Sivas Katliamı 2 Temmuz

Çevrimdışı ebru58

  • Uzman Üye
  • *****
  • 801
  • 1.739
  • 801
  • 1.739
# 02 Tem 2011 22:27:53
doğruyu söylemek güzeldir. ama doğruyu yanlış üslupla söylemek felakettir. ben aziz nesinin üslubunu hiçbir zaman beğenmedim. bir söz vardır; davanda haklı da olsan seçtiğin yol seni haksız yapar.
bu %90 olayını da aziz nesin Türk milletinin aptallğı ile açıklıyor bense Türk insanının %92 oranında demokrasi taraftarı olmasıyla, askeri rejimin biran önce sona erdirme isteğiyle açıklıyorum. 82 anayasasına %92 hayır denseydi ne olacaktı? askeri rejim devam etmeyecek miydi veya sivil bir anayasa mı yapılacaktı. otuz sene sonra bile gerekli zemini yaratamamış olan siyasetçiler daha asker başımızdayken mi ortak bir zeminde buluşacaklardı. bu durumda halkın %60veya 92si aptal değil demokrasi taraftarıydı demek daha doğru olur.
Aziz Nesin'i de bilinçli veya bilinçsiz, sivas olaylarının faillerinden görüyorum. ölen mi suçlu öldüren mi hesabı.

Çevrimdışı mavi ada ılgını

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.970
  • 8.709
  • 1.970
  • 8.709
# 02 Tem 2011 22:35:10
üslubunu beğenmediklerimizi yakarak sorunları çözemeyiz
ölen mi suçlu öldüren mi demek de bence yanlış bir üslup

Çevrimdışı ebru58

  • Uzman Üye
  • *****
  • 801
  • 1.739
  • 801
  • 1.739
# 02 Tem 2011 22:44:56
arkadaşlar birbirimizi yanlış anlamayalım. sivas olaylarını kimse savunmuyor. tabi ki orda yaşananlar bir suçtu. suçluların da yargılanması gerekir. tahrik edilmeleri de haffifletici sebep değildir. ama bu oyunun gerçek senaristleri üzerinde durmak gerekir diye düşünüyorum. yoksa bu tahriklere hep geliriz. sonuçta tuttuğu takıma dahi laf söyletmeyen bir millet olarak kutsalımıza hiç laf söyletmeyiz.olayların da alevi sünni çatışması  olmadığını biliyorum. sadece bunun için uğraşanlar vardı. her zaman da olacak. evet sivas halkı oyuna geldi, tahrik edildi vs. ama biz BİRiz ve mermeriz. kimse bizi bize düşüremez. öldüren suçlu olduğu kadar öleni de tartışalım, düşünelim. sivasta ölenler de kurban öldürenler de... bundan kim fayda sağladı onun açıklaması gerçek düşmanı gösterir. olay bu kadar basit bence.

Çevrimdışı ebru58

  • Uzman Üye
  • *****
  • 801
  • 1.739
  • 801
  • 1.739
# 02 Tem 2011 22:47:58
herkese iyi akşamlar diliyorum. düzeyli bir tartışma platformu gerçekleşti bence bu sayfalarda. bilgilerini ve görüşlerini paylaşan herkese teşekkür ediyorum. Allah bu ülkeye bir daha Sivas ve Başbağlar olaylarını yaşatmasın (amin) Ölenlere rahmet yakınlarına ve tüm milletime başsağlığı diliyorum. umarım üç gün sonra Başbağlar olayını konuşur, bilgilerimizi paylaşırız. iyi geceler.

Çevrimdışı leventsengul

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 56
  • 151
  • 56
  • 151
# 02 Tem 2011 22:55:57
Katliamda ölen dostları rahmetle anıyoruz."Yaratılanı sevmeli,yaratandan ötürü."Bir büyüğümüz demişti;Bir karıncanın resmini çizemeyen biz insan nasıl oluyorda onun canına kastedip öldürebiliyor.Ki biz yaratılan en şerefli mahlukatı yok edebilme hakkını kendimizde görebiliyoruz.

Çevrimdışı ertürk35

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.916
  • 229
  • 1.916
  • 229
# 02 Tem 2011 22:56:56
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Otelde bulunanlar, tehlikenin ayırdında idiler. Telefonla Sivas Valisi’ni, Emniyet Müdürünü ve diğer yetkilileri arayarak önlemlerin artırılmasını istediler. Bununla da yetinmediler, telefonla Ankara’da bulunan Başbakanı, Başbakan Yardımcısını, İçişleri Bakanı’nı, parti liderlerini ve milletvekillerini aradılar. Oteldekiler arasında olan halk ozanı, 1987-1991 dönemi SHP milletvekilli Arif Sağ da, telefon başından ayrılmıyor, Ankara’da SHP milletvekili Cevdet Selvi’yi, Bakan Seyfi Oktay’ı, İstanbul eski belediye başkanı Nurettin Sözen’ i arayarak saldırının korkunçluğunu anlatıyor, bir an önce önlem alınmasını istiyordu. Otelde bulunan Aziz Nesin de Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve Çalışma Bakanı Mehmet Moğoltay’la görüşerek can güvenliklerinin sağlanmasını istedi. Ulaşılan her yetkili, “Korkmayın, her türlü önlem alınmıştır” yanıtını veriyorlardı.

Saldırganların amacını sezinleyen Sivas Valisi Ahmet Karabilgin de saat 14.30’da Başbakanı ve İçişleri Bakanı’nı telefonla arayarak bilgi vermiştir. Saldırının giderek bir katliama dönüşeceğini gören Sivas Valisi, çok tedirgin olur ve Ankara’yla telefon irtibatını hiç kesmez. Saat 14.40’da yeniden İçişleri Bakanı’nı ve müşteşarını arar, saldırının artık bir katliama dönüşmekte olduğunu bildirir. Vali yine de rahatlayamaz. Saat 18.45’te Başbakanı ve İçişleri Bakanı’nı tekrar arar ve mutlaka yardım edilmesi gerektiğini bildirir. Çevre illerden de yardım istenmektedir.

Sivas Valisi’nin bunca çabalarının ve görüşmelerinin sonucu, Tokat Emniyet Müdürlüğü’nden 20 polis; Kayseri Emniyet Müdürlüğü’nden 31 Polis, Jandarma Komutanlığı’ndan 20 Jandarma olmak üzere 71 güvenlik görevlisi gelmiştir. Sivas Tugay Komutanı 6 bin kişilik asker mevcudundan yalnızca 30-40 acemi er göndermiştir. Askerler saldırganların arkasında bir yerde nöbet tutarcasına bekletilir. Bir ara Tugay Komutanı da olay yerine gelir ve sağa sola bir göz attıktan sonra ayrılır.

Otel’de bulunanların Ankara’daki yetkililerle yaptığı telefon görüşmeleri ve önlem istemleri de dikkate alınmamıştır. Bu girişimler ve devletin duyarsızlığı değerlendirildiğinde saldırganların korunduğu tartışması gündeme gelmektedir.

Alıntı( [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] )

Yaşanan gelişmeler olayların yatıştırılması için değil yazdıkları senaryonun son sahnesini sergilemekti ve istedikleri oldu.bu olayların buralara kadar geleceğini görmemek için ne olmamak lazım..
ögretmenim sivasa son günlerde gelen madımagı yakma niyetinde olanlardan valinin haberi olmazmı.

Çevrimdışı akdag

  • Uzman Üye
  • *****
  • 643
  • 4.603
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 643
  • 4.603
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 02 Tem 2011 23:03:26
Ateşi bulanlar utandılar...Ateş utandı...Yakanlar ve yaktıranlar utanmadı insanlıklarından.
UNUTMADIK UNUTTURMAYACAĞIZ...
Mekanınız cennet olsun.

Çevrimdışı keremoglu

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 53
  • 287
  • 53
  • 287
# 02 Tem 2011 23:12:24
sevgili arkadaşlar herkes alevileri ne kadar çok sevdiğini anlatmaya çalışıyor
mesele bizim bireysel olarak sevgilerimizi ilan etmek değil
toplumsal hafızamızda alevilerin nasıl algılandığı ve bunu değiştirmek için ne yaptığımızdır.

Çevrimdışı keremoglu

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 53
  • 287
  • 53
  • 287
# 02 Tem 2011 23:15:27
Alevi çalıştayları sırayla yapıldı
geriye alevilere sıfır kaldı.
Bu güzel ülkenin güzel evlatlarına layık görülen yaşam bu.
Yazık, çok yazık.

Çevrimdışı 58sivas58

  • Uzman Üye
  • *****
  • 555
  • 727
  • İngilizce Öğretmeni
  • 555
  • 727
  • İngilizce Öğretmeni
# 02 Tem 2011 23:20:38
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
aziz nesin'i karalamaktan vazgeçin artık! görüntüleri çekildi o günün, halâ da din (mezhep) çatışması diyemiyorsunuz.
Bu çatışma yıllarca olmamış,Sivas'ta Alevi-Sunni yüzyıllarca kardeşçe yaşamış,hala da yaşamaya devam etmiş ama sadece bir gün, 2 Temmuz 93'de kardeşçe yaşayamamış öyle mi? Mesele bu kadar basit mi hocam?

Çevrimdışı debasos

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.583
  • 2.778
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.583
  • 2.778
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 02 Tem 2011 23:22:00
madımakta yapılan insanlık suçunu kınıyoruz.utanç müzesi olmalı ve yakanlar ile yakılanlar aynı yerde olmamalı...çalıştaylarda alevi kardeşlerimizin hükümetçe istedikleri kabul edilmedi hükümet zaten sırf dostlar alışverişte görsünler diye yaptılar..

Çevrimdışı sayin19

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.555
  • 6.710
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.555
  • 6.710
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 02 Tem 2011 23:24:00
   “İDDİANAME: 02. 07. 1993 Cuma günü her yıl olduğu gibi Banaz Köyü’nde yapılmakta olduğu söylenilen Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nin bu yıl Sivas şehrine dikilen Pir Sultan Abdal Abidesi’nin açılışı nedeniyle Sivas il merkezinde yapılmış olması, toplantıya İslam dünyasında tepki yaratan Şeytan Ayetleri Kitabı’nı Türkiye’de de yayınlayan Aziz Nesin’in davet edilmesinin, il içinde olumsuz bir ortamın doğmasına neden olduğu gözlenmiştir. Sivas ilinde yaşayan vatandaşların bu duruma hassasiyetlerini gösterecekleri ve bir büyük olayın geleceği önceden bilinmesi de bir yana, yasal ve emniyet tedbirlerinin bu tür olayları önlemede etkin bir çare olamayacağı açıktır...


             “İslam dünyasında tepki yaratan ‘Şeytan Ayetleri’ kitabının Türkiye’de yayınlanmasını yürüten ve Türk toplumunda sergilediği hareketleriyle hiç de iyi izlenim bırakmayan Aziz Nesin’in bu merasime (4. Pir Sultan Abdal şenliği) davet edilmesi, geleneksel olarak Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nin her yıl Banaz Köyü’nde yapıldığını düşünürsek, bu şenliğin Sivas İl Merkezi’ne getirilmesi; kamu davasındaki bu olayı hazırlamıştır.


             “İşte 02. 07. 1993 gününün Cuma olması ve camilerden çıkan halkın, fanatik dincilerin yönlendirmesiyle, yetkililerce olayın önlenmesi için yeterli tedbirin alınmaması ve geciktirilmesi,


             “Ayrıca, fanatik toplulukça şenlikten bir gün önce il merkezinde yayınlanan gazetelerde açıklamalar yapılması ve halkı kışkırtan bildiriler dağıtılması;


             “Hele hele Aziz Nesin’in İslam Dini’ne karşı tutum ve davranışları ve açıklamaları;


             “Kapalı bir salonda düzenlenen toplantıda terör örgütü militanları için saygı duruşunda bulunulması;


             “Eylemin hazırlayıcı nedenleri arasında sayılabilir.


             Sivas ilinde meydana gelen bu vahim olay için de, ‘Bu şenlik neden İl Merkezi’nde yapılmıştır, neden Cuma gününe rastlatılmıştır, neden genelde halk tarafından hareketleri hiç de hoş karşılanmayan Aziz Nesin şenliğe davet edilmiş, kendisine konuşmalar yapma imkanı tanınmış, neden şenlikle hiç ilgisi olmayan terör örgütü militanları için saygı duruşunda bulunulmuştur?’ soruları cevapsız kalmaktadır.


             “Bir yanda ‘Marksist-Leninist’ düzene dayalı devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik oluşturulan yasa dışı terör örgütleri, özellikle PKK terör örgütünün; bir yanda fanatik dincilerin laik devlet düzenini cebren ilga edilip, yerine şeriat devlet düzeninin getirilmesine ilişkin;


             “... Çalışmaları Sivas olayında tahrik ve teşvik şeklinde görüntülenerek gövde ve güç gösterisi oluşturulmuştur. Olaydan bir gün önce sokağa dökülen Marksist-Leninist düzene dayalı, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik Dev-Sol, Dev-Genç, PKK terör örgütlerinin militanlarının katılmasıyla Sivas sokaklarında yapılan yürüyüş ve Aziz NESİN’in konuşmaları sergilediği tavrı, bir gün sonra meydana getirilecek olayların tahrikçisi olmuştur...”   12


            DGM savcılarının iddianamelerinde, Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri ve bu şenliğe katılanlar “Dev-Sol, Dev-Genç, PKK” örgütleriyle bağlantılı olmakla suçlanmaktadır. Bu örgütlerin Sivas’ta yürüyüş yaptıklarından sözedilmektedir. Oysa Sivas Valiliğinin ve Emniyet Müdürlüğünün raporlarında böyle bir yürüyüş olmadığı belirtilmiştir. Yine, katliamı gerçekleştiren ırkçı-şeriatçı örgütlerden hiç söz edilmemiştir. Katliamın nedenini Aziz NESİN’in tahrikine ve sol örgütlere bağlayarak savcıların, katliamı yapanlardan yana taraflı olduğu görülmektedir.


            Davanın ilk duruşması, Ankara 1 nolu DGM’de 21. 10. 1993 günü yapıldı. Duruşmayı izlemek üzere binlerce kişi Ankara DGM önüne geldi. Binin üstünde polis Adliyenin geliş yollarını çevirmişti. Saldırganların yakınlarının ve avukatlarının dışında kimseyi Adliyeye yaklaştırılmıyorlardı. Sivas’ta katledilenlerin aileleri ve avukatları içeri alınmadılar. Emniyet güçleri, duruşmayı izlemeye gelenlere ve katledilenlerin yakınlarına acımısızca saldırdılar. Kadınları saçlarından tutarak yerlerde sürüklediler ve copladılar. Ağza alınmayacak küfür ve hakaretler yapıldı. Birçok kişi gözaltına alındı.


            İlk duruşma böyle başladı. Yakınlarını kaybeden aileler ve müdahil avukatları sonraki duruşmalara katılma imkanı buldular. Sanıklar, her duruşmada müdahil avukatlara ve yakınlarını kaybeden ailelere sözle ve el hareketleriyle hakarette bulunuyorlardı. Mahkeme heyeti bu tür hareketlere müdahale etmiyordu.


            Müdahil avukatlar, katliamla ilgili elde edilmiş fotoğrafları, filmleri ve benzeri belgeleri mahkemeye sundular. Mahkemeye sunulan belgelerde saldırganlar, somut olarak görülüyordu. Ancak mahkeme heyeti avukatların belgelerin incelenmesi istemini kabul etmedi. Daha sonra davanın gelişimini, tanıkların ifadelerini basından ve kamuoyundan gizlemek için gizlilik kararı alındı. Müdahil avukatlar, mahkeme heyetinin tutumunu yanlı görerek reddi hakim isteminde bulundular. Avukatların bu istemi de reddedildi.


            Mahkemenin yanlı tutumu karşısında, müdahil avukatlar, yaptıkları bir açıklamayla duruşmalara katılmama kararı aldılar:


            “...Şeriat heveslilerinin, teokratik devlet özlemcilerinin yargılandığı ve Cumhuriyet tarihimizin en önemli davalarından olan Sivas Olayları Davasının her yönüyle topluma, halkımıza açık olması gerekir. Müdahil vekileri olarak, gerekçesi ve nedenleri bile tutanağa yazılmamış olan ‘Gizlilik kararı’nın sürmesini asla benimsemeyiz, yargılamanın kamuoyundaki inandırıcılığına gölge düşmesine göz yummayı, halkın haber alma hakkının tıkanmasını içimize sindiremeyiz ve hukuka uygun bulmayız.


             “Bu nedenle meslektaşlarımız, müdahil müvekkillerin de isteklerini göz önünde bulundurarak; mahkemelerce verilmiş bulunan ‘Gizlilik kararı’ kaldırılıncaya kadar, duruşmalar halka açık olarak yapılıncaya kadar, duruşmalara girmeme ve mahkemeyi tarihi sorumluluğu ve hukuki yanlışlığı ile baş başa bırakma kararı vermişlerdir...” 13


           Müdahil avukatların bu kararını desteklemek üzere, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Merkezi de tüm şubeleriyle açlık grevi kararını aldı. 14 Haziran 1994 günü başlayan ve18 Haziran akşamı sona eren dört günlük açlık grevine, Derneğin 35 Şubesinin tüm yönetim kadrosu katıldı. Açlık grevi süresince 100 binin üstünde kişi ve kurum temsilcisi Derneği ziyaret ederek destek verdiler. Buna ek olarak Ankara’da 200 bin bildiri dağıtıldı.


            Bunca tepki ve uyarıya karşın, mahkeme heyeti kararında direnerek yargılamayı yürüttü. Gizlilik içinde yürütülen yargılama 26. 12. 1994’te karara bağlandı. Mahkemenin gerekçeli kararı şöyledir

Çevrimdışı sayin19

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.555
  • 6.710
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.555
  • 6.710
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 02 Tem 2011 23:28:09
“Gerekçeli Karar: ...Sivas olaylarının devlete ve laik düzene yönelik olmadığı, Aziz NESİN’in Şeytan Ayetleri kitabını yayınlamasına duyulan öfke, kin ve nefretin oluşturduğu tahrik sonucu ve Aziz NESİN’e yönelik bir eylem olduğu, kast edilen Aziz NESİN olmasına rağmen hedefde sapma sonucu 37 masum insanın ölümü ile sonuçlanan bu olayların, laik-antilaik veya mezhep çatışması olmadığı, sadece İslam dinince mukaddes sayılan değerlerin aşağılanmasına tepki gösterildiği, Aziz NESİN’in Anadolu’nun herhangi bir vilayetinde da aynı tepkiyi görebileceği, dolayısıyla şahsa yönelik eylemin bir başka amaca çekilerek kamplaşma ve kutuplaşma yaratmasının hukuki ve sosyal bir yararı olmadığı kanaatindeyiz.


             “... Olayların müştekisi Aziz NESİN’in, Bakanlar Kurulu’nun 24. 08. 1989 tarih ve 1989/14479 sayılı kararnamesinde, yazarı Salman RÜŞDİ olan ‘Şeytan Ayetleri’ isimli kitabın Türkiye’ye sokulması ve dağıtılmasını yasakladığı, Türkiye’de bu yasağa rağmen adı geçen kitabı Aydınlık Gazetesinde yayınladığı ve bu kitabın içeriği itibarıyla Müslümanların Peygamberi ve eşlerine karşı tahrik ve tazyif edici ibarelerin bulunması sebebiyle tüm Müslüman halkı bu yayından dolayı haksız şekilde tahrik ettiği, böylece olayların çıkmasının müsebbibi bulunduğu anlaşıldığından, sanıklara tayin olunan ceza TCK’nun 51/1 maddesi gereğince ¼ nisbetinde indirilecek... hapis cezasıyla ayrı ayrı cezalandırılmalarına...“ (Ankara 1 nolu DGM’nin Gerekçeli Kararı, Sayfa: 461/465)  14


            Böylece Sivas katliamı davasının 22 sanığı hakkında 15’er yıl, 3 sanığı hakkında 10’ar yıl, 54 sanığı hakkında 3’er yıl, 6 sanığı hakkında 2’şer yıl hapis cezası, 37 sanığı hakkında da beraat kararı verildi.


            DGM’nin kararında katliamı gerçekleştiren faşist (ırkçı-şeriatçı) örgütlerden söz edilmediği gibi, katliam Cumhuriyete ve laikliğe karşı bir eylem olarak da değerlendirilmemiştir. Ama bir suçlu gerekliydi ve o da bulunmuştu: Aziz NESİN. Üstelik bu hiç de yeni bir şey değildi; devletin yetkilileri, siyasi iktidarın sözcüleri, emniyet yetkilileri ve savcılar da, Sivas katliamının örgütlü bir hareket olmadığını, Aziz NESİN’in tahrikiyle ortaya çıkmış bir tepkinin sonucu olduğunu, olayın ilk gününde açıklamışlardı.


            Müdahil avukatlar, DGM’nin kararını taraflı, hukuka ve adalete aykırı olarak niteleyerek, ayrıntılı bir savunmayla temyiz ettiler. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Esas No: 1996/688, Karar No: 1996/4716 kararıyla, “Katliamın Cumhuriyete, Laikliğe ve Demokrasiye yönelik olduğunu” belirterek DGM’nin kararını esastan bozdu.


            Ankara 1 nolu DGM, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı. Karar, 28. 11. 1997’de açıklandı. Mahkemenin Esas No: 1996/84, Karar No: 1996/199 Gerekçeli Kararında şu ifadelere yer veriliyordu:


            “... 7-8 saatlik uzun bir zaman süreci içerisinde güvenlik görevlilerince yapılmış olan çeşitli uyarılara rağmen dağılmayarak Hükümet Konağının önünde bulunan güvenlik görevlilerini kurduğu barikatın da zorlanıp devlet ve hükümetin il’de temsilcisi olan valiye ‘Şerefsiz vali’, ‘Vali istifa’ şeklinde, yürüyüşler ve toplanmalar sırasında Cumhuriyetçilik ve laiklik ilkelerine aykırı biçimde ‘Şeriat gelecek zulüm bitecek’, ‘Cumhuriyeti burada kurduk, burada yıkacağız’, ‘Yaşasın şeriat, kahrolsun laiklik’, ‘Şeriat isteriz’, ‘Dinsiz laikler’ sloganlarının atılması, bir kısım işyeri, mesken ve araçların yakılması ‘Yak yak’ sloganları altında güvenlik görevlilerinin kurduğu barikatın cebir kullanılmak suretiyle açılıp otelin yakılması suretiyle 35 kişinin öldürülmüş ve çok sayıda kişi ve güvenlik görevlisinin yaralanmış bulunması ve nihayet Türk İnkılabının temel taşlarından birisi olan Sivas Kongresinin imzalandığı ve sonradan müzeye dönüştürülmüş bulunan bina ile önündeki Atatürk Heykelinin tahrip edilmiş olması, olayda kullanılan cebir, bir kısım icra hareketlerinin TCK’nin 146. Maddesinde belirtilen sonucu yaratmaya elverişliğinin ve Aziz NESİN’in düşünce ve davranışları bahane edilmek suretiyle Anayasal düzenin en önemli ilkelerinden olan Cumhuriyetçilik ve laiklik ilkelerinin ortadan kaldırılmasına yönelik bulunduğunu tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır...” (Gerekçeli Karar, s. 65-67)


            DGM’nin kararında 33 sanığa idam, diğerlerine de muhtelif ağır hapis cezaları verilmiştir.


            Mahkemenin kararı taraflarca temyiz edilmiştir Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 24. 12. 1998 günü verdiği kararda hapis cezaları onaylanırken, 33 idam cezası bazı usul noksanlıkları nedeniyle bozulmuştur. Dava bir kez daha DGM önündedir.

Tahrikleri kabul etmek gerekir.

Çevrimdışı 58sivas58

  • Uzman Üye
  • *****
  • 555
  • 727
  • İngilizce Öğretmeni
  • 555
  • 727
  • İngilizce Öğretmeni
# 02 Tem 2011 23:34:10
Hocam o karar bozuldu..
Yanılmıyorsam 1997'de tekrar karara bağlandı..
Ve o kararda yukarıda yazan yazılara ters şeyler yazıldı,Aziz Nesin melek ilan edildi ne olduysa

Çevrimdışı ismaildoganay

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 285
  • 1.560
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 285
  • 1.560
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 02 Tem 2011 23:40:08
iddianame mi  "yuh" diyorum başka da bir şey demiyorum...

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK