EL-MUCÎB
Dua ve isteklere cevap veren.
Rabbiniz buyurdu: Bana dua edin. Size cevap vereyim.(Mümin, 40/60)
Dua, istemek, talep etmek demektir. Dua denilince, aklımıza, öncelikle, el açıp yalvarmak gelir. Bu, duanın sadece bir şeklidir ve kavlî dua olarak adlandırılır.
Nur Külliyatında, istidad lisanıyla bütün tohumlar tarafından ve ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla bütün hayvanlar tarafından ve lisan-ı ızdırarî ile bütün muztarlar tarafından edilen duaların makbuliyetinden söz edilir.
Bu ifadeden, duanın diğer üç çeşidini de öğrenmiş bulunuyoruz: İstidat lisanıyla dua, fıtrî ihtiyaç lisanıyla dua ve ızdırar lisanıyla dua.
Bütün çekirdekler, tohumlar, yumurtalar, nutfeler istidat lisanıyla dua ederek, bu istidatlarının kuvveden fiile çıkmasını talep ederler. Yeryüzünde sergilenen bütün hayvan ve bitki türleri, bu dualara cevap verildiğini ilan eder ve Mucîb isminden birer tecelli taşırlar.
Fıtrî ihtiyaçlarla yapılan dualara iki misal:
Göz, görme fıtratındadır, yani yaratılışında görme vardır ve görmek için de ışığa muhtaçtır. Keza mide, hazmetme fıtratındadır ve rızka ihtiyacı vardır. İşte bu dualara da cevap verilmiş ve güneş bir ışık kaynağı yapılırken, yeryüzü de rızıklarla doldurulmuştur.
Izdırar lisanıyla yapılan dua ise çaresizlik içinde kıvranan, tutunacak hiçbir dalı kalmayan ruhların halis bir iltica ile Allahtan medet dilemeleridir. Bunun en çarpıcı misali, Yunus aleyhisselâmın balığın karnında yaptığı duadır ve bu dua hemen kabul edilmiştir.
İşte bütün bu dualara, Allah cevap verir. Hakiki Mucîb ancak Odur.
Dil, kalbin tercümanıdır. Kalpteki bir istek, henüz kelimelere dökülmeden, bir arzu, bir iştiyak yahut bir ızdırap halinde iken Allahın malûmudur.
Nur Külliyatı'nda duaya cevap vermekle, duanın kabulünün farklı şeyler olduğu enfes bir misalle şöyle açıklanır:
Cevab vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her dua için cevab vermek var; fakat kabul etmek, hem ayn-ı matlubu vermek Cenâb-ı Hakkın hikmetine tâbidir. Meselâ: Hasta bir çocuk çağırır: Ya Hekim! Bana bak. Hekim: Lebbeyk der.. Ne istersin? cevab verir. Çocuk: Şu ilâcı ver bana der. Hekim ise; ya aynen istediğini verir, yahut onun maslahatına binaen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez. İşte Cenâb-ı Hak, Hakîm-i Mutlak hâzır, nâzır olduğu için, abdin duasına cevab verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzuruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat insanın hevaperestane ve heveskârane tahakkümüyle değil, belki hikmet-i Rabbaniyenin iktizasıyla ya matlubunu veya daha evlâsını verir veya hiç vermez. (Sözler)
Bu isimden kulun alacağı ders, herşey için ve daima Allaha muhtaç olduğunu hatırdan çıkarmayarak, ihtiyaçları için ancak Onun kapısını çalmak, Ondan medet dilemektir.
Ayrıca, Veren el, alan elden hayırlıdır. hadis-i şerifini de düşünüp, kendisinden isteyenlere vermeye çalışmaktır.