Öğretmen Nedir? Ne Değildir ? Üzerine Düşünmeye, Özeleştiri Yapmaya Ne Dersiniz?

Çevrimdışı materrazi

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 9.788
  • 27.152
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 9.788
  • 27.152
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 23 Tem 2012 00:56:55
öğretmen norm fazlasıdır...
kendine okul arayıp durur  :D

şaka biyana öğretmen, çok özeldir bence hiçbir meslekte başarmanın hazzı bukadar güzel ve yoğun değildir öğretmene öğrencisinden gelen  bir gülümseme yeter  :)

Çevrimdışı canhan

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 841
  • 167
  • 841
  • 167
# 23 Tem 2012 01:05:44
öğretmencik ise öğretmenler odasında devamlı ek ders ve araba muhabbeti yapandır

Çevrimdışı gbattal

  • Üye
  • *
  • 8
  • 8
  • 8
  • 8
# 28 Ağu 2012 10:36:38
MEB’İN ZİHİNSEL ENGELLİLER KARARI
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün
22.06.2012 tarih ve B.08,0.ÖER.0.03.00.00.010.07.01/2499 sayılı yazısıyla, Eğitim Uygulama Okulları, “ Özel Eğitim Uygulama Merkezi” olarak isimlendiriliyor.  Bu merkezlerde eğitim ve öğretim hizmetlerinin birinci 4 yılı ( 1.2.3.4.sınıflar) birinci kademe, ikinci 4 yılı ise ( 5.6.7.8. sınıflar)  ikinci kademe olarak düzenleniyor.
İş Eğitim Merkezlerinin ismi ise ,  “ Özel Eğitim İş Uygulama Merkezi” oluyor.
Eğitim Uygulama Okulu ya da otistik çocuklar eğitim merkezini tamamlayan öğrencilerin Özel Eğitim İş Uygulama Merkezine kayıtlarının sağlanması isteniyor.
Zorunlu öğrenim dışına çıkan öğrenciler için valiliklerce gerekli önlemler alınarak halk eğitim merkezleri bünyesinde kurs açılması bildiriliyor.
Bu kararla eğitim öğretim çağını dolduran orta ve ağır zihinsel engelli öğrencilerin okullarıyla ilişikleri kesiliyor.
Hafif zihinsel engelliler için bir şey diyemem ama bu karar kesinleşir ve yürürlüğe girerse, evlerin karanlık odalarından yeni yeni çıkmaya başlayan ve toplum içinde varlığını hissettiren ağır ve orta zihinsel engelli öğrencilere büyük darbe vurur.
Veliler bu genelgeyi, orta ve ağır zihinsel engelli çocuklar tekrar evlerin karanlık odalara tıkılmak isteniyor ve bu çocuklar 4+4+4’e kurban ediliyor şeklinde yorumluyor.
 Bu çocuklar çok özel çocuklardır. Bunları yaş haddinden okuldan uzaklaştırmak cinayet demektir. Bu çocuklar içinde 42 yaşında öğrencilerimiz vardı. Yaşları ve bedenleri büyük ama zekâ düzeyleri 2-3 yaşındaki çocuk kadardır. Devamlı bakıma ve gözetlenmeye muhtaçtırlar. Bunların beyinlerinde değişik nedenlerle hasar oluştuğundan zihinsel engellilik dışında çok önemli sağlık sorunları da yaşıyorlar. Çoğunun motor becerileri gelişmemiş, dikkatlerini belli bir noktaya yoğunlaştıramıyorlar. Kalıcı engellilik, hem bu çocukların hem de ailelerinin ruh sağlığını ve psikolojilerini bozuyor.
Çoğunun 10-15 yılda okuma yazmayı sökemediği bu öğrencilerin valiliklerin yönlendirileceği halk eğitim kurslarına katılacakları belirtiliyor. Bu kurslara katılıp da ne yapacaklar. Birer meslek sahibi olup işe mi girecekler. Yoksa alacakları belgelerle (!) iş yeri mi açacaklar? 
Okul hayatları boyunca temel yaşam becerilerini ancak kazanan bu öğrencilerin küçük bir kısmı ancak korumalı iş yerlerinde çalışabilirler. Çoğu tek başına yiyeceğini hazırlayıp karnını doyuracak kapasitede değildir. Bunlar için engelliler kompleksleri kurularak burada yaşama imkânlarına kavuşabilirler.
Konunun uzmanı heyetlerin ve zihinsel engelliler derneklerinin Milli Eğitim Bakanlığı’nı ve Başbakanımızı ziyaret ederek bu çocukların durumunu anlatmaları büyük önem arz ediyor. Bu genelge yürürlüğe girecek olursa kimse bu çocukların vebalinden kurtulamaz.
07.08.2012
Gürbüz Battal

gbattal@gmailcom

Çevrimdışı gbattal

  • Üye
  • *
  • 8
  • 8
  • 8
  • 8
# 28 Ağu 2012 10:38:01
AİLELERDE TEK ÇOCUK SORUNU
Son yıllarda kadınların çalışma hayatına girip önemli bölümünün kariyer yapma isteği, doğacak çocuğun bakımını, büyümesini üstlenecek aile büyüklerinin olmaması, geç yapılan evlilikler ve sağlık sorunları gibi nedenlerle bazı ailelerde tek çocukla yetinilmektedir.
Çocuk tek olunca çocuğu aşırı koruma ve kollama eğilimine giriliyor ve çocuk yetiştirme konusunda kaygılanılıyor.
Bu nedenle bu tür çocuklara uygulanacak disiplinde dengesizliklere yol açılabiliyor, çocuğun her isteğini yerine getirmek veya çoğu kararları çocuğa bırakmak gibi hatalar işlenebiliyor.
Tek çocuğu olan ailelerde çocukta paylaşmayı bilememe, içe kapanıklık,  bencillik, uyum sorunları, doyumsuzluk, anneye aşırı bağımlılık, eleştiriye tahammül edememe ve agresif davranışlar önemli bir yer tutabiliyor. Bu davranış bozuklukları genelde anne ve babanın bilinçsiz davranması ve aşırı korumacı tavrından önemli ölçüde kaynaklanıyor.
Bu çocuklar, kardeşleri olmadığı için oyun kurmakta ve arkadaş edinmede problem yaşarlar. Daha çok anne- baba ve yetişkinlerle arkadaşlık kurmak isterler.
Tek başına veya yetişkinlerle oynamak çocuğun deneyimini zenginleştirmez. Diğer çocuklarla nasıl ilişki kuracağını bilemez. Çocuklar her yerde özel ayrıcalık tanınmasını ister.
Bunun yanında bu çocukların akademik başarılarının yüksek, özgüvenlerinin güçlü olduğu durumlar da vardır. Bunlarda popülerlik, liderlik bağımsızlık eğilimleri güçlü olup derslerinde daha başarılı olabiliyorlar.
Tek çocuk sahibi olan aileler neler yapabilir diye düşünecek olursak;
Öncelikle ailede huzur, güven ve sağlıklı iletişime önem verilmeli.
Çocukların yaşlarına uygun davranış göstermesine izin verilmeli.
Aile içinde bazı standart kurallar olmalı,  herkes bu kurallara uymalı.
Mümkün olduğunca yaşıtlarıyla bir arada olmasına olanak tanıyacak fırsatlar hazırlanmalı.
Çocuğun evde herkes kadar söz hakkı olmalı, tek başına istediği kararı alamamalı.
Korumacı davranışlardan uzak durmak en önemli hususlardan birisidir.
Çocuğa tek çocuk olarak değil de normal çocuk gibi davranılmalı.
Evde sorumluluk verilmeli. Soyunma, giyinme, yemek yeme, temizlik yapma gibi kendi yapabileceği işler kendisine yaptırılmalı.
Kreş veya anasınıfına gönderilerek paylaşmayı öğrenmesi sağlanmalı, arkadaşları ara sıra eve davet edilmeli.
Tatile gidiliyorsa çocuğun arkadaşlık kurabileceği yerler tercih edilmelidir.
Belirttiğim noktalar, bir ders mahiyetinde düşünülmemeli, uyum sorunu olan tek çocuklu ailelere değişik bakış açısı sunmak amacıyla kaleme alındığı göz önünde bulundurulmalıdır.
Kalın sağlıcakla.
13.08.2012

Gürbüz Battal
gbattal@gmail.com



Çevrimdışı atom111

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.653
  • 6.996
  • 1.653
  • 6.996
# 28 Ağu 2012 11:04:45
  Öğretmen sevgi demektir .Herhangi bir sınıfa giripte çocukların bir saçlarını okşaması bile öğretmenin bazen o çocuğun hayatını değiştirebiliyor  yeterki öğretmen bir kez onunla ilgilensin.

    Sadece 3 ay okuttuğum öğrencilerimin bayram ziyareti onlara verilecek en güzel şeylerden birinin sevgi olduğunu bana bir kez daha hatırlattı.

  Dünyada bütün insanların en büyük ihtiyacı çıkarsız sevgiler işte öğretmen bu sevgiyi karşılıksız veren tek kişi.....

Çevrimdışı akasya

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 495
  • 1.112
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 495
  • 1.112
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 28 Ağu 2012 13:05:41
Öğretmen ,davranışlarıyla,hayatıyla örnek olmalıdır.Örnektir,güleryüz, her öğrenciye eşit davranışta bulunmaktır.Gerektiğinde veliye yaptığın çocuğuna karşı bu haraket yanlıştır,diyebilmektir.Toplumun gelecek neslini hazırlayandır,öğretmen....

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.482
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.482
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 28 Ağu 2012 13:10:57
Öğretmen bir rol modeldir. Sözleriyle, davranışlarıyla, giyimi kuşamı, saçıyla makyajıyla, her şeyiyle öğrencisine örmektir.

Çevrimdışı kollektif-01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.020
  • 4.972
  • 2.020
  • 4.972
# 28 Ağu 2012 13:29:12
*** hal diliyle örnek olan ,

*** sabır timsali,

*** öğrenmeyi öğreten,

*** özverili nasıl olunuru gösteren,

***planlı yaşamayı gösteren,

*** topluma örnek olan

Not: Aslında o kadar çok özellik var ki ama genel olarak yukarıda saydıklarımız ilk aklımıza gelenler diyebiliriz.  :)

Çevrimdışı baharses

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 482
  • 845
  • 482
  • 845
# 28 Ağu 2012 13:35:52
öğretmen bakıcıdır öğretmen anne babanın vermediği herşeyi çocuğa vermek isteyendir öğretmen evde iş yapandır öğretmen öğrencilere gösterdiği sabrı ve ilgiyi kendi çocuğuna gösteremeyendir.materyal hazırlamak için bilgisayara başında araştırmadığı kalmayandır.öğretmen yeri geldiğinde kendinden kısıp,öğrencisine harcayandır.bunlara rağmen öğretmen bakanların ve diğer memurların gözünde hiç bir değeri olmayan insandır.

Çevrimdışı gbattal

  • Üye
  • *
  • 8
  • 8
  • 8
  • 8
# 05 Eyl 2012 08:55:04
4+4+4

4+4+4 ile ilgili çok söylendi çok yazıldı.
4+4+4, halkın büyük bir çoğunluğunun desteğini arkasına almış olan siyasi iktidarın ( AK Parti İktidarının), Milli Eğitim Sistemi’nde yaptığı değişikliktir.
Daha önceleri 28 Şubatçılar tarafından siyasi irade saf dışı bırakıldıktan sonra dayatmayla 8 yıllık kesintisiz eğitim sistemine geçilmiş, bu sistemle Türkiye’de çok şey değişmiş, meslek liselerinin önü kesilirken çocuklarımızın dinini öğrenmek için gittikleri Kur’an Kursları bile ilköğrenimin 5. yılını bitiremeyenlere yasaklanmıştı.
Şimdi ise 4+4+4 kesintili eğitimle hem kesintisiz eğitime son veriliyor hem de mağduriyetler giderilmiş oluyor.
Her sistem gibi bu sistem değişikliği de tartışılabilir, eleştirilebilir, açık oturumlar yapılarak konunun uzmanları tarafından artıları ve eksileri ortaya konabilir ve konuyor da.
Ancak yazılı ve görsel medyada, genellikle aynı kişiler tarafından militan bir ruhla istemezükçü bir söylemle 4+4+4 yerden yere vuruluyor, 66 aylık çocukların okula başlayamayacağı ısrarla vurgulanıyor. Hatta bu çocuklar anneleriyle birlikte bir yerlere toplanarak hazırlanan yavan -tatsız- tuzsuz senaryolar hayata geçirilmeye çalışılarak çocuklara “Ben daha küçüğüm, okula gitmek istemiyorum” dedirtiliyor.
66 ayında okula başlayacak olan çocuklar, bir iki yaşında yüzme, bale ve jimnastik öğrenen, 3-4 yaşında İstiklâl Marşını ezberleyerek değme şairlere taş çıkartırcasına okuyan çocuklardan daha mı yeteneksiz, daha mı beceriksiz?
Nuriye İlköğretim Okulunda öğretmenlik yaptığım dönemde 6 yaşındaki çocukların okula başlaması kararı alınmış, bugün olduğu gibi o gün de bir bardak suda fırtınalar kopartılmıştı. Ben o yıl beşinci sınıfları mezun etmiş, birinci sınıfa dönmüştüm. 6 yaş çocukları bana verildi. Okulda iki tane birinci sınıf açıldı. 7 yaş öğrencilerini okutan arkadaşım da çok başarılı bir öğretmendi. O yıl 6 yaş grubu öğrencileri daha erken okuma yazmayı söktü, ileriki okullarda da kendilerinden bir yaş büyük olan öğrencilerden aşağı kalmadılar.
Bir eğitimci olarak velilerden, belli bir merkezden çıkmışçasına değişik unvanlar altında medyada yer alan militan ruhlu kişilere aldanmamalarını önereceğim.
Eğer çocuğunuz 66 ay ve üzeri ise, zihinsel ve bedensel gelişimi yönünden herhangi bir sorunu yoksa öz bakım becerisi kazanmışsa yani tuvalet ihtiyacını ve tuvalet sonrası temizliğini tek başına yapabiliyorsa, yalnız başına yemek yiyebiliyorsa çocuğunuzun elinden tutarak okula götürün.
Kaldı ki 12 haftalık bir okula uyum ve hazırlık dönemi olacak ve çocuklar ağırlıklı olarak oyunla ana sınıfında olduğu gibi eğitim öğretim çalışmalarına katılacaklardır.
Bu konuda dikkat çeken önemli bir konu da okumayı öğrenerek ya da okumaya hazır olarak gelen öğrenciler için okul yönetimlerinin yeni çözümler üretmeleri gerekecektir. Şu veya bu nedenle okumayı öğrenerek okula gelen çocukları oyunla oyalamak hayli zor görülüyor.
Not: 60-66 ay arası çocukların okullara gönderilme mecburiyeti yok. İsteyen veli,  gelişimini tamamlamışsa çocuğunu okula gönderebilir.
Kalın sağlıcakla.
02.09.2012
Gürbüz Battal

gbattal@gmail.com

Çevrimdışı yeni4242

  • Bilge Üye
  • *****
  • 8.472
  • 119.221
  • 8.472
  • 119.221
# 05 Eyl 2012 14:14:13
Herkese ve her şeye rağmen geleceğe bakan ve yarınları aydınlatan bir olgudur.

Çevrimdışı zelera

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 379
  • 412
  • 379
  • 412
# 05 Eyl 2012 14:29:16
gbattal yazdıklarına inanıyorsan , yani gerçekten inanarak yazmışsan bravo imrenerek bakarım size..Ben de durumdan bu kadar mutlu olan , gelecekten yapılanlardan ümitli olan biri olmak isterdim sizin gibi..Bu değişimle eğitimin kalitesinin artacağından bilimsel çağdaş olacağından dolayı bir heyecanla okula başlardım sizin gibi ...Ama geçen yıl 28 kişilik sınıfların şimdi 60 kişilik olduğunu görmek maalesef gerçekçi düşünmemi sağlıyor .Ya gerçekçi olup mutsuz umutsuz olacağım ya da sizin gibi siyasi düşüncemin objektif düşünmemin önüne set çekmesini sağlayıp pembe at gözlüklerimle dolaşacağım..:(

Çevrimdışı -ottoman-

  • B Grubu
  • 861
  • 905
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 861
  • 905
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 22 Eyl 2012 22:30:35
Yan alanım resim istesem en kral okullara gidebilirim 12 yıldır köylerdeyim..

ama ben sınıf öğretmenliğini çok seviyorum..

bir 12 yıl daha köylerde çalışsamda branşımdan vazgeçmem :)

Çevrimdışı zeynep_zehra

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.521
  • 7.992
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 1.521
  • 7.992
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 22 Eyl 2012 22:37:46
   Göz gözü görmez tipide başlar bir gün. Hayrettir ki kesik değildir elektrikler. Bir öğretmen, lojman perdesini usulca kaldırıp baktığında, camın yarıya kadar karla kaplı olduğunu görür. Çocuklar gelebilir mi acaba diye düşünür bir an. Ya gelirlerse düşüncesiyle gidip yakar okulun sobasını. Rüzgâr adeta sobanın içinde esmektedir. Geceden kalan közler henüz tükenmemiş sınıf ideal ısısına kavuşmuştur. Tazeler kovayı öğretmen..
   Lojmana döndüğünde çay artık kaynıyordur. Sınıf sobasını yakmakta geçen sürede çayın hangi tüp derecesinde kaynadığını öğrenmek de bir tecrübedir artık. Lakin uzaktan göründüğü kadar kolay değildir. Van gölü kıyısında Van kahvaltısı yapıyormuşçasına keyif alır şartların önüne sunduğu nimetleri yerken.
   Çocuklardan henüz ses yoktur. Halbuki Adem gelmeliydi şimdiye kadar diye geçer aklından öğretmenin. O Adem ki kimi zaman dersten 70 dakika önce gelebilmektedir sırf okula ilk gelen olmak için. Rüzgarı dinleyip sıcak çayı yudumlarken öğretmen göz gözü görmez tipiyi izlemektedir. Bugün bu çocuklar gelmez diye geçer aklından.
   Çalan telefondan bir veli, ‘hocam okul var mı’ diye sormaktadır. ‘Şevket abi, ben buradayım ama daha henüz gelen olmadı, çocuklar gelirse ben seni ararım sen de o zaman gönderirsin’ olur öğretmenin cevabı.
   Televizyondan sabaha haberlerini izlerken giyinen öğretmenin gözüne çivide asılı duran ‘Personel Daimi Giriş Kartı’ çarpar. Şunu da asayım bugün boynuma, bir güzel akredite edeyim kendimi de alem öğretmen görsün diye düşünür ve kartı boynuna asınca bir gülme tutar..
   Göz gözü görmez tipide, sıfır noktasında kendini akredite etmiş bir öğretmen öğrencilerini beklemektedir sıcacık sınıfta.. Bugün bir müfettiş gelse diye geçer aklından, galiba teşekkür, takdir, başarı, üstün başarı belgesi verirlerdi bana diye hayaller kurar. Bilir ki teftiş için daha en az iki buçuk ay vardır. Ve günlük güneşlik bir havada geçen teftişte ‘zimmet defteri’ sıkıntı çıkarabilecek bir yapıdadır. Ben ki yüreğimi dağlara zimmetlemişim diye bir de kahramanca cümle geçirir aklından öğretmen.
   Sınıfa taşınan çaydanlıktan bir bardak daha çay alınıp o klasik camdan bakan öğretmen pozu vermenin tam da zamanıdır. Hatta bir de türkü söylemelidir şöyle bağıra çağıra.. Kimse duymaz nasılsa diye düşünerek ve hiç kasmadan..
   
Sürerim sürerim gitmez gadana
Fransız kurşunu da geçmez adama
Varsın söyleyin mazlum anama
Analar da böyle yiğit doğurur..

(Ve biz o aşkı bağrımızdan eksik etmeyenlerdeniz.. Gözünde yaş olanın yüreğinde, olması gerekenler olur..)

Çevrimdışı -ottoman-

  • B Grubu
  • 861
  • 905
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 861
  • 905
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 22 Eyl 2012 22:41:19
4 yıl tek başıma 5 sınıf bir arada çalıştım dağ başında tek öğretmendim, o elleri nasırlı burunları sümüklü ama yürekleri tertemiz yavrularımın bakışlarını hiç unutamıyorum :(

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK