Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 17 Haz 2012 00:42:06
DİYEMİYORUM



Bir bakışa bin mânâ gizlemiş siyah gözlerin
Hangi mânâda yerim var bilemiyorum
Dil alışkanlığın mıdır ‘canım’ diyen sözlerin
…‘Efendim’ demeye çekiniyorum
Aşk adına örneklerin hep Leyla’dan Şirin’den
Aşkımı görmedin mi sana şiirlerimden
Görüşürüz dediğin veda sahnelerinden
Bıktım, n’olur gitme diyemiyorum
Tek başına baharın müjdecisi, gülüsün
Karda hazana inat güneş gibi gülüşün
Sesin Allah’tan emir bülbüllere: “Ötüşün!”
Şu ömrümün gülü ol diyemiyorum
Aşkına yar kılsın beni Allah! “Aşkına”
Gözlerim sürülsün sürme diye gözlerine
Saçlarında gezinen ellerin ben olayım
El gibi görme beni diyemiyorum
Sevgimin imasısın söze dökemediğim
Kalbimde iman gibi tek sermayem bildiğim
Uzatmadan konuyu söylemek istediğim
Hayatıma sebep ol diyemiyorum../Mehmet Ercan

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 17 Haz 2012 00:49:51
DÖN
 Yakamozun hükmü şafak sökene kadar
Gel-gitlere boğulmadan denizimiz dön
Çöller kaç mecnunun ömrüyle kanar
Gözlerim seraba aldanmadan dön
Gül dahi bülbülün yüklenmiyor sabrına
Yıldızlar diklenmiyor güneşlerin şavkına
Seni bana yar kılan sahibimin aşkına
Şaşkına dönmeden takvimlerim dön
Kader kaç sabaha buluşturur gecemi
Akıl kaç gün daha teskin eder kalbimi
Bıraktığın hasretin tâlân edip gövdemi
Kuru dala çevirip kırılmadan dön
Ahengine düştüysen başka bir manzaranın
Neresinden dönersen kârıdır zararının
Kem gözlerin şerrinden kurtulup nazarının
Kabulü ol duamın bismillah de dön
Taş bildiğim sabrım yenilmeden telaşa
Kaç aşık benim gibi anılır ki aşkıyla
Emir değil buyruk değil bu haşa
Ricasıdır kalbimin kırılmadan dön
Kelimeler seni taşımaktan yorulup
Üç noktalar dağılıp tek noktada buluşup
Ünlem işaretleri sevgime önlem olup
Geçmiş zamanlarımın öznesi olmadan dön
Hece hece yerleş pelesenk ol dilime
Sancıların mesken edilmeden kalbime
Hekimleri çaresiz bırakıpta derdime
Hâkimlere kalemini kırdırmadan dön
Uzattığım elimi boş çevirme bağrıma
Bir an yerimde ol da feryadedip bağırma
Yamacına düşürüp hasretinin dağına
Beni Ferhat etmeden Şirin’im ol dön.

Mehmet Ercan

Çevrimdışı humeyra7

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.399
  • 4.171
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.399
  • 4.171
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 18 Haz 2012 15:25:24
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.
Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı
neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile
karsılaşabilirsin..
iki ucu keskin bıçaktır bu işin.
Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her
zaman.
Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur.
İyi halin cezanda indirim sağlamaz.

Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.282
  • 230.772
  • 29.282
  • 230.772
# 18 Haz 2012 16:34:47
Ruhlar giderlerken, sonsuz bir yola,
Dünyada verirler, birkaç gün mola,
Sanma ki, bu geliş, tesadüf ola;
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…

Nefsin bu gün doysa, yarın yine aç,
Sanma ki bedenin, nefsine muhtaç.
Gel şu meyhaneden, vakitlice kaç,
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…

Hor görme dünyada çile çekeni,
Sabırla beslenir, gönül kökeni,
Bülbüle diyor ki, gülün dikeni;
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…

Zaman sermayesi, sanma ki çok bol,
Beşikten bastona, kaç adımlık yol?
Bu kânun değişmez, kim olursan ol,
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 19 Haz 2012 21:49:20
Sormuyorum Artık

Sesim soğuk bir sis
Gittikçe grileşen dalgınlıklar oluyor
Sormuyorum bir yolculuğa kimle çıkılır
Ve kim yırtıp atabilir elindeki son dönüş biletini de
Tüm yalnızlıkları mümkün kılan birileri olmalı
Ya da kalbini kederle onaran bir göçebe
Özlemek o zaman bir çığlık olabilir belki, bir çığlık
Sormuyorum artık biliciye de, bilgine de
Aşkın darası nedir
Ve mutsuzluk mümkün müdür ki o,
Bir kırlangıç ikindisiydi belki de, gümüşte ve hüzne gizlenen

Ödünç sevişlerden bize kalan sonsuz grilikler oluyor yalnız
Ve bir çocuğun hüznüne kazınıyor, gülüşlerimizin paramparçalığı
Sesimin sislenmesi bundandır

Karşılığı yok hiçbir acının
Herşey gölgesi kadar ağır
Sormuyorum artık sormuyorum
Hergün yeniden kodlanan umutlarla kirletiliyor dünya

ahmet telli

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.444
  • 177.519
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.444
  • 177.519
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 19 Haz 2012 23:34:56
Ey uğruna yüzyıllardır savaştığımız sancak
Türk’ün yüce dileği seni yaşatmak ancak
Kanımızla boyadık biz sendeniz sen bizden
Armağansın bu ırka Atilla’dan Cengiz’den
Sende gayri kimseye gönül verir mi zafer
Tarihler tanır seni hep cenklerde muzaffer
Sayısız ülkerin üzerinde yükseldin
Önünde durulmayan taşıp giden bir seldin
Bazen bir düşman değil cihanlada savaştın
Bozkırların ortasından okyanuslara taştın
Kosova’da kahraman İnönü’de kahraman varmıdır dünyada sana demeyen aman
Kaç hükümdar önünde teslim etti tacını
Kaç yaralı milletin verdin sen ilacını
Ödevimiz yaşatmak seni şanla, şerefle sancak yaşar uğruna dökülen temiz kanla
Sana kim yan bakarsa ona karşı geliriz
Sancak demek ne demek bunu biz biliriz
Yaşamayacaksın de get tarihle sen beraber
Ta ezelden ebede götürekcesin haber
Her Türk sana borçludur canını seve seve
Şehit haberi bizde müjde gibidir eve
Senin için ölenler ermiştir muradına
Ahhh ne tatlıdır ölmek...

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.282
  • 230.772
  • 29.282
  • 230.772
# 21 Haz 2012 15:58:28
ERGUVAN VAKTİ

Gittin, Arnavut kaldırımlarında kaldı ayak izlerin
Gün döndü, günler döndü; takvimlerin sayfaları tükendi
Yıl geçti, bir takvim daha eskidi, kalktı yürürlükten
Sen gelmedin, oysa gelirim demiştin, buralardan giderken
Ve saatlerde; akrebin, yelkovanın demlenmesi sürerken
Özledim cânım, tahammülüm kalmadı, sabır taşım çatladı
-Cancağızım gel artık! Erguvanlar yaprağını dökmeden...

Çok sevdiğin erguvanlar, çiçek açtı, yaprakların katladı
Kuşattılar İstanbul’un dört yanını erguvanî renklerle
Bir cevap yok! Ne hâldesin, şimdi nerelerdesin söyle
Yetmedi mi ayrılığın demi, firâkın daha sürecek mi böyle
Yeter! Maraş bıçakları, sevgi dolu yüreğimi sökmeden
Özledim cânım, tahammülüm kalmadı, bende hiç hâl kalmadı
-Cancağızım gel artık! Erguvanlar yaprağını dökmeden...

Göçmen kuşlar bile, uzak yollardan yele-yele geldiler
Mekân tuttular yüceleri, günleri gelince tekrar gittiler
Ah! Tutunamadım muhacir kuşların beyaz kanatlarına
Tutunup da ulaşamadım; karlı, mor perçemli dağlarına
Gelemedim.. gelemedim sular şehri, özge topraklarına ben
Özledim cânım, tahammülüm kalmadı, murat beni bulmadı
-Cancağızım gel artık! Erguvanlar yaprağını dökmeden...

Yokluğunda yandı, Marmara’nın suları hep çıralar gibi
Ak alevden sularla söyleştim, martılara yandım derdimi
Sevdamı sevgili; yeryüzüne, gökyüzüne eylerken ikrar
Aş dağları, geç yolları; nasıl gittiysen, gittiğin gibi gel tekrar
Vakti berilere al, hızlandır vakitleri, izinler iste saatlerden
Özledim cânım, tahammülüm kalmadı, vakitler mi dolmadı
-Cancağızım gel artık! Erguvanlar yaprağını dökmeden...

Yâr diye başladığın, yâr diye bitirdiğin şiirlerindeyim
Efsunkâr sözlerin, can alıcı kelimelerin kuşatıyor gönlümü
Şiirlerin ılık bir nefes gibi, sarıyor, sarmalıyorsa da beni
Şiirlerin yetmiyor; “bir kere daha gel” bitir sevda sürgününü
Bir gün sabah ışıklarıyla gel, yürek seslerinle gel erkenden
Özledim cânım, tahammülüm kalmadı, henüz vakit kaçmadı
-Cancağızım gel artık! Erguvanlar yaprağını dökmeden...

Yalnızım, kuru bir mezar gibiyim Üsküdar’ın orta yerinde
Sağıma dönüyorum sen, soluma dönüyorum bil ki yine sen
Düşlerde düşüyorsun düşüme, bana düşlerde geliyorsun
Gelişin düşlerimde de olsa, yine de beni sevindiriyorsun
Ayarla saatini, kara trenlere binde gel, kısa ömür geçmeden
Özledim cânım, tahammülüm kalmadı, ay kuşları uçmadı
-Cancağızım gel artık! Erguvanlar yaprağını dökmeden...

Celalettin KURT

BU TÜRKÜYÜ SENLE SÖYLEMEK VARDI

Ay şafağım, gülen narım, can özüm
Bu türküyü senle söylemek vardı
Geçti üstümüzden kaçıncı bahar
Bu türküyü senle söylemek vardı

Düşmeden hasrete yollarımız yâr
Ayrılmadan her-dem kollarımız yâr
Kırılmadan kanat, kollarımız Yâr
Bu türküyü senle söylemek vardı

Sazlar bizi çalar, söylerken bizi
Baharlar var iken, görmeden güzü
Hüzünler gelmeden hep dizi-dizi
Bu türküyü senle söylemek vardı

Dağlar devrilmeden, gökler çökmeden
Felek boynumuzu yere bükmeden
Kara gözlerimiz yaşlar dökmeden
Bu türküyü senle söylemek vardı

Ne kader yol verdi, vuslata zaman
Ne dağlar, ne sular vermedi aman
Çöktü başımıza her zaman duman
Bu türküyü senle söylemek vardı

Aydınlığım sendin; güneştin, aydın
Gönül ilacımdın, aşkta şifaydın
Bazen melek, bazen tatlı belâydın
Bu türküyü senle söylemek vardı

Sazlar fasla, sözler deme gelmedi
Vuslat kuşu üstümüzde yelmedi
İkimizde aşktan yana gülmedi
Bu türküyü senle söylemek vardı

Ay şafağım daim düşlerimdeydin
Hasretin pir vurdu, dallarım eydin
Sonbahar öncesi nerelerdeydin
Bu türküyü senle söylemek vardı

Celalettin KURT

AYDİBA -I-

Duy ey, gönlünü gönlüme yurt edindiğim sevgili
Hasretin büyüse de, taptaze duruyor sevdan
Ah! Adını ne zaman ansam, hep esrik oluyorum
Sesleniyorum dağlara, ünleniyorum pür feryat
Dağlar duyuyor, sular duyuyor, gökler duyuyor da
Dağların yücelerinde figânım buluyor da yankı
Bilmem ki uzaklardan; duyuyor musun sesimi sen

Ah! Ne fırtınalar yaşadım, ne görklü kasırgalar
Devrildim, düştüm, kalktım sensizliğinde senin
Kendimi kendime sordum, beni târif et diye
Bir târif bulamadım, târif istemekten yoruldum
Kimi zaman yargıladım, sorguladım kendi kendimi
Öyle günler oldu, yargıcı oldum, kendi kendimin
Çektim ıslah olamayan nefsimi, darağacına ben

Gün oldu, kaçtım kalabalıklardan çıktım dağlara
Dağların koyaklarından, yüreğime sular içirdim
Şakıyan meri keklik seslerine akort ettim sesimi
Hasret türkülerimi dağlara, taşlara armağan ettim
Hüznü çepeçevre kuşandım, rüzgârların ıslık sesinde
Sorguların, yargıların içinde kaldımsa da yapayalnız
Dibâcesi güller kokan aşkımı, dağlarımda yetirdim

Ben, dağ çiçeklerince büyütürken sevdamı nazlı-nazlı
Bazen utandım gül yapraklarına yazdığım şiirlerden
Mısraların yangınına düştüm, boğuştum kelimelerle
Hercümerç oldum, düştüğüm sevdanın şiddetinden
Ellerim… Ellerim kanadı, mısralar battı ellerime
Ve gelip kargışlar girdi beynime, süflî düşüncelerle
Yine de sana ey sevgili! Bir tutamcık demet yaptım
Dağlarımın kayalarına kazdığım aşk şiirlerinden

Senden uzaklarda kalsam da, hâlâ yüreğindeyim
Bunu böyle bil; kavlimin, sevdamın töresi böyle
Ah! Adını ne zaman ansam, hep esrik oluyorum
Yaprak-yaprak soluyorum, ömrü kısa leylaklarca
Ahdimi boşluklara savrulsun diye yapmadım ki yâr
Aşkımı ben, hesap cetveliyle çarpmadım ki yâr
Yazan yazmış kararı, ne edersin, değişmez böyle…

Celalettin KURT

AYDİBA -II-

Dinle beni, gönlümü gönlünde yeşerten sevgili
Yorgun gemiler gibiyim şimdi, kayalıklara oturan
Aklıma düştüğünde çalkalanıyorum, bulanıyorum
Alabora oluyorum, yüreğinin kor sularında ben
Dinmiyor, tükenmiyor içimdeki görklü fırtınan
Kasırgalarda, tufanlarda kalsam da beni an
Aydiba, meftûnum; zorlukta durağımsım sen

Med cezirler yaşasam da, söylediğim şarkı sensin
Her ezginin nağmesinde duyuyorum gül sesini
Hele duysam, ferah feza makamından bir şarkı
Dağılıyorum, çözülüyorum kendimden geçiyorum
Tamburların telinden, kopup gelen her nağmede
Rüzgârlar değil, fırtınalar biçiyorum yüreğimde
Aydiba, meftûnum; tarifsiz kaderimsin sen

Parlamazsa yıldızlar, yanmazsa deniz fenerleri
Rotasını bulamaz, mavi sularda gemiler
Gemiler, karanlıkta nasıl bulamazsa yolunu
Bende bulamıyorum, senin yokluğunda yolumu
Ne edersin yıllar çentik attı, bu sevdaya derinden
Yaralandım çok oldu, hem de yedi yerimden
Aydiba, meftûnum; elemim, kederimsin sen

Bazen küssem de, ayrılığın hilkatine şöyle bir
Değişmez bir töredeyim, yazılmışa ne denir
Söz geçiremem, ferman dinlemez yüreğim
Gün olur deminden çıkar; ünlenir, efelenir
Gümanlarda, yamanlarda naçar kalırım
Günahımın hıncını kendi kendimden alırım
Aydiba, meftûnum; yine de güzelimsim sen

Bulunmaz ekmekler gibisin, uzar gider yolların
Yollarında yorgunum, ellerim ulaşmaz sana
Gel dersin gelemem, arada aşılmayan dağlar var
Teslim oldum gül yüzlüm, yazgımızı yazana
Sevgi de, sevda da, aşk da yazılmış, bezm-i elestte
Bir gün gelir diye müjdeli haber kulaklarım seste
Aydiba, meftûnum; ‘ahirim, ezelimsin’ sen



Celalettin KURT


Değerli lise öğretmenimin eserleri

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.861
  • 1.093
  • 11.861
# 22 Haz 2012 12:38:46
   h.n.a.

TOPRAK - MAZİ

Gel arkadaş, gel seninle az dertleşelim;
Okuyarak hayat denen koca kitabı
Gönüldeki yaraları biraz deşelim.

Gömdüm kara topraklara melekten iyi,
Perilerden nazlı, güzel bir sevgiliyi.
Derin derin sızıldıyor gönlümde yaram,
Bana artık her saadet olmuştur haram.

Beni sardı kefen gibi mazinin tülü,
Yere batsın bu toprakla bu korkunç mazi!
Orda çünkü sevgilimle sevgim gömülü...

Hey arkadaş! Sözünü bil, hem kendine gel,
Bahtiyarlıklara olmaz ölümler engel.
Bir sevgili kızı senden aldıysa toprak
Buna katlan, toprak için çünkü bu bir hak!
Hem yaratan, hem büyüten topraktır bizi,
Üzerinde işitiriz ilk ninnimizi;
Fışkırttığı serin sular bize can verir!
Ormanları gönlümüze heyecan verir.

Hey arkadaş! Sende insaf duygusu yok mu?
Sana her şey veren, seni büyüten toprak
Senden bir tek kız aldıysa acaba çok mu?

Doğup ölmek... Millet için bunlar bir hızdır.
Toprak bizim beşiğimiz, mezarımızdır.
Toprak bizim anamızdır... İnsan yasına
Kapılarak nasıl söver öz anasına?

Hakikat ne şu göklerin derinliğinde,
Ne suların şairane serinliğinde...
Aristo'nun mantığında zerresi yoktur,
Pisagor' da, Eflâtun' da nebzesi yoktur.
Mefkûreler âleminde olunca kıtlık
Kafaların içerisinde başlar çıfıtlık;
Bir budala “zulüm yeter” diye haykırır,
Bir it çıkar, “proleter” diye haykırır!
Bir hayvanda hâkim olur cinsî heyecan,
Froyd denen Yahudi'ye gider, verir can...
Kimi kördür... Kendisine büyük gelir pek
Lenin denen o maskara vatansız köpek...
O ne felsefenin, ne de dinin hiçinde,
O, toprağın asırlardan beri içinde...
Hakikati bulmak için onu eşmeli,
Yükselmekten bir şey çıkmaz, derinleşmeli.
Göğe doğru yükselenler bir gün yorulur,
Derinleşen, hakikati toprakta bulur.
Şu ne başı, ne de sonu olmayan toprak
Gömdüğümüz vücutlardan gıda alarak
Bize hayat, bize tarih, mazi yaratır.
Mazi köhne kitap değil şanlı bir satır...

Mazi ırkın yarattığı coşkun bir seldir,
Mazi bizim alnımızı göğe yükseltir,
Geçmişlerin gecesinden ışık alırız.

Bir düşünsen mazideki olan işleri
Hâdisâtın büyüklüğü seni şaşırtır.
İstersen gel yâd edelim o geçmişleri...

Kaynar elbet damarında hâlis Türk kanın,
Damarında çünkü kanı var “Atillâ” nın,
Avrupa'nın her ırkından toplanan ordu
Onu Galya ovasında zorla durdurdu.

İradesi yenilmeden sinirle ete
Vatan için karısını bırakan “Mete”,
Yasa için kardeşini öldüren “Çengiz”,
Yer yüzünde bırakmadan küçücük bir iz
Geçip giden milyonlarca adsız kahraman,
Ki her biri bugün bize vermededir şan,
Bu erlerin cisimleri toprakta kaldı,
Ve adları tarihte bir şanlı yer aldı...
Hangisini hangisinden üstün tutmalı?
Her birisi bu toprağın, bu ırkın malı...
“Tonyukuk” un gizlenmiştir dehâ kanında,
Bismark onun at uşağı olmaz yanında...
“Alp Arslan”la “Kılıç Aslan” şanlı bir fasıl,
Avrupa'yı rezil eden “Yıldırım”... Nasıl?
Düşünsene ne biçim bir kahraman erdir
Ankara'da Yıldırım'ı eriten “Demir”...
Bu kadar mı? Bu saydığım ancak birkaçı
Katerinle neler yaptı acap “Baltacı”?
Anafarta cephesinde kim durdu en son?
İlk dayağı kimden yedi kuduz Napolyon?

Sevdiğin kız şu toprağa eğer girdiyse,
Sen toprağı eskisinden fazla benimse.
Bil ki toprak ebediyen senin olmuştur...

Bu dünyada bizim bir genç kızı sevmemiz
Filhakika gayet doğru, hem de çok temiz
Bir gayedir... Fakat bunun hududu dardır...
Sevgiliden sevgili bir mefkûre vardır.
Bir kız solar, yahut senin tükenir aşkın;
İnsan kalmaz uzun zaman neşeli, taşkın...
Ya mefkûre? Ebediyet onunla birdir,
Kişi oğlu müebbeden ona esirdir.

En mukaddes var’a böyle söversen,
Toprak ejder, mazi kanlı bir gece dersen,
İleriye bakamazsın, gözün kamaşır.
İstikbali kucağında bu mazi taşır...
Arkasında olmasaydı şanlı bir mazi
Bu milletten çıkar mıydı bir büyük Gazi?
Kara toprak yine bizden gıda almasa
Kalır mıydı aramızda bir töre, yasa?
Mazi bizim atamızdır, toprak anamız.
Biri bizi yetiştirir, biri verir hız.
Bu toprağa nasıl dersin kara bir ölü
Ki bağrında bütün şanlı ecdat gömülü.
Yabancılar bir gün yine akın ederse,
Ve zaferi kendisine yakın ederse
Sevgilimi aldı diye bu kara toprak
Tarihin ün meydanından uzak kalarak
O toprağın uğruna sen can vermez misin?

Bu maziyle bu toprağa küfürden sakın,
Kendine gel, iradeni üstüne takın!
Savaşları, töreleri, yasalarıyla,
Zaferleri, bozgunları, tasalarıyla
Mazi ırkın yarattığı bir şaheserdir...


Hey arkadaş! Sapıtmışsın, doğru yola gir;
Hakkı neyse ver maziyle kara toprağın...
Onlar değil efsaneyle cansız bir yığın!

Bu ikisi ebediyen kutlanacaktır...
Ve bunları inkâr eden, bil ki, alçaktır...

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.282
  • 230.772
  • 29.282
  • 230.772
# 22 Haz 2012 19:42:01
Ey Allahım beni senden ayırma
Beni Senin cemalinden ayırma

Seni sevmek benim dinim imanım
İlahi din-ü imandan ayırma

Şeyhim güldür ben onun arrısıyem
İlahi arıyı gülden ayırma

Balığın canı sularda gizlidir
İlahi balığı sudan ayırma

Eşrefzade Senin kemter kulundur
İlahi kulunu Senden ayırma

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.282
  • 230.772
  • 29.282
  • 230.772
# 22 Haz 2012 23:32:28
Bir güzellik yap kendine!
Ve
Sadece sahip olduklarını düşün; mutlu ol onlarla!…
Sahip olamadıkların üzülsün senin olmadıklarına…

Bir güzellik yap kendine!
Keşkeleri hiç düşünme !!!
Mutlu ol seçimlerinle!
Bırak keşkeler üzülsün senin seçimlerine…

Bir güzellik yap kendine!
Her yeni günü senin günün ilan et ve şımart kendini olabildiğince!..
Bırak dünler üzülsün seçilmediğine…..

Bir güzellik yap kendine!
Kalbinde daha da büyüt sevgisini sevdiklerinin!!!
Bırak sevmediklerin üzülsün kalbinde yerleri yok diye!!!

Bir güzellik yap kendine!
Sev kendini kimseleri sevmediğin kadar!!! Mutlu ol varlığınla!!!
Bırak seni sevmeyenler üzülsün!
Yüreklerine sığamayacak kadar büyüksün diye!!!! —

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 23 Haz 2012 00:43:33
MENDİLİMDE KAN SESLERİ

Her yere yetişilir
Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
Çocuğum beni bağışla
Ahmet Abi sen de bağışla
Boynu bükük duruyorsam eğer
İçimden öyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konyanın beyaz
Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
Öylesine benzer ki
Ve avlularına
(Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
Ve sözlerine
(Yani bir cep aynası alım-satımına belki)
Ve bir gün birinin adres sormasına benzer
Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne
Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anısı işsizliktir
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
Dirseğin iskemleye dayalı
-- Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben --
Cıgara paketinde yazılar resimler
Resimler: cezaevleri
Resimler: özlem
Resimler: eskidenberi
Ve bir kaşın yukarı kalkık
Sevmen acele
Dostluğun çabuk
Bakıyorum da simdi
O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
Biz eskiden seninle
İstasyonları dolaşırdık bir bir
O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
Nazilli kokardı
Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında
Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
Kadının ütülü patiskalardan bir teni
Upuzun boynu
Kirpikleri
Ve sana Ahmet Abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
Sofranı kurardı
Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
Cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi
Çocuklar doğururdu
Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar...
Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
Umudu dürt
Umutsuzluğu yatıştır
Diyeceğim şu ki
Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
Çocuklar, kadınlar, erkekler
Trenler tıklım tıklım
Trenler cepheye giden trenler gibi
İşçiler
Almanya yolcusu işçiler
Kadınlar
Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
Ellerinde bavullar, fileler
Kolonyalar, su şişeleri, paketler
Onlar ki, hepsi
Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mü bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
İşte o kadar.
Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.





Edip CANSEVER

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 23 Haz 2012 01:56:55
Ayrılık Vakti

Akşamı getiren sesleri dinle
Dinle de gönlümü alıver gitsin
Saçlarımdan tutup kor gözlerinle
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin

Güneşle köye in, beni bırak da
Küçüle, küçüle kaybol ırakta
Şu yolu dönerken arkana bak da
Köşede bir lahza kalıver gitsin

Ümidim yılların seline düştü
Saçının en titrek teline düştü
Kuru yaprak gibi eline düştü
İstersen rüzgara salıver gitsin
 
Necip Fazıl Kısakürek 

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 23 Haz 2012 01:57:35
Bendedir

Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan,
Kime ne, asılmaz duvar bendedir,
Süslenmiş gemiler geçse açıktan,
Sanırım gittiği diyar bendedir.

Yaram var, havanlar dövemez merhem;
Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem.
Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem;
Yollar ki, Allah'a çıkar, bendedir.
 
Necip Fazıl Kısakürek 

Çevrimdışı DORUK17

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 569
  • 1.024
  • 569
  • 1.024
# 23 Haz 2012 02:01:24
değerli öğretmen arkadaşlar.teşekkür etmek istiyorum ama hata mesajı geliyor.hepinize teşekkürler.

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2012 19:06:29
GÖZLERİN İSTANBUL OLUYOR BİRDEN

Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
Durgun sular gibi azalacağım
Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
Yalnız gözlerime bak diyeceksin.
Ellerim usulca ellerine değince
Kaybolup gideceksin
Bir elim seni çizecek bütün pencerelere
Bir elim seni silecek.
Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere
Senin için yeni baştan can kesilecek.
Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
Sonra seni kaybetmek hemen her yerde
Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
Yapayalnız kalmak iskelelerde.
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.

YAVUZ BÜLENT BAKİLER 
 
 
 

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK