Egitimhane Üyelerinin 40 Kuralı

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Beşinci Kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. "Aman sakın kendini" diye tembihler. Hâlbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: "Bırak kendini, ko gitsin!" Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Hâlbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!

Kalbiniz kırılmadıysa / kırılmıyorsa (harap olmadıysa) içi boş demektir
Akıl sürekli "dur yapma, sakın haa" diye söylenip dururken, bir insan kendini nasıl "ko verir"?
Aklı susturmak mümkün mü?
Aşık olanlara sorarsak mümkünmüş

Altıncı Kural: Şu dünyadaki çatışma, ön yargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.

Kelimeler olmasa ben var olur muyum?
Kelimeler olmasa nasıl birilerini / bir şeyleri suçlayabilirim?
Dilimle birilerini sokmazsam ben yokum demektir.
Yoksa "aşk" yok olmak (var olduğunun farkında olmamak) mıdır?

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Yedinci Kural:Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, Hakikat'i keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.

Kendimi görmek (tanımak) için bir aynaya ihtiyacım olduğunu biliyorum.
Bununla birlikte bu aynanın bir başka İNSAN olması zorunlu mu?
Bir kitap, doğa, olaylar, durumlar, yazmak kendimi görmek (tanımak) için AYNA olamaz mı?

Aynam bir başka İNSAN ise, bu insanı nasıl tanıyabilirim? Aynamın kim olduğunu nasıl bilebilirim? Bu insanı nerede bulurum?
Herhalde (sadece) aşık olununca biliniyor

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Sekizinci kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar.  Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.

Bana verilmiş olanlara şükretmeyi becerememişken, daha fazlasını dileyip, daha fazlası ise şükretmek bana pek AKILLICA bir hareket gibi gelmiyor.
Üstüne üstlük dilediğim gerçekleşmediğinde de şükredecekmişim. Ben AKLIMI peynir ekmekle yemedim.
Çok şükür az buçuk AKLIMIZ var. O kadarcık AKLIMIZLA DA verilmiş olanlara şükretmemiz gerektiğini biliyoruz.

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Dokuzuncu kural: Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

İşim gücüm yokta gece gece "gündüzü mü" tahayyül edeceğim?
Güzel güzel rüyalar görmek dururken...
Gerçi bazen rüya görmesem iyi olur diyorum ama...
Geceleri "gündüzü" tahayyül edersem, gündüzleri tahayyül ettiklerimi gerçekleştirmek için çaba gösteririm / göstermek zorunda kalırım.
En iyisi rüyalarla avunmak.

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Onuncu kural: Ne yöne gidersen git, doğu, batı, kuzey ya da güney çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.

Bu konuda tohum - ağaç örneği veriliyor.
Ağacın, tohumda var olması gibi, (sadece arzın değil) kainatın (tüm özellikleri ile) insanda var olduğu söyleniyor.

Kendi içine yolculuğa adım atmamış bir kişi olarak, bunun nasıl mümkün olduğunu anlamakta zorlanıyorum.
İnsan her şeyi AKLIYLA anlamaya çalışınca ACZİYETİNİ anlıyor.

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Onbirinci kural: Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni ve taptaze bir "sen" zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.

Benden bir tane olması yeterli değil mi?
Yepyeni ve taptaze bir "ben" neden gerekli olsun ki?
Şu fani dünya için, eski püskü, kokuşmuş "ben" yeterde artar bile...
Peki ahiret hayatım için?
Galiba sürekli yenilenmek, yenilenmek içinde sancılara RAZI OLMAK en iyisi...

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Onikinci kural: Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.

Değişmek korkunç bir şey.... İnsanın öldüğünü görmesi gibi...
Eski "ben" ölmüş gitmiş, yerine yeni bir "ben" gelmiş, (yeni ben) eski "ben"i seyrediyor.
Değişim rızanızla oluyorsa, sıkıntılara katlanmak kolaylaşabilir.
İstemeden değişmekse...
En iyisi sefere hiç çıkmamak, hep olduğun yerde kalmak...
Mümkün mü?

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Onüçüncü kural: Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı, hoca ,şeyh, şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.

Kimi kandırıyorsunuz :
- Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.

İnsanların hayran hayran bazı güzellerden / güzelliklerden bahsetmesi hep garibime gitmiştir.
Bir kişinin / şeyin güzel olmasının bana ne faydası var?
Güzel olan bensem o başka tabii

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Ondördüncü kural:Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

Hayatımın üstü altından daha iyidir.
Çünkü İYİ olan her zaman üste çıkmayı başarır.
Bu nedenle (hiçbir zaman) hayatımın alt üst olmasına sebep olacak şeyler yapmadım.
Hayatımın alt üst olmasının sebebi başkalarının (bana) yaptıklarıdır.

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Onbeşinci kural: Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her birimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermek için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.

İnsanların yaşadıkları sıkıntılardan şikayet etmelerini anlamakta zorlanıyorum. Sıkıntılar, insanları olgunlaştırmak için, yaratıcının gönderdiği HEDİYELERDİR.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] linkinde yer alan anılardan bir alıntı :

Bekir Beyi en son, vefatından bir iki hafta önce Fatih’te bir hastanede ziyaret ettim.
Vücutça çok zayıflamıştı.
Uygulanan ışın tedavisi dolayısıyla sakalının tamamına yakını dökülmüştü.
Sesi çok az çıkıyor, zorla nefes alabiliyordu.
Buna rağmen gayet huzurlu bir ruh iklimi içerisindeydi.

Onu o hâlde görünce göz yaşlarıma hakim olamadım. Bunun üzerine:

“Mahzun ve mükedder olmayınız. Ben halimden çok memnunum kat’iyyen şikayetçi değilim. Benim bu hastalığım şeker hastalığı değil, şükür hastalığıdır.” dedi.

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Onaltıncı kural:Kusursuzdur ya Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne layıkıyla sevebilirsin.

Forumda (genellikle ülkeyi yönetenler hakkında) kin ve nefret dolu cümleleri görünce hayret ediyorum.

KUSURSUZ olanı sevdiğini iddia eden bir insan, KUSURSUZ olanın YARATTIKLARI hakkında bu sözleri nasıl sarf edebiliyor?
KUSURSUZ olanın söylenilenleri işittiğini, kızmasa bile en azından gücenebileceğini akıl edemiyorlar mı?

Turgut Kuzan ilkeleri 10. madde :
- Eleştirilmesi gereken DAVRANIŞLARDIR. Kişileri eleştirmek, HATASINI yapmıyorum.

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Onyedinci kural: Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.

Reklamları pek takip etmiyorum. İçteki pisliği temizlediğini söyleyen bir deterjan firması yok mu?

Haset ve art niyet NEFS unsurunun 19 afetinden 2 tanesidir.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] linkinde 19 afet ve şifası olan 19 haslet ile igili bilgileri paylaşmıştım.

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Onsekizinci kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara, dışında, başkalarında değil ve unutma ki nefsini bilen Rabb’ini bilir. Başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan insan sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır.
 
Sevmediği insanlarla, amirleriyle, yöneticiler ile uğraşanlar yaratanı bulamazlar mı demek istemiş acaba.

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Ondokuzuncu kural:Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.

Meşhur sözlerden ikisi :
- Hayvanları sevmeyen insanları da sevemez.
- Kedi nankör, tilki kurnaz, karga kindar, yılan sinsi, insan hepsi. (İnsanı seven, kediyi, tilkiyi, kargayı, yılanı sevmiş olur. )

Bir söz de benden :
Sevgi, bukalemun gibidir, bulunduğu ortama göre (tanımı) değişir.

Sevginin dereceleri vardır :

• 1. derece : Alâka (Kalp, sevilene yapışıp bağlandığı için, sevginin bu düzeyine alâka denmişir.)
• 2. derece : İrâde (kalbin sevdiğini istemesi, ona yönelmesidir.)
• 3. derece :  Sabâbet (kalbin, uzakta olan sevgiliye doğru, suyun tepeden aşağı akması gibi akmasıdır.)
• 4. derece :  Ğarâm (kalpten hiç ayrılmayan, alacaklının borçluya yapışması gibi sahibine yapışan sevgidir.)
• 5. derece :  Vedâd (sevginin çok temiz ve hâlisine denir. Bunun için Allah'ın en güzel isimlerinden biri de el-Vedûd'dur. )
• 6. derece :  Şeğaf (kalbi istilâ eden, yahut kalbin içinden ta dış zarına kadar taşan sevgiye denilir.)
• 7. derece :  Işk (sahibinin sonucundan endişe edilen bir sevgidir. Türkçede buna sevdâ, daha ileri derecesine kara sevdâ denilir.)
• 8. derece :  Teteyyüm (taparcasına sevmek)
• 9. derece :  Teabbüd (teteyyümün üstünde bir sevgidir. Bu sevgi, taparcasına sevmek değil, sevdiğine fiilen tapmaktır.)
• 10. derece :  Hullet (sevenin ruhunun içine, kalbinin hücrelerine işleyen, orada sevgiliden başkasına hiç yer bırakmayan sevgidir.)

Hayvanları sevme dereceniz farklıdır.
Sevmiyorum dediğiniz insanları sevme dereceniz farklıdır. (Sevgi fıtrattandır. Her insan - az veya çok - sever / sevilir.)
Seviyorum dediğiniz VARLIKLARI sevme dereceleriniz farklıdır.

Turgut Kuzan ilkeleri 1. madde :
- Yaratanı zikreden her varlığı seviyorum.

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Yirminci kural: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.[/li][/list]

İnsanlar, varılacak nokta için hesap / kitap yapmak hatasını yapıyorlar.
Varılacak nokta niyettir, hesap / kitap ilk adım için olmalıdır.