Bir Mısra sonrası yok...
Bir satır sonrası yok..
bir kaç dize daha beklemek yok...
belki bir kaç harf kopartacak fırtınanın en hasını..
ama yasını tutmak yok...
yaslanıp bir duvarın gövdesine..
türküsüne en kavi bir içlenişin amansız vakti gibi...
ahdi gibi kıyamete varıncaya kadar beklenen...
ne desem...
nasıl desem bilemedim ki...
şairi vurulmuş bir şiir düşün...
yahut şiiri unutulmuş bir şair...
Kırılmadı ise bile henüz kalemi...
kellesini gövdesine ağır gelen...
sözünden çok sükutu irdelenen...
örselenen, ötelenen bir şair düşün...
hep sevmeye yeltenen...
sevmeleri ile sersemleşen...
sevişen , serpişen...
hep bi yarımdan yarın devşiren...
dünle kanlı bıçaklı dövüşen...
ölüşen, dip diri sövüşen bir şair düşün...
geceyi ve geleceği sırtlamış...
gelmişe ve geçmişe kafa tutan...
yani anlıyacan ...
bugün varsan gözüm..
ilkin bugünü yaşıcan...
yarına yarın bakıp...
yanına canını alıcan...
candan olanı alıcan...
can ciğer olucan...
sarıcan , sarmalıycan...
sormuycan , sorgulamıycan...
kısacası gözüm...
yaşıycan...
Bir Mısra sonrası yok...
Bir satır sonrası yok..
bir kaç dize daha beklemek yok...
belki bir kaç harf kopartacak fırtınanın en hasını...
rahmine düşmeye bak toprağın...
bir kere düştün mü korkma...
keyfini sür, binlerce doğmanın...