Eğitimhane Sağlık Köşesi

Çevrimdışı özlem67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.846
  • 1.723
  • 1.846
  • 1.723
# 09 Eki 2010 18:52:33
doğal diş beyazlatma yöntemi. biraz karbonat 2 damla limon suyu ve zeytinyağı karışımıyla dişlerinizi fırçalarsanız beyazladığını göreceksiniz...

Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.697
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.697
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 19 Eki 2010 14:03:14
Kemik erimesi çocuk yaşta görülebilir
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Pediatrik Endokrinoloji Anabilim Dalı'nda, Trabzon'da yaşayan 11-18 yaş grupları arasında çocuklarda D vitamini eksikliğinin açtığı rahatsızlıklar araştırılıyor.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı umutzorlu

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 12.558
  • 30.151
  • 12.558
  • 30.151
# 04 Oca 2011 01:09:12
Kronik sinüzit kör edebilir

Genellikle soğuk havalarda grip ve soğuk algınlığını takiben görülen sinüzitin çok ciddi komplikasyonlarının bulunduğu, tedavi edilmediği takdirde görme sorunu başta olmak üzere menenjit veya beyin zarı altında iltihaplanmaya neden olan sonuçlar doğurabileceği bildirildi.

Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan Kaygusuz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sinüzitin, burun etrafında bulunan ve sinüs adı verilen boşlukların iltihaplanması sonucu ortaya çıkan bir hastalık olduğunu söyledi.

Özellikle kış aylarında doktorların sıklıkla karşılaştıkları hasta grubunun sinüzit hastalarından oluştuğunu dile getiren Kaygusuz, sinüzitin belirti ve bulgularının 12 hafta içinde tamamen iyileşmesi durumunda akut sinüzit, 12 haftadan daha fazla devam ediyorsa kronik sinüzit olarak tanımlandığını bildirdi.

Anatomik faktörler, alerjik etkiler, yapısal bozukluklar, bağışıklık sistemi, tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları, diş enfeksiyonları ve geniz etinin de sinüzite yol açabildiğine dikkati çeken Prof. Dr. Kaygusuz, sözlerine şöyle devam etti:

''Akut sinüziti bulunan ergenlerde baş ağrısı, yüz ağrısı, geniz akıntısı ve ateş en sık karşılaşılan yakınmalardır. Çocuklarda ise yakınmalar daha az spesifiktir. Akut sinüzitler sıklıkla baş ağrısıyla birliktedir. Ağrı, özellikle başın öne eğilmesi sırasında, kafada basınç hissiyle beraber ve zonklayıcı tarzda hissedilir. Kronik sinüzitte ise ağrı, başın tepesinde veya içinde, şakaklarda, enseye yakın baş bölgesinde, alında, yanak üzerinde veya göz çevresinde hissedilebilir.''

-ÇOCUK SAÇLARINI ÇEKİYORSA-

Sinüzitin çocuklarda genellikle bir üst solunum yolu enfeksiyonunu takiben ortaya çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Kaygusuz, ''Baş ağrısından genellikle büyük çocuklar ve erişkinler yakınır. Küçük çocuklar doğrudan baş ağrısını ifade edemezler. Ancak küçük çocukların baş ağrısına bağlı olabilecek davranışlar gösterebileceği unutulmamalıdır. Bunlar başını tutma, yanaklarını ovalama, başını duvarlara vurma, saçını çekme gibi davranışlardır'' dedi.

Küçük çocukların geniz akıntısını tanımlayamadıklarını ve genellikle de akıntıyı yuttuklarını belirten Kaygusuz, bu nedenle de çocukların mide bulantısından yakınabildiklerini, ayrıca geniz akıntısının çocuklarda kötü bir ağız kokusu yapabildiğini anlattı.

-SONUÇLARI ÇOK AĞIR OLABİLİR-

Sinüzitin çok ciddi komplikasyonlarının bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. İrfan Kaygusuz, şöyle devam etti:

''Tedavi edilmedikleri takdirde ciddi sorunlara yol açabilirler. Göz, sinüslere yakınlığı sebebiyle sinüzit komplikasyonlarının en sık görüldüğü bölgedir. Bunlar tedavi edilmezse körlüğe kadar gidebilir. Antibiyotik öncesi çağlarda, sinüzit sonrası gelişen menenjit en sık görülen kafa içi komplikasyondu. Antibiyotiklerin keşfiyle bu oran azalmakla birlikte ölümler değişmedi. Günümüzde ise en sık bildirilen kafa içi komplikasyonu beyin zarı altında iltihap birikmesidir.''

Sinüzitten korunmak için bazı önlemler alınması gerektiğini ifade eden Kaygusuz, şunları kaydetti:

''Bunlar özellikle soğuk havalarda başa bere takılması, ıslak saçla dışarı çıkılmaması, her banyodan sonra saçların mutlaka kurutulması ve hava akımına maruz kalınmamasıdır. Ayrıca mevsime göre elbiseler giyilmeli, soğuk havaya maruz kalınmamalı, grip veya soğuk algınlığı varsa bu mutlaka tedavi edilmelidir. Çünkü, sinüzitler genellikle grip ve soğuk algınlığını takiben görülmektedir. Özellikle kış aylarında vitamin yönünden zengin besinler tüketilmelidir.''

Prof. Dr. Kaygusuz, sinüzit belirtileri olanların mutlaka bir kulak burun boğaz uzmanına gitmesi ve ilaç tedavisi görmesini önererek, ''Hastalık daha fazla ilerlemeden önüne geçilmelidir. Kronik sinüzitler de ise ameliyatla tedavi şansı mümkündür. Akut sinüzitler genellikle çocuklarda, kronik sinüzitler genellikle erişkinlerde görülür. Çocuklarda üst solunum yolu enfeksiyonunun ve alerjinin sık görülmesine bağlı olarak sinüzit görülme sıklığı da artmaktadır. Erişkinlerde daha ziyade anatomik bozukluklara bağlı olarak kronik sinüzit görülmektedir'' diye konuştu.

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.495
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.495
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 10 Şub 2011 20:50:32
arkadaşlar ben check up yaptırmak istiyorum... fiyatı hakkında bilgisi olan var mı? devlet ne kadarını karşılıyor. kapsamlı bir check up ne kadar mal olur? uzun sürüyor mu? bir günde halledebilir miyim? yardımcı olan olursa sevinirim.

Çevrimdışı umutzorlu

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 12.558
  • 30.151
  • 12.558
  • 30.151
# 19 Şub 2011 14:09:42
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
tek doz aşının uygulandığı 1989 yılı öncesinde doğmuş kişilerin ve henüz 2. doz aşıyı olmamış 6 yaş altı çocukların, kızamık hastalığına yakalanma risklerinin oldukça yüksek olduğuna değiniyor.

kızamık aşısı yaptıracak mıyız?

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.353
  • 223.894
  • 28.353
  • 223.894
# 19 Şub 2011 18:31:09
Bütün hasta öğretmenlerime Allah tan bol şifalar diliyorum.
Demir eksikliği ve b vitamini eksikliğinde neler yapılmalı?

Karaciğer yağlanmasıda nasıl perhiz uygulanmalı?

Çevrimdışı umutzorlu

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 12.558
  • 30.151
  • 12.558
  • 30.151
# 24 Şub 2011 00:20:40
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, şu anda Türkiye’de bir kızamık salgını olmadığını, ancak oluşmaması için gerekli tedbirleri almak zorunda olduklarını söyledi. Akdağ, "Gerekirse 1975 ile 1990 arasında doğanları aşılayabiliriz" dedi.

Çevrimdışı gokseldeniz34

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.877
  • 3.717
  • 2.877
  • 3.717
# 04 Mar 2011 17:53:49
Bakanlıktan fruktoz açıklaması

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu, fruktozun pankreas kanserine neden olduğunu kanıtlayacak ve kanserle ilişkilendirilecek bir bilimsel kanıt bulunmadığını açıkladı.

AA

Ankara - Mısır şurubundan elde edilen ve ''fruktoz'' olarak adlandırılan nişasta bazlı şekerin, sağlık üzerindeki olumsuz etkileri olduğu iddialarını araştırmak üzere çalışma yürüten Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu, ''fruktozun mevcut beslenme şeklinde yalnız başına tüketilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle insülin direnci ve şeker hastalığına yol açacağı yönündeki iddiaların yeterli bilimsel kanıtlarla desteklenemediği''ni açıkladı.

Nişasta Bazlı Şeker Bilim Kurulu Başkanı, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bölümü Klinik Şefi Doç. Dr. Serdar Güler, diğer kurul üyeleriyle düzenlediği basın toplantısında, çalışma sırasında, iddiaları dile getirenlerin ileri sürdükleri delillerin ve dünyada bu konuda yapılan bilimsel araştırmaların incelendiğini bildirdi.
Güler, bilim kurulunun yaptığı inceleme ve çalışma sonucunda aldığı kararları ve tavsiyeleri şöyle açıkladı:

- Yüksek fruktozlu mısır şurubu ya da nişasta bazlı şeker olarak gündeme getirilen fruktoz, gıdalarda hiçbir zaman tek başına bulunmayıp halk arasında şeker adıyla bilinen glukozla beraber yer almaktadır. Bahsedilen şeker cinsleri vatandaşlarımızın günlük olarak kullandığı çay şekerinin içinde beraber bulunmaktadır.

- Gıda maddelerinde beraberce bulunmalarından dolayı glukoz ve fruktozdan ibaret şeker ile nişasta bazlı şeker arasında insülin salgılanması ve tokluk duygusu veren hormonlar üzerindeki etkileri yönünden bir farklılık bulunmamaktadır.

- Fruktozun mevcut beslenme şeklimizde yalnız başına tüketilmesinin mümkün olmadığı, bunedenle insülin direnci ve şeker hastalığına yol açacağı yönündeki iddiaların yeterli bilimsel kanıtlarla desteklenemediği görülmektedir.

- Kişilerde obezite oluşmasının temel nedeni; vücuda alınan enerji ile harcanan enerji arasındaki dengenin bozulması ve harcanandan daha çok enerji alınmasıdır. Sadece nişasta bazlı şeker değil, şeker olarak adlandırılan tüm maddelerin fazla miktarda tüketimi bu dengeyi bozarak obeziteye yol açmaktadır.

- Gıdaların doğal yapısında bulunan şeker dışında, üretim aşamasında eklenen şekerler ile çay şekeri olarak adlandırılan sakarozun toplam günlük alım miktarı, ihtiyaç duyulan günlük enerji miktarının yüzde l0'unu geçmemelidir. Bu nedenle vatandaşlarımızın günlük gıda ihtiyacını karşılarken sadece fruktoz içeren şekerli gıdalar değil, içinde şeker bulunan tüm gıdaların alımında dikkatli olmaları ve fazla tüketimden kaçınmaları büyük önem taşımaktadır.

- Bu bilgiler ışığında, kamuoyunda tereddütlere neden olan fruktoz iddialarının bugün itibarıyla bilimsel zemini olmadığı kamuoyuna saygıyla duyurulur.
 

İhtiyaç duyulan şeker miktarı

Bilim Kurulu üyeleri, açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
''Bir kişinin günlük alması gereken kalori ve tüketmesi gereken şeker miktarı'' ile ilgili bir soru üzerine, Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhittin Tayfur, bir yetişkinin günlük ortalama 2 bin kalori aldığı göz önünde bulundurulduğunda, günde en fazla bunun yüzde 10'u olan 200 kalori değerinde şeker tüketmesi gerektiğini söyledi.

Aksi takdirde obezite ve bunun doğurduğu sağlık sorunlarının ortaya çıkabileceğini ifade eden Tayfur, hareketsiz yaşam tarzına sahip kişilerin daha dikkatli olması gerektiğini bildirdi.
Fruktozun, eklenmiş şeker olarak hazır ürünlerde yer aldığını anlatan Tayfur, kalori miktarının gereksinimden fazla alınması halinde diğer etkenlerle birlikte obeziteye de yol açabileceğini bildirdi.

Kişilerin doğal ürünlerle beslenmesinin önemine işaret eden Tayfur, gençlerin ve çocukların doğru beslenmeyi öğrenmesinin büyük önem taşıdığını söyledi. Tayfur, ''Bir kişi günde 50 gramdan fazla şeker tüketmemeli. Yetişkin erkekler günde 150, kadınlar 100'den fazla kaloriyi hazır içeceklerden almamalı'' dedi.

Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hematoloji Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Endokrinoloji Bölümü Şef Vekili Doç. Dr. Fatma Demirel de bir kişinin günde iki bardak hazır içecek içtiği takdirde günlük şeker miktarını tükettiğini, bu tür içeceklerde tahmin edilenden daha fazla şeker bulunduğunu bildirdi.

Bir başka soru üzerine, birçok ülkede tatlandırıcıların besin maddelerinde kullanıldığını belirten Demirel, bu ürünlerin sağlık açısından bilinçli tüketilmesinin önemine dikkati çekti.
 
4 Mart 2011

Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.697
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.697
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 Mar 2011 18:36:45
Bakanlıktan fruktoz açıklaması

yersen!!! ???

Çevrimdışı alüminyum

  • Uzman Üye
  • *****
  • 792
  • 940
  • 792
  • 940
# 04 Mar 2011 20:46:56
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
arkadaşlar size birşey danışacağım.facede paylaşılmş,dogrulugundan emin olamadığım için...apranax adlı bi ilacın yan etkileri.etken maddesi  naproksen sodyum olanlar daha doğrusu.birisi ilacı içmeden çiğniyor,ağzında bekletiyor ve beyin kanamasına neden olmuş.yine mazajik adlı ilaçta da benzer bi durum olmuş.mideye dokunduğunu biliyorum da bu ilaçların farklı bi etkileri olup olmadıgını bilmıyorum.ve de mazajıği sık kullanırım.bi bilgisi olan paylaşırsa sevinirim.
  Apranax ilacını çok kullandım . Kalp kirizini iki kat artırdığını duyduğumdan beri kullanmıyorum. İlaçları çiğneyerek yemek tehlikeli olabilir bazı ilaçlar vardır ki kana yavaş yavaş katılması gerek.

Çevrimdışı senay2009

  • Uzman Üye
  • *****
  • 937
  • 1.683
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 937
  • 1.683
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 04 Mar 2011 20:53:43
majezik adlı ağrı kesici ilacı ben de kullanırım.Şu ana kadar bir yan etkisi olmadı.Tok karnına alırım mutlaka.Çiğnemek de aklıma hiç gelmedi açıkçası.Zaten Kullanımını belirtiyorlar.Her ilaç farklı bünyelerde farklı sonuçlar oluşturabiliyor.Birinde olan yan etki öteki kişide çıkmayabiliyor.Yan etki olduğunda doktorla görüşülerek uygun tedaviye devam edilebilir.

Çevrimdışı gokseldeniz34

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.877
  • 3.717
  • 2.877
  • 3.717
# 10 Mar 2011 19:33:03
Böbrek hastalığına karşı 3 önlem


10 Mart Dünya Böbrek günü sebebiyle İstanbul'da yapılan toplantıda uzmanlar uyardı: Kronik böbrek hastalıkları hiçbir şikayete yol açmadan sinsi bir şekilde seyredebileceği için düzenli olarak idrar tahlili yaptırmalı, kan basıncı ölçtürmeli ve kan şekeri tayini yaptırmalı.

Kronik böbrek hastalığı, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de salgın halini almış önemli bir halk sağlığı sorunu. Basit ve ucuz bazı idrar ve kan testleri kullanılarak erken saptandığında önlenebilir veya ilerlemesi geciktirilebilir. Ancak farkındalığı ve erken tanısı çok az.

2015'te hasta sayısı 100 bini bulabilir

Tüm dünyada diyaliz ve böbrek nakli tedavileri ile hayatını sürdüren 2 milyondan fazla hasta var. Yıllık yüzde 6-8’lik artış oranı ile gelecekteki 10 yıl içinde bu sayısının iki katına çıkması bekleniyor. Türkiye'de ise diyaliz uygulanan veya böbrek nakli yapılmış yaklaşık 60 bin hasta bulunuyor. Bu sayının, yıllık yüzde 10 artış oranı ile 2015'te 100 bini aşacağı tahmin ediliyor.

Türk Nefroloji Derneği 10 Mart Dünya Böbrek Günü'nde düzenlediği toplantıda, Türkiye'de hastalıkla mücadelede daha çok tedavi edici hekimliğe ağırlık verildiğine dikkat çekti. Tedavi edici hekimliğin birebir hastanın acısını dindireceği, sorunu çözeceği belirtilirken, artan hasta sayısı kesilmediği takdirde önümüzdeki dönemde sorunun altından kalkılmasının çok daha zor olacağı vurgulandı.

BÖBREKLERİNİ KORU, KALBİNİ KURTAR

Toplantının bu yılki teması "Böbreklerini koru, kalbini kurtar". Çünkü böbrek hastalarının büyük çoğunluğu hayatını böbrek yetmezliğinden değil kalp damar hastalıklarından ötürü hayatını kaybediyor. Dolayısıyla hastanın tedavi yapılırken kalp-damar sağlığının da çok sıkı bir şekilde takip edilmesi gerekiyor.

Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, hurriyet.com.tr'ye yaptığı açıklamada, diyaliz hastasının yıllık ölüm oranının sağlıklı bir insanın ölüm oranından 30 kat daha fazla olduğuna dikkat çekiyor.

Ölümlerin yüzde 50'si kalp yüzünden

"Ölümlerin büyükçe bir kısmı kalpten. Kronik böbrek hastalığının kalp damar sisteminde yarattığı çok büyük değişiklikler dolayısıyla ani ölüm, kalp yetmezliği, inme ve felçler gibi kardiyovasküler nedenler ölümlere yol açıyor. Diyaliz vakalarında doğrudan kalp nedeniyle ölüm yüzde 50 seviyesinde, beyin damar tıkanıklığı yüzünden hayatını kaybedenlerin oranı ise yüzde 15."

Hastalığın erken aşamalarında da risk bulunuyor. Böbrek süzme gücü düştüğü, idrarda protein çıkışı olduğu zaman sıkıntı başlıyor. Ancak bu durumu kişinin farketmesi mümkün değil. Ancak bu aşama bile kalp damar hastalığı açısından risk taşıyor.

"Diyaliz aşamasına geldiği zaman bu risk katlayarak artıyor. Bu hastalarda başarı kişinin yaşamasını sağlamak ve ölümünü geciktirmektir. O yüzden tedavide kalp damar sorunlarını da eşzamanlı değerlendirmek gerekiyor."

Peki hasta bunu bilmiyor mu? Süleymanlar hastaların bildiklerini ancak içlerine sindiremediklerini söylüyor:

Hastalar durumlarını içine sindiremiyor ve tedavilerine dikkat etmiyor

"Sindiremiyor veya yaşamlarına bunu monte edemiyorlar. Yaşamlarına sokamadıkları zaman sıkıntı büyük oluyor. Diyaliz hastalarında da ciddi oranda sigara içenler var. Sigaranın bırakılması zaten başlı başına birşey. Tuzun azaltılması, şeker hastalarında şeker tedavisinin düzenli yapılması gerekiyor. Bunlar kronik hastalık olduğu için hastalar bir süre sonra yılıyorlar, tahammül güçleri kalmıyor. İpin ucunu bırakıyorlar. Diet, egzersiz çok önemli."

Böbreği korurken kalp de korunmuş oluyor

Tuz alımının azaltılması, sigaranın bırakılması, kilo verilmesi, fiziksel aktivitenin arttırılması gerekli. Bunlara dikkat edildiği takdirde hipertansiyon, diyabet gelişimini ve böbrek, kalp damar hastalığı sıklığını azaltmak mümkün. Böbreği korumak için alınacak önlemlerle kalp sağlığı da korunmuş olacak.

KİMLER RİSK ALTINDA

Kronik böbrek hastalığı için en yüksek risk grupları şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, kalp-damar hastalığı ve ailesinde böbrek hastalığı olanlar ile yaşlılar. Derneğin yönetim kurulu üyelerinden Prof. Dr. Kenan Ateş, diğer risk faktörlerini şöyle özetledi:

"Obezite, sigara, böbrek taşı, tekrarlayan idrar yolu infeksiyonları, sık ağrı kesici kullanımı, bağ dokusu hastalıkları ve düşük doğum ağırlığı sayılabilir. Bunlar içinde şeker hastalığı, Türkiye dahil birçok ülkede kronik böbrek hastalığının en sık nedeni. Ülkemizde şeker hastalığı sıklığı son 10 yıl içinde yaklaşık 2 kat artış göstererek yüzde 13’e yükseldi. Bu oran, ülkemizde kronik böbrek hastalığı gelişimi için ciddi risk taşıyan 6 milyondan fazla şeker hastası bulunduğunu göstermekte ve sağlıklı yaşam biçimi değişiklikleri konusunda toplumun eğitilmesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor."

Kronik böbrek hastalıkları hiçbir şikayete yol açmadan sinsi bir şekilde ilerliyor. Eğer düzenli beslenmiyor ve spor yapmıyorsak aslında herkes risk altında. Bunun için de Türk Nefroloji Derneği'nin dikkatle vurguladığı gibi:

Düzenli olarak idrar tahlili yaptırmalı, kan basıncımızı ölçtürmeli ve kan şekeri tayini yaptırmalıyız.

Hürriyet

Çevrimdışı umutzorlu

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 12.558
  • 30.151
  • 12.558
  • 30.151
# 23 May 2011 01:31:51
D vitamini için güneş gibisi yok. D vitamini eksikliği ise birçok sıkıntıya yol açıyor.

Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr Yılmaz Bay, 'Büyüme ve gelişme geri kalıyor yani çocuk cılız kalıyor, daha çok hastalıklara yakalanıyor, kemik zayıflığı oluyor. İkincisi çok terlemeler olur' dedi.
 
D vitamini için güneşten nasıl yararlanacağını çok iyi bilmek gerekiyor. Özellikle zararlı ışınlardan korunmak için güneş kremleri ve siperli şapkalar kullanmak gerekiyor.
 
6 aya kadar olan bebekler günde 2 kez, 20 dakika, 6 ayın üzerindekiler günde 2 kez, 45 dakika güneş ışığı almalı.
 
Güneşlenmek için sabah 10-11 sıraları, öğleden sonra ise 16.30 sıraları uygun saatler.
 
Dr Yılmaz Bay, '1 yaşın altındaki çocuklar havuz ve güneşe girebilirler. 6 ayın üzerindeki çocuklara denizi tavsiye ediyoruz mümkünse ama denize girmek şart değil, buradaki amaç güneştir' dedi.
 
Güneşlenirken oluşan sıvı kaybı için de su, ayran ve taze meyve suyu öneriliyor.

Çevrimdışı deva35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.395
  • 11.764
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 7.395
  • 11.764
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 26 May 2011 10:43:57
arkadaşlar bahar işkenceye dönüyor :(
çünkü polenlere alerjim var.kremim de bitti.
cildim özellikle de ellerim kaşınıyor,kırmızı kırmızı nokta okuyor sonra yaraya dönüşüyor.
ilçeye inemicem.limon sürmemi söylediler,bir zararı olur mu ki :)

Çevrimdışı mavi ada ılgını

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.970
  • 8.709
  • 1.970
  • 8.709
# 26 May 2011 18:10:39
benim de iç kulak migrenim var şiddetli baş dönmesi atakları ya da sürekli dengesizlik hissi  yer kayması gibi bir duygu kalabalık mekanlara girememe ışıktan rahatsız olma baygınlık geçirecekmiş gibi hissetmenin olduğu lanet birşey on altı yıldır yaşıyorum yıllarca meniere sendromu teşhisi konmuştu onun tedavisini oluyordum ve geçmeyen ataklar nedeniyle adeta canlı cenaze gibiydim ki çok şükür üç ay önce istanbul da gittiğim bir prof teşhis koydu bir çok besini yasakladı migren tedavisinde kullanılan hafif bir tansiyon ilacı verdi şimdi biraz daha iyiyim sağlık sorunu olan herkese allah şifa versin

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK