Hiçbir Şey İçin Geç Değil

Çevrimdışı siraçisra

  • Bilge Üye
  • *****
  • 6.865
  • 30.396
  • Zihin Eng. Öğrt.
  • 6.865
  • 30.396
  • Zihin Eng. Öğrt.
# 20 Ara 2012 09:19:00
Hayatta hiç birşey için geç değildir yeterki doğru kapıyı bul ve istemeyi bil...

Çevrimdışı baharbaran

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 20
  • 160
  • 20
  • 160
# 23 Ara 2012 20:40:42
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
ROSE

Okulun ilk günü, ilk derste profesörümüz, önce kendini tanıttı, sonra "Bu yıl, yepyeni bir öğrencimiz var. Çok ilginç biri bakalım bulabilecek misiniz" dedi... Ayağa kalkıp etrafa bakmaya başlamıştım ki,yumuşak bir el omzuma dokundu... Döndüm... Yüzü iyice kırışmış bir yaşlı hanımefendi, bana gülümseyerek bakıyordu... "Ben Rose" dedi.. "Benim adım Rose, yakışıklı... 87 yaşındayım. Madem tanıştık seni kucaklayabilir miyim?.." Güldüm... "Tabii" dedim... "Hadi sarıl bana..." Öyle sımsıkı sarıldı ki... "Bu kadar genç ve masum yaşta üniversiteye niye geldin" diye şaka yaptım.. Minik bir kahkaha ile yanıtladı:


"Buraya zengin bir koca bulmaya geldim. Evlenip birkaç çocuk doğuracağım. Sonra emekli olup dünya turuna çıkacağım..."

Dersten sonra kantine gidip, birer sütlü çikolata içtik. Hemen arkadaş olmuştuk. Ertesi gün ve ertesi üç ay, sınıftan hep birlikte çıktık ve hep kantinde lafladık... Öyle akıllı ve öyle deneyimliydi ki, onu dinlemekle, derslerden daha çok şey öğrendiğimi hissediyordum.

Sömestr boyunca Rose kampüsün ilahesi oldu. Nereye gitse etrafı çevriliyor, çok çabuk arkadaş ediniyordu. İyi giyinmeyi seviyor, diğer öğrencilerin ilgisini çekmeye bayılıyordu. Rose hayatını yaşıyordu. Hepimizden daha canlı, daha dolu yaşıyordu...

Sömestr sonunda, Futbol Balosuna davet ettik Rose'u... Konuşma yapması için... Orada bize verdiği dersi unutmama imkan yok...

Konuşmasını önceden hazırlamış ve bir yığın karta kocaman kocaman yazmıştı. Elinde bu deste ile kürsüye yürürken, kartları elinden düşürdü. Konuşma darmadağın olmuştu. Şaşkın, biraz da utanmış mikrofona doğru eğildi...

"Ne kadar beceriksizim, değil mi?... Özür dilerim... Buraya gelmeden önce heyecanım yatışsın diye bir duble viski attırdım. Sonucu görüyorsunuz... Şimdi bu kartları toplasam bile onları yeniden sıraya koymam mümkün değil... Onun için en iyisi ben size aklımda kalanları söyleyeyim, olur mu?..."

Biz kahkahalarla gülerken, o bardaktan bir yudum su aldı ve konuşmasına başladı:

"Yaşlandığımız için eğlenmekten, oynamaktan, yaşamaktan vazgeçmeyiz... Eğlenmek, oynamak ve yaşamaktan vazgeçtiğimiz için yaşlanırız. Genç kalmanın, mutlu olmanın ve başarıya ulaşmanın sadece dört sırrı vardır... Hergün gülmek ve yaşama katacak mizah bulmak... Bir rüyanız olmalı mutlak... Rüyalarınızı kaybettiniz mi, ölürsünüz. Etrafımızda dolaşan pek çok kişi aslında ölü ve bundan kendilerinin bile haberi yok...

Yaşlanmakla, büyümek arasında çok büyük bir fark vardır... Eğer 19 yaşındaysanız ve bir yıl hiçbirşey yapmadan, hiçbirşey üretmeden bir yıl sırtüstü yatarsanız, sadece bir yaş yaşlanır, 20 olursunuz... Ben 87 yaşındayım ve ben de bir yıl hiçbirşey yapmadan, hiçbirşey üretmeden sırtüstü yatarsam, 88 yaşımda olurum. Herkes bir yılda bir yaş yaşlanır. Bunun için özel bir yetenek ya da bilgiye ihtiyaç yoktur. Oysa bir yaş daha büyümek için, mutlak birşeyler yapmak, üretmek, kendini geliştirecek fırsatları bulmak ve kullanmak gerekir.

Asla pişman olmayın... Biz yaşlılar, genelde yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan pişman oluruz çünkü... Ölümden korkan insanlar, pişman olanlardır... Pişman olmaktan korktukları için hiçbirşey yapmayanlardır..."

Ders yılı sonunda Rose, yıllarca önce başlayıp, yaşam mücadelesi içinde ara vermek zorunda kaldığı üniversiteyi derece ile bitirdi...

Mezuniyet töreninden bir hafta sonra, uykusunda, huzur içinde öldü. Cenaze törenine 2 binden fazla üniversite öğrencisi katıldı.

"Yapabileceğimiz herşeyi yapmak için asla geç olmayacağını" hepimize hem de nasıl öğreten bu muhteşem kadının anısına layık bir törendi bu...

Rose'un öğretisi aslında dünyanın bütün üniversitelerinde zorunlu ders olmalıydı:

"Çok Geç Diye Bir Zaman Yoktur"

HER ZAMAN BİR RÜYANIZ VE ONU GERÇEKLEŞTİREBİLECEK RUHUNUZUN OLMASI DİLEĞİ İLE :)))

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 24 Ara 2012 10:52:01
Bence insan hayal etmeden yaşayamaz.

Kaç yaşında olursak olalım, ya da hangi mevki de hangi statüde olursak olalım isteklerimiz hiç bitmez değil mi?

Ben diyorum ki işte bu istediğiniz her şey için, atılım yapmak, yeniden başlamak hiç de zor değil.

Hem zorlukları da biz belirlemiyor muyuz?Aslında hiç bir şey zor değil.

7 aylık evliyim biliyorsunuz.Ben insanın  şansına da  inanırım.Yani birini size dokunmasıyla, hayatınıza girmesiyle birden kendinizi inanılmaz hafif
 kuş gibi...
uçuverecekmiş gibi
hissedersiniz.
Eşim bana şans getirdi.

Bundan sonrası nasıl olur? Ben ki plancı Çiğdem, hiç bir planım ve programım olmadan eşimin de desteğiyle bir karar verdim. Sınavlara girdim. Başvurumu tamamladım.Mülakata girdim derken

Tekrar öğrenci oldum:)

Hep aklımdaydı. Hep istiyordum kalbimle...

Bilirsiniz siz de zamanı gelmeden olmaz hiç bir şey.
 inanırım ben kadere
Bir de tüm kalbimizle istenilen her şeyin zamanı gelince gerçekleşeceğine...

Çevremde de gözlemlediğim bir şey, gerçekten gönülden isteniliyorsa oluyor bir gün.
Ve insanların hayallerinin gerçekleşmesi beni inanılmaz mutlu ediyor.

Sözün kısası artık Yüksek lisans Öğrencisiyim.Bir öğrenci numaram bile var benim :)

İnsanlar konuşur, evlendikten sonra şöyle olur, böyle olur,hele çocuk olunca tüm hayatımız bitecekmiş:) Sesli bir şekilde gülüyorum ben bunlara:)Çocuk dünyanın en güzel şeyi. Nasıl benim hayatımı bitirebilir ki:) Çocuktan sonra yepyeni ve daha renkli bir hayata başlayacağımdan eminim ben:))

Hiç bir şey için geç değil hayatta
istiyorsanız gönülden
her şey olur...

ALINTIDIR

Çevrimdışı s48selcuk43

  • B Grubu
  • 613
  • 1.487
  • Müdür Yetkili
  • 613
  • 1.487
  • Müdür Yetkili
# 24 Ara 2012 11:19:59
Muazzez İlmiye Çığ bugün 98 yaşında. 2 sene önce 96 yaşındayken kitaplarını imzalarken benimde aralarında bulunduğum bir grup gence önündeki 5 yılda yapacaklarını anlattı. 5 kitap daha yazmak istediğini, bu kitapların ........... konularda olacağı vs.
Lafta biz gençtik ve sürüsüyle hayalimiz vardı.
Utandım o an ama ondan aldığım şevk utancımı aşıp tekrardan bir gençlik aşısı oldu bana. 96 yaşındaki birinden bu gençlik aşısını almak farklı bir duyguydu. Hiçbirşey için geç değil elbette, hele çevremizde bunca imkan varken. Allah sağlık sıkıntısı vermesin, gerisi kolay....

Çevrimdışı m.demirbilek

  • Uzman Üye
  • *****
  • 773
  • 1.443
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 773
  • 1.443
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 24 Ara 2012 11:26:38
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı lavinya 44

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 874
  • 1.843
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 874
  • 1.843
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Ara 2012 13:59:26
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
3 yıl önce başladım yaşlanmaya 3 yıldır hep bir umutla sarıldım hayata 3 gün önce ise benim için herşey bitti umutlar hayaller istekler yaşama dair herşey. benim için artık çok geç. herşey için çok geç. şimdi sadece geçen bir güne bakıyorum.yarınım yok bugünü nasıl geçirdiğime.minik yavrum bugün hayatta.bugün konuştu.bugün yemek yedi.bugünkü isteğini yerine getirdim. ya yarın yada kaç yarın olacak.ümitlerimizin her geçen gün solduğu yarınlar.yavrumun her geçen gün tükendiği yarınlar. bir gün o yarınlar da olmayacak işte o zaman yapacak hiçbirşeyim kalmayacak işte o zaman artık herşey için geç kalınacak ama içimde tek bir pişmanlık kalacak kızımı çok istediği okyanusa götürememek. tek pişmanlık ama en ağır pişmanlık
ağladım ağladım ağladım kendimi tutamadım yazdıklarınız karşısında kendimi çok çaresiz hissetim hele bide anne olunca sizi dahayürekten ağladım..........

Çevrimdışı bombom12

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 384
  • 1.126
  • 384
  • 1.126
# 24 Ara 2012 19:37:42
 BOYACI HASAN

Tuğrul, annesinin sofraya getirdiği bulgur pilavını görünce, yüzünü buruşturdu.
 -Üç gündür aynı şey anne, diye şikâyet etti. Pilav, pilav, pilav…
 
Anne tabağı sofraya koyduktan sonra:
 -Oğlum ne yapalım? Elimizde var mı ki sana çeşitli yemekler pişireyim… Paramız var mı ki istediklerini alayım…
 
Tuğrul gözlerini kıstı:
 -Komşumuzun oğlu Ahmet’i biliyorsun anne… Evlerinde çeşit çeşit yemek çıkıyor. Mert de öyle, Selim de öyle… Üstelik hiç birinin cebinden harçlığı eksik olmuyor. Bıktım bu parasızlıktan… Benim onlardan farkım ne?
 
Annesi ağlamamak için başını arkaya çevirdi. Üzüntü dolu bir sesle:
 -Oğlum, bu elimizde olan bir şey mi? Baban sonunda iyi kötü bir iş buldu. Kazancıyla kıt kanaat geçinip gidiyoruz. Hem sen başkalarına ne bakıyorsun? Onlar kadar zengin değiliz ki biz.
 -Neden olmuyoruz, neden olamıyoruz ya?
 
Hışımla sofradan kalktı.
 -Ben bu yemeği yemiyorum! Hep aynı yemek! Bıktım! Pantolon desen yamalı yırtık! Gömlek desen eski püskü! Yeter ya!
 -Oğlum Tuğrul! Nereye böyle?
 
Tuğrul, eskimiş, yer yer boyası dökülmüş mon-tunu sırtına geçirirken annesine boş gözlerle baktı, cevap vermedi. Kapıyı çektiği gibi çıktı.
 
Zavallı anne bitkin ve kederli bir halde içini çekti önce… Sonra yanaklarına doğru birkaç damla yaş süzüldü. Peşinden bir hıçkırık… Sarsıla sarsıla ağlamaya başladı.
 -Ya Rabbim, ne olacak bu hâlimiz bizim? Bize yardım et.
 
Hem ağlıyor, hem dua ediyordu. Zavallı kadın üzüntüsünden tek bir lokma bile yiyemedi.
 
***
 
Tuğrul, elleri montunun cebinde ayaklarını sürüyerek çıktı evden. Zorla yürüyordu sanki. Bir yandan da söyleniyordu.
 -Pilavmış, para yokmuş! Herkes hayatını yaşıyor, biz sürünüyoruz. Ah gözün kör olsun fakirlik!
 
Gözleri önünde yürüyordu. Sanki bütün herkes kendisine bakıyor ve içten içe alay ediyordu. Sanki başını kaldırsa onu birbirlerine gösterip alay edeceklermiş gibi hissediyordu.
 
Söylene söylene parka kadar gelmişti. Kafasını kaldırdı, oturacak bir yer aradı. Adımlarını sürüyerek parka girdi ve bankın birine oturdu. En azından biraz kendine gelirdi. Gözleri, ucu yırtılmak üzere olan ayakkabısına takıldı. Ayaklarını hafif içeri çevirerek gizlemeye çalıştı.
 
-İşe bak, dedi. Ayakkabı, ayakkabı değil, sanki pabuç.
 
Bu sırada bir çocuk yanına yaklaştı.
 -Boyayayım abi, dedi.
 
İsteksiz bir tavırla çocuğu inceledi. Eli yüzü kapkaraydı. Elbiseleri lime limeydi. Lastik ayakkabıları vardı. Elindeki pabucu uzatmış, bekliyordu. Çocuk, Tuğrul’un manasız manasız baktığını görünce :
 -Hişt abi, dedi. Boyayalım mı, dedim!
 
Tuğrul ezgin bezgin gözlerini kaçırmaya çalıştı:
 -Param yok ki, dedi. Hem şuna baksana, boyanacak neresi kalmış?
 
Boyacı çocuk onun hâline acıdı ve yanına oturuverdi.
 -İsmin ne abi senin? diye sordu.
 
Tuğrul şaşkın bir tavırla ona baktı:
 -Tuğrul, dedi. Ya seninki?
 -Benimki de Hasan… Kötü bir şey mi oldu abi?
 
Derdini soran bir dost bulmak Tuğrul’u sevindirmişti. Anlatmaya başladı derdini, içini döktü. Hasan işini bıraktı, onu dinledi. Konuşması bitince Hasan:
 
-Hayatımız birbirine benziyor abi, dedi. Üstelik babam da yok benim. Evin tek erkeğiyim. Ama hâlimden şikâyetçi değilim. Buna da şükür. Sabahtan öğleye kadar okula gidiyor, okuldan gelince de boya sandığını alıp buralara geliyorum. Günde 10-15 ayakkabı boyuyorum. Az çok bir şey geçiyor elime. Kazandığımı da evin masraflarına harcıyoruz. Hâlimize şükrediyoruz. Sonuçta bizden beter olan da var, değil mi?
 
Tuğrul şaşkın şaşkın bakarken Hasan kalktı.
 -Gidiyorum abi, dedi. İstersen ayakkabını boyayayım, para almam.
 
-Sağol Hasan, dedi. Başka zaman inşallah.
 
Hasan giderken arkasından baktı ve o an fark ettiği durum karşısında sanki başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissetti. Ayakları engelliydi Hasan’ın. Topallayarak, zar zor yürüyordu. Oysa kalkıp gidene kadar bunu hiç fark etmemişti. Kaldı ki, Hasan da bundan hiç bahsetmemişti.
 
O an ister istemez gözleri kendi ayaklarına gitti; koşabildiği, atlayıp zıplayabildiği, sapasağlam ayaklarına. Babasız ve engelli bir çocuğun ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için gösterdiği bunca azim ve irade inanılmazdı. Asıl şimdi ezildiğini hissetti.
 
Öyle değil mi idi ya? Neden, şu durumunda bile, daha beter durumda olan, hatta bir elbise bulamayıp tek giysiyle yaşayan, bir dilim ekmek için çöplükleri karıştıran kimseleri düşünerek haline şükreden Hasan kadar olamıyordu?
 
- Ne kadar da aptalım, diye hayıflandı. Hasan’ın hâline bak, şu halinde bile boyacılık yapıyor, parasını kazanıyor, bir de ev geçindiriyor. Bana ne oluyor? Yok, zengin olmakmış, yok para bulmakmış! Hem ben çalışmıyorum da! Rahatlığı bulmuşum, daha fazlasını istiyorum. Bana ne arkadaşlarımdan, Mert’ten Selim’den bana ne?
 
Böyle düşündüğüne sevindi. İçi rahatlamış bir şekilde doğruldu. Hafiften kararmaya yüz tutmuş havaya baktı. Başını önüne eğip:
 -Annemi bugün çok üzdüm, kalbini kırdım, dedi. Gidip gönlünü alayım, elini öpeyim.
 
Ve acıktığını hissetti o an. Canı bulgur pilavı istiyordu. Bu değişikliğe hayret etti.
 
Adımlarını sürüyerek, hâlinden utanç duyarak, fakirliğe isyan ederek geldiği yoldan, şimdi pişman bir şekilde, haline şükrederek dönüyordu.

    Bu hikayeden biz de kendimize ders çıkarmalıyız.
 

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 25 Ara 2012 09:54:55
YAŞARKEN HİÇ BİR ŞEY İÇİN GEÇ DEĞİL...
Hala nefes alıyorsak ve hala seviniyor, üzülüyor, ağlıyor, çığlık atabiliyorsak yaşıyoruz demektir... yaşıyorsak hala herşey için umut var demektir..Yeni bir atılım yapmak, bir girişimde bulunmak ve kendi kendini yenilemek için insan yaşamında herhangi bir yaş sınırı yoktur..

Bilge Bertrand Russel, tüm dünyanın ilgisini üzerine çeken barışçı eylemlerine giriştiğinde yaşı 94’tü. Picasso 90 yaşında gravürcülüğe başlamıştı.
Santa Maria Degli Angeli Kilisesinin planlarını çizmeye başladığında Michelangelo da 88’ine yeni basmıştı.
Alman şair ve yazarı Johann Wolfgang von Goethe, ünlü başyapıtı “Faust”u bitirdiğinde yaşı 81’di.
Somerset Maugham ile Leo Tolstoy, 82 yaşındayken bile edebiyatla ilişkilerini kesmemişlerdi..

Ya ben..
Fark ettimki hayatın koşuşturmacasında kendimi kaybetmişim... Bulmak için zamanımın olmadığı gibi basit bahanelerle gençken geçmesi için dualar ettiğim zamanın, ne kadar çabuk geçtiğini fark etmeden kısır döngülerim içerisinde bir oyana bir bu yana savruluyorum..

Ya siz..
Sevdiklerimize, kendimize zaman ayırmak için, kitap okumak için, güzel bir müzik dinlemek için, bir çiçeğin açışını seyretmek için, doğan güneşi karşılamak batan güneşi uğurlamak için ya vaktimiz yok yada çok yorgunuz..
Yapmak istediklerimiz ile yaptıklarımız arasındaki fark gün geçtikçe büyümekte..

İşte bugün hayatımızda ihtilal yapalım.. Hayatın kısır döngüsünü kıraraktan çarkın küçük bir dişlisi olmaktan çıkalım :-)

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 25 Ara 2012 09:58:31

Bazen bir kulağımızdan girip diğerinden çıkan uçucu sesler,neleri getirip, neleri götürdüğü farkında bile olunamayan... Bazen de okadar şiddetle sarsan ki benliğimizi yüklendiği anlamdan ötesini bize dahi taşıtmayan...En vefalı,en zor bulunan,en yanıbaşımızda,en acıtan,en sevdiğimiz ve hep özlenen, hep aranılan.
" Dost "


Bazen gün ağardığında gökyüzündeki güneşi alıp dudaklarınıza dokundurtan,bazende karanlıklar basıncaya kadar söylenemeyen, esirgenen ya da unutulan."
Günaydın "


Bazen yanıbaşındayken, hep seninle olacakmış kadar asinalasip umarsizlastigin, bazen de kiymetini, önemini, sevgisini ve şevkatini artık ağlayarak özlemiyle paylaştığın.
" Anne "



Bazen hiddetinden korktuğun, gücünü devleştirdiğin, her türlü sorumluluğu yükleyip te elinle ittiğin, bazende arkadaş olup, gezdiğin, örnek aldığın,yüreğindeki sınırları sonsuza kadar açtığın, taptığın.
" Baba "


Bazen "eninde sonunda sen benim olacaksın, bende senin" diyeceğin kadar keskin ve kesin, Bazen de aradığın sonsuzluğa kavuşturacak kadar hem uzak hem de yakın ama senin.
"Ölüm "


Bazen çok bilinmeyenli bir denklem içinde sürüklenip kaybolup gittiğin,bazende basitliği karşısında afallayıp, alaya alıp, küçümsediğin, "es"geçtiğin.
" Hayat "


Bazen torpil de yapsan nafile, süresi başından kısaltılmış bir imtihan,bazen de bir bedende dokuz kez formatlanmış bir yaşam.
" Ömür "


Bazen saçlarına ak düşene kadar arayıp da bulamadığın en güzel hayal, enbüyük armağan, en büyük düş, bazen de bolca bulup insafsızca harcadığın,laçkalaşmış, anlamı kaybolmuş, bir yokoluş bir düşüş.
" Aşk "



Karnın her zaman tokken, sırtın pekken, gönlün hoşken dahi en büyük açlığın, fazla bulunca değerini bilemeyip, şımardığın, gidim gidim öldürüpde yokettiğin, saçtığın.
" Sevgi "



Bazen bir kerecik işitebilmek için hem kaçtığın hem kovaladığın, bazen de olur olmaz yerde söyleyip abartarak batirdiğin, battığın.
" Saygı "


Bazen değil her zaman bütün kişiliklerin boy aynası...Yansıdığın...yansıtt ı ğın...
" Evet "


Bazen acımasızca dudaklarından çıkmasına izin verdiğin insafsızlığın,bazen de söyleyip hem ezdirdiğin hem de altta kaldığın!
"Hayır "


Bazen tadabilmek için tadını beyazlara siyahlara çiçeklere ve umutlara dolandığın, dolandırdığın, bazende kurtarabilmek için özgürlügü, tek parça kalabilmek adına savaştığın.
" Evlilik "



Bazen gün içersinde cömertçe sunabilecek kadar gönüllere ılık bir meltem,tatlı bir su olup aktığın, bazen de bir kerecik duyabilmek ve söyleyebilmek için seni kavuran yalnızlığa hüzünlerle daldığın.
" Merhaba "


Bazen seni sevdiğin herseyden ayıracak korkusu ile duymamak için kulaklarını eze eze tıkadığın, bazen de sabah'ları karşılamak için,gece'lere söyleyip, yıldızlarla allayıp pulladığın.
" Allahaısmarladık "



Bazende bir kelimeyi başka bir kelime ile, onları da baska başka kelimelerle tanıştırıp, dünyanın en düşünülür yapısını oluşturduğun anlamlardı namığın.
" Cümle "



Kaynak: Hiç Bir Şey Zamanında 'Geç' Değildir ...

Çevrimdışı s48selcuk43

  • B Grubu
  • 613
  • 1.487
  • Müdür Yetkili
  • 613
  • 1.487
  • Müdür Yetkili
# 25 Ara 2012 11:21:19
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
BOYACI HASAN
- Ne kadar da aptalım, diye hayıflandı. Hasan’ın hâline bak, şu halinde bile boyacılık yapıyor, parasını kazanıyor, bir de ev geçindiriyor. Bana ne oluyor? Yok, zengin olmakmış, yok para bulmakmış! Hem ben çalışmıyorum da! Rahatlığı bulmuşum, daha fazlasını istiyorum. Bana ne arkadaşlarımdan, Mert’ten Selim’den bana ne?
 
Böyle düşündüğüne sevindi. İçi rahatlamış bir şekilde doğruldu. Hafiften kararmaya yüz tutmuş havaya baktı. Başını önüne eğip:
 -Annemi bugün çok üzdüm, kalbini kırdım, dedi. Gidip gönlünü alayım, elini öpeyim.
 
Ve acıktığını hissetti o an. Canı bulgur pilavı istiyordu. Bu değişikliğe hayret etti.
 
Adımlarını sürüyerek, hâlinden utanç duyarak, fakirliğe isyan ederek geldiği yoldan, şimdi pişman bir şekilde, haline şükrederek dönüyordu.

    Bu hikayeden biz de kendimize ders çıkarmalıyız.
 


Şükretmemiz gerekliliği mi hocam çıkarmamız gerken ders. Elbette şükredeceğiz ama biz şükrettikçe birileri daha aç gözlü oluyor. Bizim şükrümüz birilerinin göbeğini büyütüyor. Biz şükrederken birileri gözü dahada yukarı dikiyor. Her gelene geçene şükür şükür diye birşey istemez duruma geliyoruz.... Açgözlü değilim ama insanca yaşayabilecek koşullara sahip oluncaya kadar şükür olayının dozunu yüksek tutmayacağım....

Çevrimdışı tossty

  • Uzman Üye
  • *****
  • 866
  • 572
  • 866
  • 572
# 26 Ara 2012 21:23:51
Boyaci  Hasan bogazimi dugumledi.
Allah ima sukur, sukur halimize

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 27 Ara 2012 09:39:29
Ağlıyorum gidiyorsun…
Bir kez arkana bakmanı bekledim oysa ben…
El sallayıp gülümseyecektim sana
Beni hep böyle hatırla diye…
Sen gidiyorsun
Sırtını dönüp yüzüne yerleşen çizgilerimi alıp
Gidiyorsun…
Rüzgarlar geçiyor aramızdan yağmurlar yağıyor gözlerime…
Tenimi acıtıyor ellerimi üşütüyorsun…



 




Ağlıyorum gidiyorsun…
Adımların uzaklaşıyor yüreğimde
Sen karşı kıyı olmaya niyetli…
Bu gidişin hangi sesini dinleyeyim
Hiç kere söylediğim şarkı sözleri
ların hangisini ezber edeyim?
Yüzünü görmemiş yüzümle uzaktan iman ediyorum şimdi sana…
Harf harf yüreğimi vurduğun kurşun kadar ağır anlamları
‘’Şeyleri…’’ Alıp gidiyorsun…
Bütün şeyler herhangilik taşıyor şimdi
Sen gidiyorsun…
Bütün şeyler gidiyor…
Toparlanıp bendeki izlerini alıp
Gidiyorsun…



 




 
Bir kristal gibi düşüyorsun ellerimden…
Kalsaydın ya… Yaralasaydın beni…
Yağmurlar ev kursaydı gözlerime…
Yıldızlar hiç kaymasaydı
Buğulu cama yazdığım ismin hep kalsaydı ya…
Ceplerimdeki küllerin ateş olsaydı yaksaydı ellerimi…
Hadi savurma küllerini
Rüzgarlara karışıp tufan eyleme yüreğimi…
Yalan olsaydı her şey…
Razıydım
Razıydım kalsaydın ya…
Akşam oluyor yokluğun diken diken
Sonra gece
Ben kanıyorum sen yollarda üşüyorsun…
Adımların uzaklaşıyor yüreğime…
Anladım…
Anladım karşı kıyısın artık sen…
Bir kez arkana bakmanı bekledim oysa ben…
Islak gözlerimle kalbinden geçerim diye düşündüm.
Bir elif miktarı bak istedim…



 




 
Yalnızım şimdi…
Hiçbir şey için geç değil diyor içimdeki ses…
Adımlarını sayıyorum
Hiçbir şeymiş gibi
Gidiyorsun sen…
Oysa bilseydin ne çok şey olduğunu…
Uykumdan uyanıyorum kahroluyorum yokluğunun sesine…
Karşı kıyıda mısın?..
Dağlar büyüyor denizler yükseliyor karlar eriyor tepelerde...
Gözlerin gidiyor sen gidiyorsun…
Oysa bilseydin…
Bilseydin şey diye tarif ettiğim bütün şeylerin sen olduğunu…
Rüzgar dinmiyor…
Tenimi acıtıyor gidişin…
Sesin geliyor uzaklardan gece rüyalarıma giriyorsun…
Ağırsın çok ağırsın sen…
Kalbime çok ağır…
Yaralasaydın ağlatsaydın gözlerimi tutmuş gibi yapsaydın ellerimi…
Yalan da olsa kalsaydın…
Kalsaydın ya razıydım…





 
Tek bir şey için geç değil hiçbir şey…
Hadi bir şey yap…
Bütün şeylerim sevinsin bütün hiçlerim her şeye dönsün…
Kelimelerimi ayırma harf harf…
Tren raylarında yetim sevgilere bırakma beni
Ağlamasınlar adımlarının seslerine…
Hadi bir şey yap şimdi sen…
Ağlamasın yüreğim çağıl çağıl…
Razıyım tek bir şeye…
Hadi…




--------------------------------

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 27 Ara 2012 09:51:42
Hep duyarız, gelir kulağımıza; "yok ya, benden geçti artık...", "ben öğrenemem...", "ben yapamam...", "benim için artık çok geç..." gibi... Neden "geç" olsun ki? Hiçbir şey için geç değildir hayatta... Hiçbir şey için geç kalmış sayılmayız... Önemli olan, başlamaktır, başlayabilmektir... Bir yerlerden veya bir şekilde başlayabilmektir... Sonuç alamayabiliriz... Veya, istediğimiz ve beklediğimiz başarıyı da gösteremeyebiliriz... Sonuç almamız ve başarılı olmamız önemlidir ve çok güzeldir, o ayrı... Ama, böyle de olmazsa, istediğimiz bir şeyi yapma ve başarma isteğimiz, bu yolda çaba göstermemiz ve bunun bize verdiği mutluluk da önemli değil midir? En azından, bunun "içimizde kalmaması" ve sonradan "keşke deneseydim, keşke uğraşsaydım" gibi kendi kendimize serzenişte bulunmayacak olmamız da önemli değil midir? Veya, insanın yapmak istediği bir şeyi denediği zaman bunu "yapamayacağını" görmesi ve anlaması önemli değil midir? Yani, demek istediğim şu ki; insan, daha baştan, konumuna veya yaşına bakarak "yenilgiyi" kabul etmemeli... Yapmak istediği (ve yapmayı denemediği zaman ileride içinde bir ukde olarak kalması kuvvetle muhtemel olan) bir şeyi "daha fazla" ertelememeli... Bir yerlerden ve bir şekilde başlamalı... En azından denemeli... Başarılı olur ve netice alırsa bu harika olur... Ama, ya yapamaz ve başarılı olamazsa? Bu da asla "BAŞARISIZLIK" veya "YENİLGİ" değildir... Hatta, o insan, kendisine benzer konumda olan diğer insanlara göre başarılı bile olmuştur...

Çevrimdışı gseren

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 127
  • 828
  • 127
  • 828
# 27 Ara 2012 09:58:07
 :) ;)
Son nefesi verene kadar hiçbir şey için geç değildir... sen iste yeter...

Çevrimdışı bombom12

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 384
  • 1.126
  • 384
  • 1.126
# 27 Ara 2012 23:28:36
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Şükretmemiz gerekliliği mi hocam çıkarmamız gerken ders. Elbette şükredeceğiz ama biz şükrettikçe birileri daha aç gözlü oluyor. Bizim şükrümüz birilerinin göbeğini büyütüyor. Biz şükrederken birileri gözü dahada yukarı dikiyor. Her gelene geçene şükür şükür diye birşey istemez duruma geliyoruz.... Açgözlü değilim ama insanca yaşayabilecek koşullara sahip oluncaya kadar şükür olayının dozunu yüksek tutmayacağım....
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır hocam. Bu sizin bakış açınız. Saygılar...

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK