Osmanlı'yı Anlatalım Mı?

ne desek boş...
İstanbul'un fethi ile işgali karıştırmak hataların en büyüğüdür. Fatih fethettiğinde zulüm yapmamıştır. İtilaf devletlerinin ne yaptıklarını anlatmaya gerek var mı? Osmanlı ayrıca bu yerleri ahlak, düzen, hak, adalet için fethetmiştir ve bundada başarılı oldu.

   At gözlüğüyle olaylara bakmak bu olsu gerek.       Başkasının farklı düşüncesine neden hoşgörüyle bakamıyoruz? neden biz aşağı yukarı 300 yıldır medeniyetin, demokrasinin insan haklarının gerisindeyiz? Bunda astığı astık kestiği kestik bir hanedanın etkisi yok mu? Çok akıllı insanlar sırf farklı düşünüyorlar diye asılıp sürülmediler mi?

   Hiç hayatınızda beğenmediğinz ahlaksız dediğiniz bir Avrupalı ile muhabbet ettiniz mi? Günümnzde bir sürü örnek var ama konu Osmanlı olduğu için fazla açılmak günümüze dayandırmak istemiyorum.
   
  Her milletin kendi kaderini tayin etme hakkı vardır. Namkör dediğimiz Arapların da buna hakkı vardı, kalleş dediğimiz Ermenilerin de buna hakkı var. Dünyanın tek asil milleti biz değiliz. En erkek milleti de bizde yok. Ayrıca dünya nüfusunun büyük çoğunluğu müslüman değil. Neden bunları göremiyoruz?

   Kimseye hakaret etmeyen bir insana, sırf düşüncesinden dolayı kimse saldırmamalı. Herkes sizin gibi düşünmek zorunda değil. Biz niye bu kadar geriyiz diye düşündünüz mü hiç?   Acaba ortaçağ Avrupasındaki insanlar gibi her düşünceye saldırmaktan dolayı, düşüneni korkutmaktan, yıldırmaktan tehtid etmekten dolayı olmasın...

   Aslında suç düşünenin, kafa yoranın. Baban nasıl anlattıysa, kitaplar nasıl anlattıysa onu kabul edeceksin. Tek tip düşünceyle ülke ve insanlar bir adım ileri gitmedi mi. boşver ya her zaman tek tip ol. erkten yana davran. yoksa saldırıya maruz kalırsın.

 siz öyle düşünün, ben böyle düşüneyim asıl demokratiklik bu değil mi? bana göre dünyanın en asil milleti biziz... ha arada istisnalar vardır ama bu bizim asil olmadığımızı, cesur olmadığımızı göstermez...
 a, b ,c, milletleri ile biz bir miyiz? 
birbirimizi kırmaya gerek yok... konu amacından sapmasın daha fazla...

OSMANLI'DA BİR YAŞANMIŞ OLAY
İşte Osmanlı ...

19.yüzyılda Almanya nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında
Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu.

Fransızlar, her sene nehrin Almanlar'daki kısmına geçip mahsulün tümünü
toplayıp götürüyorlardı.

O sıralar, birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses
çıkaramıyorlardı tabiî. Her sene böyle olunca çareyi Osmanlı Sultanına
durumu yazıp, imdat istemekte bulurlar.

Mektupta şöyle denmektedir:

"Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden alıyorlar.
Siz ki, dünyaya adalet dağıtan bir imparatorluğun sultanı, İslamiyet'in de
halifesisiniz. Bizi şu zulümden kurtarın. Asker gönderin. Ürünlerimizi
bu sene olsun toplama imkanı sağlayın."

Çöküş faslına girildiği bir zamana denk gelen yardım isteğini inceleyen
padişah asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker
elbisesi göndermeyi kâfi bulur ve cevabı bir mektupla beraber içi askeri elbise dolu üç çuval yollanır.
Şaşkına dönen Almanlar, çuvalı alıp

mektubu okurlar:

"Fransızlar korkak ademlerdir.
Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur.
Yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kâfidir."

Çuval içindeki Osmanlı askerinin elbiselerini adamlarınıza giydirin.
Mahsul zamanı, nehrin görülecek yerlerınde dolaştırın. Karşıdan gören
Fransızlar için bu kâfidir."

Bağ bahçe sahipleri hemen Osmanlı askerinin kıyafetini kapışırlar.
Hasat vakti büyük bir heyecanla yeniçeri kıyafetinde, nehir kıyısında
dolaşmaya başlarlar.

Ertesi gün, karşıdan gelen haber, Almanlar'ın sevinç çığlıkları atmalarına
sebep olur:

"Osmanlılar'dan imdat geldiğini düşünen Fransızlar, korkudan köylerini
de terkederek iç kısımlara doğru kaçmaktalar.
Mahsulünüzü rahatça toplayabilirsiniz. Zulüm sona ermiştir."

Bu olay, Mülhaymli'lerin gönüllerin de taht kurmuştur.
Giydikleri yeniçeri kıyafetlerini, daha sonra Mülhaym a bağlı Karlsruhe müzesine koyup ziyarete açarlar.

Şehrin en yüksek binasına da Osmanlı bayrağı asarlar. Ayrıca, halen
olayın yıldönümünde de şehirde bir karnaval düzenleyip ,
hadiseyi temsilen kutlarlar.

Sultan Mehmet “Neden Fatih olmuştur?” “Neleri yaparak Fatih?” olmuştur diyerek sormak onu tanımak ve gelecek nesillere tanıtmak zorundayız. * Sultan Mehmet yirmi bir yaşında koskoca bir imparatorluğa hükmedecek bilgi görgü imkâna ve donanıma sahipti. Onun için Fatih olmuştur. Sultan Mehmet altı yabancı dili bildiği konuştuğu yazdığı için Fatih olmuştur. Yıllardan beri büyük bir fethi adım adım planlayarak stratejik gelişmeleri ve evreleri gerçekleştirerek Fatih olmuştur. Boğazdaki Rumelihisarı’nı üç ay gibi kısa bir sürede inşaa ettirerek Fatih olmuştur. Ali Kuşçu’yu İstanbul’a davet ederek üniversite kurdurmuş bilim adamları yetiştirmesini kendisinden istemiş hatta bilim adamlarına o kadar önem vermiştir ki iddialara göre Ali Kuşçu’nun her adımına bir altın ihsan etmiştir. Kimsenin hayaline bile getirmediği bir hülyayı gerçekleştirmiş gemileri karadan yürütebilmeyi aklına getirdiği yürütme kudreti ve imkânlarını sağladığı için Fatih olmuştur. Büyük bir Fatih iken her şeye hükümran iken gayrımüslimlerin dini ibadetlerini özgürce yapılmasını sağladığı için Fatih olmuştur. “Benim ormanımdan bir yaş dal kesenin başını keserim” diyerek çevreye ne kadar önem verdiğini belli ettiği için Fatih olmuştur. Bir davada şikâyet üzerine kolunun kesilmesi kararına uyduğundan ve sultan iken itiraz etmediğinden Fatih olmuştur. Bilime çok önem vermiş büyük ideallere ulaşmak için bilimin gerekliliğine inanmış ve kendi icat ettiği topların planlarını yaptığı için Fatih olmuştur. Havan topunu ilk defa bulduğu için Fatih olmuştur. O havan topları ki Çanakkale savaşında bile işe yaramıştır.
 Fatih demek ilim bilim demektir. Fatih demek hikmet ve cesaret demektir. Fatih demek engin ama gerçekleştirilebilir bir mefkure demektir. Fatih demek sanat demektir. Fatih demek adalet demektir. Fatih demek küçük yaşta büyük adam ama vakârlı ağırbaşlı tevazu sahibi olmak demektir. Fatih demek hoşgörü demektir. Fatih demek Akşemseddin gibi Molla Gürani gibi gerçek alimlere/bilginlere ve yol göstericilere sahip olmak demektir. İşte bütün bu özelliklerinden dolayı yirmi bir yaşındaki sultan İstanbul’u fethetmiş ve çağ kapayıp çağ açmıştır. * Sığ alışageldik basit etkinliklerle Fatih’i anladığımızı mı andığımızı mı sanıyoruz?.. Sahil kenarında yürüyenlerin denizin enginliğinden haberleri mi ola? Fatih’i anlamak ceddini anlamaktır. Kavrayabilmektir. Peki bizler Fatih’i anladık mı? tanıdık mı? Tanıyıp; tanıtabildik mi? Onu anlamak bir yana emanet bıraktığı İstanbul’un trafikle, göçle, sistemsiz ve sağlıksız yapılaşmayla ne hale geldiğini özellikle 29 Mayıs günleri bir düşünelim… Ve bekleyelim; yirmi bir yaşında altı yabancı dil bilen hoşgörü sahibi teknik ve bilime önem veren ama inancını bu ilimlerle yoğuran alime de ilim adamına da gereken saygıyı gösteren, hayal kurmayan, hayal içinde yaşamayan, adalete inanıp adaletli olan, çağ açıp çağ kapayacak nice Fatihler… Beklemeye sabrımız olduğu gibi ufuklardan kır atının üzerinde dört nala bulutların üzerinden gelecek Fatihlerden yana her zaman ümidimiz vardır. Zira çağ açıp çağ kapayan sultan bu milletin içinden çıkmıştır. Fatihleri beklemek ve Fatihlerin de bekleyenlere gelme zorunluluğu vardır… Vuslat? Kim bilir belki yarın belki de yarından yakındır…

atasay öğretmenim fatihi çok güzel anlatmışsınız ama bir şey eksik kalmış: Fatih bir işgalciydi(!). İstanbulu henüz 21 yaşında işgal etmişti. biz şuan feth ettiğimiz yerde değil işgal ettiğimiz yerde yaşıyoruz.abdnin ıraka sırf petrol için girmesi ile osmanlının istanbulu ele geçirmesini aynı kefeye koyanlar var.işin en acı tarafı, bunu söyleyenler kabul etseler de etmeseler de osmanlının torunudur.

Fatih İstanbul'u İşgal etmedi FETHETTİ.
Sanırım bu cümle en doğrusu...

İşgal ve Fetih arasındaki fark için buyrunuz iki farklı vaka........

Moğol İstilası

Moğol Asker 1: Abi bak ne buldum. :-D . Altın yazmalı bir kitap.
Moğol Asker 2:  :-D . Güzel valla.
Moğol Asker 1: Ne yapalım abi bunu?
Moğol Asker 2: At gitsin.
Moğol Asker 1: Nereye atayım abi? Fırat'a mı Dicle'ye mi?
Moğol Asker 2: Dicle dolmuştu galiba, Fırat'a at sen.

Konstaniyye'nin Fethi

Osmanlı Askeri 1: Abi ya öyle bir acıktım ki sorma valla.
Osmanlı Askeri 2: Ben de. Ne yapalım?
Osmanlı Askeri 1: Abi şurda bir üzüm bağı var.
Osmanlı Askeri 2: Sahibi yok ama onun.
Osmanlı Askeri 1: Alırız bir salkım, yerine parasını bağlarız.
Osmanlı Askeri 2: Olur mu dersin?
Osmanlı Askeri 1: Olur abi olur.

Daha sonra bağ'ın sahibi bunu görür ve pek büyük bir hayrete düşer. Amma daha hayret vericisi ise Padişah'ın bu vakayı duyduktan sonra o askere tezkeresini verip evine yollamasıdır. Sebebi ise bu kutlu fethe zeval vereceğini düşünmesindendir. İşte buna müşahade eden Rum bağ sahibi bu vakayla bambaşka bir şaşkınlık yaşar ve "İşte türkler" der.
 fetih suresinin yanında kuranda işgal süresini gören  var mı??

İşgal, belli bir bölgeyi askeri olarak sarmak, kuşatmak ve içişlerine karışmaktır.

Fetih, belli bir bölgeyi ele geçirmek hakimiyet altına almak, topraklarına dahil etmektir.

Osmanlı'nın fetih anlayışı çok farklıydı. İskan politikasıyla, bölgedeki hakimiyetini sağlamlaştırıyordu.

İşgal biraz daha yıpratmaya ve menfaatleri uğruna bölgedeki halkı kullanmaya yönelik bir girişim. Şuan Amerika'nın Irak'ı işgali gibi..

bi arkadaşım geçen toplantıda bi söz söylemişti,ortalık buz kesti.o sözü hatırlatıyorum.bizim devletimiz için de doğru bence.ajanlardan korkmam,bilmeden ajanlık yapanlardan korkarım.ırakın amerikaya direnememesinde olduğu gibi

saygılar

ibrahim hocam fetih olayına hangi gözlükle baktığınıza bağlı eğer müslümansak Allahın cihad emrini biliyorsak bu Allahın adını yaymak için yapılmış bir fetihtir ama yok müslüman değilsek doğal olarak ta cihadı kabul etmiyoruz o zaman buna işgal deriz ben müslümanım ama cihad olayına sıcak bakmıyorum dersek oda bizim müslümanlığımıza ve Allah karşı vereceğimiz hesaba kalmış ayrıca fetih ile işgal arasında önemli bir fark vardır Allah cihad yaparken sizinle mücadele edenler dışında kimseye zarar vermeyin buyurur şimdi istanbulun fethinde hunharca yapılan davranış duydunuz mu ama bugün abd nin rusyanın yada diğerlerinin yaptığı işgaldir çünkü ne işin içinde Allah rızası vardır nede zarar vermemek gibi bir amaç

kimse müslüman olmak zorunda değil kimse selçukluyu osmanlıyı türkiyeyi atatürkü sevmek zorunda değil ama hiçkimsenin bu sayılanlara hakaret etmek gibi bir hakkıda yoktur sevmediğini söylemek ayrı sevgisizliğini hakaret ederek anlatman apayrı onları hiçe sayman apayrı

fetih kelimesi zaten bir bölgeye islamiyeti götürmek o bölgeyi açmak aydınlatmak demektir dolayısıyla müslüman olmayan bir devlet için ya da zaten müslümanlığın kabul edilmiş olduğu bir bölge ele geçirildiği zaman FETHETTİ ya da fethedildi denilemez mesela Yavuz Sultan Selim Mısır'ı fethetmemiş; almıştır..

Fetih: Bir şehir veya ülkeyi savaşarak alma.
İşgal: Bir yeri ele geçirme.
Kaynak: TDK sözlüğü.  
Siz, bir fark gördünüz mü?

İlahi Fatma Hanım! Tanımlamanıza hayran kaldım. Allah bu rızayı bir tek müslümana mı verir? Diğer dinlere mensup insanlar Allah’ın kulu değil mi, sizin inancınıza göre?
Peki, uluslar arası hukuk buna ne der, günümüzde?
Sahi, hakaret eden kim?

evet hocam tabiki sadece müslümanların bu rıza hakkı siz Allahın hristiyan yada yahudilerden razı olup cennet vadettiğine dair bir ayet biliyor musunuz tam tersi en başta münafıklar olmak üzere imansız olan her kesimin cehennemde bir katı vardır tabi elhamdülillah ben müslüman olarak Rabbimin bu bildirdiklerine inanıyorum herkes serbesttir

Eleştiri hakaret olarak görmeyi de anlamış değilim.