bir ödül. Asıl bu güzel hizmetlerinden dolayı biz KIZILAY a teşekkür ederiz

Çevrimdışı ahdevefa

  • Aktif Üye
  • **
  • 39
  • 38
  • 39
  • 38
# 19 Oca 2017 11:15:45
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
GÜNAYDIN HANE HALKI...

Çocuğu birinci sınıfa başlamış bir anne-baba çaresizlik içinde yanıma gelmişti. Çaresizliklerinin sebebi; 19 kişilik sınıfta 18 kişi okuma yazmayı öğrenmiş, bir tek kendi kızları kalmış okumaya geçemeyen.

Çalmadıkları kapı kalmamış, kimi “Disleksi var galiba çocuğunuzda” demiş. Kimi “Beyindeki kimyasal denge bozukluğundan” bahsetmiş. Bütün bunlarla yetinmeyen anne, gittiği yerlerden birinde “Kızınıza kötü cinler musallat olmuş” diye duyunca film kopmuş…

Kocaman değil, henüz 6 yaşında bir kız çocuğunun okul hayatında başına gelenlerden bahsediyorum… Göz ucu ile şöyle bir baktım; utangaçtı… Bilirim ki kız çocukları bu yaşta böylesi utangaç olurlardı, sorun yoktu benim için.

Adını sormak istedim, annesinin arkasına saklandı. Babası kolundan tutup saklandığı yerden çıkartırken “Amca adını soruyor, söylesene adını hadi…” demesi çocuğun içinde bulunduğu durumu özetlemeye yetti.

“Üzgünüm çocuklar sizler adına” demek geldi içimden, söyleyemedim…
 “Siz dışarıda bekleyin isterseniz?” diye anne-babayı dışarıya davet ettim.

Çocuk öylece kalakaldı oturduğu koltukta… Kaygılı idi. Başına ne geleceğini bilememenin, ama kendinden büyük birisine de itaat etmesi gerektiğinin çelişkisi okunuyordu vücut dilinden.
 Kendimi tanıttım.

Güzel resim yapabildiğimden bahsettim. İsterse birlikte resim yapabileceğimizi söyledim. “Hı hı” diye başını salladı ürkekçe… Diz çökerek oturduk yere, sehpanın üzerine koyduğum kâğıda boya kalemleri ile ev yapmaya başladık…

Ben, yazı da yazabildiğimi söyledim. Çocuk, “Ben de yazıyorum ama biraz yavaş” dedi. “Olsun” dedim, “Ben de önceden yavaş yazıyordum. Hem yavaş yazınca bazen daha güzel oluyor” deyince gözlerime baktı, rahatladı. Sonra kaşlarını çatıp “Ama öğretmenim dedi ki hızlı yazmalıymışım. Hem ödevimi yavaş yapınca annem kızıyor.” derken, ülkemiz çocuklarının eğitim dramını anlatıyordu aslında…
 

 
İkimiz de önümüze yeni bir kâğıt aldık… Oturduğumuz yerde, benim söylediğim harfleri birlikte yazmaya başladık.

Küçücük parmakları ile nasıl da samimi çabalıyordu, içim burkuldu…

Üç-beş harfi yazdıktan sonra “Ben yazı da okuyabiliyorum” dedim.

Çocuk beni duymazdan geldi. Kalemle çizgi çizmeye devam etti. İncinmişliği vardı belli ki…

“Hatta ben, bu harfin hangi harf olduğunu bilebilirim” deyince başını kaldırdı, “Ben de bilirim, o A” dedi. Cesaret kazanmıştı. Çünkü kendini zorlamayan, ona uyum sağlayan bir yetişkin vardı yanında.

“Peki, bu hangi harf?” diye sordum, onu da bildi, diğerini de… “Hadi bu harfleri yan yana okuyalım dedim”, yavaş yavaş da olsa okudu.

“Ne güzel okuyorsun” dedim. Çocuk: “Ama annem sıkılıyor ben okurken. Babama diyor ki gel şu çocuğu sen okut, yoksa ben çıldıracağım.”

Dakikalarca gözlemledim, ne “disleksi” idi problemin adı, ne de “cin çarpması”. Aklı başında, narin bir kız çocuğu ve ona hitap edemeyen yetişkinlerin çatışması vardı ortada; “beklenti çatışması”… Çocuk, kendi biyolojik ritmi ile “edinerek öğrenmeye” çabalarken, anne-babanın bu hızı yavaş bulup hızlandırma gayreti, çocuğu sersemleştirmişti.

Çocuğu dışarı alıp anne-babayı yeniden davet ettim. Dikkat ettim ki anne babanın da biyolojik ritmi oldukça bozuk. Baba beni dinler iken ayaklarını sallayıp duruyor, anne konuşurken hızlı hızlı ve yutarak konuşuyordu…

Hâlbuki edinerek öğrenmenin en temel ilkesi; eğiticinin “sekine” halinde bir biyolojik ritme sahip olmasıdır.

“Aktif bir pasiflik”, eğiticinin en üstün özelliğidir.

Konuşurken, inci tanesi gibi kelimeleri tek tek çıkarmak… Yürürken, yavaş ve sükunet içinde yürümek… Göz göze gelindiğinde, gözlerle çocuğun gözlerine dokunacak kadar sakin bakmak, edinerek öğrenmenin olmazsa olmaz prensipleridir.

Kalıcı öğrenmenin önündeki en büyük engel; çocuğu hızlandırmaktır; “Hadi, hadi… Çabuk, çabuk… Herkes yaptı bir sen kaldın” gibi baskılar çocuğu psikolojik olarak gerdiği gibi, bilginin içselleşmesinin önünü de kapatır.

Çocuğa iyilik yapmak isteyen eğiticiler, onun biyolojik ritmine saygı duymalı. Belki kendilerinin bozulmuş olan biyolojik ritimlerini de “sekine” haline çevirerek çocuğun karşısına çıkmalıdır. Bu bir lüks değil, çocuk hakkıdır.

yazının anlamı benim için çok büyük çünkü aynı sorunu kızımda yaşıyorum evet yavaş yapan bir çocuk benim kızım ama zaman verildiğinde yapamamadığı hiç birsey yok yalnız öğretmeni süekli onun çok yavaş olduğundan sınıfta geri kaldığından bahsediyo durumunu sormaya korkar oldum ben de bir öğretmen olduğum için bu durumun kızımın biyolojik ritmiyle alakalı olduğunu ve en sevdiği oyunu oynarken veya en sevdiği yiyeceği yerken bile yavaş olduğunu anlatmaya çalısıyorum ama nafile cocugumu kaybediyorum okul fobisi olustu her sabah okula gitmesi için ikna etmeye çalışıyorum ne yapmamı tavsiye edersiniz ben bu sorunu yarıyıl tatilinde bir psikoloğa da tasımayı düsünüyorum ama siz değerli meslektaşlarımın tavsiyeleri de benim için cok önemli mesala bu yazıyı gödersem kabalık etmiş olurmuyum

Çevrimdışı Önder 2/D

  • Yeni Üye
  • 3
  • 2
  • 3
  • 2
# 19 Oca 2017 11:50:39
Çok yorulduk çok...

Çevrimdışı abt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.722
  • 45.496
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 7.722
  • 45.496
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 19 Oca 2017 13:53:11
Hayırlı günler, Hane sakinleri...

Çevrimdışı ruzgarneo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.430
  • 32.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.430
  • 32.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 19 Oca 2017 14:07:27
İlçede yeni müfredat ile ilgili zümre toplantısı var.

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
# 19 Oca 2017 14:10:38
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
İlçede yeni müfredat ile ilgili zümre toplantısı var.
bizde de. hatta şuan ilkokullar komple bizde

Çevrimdışı ruzgarneo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.430
  • 32.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.430
  • 32.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 19 Oca 2017 14:42:30
Toplantı çok sürer mi acaba.

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.460
  • Müdür Yardımcısı
# 19 Oca 2017 15:42:07
Voltranı Gören Var Mı? Yok Kaç Gündür

Çevrimdışı elanur2703

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 178
  • 571
  • 178
  • 571
# 19 Oca 2017 16:08:53
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
GÜNAYDIN HANE HALKI...
Sizi tebrik etmek istiyorum ve keşke sizin gibi düşünen insanların sayısı daha fazla olsaydı

Çocuğu birinci sınıfa başlamış bir anne-baba çaresizlik içinde yanıma gelmişti. Çaresizliklerinin sebebi; 19 kişilik sınıfta 18 kişi okuma yazmayı öğrenmiş, bir tek kendi kızları kalmış okumaya geçemeyen.

Çalmadıkları kapı kalmamış, kimi “Disleksi var galiba çocuğunuzda” demiş. Kimi “Beyindeki kimyasal denge bozukluğundan” bahsetmiş. Bütün bunlarla yetinmeyen anne, gittiği yerlerden birinde “Kızınıza kötü cinler musallat olmuş” diye duyunca film kopmuş…

Kocaman değil, henüz 6 yaşında bir kız çocuğunun okul hayatında başına gelenlerden bahsediyorum… Göz ucu ile şöyle bir baktım; utangaçtı… Bilirim ki kız çocukları bu yaşta böylesi utangaç olurlardı, sorun yoktu benim için.

Adını sormak istedim, annesinin arkasına saklandı. Babası kolundan tutup saklandığı yerden çıkartırken “Amca adını soruyor, söylesene adını hadi…” demesi çocuğun içinde bulunduğu durumu özetlemeye yetti.

“Üzgünüm çocuklar sizler adına” demek geldi içimden, söyleyemedim…
 “Siz dışarıda bekleyin isterseniz?” diye anne-babayı dışarıya davet ettim.

Çocuk öylece kalakaldı oturduğu koltukta… Kaygılı idi. Başına ne geleceğini bilememenin, ama kendinden büyük birisine de itaat etmesi gerektiğinin çelişkisi okunuyordu vücut dilinden.
 Kendimi tanıttım.

Güzel resim yapabildiğimden bahsettim. İsterse birlikte resim yapabileceğimizi söyledim. “Hı hı” diye başını salladı ürkekçe… Diz çökerek oturduk yere, sehpanın üzerine koyduğum kâğıda boya kalemleri ile ev yapmaya başladık…

Ben, yazı da yazabildiğimi söyledim. Çocuk, “Ben de yazıyorum ama biraz yavaş” dedi. “Olsun” dedim, “Ben de önceden yavaş yazıyordum. Hem yavaş yazınca bazen daha güzel oluyor” deyince gözlerime baktı, rahatladı. Sonra kaşlarını çatıp “Ama öğretmenim dedi ki hızlı yazmalıymışım. Hem ödevimi yavaş yapınca annem kızıyor.” derken, ülkemiz çocuklarının eğitim dramını anlatıyordu aslında…
 

 
İkimiz de önümüze yeni bir kâğıt aldık… Oturduğumuz yerde, benim söylediğim harfleri birlikte yazmaya başladık.

Küçücük parmakları ile nasıl da samimi çabalıyordu, içim burkuldu…

Üç-beş harfi yazdıktan sonra “Ben yazı da okuyabiliyorum” dedim.

Çocuk beni duymazdan geldi. Kalemle çizgi çizmeye devam etti. İncinmişliği vardı belli ki…

“Hatta ben, bu harfin hangi harf olduğunu bilebilirim” deyince başını kaldırdı, “Ben de bilirim, o A” dedi. Cesaret kazanmıştı. Çünkü kendini zorlamayan, ona uyum sağlayan bir yetişkin vardı yanında.

“Peki, bu hangi harf?” diye sordum, onu da bildi, diğerini de… “Hadi bu harfleri yan yana okuyalım dedim”, yavaş yavaş da olsa okudu.

“Ne güzel okuyorsun” dedim. Çocuk: “Ama annem sıkılıyor ben okurken. Babama diyor ki gel şu çocuğu sen okut, yoksa ben çıldıracağım.”

Dakikalarca gözlemledim, ne “disleksi” idi problemin adı, ne de “cin çarpması”. Aklı başında, narin bir kız çocuğu ve ona hitap edemeyen yetişkinlerin çatışması vardı ortada; “beklenti çatışması”… Çocuk, kendi biyolojik ritmi ile “edinerek öğrenmeye” çabalarken, anne-babanın bu hızı yavaş bulup hızlandırma gayreti, çocuğu sersemleştirmişti.

Çocuğu dışarı alıp anne-babayı yeniden davet ettim. Dikkat ettim ki anne babanın da biyolojik ritmi oldukça bozuk. Baba beni dinler iken ayaklarını sallayıp duruyor, anne konuşurken hızlı hızlı ve yutarak konuşuyordu…

Hâlbuki edinerek öğrenmenin en temel ilkesi; eğiticinin “sekine” halinde bir biyolojik ritme sahip olmasıdır.

“Aktif bir pasiflik”, eğiticinin en üstün özelliğidir.

Konuşurken, inci tanesi gibi kelimeleri tek tek çıkarmak… Yürürken, yavaş ve sükunet içinde yürümek… Göz göze gelindiğinde, gözlerle çocuğun gözlerine dokunacak kadar sakin bakmak, edinerek öğrenmenin olmazsa olmaz prensipleridir.

Kalıcı öğrenmenin önündeki en büyük engel; çocuğu hızlandırmaktır; “Hadi, hadi… Çabuk, çabuk… Herkes yaptı bir sen kaldın” gibi baskılar çocuğu psikolojik olarak gerdiği gibi, bilginin içselleşmesinin önünü de kapatır.

Çocuğa iyilik yapmak isteyen eğiticiler, onun biyolojik ritmine saygı duymalı. Belki kendilerinin bozulmuş olan biyolojik ritimlerini de “sekine” haline çevirerek çocuğun karşısına çıkmalıdır. Bu bir lüks değil, çocuk hakkıdır.


Sizi tebrik etmek istiyorum ve keşke sizin gibi düşünen insanların sayısı daha fazla olsaydı

Çevrimdışı celil65

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.564
  • 4.608
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.564
  • 4.608
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 19 Oca 2017 16:20:44
Yazı için teşekkürler [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] hocam. Bir seminerde ancak verilecek mesajı bir çırpıda vemişsiniz.

Çevrimdışı ruzgarneo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.430
  • 32.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.430
  • 32.108
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 19 Oca 2017 16:22:29
Gün bitti. Herkese iyi günler.

Çevrimdışı gokdeniz1966

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.731
  • 51.770
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.731
  • 51.770
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 19 Oca 2017 18:17:18
Değerli arkadaşlarım;
Bu gün kutsal topraklara yolculuğum başlıyor.Hakkınızı helal edin.Yarı yıl tatilinizi kazasız sorunsuz geçirmenizi dilerim.Hepiniz Allah'a emanet olun.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK