Dinimize Göre....

Çevrimdışı kulut

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 3.145
  • 4.568
  • Müdür Yetkili
  • 3.145
  • 4.568
  • Müdür Yetkili
# 08 Mar 2013 13:53:56
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hocam son kez söylüyorum. Çeviremeyen dinin esasları değil kişiler ve yönetenler. Dinimizdeki kadın algısıyla Müslüman ülkelerdeki pratik oldukça çelişkili. Peygamberimizden sonra gelen devletler O'nun söylediklerini ( aktardıklarını) doğru anlayabilmiş ve işlerine geldiği gibi aktarmış olmasalardı bugün dünya çok daha yaşanılası bir yer olur, Müslüman ülkeler her anlamda dünyaya örnek olurlardı. Elimizdeki cevheri doğru kullanamadık, olan bu.
Birilerinin birşeyleri işlerine göre aktardığı kanaatine varabiliyorsanız o devirdeki ilk bilgi kaynağını çok iyi biliyorsunuz demektir. O devri net bilmiyorsak birileri işine göre çevirdi de diyemez kimse. Müslüman ülkelerin dünyaya örnek hale gelememesinin sebebi dinin yorumlanması değildir o kısım çok farklı din ile ilgili olmayan bir konudur. Herkesin elindeki en büyük cevher kendi imanıdır. kimse kimseye birşeyleri zorla inandırma yoluna gitmez inandıramazda.Kaldı ki islam dini koruma altındadır kesinlikle kıyamete kadar değiştirilemez bozulamaz çarpıtılamaz.

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.485
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.485
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 08 Mar 2013 14:28:05
Hepimizin kaçırdığı bir nokta var. Bu zaman ahir zaman. Ahir zamanda kişi, gece imanlı yatıp sabah imansız uyanacağına dair hadisler var. Ahir zamanda islama sarılmak, elinde ateş tutmaktan daha zor olacağını belirtmiş Resulullah. Bu nedenledir ki ahir zamanın fitnesinden bütün peygamberler sakınmış. Sahabe zamanında bile ahir zamanın fitnesinden korkmuşlar. Eskiden 100 sünnetten bir tanesini yapmayanlara kötü gözle bakınırken, şimdi bir sünneti yapana 100 şehit sevabı veriliyor.

Ehli islam bu dehşetli zamanda öyle cümleler söylüyor ki Allah korusun şirke düşme, küfre düşme tehlikesi var. O nedenle sürekli imanımızı tazelemek gerekir.

Kuranı Kerimi tek başına okuyup, anlayarak imanını kurtaracağını düşünen kişi ile; tek başına koca bir orduyu yenebileceğini düşünen bir asker aynı düşüncededir. Çünkü günahlar, küfür bir ordu gibi insanın üzerine gelirken, insanın tek bir dille edeceği dualar, ibadetler nasıl yeterli kalır? İşte bu noktada sırrı uhuvvetin önemi anlaşılıyor.

Çevrimdışı baltazar79

  • Üye
  • *
  • 15
  • 8
  • 15
  • 8
# 08 Mar 2013 14:32:53
konuyu okuyunca birden kendimi şu kadın programlarında zannettim. yok tırnaklar şöyle kesilecekmiş yok şuymuş yok buymuş. yazan bazı arkadaşların öğretmen olduğuna falan inanmıyorum. eğer onlar öğretmense ben değilim. kulaktan duyma bilgilerle çocuklarımıza eğitim vermeyiniz. okuma yazmanız var açın okuyun KURANI KERİMİ. bu kadar mı tembelsiniz? burada dinimizi öğrenmeye çalışıyorsunuz.

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 08 Mar 2013 16:41:46
 Kimse burda fetva vermiyor. Bilmeyen soruyor bilende kaynaklar ışığında bilgilerini ayet hadisleri kaynak göstererek Allah rızası için paylaşıyor. Konu nerelere gelmiş. Rahatsız olan tıklamaz linke okumaz konuyu niye bu kadar sıkıntı oluyor anlamak güç.
 Yine forumda sağlık köşesi var orda yazan herkes doktor mu? Bulaşık makinesine sirke konusu var orda yazan herkes bulaşık makinesi mühendisi mi? Lütfen kimse kimseyi üzmesin tartışmaya ortamı germeye birilerini rencide etmeye hiç birimizin hakkı yok. Biri demiş burdakiler öğretmen mi biri demiş Atatürk biri demiş fetva veriyor Allah rızası için herşey. Lütfen sakin olalım sıkıntı oluyorsa bir çok konu başlığı var...

 El ve ayak parmaklarının uçlarında bulunan, parmakları dış etkilerden koruyan boynuzsu maddeler olan tırnaklar zamanla uzar. Uzayan kısımların kesilmesi fıtratın (insan yapısının) gereği olan sünnetlerdendir. Hz. Peygamber fıtrattan olan beş temizlikten birinin de tırnakların kesilmesi olduğunu belirtmiştir. Tırnaklar uzayınca etle tırnak arasına pis, mikroplu şeyler girer. Bilhassa el parmakları vücudun hemen her yerine, özellikle yemek yerken ağza değeceğinden, buralara mikropları bulaştırır. Koruyucu hekimlik açısından da tırnakların kesilmesi çok önemlidir. Abdest ve gusül esnasında suyun tırnak altlarına (uzayan kısmın altına) ulaşması şarttır. Pislik dolu olduğu için buralara su ulaşmazsa temizlik olmaz. Güzellik niyetiyle, temiz tutulsa da tırnak uzatmak yanlıştır, sünnete aykırıdır.

Tırnak kesmek sadece, Hac veya Umre ihramı süresince yasaktır. Bunun dışında her zaman kesilebilir. Halk arasında bazı gün ve zamanlarda, meselâ geceleyin tırnak kesilmez şeklinde yanlış bir inanç vardır. Elektriğin olmadığı zamanlarda, kesilen tırnağın nereye sıçradığının görülemediği düşüncesinden kaynaklanan bu kanaat, böyle durumlar için geçerli olabilir. Fakat bugün, elektriğin aydınlattığı ortamlarda gece tırnak kesmenin hiç bir sakıncası yoktur. Kesilen tırnaklar gelişi güzel bir şekilde bırakılmamalı, uygun bir şekilde ortadan kaldırılmalı, yok edilmelidir.

TIRNAK KESME EDEBİ

El ve ayak tırnakları beraberce kesilebilir mi? Bunun için belirli bir gün var mıdır?

Kesilebilir. Tırnak kesmenin belirli bir günü yoktur. Gerektiği her an (yani uzayınca) kesilebilir. Önce ellerinkini, sonra ayaklarınkini kesmek, ellere sağ elin işaret parmağından başlayıp, eller avuç içleri birbirine gelecek şekilde birbirine yapıştırıldığında parmakların oluşturduğu daireyi sağa doğru giderek tamamlamak, sonra sağ ayağın küçük parmağından başlayıp sol ayağın küçük parmağında bitirmek müstehap görülmüştür. (Hattâb es-Sübkî, el-Menhel I/189) Gazalî'nin söyledigi budur.

Bu konuda görüşler vardır. Efdal olan, tırnakların haftada bir kesilmesidir. Onbeş güne kadar bırakmasında da bir mahzur yoktur. Kırk günü aşması ise, harama yakın (tahrîmen) mekruhtur.

Ama tırnakları çok uzayıp, sınırı aşmayacaksa, bekleyip cuma günü kesmek (özellikle camiye gidecek erkekler için) müstehaptır. Bu konuda Fetâvây-i Kâdihân'da şöyle denir: "Bir adam tırnak kesmek ya da saç traşı olmak için, cuma gününü belirlese; başka günlerde de bunun câiz olduğunu kabul etmekle beraber, cumaya kadar beklemesi tırnak kesmeyi çok geciktirmiş olsa, bu mekruh olur. Çünkü tırnakları uzun olanın rızkı kıt olur. Eğer çok geciktirmiş olmayacaksa ve cumayı hadîsin tavsiyesine uymak için bekliyorsa bu müstehaptır. Çünkü Aişe Validemizden nakledildiğine göre, Rasûllullah Efendimiz: "Kim cuma günü tırnaklarını keserse, Allah onun öbür cumaya kadar ve üç gün daha fazla belâlardan korur" (Kadihân (Hindiyye kenarında) NI/411; Hindiyye V/358 Benzer hadisler için bk. el-Hindî, Kenzu'I-ummâl VI/656 659)

Selam ve dua ile...

alıntı linki:

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı kulut

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 3.145
  • 4.568
  • Müdür Yetkili
  • 3.145
  • 4.568
  • Müdür Yetkili
# 08 Mar 2013 16:47:29
La İlahe İllallah Muhammeden Rasulullah.

