Anlamlı Yazılar

Çevrimdışı TEACHER-man

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.262
  • 7.415
  • 1.262
  • 7.415
# 03 Ara 2020 13:04:23
“Hayat üç bölümdür; Dünyayı değiştirebileceğini sandığın, değiştiremeyeceğini anladığın ve dünyanın seni değiştirdiğine emin olduğun…”

Çevrimdışı dark city

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 9.065
  • 58.398
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 9.065
  • 58.398
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 03 Ara 2020 15:29:04
Bugün DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ. 
Hani şu hepimizin her an için adayı olduğumuz durum.

İnsanın başına ne zaman nerede ne gelir bilemediği için hayatta hep korkuyla yaşar. Bu korku az ya da çok bir şekilde vardır zihninde.

Engelli olmak da bu korkulardan biridir.

Allah insanı engellerine rağmen yaşayabilceği bir donanımla yaratmış.

Bakın engelli olduğunu düşündüğümüz insanlar engellerini nasıl aşmışlar kendilerinden dinleyelim.

         ENGELLİ MİYİZ

Engelli diyorlar bana,
Dayanamıyorum artık buna.
Anlatacağım birazdan sana,
İnanacaksın engelli olmadığıma.

Kaza sonucu kesilmiş ellerim,
Ayaklarımla yemeğimi yerim.
Onlarla suyumu içerim,
Olmuş bana ayaklarım, ellerim.

Ben de engelli bir insanmışım,
Doğuştan yokmuş ayaklarım.
Dizlerimle yol alırım,
Sonuçta gideceğim yere varırım.

Gözlerim görmüyor benim de,
Kör olmuş onlar, damdan düştüğümde.
Zorlanırdım başlarda yürüdüğümde,
Şimdi kolay artık, kulaklarımla gördüğümde.

Patlayınca bomba yanı başımda,
Sıkıntı var benim de kulaklarımda.
Konuşanların dudaklarını okuduğumda,
Mutlu oluyorum onları anladığımda.

Ben de menenjit geçirince küçükken,
Doktorlar yaşamaz bu demişken.
Kekeme olup, kurtulmuşum o illetten,
Bıkmışım bununla dalga geçen milletten.

Şimdi söyleyin bakalım, biz engelli miyiz?
Siz de birer engelli adayı değil misiniz?
Bizlerle yakından ilgilenirseniz,
Bizleri çok mutlu edersiniz.


Gününüz kutlu olsun ve sizlerden sağlıkla birlikte
UMUT hiç eksik olmasın.

Çevrimdışı caki1910

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.845
  • 6.764
  • 1.845
  • 6.764
# 03 Ara 2020 15:39:48
Beni çıkardığında anlamın bozulmuyorsa, bundan böyle ayrı yazılalım.

Mona Roza'ya yazılan veda mektubu bu şekilde bitiyormuş. 

Dikkat etmek lazım :)

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.288
  • 223.371
  • 28.288
  • 223.371
# 03 Ara 2020 16:07:00
"Gördün ya ;
beni gamdan başka kimse hatırlamıyor,
gama binlerce defa aferin.."

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.288
  • 223.371
  • 28.288
  • 223.371
# 03 Ara 2020 20:03:37
Bazılarına göre hayat ellisinden sonra başlar.
Çocukluğundan itibaren neye geç kalmışsa yavaş yavaş farkedip yakalamaya çalışır kişi.Muvaffak olma ihtimali zayıf olan nasipler çokktaann uçup gitmiştir.Sadece ardından bakakalmak düşer payına.
Beden yeniden çocuklaşmaya başlarken beyni ardından sürükler.Yürekle çarpışma pahasına beyin hemen ikna olur..Olur olmasına da bedelini ödemek önce ayaklara sonra yüreğe düşer..
İyice sır ve dert yükü olan yürek daha fazla yük almak istemez.İtirazını belli etse de onun üzerine kalır.Taaa ki kendini bir acil odasında bulana dek..
Yıllarca taşımaktan yorulmasına rağmen yenileri eklenir.Kimi anlıktır kimi ömürlük.Anavatanına anakucağına kavuştuğu gün  hepsinin sahibine teslim eder ne varsa...

Çevrimdışı TEACHER-man

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.262
  • 7.415
  • 1.262
  • 7.415
# 03 Ara 2020 20:19:07
Hiç bir harfi sensiz bir cümleye kurban etmedim…
Sana şiir yazmak ne haddime. Varlığın şiir zaten…
Çek bakışlarını gözlerimden, aşk bu şeytan doldurur.

Çevrimdışı harslan05

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.365
  • 69.092
  • 3.365
  • 69.092
# 03 Ara 2020 20:35:39
Sevmek,
Sevdiğiniz insanın bütün yaralı geçmişini,
Bütün acısını,
Bütün hastalıklarını üstlenmektir.

Cezmi Ersöz

Çevrimdışı TEACHER-man

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.262
  • 7.415
  • 1.262
  • 7.415
# 03 Ara 2020 22:47:35
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hiçbir harfi sensiz bir cümleye kurban etmedim…
Sana şiir yazmak ne haddime. Varlığın şiir zaten…
Çek bakışlarını gözlerimden, aşk bu şeytan doldurur.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.135
  • 53.071
  • 4.135
  • 53.071
# 03 Ara 2020 23:15:40
Bazıları gizlisinde ki saklı kelimeleri çıkarıp, "seni seviyorum" demez de, sımsıcak gülüşüyle "nasılsın?" der.
Bazısı seninle geçirdiği vakitlerden aldığı muhabbeti söyleyemez de, "yine gel" der. "hep gel"...!

Mehmet DEVECİ

Çevrimdışı hsyn50

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 77
  • 1.305
  • 77
  • 1.305
# 04 Ara 2020 10:38:51
Uzaklaşıp giderken bulutlar,                     
Şikayetçi değillerdi rüzgardan.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.288
  • 223.371
  • 28.288
  • 223.371
# 04 Ara 2020 11:11:06
"Onurlu bir insan;
Susuzluğunu giderdiği kuyuya taş atmaz.."


Çevrimdışı TEACHER-man

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.262
  • 7.415
  • 1.262
  • 7.415
# 04 Ara 2020 22:33:23
Yolumuz birbirimizi anlamaktan geçmiyorsa, hiçbir yere varamayacağız demektir.
#ismetözel

Çevrimdışı TEACHER-man

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.262
  • 7.415
  • 1.262
  • 7.415
# 05 Ara 2020 10:26:56
SAÇAYAĞI

Bizim mahallede seksenini aşmış üç tane dul komşu vardı. (Onları senin de tanımanı isterdim.) Bunlar, daracık, çıkmaz bir sokağın en dibinde, yerden bir karış yükseklikteki sekiye otururlar, kirmanlarını döndürerek peygamberlerden, melâikelerden konuşurlardı. Arada bir de, sokağın tozları içinde oynayan torunlarına göz kulak olurlardı.

Bu kadınların öyle güzel muhabbetleri vardı ki!.. Kulakları ağır işittiği için, içlerinden birisi konuşurken diğer ikisi başlarını ona uzatırlar, saçayağı gibi olurlar; sonra gülümseyerek geri çekilir, kirmanlarını döndürmeye devam ederlerdi. Onların bu hâllerini gören, gizli bir şey konuştuklarını sanabilirdi.

Bir gün bu kadınlardan biri hastalandı. İki gün hasta yattı. Üçüncü gün de, sessiz sedasız ölüp gitti. Çocukları, torunları, “Yaşı yetmiş işi bitmiş” diyerek ardından pek ağlamadılar. Geri kalan diğer iki kadın da, sanki önceden üç kişi değillermiş, hep iki kişilermiş gibi onun eksikliğini duymadan kirmanlarını döndürmeye devam ettiler. Bir ayağı kırılan saçayağı, ne sendeledi, ne yıkıldı.

Gün geldi, bu kadınlardan biri daha yatağa düştü. Zâten bu da beklenen bir şeydi. Kimse telaşlanmadı. Onu köy evlerindeki toprak tabanlı; loş, el kadar bir pencereyle aydınlanan odadaki yer yatağına yatırıp öleceği günü beklemeye koyuldular.

Saçayağının dikilen son ayağı, gece gündüz hasta arkadaşının başındaydı. İdâre lambasının sarı, cılız ışığı altında, yarı görmez gözlerine işkence ederek Kur’an okudu; üfledi; onu ölünceye kadar bir ân olsun yalnız bırakmadı.

Zâten hasta kadının fazla yatmasına gerek kalmadı. Bir kuşluk vakti, iyice kötüleşti. Yarı bayılıyor, yarı Kelime-i şehâdet getiriyor; Yemen’de şehit düşen kocasını sayıklıyordu. Uzak-yakın, hını-hısımı başındaydılar. Kur’an sesleri arasında, içleri burkularak ona bakıyorlardı.

Bir ara hasta, güç-belâ, nefes nefese, yüksek bir yere yetişmek ister gibi, dirseğinin üstünde doğrulup kolunu yukarı uzattı. Başından örtüsü kaydı. Sütbeyaz, seyrek, örgülü saçları yastığının üstüne döküldü. Sonra uzandığı yerden bir yiyecek almış gibi ağzına alıp gevelemeye başladı. Hiç dişi olmadığından, geveledikçe çenesi burnuna değer gibi oluyordu. Şaşkın bakışlar altında, bu hareketi birkaç kere tekrarladı. Daha sonra, sağ yanına, duvara döndü. Avucunu oluk gibi yaparak gırtlağı yukarı gide gele, hayalî bir çeşmeden su içti. Elinin tersiyle ağzını silerek, bir “Oh!” çekti.

Saçayağının dikilen son ayağı, elindeki Kur’an’ı katlamış, hasta arkadaşına gülümseyerek bakıyordu.

-Kız, dedi; sen neler yapıyorsun öyle?
Hasta Bin bir zahmetle gözlerini ona çevirdi:
-Cennet meyvesi yiyorum, dedi; cennet ırmaklarından su içiyorum.
-Kız azıcık da bana versene! Hep kendin mi yersin, kendin mi içersin?

Hasta kadın, kendine eziyet ederek gene yukarı uzandı; hayâlî meyvelerden koparıp arkadaşına verdi. Sonra sağ yanına döndü; hayâlî su dolu avucunu arkadaşının ağzına götürdü. O da tıpkı hasta gibi, meyveyi yedi; gırtlağı gurk gurk ede ede suyu içti. Önce dudaklarını yaladı; sonra ısırdı. Başını iki yana sallayarak:
-Pek tatlıymış kız! dedi.

Bu onun son sözü oldu. Kimsenin yüzüne bakmadan ağaya kalkıp kapıya doğru yürüdü. Kapıda durup arkadaşına bir daha baktı. Onun kendisine güç-belâ ama içten gülümsediğini görünce, kapıyı açtı; çıkıp gitti.

Hastanın yanındakiler, onların bu hallerini, kendilerine has bir şaka sanıp gülümseyeceklerdi ki, gülümsemeleri dudaklarında donuverdi. Hasta, hemencecik, Kelime-i şehâdet getirip ölmüştü. Ağzına bir bardak suyu yetiştiremediler.

Ölü yıkandı;kefene sarıldı, tabuta kondu. Sonra köyün en kenarındaki musalla taşında namazı kılındı. Ardından ağladılar; ağıta benzeyen bir iki şey söylediler. Saçayağının dikilen son ayağı hiç ağlamadı. Evde kalmış kart kızların, düğün alayının arkasından bakması gibi, cenazenin ardından baktı. Dişsiz ağzını geveleyerek dilinin ucuyla, dudaklarında, o hayâlî meyvenin tadını aradı.

Akşam karanlığı çökmüştü. Köy bir garip kederli sessizlik içindeydi. Aradılar; saçayağının dikilen son ayağını bulamadılar. Yatsıdan sonra çıkıp geldi. Tarladan dönen köylüler, onu Gökçepınar’ın başında otururken bulup getirmişlerdi. Orada ne aradığını sordular; ağzından bir kelime çıkmadı. Artık onun için, “herhalde bunadı.” dediler.

İkinci gün, gene ortalıkta görünmedi. Bu sefer köyden epeyi uzaktı. Kırlarda, kuru otların dikenlerin arasında, kendini bilmez bir şekilde gezinirken buldular. Kollarından tutup köye getirdiler. Duymuyor, konuşmuyordu. Boyuna dişsiz ağzını geveliyor, uzaklara bakıyordu.

Onun bu hâlini arkadaşının ölümüne yordular. “Kırlarda başına sıcak geçmiştir, kendine gelir” umuduyla, serin bir odaya yatak serip yatırdılar. Aynı gün ikindiye doğru,ortalığı hiç telaşa vermeden, dudaklarında hayâlî meyvenin tadını arayarak o da öldü; unutuldu gitti.

Çevrimdışı TEACHER-man

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.262
  • 7.415
  • 1.262
  • 7.415
# 05 Ara 2020 11:57:06
Yaşamak ümitli bir iştir sevgilim. Yaşamak, seni sevmek gibi ciddi bir iştir.
#nazımhikmet

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.288
  • 223.371
  • 28.288
  • 223.371
# 05 Ara 2020 14:10:00
'Kötü bir üslup,
en basit hakikatlerin bile hazmını zorlaştırır.''



 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK