Ahlâki Eğitim....

Çevrimdışı sadeceziyaret

  • Uzman Üye
  • *****
  • 496
  • 234
  • Okul Müdürü
  • 496
  • 234
  • Okul Müdürü
# 13 Nis 2012 22:45:31
KİM DAHA ADİL?
BİLAL DEMİRSOY

Yeryüzünde Hz Ömer ra kadar adalet kelimesiyle özdeşleşmiş ikinci bir kişi göstermek mümkün değildir Onun tazeliğinden hiç bir şey kaybetmeyen kıssaları, her türlü adaletsizliğin kol gezdiği bugünkü dünyada yeniden okunmalı, tekrar takrar yorumlanmalı En azından bir gaye olarak hep akılda tutulmalı İşte onun en etkileyici kıssalarından biri

Halife Hz Ömer ra'ın Mısır valisi Amr b As, Mısır'ı bayındır bir ülke yapmak için imar çalışmalarına başlar Bunun için İskenderiye şehrinden başlamak üzere, öncelikle caddelerin genişletilmesine ihtiyaç vardır Plân yapılıp işe başlanır

Çalışma ilerledikçe yol üzerine denk gelen evler ve araziler, sahiplerinin razı oldukları paralar ödenerek istimlak edilmekte ve yollar genişletilmektedir

Bir gün yol çalışması bir yahudinin evinin bulunduğu yerde kesilir Yolun genişletilmesi için yahudinin evinin yıkılması gerekmektedir Yahudi ise evini terk etmek istemez

Görevliler yahudiyi ikna etmek için çok çaba sarfederler Fakat yahudi evini terketmemeye kararlıdır Durum Amr b As'a intikal ettirilir Vali yahudiyle bizzat görüşür Fakat o da ikna edemez Bunun üzerine hiddetlenir ve “bedelini fazlasıyla verdikten sonra tabii ki seni o evden çıkarırım” der Yahudi durumu Halife Ömer'e arzedeceğini söyler Amr b As da “sen bilirsin” der

Yahudi yola koyulur ve bir zaman sonra Medine'ye varır Rastladığı bir adama halifenin sarayının nerede olduğunu sorar Adam halifenin sarayının olmadığını söyler Yahudi şaşırır, zira Mısır'daki valisinin bile sarayı varken, yedi düvele hükmeden şahsın bir sarayı yoktur! Öyleyse halifeyi nasıl bulabileceğini sorar Adam halifenin evine gitmesini söyler ve yolu tarif eder

Yahudi tarif edilen yere varır Gayet basit, mütevazi bir evdir burası Diğer evlerden bir farkı yok Kapıyı çalar Hz Ömer ra'ın kızı Hz Rukiye ra kapıyı açar Yahudi, halifeyle görüşme isteğini bildirir, Hz Rukiye ra da halifenin evde olmadığını, belki mescid civarlarında olabileceğini söylenir

Yahudi geri dönüp halifeyi aramaya başlar Hava çok sıcaktır ve yahudinin mecali de tükenmiştir Mescide vardığında bir duvarın gölgesinde başını bir tuğlaya yaslamış, elbisesi eski, hırkası yamalı, uyumakta olan birine rastlar Ayağıyla dürterek adamı uyandırır Adam:

- Ne istiyorsun, diye sorar

Yahudi:

- Müminlerin emirini arıyorum Onu mutlaka bulmam lazım, der

Adam:

- İşte buldun, der Müminlerin emiri benim!

Yahudi inanmaz Bu yabancı olduğu yerde, bu garip insanların arasında halifeyi bulma ümidi azalmaktadır Bu sırada oradan birkaç kişi geçerAdamlar o eski elbiseli, hırkası yamalı adamı saygıyla selamlarlar O da büyük bir tevazu ve vakarla karşılık verir Böylece yahudi, yanındaki adamın halife olduğuna kanaat getirir Hz Ömer ra'ın yanına diz çöker, rahatsız ettiği için özür diler Hz Ömer ra:

- Rahatsız etmedin Ne istiyorsan söyle, der

Yahudi bunun üzerine hikayesini anlatır Hz Ömer dikkatle dinledikten sonra:

- Sen haklısın, der Bizde kimsenin malını satmaya zorlamak yoktur Değerinden fazla bedel vermek de bu hareketi haklı kılmaz

Sonra etrafına bakınır Bir kemik parçası görür Onu alır ve üzerine “Nuşirevan bizden daha mı adildi?” diye yazar Sonra bunu yahudiye uzatıp:

- Bunu al, Amr'a götür, der

Yahudi, halifenin kendisini başından savdığını düşünür Çaresiz, kemik parçasını alır

Ertesi gün Mısır'a doğru yola koyulur İskenderiye'ye gelir Valiye çıkmaya gerek duymadan evine gider Davasından ümidini kesmiştir Sarayı, tacı-tahtı olmayan bir hükümdarın kemik üzerine yazılmış bir sözünden sonuç çıkmayacağını düşünür

Amr b As ise yahudinin İskenderiye'ye döndüğünden haberdardır ve halifenin kararını merak etmektedir Birkaç gün sonra yahudiyi çağırtır ve halifeyi görüp görmediğini sorar Yahudi gördüğünü ve konuştuğunu söyler Vali:

- Ne söyledi, diye sorar Bunun üzerine yahudi kemik parçasını çıkartır ve uzatır:

- Hiç Bunu Amr'a götür dedi, der

Amr b As, kemiği alır ve üzerindeki yazıyı okur ve birden sapsarı kesilir Gözleri dalmış bir vaziyette bir süre hareketsiz kalır:

- Tamam, evini almaktan vazgeçtik, der

Yahudi bir kez daha şaşkındır Sıradan görünümlü birinden, devlet işleriyle hiç bağdaşmayan, kemik üzerine yazılı bir söz, Mısır'ı yöneten birini nasıl böyle etkiler?

- Ey emir, bu sözün sırrı nedir? Bir emir bile ifade etmeyen bir söz sizi kararınızdan nasıl vazgeçirdi, diye sorar

Amr b As, anlatır:

“Henüz cahiliye zamanıydı Ben ve Ömer Mekke'de yaşar ve ticaretle meşgul olurduk Sermayemiz fazla değildi Ortaklaşa alabildiğimiz malları devemize yükler, uzak yerlerde onları satar, kârını paylaşırdık

Bir seferinde İran'ın Medayin şehrine gittik O zamanlar İran'ın kisrası (kralı) adaletiyle meşhur Nuşirevan idi

Mallarımızı satıp bir handa konakladık Hancı bize devemizi koruyabileceğini, paralarımızı da kendisine emanet verebileceğimizi söyledi Biz, yabancı bir ülkede paramızı emanete vermeyi düşünmüyorduk Devemizi de ayrı bir ücret ödememek için hanın avlusuna bağladık

Ertesi gün satmayı düşündüğümüz malları alıp Mekke'ye geri dönecektik Ancak sabahleyin uyandığımızda yastığımızın altındaki para çalınmıştı Baktık ki devemiz de çalınmış Yabancı bir memlekette ortada kalmıştık Hancının yakasına yapıştık ama nafile Hancı:

- Ben size her şeyinizi emanet etmenizi söylemiştim ama kabul etmediniz, dedi

Haklıydı Ben boynumu büktüm Ama Ömer durumu Nuşirevan'a götürmeye kararlıydı Nuşirevan öğleye kadar devlet işleri ile meşgul olur, öğleden sonra da halkın şikayetlerini dinlerdi Öğleden sonra Nuşirevan'la görüşüp başımıza gelenleri anlattık Nuşirevan:

- Demek yastığınızın altından paranızı çaldılar Peki be adamlar, paranız yastığın altındayken siz uyuyor muydunuz? Uyanık kalıp paranıza sahip çıksaydınız ya, diye çıkışınca ben cevap veremedim Ama Ömer başını kaldırıp pervasızca:

- Evet efendim, biz uyuyorduk Çünkü sanıyorduk ki siz uyumuyorsunuz, deyiverdi

Ömer'in kralı kızdırmış olmasından korktum Nuşirevan biraz düşündü Acaba bize ne gibi ceza verecek diye düşünürken:

- Ey Arap, galiba sen haklısın… Memleketimde bulunan herkesin rahatça, huzur içinde uyuyabilmesi için benim uyanık olmam lazımdı, dedi

Biraz sustu, sonra bir haftaya kadar olayın sorumlularının ortaya çıkarılacağını söyleyip bizi gönderdi Bu arada bir haftalık konaklama masraflarımızı da karşılayacağını söyledi

Bir hafta sonra saraya gittik Nuşirevan bizi huzuruna çağırttı İçeri girince devemizi gördük Hem şaşırmış hem de sevinmiştik Sonra para kesemizi de bize uzattı ve “bununla ne yapacaksınız?” diye sordu Biz de, memleketimizde satmak için kumaş, ıtriyat gibi şeyler alacağımızı, iki gün sonra da yola çıkacağımızı söyledik

Nuşirevan:

- Şehirden çıkarken, biriniz şehrin iki kapısından biri olan Güneş Kapısı'ndan, diğeriniz de Ay Kapısı'ndan çıkın, diye bizi tenbihledi

İşlerimizi bitirdikten sonra yola koyulduk Ömer Güneş Kapısı'na, ben de Ay Kapısı'na yöneldim Dışarı çıkarken, kapının üzerinde süslü elbiseler içinde birinin asılmış olduğunu gördüm Yakından bakınca onun şehrin güvenliğinden sorumlu olan Şahnepehlev olduğunu anladım Kapıdaki nöbetçiye:

- Bunu neden asmışlar, diye sordum

Nöbetçi:

- Tahkikat sonucunda hırsızlarla birlikte çalıştığı öğrenildi Çaldıklarının bir kısmı ele geçirildi Kendisi de ibret için buraya asıldı, dedi

Dehşet içinde oradan uzaklaştım ve Ömer'le buluştum Ona gördüklerimi anlattım O da bana Güneş Kapısı üzerinde güzel giyimli bir gencin asılmış olduğunu gördüğünü, nöbetçilere onun kim olduğunu sorduğunu ve Nuşirevan'ın oğlu olduğunu söylediklerini anlattı Meğer, Şahnepehlev ile Nuşirevan'ın oğlu ortak olup, bu hırsızlarla işbirliği içindeymişler İbret olsun diye ikisi de şehrin iki kapısına asılmışlar Bu hadiseyle Nuşirevan'a niçin adil denildiğini daha iyi anlamış olduk”

Amr b As susar Sonra:

- Ey adam, anladın mı şimdi Ömer'in bana bunu niçin yazdığını? Nuşirevan, mecusi olduğu halde adalet uğruna kendi oğlunu bile feda ettiHalife, “Biz Nuşirevan kadar adil değil miyiz ki, sen cizyesini ödeyen, emanımız altında bulunan birine böyle davranıyorsun?” demek istiyorVazgeçtik, yoksa Ömer'in adaleti bizi mahveder

Çevrimdışı 33kalemdar

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.450
  • 5.163
  • 2.450
  • 5.163
# 13 Nis 2012 22:48:16
Ahlak kavramı önemlidir.çünkü O'nun ahlakı Kuran idi buyrulmuş.yani ahlak duygusuna sahip olan bir insan yürüyen bir ilahi kitabın temsilcisi haline gelir

Çevrimdışı metinogretmen

  • Uzman Üye
  • *****
  • 964
  • 15.659
  • Müdür Yardımcısı
  • 964
  • 15.659
  • Müdür Yardımcısı
# 13 Nis 2012 22:58:58
Böyle güzel konu açan arkadaşlara ve
mesajlarıyla
teşekkür'leriyle destek veren arkadaşlara çok teşekkürler..
Allah Razı Olsun..
---
öncelikle televizyonlar-diziler-çalışan anneler...
çocuklarına zaman ayıramayan babalar...
bitmiş bir komşuluk ilişkisi..
(Artık komşu komşuya muhtaç değil artık,çünkü marketler 24 saat açık..!!)
Kızlarımız evlenirken(yada erkeklerimiz) beğenme kriterleri farklı artık..
Ve ilk kavgada boşanmalar..!!
Ne çekeceksin,gençsin,güzelsin,PARAN VAR..!!
Nasihati veren akıllı arkadaşlar(!)..
Çocukların oyun alanlarının ve oyun çeşitlerinin azalması..
Ki eskiden oyunlarla öğrenirdik kazanmayı,kaybetmeyi,sabretmeyi,mahalle abilerini..
--
Neyse..
Mevlam hayırlısını versin..
Mevlam sizi ve evlatlarınızı korusun..
Kutlu doğum haftanız(14 Nisanda başlıyor) şimdiden mübarek olsun..
Selamlar..
Metin Abiniz..

Çevrimdışı also1

  • B Grubu
  • 1.543
  • 4.080
  • 1.543
  • 4.080
# 14 Nis 2012 12:00:10
90 lı yılların sakat yetişen gençliğinin meyveleri bugünkü çocuklar ve gençler.
hiç bahanemiz yok.
bizler sakatız.....
çocuklarımız da sakat.....
ama torunlarımızı bari kurtaralım.

Çevrimdışı neydim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.427
  • 6.651
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.427
  • 6.651
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 14 Nis 2012 15:41:26
 Also1 öğretmenim bu foruma ahlaki eğitim ve çocuk eğitimiyle ilgili hergün birkaç mesaj yazıp görüşlerimizi ve düşüncelerimizi yazarak sayfayı canlı tutsak nedersiniz güzel olmaz mı?

Çevrimdışı bekir7133

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.785
  • 9.870
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.785
  • 9.870
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 14 Nis 2012 18:07:48
  Medyanın bu konuda desteğini almamız şart.Medya kuruluşlarına fikirlerimizi,tekliflerimizi iletmeli,faydalı yayınların yayın saati ve program ismini burada paylaşmalıyız.
 
  TRT'deki 'Ömür Dediğin' adlı belgeseli,evlilere,nişanlılara,sözlülere,evlenmeyi düşünenelere ve kesinlikle evlenmeyi düşünmeyenlere öneririm.

  http://www.youtube.com/watch?v=ETi-ra0IpAE&feature=fvst
  [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
  Nineden nasihat ve hayat dersi:
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
 Ayrıca programın adını yazarak farklı bölümleri de seyredebiliriz.

Çevrimdışı neydim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.427
  • 6.651
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.427
  • 6.651
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 14 Nis 2012 18:23:58
    Çocuklar,anne ve babalarının kötü örnekleriyle bozulmaya devam ettikçe, yeni bir dünya kuramayız.

Çevrimdışı gülümseyinnn

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.382
  • 12.029
  • 5.382
  • 12.029
# 14 Nis 2012 18:25:12
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
90 lı yılların sakat yetişen gençliğinin meyveleri bugünkü çocuklar ve gençler.
hiç bahanemiz yok.
bizler sakatız.....
çocuklarımız da sakat.....
ama torunlarımızı bari kurtaralım.


:) :) nasıl olacak o iş :)

dans etmeyi bilmeyen insanın karşısındakine tango yapmayı öğretmesi gibi mi ;)

yeni dünya düzeni
globalleşme
postmodernizm...

felsefenin sefaleti...

sonuç bu işte ...
ama üzülmeyelim en dibin dibi yok..
en dibe batarsak ondan sonra yaptığımız her devinim yukarı doğru olur ;)

önce bi birbirimizi rahat bırakalım :) sonra kendimizi...

özünü buldukça insanoğlu değişir her şey.. ahlak kuralları da buna dahil...

sevgiler...

( şahsi algılınmasın yazdıklarım lütfen )

Çevrimdışı neydim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.427
  • 6.651
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.427
  • 6.651
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 14 Nis 2012 18:30:57
  Ülkedeki ahlak bunalımının bir kaynağı da,ana-babanın çocuk eğitiminde tuttukları yoldur.
                                                         Namık Kemal
  Çocuklarınızla 7 yaşına kadar oynayın,15 yaşına kadar arkadaş olun, 15 yaşından sonra istişare edin.
                                                                     Hz.Ali

Çevrimdışı also1

  • B Grubu
  • 1.543
  • 4.080
  • 1.543
  • 4.080
# 15 Nis 2012 11:28:48
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

:) :) nasıl olacak o iş :)

dans etmeyi bilmeyen insanın karşısındakine tango yapmayı öğretmesi gibi mi ;)

yeni dünya düzeni
globalleşme
postmodernizm...

felsefenin sefaleti...

sonuç bu işte ...
ama üzülmeyelim en dibin dibi yok..
en dibe batarsak ondan sonra yaptığımız her devinim yukarı doğru olur ;)

önce bi birbirimizi rahat bırakalım :) sonra kendimizi...

özünü buldukça insanoğlu değişir her şey.. ahlak kuralları da buna dahil...

sevgiler...

( şahsi algılınmasın yazdıklarım lütfen )

herkesin yaptıkları yazdıkları düşündükleri kendine şahsîdir hocam.
herkes kendini yapar kendini yazar kendini düşünür.
aslında hepimiz her az kendimizizdir.
bu bağlamda keşke hayat sizin gülümsemeleriniz kadar kolay olsaydı.
keşke sadece kendi derdimizle dertlenebilsek , keşke başkaları bizi ilgilendirmeseydi.
keşke sorumluluğumuz biraz daha az olsaydı.
ama umutsuz olmak yada başkalarının umutlarıyla alay etme tasarrufumuz yok.
buna hakkımız da yok.
umut hiç bitmez...
görev de.....

Çevrimdışı gülümseyinnn

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.382
  • 12.029
  • 5.382
  • 12.029
# 15 Nis 2012 11:52:04
umutsuzluk değil aksine umut doluyum hocam...
başkalarının umutlarıyla dalga geçecek kadar densiz de değilim ayrıca... sanırım anlatamadım kendimi, sorun bu...

şahsi derken de siz üzerinize alınmayın diye dip not düşmüştüm ama başaramamışım...

hayat her ne olursa olsun gülümseyecek kadar zordur işte...
ve bir o kadar da kolay...



Çevrimdışı micihtn44

  • Uzman Üye
  • *****
  • 891
  • 3.948
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 891
  • 3.948
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 15 Nis 2012 11:56:04
Çocuklarınıza, sütünüzle birlikte Kuran`dan öğütler de verin.
Bakış açıları, ufuklarıyla birlikte ahlakları da gelişsin....
                                           Şeyh ŞAMİL (KAFKAS KARTALI)

Çevrimdışı micihtn44

  • Uzman Üye
  • *****
  • 891
  • 3.948
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 891
  • 3.948
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 15 Nis 2012 12:02:05
Edep bir tac imiş ol Nur-i Hüda’dan,
Giy ol tacı, emin ol her beladan...
Bir insanda olmazsa edep ne eylesin ona medrese mektep,
Okusa alim olsa yine merkep yine merkep.
Vel hasılı illâ edep illâ edep...

   Mevlana Celaleddin-i Rumi Hz.leri Mesnevi’sinde şöyle diyor: “Allah’tan edebe muvaffak olmayı dileyelim. Edebi olmayan kimse ALLAH’ın lütfundan mahrumdur.
   Efendi! Bilmiş ol ki edep; insanın bedenindeki ruhtur. Efendi! Edep; ricalullahın göz ve gönlünün nurudur. Eğer şeytanın başını ezmek dilersen; gözünü aç ve gör. "Şeytanın katili edeptir."
   İnsanoğlunda edep bulunmazsa o insan değildir. Çünkü insan ile hayvan arasındaki fark edeptir."

Çevrimdışı micihtn44

  • Uzman Üye
  • *****
  • 891
  • 3.948
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 891
  • 3.948
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 15 Nis 2012 12:09:13
Sözlükler edep kelimesi için şu karşılıkları veriyorlar:
Terbiye, güzel ahlâk, iyi davranış; incelik, kibarlık, naziklik.
Utanma, çekinme, hicap, haya.
   Kelimeler nasıl da aşina! (Keşke bu kelimelerin anlattığı haller de o kadar aşina olsaydı...)

Ve deyimlerimiz var edep üzerine:
Edep etmek: Utanmak.
Edebini takınmak: Terbiyeli olmak.
Edeplenmek: Uslanmak, nazik ve terbiyeli olmak.
Edep-erkan bilmek: Uyulması gereken yolu-yordamı bilmek, usül bilmek, terbiyeli hareket etmek.

   Deyimler, toplumların insan ve hayat telakkilerinden asırlar boyunca süzülmüş billur damlalardır.

    Ve aslında edep ve edepli olmak üzerine her bir deyimimiz, Allah (CC) Kelamı’na ve Resul (SAV) yoluna aralanan bir kapıdır.

Kaygusuz Abdal (RA) ne güzel söylemiş:

Edepli ol can isen
HAKK’ı bil insan isen
Müştak-ı sultan isen
Var edep öğren, edep...

Çevrimdışı vuralgökçe

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 158
  • 1.261
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 158
  • 1.261
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 15 Nis 2012 12:21:41
ülkemizde ahlaki çöküntünün nedenlerini anlatan güzel bir yazı

--Toplumları ayakta tutan ortak değerler vardır. Bunlara yazılı olmayan kanunlar diyeceğimiz gibi, Töre de diyoruz. Ahlak, Törenin bir şubesidir. Bir toplumu İnanç, Ahlak ve Adalet Kültürünün doğruluğu ayakta tutar. Çünkü yaratan'ın yanında doğru tekdir. Bu durum tek bir ortak ahlakın varlığını gösterir. Aynı zamanda Din de bu ortak veya genel ahlakın içerisine girer. Semavi Dinler, tamamen ahlak kurallarından ibarettir. Toplumları düzeltmek için gönderilmişlerdir.
--Hz. Muhammed; “güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmaktadır. Ahlakından dolayı O'na Peygamberlik verilmeden önce “Muhammed-ül Emin” sıfatı verilmişti. Ahlakı bozuk olan bir insandan sağlam bir dini inanış, dürüst bir namus anlayışı ve adil bir davranış beklenemez.
--Türkiye'mizde yaşanan krizlerin temelinde ahlaki problemler yatmaktadır. Merhum Menderes'in Marshall Yardımı ile başlayan bu çöküntü, Özal'ın ve Demirel'in Prenslerinin vurgunları sayesinde Türkiye bu günkü krizleri yaşamaktadır. Bu Prenslerin en ahlaki(!) davranışları Vergi kaçırmak ve Hayali İhracat olmuştur.
--Ahlaki çöküntünün en belirgin özelliği olan RÜŞVET, ülkemizde Adaleti yönlendiren, kurumları işlemez hale getiren ve felç eden bir beladır. Günümüzde bazı Materyalist uzmanların, her şeyin sebebinin Ekonomik olduğunu izah etmeye çalışmaları, meseleyi kökünden halletmeyi engellemektedir. Yani teşhis doğru olmadığı için, tedavi de zorlaşmaktadır. Ekonomiyi çökerten, Bankaları soyan insanların pek çok Ahlak sahibi oldukları söylenemez.
--Bir araştırmaya göre 1980 yılında Türkiye'de 5000 adet sicilli Hayat Kadını var iken, 25 yıl sonra, yani bu gün sicilli ve sicilsiz çalışan kadın sayısının 5 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Bu bozulmanın tarihi Yahudiler'in İspanya'dan Anadolu'ya gelişinin kabul edilmesi ile başlar. Saraya Yabancı Kadının girmesi ile hız kazanır, Batılılaşma süreci ile bu boyutlara ulaşır. Bu günkü FUHUŞ Patlamasının temelleri sayın Özal'ın döneminde atılmıştı. İstanbul'da Vergi Rekortmeni oldukları için, Genel evi Patronlarından Ermeni Manukyan ve Sümbül Hanımlara Plaket veren zihniyetin eseri olmalıdır bu günkü manzara... Yunan Mitolojisinde SEX TANRIÇASI olmasına rağmen, bir Yunanlı Bakan, Kadın Satan bir Patroniçe'ye Plaket vermeyi düşünmemiştir. Ama tarihinde, kültüründe fuhuş olmayan bu Türk Devletinde bunlar yaşandı maalesef... “Alim bozulursa Alem bozulur” sözünden hareketle, devletin başı bunu yaparsa, halk ne yapmaz ki? ...
--Dün namuslu olan bir kadın, bu gün HAYAT KADINI olmuşsa, bir sorumlusu vardır herhalde... Kopenhag Kriterlerinde YİV ve SET meselesinden söz edilmese bile, YİV-SET'imiz silinmeden bizi Avrupa Birliğine almayacaklar. Ar-Namus tertemiz rafa kaldırılmadan bizi aralarına almayacaklar. Bunu hep birlikte göreceğiz.
--Ülkemizde önceleri de Rüşvet vardı. Ancak, Kenan EVREN'e; “Bir gecede anarşiyi durdurdunuz. Rüşveti de durdurabilirdiniz, neden durdurmadınız? ” sorusuna; “Rüşvet iki kişinin arasında olan bir şey... alan razı, veren razı...” karşılığı verildikten sonra, Rüşvetçilerin cesaretlenmesine neden olmuş ve Rüşvette Patlama meydana gelmiştir.
--Bu cesaretlendirme işi bununla bitmemiş, Özal'ın; “Memurum işini bilir” sözü ile Rüşvet doruğa çıkmış, bir virüs gibi toplumun her kesimini sarmış, meşrulaşmıştır adeta...
--Televoleler'de çıplaklık teşvik edilmekte, üç-beş kaldının ETİ-BUDU sergilenmekte ve prim yapmaktadır. Bu memleketin ÖZ EVLATLARI açlık sınırında yaşarken, dört-beş milyon Devşirme-Dönme Mutlu Azınlığın çocukları vücutlarını sergiledikleri için, Trilyonlar kazanmakta ve aynı zamanda Ahlaksızlığı yaygınlaştırmayı da vazife edinmişlerdir. Bunlar Batının Ahlaksızlaştırma Memurlarıdır.
--“Töre Cinayetleri” diyerek, Törelerimizi hafife almaktadırlar. Türk-İslam Kültüründe BEKARET; Namusun, Saflığın, Temizliğin, El değmemişliğin sembolü iken, bu gün alay konusu olmakta, milletimiz planlı ve sistemli bir AHLAK EROZYONUna tabi tutulmaktadır. Erkeğimizin ve Kadınımızın, yani Türk Ailesinin biricik koruyucu kalkanı olan “KISKANMA” duygusu da ayıplanmakta, Boynuz Modası teşvik edilmektedir. Töre ve değerlerimizi hor gören o LİBOŞ' ların inadına, A. Karakoç' un lisanı ile şöyle diyorum;
“Kıskançlık çakılı kazıktır serde,
Bu rüya bölünsün en tatlı yerde,
Seni canlı kullar öpmesinler de;
Kefenler sarılsın, topraklar öpsün.”

--Müslüman Türk Toplumu'nun, Namusunu, Bekaretini, Kıskançlığını yok ederseniz, Ahlakını çökertirseniz, her şeyi Rüşvetle halleder hale getirirsiniz. İşte manzara bundan farklı olmaz, AB'nin tam istediği ideal(!) bir ülke oluruz. Cenab-ı Allah belasını, gazabını başımızdan eksik etmez.
--Sayın Prens ve Prensesler! 550 yıldır becermeye çalıştığınız eseriniz bir toplum işte karşınızda. Boşanmalar, tecavüzler, intiharlar, dolu dolu yetimhaneler ve ceza evleri, tinerciler, hapçılar, homolar, komolar, femolar. Memnun musunuz eserinizden? Mutlum usunuz? Bahtiyar mısınız Manukyanlar, Sümbüller? Gözünüz aydın olsun, huzur içerisinde yatabilirsiniz PLAKETÇİ BAŞILARI...
--Bu karamsar tablonun sonunda kurtuluş reçetesini sormak hakkınızdır. Birileri bozarken, birilerinin kaderi de düzeltmektir galiba. Bizler de düzeltmeye talip olanlardanız. Türkiye öncelikle İnsana yatırım yapmalıdır. Bu da Milli Bir Eğitimle olur. Bu eğitim, Türk Milletinin değerlerini öğretmelidir. Türk toplumu özüne, ırzına, namusuna, ahlakına, adaletine ve top yekün töresine dönmelidir. Mükemmel bir toplum Dürüst-Ahlaklı insanların omuzlarında yükselir ve ekonomisi de bu sayede düzelir. Ahlaksız insanlara ülkeyi, ekonomiyi emanet etmek, ateşle oynamak gibidir. Gözünü kırpmadan ülkeyi satarlar. Öze dönelim, bize dönelim... 14.2.2006
Mehmet Demir Atmalı
Gazeteci-Yazar

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK