Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.861
  • 1.093
  • 11.861
# 09 Ara 2013 23:37:30





           h.n.a.



TÜRKÇÜLÜK BAYRAĞI


 Türk duygusu her Türkçüye en tatlı kımızdır;
 Türk ülküsü candan da aziz bayrağımızdır.

Bayrak ki onun gölgesi Bozkurtları toplar;
 Bayrak ki bütün kaybedilen yurtları toplar.

Nerden geliyor? Tanrıkut’un ordularından!
 Lakin bize bir beyt okuyor kutlu yarından:

Darbeyle gönüllerde yatan ülkü silinmez!
 Atsız yere düşmekle bu bayrak yere inmez!…

Çevrimdışı tefoo

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.462
  • 18.587
  • Müdür Yardımcısı
  • 4.462
  • 18.587
  • Müdür Yardımcısı
# 10 Ara 2013 07:54:18
Güldü Sayarım

Bir defa yar deyip selam göndersen
Ben seni yanıma geldi sayarım
Derbeder aşığa halin bildirsen
Dualar yerini buldu sayarım

Gönlüme yazmışım senin adını
Ölsemde unutmam inan andımı
Feda eylemişim sana kendimi
Lütfeyle kurbanın oldu sayarım

Sevindir garibi etme perişan
Sevdandır rütbemiz aşkın sa nişan
Adımız sevdanla dillere düşen
Şu kader yüzüme güldü sayarım

Deliyim aşkınla yanarım nara
Seni istiyorum bildirin pire
Sevdamız ayandır görene köre
Hala görmeyeni öldü sayarım

Seninle doluyum kollarım boştur
Bizi birleştiren hayaldir düştür
Yoluyun yolcusu Deli Derviş'tir
Gelirsen hanemiz doldu sayarım

Üstün PALA

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.281
  • 230.758
  • 29.281
  • 230.758
# 10 Ara 2013 18:02:58
La

Fatih Camii'nden Bir selâ yükselir..
Uçuşur güvercinler..Kanat çırparlar bulutlara doğru..
Ben yürürüm.. sen Kokan sokakları..
Dönüp dönüp ardıma bakarım..
Belki geçtiğim yollardan çıkarsın..
Ardımdan Koşup..
Yâr..dersin...
Off..
Sevgili..
Öldürecek Bu düşler beni...

Gidiyorum dedi..
baktım sadece..
mevsimlerden hazandı..
verdiği sözler geldi aklıma; kurduğumuz düşler..
Nereye..? diyebildim sadece..
hani beraber ölecektik..?
Sustu..
tüm yeminleri yutarak batan güneşe baktı...
Aşk dedim..
Bitti dedi..
sustum..
ve gitti...

Mâkber'e doğru yolculuk var bu gece..
Kimsesizler rıhtımına demir atmış faili belli bir aşk..
Her anı Ebediyete yol alır ruhumun..
Bir seni istemiştim; Çıkarken Mahşer meydanına..
- Lâ..
dedi gaiplerden bir ses..
- Lâ..
Aşk sana yasak; dedi..
üşüyorum; Kalbimdeki Meryem ölüyor..
tüm saflığımı.. masumiyetimi yakıyorum..
Aşk'a artık Lâ..
Diyorum..

Ahir Zaman şarkıları söylüyorum yokluğunda..
Kendi kıyametimi yaşıyorum her an..
Dağlar dürülmedi..Yıldızlar dökülmedi.. Güneş sönmedi belki ama..
Kalbim Öldü..Kentim Öldü sevgili...
Bir ahir zaman akşamıydı..
beraber türküler söylerken.. vurdun beni..
kalbimin tam orta yerinden..

Gözlerinden tanırım seni..
Dudaklarından dökülen ıslıktan..
Bezmiş bir sonbahar gibisin...
Haziranda yağan kar gibi..
Sana dair cümlelerim alfabenin ortasında yer alır hep..
Sözlerine idam sephaları kurduğum
Gülüşüne Kurban ettiğim gecelerim..
Ve her saat başı beni başbaşa bıraktığın sensizliğin...
Yâr..
Gözlerinden Tanırdım ben seni..
Bir zamanlardı o..
Çünkü..
gözlerinin bendim RENGİ..! !


Geceye Bir Şarkı yaz dedi..giderken..
Yeni ölmüş bir kaç mısra..
Dumanı tüten bir yürek yangından sonra..
tam dökülecekken kalbim; geçtiği yollara..
Sus dedi.. Lâl olmuş dilim..
İki dağ arası yalnızlığa gömül dedi..
Görmesin kimseler..
Tutulmasın ay.. dökülmesin yıldızlar..
Kıyametine daha çok var..
Sus dedi..
gitti..
Ve sustum..

İbrahim İNECİK

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 10 Ara 2013 18:12:37
Aşkım İsyandır Benim

yanarım; öyle bakma yüzüme yağmur gibi
dağıt kalbini saran hasret bulutlarını
parlasın gözlerinde sonsuzluk usaresi
dalgınlık evlerinin en güzel melikesi
sevemem, tozlu raflar arasına girmeden
çöllerim kandır benim
sevemem, karanlığı bir daha devirmeden
aşkım isyandır benim

Nurullah Genç

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 10 Ara 2013 18:13:33
Diyemiyorum

Bir bakışa bin mânâ gizlemiş siyah gözlerin
Hangi mânâda yerim var bilemiyorum
Dil alışkanlığın mıdır ‘canım’ diyen sözlerin
…‘Efendim’ demeye çekiniyorum
Aşk adına örneklerin hep Leyla’dan Şirin’den
Aşkımı görmedin mi sana şiirlerimden
Görüşürüz dediğin veda sahnelerinden
Bıktım, n’olur gitme diyemiyorum
Tek başına baharın müjdecisi, gülüsün
Karda hazana inat güneş gibi gülüşün
Sesin Allah’tan emir bülbüllere: “Ötüşün!”
Şu ömrümün gülü ol diyemiyorum
Aşkına yar kılsın beni Allah! “Aşkına”
Gözlerim sürülsün sürme diye gözlerine
Saçlarında gezinen ellerin ben olayım
El gibi görme beni diyemiyorum
Sevgimin imasısın söze dökemediğim
Kalbimde iman gibi tek sermayem bildiğim
Uzatmadan konuyu söylemek istediğim
Hayatıma sebep ol diyemiyorum..

Mehmet Ercan

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 10 Ara 2013 18:16:30
   RÜVEYDA

uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair
yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda.
oysa rüveyda
baştanbaşa ben
kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim.

kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden
bir anlatsam nasıl utandığımı
bir doğrulsam eğildiğim yerlerden
ağarır tanyeri nilüferlerin
alaca bir at koşar içimde
ezer toynakları ile anılarımı

sular köpürmemeliydi rüveyda
kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin
ben zehire alışkınım, şerbete değil
rüyalar hefret eder avare duruşumdan
kabuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde
sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber
ben her gece bir Mehdi türküsüyle çilekeş
yargılamak için zeval kayıtlarını
inkılab bekliyorum

hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin
uzanır da gönlüme rüveyda
derinden bir ok saplanır bağrıma
beynimi çağıran bir sese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru

varlığın cinayettir memleketimde işlenen
akıtır kanını en asil pehlivanların
yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi
varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın

artık eskisi gibi bakamıyorsun
göklerinde bir belkıs otururdu rüveyda
binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin
güneş bir anne gibi dururdu başucunda
artık dokunamıyor kakülün bulutlara
karalara bürünmüş saçlarında dolunay
ben bu kadar zulme layık mıyım rüveyda

hangi ressamı vurur bilmem, endamın
sarar da benliğimi
ben beni tanımam kaldırımlarda
kafesleri yutan kafese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru

kırmızı bir kurdela bağlayarak alnına
duydun mu orkideye dua eden birini
bu ısmarlama yüzler yok mu rüveyda
bu yapmacık bebekler
gözyaşı akıtırken gülenler yok mu
beni kahrediyor geceler boyu

hangi çağın gelişidir bilmem, gülüşün
soluk bir dünyanın mezarlarına
gömerek gurbetimi
kapadı karanlığa Yesrip, kapılarını
meydan okuyuşun çağın ordularına
bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır
doruklardan öte hevese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru

yasını tutuyorum kararttığım düşlerin
yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda
amansız bir ütopya üfleyen pencereler
lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi
önümde, haksızlığın hesaba çekildiği
hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer
arkamda, kare kare ömrümü belirleyen
hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler

söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını
yeniden bir nil olup taşar mıyım çöllere
kim giydirir başıma tacını nihayetin
kim takar bileğime hürriyet künyesini
karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle

rüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı
ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı
asırlardır köhne barınaklarda
küflenen, çürüyen çığlıklarımı

at vuruldu; içim paramparça rüveyda
gölgelerin ardına sakladım kusurumu
sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
ben burda damla damla eriyip akıyorum
yine de, çiğnetemem kimseye gururumu
istenmediğim yeri sessizce terkederim
hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim

Nurullah Genç

 

 
 
 

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.138
  • 24.245
  • 5.138
  • 24.245
# 10 Ara 2013 20:35:31
KIŞ

Esiyor tane tane yine beyaz bir rüzgar.
Söyleyin hangi kuşun kanatları yolundu?
Yine hangi ağaçtan döküldü bu yapraklar?
Yağan beyaz bir sükut, bir mahşerdir sanki kar!

Bir hicret sevdasıdır ruhumu sardı yine.
Ruhum gibi pervasız yoldaşlar da bulundu.
Ruhum karıştı gitti bu kar tanelerine;
Şimdi yağan kar değil, ruhumdur kar yerine. :(

Cahit Sıtkı TARANCI

Çevrimdışı sergüzeşt

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 326
  • 4.376
  • 326
  • 4.376
# 10 Ara 2013 20:49:58
Söyleyecek sözüm kalmamıştı gittim..
Anlayacak kimse kalmamıştı, gittim..
Yenildim, gittim.
Yendim, gittim..
Her gidiş kolay değildi elbet,
Bazen bitmemek için gittim..
İşin aslını görmemek için gittim..
Gittim, gitmem gereken herkesten.
Helallik isteyecek yüzü olan istedi..
Hakkı olmayana bile dağıttım bol keseden..
Kalmak zor değildi, kolayına kaçmadım hayatın,
Gücümden gittim..
Yinede gücüme gitti !
Gitmek zorunda bırakılmak..
Ama öyle bir yere geldim ki her seferinde,
Yarışamadı hiçbir hayalet o yürekten
“hoşgeldin” le,
Hoşbuldum diye fısıldadım
Her aynanın önünde..

..ve kendime gülümsedim !

Çevrimdışı Helin Metin

  • Yeni Üye
  • 3
  • 5
  • 3
  • 5
# 10 Ara 2013 20:57:33
VAY KURBAN Şiire Yorum Yapın Dağlarının, dağlarının ardı,
Nazlıdır.
Uçurum kıyısında incecik bir yol
Gider dolana dolana,
Bir hastan vardır, umutsuz,
Belki Ayşe, belki Elif
Endamı kuytuda başak,
Memesinin, memesinin altında,
Bir sancı,
Bir hayın bıçak...

Ölüm bu,
Fukara ölümü
Geldim, geliyorum demez.
Ya bir kuşluk vakti, ya akşamüstü,
Ya da seher, mahmurlukta,
Bakarsın, olmuş olacak.
Bir hastan vardır umutsuz,
Hayreti uykularda,
Hayreti soğuk sularda.
Gayrı, iki korku çiçeğidir gözleri,
İki mavi, kocaman korku çiçeği,
Açar, derin kuyularda...

Dağlarının, dağlarının ardı korkunçtur.
Hiç akıl edip de düşünen var mı?
Gün kimin hesabına tutar akşamı,
Rahmetinden kim demlenir bulutun,
Hayırlı evlat makina
Nasıl canavar kesilir.
Kurdun, karıncanın rızkını veren
Toprak nasıl ayartılır,
Yüz vermez topal öküze,
Ve almaz koynuna kara sabanı.

Sepetçioğlu'm bir kömür işçişidir,
Mavzer değil, kürek tutar Urfalı Nazif
Mal, haraç-mezattır,
Can, pazar-pazar.
Kırmızı, ak ve esmer,
Yumuşak ve sert buğdayları
Yaratan ellerin sahibidir bu,
Kör boğaz, nafaka uğruna,
Haldan düşmüş, tebdil gezer...

Dağlarının, dağlarının ardı,
Nasıl anlatsam...
Ağaçsız, kuşsuz, gölgesiz.
Çırılçıplak,
Vay kurban...
"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda."
Yiğitlik, sen cehennem olsan da bile
Fedayı kabul etmektir,
Cennet yapabilmek için seni,
Yoksul ve namuslu halka.
Bu'dur ol hikayet,
Ol kara sevda.

Seni sevmek,
Felsefedir, kusursuz.
İmandır, korkunç sabırlı.
İpin, kurşunun rağmına,
Yürür, pervasız ve güzel.
Sıradağları devirir,
Akan suları çevirir,
Alır yetimin hakkını,
Buyurur, kitabınca...

Gün ola, devran döne, umut yetişe,
Dağlarının, dağlarının ardında,
Değil öyle yoksulluklar, hasretler,
Bir tek başak bile dargın kalmayacaktır,
Bir tek zeytin dalı bile yalnız...
Sıkıysa yağmasın yağmur,
Sıkıysa uykudan uyanmasın dağ.
bu yürek, ne güne vurur...
Kaçar damarlarından karanlık,
Kaçar, bir daha dönemez,
Sunar koynunda yatandan,
Hem de mutlulukla sunar
Beynimizin ışığında yeraltı.

Her mevsim daha genç, daha verimli,
Sunar, pırıl-pırıl, sebil,
Ömrünün en güzel aşk hasadını,
Elimizin hünerinde yeryüzü.
Dolu sofra, gülen anne, gülen çocuklar,
Bir'e on, bir'e yüz'le akşama gebe
Şafakla doğan işgücü.
Yalanım yok, sözüm erkek sözüdür,
Ol kitapta böylece yazılıdır,
Ol sevda, böyledir çünkü..

Çevrimdışı math2007

  • Uzman Üye
  • *****
  • 911
  • 977
  • 911
  • 977
# 10 Ara 2013 23:46:50
Çocuksun Sen

1

Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte

Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum

Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin
Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen

Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun
Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada
Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.
Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil

2

Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm
Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
Zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar
Dursam ölürüm paramparça olur dünya

Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm

Uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir
Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna
Tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için
Gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak
(Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu
Unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç)
Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor
Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri
Bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda
Üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum
Ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım
Bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte

Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan

Bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer
Okyanus diyelim istersen ya da sen söyle
Batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum
Upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken
Gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde
Ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su

Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç
Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı
(Soluğunun elma kokması bundandı belki)
Bir elma kokusuna tutundum düşerken
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle

Çocuksun sen, çocuğumsun
 
Ahmet Telli

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.281
  • 230.758
  • 29.281
  • 230.758
# 11 Ara 2013 16:16:28
GELİRİM...

Şafak söktü, gün yükseldi ufukta.
Bir şeyler söylüyor eriyen zaman.
Gönlüm buruk, hissiyatım dorukta,
İdealim isyan yerinde harman…

Fani bir dünyaya gönül vermişiz,
Bir varmış, bir yokmuş misali her şey…
Beklenmedik anda biten arzularımız,
Bir şeyler fısıldıyor bana durmadan…

Yasaklı dünyaların kilit vurulan yüreğiyim,
Düşüncelerimi özgürce söyleyemem,
Yadırganır notalarım tellerde,
Bestelerim gamlı doğar bu yüzden…
Mesnetsiz tepkilerden ağrır hep başım,

İnsan haklarındaki ayrımlar vurur beni,
Hülyalarımda yaşar kurgularım…
Sükûta müebbet giyinmişim,
Kederlendikçe ıssız yerlerde ağlarım…
“Anlayışın, çağdan uzak” dediler,
Oysa başka renkleri de vardı dünyanın.
Dayatılan fotoğraflarda yoktum bu yüzden,
Ömrümce, her karede kendime yer aradım…
Bir yolcuyuz diyarında dünyanın,
Ne gam!   
Sen tadını çıkar özgürlüklerin, arkadaşım…
Geçekler kayboldukça, koynunda gölgelerin,
Meydan oku sahibine eserin…

Biz ağladıkça siz gülün,
Biz yandıkça siz ısının,
Sefa sizin, çile bizim,
Çağdaşlığa övgü dizin,
Satrançta hür yürüsün şah,
Bizler kuluz, siz padişah…

Boğazımda düğüm düğüm sözcükler,
Nefesim ürperir neyi üflerken…
“Gözyaşlarım bile mahrem” demişti babam,
Düşünürüm de,
Anlayamam…

Eskiden hicap verirdi insana,
Yasak ilişkileri anlatmak.
Kulaktan buruna indi, sonra dile…
Artık göbeğe kaldı takıları takınmak…
Ne gam!
Sinemizde yer etmiş burukluk…
Sen gönlünce yaşa arkadaşım!

Güneş yorgun iner guruba akşam,
Geceleri nice yıldızlar kayar.
İlahî bestenin içli sesini,
Gönül ağyarını yapanlar duyar…

Gül yetiştiren adamları vardır her asrın,
Fırtınalar, kasırgalar, sürgünler ve zindanlar…
Zirvelerde yaman tufanlar kopar…

Bahçe, bahçıvanını bulursa bir gün,
Ağıt yakmazsa zindanlarda fikir suçluları,
Irk, renk, dil süs olursa yelpazesinde dünyamızın,
Özgür açarsa baharda çiçekler,
Kardeşlik türküsünün korosunda coşunca diller,
O gün, bu yüreği unutma sakın!

Elimde,
Kan rengi açmayan çiçeklerden derlediğim,
Hayalleri süsleyen buketler,   

Masumiyeti kirletilmemiş duygularla dolu bir yürek,
Beynine silinmez harflerle işle,
İşle, unutma sakın arkadaşım!
Ufukları destansı coşkuların sardığı o gün,
Sana, en masalsı muştularla gelirim…
Gelirim,
Bekle,
Bekle beni arkadaşım!
Ahmet Günbay Yıldız
GELİRİM...

Şafak söktü, gün yükseldi ufukta.
Bir şeyler söylüyor eriyen zaman.
Gönlüm buruk, hissiyatım dorukta,
İdealim isyan yerinde harman…

Fani bir dünyaya gönül vermişiz,
Bir varmış, bir yokmuş misali her şey…
Beklenmedik anda biten arzularımız,
Bir şeyler fısıldıyor bana durmadan…

Yasaklı dünyaların kilit vurulan yüreğiyim,
Düşüncelerimi özgürce söyleyemem,
Yadırganır notalarım tellerde,
Bestelerim gamlı doğar bu yüzden…
Mesnetsiz tepkilerden ağrır hep başım,

İnsan haklarındaki ayrımlar vurur beni,
Hülyalarımda yaşar kurgularım…
Sükûta müebbet giyinmişim,
Kederlendikçe ıssız yerlerde ağlarım…
“Anlayışın, çağdan uzak” dediler,
Oysa başka renkleri de vardı dünyanın.
Dayatılan fotoğraflarda yoktum bu yüzden,
Ömrümce, her karede kendime yer aradım…
Bir yolcuyuz diyarında dünyanın,
Ne gam!   
Sen tadını çıkar özgürlüklerin, arkadaşım…
Geçekler kayboldukça, koynunda gölgelerin,
Meydan oku sahibine eserin…

Biz ağladıkça siz gülün,
Biz yandıkça siz ısının,
Sefa sizin, çile bizim,
Çağdaşlığa övgü dizin,
Satrançta hür yürüsün şah,
Bizler kuluz, siz padişah…

Boğazımda düğüm düğüm sözcükler,
Nefesim ürperir neyi üflerken…
“Gözyaşlarım bile mahrem” demişti babam,
Düşünürüm de,
Anlayamam…

Eskiden hicap verirdi insana,
Yasak ilişkileri anlatmak.
Kulaktan buruna indi, sonra dile…
Artık göbeğe kaldı takıları takınmak…
Ne gam!
Sinemizde yer etmiş burukluk…
Sen gönlünce yaşa arkadaşım!

Güneş yorgun iner guruba akşam,
Geceleri nice yıldızlar kayar.
İlahî bestenin içli sesini,
Gönül ağyarını yapanlar duyar…

Gül yetiştiren adamları vardır her asrın,
Fırtınalar, kasırgalar, sürgünler ve zindanlar…
Zirvelerde yaman tufanlar kopar…

Bahçe, bahçıvanını bulursa bir gün,
Ağıt yakmazsa zindanlarda fikir suçluları,
Irk, renk, dil süs olursa yelpazesinde dünyamızın,
Özgür açarsa baharda çiçekler,
Kardeşlik türküsünün korosunda coşunca diller,
O gün, bu yüreği unutma sakın!

Elimde,
Kan rengi açmayan çiçeklerden derlediğim,
Hayalleri süsleyen buketler,   

Masumiyeti kirletilmemiş duygularla dolu bir yürek,
Beynine silinmez harflerle işle,
İşle, unutma sakın arkadaşım!
Ufukları destansı coşkuların sardığı o gün,
Sana, en masalsı muştularla gelirim…
Gelirim,
Bekle,
Bekle beni arkadaşım!
AHMET GÜNBAY YILDIZ

Çevrimdışı s.kahya

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 8.773
  • 33.614
  • Müdür Yardımcısı
  • 8.773
  • 33.614
  • Müdür Yardımcısı
# 11 Ara 2013 16:21:10
Anımsıyor musun yeni arabanı
Ödünç alıpta çarptığım günü?
Öldüreceğini sanmıştım beni, öldürmedin oysa.

Anımsıyor musun seni zorla sahile götürdüğüm,
Yağmur yağacağını söylediğin ve
Yağmurun yağdığı günü?
Söylemiştim sana demeni beklemiştim, demedin oysa.

Anımsıyor musun kıskandırmak için seni
Başka oğlanlarla oynaştığım ve
Senin kıskandığın günleri
Terk edeceğini sanmıştım beni, terk etmedin oysa.

Anımsıyor musun çilekli pasta düşürüp
Arabanın paspasını kirlettiğim günü?
Azarlayacağını sanmıştım beni, azarlamadın oysa.

Anımsıyor musun dansın resmi giysili olduğunu
Söylemeyi unuttuğum ve
Senin kot pantolonla geldiğin günü?
Bırakacağını sanmıştım beni, bırakmadın oysa.

Evet yapmadığın çok şey vardı
Ama dayandın bana, sevdin
Ve korudun beni.
Çok şey vardı
Benim de senin için yapmak istediğim,
Vietnam’dan döndüğünde
Dönmedin oysa...


(Leo Buscaglia-Sevgi kitabından alıntı..)

Çevrimdışı tubilig01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.021
  • 4.423
  • 2.021
  • 4.423
# 11 Ara 2013 19:10:21
            KÖŞE
Sen geldin ve benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi ve üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
Bulutlar geldi altında durduk

Konuştun güneşi hatırlıyordum
Gariptin yepyeni bir sesin vardı
Bu ses öyle benim öyle yabancı
Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı

Dişlerin öpülen çocuk yüzleri
Güneşe açılan küçük aynalar
Sert içkiler keskin kokular dişlerin
İçinden geçilen küçük aynalar

Ve güldün rengârenk yağmurlar yağdı
İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı

Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
                                sezai karakoç

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.281
  • 230.758
  • 29.281
  • 230.758
# 11 Ara 2013 22:08:24
NİHAVENT ŞARKI

Ihlamur çiçeğim, gönül gökçeğim
Yâdımda nâzenin, dalım gibisin
İçtiğim Bengisu, iksir-i sevda
Mavi düşlerimde, 'al'ım gibisin

Işıklara yazdım, gülce adını
Güllerle paylaştım, kavi yâdını
Ancak âşık anlar, aşkın tadını
Hercai nebatta, balım gibisin

Yoluna çıktığım, bir mavi deniz
Erguvan yanaklı, bir gülce beniz
Suların kavlinde, yol sürdüğüm iz
Delikan çaylarda, salım gibisin

Lambalar şavkında, görürüm seni
Gözlerin res'molur, öldürür beni
Hasretinin sığmaz, içime eni
İzin yitirdiğim, yolum gibisin

Çavlanlar çağlaşır, yürek nehrinde
Kadim oldu sevdan, günün behrinde
Bekle gülüm bekle, rüyâ şehrinde
Bir gün geleceğim, 'il'im gibisin

Dayandığım çınar, Çamlıbel 'el'im
Bâd-ı sabâ esen, ey yayla yelim
Söğütlü, Ceyhan'dan; savrulan selim
Ömrüme dayanak, belim gibisin

Beklerim visâli, içli niyazdan
Korurum yaprağın; kıştan, ayazdan
Yürek bahçesinde; aldan, beyazdan
Hercai renklerde, gülüm gibisin

CELALETTİN KURT

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.281
  • 230.758
  • 29.281
  • 230.758
# 12 Ara 2013 11:12:48
İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye

Can sana kurban
Yar sana hayran
Derdime derman bulamam
Aşktan el aman

Karacağlan

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK