Bir Yerde Bir Rahatsızlık Varsa, Orada Öğrenilecek Bir Şey Var Demektir.

bu kadar kolay anlatıyorsan git sen de öğretmen ol

yazıyı hayretle okudum. ve çok güldüm. yani tebessüm ettim. doktora hangi ilacı yazması söyleyen hasta; marangoza tahtayı nasıl kesmesini tarif eden müşteri, karnım ağrıyor diyene sen kanser olabilirsin diyen cehaleti, bilgi değil fikir sahibi birinin yazısını okuduğumu fark ettim. bir insanla bir bilgisayarı nasıl kıyaslayabilirsiniz?
 biz cevap okuduğumu için para almıyoruz. hiç cevap okumadan para alan arkadaşlarımız da var..beden eğitimi, resim, müzik gibi... bizim tüm amacımız gayemiz sizin gibi düşünen sadece ne duyuyorsa ona inanan insanlar yetiştirmemek. biizm amacımız empati kurabilen bi insan yetiştirmek.. şunu unutmayın.. biizm için öncelikle ders değildir. o gürültünün patırtının çığırtının içinde öğrencilerin en iyi yerlere ulaşması içn bi basamak daha oluşturacak bilgiler aktarabilmektir. anlaşılan çocuğunuz yok, veli toplantısına da gitmemişsiniz. ders saati okul koridorunda da bulunmamışsınız. dün okuluma gelen 5 hemşire ve doktor bana " ne kadar işiniz zor diyerek" bana sabır dileyerek ayrıldılar okuldan. belki şu kapıdan girmeden önce onlarda sizin gibi düşünüyordu. ama artık değil!!  

 çocukken hastane koridorlarında hep doktorlardan şikayet ederleri. geç gelirler erken giderlerdi. ama sebebini kimse bilmezdi. biz asla başka mesleklere çamur atmak amacıyla önce kendimiz kirletmedik. şimdi ise karşımızdaki herkesin elleri kirli!!!

  Yıllardır ithalatımız ihracatımızdan fazla.Bu konudan da rahatsısız,peki ne öğrendik?
  Toplumun çok büyük bir çoğunluğu paradan para kazanma(borsa vb.)durumundan rahatsız.Öğrendiğimiz,değişen ne?Sadece borsada işlem gören hisselerin 3'te 2'si yabancıların elinde.
 
   Bir yerde rahatsızlık olması orada öğrenilecek şeylerin öğrenilip uygulandığını göstermiyor maalesef:
  Büyüklere karşı saygı azaldı.Herkes biliyor,herkes rahatsız.Değişen şey saygının daha da hızlı bir şekilde azalması.
  Eğitim ekonomiden kopuk.Yani iş bulkamayacak çok insan öğrenim görüyor.Değişen ne?daha fazla genç işsiz.
   
  Çok çok fazla örnek yazılabilir bu konuda.Hele hele bu ülkede yaşananları iyi gözlemliyorsanız.

Hayırlı günler dilerim.

Belki yanılıyorum..

Mesajınıza bu şekilde başlamanız büyük incelik ve çok güzel bir davranış teşekkür ederim.

... önce sistem üzerinde  konuşmamız gerektiğini düşünüyorum.
Buradaki sistemden kastımın eğitimin öznesinde yaptığımız değişiklikler ve planlamar olduğunu belirteyim...
Okulların adlarını değişitirmek, 6-7 yıldır uygulanan müfredata  "yenilenen müfredat demek, yüzeyde değişiklikler yapmak bize yarar sağlamıyor.

Haklısınız...
İlk olarak 28 Şubat 1997'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında okulların adlarının değiştirilmesi istenmişti.
Hatırlar mısınız bilmiyorum. O zamanlarda bu isteğe çok büyük bir TEPKİ gösterilmişti.
Dönemin hükümeti okulların adlarının değişitirilmesine karşı çıkmıştı.
Mevcut hükümet okulların adını değiştirmeyince istifa etmek zorunda kalmış, yeni kurulan hükümet okulların adını değiştirmişti.
Okulların adlarının değiştirilmesi hususu neden Milli Güvenlik Kurulu toplantısında görüşülür anlamış değilim.
Bu hususun ülke güvenliği ile ne alakası olabilir ki?
Bugünde okulların adlarının değiştirilmemesi için Anayasa mahkemesine gidiliyor.
Birinci başvuru reddedildiği için ikinci başvurunun hazırlıkları yapılıyor.
Okul adlarının değiştirilmesi neden bu kadar  sorun oluyor anlamıyorum.

Okul adlarını değiştirmek eğitimin öznesinde bir değişikliğe yol açıyorda ben mi farkında değilim.

Öğretmenlik mesleği yeniden tanımlanmalı ve saygınlığı tekrar iade edilmelidir..

Mustafa Kemal Paşanın, saltanatın kaldırılması müzakerelerinde şunları söylediği rivayet edilir:
***
Hakimiyet ve saltanat hiç kimseye ilim icabıdır diye münakaşa ile mügalata ile verilmez.
Hakimiyet ve saltanat kuvvetle, kudretle, ZORLA alınır.

***
Saygınlığın alınıp, verilen bir nesne olduğunu sanmıyorum.
İnsanları birilerine / bir şeye / bir inanca saygı duymaya ZORLAYAMAZSINIZ.
Benim düşüncem saygınlığın KAZANILDIĞIDIR.
Saygınlığın nasıl kazanılacağı tartışılabilir.
 

Katı bürokratik yapının üzerinde neler yapılabileceğini düşünmek yerine....
Somut ama öznesinde eli kolu belli oranlarda bağlı öğretmenleri yazıyorsunuz...
Uzun uzun ve düşündürücü ama ana sorunu öğretmen düşünce yapısı olarak sunuyorsunuz ki kısmen haklılık payınız olmakla birlikte,
temel sorunun planlama ve stratejik bakış yoksunluğu olduğunu ifade ettiğinize şahit olmadım şu ana kadar.

İlk mesajımda konu başlığının "Kendimi Tanıyorum" programındaki bir söz olduğunu belirmiştim.
İNSANLAR genellikle olumsuzluklardan başkalarını sorumlu tutmak eğilimindedir.
İNSANLAR genellikle olumsuzluklara TEPKİ gösterirler.
Bu iki hususun KAMİL İNSAN yetiştirme noktasında en büyük engel olduğuna inanıyorum.
İNSANLARIN (öğretmenlerin değil) olumsuz durumlardaki SORUMLULUKLARINA dikkat çekmek istiyorum.
İNSANLARIN (öğretmenlerin değil) olumsuz durumlarda TEPKİ göstermemeleri, ETKİ ETMELERİ gerektiği inancını yaygınlaştırmaya çalışıyorum.
TEPKİ göstermek kolaydır. Zor olan ETKİLEMEKTİR ve zor olan güzeldir

Diğer meslek gruplarının ve insanlara bakış açısını anlatmışsınız.
Ancak  bizim eğitim sistemimiz  Osmanlı İmparatorluğunun yenileşme çabalarının başlangıcından bugüne kadar
"Belediyelerin kaldırım yapması ve tekkrar sökmesi kadar planlı ve programlı" bie şekilde ilerlemektedir.
Öğretmenler değişmek istemiyor demişsiniz.
Ancak insanımız kendisi her alandaki o muhteşem uzmanlığını eğitim alanına yansıtırken daha bir gayretkeştir..
Bunu da unutmamak gerekir...

Yeğenlerimi yetiştirirken yaşadığım en büyük sıkıntılardan biri şu cümleydi:
-  Öğretmen öyle söyledi.
Aile içinde verilen eğitim ile okulda verilen eğitimin çakıştığı noktalar olabiliyor.
Anlayamadığım bir sebepten dolayı çocuklar HER ZAMAN öğretmenlerinin söylediğinin doğru olduğuna inanıyorlar.
Çocukları söylediğimizin doğru olduğuna inandırmak mümkün olmuyor.
Öğretmenler bu ETKİLERİNİN farkında değiller.

Çocuklar üzerinde bu kadar güçlü ETKİLERİ olan insanların HATA yapmalarına asla müsaade edemeyiz
Öğretmenler kusursuz, mükemmel olmak zorundadırlar.

*Değişim her zaman içten gelen bir yapımıdır?

Kendimi tanıyorum programının evlilik bölümünde, evlilik öncesinde tarafların, evledikten sonra birbirlerinin beğenmedikleri özelliklerini değiştirebileceklerini düşündüklerini, bu düşünce şeklinin hatalı olduğu belirtildi.
Programın facebook sayfasına yazdığım bir mesajın giriş bölümü şu şekildedir.
***
Evlilik öncesinde yaygın olduğunu düşündüğüm bir düşünce şekli vardır.
Kişiler evlenmeyi düşündüğü kişide beğenmediği özellikleri evlendikten sonra değiştirtebileceklerini düşünmektedirler.
Programımızın evlilik bölümünde bu hususa da bir kaç cümle ile değinildi bu düşünce şeklinin yanlış olduğu vurgulandı.
Bu şekilde düşünenler, GENELLİKLE kendilerini aldatırlar.
Genellikle kelimesine dikkat çekmemin sebebi var.
Daha önceki mesajımda evlilik öncesi ile sonrası arasında kişilerin çok değişebildiğini belirtmiştim.
(Değişikliğe bariz örnek bu mesajın başında mevcuttur. )
Bu değişimler genellikle şartların değişmesiyle olur. Fakat kişilerin eşlerini değiştirmeleri de mümkündür.
Kişilerin eşlerini değiştirebilmesinin hemen hemen TEK YOLUNUN kendilerinin değişmesi gerektiğini bilmeleri gerekir.
Evlilik bir uyumdur, eşler birbirlerindeki değişime uyum sağlarlar.
Düşüncemi örnek bir olay ile açıklamaya çalışayım.
...
***
Değişikliğe bariz örnek olarak mesajın başına bir karikatür eklemiştim.
Karikatürde gelinliğini bile çıkarmamış olan bayan damat beye :
- Evlendikten sonra çok DEĞİŞTİN, artık hiç güzel şeyler söylemiyorsun bana...
demektedir.
Mesajımda yer alan örnek olayı şu cümle ile özetlemiştim:
- Değişim kaçınılmazdır, eşinizi değiştirmek istiyorsanız işe kendinizi değiştirmekle başlayın.

İçten gelen bir değişim yaşanmadığı durumlarda dış etkenlerle değişimin yaşanması kaçınılmazdır.
İçteki değişim dış etkenleri ETKİLER.

*Liyakata ve eğitime önem vermeyen kamu sektöründe bıçağın bilyelenmesi gibi yıpranarak nereye kadar özveri gösterebilrsiniz?

Kamu sektöründe yaşanan sıkıntıların temel sebebi eksik REKABET şartlarıdır.
Kamu sektöründe güçlü REKABET şartları oluşturmak mümkün olmuyor.
Özveride bulunmak yerine kamu sektöründen KAÇMAK en iyisi galiba

*Yazdıklarınızda gördüğüm en büyük eksik (öğretmen değilseniz ) teorik olarak planlama yaptığınız fikirlerinizi eğitim gibi insan unsurunun tüm yıkıcı ve yapıcı etkilerine maruz kalan bir sisteme bilgisayar programı düzeninde yüklemeye çalışmaktır. Eğitimde her komut her yerde aynı sonucu vermiyor maalesef...

Bir süre usta öğretici sıfatı ile öğretmenlik yaptım.
İktisatçı olduğumu gösteren bir diplomam var ama kendimi bilgisayar programcısı diye tanıtmayı tercih ediyorum.
***
Eğitimde her komut her yerde aynı sonucu vermiyor maalesef...
***
cümlesi çok güzel bir tesbit. Bu ifadeye hak veriyorum. Bu esnekliğin öğretmenler için bir AVANTAJ olduğunu düşünüyorum.
Çünkü biz bilgisayarın koyduğu şartların dışına çıkamıyoruz
İstediğimiz sonucu almak için aynı komutları kullanmak zorundayız.

Ciidi bir şekilde doktora yapmayı düşünen bir öğretmen olarak sizimle bu konuda ve başka konularda yazışmak gerçekten ufkumu açıyor.. Fikirleriniz ve paylaşımlarınız için teşekkür ederim...

Görüş belirten HERKES ufkumuzun açılmasına katkıda bulunuyor.
Doktoranızı mevcut sistem içinde mi yapmayı düşünüyorsunuz?
Bilhassa düşüncelerinizi açıklamada kullandığınız üslup için teşekkür ederim.

  turgutkuzan hocam izninizle sizi eleştireyim:Hem faizle kredi alan bu kadar insan var ve merkez bankamızın çoğu devlete ait biz hâlâ merkez bankası politikalarını konuşamıyoruz.Bizim değil,deyip eleştirilmesini bile istemiyorsunuz.Dünyada öyle gelişmeler oluyor ki belkide ekonomi kitaplarının çoğu yakında yakılacak.Merkez bankaları,bankalar,mali piyasalar ve türev piyasaları yoluyla paradan para kazanılarak ekonominin halka değil,para babalarına hizmet ettiği artık daha net görülmeye başlandı.

Hayırlı günler dilerim.

Mesajınıza Kendimi Tanıyorum programının facebook sayfasında "Denge" konulu bölüm hakkında yazdığım bir mesajla cevap vermek istiyorum.
***
Denge konulu bölüm yayınlanmadan önce bu sayfada
"Bir kişinin, durumun, olayın vs. denge noktasının neresi olduğunu belirleyebileceğimiz bir sabit var mıdır?"
sorusunu paylaşmıştım.
Bölümü izlerken bu soruya cevap olabilecek hususa dikkat etmeye özen gösterdim.
Programda kullanılan dengenin bozulması durumunda RAHATSIZLIK hissedilir ifadesi bu soru için bir cevap olabilir.
Çevremde DENGESİZ olarak tanımlanan biri olarak bu tanımlamanın eksik olduğu inancındayım.
Çevremde DENGESİZ olarak tanımlanmamın sebebi şudur:
Her hangi bir toplulukta tartışılan bir konuda genel olarak OLUMLU fikirler ifade ediliyorsa ben OLUMSUZLUK belirten fikirler belirtirim.
Bu fikirleri ifade ederken OLUMLU fikirler ifade eden kişilerin ifadelerindeki açıklardan/eksikliklerden yararlanırım.
Aynı konu başka bir toplulukta tartışılırken genel olarak OLUMSUZ fikirler ifade ediliyorsa aynı yöntemi kullanarak bu sefer OLUMLU fikirler belirtirim.
Her iki topluluktaki davranışıma şahit olan kişiler beni DENGESİZ olarak tanımlarlar.
Bir tartışmada kendi düşüncelerimin ne olduğunu önemsemem.
Kişilerin düşüncelerini ifade ederken ortaya çıkan açıklıkları/eksiklikleri fark etmek ve bunları ifade etmek beni keyiflendirir, bu durumdan RAHATSIZLIK hissetmem.
Programda yapılan tanımlamayı eksiksiz kabul edersek çevremdekilerin düşüncelerinin aksine ben DENGELİ bir insanım.
***
Bir hususa FARKLI açılardan bakabilmek gelişim için zorunludur.
Gelişime az çok katkı sağlamaya çalışıyorum.

Güzel paylaşımlar ancak eksik.
Öğretmenler, özellikle de bekar ya da eşi çalışmayanlar maddi zorluklardan kafalarını kaldırabilecek durumda değil.Nerde kaldı eğitimin niteliğini düşünmek.Bugün bir memur sitesinde hizmetli arkadaş ek ders ücreti istiyor.biz uzayda mı yaşıyoruz diyor.Uzayda mı yaşıyoruz bilmiyorum ama hizmetli bile ek ders isteyecek duruma gelmişse öğretmenlik mesleğinin itibarı demekki ilkokul  mezunlarının bile kendini öğretmenle denk gördüğü bir seviyeye kadar düşmüş.Eee onlar da haklı öğretmen maaşı hizmetli maaşıyla eşitlenirse olacağı buydu.Lise mezunu hemşire,müezzin ve hizmetli maaşları öğretmen maaşıyla çok yakınken kim kendini yıpratmak ister?idealistlik bir yere kadar ve genellikle mesleğin ilk1-5 yılında.Sonraları maddi zorluklarla dalgalı denizde batmadan gemiyi sağ salim karaya çıkartmaya yolculuk.aslında her şekilde de sonumuz aynı.mezarda emeklilik.çocuklarımıza en azından bir ev bırakabilsek ne mutlu bize.

  Kim nederse desin öğretmenlik bir yaşam biçimidir. Sınıfta öğretmen sınıf ,dışında çocuklar kavga ederken bana ne diyen öğretmen hiçbir şeyi hak etmiyor ve bu kişilerin sayısı oldukça fazla.
   ÖĞRETMEN SEVGİ DOLU    OLMALIDIR BUNU YAPAMAYAN GÖNLÜ VE YÜZÜNÜ SEVGİYE KAPAYANLAR ÖĞRETMEN OLMAMALIDIR.Ne yazıkki bu öğretmenlerin sayısı oldukça fazla.
   Öğretmenin kin ve nefrete kapalı olmalıdır kalbi ama kinini içinde tutup yeri geldiğinde karşısındakinin kalbini hiç düşünmeyen çok öğretmen var.
  Öğretmenlerde tıpkı dostlar gibi bazısı toplumun can damarları bazisi bazen kullanılan bazısı ise hiç ihtiyaç duyulmayan varlığı ile çocuğun kaybına vesile olan.
   Kendi adıma gün 24 çocuklarımın gülümsemeleri için uğraşıyorum karşılığını öğretmen arkadaşların birçoğu bukadar uğraşmamın gereksizliğini hep söyleyerek ,bazıları yaptığım davranışları eleştirerek(eleştiriye açığım ama kin ve nefrete kapalı yüreğim beni dinlerken beni nasıl alt edeceğini planlayanların eleştirisine kapalıyım)  yanımdalar.
  son durumlar beni ilgilendirmiyor demiyorum ama toplum içinde en çok ses yükseltenlerin içinde olmaları beni rahatsız ediyor.
  Bir öğretmenin maaşını( bir çok kardeşim bu işe gecesini gündüzünü veriyor bunu herkeste biliyor  her meslekte olduğu gibi öğretmenlerin içinde de ayrık otları var ) bu devlet kaldıramaz bir velimin deyimi ile ;Öğretmenim her hükümet bütün öğretmenlerden helallik almalıdır.İşte benim maaşım elimi öpmek için ellerime sarılan 70 lik ninemin avuçlarımı isitan gönlümde coşkunun devamını sağlayan ellerinin sıcaklığı......

  Kim nederse desin öğretmenlik bir yaşam biçimidir. Sınıfta öğretmen sınıf ,dışında çocuklar kavga ederken bana ne diyen öğretmen hiçbir şeyi hak etmiyor ve bu kişilerin sayısı oldukça fazla.
   ÖĞRETMEN SEVGİ DOLU    OLMALIDIR BUNU YAPAMAYAN GÖNLÜ VE YÜZÜNÜ SEVGİYE KAPAYANLAR ÖĞRETMEN OLMAMALIDIR.Ne yazıkki bu öğretmenlerin sayısı oldukça fazla.
   Öğretmenin kin ve nefrete kapalı olmalıdır kalbi ama kinini içinde tutup yeri geldiğinde karşısındakinin kalbini hiç düşünmeyen çok öğretmen var.
..
  son durumlar beni ilgilendirmiyor demiyorum ama toplum içinde en çok ses yükseltenlerin içinde olmaları beni rahatsız ediyor.
  Bir öğretmenin maaşını( bir çok kardeşim bu işe gecesini gündüzünü veriyor bunu herkeste biliyor  her meslekte olduğu gibi öğretmenlerin içinde de ayrık otları var ) bu devlet kaldıramaz bir velimin deyimi ile ;Öğretmenim her hükümet bütün öğretmenlerden helallik almalıdır. İşte benim maaşım elimi öpmek için ellerime sarılan 70 lik ninemin avuçlarımı isitan gönlümde coşkunun devamını sağlayan ellerinin sıcaklığı......

Hayırlı günler dilerim.

Bir öğretmen olarak bunları yazabilmeniz, LİNÇ EDİLMEYİ göze almak demektir.
Sizi canı gönülden tebrik ediyorum.

Ebu Said(-i Hudri) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu, demiştir:
"Kim Allah Sübhanehu (rızası) için bir derece tevazu (alçak gönüllülük) ederse Allah o kimseyi buna karşılık olarak bir derece yükseltir.
Kim de Allah (rızası) hilafına bir derece kibirlenirse Allah bu kimseyi kibirlenmesine karşılık olarak bir derece alçaltır ki, nihayet onu aşağıların en aşağısında kılsın."
(Mace Cilt10, Syf.448)

Mesajınızı bu hadisi şerif çerçevesinde değerlendirerek, derecenizin yükseldiğine inanıyorum.
"toplum içinde en çok ses yükseltenlerin içinde" olanların bu hadisi şerifte ne anlatılmak istendiğini anlamaları gerekir.

Ayrık otlarından temizlenmiş meslekleri göreceğimiz günlerin yakın olduğu inancıyla, SAYGILARIMI sunarım.

Sınıfta öğretmen, sınıf dışında çocuklar kavga ederken bana ne diyen öğretmen önceden yoktu.Şimdi neden var?
Öğretmen sınıfta gürültü yapan çocuğa küçük bir uyarı yapsa çocuk ertesi gün abisi dayısı vs. akrabaları ile okulu basıp öğretmeni linç ya da tehdit etmeye geliyor artık.Bu şartlar altında arkasında kimsecikler olmayan öğretmenin banane demek te hakkıdır.

Sınıfta öğretmen, sınıf dışında çocuklar kavga ederken bana ne diyen öğretmen önceden yoktu.Şimdi neden var?
Öğretmen sınıfta gürültü yapan çocuğa küçük bir uyarı yapsa çocuk ertesi gün abisi dayısı vs. akrabaları ile okulu basıp öğretmeni linç ya da tehdit etmeye geliyor artık.Bu şartlar altında arkasında kimsecikler olmayan öğretmenin banane demek te hakkıdır.

Hayırlı günler dilerim.

Televizyonlarda yayınlanan o görüntülerin öğretmenlerin (doktorların, polisler in vs.) kendilerinde banane deme hakkı görmesi için üretilen SENARYOLAR olma ihtimali yok mu?
90'lı yılların ortalarında televizyonlarda öyle SENARYOLAR sergilendi ki, bunların gerçek olduğuna inanmam mümkün olmuyor.

Eğitim camiası içinde olsaydınız banene demeyen öğretmenlerin başlarına her gün nelerin geldiğini bizzat görebilirdiniz.Sistem banane demeyi öğütlüyorsa akıntıya karşı yüzmeye çalışanlar eninde sonunda durumu kabullenip sistemin parçası olur ya da ben yapamayacağım deyip sistemin dışına kendi isteğiyle çıkar-isteği dışında çıkarılır .

Hayırlı günler dilerim.

Televizyonlarda yayınlanan o görüntülerin öğretmenlerin (doktorların, polisler in vs.) kendilerinde banane deme hakkı görmesi için üretilen SENARYOLAR olma ihtimali yok mu?
90'lı yılların ortalarında televizyonlarda öyle SENARYOLAR sergilendi ki, bunların gerçek olduğuna inanmam mümkün olmuyor.

  eucyl79 öğretmenim çocukları uyarırken niçin tehdit alasınız ki ?
    Uyarı derken kızıyorsanız ben  de buna karşıyım ve ben de çocuklara yapılan uyarıların hep yapıcı olmasındae çok yaramaz çocuk var fakat kötü çocuk yok onları kötü yapanlar ne yazık ki büyükler.n yanayım çocuk sizi severse tek bir üzgün bakışınız bile onun davranışını değiştirebilir .Elbett

Özel bir konudan bahsetmiyorum.Konunun benimle  ilgisi yok.
ben 123 leri okutuyorum ve sınıfta herhangi bir sorunum da yok.
Eğitim ve öğretim olarak kendimle ve öğrencilerimle  çok barışığım.
Velilerimle okulla  ilgisiz de olsalar iyi bir ilişkim var.

Fakat ikinci kademe ve lisede durumlar vahiim
sanırım iki gün önce memurlarnet te böyle bir durum okumuştum.
Aslında bu ve bunun gibi pekçok olay duydum okudum son yıllarda.
Öğretmen 678 ya da lisede okuyan bir çocuk dersi bölse dahi bunu engellemeye çalıştığında tehdit ve baskıya maruz kalıyor.Yani öğretmen dersi anlatır dinleyen dinler dinlemeyen dinlemez.Öğrenmek isteyenlerin hakkına bazı öğrenciler tecavüz etse de öğretmen ses çıkaramaz diyor sistem.Çıkarınca olan öğretmene oluyor.Hemen bir iftira ya da tahrikle hata yapması sağlanıp hem kendisi hem de öğretmenlik mesleği itibarsızlaştırılıyor.
Öğrenci merkezli eğitim yanlış uygulanıyor.

  eucyl79 öğretmenim çocukları uyarırken niçin tehdit alasınız ki ?
    Uyarı derken kızıyorsanız ben  de buna karşıyım ve ben de çocuklara yapılan uyarıların hep yapıcı olmasındae çok yaramaz çocuk var fakat kötü çocuk yok onları kötü yapanlar ne yazık ki büyükler.n yanayım çocuk sizi severse tek bir üzgün bakışınız bile onun davranışını değiştirebilir .Elbett

Sizin değindiğiniz olaylar 28 Şubat ile ilgili ve tamamen hükümete,o dönem hükümetinin temsil ettiği düşünceye yönelik milleti yeniden dizayn etme ve değiştirmeye çalışma amaçlı.
Benim bahsettiğim konu 700.000 öğretmenin hiç değilse %90'ının farkında olduğu öğretmenlere yönelik değersizleştirme,toplum nezdinde küçük düşürme,hükümetin eğitimdeki  başarısızlığını öğretmenlere yükleme çabaları.Bunların nedenini az çok tahmin edebiliyorum ama burada değinip siyasi düşüncelerimi açık etmeyeyim:)
Yalnız hükümetin icraatları ters tepip öğretmenler  bölünmenin aksine daha bir birlik olabilir ve bu iktidarın başını daha çok ağrıtır bana göre.

Hayırlı günler dilerim.

Televizyonlarda yayınlanan o görüntülerin öğretmenlerin (doktorların, polisler in vs.) kendilerinde banane deme hakkı görmesi için üretilen SENARYOLAR olma ihtimali yok mu?
90'lı yılların ortalarında televizyonlarda öyle SENARYOLAR sergilendi ki, bunların gerçek olduğuna inanmam mümkün olmuyor.

   Çok değerli öğretmenim   biz bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum zihniyetini insanların gönlüne yerleştirmedikçe eğitimde ve insanlıkta bir adım ileri gidemeyiz .
  İnsanı insan yapan değerlerimizi kaybettikçe kimse kimseye saygı göstermiyor.
   Çok değerli öğretmenim yere düşen çöpü ben atmadım ki kaldırayım zihniyetini yavrularımızın beyninden silmeli ve o çöpü çöp kutusuna attırabilmeliyiz.
    Yavrularımız eminim ki biz bütün öğretmen arkadaşlar için çok önemli benim  söylamek istediğim biraz daha özveri yavrularımızı güzel yetiştirirsek en azından bugün kaybolamaya başlayan(yalnız şunu söyleyeyim halkımızın yüzde doksan dokuzu bizlere hala çok saygılı  )saygınlığımızıasla kaybetmeyiz.