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 08 Mar 2013 16:54:58
  Tartışmaya hacet olmayan tek kusursuz siyer Ulu Yaradan'ın sözü Yüce Kur'an-ı Kerim hiç şüphesiz. Kur'an-ı en iyi anlayan ve yaşayan Efendimiz (SAV) bunun içindir ki onun ahlakı Kur'an Ahlakıdır. Ve Yürüyen Kur'an olarak ifade edilir yüce nebi. Bu yüzden O'nun her hareketi her sözü bizler için eşsiz birer kaynaktır. Sünnet hadis Kur'an'dan sonra gelen en büyük hazinedir. Güvenilir kaynaklardan nakledilen hadis ve sünnetler hayatımıza düzen vermede gerçek bir mümine yakışan davranışları sergilemek için en güzel nimettir. Sözü fazla uzatmadan Kur'an-ı Kerim'i en güzel şekilde yaşayan Efendimiz (SAV) ı anlatan bir yazıyı inceleyelim...


 Yürüyen Kur'an, Hz. Muhammed(sav)


Kâinatın ve içindekilerin, yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Zat, Hz. Muhammed'e (a.s.m.) selam olsun.

Varlığımızı ve herşeyimizi borçlu olduğumuz Hz. Muhammed'in (a.s.m) hakkını ödemek ancak ve ancak Sünnetine tabi olmakla mümkündür. Çünkü kulluğun en mükemmelini dahi o yapmıştır. Yüce Yaratıcımız: "Ey Habibim, sen olmasaydın bu alemleri yaratmazdım!" buyurmuştur. Evet böyle bir peygambere ümmet olmakla şereflendirilmişiz. Ücretimizi peşin almışız, teşekkür etmek bizim üzerimize bir borçtur. Hatemü'l-enbiya ve kalblerin tabibi oluşuyla, teşekkürün yolunu dahi bizlere o öğretiyor. Açtığı Sünnet-i Seniyye (selametli yol) yolunda yürüyenler hem Allah'a kul olmanın şuuru, hem de Resûlüne ümmet olmanın şükrü ile hareket ediyorlar.

O yalnız insanların değil, cinlerin dahi rehberi. Bir dönemin değil, asırların peygamberi. Bize sunduğu en edepli örnek hayat modeli, asırlardır nuraniyetini muhafaza ediyor. Ve müjde veriyor: "Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız, o emanetler Allah'ın kitabı Kur'ânı Kerim ve Peygamberinin (a.s.m.) sünnetidir."


Adeta ümmeti için yaşadı. Bütün beşerî muameleleri, sözleri edepli ve nurluydu. Onun içindir ki, iksirli ve hikmetliydi, tesiri hâlâ devam ediyor ve edecek. Hariçte nur ve hikmet aramaya ihtiyaç yoktur. Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle "Edebin envaını Cenâb-ı Hak habibinde cem etmiştir, Onun Sünnet-i Seniyyesini terk eden, edebi terk eder."

Onun ahlâkı en üst seviyedeydi. Kur'ân ahlâkıyla ahlâklanmıştı. Hz. Aişe Validemiz, "Adeta yürüyen Kur'ân'dı" diye tarif eder. Çünkü Allah'tan en çok korkan, en çok itaat edendi. Emirlerine itaat ve yasaklarından çekinmekte en üst seviyedeydi. Allah'ın hem halili, hem de habibi oldu. Hayatında en zorunu tatbik etti, kolayını ümmetine tavsiye etti.

Ümmetine şefkatinde dahi zirvedeydi. Allah'ın Rahman isminin cisimleşmiş haliydi. Yüce Yaratıcı Kur'ân'da: "Ey insanlar, size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, mü'minlere çok şefkatli, çok merhametlidir" diyor.

Ümmeti için gözyaşları döküyor, affımızı istiyor böylece "Makam-ı Mahmud" ona veriliyor. Biz günahkâr ümmetine şefaat edecek, yeter ki, hayatımızı ona benzetelim. Resûlullahın her sözü, her fiili bizim için istikameti belirleyen birer köşe taşıdır. Her iki hayatın saadetini bahşeden sünnetini bize sunuyor.

Yaratılış sırrına, fıtrata en uygun hayat tarzı onun hayatında mevcut. Günlük adetleri ibadete çevirmenin tek yolu: sünnete uygun yaşamak. Bir hadis-i şerifinde: "Kim ümmetimin fesada gittiği zamanda benim sünnetime sarılır, hayatında onu tatbik ederse, o kimse yüz şehidin sevabına nail olur" buyurmuştur.

Peygamber Efendimize (a.s.m.) ferdî muamelelerde benzemeye gayret ettiğimiz gibi, içtimaî muamelelerde de ona benzemek zorundayız. Kardeşlerin muhabbet etmesi, affedici olması, iyilik yapılması yine onun emirlerindendir. İşte bize ölçü olacak bir hadis: "Gelmeyene giden, vermeyene veren, hata edeni affedenden daha güzel ahlâklı kim vardır?" diyor. Evet, hayatını bakileştirmek isteyen onun emirlerine göre hareket etmeli: Dil ya hayır söylemeli, ya susmalı. Gözümüz tefekkürle ruha nefes aldırmalı. Kulak hayırlı sözlerle nurlanmalı ki, kainattaki zikirleri işitebilsin. Kalp yalnızca Allah için sevmeli. Fillerini kalıcı ve nurlu kılmak isteyen ona benzemeli, dualarını tesirli yapmak isteyen yine ona benzemeli. Her hal ve davranışımızın sünnette bir yeri olmalı. Çünkü Resûlullahın her hali beşerî idi ve hikmet doluydu.

Ne kadar çok muhtacız onun Sünneti Seniyyesine! Gönüllerimiz senin zikrinle zinetli, dudaklarımız adın ile zimmetli ya Resûlullah!

Diğer taraftan insanın en büyük gayesi Yaratıcının sevgisini kazanmaktır. Bunun tek yolu da Allah'ın Resûlüne uymaktan geçiyor. Sünnet-i Seniyye sayesinde şahsî, içtimaî hayatımız emniyete, huzura ve sükuna kavuşur, Allah'ın sevgisini kazanmış oluruz. Bir ayet-i kerime bakın ne diyor: "De ki Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın."

Bu emre itaat eden Sahabelerin hayatı bizlere örnektir. Eşsiz Sahabe onun nuruyla boyanıyor, hayat bahşeden sünnetiyle hayatlanıyor, adeta kendilerini Resûlullahın yoluna adıyorlardı. Hepsi Allah'ın sevgilisi oluyor, asra damgasını vuruyorlardı: Asr-ı Saadet. Sahabelerin sevabdar ve meyvedar hayatlarında, tek gayeleri Allah'ın Resûlüne benzemekti. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyuruyor: "Kim bana benzemeye çalışırsa, o bendendir."

Biz de tıpkı onlar gibi, ömür dakikalarımızı ona benzemeye çalışarak kudsîleştirebiliriz.

Ahlâkını güzelleştirmek, edepli bir kul olmak isteyen sünnete sarılmalı. Hz. Muhammed'in hayatını en ince ayrıntılarına kadar öğrenmek ve tatbik etmekle mükellefiz.

İşte günlük yaşayışından bazı sünnetleri: Bir beşer olarak musibetlere karşı en çok sabredendi. Soğuk, elem, hastalık çekti. Müşfik bir aile reisi ve ev içinde eşine yardımcı idi; bazan söküğünü dikti, bazen ev süpürdü. Alışverişte pazarlık ederdi. Affediciydi, daima tebessüm ederdi. Muhatabın yüzüne bakarak, tane tane konuşurdu. Din kardeşlerini sever, ayırım yapmazdı. Asla lanet etmezdi. Asla öfkelenmez "öfkelenmeyin!" diye emrederdi. Tanışırken ismini sorar, musafaha ederdi. Kıyafetini sol kolundan çıkarmaya başlar, sağ tarafından giyinirdi. Evine girerken de, çıkarken de selam verirdi. Yolda herkese selam verirdi. Çocukların başlarını okşayarak severdi. İkrama her zaman sağ taraftan başlardı.

Gece namazında ve misvak kullanmakta aşırı titiz davranırdı. Yatarken sağ tarafına döner, ayaklarını toplar, sağ elinin içine yüzünü alır, tevbe ve istiğfar eder, dua ile yatardı. Öyle edepli idi ki, uyurken dahi vahiy geliyordu. Ne bahtiyardır o insan ki Sünnet-i Seniyyeden hissesi ziyade ola!

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bir hadis-i şeriflerinde "Mü'min Cennete kavuşuncaya kadar, kulağına gelen hayırlı söz ve hikmete doymaz" buyurmuştur.

Duamız odur ki: "Allah'ım,nübüvvet burcunun ayı olan Zata, onun hidayet yıldızları olan Âl ve Ashabına salat ve selam eyle. Allah'ım senin rızanı kazanmaya ve onun da hakkını ödemeye vesile olacak şekilde salat ve selam olsun."

alıntı

Çevrimdışı kulut

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 3.145
  • 4.568
  • Müdür Yetkili
  • 3.145
  • 4.568
  • Müdür Yetkili
# 08 Mar 2013 17:05:18
Allah'ım sen beni ve bu mesajı okuyan bütün kullarını ve ailelerini bütün belalardan ve şerlerden koru. Onları Cennetine kabul eyle.

Çevrimdışı saros47

  • Uzman Üye
  • *****
  • 563
  • 229
  • 563
  • 229
# 10 Mar 2013 15:17:14
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Peygamberimiz zamanında mezhepler var mıydı?

Peygamberimiz(S.A.V) zamanında mezhep olmaz çünkü her soruna doğrudan cevap veriliyordu. İslam dini 4 Mezhep üzerinde ayakta durur zannettiğiniz gibi hiçbiri birbirine tezat değildir. aksine kolaylık sağlar. İslam dini Akil dinidir. Hatta iş hüküm vermeye deldiğinde bile doğru hükme 2 sevap varsa Yanlış hükme bile 1 sevap verilir.(bu böyle olmasaydı alimler günaha gireceğiz diye hüküm vermekten korkardı) Herşey İslam'ı güçlü tutmak için. Kur'an a bakalım diyorsunuz Alimler bile tam çözememişken baştan sona ( elim lam mim, Ya Sin bunların bile anlamı çözülemedi) siz nasıl Kur'an ile kendinize doğrudan yol çizeceksiniz.



hocam yazdığınız yazı  üzerine cevap yazıyorum.....

öncelikle merhaba.....

İslam dini 4 Mezhep üzerinde ayakta durur zannettiğiniz gibi hiçbiri birbirine tezat değildir...yazmışsınız ....bu dinin koruyucusu Allah değil mi? mezhepler olmazsa bile Allah dinini ayakta tutar....

2.Hatta iş hüküm vermeye deldiğinde bile doğru hükme 2 sevap varsa Yanlış hükme bile 1 sevap verilir. demişsiniz bu kuran hangi ayetinde var.....lütfen kulaktan dolma bilgilerle değil bizzat kuranı okuyarak yazalım....
3-Kur'an a bakalım diyorsunuz Alimler bile tam çözememişken baştan sona ( elim lam mim, Ya Sin bunların bile anlamı çözülemedi) siz nasıl Kur'an ile kendinize doğrudan yol çizeceksiniz.

Düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur'an yaptık.43 / ZUHRÛF - 3
Fussilet 44.; Eğer biz onu başka dilde bir Kuran yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi….
Demek ki Yüce Rabbim o günkü topluma indirilen ayetlerin iyice anlaşılması ve itaat edilmesi için, o toplumun dilinden indirmiş kur’anı. Yoksa tüm Dünya âlem Arapça okusun anlamasa da olur dememiştir. Açıkça amacın söyleneni anlamak ve uygulamak olduğu anlaşılıyor. Buradan yola çıkarak her ırk ve millet de kur’anı anladığı dilden okumalı ve yolunu bilerek anlayarak çizmelidir. Rabbin sizler için kolaylaştırdım dediği kitap ........

 
Hud 1: Elif, Lam, Ra. (Bu, ) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından ‘birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış’ bir Kitap`tır.

Nur 34: Yemin olsun ki, size, gerçeği açık-seçik anlatan ayetler, sizden önce gelip geçmiş olanlardan örnekler, korunanlar için de bir öğüt indirdik.

size tavsiyem....(ukalalık algılamayın lütfen) tek meal ile değil bir kaç değişik meal alıp okumanız....
birde [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] .net veya süleymaniye vakfı sitesini takip edbilirsiniz.....


araştırmalarımı ve düşüncelerimi tazelediği için ve imanıma daha da güç kattığı için,  arkadaşıma şükranlarımı da sunuyorum. Rabbim cümlemizi kur’anın ışığından istifade eden, onun nuruyla nurlanmış kulları arasına alsın inşallah bizleri. SAYGILARIMLA .....................
İsra 36: Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.

Çevrimdışı kulut

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 3.145
  • 4.568
  • Müdür Yetkili
  • 3.145
  • 4.568
  • Müdür Yetkili
# 10 Mar 2013 15:31:08
:)

Çevrimdışı MEKİLER

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.168
  • 5.343
  • 1.168
  • 5.343
# 10 Mar 2013 16:46:49
Ben kimim?
Nereden geldim?
Nereye gidiyorum?
Vazifem nedir?
Bu sorulara cevap bulmadan islam dininin anlaşılacağını sanmıyorum.

Çevrimdışı MEKİLER

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.168
  • 5.343
  • 1.168
  • 5.343
# 10 Mar 2013 16:49:34
İnsan cennet göre yaratıldığı için, Dünya hayatındaki hiç bir lezzet insanı tatmin etmez. Lezzet başlamadan biteceği düşüncesi  başlar. Hakiki ve davamlı lezzet ancak cennettedir.

Çevrimdışı melih_6361

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.212
  • 2.211
  • 1.212
  • 2.211
# 10 Mar 2013 17:07:22
BAKARA suresi 275. ayet :
 
Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.

CÂSİYE suresi 35. ayet :

"Bunun nedeni şudur: Çünkü siz Allah'ın ayetlerini alay konusu edindiniz; dünya hayatı da sizi aldattı." Böylece ne oradan (ateşten) çıkarılırlar, ne (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilir.

Rabbim size tevbe etmeyi nasip etsin.

NOT: İslami ıstılahta alış-verişte kar oranı takva ile sınırlıdır. Kar oranını sınırlayan hiç bir hüküm yoktur.

Çevrimdışı karamizrak40

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.149
  • 2.565
  • Öğrenci Velisi
  • 2.149
  • 2.565
  • Öğrenci Velisi
# 11 Mar 2013 22:51:18
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
:)
:) Amiiinnnn

Çevrimdışı karamizrak40

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.149
  • 2.565
  • Öğrenci Velisi
  • 2.149
  • 2.565
  • Öğrenci Velisi
# 11 Mar 2013 22:52:03
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
konuyu okuyunca birden kendimi şu kadın programlarında zannettim. yok tırnaklar şöyle kesilecekmiş yok şuymuş yok buymuş. yazan bazı arkadaşların öğretmen olduğuna falan inanmıyorum. eğer onlar öğretmense ben değilim. kulaktan duyma bilgilerle çocuklarımıza eğitim vermeyiniz. okuma yazmanız var açın okuyun KURANI KERİMİ. bu kadar mı tembelsiniz? burada dinimizi öğrenmeye çalışıyorsunuz.
Hızlı giriş yapmışsınız hocam :))

Çevrimdışı karamizrak40

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.149
  • 2.565
  • Öğrenci Velisi
  • 2.149
  • 2.565
  • Öğrenci Velisi
# 11 Mar 2013 22:57:15
Hazret-i Ömer -radıyallâhü anh-, bir kimse methedildiği zaman, methedene, üç şeyi yâni:

“–Hiç sen onunla; komşuluk, yolculuk, veya ticâret yaptın mı?” diye sordu.

Muhâtabı üçünü de yapmadığını söyleyince:

“–Zannedersem, sen onun câmîde Kur’ân okurken başını salladığını gördün!” dedi.

Adamın da:

“–Evet, yâ Ömer! Benim gördüğüm öyle idi.” ifâdesi üzerine Ömer -radıyallâhü anh-:

“–O zaman medihte bulunma! Zîrâ ihlâs, kulun boynunda değildir.” buyurdu.


 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK