Çocuklarımız Neden Kitap Okumayı Sevmiyor?

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.795
  • 1.346
  • 2.795
# 01 Eki 2019 00:25:15
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Üzülüyoruz elbet fakat üzülmek her şeyi çözer mi? bu olaylara ciddi tedbirler almak gibi bir sorumluluk var ortada. Kimse üstlenmeyecek mi? Eğitimin temel bileşeni ve birleştireni olan Öğretmeni koruyamazsanız, hak ettiği saygıyı tesis edemezseniz VİZYON MİZYON hikaye olur. O vizyonu kim gerçekleştirecek, içini kim dolduracak, ruhunu kim besleyecek?

Gerçek bir eğitim gönül işi, moral ve motivasyon işi. Her biri ayrı bir dünya olan çocuğu; pırıl pırıl ruhunu karartmadan, sabırla, emekle, idealist bir ruh ve heyecanla geleceğe hazırlama işi... kim yapacak? çocuklarımız zaten medyanın esiri... Yüzmesini bilmeyen için orası derin ve karanlık bir kuyu... Onu oradan çekip çıkaracak son ışık kırıntılarını da söndürmeyelim bari.

Öğretmenin en büyük gücü mesleğine olan şevki, heyecanı, çocuklara olan sevgisidir. Onu da koruyamazsak, hak ettiği saygıyı veremezsek hangi eğitimden bahsedebileceğiz o zaman... Öğretmene kalkan eller usulunca indirilmezse, hangi vizyon ve misyon neye yarayacak ki? Bir kere öğretmenin en temel misyonu insan yetiştirmektir. Onun, bunun isteğine göre yamulup, bükülmek değildir.

Üzülerek söylüyorum ki; son zamanlarda idealist öğretmenlerin her biri tek tek pes ediyor veya ettiriliyor. Neme lazımcılık bir hastalık gibi yayılıyor. Hakaret yemişsin "boş ver gitsin...", "darp edilmişsin boş ver gitsin...", "iftiraya uğramışsın boş ver gitsin..." Çünkü öğretmen de bir insan nihayetinde ve o da öğreniyor şu parlak nesneler çağının iki yüzlü hastalığını ve son kertede o da susmayı seçiyor.

Kanımca eğitim sistemimizin en karanlık noktalarından birisi de burası. Öğretmen ne kadar mutluysa, öğretmen ne kadar huzurluysa ve öğretmen, heyecanı, azmi ve kararlılığıyla ne kadar ışık saça biliyorsa çocuklarımız da o oranda yetişecek, ötesini konuşmaya gerek yok sanırım...

Öğretmene kalkan eller için, kim olursa olsun, iddiası ne olursa olsun; Öncelikle ona darp ile, kalp kırma ile verdiği hasarın farkında bile olmayanlara; "Kardeş... ha annene, babana el kaldırmışsın, ha öğretmene... ne fark eder ki, sence fark eder mi?"
Öğretmenimize geçmiş olsun...

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.795
  • 1.346
  • 2.795
# 28 Eki 2019 23:47:32
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Üzülüyoruz elbet fakat üzülmek her şeyi çözer mi? bu olaylara ciddi tedbirler almak gibi bir sorumluluk var ortada. Kimse üstlenmeyecek mi? Eğitimin temel bileşeni ve birleştireni olan Öğretmeni koruyamazsanız, hak ettiği saygıyı tesis edemezseniz VİZYON MİZYON hikaye olur. O vizyonu kim gerçekleştirecek, içini kim dolduracak, ruhunu kim besleyecek?

Gerçek bir eğitim gönül işi, moral ve motivasyon işi. Her biri ayrı bir dünya olan çocuğu; pırıl pırıl ruhunu karartmadan, sabırla, emekle, idealist bir ruh ve heyecanla geleceğe hazırlama işi... kim yapacak? çocuklarımız zaten medyanın esiri... Yüzmesini bilmeyen için orası derin ve karanlık bir kuyu... Onu oradan çekip çıkaracak son ışık kırıntılarını da söndürmeyelim bari.

Öğretmenin en büyük gücü mesleğine olan şevki, heyecanı, çocuklara olan sevgisidir. Onu da koruyamazsak, hak ettiği saygıyı veremezsek hangi eğitimden bahsedebileceğiz o zaman... Öğretmene kalkan eller usulunca indirilmezse, hangi vizyon ve misyon neye yarayacak ki? Bir kere öğretmenin en temel misyonu insan yetiştirmektir. Onun, bunun isteğine göre yamulup, bükülmek değildir.

Üzülerek söylüyorum ki; son zamanlarda idealist öğretmenlerin her biri tek tek pes ediyor veya ettiriliyor. Neme lazımcılık bir hastalık gibi yayılıyor. Hakaret yemişsin "boş ver gitsin...", "darp edilmişsin boş ver gitsin...", "iftiraya uğramışsın boş ver gitsin..." Çünkü öğretmen de bir insan nihayetinde ve o da öğreniyor şu parlak nesneler çağının iki yüzlü hastalığını ve son kertede o da susmayı seçiyor.

Kanımca eğitim sistemimizin en karanlık noktalarından birisi de burası. Öğretmen ne kadar mutluysa, öğretmen ne kadar huzurluysa ve öğretmen, heyecanı, azmi ve kararlılığıyla ne kadar ışık saça biliyorsa çocuklarımız da o oranda yetişecek, ötesini konuşmaya gerek yok sanırım...

Öğretmene kalkan eller için, kim olursa olsun, iddiası ne olursa olsun; Öncelikle ona darp ile, kalp kırma ile verdiği hasarın farkında bile olmayanlara; "Kardeş... ha annene, babana el kaldırmışsın, ha öğretmene... ne fark eder ki, sence fark eder mi?"
...

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.795
  • 1.346
  • 2.795
# 09 Kas 2019 09:50:33
Küçük Kemancı

Küçük David, babasıyla birlikte yüksek bir dağın eteğindeki düzlükte küçük bir kır evinde yaşamaktadır. Babası onu büyük bir özen ve eşsiz bir sevgiyle büyütmüştür. Ona zaman içinde keman çalmayı, okumayı yazmayı, matematikle ilgili temel bilgileri öğretmiştir. Bu ıssız dağ evinde doğayla iç içe ve insanlardan uzakta yaşadıklarından David diğer insanlarla pek fazla ilişki kurmamıştır ve dünya hakkında fazla bir bilgisi yoktur. İyilik ve güzellikten başka duyguları bilmez, zorluk ve acımasızlıklarla dolu dünyayı tanımaz.

Bir süredir hasta olan ve bu dünyada fazla zamanının kalmadığını anlayan babası, David’in hayatını tek başına sürdürmeyi öğrenebilmesi için bir an önce gerçek yaşamla yüzleşmesi gerektiğine ve bu nedenle kasabaya taşınmaya karar verir. Fakat yolda hayatını kaybeder ve küçük David bilmediği bir yerde, tanımadığı insanlarla baş başa kalır. Duygularını sözcükler yerine kemanıyla anlatmaktan hoşlanan, etkileyici bir şekilde çaldığı kemanı ve her durumda koruduğu iyimserliği ve neşesiyle, tanıştığı herkesin hayatını etkileyecek olan David’i bakalım burada ne gibi maceralar beklemektedir?
 
Çocuklara karşılıksız sevmeyi ve hoşgörüyü aşılayan Küçük Kemancı dünya çocuk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir.

(Tanıtım Bülteninden)

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.795
  • 1.346
  • 2.795
# 07 Oca 2020 17:22:59
Hibrit veya inovatif düşünme becerilerimiz neden gelişmiyor?


 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK