Görmeyi isteyen için her nokta bir mezar taşı...
Kefenini alıp bir bohçanın içinde saklardı eskiler, hiç unutmamak için gönlünün duvarına kendi ölümünün portresini asmış gibi...
Artık ölmeye hazır olduğunu söyleyip duruyordu. “Neden?" diye sordular, “Bu kadar yaşamak yetti!" dedi
Biyografilere bakın, başında bir doğum tarihi ve bir ölüm tarihi göreceksiniz. İki tarihi birbirinden sadece bir tire ayırıyor. Ne yaşıyorsak ifadesi işte o; doğduğumuz günle öldüğümüz gün arasına ilişen küçük bir tire!
Her ölüm ihtimalinden sonsuz bir hayatın derin fısıltısını işiten insanlar da var.
“Hangi tele vurunca böyle hıçkırabilir/ Güneşi kanadında taşıyan büyük melek/ Senin ince gönlünü hangi kış kırabilir,/ Ey sırma nakışında sarkıt duran kelebek!" diyor 'Ağlamak'ta şair, Süleyman Çobanoğlu.
“Kapına kırk kilit vurup da" dedi meczup, “ölümü kendine güldürme!"
Gökhan Özcan