Peki Okul Da Evimize Yakın Olacak Mı
Türkiye açısından olağanüstü bir hafta geçirdik. Recep Tayyip Erdoğanın Cumhurbaşkanı ve Ahmet Davutoğlunun Başbakan olmasıyla birlikte istikrarın süreceği görüldü ve böylece Yeni Türkiyenin kurulduğuna dair ümitler arttı.
Makro plandaki bu istikrar ve ümit tablosuna karşın, eğitim alanında gündem TEOG yani liselere yerleştirmelerdeki kargaşayla ilgiliydi. Yerleştirme sürecinin karmaşık yapısı dolayısıyla binlerce öğrencinin ikametgâh ilçesinin dışına yerleştirilmeleri söz konusu oldu.
Yazılarımı takip edenler, TEOGu sınav baskısını azaltmada başarılı bulduğumu ancak yerleştirme mantığını eleştirdiğimi hatırlayacaklardır. Bu yerleştirme mantığı, istisnasız bütün okullara puan üstünlüğüne göre öğrenci seçmeye dayanıyor.
Çocuğunuzu mahallenizdeki liseye kayıt yaptırmakta zorlanabilirsiniz şeklindeki uyarımı, 19 Haziran tarihli
Eyvah, Çocuğum Hangi Liseye Gidecek? başlıklı yazımda belirtmiştim (http://goo.gl/qTZEOR).
MEBin liselere yerleştirmedeki karmaşaya cevap olarak, sorunu küçümsemesi, mahallesindeki ve ilçesindeki okula yerleştirilmeyen öğrencilerin velilerini suçlaması, Yeni Türkiyeye yakışan bir tablo değil. Zira velileri suçlamak, tipik bir Eski Türkiye bürokrasisi alışkanlığıdır.
Yeni Türkiyede MEB, velileri değil, kendi sistemini sorgulamalıdır.
MEBin bundan sonrası için, bütün velilere nakil yolunu işaret etmesi de sorunludur. Evet, önceki yıllarda da nakil dolayısıyla öğrenci ve velilerin telaşı vardı. Ancak bu telaş, bu yıl daha çok arttı. İstisnai durumlarda yapılması gereken nakiller, MEBin kurduğu sistem ve resmi açıklamaları sayesinde artık istisna olmaktan çıkmıştır. Velilerin bir kısmı, okullar başladıktan sonra bile acaba çocuğum daha iyi bir okula yerleşebilir mi diye, önümüzdeki haftalar boyunca nakillerin peşinde koşacaktır.
Şunu da eklemek isterim ki,
TEOG yerleştirmeleriyle ilgili sorunlar, yaygın ifade edildiği üzere, öğrencilerin B grubu yani okul türü tercihlerine göre yerleştirilmeleriyle sınırlı değil. Öğrencilerin A grubuna yani doğrudan tercih ettikleri okullara yerleştirilmeleri de birçok sorunu beraberinde getiriyor. Okullar arasında zaten var olan hiyerarşik yapı daha da artacak görünüyor.
Yani, artık Türkiyedeki bütün liseler en yüksek puandan en düşük puana doğru sıralandı.Sözgelimi Ankara merkezde 287 taban puanla öğrenci alan bir lise de var, 488 taban puanla öğrenci alan lise de.
Her iki okulda da devlet tarafından sunulacak olan eğitimin kalitesinin aynı olacağını kimse iddia edemez.Düşük puanla öğrenci alan okulların iyi bir eğitim iddiası olmayacak ve öğrencileri başarısız diye etiketlenecek.
Çocuklar liseye girerken hasbelkader başarılı ise, iyi bir eğitim almaya, başarısız ise niteliksiz bir eğitim almaya aday olacaklar. Çocukların geleceği, önemli ölçüde 14 yaşındaki başarılarına bağlı olacak.
MEB çocukların evlerine yakın okullara yerleştirileceğini belirten açıklamalar yaparken, evinden uzak ilçelere yerleştirilen öğrencilerle ilgili haberleri okudukça, aklıma Yılmaz Erdoğanın yönettiği Vizontele filmindeki Cem Yılmazın bir repliği geldi. Birçoğunuzun hatırladığından eminim ama hatırlatayım:
Köy halkı: Peki bu alet (vizontele) neyin nesidir Reis Bey? Duyan var, duymayan var.
Belediye Başkanı: Bu, radyonun resimlisidir.
Köy halkı: Nasıl yani?
Belediye Başkanı: Yaw kardeşim, şimdi radyoda Zeki Müren şarkı söylemiyor mu?
Köy halkı: Ee söylüyor.
Belediye Başkanı: İşte o söylerken hem dinleyip hem de göreceksiniz aynı anda.
Fikri (Cem Yılmaz): Peki, Zeki Müren de bizi görecek mi?
Fikrinin bu sorusu üzerine Başkan bir süre şaşkın şaşkın bakınır ve
Vallahi orasını ben de bilemiyorum. der.
Özetle, öğrencilerin A grubu veya B grubu tercihlerine yerleşmiş olmalarından ziyade,
tamamının puan üstünlüğüne göre yerleştirilmeleri ve böylece mahallelerinden koparılmaları ve puanlarına göre etiketlendirilmeleri sorunlu. Bu yıl servisçiliğin artacağını söylememe gerek yok sanıyorum.
Bu yerleştirme sisteminde ısrar edilmemesi ve mahalle lisesi formülünün hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bekir S. Gür
-
1
0
-
02 Eylül 2014 21:41
941
- STAR