ERGUVAN VAKTİ
Gittin, Arnavut kaldırımlarında kaldı ayak izlerin
Gün döndü, günler döndü; takvimlerin sayfaları tükendi
Yıl geçti, bir takvim daha eskidi, kalktı yürürlükten
Sen gelmedin, oysa gelirim demiştin, buralardan giderken
Ve saatlerde; akrebin, yelkovanın demlenmesi sürerken
Özledim cânım, tahammülüm kalmadı, sabır taşım çatladı
-Cancağızım gel artık! Erguvanlar yaprağını dökmeden...
Çok sevdiğin erguvanlar, çiçek açtı, yaprakların katladı
Kuşattılar İstanbulun dört yanını erguvanî renklerle
Bir cevap yok! Ne hâldesin, şimdi nerelerdesin söyle
Yetmedi mi ayrılığın demi, firâkın daha sürecek mi böyle
Yeter! Maraş bıçakları, sevgi dolu yüreğimi sökmeden
Özledim cânım, tahammülüm kalmadı, bende hiç hâl kalmadı
-Cancağızım gel artık! Erguvanlar yaprağını dökmeden...
Göçmen kuşlar bile, uzak yollardan yele-yele geldiler
Mekân tuttular yüceleri, günleri gelince tekrar gittiler
Ah! Tutunamadım muhacir kuşların beyaz kanatlarına
Tutunup da ulaşamadım; karlı, mor perçemli dağlarına
Gelemedim.. gelemedim sular şehri, özge topraklarına ben
Özledim cânım, tahammülüm kalmadı, murat beni bulmadı
-Cancağızım gel artık! Erguvanlar yaprağını dökmeden...
Yokluğunda yandı, Marmaranın suları hep çıralar gibi
Ak alevden sularla söyleştim, martılara yandım derdimi
Sevdamı sevgili; yeryüzüne, gökyüzüne eylerken ikrar
Aş dağları, geç yolları; nasıl gittiysen, gittiğin gibi gel tekrar
Vakti berilere al, hızlandır vakitleri, izinler iste saatlerden
Özledim cânım, tahammülüm kalmadı, vakitler mi dolmadı
-Cancağızım gel artık! Erguvanlar yaprağını dökmeden...
Yâr diye başladığın, yâr diye bitirdiğin şiirlerindeyim
Efsunkâr sözlerin, can alıcı kelimelerin kuşatıyor gönlümü
Şiirlerin ılık bir nefes gibi, sarıyor, sarmalıyorsa da beni
Şiirlerin yetmiyor; bir kere daha gel bitir sevda sürgününü
Bir gün sabah ışıklarıyla gel, yürek seslerinle gel erkenden
Özledim cânım, tahammülüm kalmadı, henüz vakit kaçmadı
-Cancağızım gel artık! Erguvanlar yaprağını dökmeden...
Yalnızım, kuru bir mezar gibiyim Üsküdarın orta yerinde
Sağıma dönüyorum sen, soluma dönüyorum bil ki yine sen
Düşlerde düşüyorsun düşüme, bana düşlerde geliyorsun
Gelişin düşlerimde de olsa, yine de beni sevindiriyorsun
Ayarla saatini, kara trenlere binde gel, kısa ömür geçmeden
Özledim cânım, tahammülüm kalmadı, ay kuşları uçmadı
-Cancağızım gel artık! Erguvanlar yaprağını dökmeden...
Celalettin KURT
BU TÜRKÜYÜ SENLE SÖYLEMEK VARDI
Ay şafağım, gülen narım, can özüm
Bu türküyü senle söylemek vardı
Geçti üstümüzden kaçıncı bahar
Bu türküyü senle söylemek vardı
Düşmeden hasrete yollarımız yâr
Ayrılmadan her-dem kollarımız yâr
Kırılmadan kanat, kollarımız Yâr
Bu türküyü senle söylemek vardı
Sazlar bizi çalar, söylerken bizi
Baharlar var iken, görmeden güzü
Hüzünler gelmeden hep dizi-dizi
Bu türküyü senle söylemek vardı
Dağlar devrilmeden, gökler çökmeden
Felek boynumuzu yere bükmeden
Kara gözlerimiz yaşlar dökmeden
Bu türküyü senle söylemek vardı
Ne kader yol verdi, vuslata zaman
Ne dağlar, ne sular vermedi aman
Çöktü başımıza her zaman duman
Bu türküyü senle söylemek vardı
Aydınlığım sendin; güneştin, aydın
Gönül ilacımdın, aşkta şifaydın
Bazen melek, bazen tatlı belâydın
Bu türküyü senle söylemek vardı
Sazlar fasla, sözler deme gelmedi
Vuslat kuşu üstümüzde yelmedi
İkimizde aşktan yana gülmedi
Bu türküyü senle söylemek vardı
Ay şafağım daim düşlerimdeydin
Hasretin pir vurdu, dallarım eydin
Sonbahar öncesi nerelerdeydin
Bu türküyü senle söylemek vardı
Celalettin KURT
AYDİBA -I-
Duy ey, gönlünü gönlüme yurt edindiğim sevgili
Hasretin büyüse de, taptaze duruyor sevdan
Ah! Adını ne zaman ansam, hep esrik oluyorum
Sesleniyorum dağlara, ünleniyorum pür feryat
Dağlar duyuyor, sular duyuyor, gökler duyuyor da
Dağların yücelerinde figânım buluyor da yankı
Bilmem ki uzaklardan; duyuyor musun sesimi sen
Ah! Ne fırtınalar yaşadım, ne görklü kasırgalar
Devrildim, düştüm, kalktım sensizliğinde senin
Kendimi kendime sordum, beni târif et diye
Bir târif bulamadım, târif istemekten yoruldum
Kimi zaman yargıladım, sorguladım kendi kendimi
Öyle günler oldu, yargıcı oldum, kendi kendimin
Çektim ıslah olamayan nefsimi, darağacına ben
Gün oldu, kaçtım kalabalıklardan çıktım dağlara
Dağların koyaklarından, yüreğime sular içirdim
Şakıyan meri keklik seslerine akort ettim sesimi
Hasret türkülerimi dağlara, taşlara armağan ettim
Hüznü çepeçevre kuşandım, rüzgârların ıslık sesinde
Sorguların, yargıların içinde kaldımsa da yapayalnız
Dibâcesi güller kokan aşkımı, dağlarımda yetirdim
Ben, dağ çiçeklerince büyütürken sevdamı nazlı-nazlı
Bazen utandım gül yapraklarına yazdığım şiirlerden
Mısraların yangınına düştüm, boğuştum kelimelerle
Hercümerç oldum, düştüğüm sevdanın şiddetinden
Ellerim
Ellerim kanadı, mısralar battı ellerime
Ve gelip kargışlar girdi beynime, süflî düşüncelerle
Yine de sana ey sevgili! Bir tutamcık demet yaptım
Dağlarımın kayalarına kazdığım aşk şiirlerinden
Senden uzaklarda kalsam da, hâlâ yüreğindeyim
Bunu böyle bil; kavlimin, sevdamın töresi böyle
Ah! Adını ne zaman ansam, hep esrik oluyorum
Yaprak-yaprak soluyorum, ömrü kısa leylaklarca
Ahdimi boşluklara savrulsun diye yapmadım ki yâr
Aşkımı ben, hesap cetveliyle çarpmadım ki yâr
Yazan yazmış kararı, ne edersin, değişmez böyle
Celalettin KURT
AYDİBA -II-
Dinle beni, gönlümü gönlünde yeşerten sevgili
Yorgun gemiler gibiyim şimdi, kayalıklara oturan
Aklıma düştüğünde çalkalanıyorum, bulanıyorum
Alabora oluyorum, yüreğinin kor sularında ben
Dinmiyor, tükenmiyor içimdeki görklü fırtınan
Kasırgalarda, tufanlarda kalsam da beni an
Aydiba, meftûnum; zorlukta durağımsım sen
Med cezirler yaşasam da, söylediğim şarkı sensin
Her ezginin nağmesinde duyuyorum gül sesini
Hele duysam, ferah feza makamından bir şarkı
Dağılıyorum, çözülüyorum kendimden geçiyorum
Tamburların telinden, kopup gelen her nağmede
Rüzgârlar değil, fırtınalar biçiyorum yüreğimde
Aydiba, meftûnum; tarifsiz kaderimsin sen
Parlamazsa yıldızlar, yanmazsa deniz fenerleri
Rotasını bulamaz, mavi sularda gemiler
Gemiler, karanlıkta nasıl bulamazsa yolunu
Bende bulamıyorum, senin yokluğunda yolumu
Ne edersin yıllar çentik attı, bu sevdaya derinden
Yaralandım çok oldu, hem de yedi yerimden
Aydiba, meftûnum; elemim, kederimsin sen
Bazen küssem de, ayrılığın hilkatine şöyle bir
Değişmez bir töredeyim, yazılmışa ne denir
Söz geçiremem, ferman dinlemez yüreğim
Gün olur deminden çıkar; ünlenir, efelenir
Gümanlarda, yamanlarda naçar kalırım
Günahımın hıncını kendi kendimden alırım
Aydiba, meftûnum; yine de güzelimsim sen
Bulunmaz ekmekler gibisin, uzar gider yolların
Yollarında yorgunum, ellerim ulaşmaz sana
Gel dersin gelemem, arada aşılmayan dağlar var
Teslim oldum gül yüzlüm, yazgımızı yazana
Sevgi de, sevda da, aşk da yazılmış, bezm-i elestte
Bir gün gelir diye müjdeli haber kulaklarım seste
Aydiba, meftûnum; ahirim, ezelimsin sen
Celalettin KURT
Değerli lise öğretmenimin eserleri