Bunları Biliyor Musunuz?

Çevrimdışı ilhami_60

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.209
  • 34.683
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.209
  • 34.683
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 26 Nis 2024 12:39:06
BUNLARI BILIYOR MUYDUNUZ?

CAHİT SITKI

Küçükken yaramazlık yaptığı için babası tarafından pencereden aşağı sarkıtılmıştır. O günden sonra ölümden korkmuş ve eserlerinde hep "ölüm" temasını işlemiştir.

NAZIM HİKMET

Nazım Hikmet'in en değişik özelliği devamlı beyaz pantolon giymesiydi. İlham geldiğinde aklındaki sözleri hemen beyaz pantolonuna not alıyormuş. Tüm dünyanın tanıdığı bir şair olmak, böyle değişik özelliklere sahip olmaya bağlıdır belki de.
Bursa cezaevinde ıslak ıslak çok dayak yediği için onun en büyük korkusu su olmuştur.

ÖZDEMİR ASAF

"R" leri söyleyemeyen şair...
Bir gün matbaadan çıkıp Karaköy'e gitmek için bindiği taksinin şoförü sorar:
"Neğeye biğadeğ?" Utancından "Kağaköy" diyemez, "Eminönü" der. İner. Oradan Karaköy'e kadar yürür.

YAHYA KEMAL

Hiç evi olmamıştır. Ölene kadar otelde yaşamıştır. Nazım Hikmet'in annesine aşık olmuştur.

YAŞAR KEMAL

Yaşamı boyunca Türk edebiyatına sayısız eser bırakan usta kalem Yaşar Kemal çocukluğunda pek bir talihsiz olaylar yaşamış. Babası Van'dan göç ettiği sırada yanına aldığı Yusuf isimli bir çocuğu kendi çocukları ile birlikte büyütmüş. Yusuf'un camide namaz kılarken babasını kalbinden bıçaklayarak öldürülmesine tanık olan Büyük yazar 12 yaşına kadar kekeleyerek konuşmuş. Sağ gözündeki durum ise daha küçük yaşlarda eniştesinin kurban kesmesini izlerken bıçağın bir anda fırlamasi sonucu oluşmuştur.

 CEMİL MERİÇ

En ünlü sözleri kitap okumak üzerine olan Cemil Meriç gözlerinde oluşan bir rahatsızlık nedeni ile yazıları okuyamayacak duruma gelmiştir. Gözleri göremez duruma geldiğinde ise yakınlarının yardımı ile yazmaya devam etmiş hatta en verimli eserlerini gözlerinin görmediği dönemlerde kaleme almıştır.

Çevrimdışı Harmoni

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.631
  • 18.287
  • 2.631
  • 18.287
# 30 Nis 2024 16:21:27
Bir zamanlar, kendir ve keten liflerinden çul, yular, ip, urgan, palamar, halat gibi şeyleri imal eden ‘Boytablık’ denilen bir sanat varmış. Bu esnafa, halk arasında ‘Mutaf’ denilirmiş.
Her esnaf arasında olabildiği gibi, mutaf esnafı içinde de, hileli malzeme ile çürük ip imal eden birisi varmış. Bu mutaf, malının bozukluğu ile bilinirmiş. Hatta bir lâkabı da ‘İpi Çürük Veli Usta’ imiş.
Veli Ustanın, gelişigüzel seçtiği malzemelerle yaptığı ip ve urganlar pek sağlam olmaz, olmadık yerde koparmış. Ama piyasaya göre biraz ucuz sattığı için de geçinir gidermiş.
Bir gün, Veli Ustanın kasabasında, bir evin bahçesindeki derince bir kuyuya koyun düşmüş. Koyunun sahibi kuyuya inmek için, ev sahibinden urgan istemiş. Ev sahibi bir urgan getirmiş ama koyunun sahibi ipi beğenmemiş, “Bu urgan, İpi Çürük Veli Ustanın malıdır. Onun ipi ile kuyuya inilmez.” demiş.
İpi getiren ev sahibi ise şakayla cevap vermiş:
“Haksızlık ediyorsun komşu.” demiş, “Veli Ustanın ipi ile kuyuya inilir, ama aynı iple çıkılır mı, çıkılmaz mı, orasını bilmem!..”
Daha sonra iki komşu sağlam bir iple kuyudan koyunu çıkarmışlar.Ondan sonra da bu kuyu işini anlatıp gülüşürlermiş.“Onun ipiyle kuyuya inilmez” deyiminin de buradan geldiği söylenir.

(Alıntı)

Çevrimdışı ilhami_60

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.209
  • 34.683
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.209
  • 34.683
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 01 May 2024 08:12:49
DÜNYANIN EN KÜÇÜK İŞÇİ LİDERİ

Verdiği mücadele dünya çapında ses getirince, 1995 yılında 12 yaşında bir suikastle katledildi.

Pakistan’ın en yoksul bölgelerinden birisi olan Mudrike’de doğdu.
4 yaşına geldiğinde ise tüm akrabaları gibi 600 rupi yani yaklaşık 16 dolar karşılığında halı dokuma fabrikasında çalışmak üzere satıldı. Burada haftanın 7 günü 14 saat çalıştırıldı. 10 yaşına geldiğinde ise sadece 27 kiloydu.
Çocuk çalıştırmanın yasak olduğunu öğrendiğinde ise fabrikadan kaçan Iqbal Masih daha sonra polisler tarafından yakalanarak tekrar fabrikaya götürüldü.

Çevresinde kendisi gibi konuşmaya bile korkan 30 çocukla birlikte tutsak olarak 6 sene yaşadı. Çocukların hemen hepsine sadece hayatta kalmalarına yetecek kadar su ve yemek veriliyordu, tabii bunun da bir sebebi var: Onları mümkün olduğu sürece küçük tutabilmek… Çünkü en pahalı halıları ancak o küçücük parmaklar dokuyabiliyordu. Cezaların çok ağır olduğu bu kölelik sistemine Iqbal daha bebek sayılacak yaşta girmesine rağmen 6 yaşına bastığında isyan etmeye ve çocukların bakıcılarına kök söktürmeye başlamıştı bile. Kötü beslenme şartları ve iki büklüm saatlerce oturmanın sonunda Iqbal bir türlü gelişemedi. 10 yaşındayken hala 5 yaşında bir çocuğun kilosuna ve boyuna sahipti. Omurgası yamulmuştu ve ömrünün sonuna kadar böbrek sorunlarıyla mücadele edecekti.

bir gün kasabada Bonded Labor Liberation Front (BLLF) adlı aktivist bir grubun toplantısı olduğunu duydu, toplantıya gitmek üzere yeraltındaki köhne fabrikadan kaçtı. Orada Derneğin lideriyle konuşup yardımını isteyen Iqbal kısa sürede onu köle taciri patronlarının elinden kurtaracak gerekli evrakları hazırladı. Evraklarını fabrika sahibine bizzat elden verme konusunda ısrar etti çünkü orada arkadaşlarına seslenebilecekti: “Korkmayın. Her şeyi öğrendim. Benimle gelin. Sizler özgürsünüz.“ Fabrikaya geri dönüp evrakları adama verdiğinde patron öfkesinden kendini kaybetse de hiçbir şey yapamadı ve masih diğer çocukları da peşine takarak ilk gününde kendisiyle beraber 34 çocuğu özgürlüğüne kavuşturdu.

Küçük bedeni her alanda direndi.
Küçük bir bedene sahip olmasına rağmen büyük bir ruha sahip olan Iqbal Masih köle gibi davranılan ve küçük yaşlarına rağmen ağır şartlarda çalıştırılan çocukların hakları için büyük çaba gösterdi.
Iqbal direniş ve uyanışın simgesi oluyordu.
Konuşma yeteneği, cesareti ve azmi ile Pakistan’ı kuşkusuz etkileyen Iqbal Masih’in daha önce korktuğu mafya, kendisinden korkar bir duruma geldi.

İsviçre ve Amerika’da bir çok okulda konuşma yapan Iqbal farkında olmadan başka çocukların da hayatını değiştiriyordu.

Çocuk işçiliğine karşı verdiği mücadele dünya çapında duyulmaya ve ses getirmeye başlayınca 1995 yılında henüz 12 yaşında iken öldürüldü. Öldürüldüğünde henüz 12 yaşında olan Iqbal Masih’in bu ölümü örtbas edildi ve herkes susturuldu. Fakat Iqbal Masih öldürülmüş olsa bile onun izinden gidenlere büyük bir cesaret vermişti. Onun etkilediği ve mücadele ruhunu kazandırdığı çocuklardan birisi olan Craig Kielburger onun bıraktığı yerden mücadeleyi sürdürmeye devam etti. Free The Children derneğini kurdu ve 650’den fazla okul açtı.

“Şimdi işler değişti.
Eskiden ben patronlarımdan korkuyordum. Şimdi onlar benden korkuyor."

                                        İqbal Masih

Tüm emekçi kardeşlerimizin bu günü kutlu olsun.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.152
  • 53.185
  • 4.152
  • 53.185
# 03 May 2024 19:59:41
...

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.152
  • 53.185
  • 4.152
  • 53.185
# Bugün, 17:16:19
«- Bu karar senin için verildi. Biliyorsun değil mi, Deniz?.»

«- Evet, biliyorum..»

«- O halde, son sözün, son arzun nedir...»

«- Ben son sözümü sehpada söyleyeceğim. Yalnız, müsaade ederseniz, Yusuf'la Hüseyin'i son defa görmek isterim.»

Bu, galiba onun son arzusu idi ve hemen yerine getirilmek üzere emir verildikten üç dört dakika sonra, üç arkadaş karşı karşıya idiler. Başgardiyan odasındaki bu karşılaşmadan yararlanan üç mahkûm, tek kelime konuşmadan ve fakat zaman kaybetmeden birbirlerine sırayla sarılıp öpüştüler. Yüzlerinde birbirlerini son kez görmenin sessizliği vardı.

Yusuf'la Hüseyin'in tekrar odalarına alınmalarından sonra, birden hatırlamış gibi Savcıya dönen Deniz, babasına bir mektup yazmak istediğini söyledi.

Bu isteği de makûl karşılıyan Savcının emri ile odaya bir daktilo makinası getirildi ve onun babasına hitaben söyledikleri aynen yazıldı, aynen not edildi.

Bir zabıt kâtibinin daktiloyla tesbit ettiği, Deniz Gezmiş'in babasına son mektubu şöyleydi:

«Baba,

Mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin, dersem, yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat, bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum.

İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler. Önemli olan, çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karşılıyorum... Ve kaldı ki, benden evvel giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de, tereddüde düşmeyeceğimden şüphen olmasın.

Oğlun, ölüm karşısında âciz ve çâresiz kalmış değildir. O, bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama, beni anlayacağını tahmin ediyorum... Sadece senin değil, Türkiye'de yaşıyan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum.

Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca, Savcı'ya da bildireceğim. Ankara'da 1969′da ölen arkadaşım Taylan Özgür'ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için, cenazemi İstanbul'a götürmeğe kalkma. Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı, küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun, bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da, bir yerde insanlığa hizmettir.

Son anda, yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir. Seni, Annemi ve Ağabeyimi ve Kardeşimi, devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım.

Oğlun

Deniz Gezmiş.»

Merkez Cezaevi -Ankara.

6 Mayıs 1972

Alinti..


 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK